antidepresan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
antidepresan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Ocak 02, 2016

Sİnapsları Alınmış



Duygularımdan kurtuldum.

Beni terk etmeye zorladım onları, artık onlar da mülteciydiler.

Beynimin hangi kıvrımının hangi derinliğinde batar botları, umrumda değil. Hissetmiyorum artık.

Kızamıyorum, bağıramıyorum, saçma sapan bir gülüş.

Mutsuz değilim, ama nötrüm.

Mutlu olmam için sebebim var, sebeplerim değil ama yine de hedeflerimden biriydi ulaşmak için çaba gösterdiğim. Mutsuz olmak için sebebim yok fakat yorgunum.

Dert değil daha kötülerini de görmüştüm, bunlar iyi zamanlarım.

İnsanlarla problemlerimi minimuma indirdim. Artık alınmıyorum da pek. Çenem dişlerim birbirine kenetli. Sırf bu bile yoruyor.

Bu sabah uyanamadım, alarmı da kurmuştum oysa. Akşamları da uyuyamıyorum. Uyku düzenim yoktu, gerçi yine de bu düzensizliğin içinde basit bir düzen vardı, o da geç uyumak. Her zamanki gibi olmuştu. Başka bir şey değil. Sabah ise sürpriz, her zamanki gibi olmuştu yine. Bunu zihnimi uyuşturan kimyasallara yoramam tabii, oda arkadaşlarım da aynı şekildeler, benden beterler hatta.

Günlerdir dışarı çıkmıyorum, markete bile gitmiyorum. Yürümüyorum da, hareketsizlik öldürecek beni sanırım. Daha kambur duruyorum, sırtım iyice yay gibi oldu. Spor yapacak enerjim yok, ellerimi kaldıracak enerjim bile yok. Yine de ayakta durabiliyorum.

Kaygılarımın üzerine koca itfaiye tankını boşaltmış gibi. Söndüler... 
Rüyalar/Kabuslar, gerçek gibiler, zaten geçmişten kesit gibiler. Gerçek kişilerin oynadığı tiyatro sahnesi gibi, bu da bazen korkutuyor. 

Neyse, bugünlük bu kadar yeter. 
Motivasyon mektubu tamamlayıp göndermem gerek artık. Olup olmamasından endişe bile duymuyorum, yollamama gerek bile yok belki ama ne olur olmaz deyip göndereceğim. 


Cuma, Ocak 01, 2016

Biliyorum/I know/Ich weiß/انا بعرف


-Arka planda Coldplay çalar- 
Zihnimi uyuşturuyorum, en azından geçici bir süreliğine, hayalgücüm aynı, şakalarım da, artık vücudumdaki o his yok, -utanma?- karıncalanma da ama hala erotik düşünceler odak noktam haha, onlar da yavaş yavaş yok olacak biliyorum. Buna ihtiyacım vardı, sağlıklı düşünemiyordum, sağlıklı hissetmiyordum. Biliyorum, küçük bir hap yerine dışarı çıkmam gerektiğini, biliyorum spor yapmam gerektiğini, sağlıklı beslenmeliyim onu da biliyorum, evet biliyorum sosyalleşmem gerektiğini yeni insanlarla tanışmalıyım onu da biliyorum, biliyorum yeni müzikler yeni filmler keşfetmeliyim onu da yaptım biliyorum, biliyorum ailemle daha çok zaman geçirmem gerektiğini en azından onları arayıp seslerini duymam gerektiğini de biliyorum biliyorum, ukelalık değil sadece biliyorum, geçmiş yılların tecrübesi olarak biliyorum, birinci gözden yaşadığım için olayları biliyorum, beni neyin beklediğini bilmiyorum.

Falımda çıkan ''Sağlığına dikkat et, beslenmene dikkat et!'' uyarısı neydi? Gerçekten bilmiyorum. Bilmediğim şeyler de vardı elbet. Reenkarne olursam lütfen sağlıklı bi bedene hapset ruhumu tanrım, bunu hakketiğimi düşünüyorum.

