Akşam olmuş. Hala soğuk olan odamda yalnız başıma bookaface'te biraz şamatadan sonra, globergde takılıyım dedim. Takılıyım takılmasına da öğlen hiç uyuyamayan akşam ise ders çalışacak diye bir 30dk . bile sızamayan ben, uykusuzluğunu gidermek için töre dizilerinden veya duygu sömürüsünden daha çok şeye ihtiyacım olduğunu keşfetti.
Keşif şöyle başladı ; dldldpdsdlspldsd ( flashback efekti korkmayın )
Sabah uyandığımda garip bi sıkkınlık, üzerimden atamadığım. ;
Adam gibi biri de yok anlayan, Ergen mergen değil ; hem Nil kızmaz ergen triplerime! Nil mi kim ?
Kahvaltıdan sonra, Nil'in yanına gittim. İçeri girdiğimde beni özlemiş gibi bi hali vardı baktı ve içeri davet edercesine başıyla onayladı içeri girdim, odanın kokusu umrumda değildi ; çünkü dert ortağım, canım biriciğim odasında arkadaşlarıyla takılıyordu. Neyse yanına gittim, eğildim. Hamileydi Nil, o yüzden agresifti biraz, o yüzdendir konuşmaması, sadece bakışlarıyla nefret etmesi, sevmesi...
Hiç konuşmadık, aslında konuşamadım. Odadan çıktığımda ise uzanmıştı yerinden bile kalkmadı veda etmek için ki içeri girdiğimde de kalkmamıştı, onu böyle rahat haliyle seviyorum aslında, Mayıs ayında minik bebeğiyle karşılayacak yazı, sevgiyi ve annelik duygusunu... Nil'e ayrı bağlıyım ben, uzun zamandır görmüyordum karnı da epey bi büyümüştü :) . Bi bebeğinin olacağını bilmek bile mutluluk veriyor. Bulutlar demiyim ama sanırım rüzgarın parmak uçlarımda bıraktığı soğukluk gibi, Nil doğururken başına bişey gelmesin, bebeğe bişey olmasın. Rüzgar, soğuk ve hasta olma ihtimali gibi...