Perşembe, Kasım 03, 2011

Eşek'in Gündeminden -2

Gündemden başlıklarla yine karşınızdayım. Yine yeni yeniden- şarkıdaki gibi.

Geçen haftadan pazar günüyle başlamak istiyorum ;
-Pazar günü için alınan etüte gitmedim, dershaneden aradılar. Gelmiyorum ben, dedim. Öyle. Zaten kimya'nın dünyasını kararttım eksiğim fizikten gidip pazar günü kimya için ders almışım. Hassiktir Umutçuğum.

-Pazartesi At Yarışı vardı. Bizim sınıftaki beygirler benden daha eşek. Sınıf birincisiyim yine yeni yeniden. Bi de klas atların olduğu ahırdan bi ata çok yakındım hep yakınım ama olmadı. Geçcem o atı da zaten bi feni hallediyim zaten türkçem hatun attan daha iyi. Ama onun da matematiği iyi. Öyle.

-Hadi bunları geçtim, salı çarşamba yok etüt yok ders yok ödev. Yapamıyorum ödev falan ama yapmak zorundayım. Psik.e de gidemiyorum kaç zamandır fena.

-En önemli gün Çarşamba! Rehber öğretmenin odasına girdim telefonla konuşuyordu. Nezakettendir acaba dışarı mı çıksam dedim. Kaldım içeride. Merhaba dedim cevap vermedi. Sonra dışarı çıktı. Ben hala odadayım, bekle bekle adam gelmiyor. En sonunda çıktım içeriden sınıfa doğru gittim, hoca gırgır sohbet şamata bi hocayla. HOCAM NERdesiniz dedim afedersin ama siklemedi. İpneoluipne. Neyse dedim ben de onu takmam sınıfa girdim küfrettim habire. Zaten çarşamba günlerini de sevmiyorum sevemiyorum. O gün bildiğin sinir harbi yaşadım. Arkadaşla markete kadar yürüdük atıştırmalık bişeyler aldık. Eziliyordum az kalsın bi el hareketi çektim adama, yanında bi hatun vardı fena bakıyordu gözleri. Eri.fiyya... şeklinde girdim sonra saydırdım. Yürürken bi yandan da hocama sövüyordum habire. Arkadaş-kız- susturmaya çalışıyor falan, sakinleş diyor. Olmadı markete kadar gittik atıştırmalık bişeyler aldık. Marketin soğutucu kısmına kadar yürüdük tenha oralar, sövmeye devam ettim. Sövdüm yine. Küfürler bildiğin adamın bi yerlerine saplanıp kalıyordu. Bi sinir boşalttıktan sonra bebelacların olduğu yere yürüdük. Bebekler için meyve püresi satıyorlar. Onlardan aldık dershanede yedik bisküvitle tadı da güzeldi. Bildiğin meyve püresi. Öyle işte.

-Bugün Perşembe, Hocam ne bu alınganlık? Etütü astığım için mi dedim? Evet dedi sırıttı. Omuzlarından tuttum kaçarken hoca. Sarstım hocayı. Küçük adam. Sarstım hoca şok oldu. Sırıttı lan, tam dayaklık. Neyse aldım bi etüt daha "sen buna da gelme umut!" dedi sırıttı. Ben de "gelmicem hocam tamam" dedim sırıttım. Çıldırdı adam bildiğin. Oh beaa!
Devam
Az önce geldim eve kardeş death note'a sarmış ben izleyemiyorum. Neyse ben gelmeden önce kavga çıktı dershanede, bağımlı otçular bile toplandı. Ne piç insanlar var lan, bağımlısın tamam da, nerde kavga varsa en öndeler bi de bıçakla. Hassiktirin oçocukları!
Neyse, ben sorularımı çözdürdüm, cumartesi gününe etüt aldım moment denge için. Anladım konuyu ama soru çözemiyorum. Öyle nabııyım!

Hadi burda bitti bugün, yorgunum beyinsel olarak. Yarın psike gidcem boşaltacam beynimi. Beynim boşalacak  falan bi de Swan marka Mızıka almışım of allah allah ne güzeldir lan o ?! Dershanede çalıyorum falan ama tamamen doğaçlama. Gökana da duyrulur! Öğrenemesem de kurulcak o grup! :D Sondaki aptal gülümsemeyi saymasak...

Perşembe, Ekim 27, 2011

Konu : Yalnızlık

Konu : Yalnızlık ...
Ne biçim bi konuysa ; Yalnız kalmaktan korkuyorum. Her ne kadar şimdi somut anlamda yalnızsam da aslında yalnızlığın tanımını yeniden yorumlayabilirim ben. Yapabilirim bunu.
Şu an evde yalnızım ama birazdan ev dolup taşacak, beraber yemek yiyeceğim insanlar olacak.
Yalnız olmaktan korkmak ; değiştirirsem eğer -gelecekte yalnız kalmaktan korkmak.
Nicola Tesla gibi otel odasında yalnız ölmek gibi, korkunç. Sen koca bilimadamı git otel odasında yalnız öl. Kader mi lan bu?
İşte durum buyken bu diyorum ben de. Ya Tesla gibi olursam? Yalnız?
İleride hayatımı devam ettirebileceğim kadar param olsun yeter diyorum sonra da önce şundan kurtulayım sonra bundan da kurtulsam iyi olur derken hesap kabarıyor. Almak istemiyorum bildiğin kurtulmak hani. Öyle...

Sabah Mumford and Sons akşam ise Noah and the Whale dinliyorum.
Noah and the Whale ;
Eski bi hikaye ya da efsane diyelim biz buna. Nuh ile Balina'nın hikayesi. Anlatılmış hep bugüne kadar.
Nuh, tufandan önce bütün hayvanları eşleriyle birlikte gemiye almış. Fakat balina o kadar büyükmüş ki eşine yer yokmuş gemide. Yalnızlıktan dem vuran Nuh ve Balina, tufan bittikten ve karaya çıktıktan sonra kıyıda bir kadın ve balina ile karşılaşmışlar. Bu da sanırım neden balinaların tek eşli olduklarını ve eşlerini kaybettikten sonra neden karaya vurup ölmeyi beklediklerini açıklıyor sanırım.

İşte solist Charlie'nin Laura ile olan ilişkisi bu grubun kurulmasıyla başlar. İlk albümlerinde beraber söyledikleri şarkılarla beni kendilerine hayran bırakmaları cabası zaten. Peaceful the World Lays Me Down albümleri beni kendine hayran bırakan ve zaten mükemmel olduklarının kanıtıydı. Laura ile Charlie bi şekilde ayrılıyorlar ve Charlie yeni albümü Laura'ya ithafen hazırlar. Napalım, hayat devam ediyor falan. Adam isyanda zaten. Haklı da bi taraftan. Neyse grubu seviyorum ben. İyiler öyle Laura olmadan da iyisiniz lan! Kasmayın!
Bu arada Laura, Charlie'den ayrıldıktan sonra Mumford and Sons'un soliste aşık olur bi şekilde. Lan Charlie'ye yapılır mı bu?! dedim ben de. Yapılıyormuş. Git sen kur onlarla bi grup. Aynı tür müzik yap. Charlie, abicim sakin. Adamın yerine ben ştreşe girdim , allah kahretsin.

Yok yok Mumford da iyi Noah da ikisi de iyi. Bombay Bicycle Club'a da arada bakıyorum. Öyle.

Salı, Ekim 25, 2011

Unutulduk Ey Halkım!

Selam millet!
Dershane vesaire, durumlar sabit şu an için. Hala bizim mallarla aynı sınıftayım. Sınıfımın değişmesini talep ediciim. Bakalım bi ipnelik yaparsa hocam ya da en iyisini o biliyor diyip geçerim en büyük ihtimalle.

Bugün 2 saatlik dandik etüt dayadılar. Bildiğin böyle dandik. Hani test veriyim siz çözün sonra hemen bitsin heyyoo. şeklinde. Lan bi bok anlamadım fizik hariç . Geometrici de soruları çözmeden göçtü gitti zaten sevmiyorum adamı. Püeeehhh.

Dershane bitti psik.le arkadaşımı tanıştırdım falan. Onun da benden farklı değil durumları. Ben aşabildim en azından. Böyle sevgi pıtırcığı olamasam da yine de insanlarla iletişim konusunu aştım. Konuşmada ve hatırlamada problemim olabilir. Yarın kendim için gidcem konuşcam. Adam harddisk takmaz tabii, büyük ihtimalle konuşuruz geleceğe yönelik kaygıları aşarız gibi.
Bu arada elle tutulur derecede gerçek bi hedefim var şu an. Mimarlık için kasıyorum ama İstanbul Üni. Peyzaj Mimarlığı çok şık ve tam benlik gibi ya yıldız çevre müh. bildiğin çevreciyim. Ot bok yeşil olsun mantığında biriyim. Az hippiyim. Çok az ama. Hümanist olmaya çalıştım zamanında yok yaramadı lan. Sömürüyorlar. Bu zamanda hümanizmin de cılkını çıkarıyorlar. En azından denedim.

Öyle işte hedef konusunda sanat vesair gibi alanlara olan merakım çevreyle birleşince böyle elle tutulur bi hedef yaratılmış oldu. Nasıl oldu? Güzel oldu. Bence güzel oldu. Bi şekilde yüksek yapmaya çalışcam tabii. Olmadı arap ülkelerindeki şantiyeler veya projelere imza atma vakti gelmiştir.
Güzel güzel hoş yani sevdim en azından araştırdım. Mimarlık olarak iç mimarlık peyzaj falan. olabilecek olanlar. Geçen yıl her ne kadar kimyagerlik, veterinerlik gibi elle tutulamayan ve ne istediğine karar verememiş bi ergen olarak başınızı şişirmiş olmam gerçekten beni şu an ne biliyim özür dileme zorunda olduğumu hissediyorum.

Unutulduk ey halkım bari sen unutma beni! diyip gidiyorum.

Pazar, Ekim 23, 2011

Lars and the Real Girl -Film-

Lars adında bir adamın hikayesi bu Lars aslında tek bi kişi değil, senden benden ondan biraz şurdan burdan da biraz alınarak birleştirilmiş bi karakter sanki. Dün bizimkiler komşunun kızının düğününe gittiğinde izledim. Kardeşlerimle. Kardeşler XX(14) XY(9) yaşında. Filmin yarısından sonrası kız kardeşim izleyemedi ama 9 yaşındaki kardeşimin sonlara doğru sıkıldım ben değiştir üff falan yapmasının nedenini kendi ağzından duyup rahatlamam paha biçilemezdi. Sonlara doğru kardeşim bana baktı ve "abi, sanırım ağlıcam" dedi. Şok oldum tabii ama çocuk balık burcu demek normal yani. Ben bile duygulandım (yengeç). Bile diyorum hayatta böyle şeylere duygulanacak biri değilim ve filmi gülme niyetine indirmiştim. Dram-Komedi karışımıydı.

Lars adından bi adamın yalnızlığından bahsediyor filmde ve konuyu hiç farkında olmadığımız ve de tahmin edemediğimiz şekilde yönlendirmiş senarist. Lars bi internet sitesinden gerçek boyutlarda bi sex doll veya love doll diye adlandırılan vitrin mankeni gibi bişey sipariş ettiriyor ve ona aşık oluyor. Yalnızlığını unutuyor, mutlu oluyor. Bianca cansız manken. Bianca'ya olan aşkı ve Biancayı önce ailesine sonra da bütün kasabaya kabul ettirmesi izlenmeye değerdi.
Blue Skies - Noah and the Whale'den tüm yalnızlara, hastalara, ve gökyüzünü görmeye hasret olanlara gelsin. Sadece mutlu olun LAN!

Perşembe, Ekim 20, 2011

Haftalık Olamadım Günlük Oldum Tekrar ve Tekrar

Başlık fazla uzun oldu ;

Kısa cümleler ...

- Dershaneye gidildi adam gibi ders dinlendi fakat pezevenk hocanın teki bizim sınıfı ayıplayıp durmuş dün. Sabah da ben bu hocanın haberini aldım sinir oldum. Moralim bozulur gibi oldu sonra psik'in dedikleri geldi aklıma. Toparlandım. Hocaya sövdüm, arkadaşlarıma kızdım bana anlattıkları için. Dersin ortasında da rehberlikçi geldi.
Kimse o hocanın adını sanını anlatmıcaktı sadece sınıf biliyor şimdilik. FUUCK!

-Neyse devam ; Ben tam sorun şudur hocam dicektim ki rehberlik hocasına, sınıftan baskı ve zulüm gördüm. Söylemedim ama haftaya sınıf değişim talebi isticem dershaneden ki sınıfım kopmaya başladıysa şimdiden bilemem.

-Hocayı duyan arkadaşım şöyle anlattı ; Hoca sınıfa bakıp gülmüş ve bu sınıftan adam çıkmaz çıkarsa da 1 kişi  çıkar demiş?! Hö?! O 1 kişi ben isem ve eğer hoca son deneme sınavına göre böyle bi yargıya vardıysa. Benim için güzel bi adım diğerleri içinse üzücü. kırıcı. ağza göze yumruk...Bu arada sınav biter bitmez hocayı dövmeyi planlıyoruz. Bu da plan bu senenin sonu için.