Güzel şeyler yapıyorum son zamanlarda, yani buna inanıyorum en azından. Yazmaya yeniden başlamam güzel bi eylem benim için. Daha neşeli hissediyorum, umrumda değil-miş gibi ama aslında bastırılmış düşünceler gibi. Aslında yine bi karmaşa sürecine girmiş gibiyim. Soğuk daha soğuk, sıcak daha sıcak. Duygularım da öyleler, aşırılar? Bugün mesela yemek sırasında, bayağı kalabalıktı, dayanamadım ve yemeğini alabilen gence ''Tebrikler, Afiyet Olsun!!!'' dedim. Şaşırdı, güldü, ben de güldüm, ''Sağ ol.'' dedi. Aşırı mı tepkilerim? Aşırı mıyım? Sevgili Dünya fazla mıyım sana? Beni böyle sev seveceksen.

Bu arada güzel şeyler de olmuyor değildi. Mesela sevdiğim diziler başlamak üzere ki Sherlock yayınlandı mı? Shameless'a da az kaldı! Woohoo! Beklemedeyim. Sinemaya gidemiyorum, maddiyatı bahane ediyorum. İnternetim de film izlememe yetecek kadar hızlı değil. Bu ara böyle idare ediyorum. Bakalım ne olacak.

Edebi yazmaya zorlamadığım kendimi, sıradan bir yazı daha. Gündelik hayatımın monotonluğunda boğulmuş, insanlara bulanmış...

Perşembe, Haziran 21, 2012

Depresyon Böyle Bişiy ki?! -hayatınızı sikebilir!-

Boku yemek üzere olabilirim, ne yaptığımın farkındayım ama bunun neyle sonuçlanacağının farkında değilim. Siktir etmek, çok basit gibi görünebilir ama benim için öyle değil. Tamam, tamam bu saatte buraya gelip yeni ergen olmuş, sesinin değişmesiyle, koltuk altının kıllanmasıyla veya genital bölgesinin, kıla takılmayın, sadece demek istediğim neden buraya bu saatte gelip, ağlak ağlak yazdığım? Bunu neden yapıyorum? Kendime faydam yok, başkasına da. Evet, kötü geçen bir sınav ama telafisi gayet mümkün bir sınav ama çok zor. Nasıl yapıldığını biliyorum sadece nasıl yapacağımı bilmiyorum. Bir haftadır başım ağrıyor, çok ağrıyor. En arka kısım, bu da beni deli ediyor. Stres yapıyor olabilirim, evet lanet olası stres. İlaç kullanmama rağmen ve bunu 3 haftadır yapıyor olmama rağmen, hala stres yapıyorum. Sanırım stres faktörlerini hayatımdan çıkarmam gerek, bir kaç faktörü eledim ki çok faydasını gördüm. Size kafamdaki çingenelerden bahsettim değil mi? Onlar da kentsel dönüşüme kurban gittiler. Evet, kıçlarına tekmeyi bastım, gökdelenler, avm'ler ve yaşam "kompleksleri" kurmayı planlıyorum. Yıkım tüm hızıyla sürüyor, deli gibi klavyeye çarpan parmaklarım iş makinelerinin sesini bastırmaya yetse de, bu hengameden sıyrılamayan ve yara alan loblardan bir kaç tanesine göz atmam gerek. Delirmek diyorlar ama hayır buna izin vermeye niyetim yok, ne bok yersem yiyim, MÜHENDİS OLMICAM! Daha entel bölümlerden birine gitmeliyim, peyzaj ok seviyorum çiziyorlar ediyorlar, kendimi daha ön planda gösterebileceğim bir alan. Şehir bölge mmm yummy! zor olduğundan bahsediliyor ama üstesinden gelebilirim. Çizmek, biraz daha çizmek, sabah akşam çizmek. Bu benim için zor değil, bilgisayar başında 3 boyutlu çizimler yapmak da, onları photoshopla daha gerçekçi hale getirmek de. Zor değil bunlar ama önce çingenelerimi canlarımı ikna etmem gerek. Kafamdakiler, yarısından fazlasını göçe zorladım, mübadele veya tehcir siz adına ne derseniz, yeni insanlar gelir mi bilinmez ama buralar uzun süre boş kalmaz...

