30 mayıs pazartesi,
Yapmak istediğim şeyleri yapamadığım bi gün daha, yapmak istediğim şeyler planlanmış olanlar ve ben plan yapmayı sevmem sevmemem de yapmama engel oluyor sanırım.
Sabah kahvaltıdan sonra bilgisayarı açıp last.fm'i kurcaladım , hayatımda dinlemediğim ve sadece birkaç şarkısını duyduğum grupları arşivime ekledim, ileride dinlerim diye.
Oasis dinledim, bi şarkılarını kesinlikle hatırlıyorum fakat ismi hala çok uzak, bi türlü aklıma gelmiyor, dün ise Children of Bodomu indirdim sırf Everytime I Die şarkısını sevdiğim için, merak ettim ve dinlemeye başladım hepsi bu. Müzikten bahsederken bugün bi grup şarkıcı beynimin kıvrımlarını deşiyordu, The Rasmus. Bu adamları hatırlayana kadar gerçekten beynimin hafıza odalarının isyancılar tarafından bozguna uğratıldığını hissettim, özünde acı verici fakat yeterince huzurlu. Şarkı adını hatırladıktan sonra dinledim evde kardeşlerimden başka kimse yoktu ve müziği dinlemek istediğim seviyeye rahatça getirebildim. İn the Shadowstan sonra Guilty'i açtım, bir diğer şarkısı aynı grubun. İki şarkı da muhteşemdi, İn the Shadowsu küçükken dinlerdim -bilgisayarımın olduğu zamanlar 10,11 yaşlarında ufak tefek bi çocukken- fakat Guilty'i hiç duymamıştım o da hoşuma gitti.
Bugün planlamadığım ama uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yaptım İnto the Wild'i sonunda izledim. Derinden etkilendim diyemem fakat karakterle uyuştuğum bi kaç nokta farkettim ki bu da pek aklı yerinde bi insanın bi film,kitap veya başka bi insanla özdeşleşmemesinin gerektiği düşüncesini dayatmaya yetti.
Ve evet yapamadığım şeyler için yeterince zamanım var...