-Matematik dersinde eskiden IWC saati olan şimdi ise Burberry'e talim eden hocama takıldım biraz. "Hocam saatinizi göriyim konsantre olamıyorum" dedim-şakadan-. Hoca yanıma geldi saati inceledim "başlıyoruz o zaman" dedi. IWC'yi benim yüzümden takmıyor artık. Sınıfta 10000 dolarlık saat söylentisini yayıp, sonraki gün bütün dershanenin bu saati konuşması hocayı etkilemiş olacakki takmıyor artık. Ama burberry de 1500 dolarmış öyle de ilginç. Not: Hoca dershanenin sahiplerinden...

-Gözümü hippi olmaya diktim. Hippi olamasam da yarı hippi, çeyrek hippi şeklinde olmaya çalışcam. Aranızda hippi olan varsa fikir alışverişi yapalım.

Mızıka buldum, rüyamda da "hatırla sevgili"yi çalıyordum en azından deniyordum. Gerçek gibiydi.

Öyle işte. Yarına bakacaz artık ne yapalım. Bu arada yarın da o dayaklık hocanın dersi?!

Çarşamba, Ekim 19, 2011

Anlamlı 3

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak kardeşçe yaşamayı unuttuk.

Salı, Ekim 18, 2011

Seve Seve Değil Psik.e Psik.e

Selam millet! Veuehuhe! Şeklinde giriş yaparak öncelikle mutlu ve olumlu bi yazının sinyallerini veriyim.

Öncelikle size dünden bahsediyim biraz ;
Pazartesi - Sınav günü.
9.30'ta başlayacak olan sınava 1 saat erken gitmenin mantığını ne ben anladım ne de anama anlatabildim. Dayım yanımdan ışık hızıyla geçerken -neyse ki farketti- saç sakal birbirine karışık vaziyette yakalandım ama mühim değildi. Ne de olsa sınava gidiyorum falan atlattım o kısmı.
Dershaneye yetiştim hafif de bi yağmur, yine anamın baskısıyla gömleğin üzerine giyilen bi kazak. Sınıf sıcaktı girer girmez içeri, çıkardım kazağı gömlek kaldı tabii.
Sınav başladı vesaire.
Sınav çıkışı benim Cipra. bitmiş gidip almam gerekiyordu psik.le de görüşmem vardı. Her zaman hoca şu soruyla başlıyor ;
-Ee nasıl gidiyor?
-İyiyim ama kötü gibiyim. dedim.
-Neden? Problem nedir? dedi.
-İleride mutlu bi evliliğim olmazsa, çocuk tipliyim ben bu tiple kiminle evlencem? dedim.
-Sana bi örnek veriyim dedi,
Öncelikle sana verilen bi arsa var ve bu arsa üçgen şeklinde. Sen de evini ya üçgen şeklinde yapıp arsayı doldurursun ya da kare şeklinde yaparsın boş olan araziyi umursamazsın.
-Haklısınız hocam, dedim. Ama benim tek problemim bu değil. Geçmişle yüzleşince bu kez gelecek de şaplağı yapıştırıyor suratımın ortasına dedim.
-O zaman yarını düşünme sadece bugüne odaklan dedi.
-Hippie mi olcam ? diyip güldüm çünkü Hippie'lerin yaşam tarzına hayranlığım var.
-Evet aslına bakarsan olabilirsin dedi.
-Ama etrafımda hiç Hippie yok hocam! dedim.
-Ben yarı-Hippie sayılırım, eğer istersen yardım ederim bu konuda dedi, güldük.
-Olur hocam buna da şükür, dedim.

Kabullenme kısmında problemim olduğunu anlattım, diğerleri benden daha zeki olabilir, daha çalışkan olabilir, daha yakışıklı olabilir, daha şanslı olabilir. Ama benim yerimde olmak için onca şeyi feda etmeye hazır insanlar var.
Steve Jobs , Alternatif tıbba yönelmiş doktorlarının iddiasına göre. Ben de alternatif tıpla ve ondan sonra bi kemoterapi radyoterapi bilimum ameliyatlar sonucu burdayım.
Hocaya anlattım durumu, ameliyattan aslında ex.(ölü) çıkma oranım %99.9 yaşarsam eğer yüzde yüz felç, ya da kısmi vücut fonksiyonlarının bozukluğu. Sinir sistemine kadar yaklaşmıştı pezevenk. Doktorlarım mükemmeldi. Ben de savaştım tabii. Bi ara sırf buna bile ayırabilirim bi yazımı, hatta bi bakmışsınız seri hikayeye ya da biyografi mi otobiyografi mi her neyse yazmış olurum. Biyografi ben yazarsam oluyordu sanırım. Neyse mühim değil. Önemli olan bundan sonrası. Bana bahşedilen uzun bi hayat. Ya da kısa umrumda değil, sadece amacıma ulaşıyım.

İç kararttım ok kabul ama şunu anlatıyım ;
Dershanede sınıfın 1.si oldum çok da önemli bi gelişme değil, sınıfımız ikiye ayrıldı. Dershane birincisi olan bi çocuk ve 3 kişi daha 1 sınıfta etütsel çalışmalarla hazırlanıyorlar bizim sınıf ise "vurulduk ey halkım" şeklinde.
Bunu da sorun etmedim, tenhalaştı biraz sınıf hoş da oldu ama daha çok çalışıp o sınıfa geçebilirim. Böylece hocalarla daha fazla soru çözme ve birebir anlatımdan yararlanma imkanım olacak.

Bugün de sınıfımızın ayrılışının ilk günüydü. Çok sevdiğim birinden ayrıldım bu beni acayip hırslandırdı. Öyle işte. Son olarak ; Cipraya devam. At Yarışındaki Eşek, ingiliz ve arap atlarının gerisinde, beygirlerin ise çok önünde. Eşek atakta. Devamı gelcek! İzlemeye devam edin! :D

Pazar, Ekim 16, 2011

Bugünden Kısa-Uzun

Sabah olur cumartesi gününün vermiş olduğu rahatlık. Beyne yapışanından.
Öğrenciyseniz hayat çok güzel- Nah güzel! Güzel ama öyle bi güzellik değil göreceli olanından.

Sabah olmuştu en son, hayvan derecesinde fena daldım kahvaltıya bi iştah bi iştah sorma.
Ev simidi, bal, peynir - Ev simidini bala bandırıyorum, ağzım doluyken yine ev yapımı beyaz peynir sıkışıyor araya. Peynirin tuzu balın şekeri simidin baharatı. Midem bayram etti, hatta "yavaş gel lan" şeklinde bi ses geldi. Sittir ettim. Mide benim lan itaat edcek!
Ben yerken böyle, kızkardeş durur mu yapıştırdı-madı ama şöyle bi şaşkınlık oldu suratında. O.O

Neyse bütün bunlardan sonra uzak kuzen ama komşum olduğu için yakın olan kuzenle konuştuk. Evlerimiz arasında 20m yok yol mesafesi hariç. Balkondan bağırsam duyar yakınlık burdan. Soyağacından uzaklık var kuzensel. Gel okula yemek ısmarlayalım, kardeşin de gelcek birazdan. Oturup laflarız dedi. İyi fikir, bütün bu kahvaltının üzerine yicem ama olsun.

Ismarladık 3 ekmeğe acılı halis muhlis yöresel döner lavaş ekmeğiyle! Ankara'da döneri somunda yedim ya ona döner demem zaten, ekmek arası tavuk o ?!
Biz yemek beklerken bi amca geldi, başladı saf arapça konuşmaya anlıyordum ama şok oldum cevap veremedim dialog tercüme ;
Merhaba, kızım hasta ameliyatı için para lazım. Eğer yardım ederseniz.
Benim kuzen takıldı ben de adama anca vücut diliyle bişeyler yaptım. Olmadı takıldım lan, anamla nenemle konuşurum takır takır ama dışarıdan biriyle olmuyore.
Neyse para vermedik.
Sonra kardeşim geldi "adamı gördünüz mü" diye sordu. Biz de "gördük nolmuş" durumları.
Kardeş "adam sınıra yakın, bildiğin türkiye vatandaşı bizim kadar iyi türkçe biliyor ama arapça konuşuyor. Milleti Suriyeli olduğuna inandırıyor" dedi. Ben şok! Kardeşim benden daha iyi tanıyor sınır kısmını.

Yemek geldi, yedik sohbet falan kola. Bu arada acayip acıydı. İçine süs biberi sıkıştırmış adamlar, tabii bıçakla kıymışlar biberi.
Neyse buna rağmen yedim. Dışarı da duş alıp, kapri giyip çıkmıştım.
Sevgili cırcır seni özlemedim ama yakın zamanda kapıyı çalarsan şaşırmam.

Sevgüler!

Cuma, Ekim 14, 2011

HaftalıkBlog - Deneme Bir ki üç! ... Dıp tıs...

Selam blogcular!
Başlayalım bakalım ne olcak.

Pazartesi - Sınav yoktu bu hafta o yüzden uyudum uyudum ve hastalığımın geçmesi için dinlendim.

Salı - Dershane vardı ilaçlarımı almadım çünkü bitmişlerdi. Geometri dersine girer şaşkın psikopat geriz.. hoca neden öyle dedim açıklayayım ; Hoca dersin ortasında hayvani derecede bi gürültüyle hapşurdu, havanın soğuk olması ile pencerelerin kapalı olması ve sınıfın sıcak olması o tükürüğün mikrobun bütün bünyesi zayıfları-ben ilk olarak- hasta etti. Lan hocam, psikopat! Hasta oldum senin yüzünden yine!  Neyse umrum değilsin sayko!

Çarşamba - Perşembe - aldığım soğuğun etkisiyle fena bi hafta geçirmeme neden oldu. Bu iki gün belki hayatımın değil ama rezil günlerimin bi yansımasıydı belki. Her soğukta bağırsaklarım isyan edip kamikaze yapıyorlar ki bu hiç hoş değil. LA bi durun! dememe rağmen o soğukla birlikte -incecik gömlek- barsaklarım da galeyana geldi ve rezalet bi durumda tuvaletlik oldum.

Neyseki düne kadar Yani perşembe günün akşamı - Sıcak suyla duj alıp bi oturayım dedim. Konsantre bile olamadım çözemedim test. Ama çözdüm buna rağmen. Az olsa da.
Duştan sonra, bi kova sımsıcak kaynar su alınır, salona götürülür tvnin karşısında ayaklarım kaynamaya başlar. Birkaç dk geçmeden ve BOOOM! etki kanıtlandı. Sıcak su terapisine devam aldığım onca ilaç yalan dolan.

Cuma - Bugün bayram var, Arap takvimine göre Ekimin İlk Haftası - Ekimin arapçasını unuttum lan. Neyse devam.
Dershanede güzeldi hocanın biri aşure getirmiş ama ne gördüm ne tattım ne yedim bu arada aşure bildiğiniz aşure değil. Hırisi.
Dersler güzeldi. Sabah gitmeden önce minibüsü kaçırmama göz yumdum, annem yengemlerle kahve içiyordu ben de içtim güzelce ayık bi kafayla gittim, her sabah kahve içcem artık.
İlacımı almayı unutmadım ama bilerek ilk 2 dersten sonra aldım. Dershaneye bile götürüyorum kopamıyoruz.

Bugün genel olarak son bombayla bitsin ;
Önceki blogta Deli Sezo peşimi bırakmadı, minibüste beklerken geldi ve "yanın boş mu?" diye sordu. Ben de "boş ama arka daha boş" gibi saçma bi cümle kurdum -evet itiraf ediyorum sezodan korkuyorum. Neyse ben kalkıp arkada oturdum o da benim yerime geçti oturdu. Cam kenarını kaptı, adam mutluydu. Yanlarına oturduğum muhtemelen lise çağlarında olan kızdan elindeki şişe suyu istedi. Sezo çekinmez, Adamımsın SEZO! Neyse sonra da eve geldim uaehuaheuh!
Bugün haftasonunu değerlendirme planları yapcam, Dershaneyi de zaten faydalı hale getirdim en azından soru çözebiliyorum. Şuanki konularla ilgili! Yeah ileride neler olur belli olur tabii ki  ; şöyle ki bu tempoyu arttırmak ve şimdi yaptığımdan başka bişey yapmamak sanırım faydalı olacak gibi.
Doktoruma gidcem pazartesi ; bakalım obsession tanısı konursa anksiyeteden sonra ölürüm lan!

Cuma, Ekim 07, 2011

Hasta Oldum Gelmediiiin Annnaaay! Anaay?!

Dün hafif bi yorgunluk dershaneye gitmeme engel olmadı. 
Ama sorun şu ki son derslere gelidiğinde çileden çıkaran baş ağrısı ve eklem ağrısı baş göstermeye başlayınca, sabrım taştı evet. Dün dershanedeki durgunluğum ve sessizliğim arkadaşlarımın da gözünden kaçmadı tabii. Çok keyifsiz bitkin durumdaydım ama kendimi öyle hissetmemek için direniyordum tabii. 