Az önce It's kind of a Funny Story izledim ; İnceleme -
Benim de tanım depresyon sevgili Cool Craig, iyi bir okulda okuyordum ve evet benim de annem abartmayı seviyordu. Sonra ne olduysa sen ona "küresel kriz, ekonomi, savaş..." desen de sebebini kimse bilmiyor. Kanserin hastalık olduğunu biliyoruz. Tedavi sürecini, maliyetini, ağrısını, sızısını. her şeyini. Peki depresyon nedir? Ne boktur, ne anasını sattığımın hastalığıdır bu? Bir kere hasta olduğunu düşünüyorsun bir süre sonra, sonra bir bakıyorsun hayır diilim diilim ben! diyorsun bu da durumu daha boktan hale getiriyor çünkü anahta kelime ne? Hadi hep beraber söyleyelim, bu bir grup terapisi! Yihhuu! Anahtar kelimemiz "KABULLENMEK" neyi kabulleneyim Sn Dündar? Pastahanemde fare olmasını mı? Burayı mühürlemenizi ve çocuklarımın aç kalmasını mı? Tamam bu ekmekler pastalar insanların sağlığı için zararlı olabilir ama... Tıkanılır. İşte bu noktada yardım alıp, o fareleri pastahaneden temizlemeğe ihtiyacım var. Dündar bey de kafamı mik mik ...dimi? Hem biliyorsunuz Sn Dündar bir böcek taa Afrikadan bir muz kabuğunda geliyor yea!
Kanserin filmini yaptılar bu orospu holivudçular. Depresyonunkini yapmışlardı zaten Prozac Nation diye, yukarıda bahsettiğim film biraz daha naif, kibar, böyle ergenler var aşık oluyorlar falan. Benim hayatım Cool Craig'inki kadar basit değil.
Diyeceğim odur ki; boktan boktan gidiyoruz, ne kadar boktan olacağını da 2 ay sonra anlayabilirim sanırım.
Hadi bakalım, umutlu umutlu polyannacılıktan bıktım amk! Tedavi sürecine katkıda bulunmak yerine hayatımı sikmekten başka bir şey yapmıyorum, belki ben de Cool Craig gibi şu kolej-üniversite zımbırtısını yırtıp atmam gerek ya da hayatıma hangisi müdahale ediyorsa, tam ucundayım. 