Neyse en azından sağlık karnemi alıp hastanenin yolunu tuttum, hastaneyi tepeye kurmak nasıl bi akla hizmetse artık. Buna rağmen bildiğin dağcı kıvamında çıktım yokuşu. Çantamda da test kitaplarım vardı. Çıktım uleen! Hastaneye yetiştim ilk işim Psik.'le olan randevumu tamamlamaktı. 1 saat bekledim. Bu bekleme anında. Sütyeni transparan elbisesinin içinden rahatlıkla seçilebilen güzel sayılmayacak kadar ilginç bi kadın geçti. Karşımdaki iki kadın da ona bakıp bişeyler söylediler ve güldüler. Allah belanızı versin lan -duyabildiklerim ; Biraz çılgın bi tip olan genç kadın şöyle diyordu - Keşke bi kaç gram memesi olsa da açsa orasını burasını?! Bu lafı duyunca ona bakıp güldüm. Allah belanı versin çılgın kadın! Sonra tavana bakıp, gülmemi bastırması için alt dudağımı tutup çektim.-Alışkanlık haline geldi- 

Neyse psik.'e anlatacağım o kadar şey varken vazgeçtim. İyi misin? İyiyim. Falan şeklinde muhabbet oldu. 
Sonra da uzun zamandır karşılıklı görüşemediğim arkadaşımın ve 1 yıldır aynı sınıfta bulunduğum arkadaşım bende bi değişikliğin olduğunu dile getirdiklerini söyledim. 
Psik işte. Hemen sordu nasıl bi değişiklik? diye. 
Ne biliyim, dedim. Çok konuşuyorum aklıma göleni dudaklarımın arasından sittiri çekebiliyorum dedim. 
Peki bu güzel bişey değil mi sence? dedi. 
Ben mutluyum bu durumdan karşıdakinin ne düşündüğü umrumda değil şeklinde bişey söyledim. 
Sonra da eskiden iletişimde sıkıntım olduğunu anlattım. Takılıyordum sürekli. Cümlelerimi yarıda kesiyordum. Bu da benim başka bi sorunum işte. 
Ama şimdi de iletişimde problemin var sanırım dedi. Güldü. 
Ben de güldüm. Sadece sizin karşınızda hocam! dedim. 

Dahiliyeye gitcem ama sizin yanınıza uğradığım için sıramı kaçırdım hocaya haber verir misiniz? diye rica ettim.
Sorun çıkarırsalar yanıma gel dedi. 

Dahiliyenin kapısında bi "temizlikçi" kafasına göre insanları içeri alıyor. Son hasta dibimdeyken patladım. 
İÇERİDE MUAYENE OLMAYAN İNSANLAR VAR VE BENİM İÇERİ GİRİP MUAYENE OLMAM GEREK! MUAYENE OLDUĞU SIRADA İÇERİDE BİRİNİN BULUNMASI ETİK Mİ SİZCE? dedim son hastaya. Sarışın bi kadın. Annem yaşındaydı. Aynen şu cevabı verdi ; " Bilmem, sanırım" 

Tam o "ipneoluipneyi" şikayet edcektim ki. Doktorumun hastası varmış bekleyemedim geri döndüm. 
İçeri girdim. "Temizlikçi" - Ben de seni arıyordum- sırıttı. Lan orospu çocuuu dedim içimden. Sonra Gözlerimden ateş fırlatır gi baktım "Beni arıyormuş, tabii." şeklinde bişey dedim. Yine sırıttı pezevenk. Neyse doktor yüzüme bakıyor. Sorun ne? diye sormasını bekliyorum. Hocam boğaz ağrımak, baş patlamak. 
Hadi gel muayene ediyim. Ateş, öksürük?  Onlar olmamak ama ateş yakmak dedim. Sinirden konuşamıyordum.Neyse zilyon tane ilaç yazdı benim cebimde 10 lira vardı. 
Eczaneye gittim. Açıköğretim sınavında karşılaştığım genç kadın evlenmiş. Ben seni bi yerden hatırlıyorum vesaire sohbetine girdik. 
Neyse ilaçların fiyatı 13 liraydı benden sadece 8 lira aldılar sağolsunlar. 

Şimdi de dujumu alıp oturdum. Az önce dershaneden aradılar. İyi günler ben ...dershanesinden arıyorum. Umut gelmedi bugün bi bilginiz var mı? diye sordu. 
Selvi! sen misin, ben Umut. Dedim . Güldü. Ben de güldüm. Sonra dershaneye gelemeyeceğimi bildirdim ama bugün 2. bölüm yani lys konularına zaplamayı planlıyordu hocalar. Geri kalmamak için rehberlik hocasını telefona istedim. Şimdi gelebilir misin? dedi. La olum zaten dershaneye gidecek halim olsa kalkıp gitmez miydim? Yarın gel dedi. Pazartesi orda mısınız dedim. 
Pazartesi aslan gibi olcam.

Bu arada sabah mal gibi gülüyordum zaytung yüzünden. Bi de bu abim idolüm - http://www.youtube.com/watch?v=uXMuWi0dUBc&feature=player_embedded 
Mızıkana kurban lan?! Bi de cash poşedi var. Bitirdin beni hacıım! Türkiyede olsan seni nezarete atarladı, şanslısın gözüm! 
Bi de dün annem bütün aileyi ayağa kaldırdı. -iyi anlamda- Yarın kiliseye gidcem(müslümanım il7emdilleh) Papaz amca okuyup üflücek vesaire. Sonra anlatırım nedenini.

Perşembe, Ekim 06, 2011

Yine mi Kanser?!

Bu yazı  ; kanser olduktan sonra yaşama şansının yaklaşık dilimlerle değil de % lik kesin sayıların gürültüsünden korkup hayata sıkı sıkı sarılan bi gencin parmaklarının ucundan akıp gidiyor.

Çok şey anlattım belki kendim hakkında ; hatta annem cipralex(anti-depres..) kullandığımı bilmiyorken siz biliyordunuz. Ailem kaza atlattığımı bilmiyorken siz biliyordunuz.
İşin kötüsü dramatik olayları delip geçen ruhsuz bir genç yazıyordu anlatıyordu size bu blogta. Ne kadar tanıyorsanız ya da seviyorsanız. Ben de en kesin düşüncelerimle blogta tanıdığım hatta üzülmesine üzüldüğüm, ağlamasına dayanamadığım insanlar tanıdım.
Hah, duygusuz muyum ? - Belki.

Bugün size dershane vesaire anlatmak istemiyorum. Boğaz enfeksiyonu ve bir poşet ilaçla döndüm.

Yukarıdaki yazı kanserden sevdiklerini, canlarını kaybedenler içindi.  Belki duygularımı aktaramadım çok.

http://cm.ntvmsnbc.com/dl/steve/index.html Steve Jobs öldü. Başlık bundan ibaret. Kanser ; zeki, tembel, zengin, fakir. Ayıt etmiyor. Hatta belki bu lanetten nasıl sıyrıldım hayretler içinde kalıyorum.

Salı, Ekim 04, 2011

Eşek'in Gündeminden...

Derse geç kaldığımı sanmıştım. Küçük ama hızlı adımlarla ulaştım. 10 dk kalmıştı. Dolmuş şoförüne de 1 tl diye 50 kr verdim. Utandım lan! "Pardon, dershaneye geç kaldım, dalgınlık" diyip. Düzelttik durumu.
Bugün güzeldi.
Fizik 2 ders
Türkçe 2 ders
Ve olmayan 2 geometri dersi - geçen hafta çıkıştığım pezo -
Olmayan Geo'nun yerine, evet doğru tahmin! Fizik çözdük.
Jokey Hoca'ya da danıştım ;
"Hocam, dedim. Fizik'ten ders almak istiyorum"
"İyi de işlemediğiniz konu bu, dedi."
"Olsun hocam Eşek'in ölümü arpadan olsun. Sen yükle yüklediğini. -Eşek arpa yemiyordu, habire taşıyordu.-"
"Olmaz dedi, sen taşıyabileceğini günlük taşıyorsun. Onun üzerine ekleyemeyiz ama yarın sana ek iş olarak Biyoloji hocası boş. Biyolojide arpanın sindirimi, nişasta, glikoz. Taşıyabilirsin bunları. dedi."
"Eyvallah hocam, dedi Eşek."
Yarış sonucunu yorumladılar birlikte. Yarışta 1 kaç beygiri geçmişti aynı ahırda kaldığı. Ama tayları da geçmişti  Eşek. Sevindi biraz.

Cebinde 10 tl parası vardı. 10 tl haricinde koskoca evde 10 tlden başkası yoktu.-cidden yok-
En azından veresiye denen şey var.
Neyse, defterim yok. Bugün sınıftaki kızın babası eczacı olduğu için reprezantların eşantiyon olarak bıraktığı defterlerden var mı ? diye sordum.
Var, dedi.
Yarın getirecekmiş unutmazsa?! Yoksa gel azarlamalar vesaire.
HOCAM PARA YOK PARA! ! ! dicem. Patlama noktasına getirirse.
Pahalı defter istemiyorum söz. Şu ilkokulda aldıklarımızdan. Karton kapaklılardan.

Ha bi de paradan bahsederken, babam malum yurtdışında. Arabistan'ın para birimi de dolara endeksli. Dolar 1.900 bulmuşken. Babamın gönderdiği her kuruş günden güne değer kazanıyor. Orda ödediği dükkan kirası vesaire de pahalılaşıyor, dövizi Türkiye'ye endekslediğimizde. O yüzden harcamalara da dikkat etmeye çalışıyoruz ailece.

Eşek'in Özeti ;
At YarıŞında bi kaç kişiyi galip etmenin mutluluğunu yaşadı.
Parasal ve deftersel sıkıntılar .
Yazıda olmayan ama ek olarak eklenen ; Kardeşime 5800'ımı verdikten sonra telefona hasret kaldım. Telefonu müzikçalar olarak kullanıyordum. Yeri geliyordu sıkılıp video çekiyordum. Lan kardeşim! Bitirdin beni. Bi de biz bu keretaya ayakkabı vesaire aldık. Bu bildiğin havalara girdi. Baba! Bi cep telefonu almaya yetecek kadar para gönder. Şu kulaklarım bayram etsin. Müzik dinlemeyince hayalet gibin , ruh gibin oluyorum.

Dİ ENDO

Pazartesi, Ekim 03, 2011

Bu Tablonun Sanatçısı Kim?


İmzadan ismi çıkaramadım ama tablo empresyonist. Onu da googleda arattım yine bulamadım. Bilen varsa?

İlk Yarış - Thistle and Weeds



Bugün ilk yarış saat 9'da kuru zeminde başladı. Arap Atı, inanılmaz derecede hızlı bi başlangıç yaparak diğer beygirleri alt etmeyi başardı. Sonuç şu an açıklanmasa da açık ara fark attığı belli oluyor. Bu arada İngiliz Atı'nın bilinmeyen nedenlerden dolayı yarışa katılamadığı da gözlerden kaçmadı. 
At Yarışındaki Eşek de durumu etrafı izleyerek, ara ara soruları çözmek için isyankar bi tavır takınarak ara ara ise diğer atlara sırıtarak toparlamaya çalıştı. Eşekten geride olan Sütçü Beygiri ise Eşek'in sonuncu olmasına engel olacak gibi. Eşek bu kadar karamsar ama ilk yarış sonuçta. Toz yutmak lazım. 


Bu arada şarkı var başlığa katılan ; 

Grup hakkında çok yorum yapmıcam ama Little Lion Man, The Cave, I Gave You All dinlenesi. Bi sürü daha var gerçi albümün hepsini indirip de dinleyebilirsiniz tavsiye...
 Mumford and Sons - Thistle and Weeds 
But plant your hope with good seeds,
Don't cover yourself with thistle and weeds,
Rain down, rain down on me,
Look over your hills and be still,
The sky above us shoots to kill,
Rain down, rain down on me.

But I will hold on
I will hold on hope



Böylece etraftaki yabani otlar, dikenlerden kurtulmuş durumda Eşek. 

Pazar, Ekim 02, 2011

At Yarışındaki Eşek

At Yarışındaki Eşek  ;
Şöyle bi açıklama yapalım.

- Blogumun "eski"-1 yıllık takipçileri bilirler. Önceden Sadece Umut'tu başlık. Tanım ise "At yarışında eşek olmak"tı. İşte tanımdaki eşek şaha kalktı. Ama tabi tepetaklak.
Sonrası malum, yeni bi başlangıç yapıldı. Dershaneden bahsediyorum.
Mesela dershanedeki sınıfta şunlar var ;
- Bir arap atı. -beygir -
- Bir ingiliz. -kısrak-
- Sütçü beygiri kısrağı vesair.
Aralarındaki tek eşek benim sanırım. Bu eşek ya ingiliz atını ya da arap atını taklit etmeye çalışıyordu.
Jokey-rehber öğretmen-e danıştı "eşek" , oğlum sen onlara bakma kendi toynaklarına bak dedi. Ben yürürken tornaklarıma bakarsam düşerim dedim.
Olsun dedi. Sen elinden geleni yap, piste-parkura çık biraz toz yut dedi. Toz yutmadan yarış kazanılmıyor.muş.
Eh dedi. eşek. Napalım. Kaderimizse çekeriz diyip kabuğuna çekildi. Haftasonu biraz pist dışında kaldı ama her şey yolunda gibi.
At yarışındaki eşek , yarışı kazanabilecek mi hep beraber görecez!
Bi de yarın eşek ilk yarışına çıkıyor hayırlısı olsun diyoruz.

Cuma, Eylül 30, 2011

The Decemberists - Won't Want for Love


Fotoya tıklayınca fizy.com'a yönlendirileceksin. Şarkıyı dinlemek istiyorsan tıkla. ya da boş ver al linki ;
http://fizy.com/#s/12g2f2

Can you hear me, love? Can you hear me love? Love'ına sokayım yok love move.

Perşembe, Eylül 29, 2011

Anlamsız 4

Götten atacak bir şeyiniz yoksa başka bir yerden atın.

Salı, Eylül 27, 2011

Vay Anasını! İlk Gün!

Dershane nasıl başlar?

Dershane şöyle ki iyi bi kahvaltıyla başlar. 2 kg peynir aldık. Bal da var. Ama muz yok, ballı muz iyi gider. Sabah iyi gitmez tabii. Çok konuşmayacağım bugün. Anlatıyorum.

Dolmuşlar boş bi kere. Millet geçen yıl çektiği ızdırabı bu yıl bi daha çekeceğini sanıp tercihlere abanmış. Abanmak, evet. Abandılar.
Dolmuşların boş olması, benim yarım kıç oturmamam demek, benim ayakta kalıp her tümseğin üzerinden geçtiğimizde kafamı sağdan sola vurmamak için g kuvvetine isyan etmemem demek!

Dershaneye yetişilir, kapı açılır. İçeri girilir. Öğrenci şok!
Tamam kapı çalma gibi bi alışkanlığım yok, geç de kalmıştım ama günaydın diyip yerime oturdum. Hocam sağolsun anlayışlı adam.
Ama şimdi anlatacaklarıma gelecek olursak sinirden kriptilyon kez küfrettim. İpneoluipneye. Dur anlatıyorum.
Geometriydi dersimiz. Son 2 ders. 1. derste test dağıttı hoca, soru çözüyordu. Çözüyodular. Çözemiyordum ama öğrendim artık çözüyorum. Çişimi tutmuşum hem, dersi de bırakamıyorum. Zil çalar çalmaz çıktım. Sınıfa geri geldiğimde ;
Hoca yüzüme bakıp - yüksek bi sesle -
- BENİM DERSİM DEVAM EDERKEN KİMSE KAFASINA GÖRE GİRİP ÇIKAMAZ!
Benim tepkim ;
Hiç istifimi bozmadan oturdum yerime ve hocaya dönüp :
HOCAM BEN İLKOKUL ÖĞRENCİSİ DEĞİLİM İZİN ALMAK ZORUNDA DEĞİLİM, ÇIKMAM GEREKİYORDU ÇIKTIM , dedim.
Olsun ben soru çözüyorum, öyle olmaz falan filan.
Küfrettim...
Küfrederken arkadaşım duydu.
Yapma Umut, söyleme öyle, boşver! dedi. Ben de anladım neden uyardığını, küfrettiğim hocanın kulağına gider diye öyle söylemiş.
Umrumda değil dedim içimde kalmasın maksat dedim. İyi o zaman dedi.
Bütün gün kızla samimi davranışlar içerisindeyim, geçen yıldan tanıyorum. Ne biliyim hayırlısı ossun!
O küfürden sonra NAH! olur.
Geldik güzel olaylara ;
Rehberlik hocasının yanına gittim, hocam sizinle konuşmamız lazım, dedim.
Yanına gittim durumu anlattım 1 1 1 1 1 birbirlerine baka baka durur, ince giymiş üstüne o gül mumuşları salınır!  Şarkıdan sonra, rehberlik hocası sonuçta yardımcı oldu, olacağını da belirtti. Sağolsun.
Sabah ilk 2 ders fizikti, hani ilk paragrafta dersine daldığım hocayla konuştum, Fizik 0 hocam, dedim. Öğleden sonra gel eksikleri kapatalım dedi.
AALLLAAAH! diye bağıran aslan varmış. Heh onun gibi bağırdım içimden.
Dersi aldım hocadan. En temel konulardan başladık. Hayırlısı olsun efenim ne diyim?!
Bu arada okumuyorsunuz yorum atmıyorsunuz unutuldum mu la?! He?!

Heh ek olarak söyleyeceğim odur ki, dershane 1.siyle anlaşabiliyorum. Aferin çucuğa(bunu googhandan çaldım). Züppe, egoist bişey bekliyordum değilmiş. Her türlü yardımcı olabilecek gibi fen kısmında. Hem öylesi daha verimliymiş. Arkadaşla çalışmak vesair.
Geçen yıldan arkadaşlarım hepsi. Dershaneye sıkılarak gitmiyorum. Mutluyum. Dersleri anlıyorum. Kafam kıçımda değil artık. Toparlandım diyebiliriz biz buna.
Sınıfta, türkçe dersinde konuştuğumda salak durumuna düştüğümü sanardım eskiden. Şimdi ise sikimde değil, afedersiniz-ilaçtan olabilir?-
Mesela hoca çiçeklerden bahsetti, benim kaktüsüm var dedim. Gülmekten öldüler.  Hoca dönüp ; Neden kaktüs? dedi.
Bakması kolay hem çiçek açması için sabretmeniz gerekiyor dedim.
Öğrenciler de hep bi ağızdan ; İyi de bakmıyorsun zaten çiçek açması ne alaka?
O sırada da ben cevabı yapıştırdım ; Bakmasam da çiçek açmadığı için fırlatıp atmıyorum, bir gün gelecek çiçek açacak diye bekliyorum. Dedim. Vuhuhuhu!
Sonra yine çiçek konusu açıldı. Çin karanfilim vardı, tohumlarından çoğaltıyordum sürekli şeklinde anlattım. Millet, gey mey değilim ama otla hayvanla ilgilenmeyi severim. Ne biliyim biyoloji okusaydım Botanik - Zooloji zorlardı. Mesela veteriner olma isteğim zorluğunun gözümü korkutmasına neden oldu. Öyle de ilginçtir.
Hani mimarlık kolay mı? Değil tabii. Ama zorluğu bile tatlı geliyor. İşte arkadaş gösterdi arkadaşının yaptığı çalışmayı, mükemmel ya! İç mimarmış cucuk. Mimarlık abi ?! tıp hukuk gibi mimarlık da kendi içinde parçalanıyor sanırım. Neyse boşver sıkıcı konular.
Şimdi ise Mimarlık alanlarından Peyzaj mimarlığına göz atıyorum nedir diye? Okumak isterim, eğlenceli gibi. Mimar tarafım ağır basıyor. Hızımı aldım blogcu, görüyorsun yazarken bile anlat anlat bitiremiyorum.
Öyle işte.
Napaarsın yegenim?

Pazartesi, Eylül 26, 2011

Karın Deşen Jack!

Durmayan, bitmeyen, karnımı deşen...
Çık lan dışarı!!!

Yukarıda bahsedilen içimde bi ahtapotun olması kadar normal gelen 2 haftalık ishalimden başkası değil. Ha, dersiniz ki karnında mürekkep balığı olsaydı? O zaman akşama yemek çıktı derdim ben de.

Dediğim gibi şu 2 haftalık ishal canımı sıkıyor çok. Sınava gidemedim bi halsizlik bi yorgunluk, aklım kıçımda kalıyor hep. O yüzden sınava girmek mantıklı gelmedi. Zaten Lys'de de ishaldim, bi sağa bi sola kıvranarak geçirmiştim biyoloji sınavını. Hatta bağırsakla ilgili soruyu cevaplayabilmiştim sanırım. Hatırlamıyorum. Sindirim ile ilgiliydi. O da azdırdı tabii. Kağıdı verir vermez tuvalete koştum.

Konum bu değildi.

Benim bahsetmek istediğim şu yaptıklarım ;

- Kahve + Limon = Olmadı.

- 1 Kg muz - olmadı! Durmadı! - kendimi şempanze gibi hissettim 1 kg muzdan sonra -

- Patates 2 -3 tane haşlanmış ve bol tuzlu! Olmadı! Duramadı! Durduraamaadım Yareeebbbii!

Doktora gittim son çare olarak, yaklaşık 5 gün önce. Tabii ilaç verdi. 3 çeşit. Dev gibi haplar. Sabah öğle akşam. Her birini sırayla içiyorum 5 gündür. Adam gibi ilaçlar olaydı düzeltirdi. Neyse, sorun değil bugün yine doktora gittim. Pazartesi gününün verdiği izdihamla birlikte, kalabalık hastaneyi mahşer yerine çevirmişti.
Doktora durumdan bahsettim. Yine aynı ilacı yazdı! MAntığına sokayım doktor. Geçmedi bitmedi ne aynı ilacı yazıyorsun?
Bi de eczaneye gittim. İlaçların toplamı 20 lira yapıyordu bunlar sadece %lik diye tabir edilen fiyattı. 1 paket 90 liraymış mış. Buna da sokayım tam olsun.

Yarın sabah 8'de dershanem varmış ve az önce elektriğin kesilmesiyle yazım yarıda kaldı.Yarın hem dershanem var hem de elektrik kesintisi.
Allahım bu bi işaretse eğer, bu işareti kanıtlayacak başka bi işaret gönder bu kuluna!

Karın Deşen Umut - olarak tarihe geçebilirim. Stop. Yarın mumuşla-memçüğü denicem umarım işe yarar. Stop.

Cuma, Eylül 23, 2011

Anlamlı 2

Sabah uyanılmaz, çünkü sabah uyandığı halde uyanamazsınız. Sabah'la birlikte de uyanamazsınız. Sabah uyanır yüzünü yıkar kahvaltısını yapar çıkar gider. Ben hala yataktaydım o sırada. Anam uyandırmaya çalışıyor ama ben sızgın bıkkın bi halde-ilaçtandır- uyanmak istemedim. Ama eskiden uyanmak istemezken, şimdi ise öyle bi enerjiyle uyanıyorum ki. Mutlu olduğumu hissedebiliyorum-ilaçtandır-.

Dışarıda bir yağmur başlar yüreğimde derin sızı... Fabrikada tütün saran fabrika kızı geldi aklıma.
Dışarıdan yağmur sesi geliyordu. İsyan edcektim. Etmedim. Sevmem ben yağmur falan ama - Yanımda sevgili şemsiyeleri unutmuş olacaz ya da sadece bende şemsiye olcak ALLAAH! derim.

Konumuz dershane ; size haftalık blog yapcam demiştim ama dershane planı belli değil şu an ve konuları unutmuşum :'( hatırladıklarım...

Dershaneye otostop-akraba- ile gittim. Dershaneye kadar azıcık yürüdüm.

Yetiştim hocanın biri telefondaydı "günaydın" dedim. Günaydın dedi. Ne biliyim gud mornıng dese. Şaşırtsa falan.

Dünkü sınıfa girdim. İçi boş olan çantamı sıranın üzerine koydum, kafamı da çantanın üzerine ve sızdım. Arkadaş geldi kapıya mı vurdu nereye vurduysa uyandım. Zaten yarı uyuşuk şekildeydim. Aynen şöyle dedim "uyucaam ben yeaaa". Kız şaşkın bi şekilde kaçtı bildiğin.

Neyse dershane birincisiyle aynı grupta olmak güzel. Hoşuma gitti evet. Arkadaş olduk sanır isem.
Elimi cebime attım. Kuruş yok. Para almayı unutmuşum. Neyse borç aldım arkadaştan 1tl yol parası.

Hocayla sohbet falan. O 1. arkadaşla da sanatsal muhabbetlere girdik, hiç beklemezdim sanatla ilgili biri olduğunu düşünememiştim ama döktürdü maşallah. Severim sanatı da seveni de.

Başka ne oldu, hah! Dershanenin manyağı psikopatı arkasından konuşulanı ; Psikopat kıza hümanist bi yaklaşımda bulundum. Bekledim mesela onu beraber yürüdük falan. Beraber aynı minibüse bindik. Kız güzel olsa psikopatlığı şirin gelir millete ama ne yazıkki kız güzel değil. Çirkin demiyorum.
Neyse yüzüne de dedim "Sen herkese samimi oluyorsun, bu da diğerleri tarafından hoş görülmüyor. Ben seni sevmezdim geçen yıl" dedim. Konuşmanın devamında "kendine çeki düzen vermen güzel oldu." dedim.

Öyle valla haftalık gircektim bloga ama henüz dershane planı bile belli değil.

Bu arada ; Şu bağırsak iltihabı olayım çok kötü geliyor kulağa ama sorun yok. Nasıl hastalık lan bu?!
Kardeşten 10lira dilendim harmonica almak için ama 10liralık harmonicadan nasıl ses çıkar la! Kahretsin para lazım para! PARA!
Dershane bursu için de başvurumu verdim hayırlısı yareebiii!