Pazar, Haziran 03, 2012

Old Kind of Summer

Mutlu sayılırım, aslında gittikçe yaklaşan sınavın veya çaresizce kasılıp cevaplayamayacağım soruların derdinde değilim. Değilim, çünkü bundan daha önemlisi, hayatımı düzene sokmam gerek. Hayatımı düzene sokup, daha "normal" olmaya çalışmak. Bunu becerebildiğim zaman ki becermek "fuck" falan değil, eğer o tip bir becerme olacaksa da bütün bu yaşadıklarımın acısını çıkarmayı planlıyorum.
On parmak yazamıyorum ama klavyeye bakmadan yazabiliyorum, excel bilmiyorum, linux işletim sistemine hakimim, tabii ki diğerlerine de. Denemediğim zıkkım program kalmadı, photoshop dahil. Blender'dan tut, google sketch up'a kadar. İş bulamamış olmamın tek sebebi de bütün bunları sadece temelde biliyor olmam, hepsinden bir tutam. Hatta belki de hiç, bu ne lan? diye kaldırdığım programlar oldu.
Bugün günlerden pazar ve ben playlist oluşturmak istiyordum, müzik dinliyorum her sabah. Kendime geliyorum, her melankolik parçada, bir tutam mutluluk arıyorum. Karanlık ve ışık teorisi vardı ama aklıma gelmedi, unuttum.
Playlist askıya alındı, hava sıcak. Bilgisayar başında falan zaman geçirmek değil problem ama yanıyorum söndürelim mii?! Tabii tabii, kıvamındayım.
Bugün 3.gün kendimi biraz daha kabul edilebilir derecede iyi hissetmeye çalışıyorum. İkna etme aşamasındayım, intihar düşünceleri veya kurma falan yok gibi, kötü rüyalar görüyorum ama hatırlamıyorum. Gece uykusuzluktan ölecek gibi oluyorum, sonra birden uykum kaçıyor, uyuyup uyumamak arasında seçim yapmak zorunda kalıyorum. Etliye sütlüye karışmayan kıvamdayım ki önceleri ister istemez sorunlar falan yaratılıyordu. Sanırım eski halime geri döner gibiyim, yani normal olan. Ağzıma ilk geleni söylüyorum, hiçbir şeyden çekinmiyorum. Dikkat, bu zamanlarda ateşle yaklaşmayın.
Facebookta takılıyorum, insanlarla etkileşim iletişim, sanal dünyadaki dostluklar falan güzel ki normal olan rutin hayatımda pek bir somut ilişkim yok. Arkadaşla konuşuyoruz ki kendisi dostum olur dershaneden arkadaşım, sürekli evlerine gittiğim ; bi kız vardı hoşlandığı, erkek arkadaşı var mı diye merak ediyordu. Sorayım mı? dedim. Ciddi misin! şeklinde tepki. Yavrum ya, sordum tabii mutlu oldu. Ben de nasıl sorulduğunu bilmiyorum, direkt daldım mevzuya, kız eğer benim hoşlandığımı düşünürse, yok bi arkadaş için diyip uzaklaşcam mesut olsunlar. Güldük eğlendik arkadaşla. Sınav mevzusundan girdik, neyse iyi sonuçladık sohbeti. Bugün normalde görüşecektik ama sarhoş gibiyim aq. Başka zaman artık.
İş bulmam lazım, bu sıcaklarda evde tıkılıp kalmak da koyuyor. Gezdiğim falan da yok, bakalım eğer sevgili olma ihtimali olan kız sevgilim olursa eğer. Olur mu dersin?

Bu yazıyı da şöyle bir şarkıyla bitirsek mi? Hadi eller havaya Inna...
Şaka the Old Kind Of Summer - geliyor!  Diyor ki üstad Jenkins ;
bütün günler geceler aynı aq, oturup düşünüyorum senden ne kadar uzak olduğumu.
Her uyandığımda çizik atıyorum takvime , yavaşça. diyor. Çünkü hayat beni senden çok uzaklaştırdı diyor, amq Hayat neden uzaklaştırıyor insanları?
Devamını çevirirdim ama duygulandım kezzapzedeler. Şu yorum kısmını da açıyım mı acep n'apıyım bilemedim. Şu zamanlar kötü zamanlar gerçi. Biraz daha dursun, bana @atyarisindaki veya facebookta atyarışındaki yazarsanız da ulaşabilirsiniz. Zaten takip ediyorum günde max 20'yi gördüğüme göre sadece 20 kişi okuyor. Şaka şaka, aslında gerçekti söylediklerim ama derdim bu değil.