Perşembe, Eylül 22, 2011

Anlamlı 1

Nasıl ki elmas yontulmadan mükemmelleşmezse, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz...
Konfüçyüsün bu sözü günümün tek kelimelik özeti. 
Doktorum(psikiyatrist) dediğine göre geçmişte çekilen acılar insanı olgunlaştırıyor. Bu nedenle diğerlerinden daha olgun daha farklı hissetmemin sebebi bu. 
Bi de Mr Nobody'den bahsettim. "Hayatta aldığımız her karar gelecekte ne içeceğimize nerde yiyeceğimize etki ediyor." şeklinde kurduğu cümlenin üzerine. 
Film sohbeti yaptık, sonra da The Darjeeling Ltd. yi tavsiye ettim. 
"Filmlere yüklenme hedefine yoğunlaş" dedi.
Adam haklı beyler dağılalım lütfen. 
Hastanede dahiliyeye de gittim bağırsak iltihabı geçiriyormuşum 10 gündür. Ne sağlam adamım lan! Bi ağrı bi sancı olur dimi? Durmak bilmeyen ishalim haricinde. Neyse ilaç yazdı. İçtim, "kaya gibi sıçmak"(googhan özledik:D) deyimini duymak istiyorum kısa zamanda.
Bu arada gitmeden önce 3 paket ilaç aldım, başarı hikayeleri dinlemeye bayılırım. Eczacı adam, bi arkadaşının ilk sınavında berbat bi puan alması üzerine ailesinin okumasını istemediğini. 2. yılında ise azimle dokuz eylül pdr kazandığını anlattı. Heyt Bea! Ben neden yapamıyım ki lan? Dimi ?
Bu arada hastaneye ve eczaneye gitmeden önce ;
Dershaneye gittim , hoca test dağıttı. Çözemedim. "Hocam unutmuşum, gerizekalı mıyım ben?" dedim. Hoca da "hayır, unutman normal ben de unutuyorum" dedi. Rahatladım. Sonra testi beraber çözdük. Dershanede toplam 8 kişiyiz. 
Bugün bi kevaşe bana tavır yaptı, inanılmaz derecede samimi olmamıza rağmen. Kevaşedir diyip geçtim ama kevaşe cidden. Ha bu arada o kadar küfrediyorum ki ilacın verdiği bi rahatlık sanırım. Aşağıdan girdim yukarıdan çıktım, dama çıktım mumuşları yaktım, memçüklere tütü tütü maşallah dedim.
Ama denicem ; Memçüklere baaaak, allaaah!! dicem, zaten genel olarak halk arap olduğu için-ben dahil- anlamıcaklar büyük ihtimalle. 


Hay ben bu yazının karmaşıklığına da düzensizliğine de ... 
Bkz. yazı = ben. Aynıyız sevgili blogcu, sevgili ne lan? 



Salı, Eylül 20, 2011

Selam Millet - Elveda Millet ( Gitmiyorum )

Bugünlerde mayışmaktan nevrim dönmüşken ne yapabilirim ne yapabilirim diye düşünüyordum, evet plan yaptım.
Planlarımın arasında Age of Empires Online oynamak,
The Decemberists , Mumford & Sons dinlemek,
Kitap okumak yoktu şimdilik - uzun süre okuyorum sonra başa sarıyorum sürekli, anlamayınca öyle oluyor.
Kafayı toparlayım dedim, toparlanmak üzereydi. Üzere olması da güzel.

Bugün aldığım muhteşem derecede lanet ama gerekli beklenmedik haber ; "Oğluuum! Dershaneden arıyorlar, yarın saat 9'da dershanen var." tahminlerime göre annem göbek atıyordu. İş bu hale gelince tabii kadın da haklı.
Dershanem var yarın, muhtemelen sınıfın %42.5(küsüratlı olunca attığım belli olmuyor sanırım) tanıyorum. Diğer kısmı da tanımadığım ara ara götü kalkık, ara ara soyut, ara ara garip insanlardan oluşuyor. Tabii bunların hepsi önyargı. 2. seneleri olan insanlar da var bu grubun içinde tabii ki ben de onlardan biriyim sanırım.
Boşverdim! Dershane var yarın olumlu düşün LAN! içimden söyledim bunları.
Olumlu düşününce oluyor. Yarın defter kitap almaya niyetim yok , ortamı koklayalım önce.
Böyle işte blog, gitmiyorum ama kendimi kısıtlıyorum önceki yazımda fazla abartıp, ELVEDA! şeklinde bi yazı yazmışım, ne olduğunu ben de anlamadım o anda.
Neyse , yarın güzel bi gün olacak! Olmak zorunda! Olmalı! Tanrım lütfen olsun? Biz aşkı meleklerden çaldı...
Bu arada kardeşimle hazırlancaz sınava, yabancı dilden hazırlanıyor bölümü de bu. Ama onu 2. kez şaşırtabildim bugün. Sınavda boş bıraktığı sorulara göz attım "ben de çözebilirim!" dedim. İnanmayan gözlerle , "hadi bakalım, şu!" dedi. Çözdüm. "Peki bunu yap bu çok zor " dedi. Yaptım. Biraz paslanmış olsam da grammar'de iyiymişim. Çeviride de iyiyim, paragraflarda da sorun yok o zaman bu yıl bi dokuz eylül turist rehberliği tercih listesinde olacak gibi.
Ama önceliğim Mimarlık, duy beni sevgili Mimar! Yapabilir miyim? Olacak mı acep? Mimar olursam wacom tablet alacaklarmış ama o küçüklerden 300 tl , hani bilgisayara bağlıyorsun da çizim yapıyorsun, razıyım abi razıyım abla! Ben bi kazanıyım...
Gittim!
The Decemberists - Down By the Water

Pazartesi, Eylül 19, 2011

Mr. Nobody -Film-

Mr Nobody, her ne kadar dün benim sinirlerimi bozup beynimi yıkamış olsa da.
Her ne kadar filmi yarıda bırakıp bugün devam etsem de, sonu için izleyin derim.
Film 117 yaşında bambaşka bi dünyaya uyanan Nemo abimizin hikayesini anlatıyor.
Nemo, bambaşka boyutlarda bambaşka hayatlarını yaşarken kafamız allak bullak oluyor malesef.


Lan çocuk! Ananı seç deseler ayrı, babanı seç deseler ayrı, peki ya ikisini seçmeseydin?

Ellise, filmin bi sahnesinde Nemo'ya yemin ettiriyor "marsa küllerimi dök" şeklinde. Bi yerinde "BITCH!!!" diye haykırasım geliyordu.

Anna, fıstıh! Hatunun gözleri yeter, öyle diyim ama bi şey oluyor yolları kesişiyor. Karmaşık. -sonu bekleyin-

Jean, jean jean japon kız, jean en namuslusuydu ama en az bahsedilen bu kadındı. Nedendir bilinmez filmin bi yerinden sonra Jean sadece saniyeler içinde görünüp "Ben Ellise değilim" diyor. İlginç.

Bu arada filmin müziklerine de ayrıca bakabilirsiniz , hoş can sıkmayan hatta filmin bazı yerlerini kurtaran 1. etken olduğunu düşünüyorum.
SON SÖZLERİM ; Filmin sonu için izleyin, ben sıkıldım ama tavsiye ediyorum. Kesin sıkılacaksınız belki de küfredeceksiniz ama sonu güzeldi ama mükemmel değildi. Önceden tavsiye ettiğim filmlerin hiçbirine benzemiyor.

Cumartesi, Eylül 17, 2011

Isn't It a Lovey Night?

Başlık neden Isn't It a Lovely Night? tıklanabilir yazıya şarkıya ulaşmak için...

Bugün hoş, güzel bi akşam olacak. Çünkü ;
-Kafamdaki olumsuzluklardan kurtuldum.
-Olmak istediğimi olacağım ve olmak zorunda olduğum şeyden kurtuldum.
-Yeni bir başlangıç yapıyorum, yeni müzik grupları keşfediyorum.
-Kaygıdan kurtuluyorum.
-Ailede olan huzursuzluklardan kurtuldum.
-Çok iyiyim çok rahatım ve mutluyum.
-Bu akşam hoş güzel bi akşam, güzel ılık esinti ile birlikte beynimdeki çöplükten kurtuldum.
-Çöplüğü yakınca ; safran, sedir, vanilya, mandalina koktu. Çöpüm bile farklı bakıyor artık. Kötü kokmak zorunda değilim diyor. O bile isyan edip güzel koktuysa ben de kaygılarımı yakıp "umut"lara dönüştürüp içine bir parça "ben" atacam.
-Blogum güzel, hayatım güzel.

Sorunlar ;
-Sorunlar şöyle ;

-Çalınan zaman.
-Kabullenememe.
-Asosyallik.
-Beyinsizlik, bazen.
-Tanrıyla hesaplaşma belki!?
-Unutkanlık.

Bu kadar iğrenç şeyden sonra size bi kaç filmden bi de müzikten bahsedeyim ;

-The Decemberists - muhteşem ötesi grup. Bugün Googhan(gök)la konuşurken rastgele buldum.
-Film listesi de yaptım ;
-Thirst(bakjwi)
-The Squid and the Whale
-Mr. Nobody
Bi sürü daha var izlemek istediğim ama bunlar hazırda varken bunları izlicem.

Bu arada Beirut sevenler The Rip Tide'ı buldum isteyenlere link atcam.

Cuma, Eylül 16, 2011

TRANSAMERICA -Film-

Yol hikayelerine bayılırım, son izlediğim The Darjeeling Ltd. idi. Ondan önce de Little Miss Sunshine'dı.
Sanırım Darjeeling'in yerini Transamerica aldı.
Filmimiz transseksüel Stanley-Bree'nin aldığı bi telefonla oğlunu bulma arayışı, hapishaneden kefaleti ödeyip çıkarma. Vesaire.
Can alıcı noktaları ise -otostopçuya dikkat-
Anne-Baba'ya kabul.
Oğul tarafından kabul...
Film cinsiyet değiştirmeye o kadar farklı bi açıdan yaklaşmış ki bu da yönetmenin ve senaryonun hassasiyetinin muhteşem derecede yerinde olması ile ne izleyiciyi sıkıyor ne de bunaltıyor, her şey normal ve kabullenmiş bi halde buluyorsunuz kendinizi. Müzikler de mükemmel size tavsiyem film bittikten sonra filmin müziklerine de göz atmanız.

Film anlatmayı sevmiyorum önceki yazımda da söylemiştim. Anlatmayı beceremiyorum diyelim.
Felicity Huffman'a burdan sevgiler. Desperate Housewifes'ta da mükemmel oyunculuğuyla seyirciyi bağlamayı çok iyi biliyor. Kusursuz.
Kevin Zegers'in oyunculuğu da mükemmeldi.
Sonuç olarak güzel bi film, bakış açısı olarak da hikaye kurgusu olarak da izlenebilirliği ile de kesinlikle sıkılmayacağınıza inanıyorum.

Perşembe, Eylül 15, 2011

Paranoyak Kriptonlu Bildiriyor!

Birazdan ya da 1-2 saat sonra evden çıkmam gerekecek. Çıkıp gittikten sonra iyi şeyler olması için elimden geleni yapmış olacağım ya da yepyeni bi başlangıç için. Çıkıp gittikten sonra geri döneceğim tabii.
Doktor var bugün.
Dershane yardımı alacağım için şanslıyım. İnşallah olur.
Bugün pek bişey yapmasam da hayatımda bi kaç şeyi değiştireceğine eminim ve bu arada eğer bu yardım gerçekleşirse-gerçekleşmese de sizinle görüşmeye ara vermem gerekecek. Çok ara vermem sanırım ama mecburum buna. Mecbur bırakmam lazım kendimi en azından.
Şunun şurasında 1 yılım var, varsın sevdiklerimden uzak kalıyım, varsın düşüncelerimi paylaştığım insanlardan uzak kalıyım. Şunu çok iyi biliyorum ki burdaki sevenlerim de kararımı haklı bulacaktır.
Öyle işte. Gidiyor muyum şimdi -sanmıyorum.
Kendimle çelişiyorum.
Ara vermeye mecbur bırakmam lazım kendimi sanırım. Hiçbir şey bilmiyorum. Hiçbir konuda hiçbir şeyden emin değilim.
Bu yılın sonunda Turizm Rehberi olabilirim, sanırım. Bakın bu da kesin değil. Öyle işte.

Çarşamba, Eylül 14, 2011

Akeboshi - Wind (Naruto Ending)



Narutoyu ben de seviyorum ama denk geldikçe. Hem çok uzun hem dizi-seri vesaire şeklindeki olaylar dikkatimi çekmiyor. 90 dk 120 dk en fazla 3 saat dayanırım film için. Daha fazlasına tahammül etmem edemem.

Neyse boş ver. Bugün dershaneye kayıt yapıldı. Başlamaya hazırım.

Dershaneyi ödeyebileceğimizi sanmıyorum. En azından başvuruda bulunduk. İnşallah bi yardım eli uzanır.
Kazanmış olsa mıydım? şeklinde mal düşüncelere dalıyorum ama hayatımın geri kalanında yaşamımı mutlu bi şekilde devam ettirebileceğim bi meslek yoktu. Öyle olunca böyle.

Bi de bişey fark ettim ki paragraflara ayırıyorum yazdıklarımı, okumak kolay olsun diye değil içimden geldiği için.

Bugün doktorla konuşmaya gidecektim ama anamla dershane kaydı için gitmiştik, beraber gitmek istemiyorum.
Yarın gitmeyi düşünüyorum. Öyle işte.

DİKKAT ! Bundan sonrası fazlasıyla anlamsız -


Dün Ubuntu 11.04'ü denedim wubi ile kurdum ama götolugöt açılmadı. Açılıyor tam açılacak derken kalıyor ekranda öyle. Zaten Live Cd'den de denemiştim. Lan ubuntu 10 yıllık pc'de götlük yapmadın yeni aldığımız köftehora niye ihanet ediyorsun. Kınıyorum.
Yarın da sanırım unutmazsam cd alıp Fedora'yı denicem 20gblık alan ayırdım bi sorun çıkarsa eğer siliyim diye. OpenSuse da zaten bloatware(gereksiz yere sistem yoran) kullanıcılar öyle diyor. Gereksiz milyon tane uygulama. Nvidia ekran kartıyla ilgili sorunlar. Debian da yüklemek istemiyorum, mint veya diğerleri de cazip gelmiyor.
Fedora 15 yarın bekleyelim bakalım. 16'yı mı bekliyim yoksa?

Pazartesi, Eylül 12, 2011

Anlamsız 3



Allah rahmet eylesin, ne diyim. Kanserden ölen insanları gördükçe... parçalanıyorum lan! 


Kader dev bir çınar ağacıysa ; elimizden gelebilecek en iyi şey, pantolonlarımızı indirip ağacın altına sıçmak olacaktır.

Pazar, Eylül 11, 2011

The Darjeeling Limited - FİLM -

İzlediğim en mükemmel 2. yol filmiydi. Birincisi Little Miss Sunshine.
Filmin konusundan çok çok az bahsetmem gerek ;
Bayılmıyorum malesef film anlatmaya ama izlemeniz için ve merak uyandırması için bir kaç küçük bilgi vereceğim.

Filmde 3 kardeşin babalarının ölümünden sonra çıktıkları uzun yolculuk ve başlarına gelenler anlatılıyor. Annelerinin cenazeye gelmemiş olmaları ve annelerini bulma çabaları görülmeye değer.
Yolculuk sırasında başlarına gelen üzücü bi olay vardı ki orda duygulanamadım, belki öyle olması gerekiyordu diye kendimi avutmaya çalıştım diyelim. Duygularımı aldırmış gibiydim ama görülmesi gereken en tüyler ürpetici sahneydi, kardeşler kardeşleri kurtarırken...
Filmin kadrosu muhteşem ama isimlerini tek tek yazamam şu an. Zaten dün Wes Anderson yazacağıma Wes Craven yazınca ayrı dumur oldum. Bu yüzden isim yok.
Trende başlarına gelenler mükemmeldi. "Hostes kıza(Rita) dikkat."
-Beni kullandığın için teşekkürler. -Jack-
-Bir şey değil. -Rita-

Bu arada bıyık bırakmaya karar verdim tabii şu an bırakacak kadar gür bıyığım yok , olunca.
Hepsi senin yüzünden Jason Schwartzman!

Cumartesi, Eylül 10, 2011

Anlamsız 2

Beni seviyor, ben de onu seviyorum. Yakında evlenecez. Beraber yaşlanacaz. tek ortak noktamız ; öldüğümüzde ikimizin de içinde kurtlar dolaşcak.

Bloggerlara Uygulamalar - Apple iOS & Android etc.

Blogger dünyasının çook mobil evlatları! Size sesleniyorum. Eğer ki benim iphone ipad ipod benzeri mobil cihazım var diyorsanız sıkı durun!
Google sonunda Blogger uygulamasını iOS'la paylaşmaya başladı. Tabii ki bi iphone ipad veya iOS işletim sistemli cihazım yok ama olanlar için indirebilecekleri link ; 
Allah acil şifalar versin abim! 

Ha dersiniz ki benim iOS'um yok ne olacak? 
Zaten hali hazırda Blogger uygulamanız vardı. Ama haberim yoktu derseniz de sizin için bulup linkini ekliyorum. Yakın zamanda Android işletim sistemli cep telefonu almayı düşünüyordum, maddi olaylar ve psikolojik manyaklıklardan ötürü ara verdim. Şimdilik mobil eğlence aletine ayıracak vaktim yok. Vaktim var, param yok. Çok uzatmadan size linki veriyim ;


Mobil dünyayla işim yok ben microsoft bile kullanmıyorum, ben özgür yazılımcıyım! Ben Linuxçuyum! diyenlere de tek tavsiyem BloGTK olacaktır link ; BloGTK ile sadece Blogger değil, Wordpress ve Movable gibi bloglarınız için de post hazırlayabilirsiniz.

Cuma, Eylül 09, 2011

Yaşasın Kötülük?


Halamlardan nefret ediyorum. 
Bazı kendi bilmez , sahtekar insanlardan nefret ediyorum. 
Süper kahraman olamam belki ama çok film izledim. 
Bu arada otomobil yattı beyb, dershaneye tabanvayla gidcem sanırım, dur dayımın kızgınlığı geçsin.
Bu arada hala bi dershaneye kayıt bile olamadım, 1500 lira çok para, siz en iyisi parasız alın hacım beni? Almaz mısınız? Almayız diyorlar. 
Neyse dershane beni beklesin, şunun şurasında bir kaç haftam kaldı zaten. 
Blog da şu düzende olcak , madde madde cümle cümle , telefon alırsam mail yoluyla atcam postları, bi ara bilmeyenlere nasıl yapıldığını anlatırım, çok basit çok! 
Bloga ara yeni sezona merhaba! 
Gitmeden önce bir kaç sözüm olacak, yanan olabilir ; odun gibi kokacak, sedir akasya ve damızlık çınarın o inanılmaz esintisini bütün blog dünyasından hissedeceksiniz.
Kötülük Erdemdir! doğru kullanıldığı sürece. Hani şeytan bir melektir lafı kült olmuş açıklayayım en iyisi. Şeytan kötülere iyilik eden bi melek, sonuç olarak bütün melekler iyidir. Her melek illa iyilere yardım edcek diye bişey yok, saçma sapan olaylara girerdik o zaman. Herkes sevgi pıtırcığı dolaşsa etrafta. Allah korumuş. 
İyi ki varsın, şeyto! 

Perşembe, Eylül 08, 2011

YAKALANDIM MİLLET!

Selamun aleykum gardaşlarım, canlarım ve diğer insanlar...
ben dev bir kediy-dim.

Böyle bi giriş yapacağım aklımın ucundan geçmezdi ama anlatıyorum ;
Bakın şimdi ben kitaplığımda zula şeklinde sakladığım anti-depreşenlerimi özenle bi güzel saklamıştım ama anam gelip ben uyurken kitaplığımda para bulacağını sanarken zulayla karşılaştı.
-Ne yapıyorsun? dedim.
-Bunlar ne? dedi. Psikiyatriden fiş kesmişsin ama neden gitmedin dedi. (ahahaha)
-(lan olum neden fişi yırtmadım ki sanki, ilaçları da dermatologdan aldım diye yuttururdum üzerinde yazmıor ya) 1 aydır gidiyorum dedim.
-(pencereleri kapadı, kapıyı kapadı) anlat! dedi. Anlat sorunun ne , bu zamana kadar paylaştın benimle her şeyini anlat hadi, dedi.
-(annemi o durumda görmek istemediğimden anlatmıyordum) Sorunum kabullenememek, anlıyor musun? Kabullenemiyorum, başıma gelen onca şeyden sonra. Olmuyor, sosyal olamıyorum bi türlü. İnsanlarla etkileşimim zayıf. Bu yüzden gidiyorum dedim.
-Doktor ne dedi sana annene bağır, sinirlen, küfret mi dedi. Öyle mi davran dedi. Madem 1 aydır gidiyorsun, 1 aydır bana karşı değişmenin sebebi bunlar mıydı? dedi.
-(sanırım her şey gün yüzüne çıktı) Neyse, üzüleceğini düşündüm, o yüzden anlatmadım, hatta şu an bile üzgünsün dedim.
-hayır! aksine mutluyum. Cerrahın da tavsiye etmişti. Keşke o zamanlardan gitseydin, dedi.
-zaten onun tavsiyesiyle gittim. dedim.
...
Konuşmanın hepsini yayınlayamazdım ne özeli kalıyor ne kebabı yoksa ama durum bundan ibaret.
Özür diledim, anneannemden de, babamdan da. Lan bütün aileyi birbirine kattım istemeden ama cidden istemeden, gerçekten.
Bu arada anti-depreşen ve pisi-kiyatr meselesi aramızda kalacak söz verdi. En azından aramızda kalacağını umuyorum.

Hadi görüşürüz inşallah. Ama YAKALANDIM.

Çarşamba, Eylül 07, 2011

Pisi-kopat mıyım ? Belki...

Bu arada başlıklarımın soru cevap olarak hazırlanması tamamen kurgu tamamen manyaklık, çok düşünülmüş bişey de değil hani.
Konumuza gelecek olursak gittikçe daha fazla yayın yapmaya başlar oldum.
Az önce dolaba kilitlenen laptop derin bi nefes alıp kardeşin kucağına düştü. Fakat umut durmaz, modemi resetledi. Modem resetlenince wifi şifresi sıfırlandı. Wifi şifresi sıfırlanınca kardeş çıldırdı. Kardeş çıldırınca annem de sinirden küplere bindi. Böyle olmasının sebebi 2 gün önce olanlar.
Bunu size ödetcem dedi genç adam. Hepsini burnunuzdan fitil fitil getircem. Dünün kızgınlığını üzerinden atamadı elbet. 20 yaşında genç bi adam akrabası tarafından hatta çok sevdiği dayısı tarafından azarlanmıştı.
Odasında duran adsl modemin fişini taktı , odasının kapısını kilitledi. Böyle olunca da wifi şifresi değiştikten sonra bizimkiler çıldırdı.
Belki intikam alıyordum, belki de alamıyordum. Yine tehditlere devam etti annem, dayını arıcam bu kez suratını dağıtacak şeklinde tehditler savuruyordu. Doktorumun dediği geldi aklıma "evdeki sorunlar çözülmeden rahatlatamıcaz seni" evet çok haklıydı doktor. Evdeki sorunlar ve kafamdaki diğerleri. Tehdit savruldu ardından benim tehdidim savunma mekanizmasının etkisiyle fırladı dudaklarımın arasından.
Dayımı ararsan bana bi tokat atar ama sonrasında pişman olacaksın, dedim. Pişman olacağın bişey yapma! dedim. Sesimi yükselttim, muhtemelen komşular kulak kabartmıştır. Yarın sabaha malzeme çıktı, sevgili dedikoducu komşularım hepinizin amına koyayım.
Ve son olarak dayımın 2. defa gelmesi büyük bir felaketi hazırlayacaktı belki de ;
Kafamda bütün planı hazırlamıştım ama müzik lazım sadece biraz müzik...

Dün Olan Biten...

Selamlar ! Nabersiniz gençler?!
Böyle bi giriş yapıyım ki birazdan anlatacaklarım sizi korkutmasın. Şöyle ki anlatmaya başlamadan önce acaba nasıl anlatsam diye düşünüyorum.
Başlıyorum...
Sevgili okuyucum dün akşam öyle şeyler oldu ki aklın hayalin durur ;
Anti-depreşen 3 adlı yazıyı okuyan bilir ; sabah olanları anlatmıştım bu ise dünün akşamıyla ilgili.
Dün dayıma şikayet edildim, evden apar topar çıktım-kaçtım. 20 yaşında adam hala şikayet ediliyor ya, çılgınlık. Neyse akşam evin önüne siyah opel vectra 2.2 hatchback geldi, yanında nenem-ananne. Güldüm kardeşim karşıladı dayımı "hoşgeldin dayı" dedi. Dayım da "hoşbulduk" dedi. ben de yeltendim "hoşgeldin dayı" dedim allaaaah! gözlerinden ateş fışkırıyordu, "düş önüme" dedi. İçeri salona girdim peşimden geldi.
Neyse ben bi süre ayakta durdum oturmaya niyetim yoktu, metin akpınar'ın dizisine gözlerim odaklanmıştı sırıtıyordum, dayım tabii "yüzüme bak, sırıtma suratını dağıtırım senin burda" nidalarıyla beni tek parmağının küçük bi dokunuşla kanepeye itti. Neyse bi sürü şey söyledi hatırlamıyorum. Şok olmuştum sanırım. Bi de dışarı çıktıktan sonra anlatmış işte böyle yapmaya devam ederse otomobili unutsun falan, yüzüme de söyledi gerçi. Bi de dayım dışarı çıkınca müzik açtım tvden dıptıslı olanlardan. Nenem de seslendi terastan "duyamıyoruz biraz daha aç" şeklinde. Komedi sevgili blogçu, bi de az önce dayımla olan sohbetimiz sırasında neden ayakta durup sırıttığımı anlatıyım ;
Olaylar karşısında sürekli bi ciddiyet bi takıntı haline gelmiştim ama son zamanlarda koy götüne rahvan gitsin şeklindeyim. Satmışım bu dünyanın anasını bacısını... şeklinde de evde tur atıyorum. Bu arada anlatmaya devam ederken, sırıtmamın sonrasında psikopat olduğumu hissettim Donnie Darko gibi sırıtıyordum abi! Bi de tokat atsaydı amcamların yeni inşaa ettirdikleri 4 katlı binanın tepesine çıkacaktım ama suratım dağılmış bi şekilde ölmek istemediğim için ve yüzüm bi tokatla buluşmadığı için kararımdan vazgeçtim.
Vallah billah abe! Böyle gülüyordum, yalanım varsa... 

Bunların hepsini doktoruma anlatırsam benim ailemin hepsini "hasta" listesine ekler, ailemi de hastaneye kapatır "lan oluuum" der "siz bu çocuğun üzerine niye gidiyorsunuz bu kadar?" "ayıp değil mi ha?" "yaşınızdan başınızdan utanın" der.