Cuma, Haziran 01, 2012

İlk Gün - Antidepreşen Stayla

Dün akşam ne yediğimi hatırlamıyordum, makarna yemişim. Akşamın da pek bir özelliği yoktu zaten ama makarnanın içinde 213435678 baharat vardı, çok güzel olmuştu vallahi.
Bugün işte 20mg'lık tableti attık mideye, mide bulantısı diyorlar kezzapçılar ama yok mide bulantısı değil de midenin kendini sindirmesini sağlıyor sevgili ilaç. Sabah 11 gibi aldım sanırım 3 saat geçti ve uykum var uyumam ben öğlenleri, hem yalnızım la evde. I ıh, Dev falan dinliyorum an itibariyle, gerçi yeni bitti.
İlk günden notlarım olacaksa eğer ;
Biraz uyuşuk ama hala sinirliyim, düşünmeme engel oluyor bu bir gerçek ki zaten düşüne düşüne beynimi patlatacaktım, dershanedeki kızın da pek bir esprisi kalmadı gibi. Bu kadar çabuk olacağını tahmin etmiyordum, tanışamadık zaten, evren diyor "siktirin olum sizden cacık olmaz". Evrene kulak verdik, gerçi denicem şansımı bakalım. Ne diyorduk, uykum var. Uyku hapı değil ki bu!? Neyse, film açıp karşısında sızmayı planlıyorum ama aç hissettiriyor ilaç. Bakkala da kim gidecek ebesini öptüklerim?! Öff, kaldırıp kıçımı gitsem mi acebe? Aslında uyuşuk falan hissetmek ayrı mesele, aq ya, neyse sabredecez. Bu arada doktorlar tanı hakkında konuşmadık, şu lanet olası prozac neyi tedavi ediyor tam olarak. Hani mavi 2.5 metrelik bir avatara dönüşüm pandora'ya mı gönderiyor n'apıyor?
Meraklısına not : Pek tavsiye edilmez ama essitalopram muhteviyatlı antidepresanlar kuş kadar hafif, hipopotam kadar naif, ornitorenk kadar umursamaz olmanıza neden oluyordu. Mesela ben, milleti iplemiyordum ilaç aldığım sürece, ne zaman ki ilacı bıraktım dünya üstüme gelmeye, ebem beynimde dolanmaya, -pardon telefon- devam edelim, şöyleki etrafımdakiler de bu enerjiden mutlu olmaya başlamıştı. 3 ay boyunca ordan oraya koşan zıplayan, eskisi gibi naif kibar delihanlı değildim. Bildiğin pezevengin, yavşağın teki olmuştum. Kafam zehir gibi çalışıyordu ama gel gör ki, puuff bitti hepsi. Bu haldeyiz şu anlarda. Sikeyim böyle işi! Anneme de söylemedim hala, kazanacağıma o kadar inandırdım ki herkesi, çok utanıyorum. Yüküm ağır ama kazanacağım. Gerçekten.

Psikodepreşyengesel ataklar geçiren bir ergeni okudunuz, kafanızdan uzaklaştırmak için umursamayın.
NOT "DEV" GİBİ
Sosyal ağlardan kopmayı planlıyordum ve bu planımı hayata geçirmeyi planlıyorum. Böylece intenette bakacağım pek bir şey olmayacak, blog kalsın. Blog kalıyor, yazın bol bol dizi film incelemesi olacak ehhehe.
Uykum var, açım...

Salı, Eylül 06, 2011

Anti-Depreşen 3!

Neyse başlığı kendimce sansürlememin sebebi var elbet.
Adam ilaç reklamı yapıyor demesinler.
Neyse bugün kahvaltıda bir bardak kırıldı, şöyle elime aldığım gibi fırlattım duvara. -Aferin bana! Alkışş!- demenizi beklemiyorum tabii.
Neyse bu durumda tabii dayı aranır, annem bişey yapamayınca dayımı arar genelde. Dayım aranır aranmaz evden çıktım tabii. Azarlamalar vesaire. -Bu yaşa geldim...piii-
Olmuyor tahammül sınırlarımı aşar.
Neyse ;
oynatmaya az kaldı doktorum nerde bir güzel kız yüzünden çıldıracağım 