Peki bu sabah ne oldu?
Uyanmak istemedim, evet uyanmak istemedim saçma sapan bi güne başlamak hayatımı zikmek istemiyordum. Böylece kahvaltıdan muaf olursam ilacımı alamayacaktım o yüzden dışarı fırladım, boğazımı yakan çökelekten bi kaç lokma aldım, odamda olan ilacımdan bi hap çıkarmıştım zaten cebimde duruyordu. İçeri girdim kahvaltıdan sonra bi bardak su aldım hapı da mideye. Aç karna içseydim ne olurdu ? diye düşünüyorum aslında.
Neyse; annem dün dershaneye kayıt olmam için göndermişti ama tabii ki veli gerektiğini söylemedim ona. Reşit olduğum için hallederim diye düşünüyordum ama öyle değilmiş, senetler imzalar vesaire.
Bu sabah da kavgalı olduğum annem tutturdu "kalk hazırlan dershaneye kaydolacaksın" dedi. Ben de bilgisayardaydım, hani neden bilgisayardaydım?  Çünkü bu onu deli ediyor. Fişi çekti bi kaç dk boyunca sandalyede oturdum arkamda bi ses "sen okumayacaksın!" "millet dershaneye başladı" "sen hala evdesin!"
Babamı aradı teee arabistanlara kadar yetişmiş olan babamın sesi garip geliyordu, bu duruma üzülmüş olacak sanırım. Ben olsam üzülürdüm ama üzülmesine gönlüm razı olmaz, bu kadar psikopatın arasında beni anlayan tek kişi o sanırım. bugün belli oldu bu.
Aradı ; Neden kayda gitmedin ? dedi.
Baba dün konuştum ben dershaneyle, hatta benimle dalga geçti 1 ekimde başlayacağız bu sıcakta da yoruldun geldin taaaa buralara kadar. şeklinde konuştum babamla.
Anlayışla karşıladı, haftaya gidin beraber dedi.
Ama benim planlarım başka, haftaya anamı doktorumla tanıştırcam. Ya da tanıştırmıcam boşvercem. Sittir etcem her şeyi. Keşke bu yıl götlek bi üniversitenin mamcuk bi bölümünde okusaydım. Adana Çukurovayı bu denli seven isteyen biri neden Kimya bölümünü tercih etmez, "aa benim mal kafam!"

Sevgili Kafam dün havanın 35 derece olması ve hastaneden dershaneye ordan da berbere kadar seni taşımanın zorluğu üstüne Güneş'in tecavüzü sonrası iyice kaltak bi hale gelmen. Özür dilerim sevgili kafam, ailem de psikopata bağladı. Bi onlar kalmıştı seni becermeyen ki "tebrikler becerildiniz" şeklinde bi neon şapka alıp takcam sana seversin dimi?

Salı, Eylül 06, 2011

Suicide is Painless? Yuh diyorum.

The game of life is hard to play 
                             I'm gonna lose it anyway 
The losing card I'll someday lay 
so this is all I have to say. 

 Şarkı için ; suicide is painless - Allah belanı versin şarkı! Nerden çıktın lan karşıma?! Diyesim var.
Ekşide rastgele bulunmuş şarkıdır, anlamı manidar tabii.

Black - Wonderful Life -dinleyin pişman olmazsınız-


Sevgili Black sen bu şarkıda İt so wonderful wonderful life diyorsun ya, ben de bu hayatın amına koyayım diyorum sevgili Black.

Anti-Depreşen 3!

Neyse başlığı kendimce sansürlememin sebebi var elbet.
Adam ilaç reklamı yapıyor demesinler.
Neyse bugün kahvaltıda bir bardak kırıldı, şöyle elime aldığım gibi fırlattım duvara. -Aferin bana! Alkışş!- demenizi beklemiyorum tabii.
Neyse bu durumda tabii dayı aranır, annem bişey yapamayınca dayımı arar genelde. Dayım aranır aranmaz evden çıktım tabii. Azarlamalar vesaire. -Bu yaşa geldim...piii-
Olmuyor tahammül sınırlarımı aşar.
Neyse ;
oynatmaya az kaldı doktorum nerde bir güzel kız yüzünden çıldıracağım 

Doktorumla randevum yoktu -kafama ne zaman isterse gidiyorum- kendi de demişti zaten, istediğin zaman gel, şeklinde. Gittim 1,30 saat bekledim, çok bekledim hava da 38 derece zaten pişiyorum bildiğin. En azından dolmuşla gitmedim yoksa tam bi işkence olacaktı.
Doktora anlattım şöyle oldu hocam böyle oldu hocam, şeklinde. Hocam da evdeki sorunlarının çözümü için annenle konuşabilir miyim ? dedi. "Hayır" dedim.
Çünkü ;
Annemin haberi yok hocam, 1 aydır gidip geliyorum. Söylemedim. Dedim.
Anladım ama gelse sence iyi olmaz mı ? dedi.
İyi olur ama gelmemesi şu an için daha mantıklı, gelirse de beraber gelmeyiz en azından dedim.
Olur dedi hoca. Çarşamba günü gitcem sanırım. Çıkmadan önce ilacım kalmadı dedim, dolaptan cipralex verdi. Hepsi de escitalopram işte. Hepsi. Zaten aynı etken madde 10mg falan. Salla  ya?! İşe yarıyor mu bi fark var mı dedi? hayır dedim. İşe yaramıyordu çünkü 1 ay geçmesine rağmen durumlar aynı. Bu arada beni annem depresif gördüğü için çözüm arama gayretinde bulunuyormuş, ama çözüm bulma yöntemi yanlışmış doktorun dediğine göre. Gidip elini öpsem "OTORİTE BENDE!" şeklinde sevinecek, öpmüyorum uleeyn! Neyse sabahki gürültüden ve dün kardeşle olan kavgamızdan sonra annemin bana karşı olan tabularını cipralexin allahı gelse yıkamaz artık. Neyse , çıktım işte ciprayı aldıktan sonra, öyle işte.

Sonra haftaya kadar annem eğer yumuşarsa -bardak kırma olayı- bakalım ama gider mi gitmez mi ? Bence can atar gitmek için ama ama ama ... Şu an öyle küçük bi yerde yaşıyorum ki sorunlarımın bütün insanların kafasından soru işaretleriyle birlikte vücutlarının deliklerinden boşalmasını istemiyorum. Soru işaretleri kafalarında kalsın, çıkacak delik aramasınlar!

Pazartesi, Eylül 05, 2011

Anlamsız

Tanrı, küçük bir kız çocuğu ; paramparça etti bebeklerinin hayallerini...

Cumartesi, Eylül 03, 2011

Big Daddy vs Garip

İkisi de komedi türünün vazgeçilmezleri arasında ama tabii komik bitmemeleri ve iki küçük karakterin "bubam o benim bubam" şeklindeki yakarışları yürek burkar, kan emer, yaş kurutur, kalbimin nah şurasında bi delik açar ordan da tren geçer yani o kadar. Damar damar üstüne, Adam Sandler Click'te bile son noktayı duygusal bitirdi, abi iyi güzel de illa bütün filmleri duygusala bağlamak zorunda mısınız ha? Kemal Abim rahmetle anıyorum, hepiniz tanıyorsunuz bir numara adamdı. Söylenecek sözüm kalmadı giderim.


Perşembe, Eylül 01, 2011

Duman - Paranoya



Küçükken karanlıktan korkma sebebimdi. Bazen dolabın içlerini kontrol ederdim. Şimdi ise durum hiç de farklı değil, pencere kapalı mı, kapı kilitli mi... Vesaire.
Aklımı alırlar öyle böyle değil. Biri vaaaaaaaaar !
Neyse bugün ne oldu :

Laptop aldım kardeşe 400tlye Asus falan hoş bişey.
Öyle yani pek bişey yok.
Tiopram'a devam. Aylar sürebiliyor tedavi bu da korkutuyor tabii ama sıkcaz dişimizi yapcak bişe yok.

Bisiklet vs Otomobil - Kazanan Otomobil oldu.

Millet o kadar garip bi ailem var ki bisiklet alacağım dediğimde tepkiler direkt
 "Aaaa! Neden bisiklet millet araba ister sen bisiklet derdindesin.Cık cık. Azarlayan bakışlar."
 "İyi ama dershane falan, bisiklet?"
"Araba alırız araba hem yağmurdan çamurdan korunursun kışın."
 "İyi o zaman" dedim. Üstlerine gitmedim pek. Bi baktım olay bitmiş, bizimkiler otomobil alma derdindeler. Aklınıza böyle son model falan gelmesin, ayaklarımı yerden kessin yeter.
Ama ama ama...
Bisiklet sevdamdan vazgeçemem sanırım, ne olursa olsun. Ya üniversiteye gidersem ya da tatil dönüşü bi piskelete alırım ha? Ne dersiniz , alırım alırım. Alırım sanırım. Alacağım UIlleeeyn! Şeklinde tepkimeler beynimde sıçrıntı ve süprüntüye neden oldu

Çarşamba, Ağustos 31, 2011

Saç-Sakal

Ne zaman mutlu uyansam sonuç hep hüsran. Hep ama. sürekli. Az önce yine kavga ettim ebeveynlerle, yok sakalını tıraş etmiyorsun, yok efenim saça bak fırça gibi, berbere git.
İsyan ettim sonunda Rastafarian olabilsem olacam o kadar, ama tabii olamıyorum. 
Anne-Baba bırakın saçımı sakalımı, hani uzun olsalar hadi neyse de, 3 numara bebe tıraşı istemiyorum artık! 
Bi de bi isyan etmişim görmeye değer ; Diktatör müsünüz siz? Ha? dedim. Annem bana vuruyor ben annemin ellerini tutuyorum, ohohoeeueheue! Komedi ya. Yaklaşık 5dk boyunca bileklerini sıktım hareketsiz kaldı. Şimdi ise telefonu kaçırdım. Dayım otomobil almamıza aracı olacaktı eğer annem onu ararsa ve benim göze batan hareketlerimi ön plana atarsa dershaneye tabanvayla giderim artık. 

Sevgili Kader seni gördüğüm yerde becericem. 

Salı, Ağustos 30, 2011

Yeni Blogumuz Var!

Re-L 124c41+: yeni bir blog duyurusu: selamün aleyküm hacılar bacılar, buradan bir duyurayım dedim sadece umut  ve  akatriel ile birlikte ortak bir blog açtık. tabi şimdilik pek...

Bunu re-l yazdı,
Ben ekleyecek olursam, feci şeyler bekliyor sizi. Korkunç diyebileceğimiz kadar, bazen camdan atlamayı bile düşünürsünüz. Öyle bi şey işte.

Blog için ; imaminzirtdedigi.blogspot.com

Pazar, Ağustos 28, 2011

Sosyal Fobik! Olabilir miyim?

Geçen yıllarda , gerçi geçtiğimiz yılın içine ediyim kabuslar gördürdü bi sürü.
Neyse konumuz bu değil, konumuz benim dik yürüyememem, insanlardan kaçıyor olmam ve "allahım dershane bitsin de eve bir an önce yetişiyim" şeklinde. Tamam sorun varmış demek ki ama blogta belli olmuyor demek.
Bu arada bu sosyal fobikler yani sosyal anksiyete bozukluğu olanlar ekşide var bir kaç kişi ;
Bi sürü şey yazmışlar aklımda kalanlar,
İnsanlar çoğunun kendisinden nefret ettiğini sanarlar - doğru
İnsanlarla iletişim çok kısıtlıdır ve soru sormadan konuşturamazsınız - doğru
Hızlı adımlarla yürürler ve herkes ona bakıyormuş gibi hissederler - her zaman oluyor sırf bu yüzden de hızlı yürüyorum ve etrafımdakilerden de azar işitiyorum.
Bi yere gitmeden önce ne söyleyeceklerini ne yapacaklarını ne giyeceklerini planlarlar buna kafa yorarlar - allah kahretsin ki doktorumla görüşmeden önce en az 1 saat şunu bunu anlatacam diye girerim ama sadece hocanın sorduklarına cevap.
Konuşursam insanlar yanlış anlar. Ya gülerlerse? - Bu arada başıma geldi. Hocaya soru sordum arkadan güldüler, "lan bana mı güldü, şıllıklar!" şeklinde...

Mesela örnek olarak geçenlerde başım ağırdı, "lan kanser mi acaba, hem kanser olsa ya felç kalırsam?" şeklinde düşüncelerle kendi kendini kanıtlamaya çalışıyor sanki. Psikopat derecesinde zor bi durum. Hatta mesela sırf bu sorunum yüzünden kazanamadım diyorum kendi kendime. "ya hoca bu kadar basit bi soruyu yapamadığım için azarlarsa! ? HÖ?" evet bu kadar ciddiydi durum.

Lan ben bunu neden yeni fark ettim ki ? Tamam buldum bi hastalığı kabullenmek kolay olmasa gerek. Doktorla konuşmak gerek konuşamasam da tutup blogun adresini vercem , burdan baksın neyim var neyim yok diye.
2.Lan ; Hala da anamın habarı yok, nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum "anne ben antidepresan kullanıyorum." nasıl söylenir?