Doktorumla randevum yoktu -kafama ne zaman isterse gidiyorum- kendi de demişti zaten, istediğin zaman gel, şeklinde. Gittim 1,30 saat bekledim, çok bekledim hava da 38 derece zaten pişiyorum bildiğin. En azından dolmuşla gitmedim yoksa tam bi işkence olacaktı.
Doktora anlattım şöyle oldu hocam böyle oldu hocam, şeklinde. Hocam da evdeki sorunlarının çözümü için annenle konuşabilir miyim ? dedi. "Hayır" dedim.
Çünkü ;
Annemin haberi yok hocam, 1 aydır gidip geliyorum. Söylemedim. Dedim.
Anladım ama gelse sence iyi olmaz mı ? dedi.
İyi olur ama gelmemesi şu an için daha mantıklı, gelirse de beraber gelmeyiz en azından dedim.
Olur dedi hoca. Çarşamba günü gitcem sanırım. Çıkmadan önce ilacım kalmadı dedim, dolaptan cipralex verdi. Hepsi de escitalopram işte. Hepsi. Zaten aynı etken madde 10mg falan. Salla  ya?! İşe yarıyor mu bi fark var mı dedi? hayır dedim. İşe yaramıyordu çünkü 1 ay geçmesine rağmen durumlar aynı. Bu arada beni annem depresif gördüğü için çözüm arama gayretinde bulunuyormuş, ama çözüm bulma yöntemi yanlışmış doktorun dediğine göre. Gidip elini öpsem "OTORİTE BENDE!" şeklinde sevinecek, öpmüyorum uleeyn! Neyse sabahki gürültüden ve dün kardeşle olan kavgamızdan sonra annemin bana karşı olan tabularını cipralexin allahı gelse yıkamaz artık. Neyse , çıktım işte ciprayı aldıktan sonra, öyle işte.

Sonra haftaya kadar annem eğer yumuşarsa -bardak kırma olayı- bakalım ama gider mi gitmez mi ? Bence can atar gitmek için ama ama ama ... Şu an öyle küçük bi yerde yaşıyorum ki sorunlarımın bütün insanların kafasından soru işaretleriyle birlikte vücutlarının deliklerinden boşalmasını istemiyorum. Soru işaretleri kafalarında kalsın, çıkacak delik aramasınlar!

Cuma, Ağustos 26, 2011

Sebep - Sonuç

Selam Blog!
Dönüşüm pek muhteşem olamasa da döndüm bi şekilde, en son ne zaman yazdığımı bile unuttum. Bi sürü yorum da gelmiş, internetim borç dolayısıyla kapandığı için de yazamadım. İnternet cafem, içkim, sigaram yok. Taliplerimi bekliyorum.
Dün Gök bi de Reyüs yorumları kopyalayıp 21.yy dilencisi kıvamındaki Umut'a facebook mesajı olarak yolladılar. Böylece ben de size bu bilmem kaç haftalık süre boyunca ne halt ettiğimi anlatıyım isterseniz.

Anti-depreşenden bahsetmiştim.
Pazartesi günü dozu 2 katına çıkardık. İyi de oldu ama biraz daha sarhoş kıvamındayım.
Psikiyatristi - Torbacı olarak görmeye başladım, sanırım. Tam olarak öyle değil, saygısızlık etmek istemem.
Bi de Citoles yerine Tiopram kullanacakmışım, hoca çıkardı çekmeceden verdi 14 tablet bulunan ilacı.


Sebep sonuç yazmışım, neyse 1 hafta daha doktorluk durum olmayacak. Eğer durum vehametini arttırırsa, Kaygı - zaten vardı ama anksiyete olarak geçeninden ilk defa oluyor sanırım , şaka yapıyorum ikisi aynı şey. Gittikçe artan kaygı problemim var. "bu yıl ne bok yicem lan?" "ya bişey yapamazsam?" "oha çok fazla çalışmam lazım" "nasıl toparlancam" "allah belasını versin ya geçen yılki gibi olursa?" "lanet olsun dostum, o lanet kafanı toparla!" -son söylediğimi içimdeki serseri söyledi ben söylemedim.
Allah kahretsin ki, evet geçen şöyle bi sohbetimiz oldu doktorla ;
- Hocam, aynı yerde uzun bi süre kalamıyorum. Mesela bilgisayar başında durmak sıkmıyorken, başka bişeyle ilgilenince konsantre olamıyorum ve böylece derslerime de odaklanamıyorum.
P- Uzun süredir ders çalışmıyorsun, o yüzden tabii ki konsantrasyonun bozulmuş olabilir. dedi.
Ben şoktayım, sorun bunun geçen yıl da olması, asıl sorun ; bunu sorun edip danışmak için gitmiş olmam. Tabii ki rehberlik hocası değil adam ama en azından bi yol göster hacım ya!