Cuma, Ağustos 26, 2011

Sebep - Sonuç

Selam Blog!
Dönüşüm pek muhteşem olamasa da döndüm bi şekilde, en son ne zaman yazdığımı bile unuttum. Bi sürü yorum da gelmiş, internetim borç dolayısıyla kapandığı için de yazamadım. İnternet cafem, içkim, sigaram yok. Taliplerimi bekliyorum.
Dün Gök bi de Reyüs yorumları kopyalayıp 21.yy dilencisi kıvamındaki Umut'a facebook mesajı olarak yolladılar. Böylece ben de size bu bilmem kaç haftalık süre boyunca ne halt ettiğimi anlatıyım isterseniz.

Anti-depreşenden bahsetmiştim.
Pazartesi günü dozu 2 katına çıkardık. İyi de oldu ama biraz daha sarhoş kıvamındayım.
Psikiyatristi - Torbacı olarak görmeye başladım, sanırım. Tam olarak öyle değil, saygısızlık etmek istemem.
Bi de Citoles yerine Tiopram kullanacakmışım, hoca çıkardı çekmeceden verdi 14 tablet bulunan ilacı.


Sebep sonuç yazmışım, neyse 1 hafta daha doktorluk durum olmayacak. Eğer durum vehametini arttırırsa, Kaygı - zaten vardı ama anksiyete olarak geçeninden ilk defa oluyor sanırım , şaka yapıyorum ikisi aynı şey. Gittikçe artan kaygı problemim var. "bu yıl ne bok yicem lan?" "ya bişey yapamazsam?" "oha çok fazla çalışmam lazım" "nasıl toparlancam" "allah belasını versin ya geçen yılki gibi olursa?" "lanet olsun dostum, o lanet kafanı toparla!" -son söylediğimi içimdeki serseri söyledi ben söylemedim.
Allah kahretsin ki, evet geçen şöyle bi sohbetimiz oldu doktorla ;
- Hocam, aynı yerde uzun bi süre kalamıyorum. Mesela bilgisayar başında durmak sıkmıyorken, başka bişeyle ilgilenince konsantre olamıyorum ve böylece derslerime de odaklanamıyorum.
P- Uzun süredir ders çalışmıyorsun, o yüzden tabii ki konsantrasyonun bozulmuş olabilir. dedi.
Ben şoktayım, sorun bunun geçen yıl da olması, asıl sorun ; bunu sorun edip danışmak için gitmiş olmam. Tabii ki rehberlik hocası değil adam ama en azından bi yol göster hacım ya!

Bi de "bilgisayarda ne yapıyorsun" dedi. "Blogum var" dedim. "Kaç kişi izliyor, okuyor?" dedi. "İlk blogumu 160 a yakın kişi okuyordu ama yeni açtığım blogumu 30 kişiye yakın kişi okuyor" dedim.
"Sürekli güncel mi tutuyorsun, okuyucuların aynı kişiler mi? " şeklinde sorular sordu.
Hoş bu sohbet beni germedi, bildiğin çözülüyorum bişeyler sorunca ama bi sorun daha var, insanlar bana soru sormazsa ben de cevap vermem. Küçüklüğümden beridir bu böyle. Öğretmenlerimin tek sıkıntısı buydu mesela. Konuyu bilirim, hazır cevaplık hoşuma giderdi. Öyle de kaldım.

Başka anlatacak neyim var ; Bi göz atalım anlatılabileceklere...

Önceki blogta size bi tadilattan bahsetmiştim, işte o tadilat başımıza iş açtı. Kefil vesaire olaylarında bi akrabamızla babamın arası açıldı, o akraba yüzünden de tartıştık babamla. Sonra işimizi kendimiz görmeye çalıştık ve sonuç 1000 lira masraf ve banka kredisi taksitleri...
Babam "ben bunu kolay kolay öderim" diyor. Ama dediğim gibi Anksiyete almış bende başını gidiyor, haftaya tatil. Annemin de haberi yok antidepreşenimden, üzülmesin kadın panik olur falan.
Mükemmelliyetçi biri olduğu için annem, "neden bu ilacı kullanıyorsun, bizimle mutlu değil misin? " şeklinde sorulara maruz bırakır, eminim. Ama belki de söylerim, belki de söylemem.

Dozu iki katına çıkarınca ishal oldum lan! Feci ama iyiyim şimdi.
Araya konuyu değiştirmeye yarayan cümleler serpiyorum. İşe yarıyor olsa da...
Gelecek yıl hedefim Adana Çukurova olarak belirledim. "Küçük düşünüyor olabilirim" İstanbulda Ankarada okumak varken mesela.
Odtü Kuzey Kıbrıs da cazip aslında ama dersten kalma ihtimalim veya sınıfta kalma ihtimalim ailemi ve beni zor durumda bırakır. Hedef belirle ona yönel! Çok kolaydı anne , sağol yardımların için.
Kadın haklı abi, şöyle bi gerçek var geçen yıl ne istediğimi bilmiyordum. Şimdi ise biliyor gibiyim ama kaygı kaygı kaygının amk, allah belasını versin.
Bi de esitalopram olarak geçen etken madde ; Bende bi titreme yaptı 2 hafta önce, yemeğe bi daldım, bi tepsi kızartma yemişimdir, patates ve patlıcan...
Başka ne anlatıyım.
He, bloga ara verdim sanan arkadaşlar olmuş, ara vermedim , yani istemeyerek ara verdim ama isteyerek ara vermeyi düşünüyorum. Bu ay boyunca dediğim gibi kafamın dağının odalarını, Esitalopram adındaki  Ukraynalı güzel hizmetçiye temizletcem.
Bi hala uykuda problem var ya ona yanıyorum, Kurt Cobain çekti furdi kendini. Bi de korkunç la 24 yaşın altındakilerde intihara meyil... Allah korusun yarebbii! tü tütü tütütü ! Düşmanımdan uzak , ebeme yakın olsun!
Neyse; Bugünlük bu kadar boş konuşma yeter dershane illeti ekimde açılacakmış, açılırsa ekime açılmazsa s...e kadar.

Çarşamba, Ağustos 10, 2011

Gündemsel Millet! "Taze olmaması bayat olduğu anlamına gelmez."

Öncelikle çok sevindiğim ve sevincinden yerlere yattığım-abartı-, inanılmaz derecede ve yoğunlukta duygu seline rastladığım "Arda Turan"ın Galatasaray'dan gitmesi...
Hayatımda gördüğüm en iğrenç espri.

Sonrasında ise, yaşadığım yerin yakın bi zamanda tsunami ile karşılaşacağı, bu yerlere İstanbul da dahil olduğu için söylüyorum, Melih G..k'nın dediğine göre ; "Size Ankara'ya deniz getirecem dedim, sonra baktım ki çok iyi bişey değil, bakın vallahi sizi düşündüğümden." şeklinde açıklamaları basında vuku buldu.

İngiltere'de ayaklanma hakim, hakkında pek söyleyebileceğim tek şey "Arap Baharı Avrupa'da alerji yaptı."

Facebook'a bir darbe de Anonymous'tan bekleniyor, beklenmiyor çünkü kesin bi saldırı olacak. 5 Kasım'da(V for Vendetta izleyen bilir) gerçekleştirilmesi beklenen saldırıya bi destek de benden, fotolarımı bilgisayarıma indirip, çekip gitcem facebook'tan, yani anlayacağınız "Vurun Kahpeye" tarzı bi saldırı benimki, vuran vuruyor ben eksik kalmıyım.

Hatice Aslan Porno Yıldızı Oldu! Başlıklı haberin ağzına sıçıyım, hatta haberi bu şekilde merak uyandırtıp popülaritesini arttırmaya çalışan zihniyetin kafatasının içine sıçıyım, bu ne!? Bi kere Hatice Aslan gerçek bi kimlik di mi kardeşim? Hatice Aslan porno yıldızı olmaz ama ben yerinde olsam bu başlığı yazanı... Hatice Aslan Porno Yıldızını Canlandıracak! diye başlık yazsaydın ne olurdu?
Hatice Aslan'a serzenişt ; Basın elden gidiyor çaresine baksana?! Bu arada filmin adı "Vücut".
Ntv gittikçe midemi bulandırıyorsun, önce Banu Güven'i kov. Kovmak evet. Sonra saçma sapan haber başlıkları atan insanlarla çalış, Tüüüü!

Bu arada Türkiye'nin Suriye ile ilgili tutumu, Suriye - İran - Türkiye üçlüsünün bundan 1-2 ay sonraki hali, içler acısı bi durum.

Şimdi Borsa ;
Uçuyorum Hacı! lülülülülüş! 

Borsada bi artış söz konusu fakat 1 puan düşeceği konusunda haberler ortaya atılmış, bilemem.
Dolar - Of anam of , yanıyorum! Diyor. 1.77'leri gören dolar çok cep yakacak gibi. Bu zamanlarda elektronik eşyalardan uzak durun, hele cep telefonu ve bilgisayar olanlardan.
Euro - Abi uçtum ben yea! Kafam bi hoş , bi dumanlı! şeklinde açıklamalarda bulundu. 2.50 lere tırmanan ve oksijen yetersizliği sonucu bi süre dinlenen euro tarafından açıklamaları aktarmaya devam edeceğiz. İngiltere demişken sterlini es geçmek olmaz tl karşılığı 3 liraya kadar çıkan sterlin hakkında pek diyeceğim yok Allahından bulsun!

Salı, Ağustos 09, 2011

Anti-Depreşen 2!

Dün doktora pansuman bahanesiyle gidildi.
Tabii ki pansumanı da hazır gitmişken kontrol ettirdim, 1 haftadan uzun süredir açık yara vesaire. Neyse, sonunda antibiyotikli krem kullandım, iyileşti de biraz. İlaç kullanmama gerek kalmadı.
Doktorun odasının önünde bekledim, inanılmaz bi kalabalık. Bi teyze yanıma yanaştı ;
- Neyin var ? dedi.
- Sınav falan stres tabii, hem kazanamayınca ( külliyen yalan, sınav için gitmedim )
- Hıı, evet evet kimsenin kafası rahat değil bu zamanlarda, dedi.
- Evet , dedim. Haklısınız.
Neyse, ben sıra beklerken "allahım nolur akraba,tanıdık, eş, dost karşıma çıkmasın" diye dua ederken , bilgisayar öğretmenim birden hooop! Umut naber? dedi. Aa merhaba! dedim. Şok olmuştum, ne diyeceğimi bilemedim. Sonrasında da adam annesi için ilaç yazdıracakmış da bilmem ne. Nasıl bi hayalkırıklığı yaşadım bilemezsin.
Hem ekranda da hastanın isim ve soyisminin baş harfleri yazıyordu benimkinde ise U.X. şeklindeydi, şaşırdım. Hatta aklımdan, 3. sayfa haberindeymişim gibi geçirdim. Sonra tabii hemen uzaklaştırdım o düşünceyi.
51. sıradaydım benden önce bi kaç kişi vardı, sürekli ilaç yazdırcam bahanesiyle sıramı alan yaşlı ve bencil insanlar. Kendilerini ya çok bilmiş sanarlar her zaman ya da merkezin kendileri olduğunu.
Bunu da atlattım. Sorun yok.
İçeri girdim ;
-Merhaba dedim
-Merhaba dedi aynı şekilde - başka ne demesini bekliyordum ki -
Anlattım bundan 5-6 yıl öncesinde olanları ve neden geldiğimi.
-Sana bi ilaç yazacam, ben güneş gözlüğüne benzetiyorum sürekli dedi. Güneş gözlüğü taktığında sadece bi perde koyu görürsün, ilacı aldıktan sonra hayatı tozpembe görmeyeceksin ama herşeyi olduğu gibi göreceksin, kızmak istiyorsan kızacaksın, mutlu olacaksın. Hiçbir şekilde duygularına etkisi olmayacak dedi.
-Peki yan etkiler? dedim.
-Korkma başına bayağı zor şeyler gelmiş, atlatmışsın ama. Güçlü birisin, depresyonun kapısındaydın, bu ilacında yan-etkisi yok gibi. Seni uyuşturmaz, uykunu getirmez. Normal bi şekilde hayatına devam edeceksin dedi.
İlacı aldığımı eczanedeki genç, ben kapıya doğrı yönelirken ;
-Hayırdır neyin var ? dedi.
-Sınavı kazanamadım, sorun ettim kendime dedim. YALAAAAN! aynen öyle dedim tabii, yalancıyım ama kendime.
Annemin, babamın, kardeşlerimin , ben ve eczacıdan veya doktordan başka kimsenin haberi yok.
Tabii sizin haberiniz oldu bundan sonrası için .
Citoles adında küçük beyaz bi hap.
Sabah tok karna aldım. Hiçbir etki görmedim. Aynıyım ama biraz daha mayışmış gibi, her zamanki halim olduğu için sanırım farkı göremedim. Bilmiyorum bi yararı olur mu diye de düşünüyorum.

İlk anti-depreşen sabah alındı. Yatağımın altında saklıyorum, elbet bi gün biri bulacak ama o gün bugün değil tabii.
Not olarak geçmeden önce ; Etkisi için doktorla konuştuk 1-2 hafta sonra belli olurmuş. Şu an için perşembe sabahı olan kontrolüm var . Sonrasında ise liseden arkadaşlarımla buluşcaz. İlacı bu dönemde almam, dershane başlamadan yani, iyi oldu sanırım.
Blogger'a(Ry) Sevgiler...

Pazar, Ağustos 07, 2011

Anti-Depreşen!

Doktor bey bu aralar çok depreşiyorum.

Anladım, size anti-depreşen yazıyorum.