Bi de "bilgisayarda ne yapıyorsun" dedi. "Blogum var" dedim. "Kaç kişi izliyor, okuyor?" dedi. "İlk blogumu 160 a yakın kişi okuyordu ama yeni açtığım blogumu 30 kişiye yakın kişi okuyor" dedim.
"Sürekli güncel mi tutuyorsun, okuyucuların aynı kişiler mi? " şeklinde sorular sordu.
Hoş bu sohbet beni germedi, bildiğin çözülüyorum bişeyler sorunca ama bi sorun daha var, insanlar bana soru sormazsa ben de cevap vermem. Küçüklüğümden beridir bu böyle. Öğretmenlerimin tek sıkıntısı buydu mesela. Konuyu bilirim, hazır cevaplık hoşuma giderdi. Öyle de kaldım.

Başka anlatacak neyim var ; Bi göz atalım anlatılabileceklere...

Önceki blogta size bi tadilattan bahsetmiştim, işte o tadilat başımıza iş açtı. Kefil vesaire olaylarında bi akrabamızla babamın arası açıldı, o akraba yüzünden de tartıştık babamla. Sonra işimizi kendimiz görmeye çalıştık ve sonuç 1000 lira masraf ve banka kredisi taksitleri...
Babam "ben bunu kolay kolay öderim" diyor. Ama dediğim gibi Anksiyete almış bende başını gidiyor, haftaya tatil. Annemin de haberi yok antidepreşenimden, üzülmesin kadın panik olur falan.
Mükemmelliyetçi biri olduğu için annem, "neden bu ilacı kullanıyorsun, bizimle mutlu değil misin? " şeklinde sorulara maruz bırakır, eminim. Ama belki de söylerim, belki de söylemem.

Dozu iki katına çıkarınca ishal oldum lan! Feci ama iyiyim şimdi.
Araya konuyu değiştirmeye yarayan cümleler serpiyorum. İşe yarıyor olsa da...
Gelecek yıl hedefim Adana Çukurova olarak belirledim. "Küçük düşünüyor olabilirim" İstanbulda Ankarada okumak varken mesela.
Odtü Kuzey Kıbrıs da cazip aslında ama dersten kalma ihtimalim veya sınıfta kalma ihtimalim ailemi ve beni zor durumda bırakır. Hedef belirle ona yönel! Çok kolaydı anne , sağol yardımların için.
Kadın haklı abi, şöyle bi gerçek var geçen yıl ne istediğimi bilmiyordum. Şimdi ise biliyor gibiyim ama kaygı kaygı kaygının amk, allah belasını versin.
Bi de esitalopram olarak geçen etken madde ; Bende bi titreme yaptı 2 hafta önce, yemeğe bi daldım, bi tepsi kızartma yemişimdir, patates ve patlıcan...
Başka ne anlatıyım.
He, bloga ara verdim sanan arkadaşlar olmuş, ara vermedim , yani istemeyerek ara verdim ama isteyerek ara vermeyi düşünüyorum. Bu ay boyunca dediğim gibi kafamın dağının odalarını, Esitalopram adındaki  Ukraynalı güzel hizmetçiye temizletcem.
Bi hala uykuda problem var ya ona yanıyorum, Kurt Cobain çekti furdi kendini. Bi de korkunç la 24 yaşın altındakilerde intihara meyil... Allah korusun yarebbii! tü tütü tütütü ! Düşmanımdan uzak , ebeme yakın olsun!
Neyse; Bugünlük bu kadar boş konuşma yeter dershane illeti ekimde açılacakmış, açılırsa ekime açılmazsa s...e kadar.

Salı, Ağustos 09, 2011

Anti-Depreşen 2!

Dün doktora pansuman bahanesiyle gidildi.
Tabii ki pansumanı da hazır gitmişken kontrol ettirdim, 1 haftadan uzun süredir açık yara vesaire. Neyse, sonunda antibiyotikli krem kullandım, iyileşti de biraz. İlaç kullanmama gerek kalmadı.
Doktorun odasının önünde bekledim, inanılmaz bi kalabalık. Bi teyze yanıma yanaştı ;
- Neyin var ? dedi.
- Sınav falan stres tabii, hem kazanamayınca ( külliyen yalan, sınav için gitmedim )
- Hıı, evet evet kimsenin kafası rahat değil bu zamanlarda, dedi.
- Evet , dedim. Haklısınız.
Neyse, ben sıra beklerken "allahım nolur akraba,tanıdık, eş, dost karşıma çıkmasın" diye dua ederken , bilgisayar öğretmenim birden hooop! Umut naber? dedi. Aa merhaba! dedim. Şok olmuştum, ne diyeceğimi bilemedim. Sonrasında da adam annesi için ilaç yazdıracakmış da bilmem ne. Nasıl bi hayalkırıklığı yaşadım bilemezsin.
Hem ekranda da hastanın isim ve soyisminin baş harfleri yazıyordu benimkinde ise U.X. şeklindeydi, şaşırdım. Hatta aklımdan, 3. sayfa haberindeymişim gibi geçirdim. Sonra tabii hemen uzaklaştırdım o düşünceyi.
51. sıradaydım benden önce bi kaç kişi vardı, sürekli ilaç yazdırcam bahanesiyle sıramı alan yaşlı ve bencil insanlar. Kendilerini ya çok bilmiş sanarlar her zaman ya da merkezin kendileri olduğunu.
Bunu da atlattım. Sorun yok.
İçeri girdim ;
-Merhaba dedim
-Merhaba dedi aynı şekilde - başka ne demesini bekliyordum ki -
Anlattım bundan 5-6 yıl öncesinde olanları ve neden geldiğimi.
-Sana bi ilaç yazacam, ben güneş gözlüğüne benzetiyorum sürekli dedi. Güneş gözlüğü taktığında sadece bi perde koyu görürsün, ilacı aldıktan sonra hayatı tozpembe görmeyeceksin ama herşeyi olduğu gibi göreceksin, kızmak istiyorsan kızacaksın, mutlu olacaksın. Hiçbir şekilde duygularına etkisi olmayacak dedi.
-Peki yan etkiler? dedim.
-Korkma başına bayağı zor şeyler gelmiş, atlatmışsın ama. Güçlü birisin, depresyonun kapısındaydın, bu ilacında yan-etkisi yok gibi. Seni uyuşturmaz, uykunu getirmez. Normal bi şekilde hayatına devam edeceksin dedi.
İlacı aldığımı eczanedeki genç, ben kapıya doğrı yönelirken ;
-Hayırdır neyin var ? dedi.
-Sınavı kazanamadım, sorun ettim kendime dedim. YALAAAAN! aynen öyle dedim tabii, yalancıyım ama kendime.
Annemin, babamın, kardeşlerimin , ben ve eczacıdan veya doktordan başka kimsenin haberi yok.
Tabii sizin haberiniz oldu bundan sonrası için .
Citoles adında küçük beyaz bi hap.
Sabah tok karna aldım. Hiçbir etki görmedim. Aynıyım ama biraz daha mayışmış gibi, her zamanki halim olduğu için sanırım farkı göremedim. Bilmiyorum bi yararı olur mu diye de düşünüyorum.

İlk anti-depreşen sabah alındı. Yatağımın altında saklıyorum, elbet bi gün biri bulacak ama o gün bugün değil tabii.
Not olarak geçmeden önce ; Etkisi için doktorla konuştuk 1-2 hafta sonra belli olurmuş. Şu an için perşembe sabahı olan kontrolüm var . Sonrasında ise liseden arkadaşlarımla buluşcaz. İlacı bu dönemde almam, dershane başlamadan yani, iyi oldu sanırım.
Blogger'a(Ry) Sevgiler...

Pazar, Ağustos 07, 2011

Anti-Depreşen!

Doktor bey bu aralar çok depreşiyorum.

Anladım, size anti-depreşen yazıyorum.