Cuma, Ocak 01, 2016

Şellale (2001) -ANI

Bu yazı kısmen filmle ilgili detay vermektedir. Daha çok çocukluk anılarımla ilgilidir.

Yıl 2002, ilk bilgisayarımız, masaüstü, crt monitörlü bir bilgisayar. Tabii ki toplama kasa! İnanılmaz büyük bir heyecan. Monitör açılır, daha önce bilgisayar kursuna gitmiştim neyin ne olduğunu biliyor ama dokunmak için, ayrıca dikkatli bir özenle kurcalamak için çırpınıyordum resmen. ''Bilgisayarcı'' bilgisayarı kurdu, işletim sistemi Windows XP, renkli mavi çubuk, yeşil başlat, logolar her şey büyüleyici. Gel zaman git zaman, bu ''bilgisayarcı abi'' size film cdleri vereyim izleyin, elimde Şellale diye bir film var izlersiniz demiş babama ve cd'yi vermişti. Babam da bilgisayar kullanmayı bilmiyor, şunu sakla bir bakarız sonra demişti. Ben dayanamadım tabii, internette filmi arattım Nurgül Yeşilçay'dan bahsediliyor habire, filmi baştan sona izledim. Ve evet o malum sonda Yeşilçay'ın filmdeki kocası tarafından film boyunca kovalanmasından sonra bir güzel seviştiği sahneyi gördüm tabii. Sonra filmi izlediğim annemin kulağına gider ve cd paramparça. Annemdeki sansürcü zihniyete karşı (koruma içgüdüsüyle?) ben de antisansür bir birey olmuştum, hiçbir şey eskisi gibi olmadı bu filmden sonra, o sahnede olgunlaştım, o sahneden sonra neredeyse kadın-erkek ilişkilerinin aslında anne-baba ilişkisi olmadığını farketmiştim.
Anlam veremezken büyümüştüm ben, korkmuştum da, korkularım soru sormamı cevap aramama engel değildi ve sonrası ''Hello World!''.

Kendimi tanımama, aramama, bulmama, sormama, öğrenmeme dair ne varsa parmaklarımın ucundaydı artık. Kime sorabilirsiniz? Rehber öğretmen, anne, baba?
Neyse, konu kişisel gelişime uzayacak da uzayacak. Çocuklarınıza sansürü öğretmeyin, pornoyu da öğretmeyin; seksin ne olduğunu bilmesine, kendi bedenini tanımasına yardımcı olmaya engel olmayın, öğretin.

Chopin çalarken...

...

Biz konuşmuyoruz artık. Eskisi gibi konuşmuyoruz. İletişim kurma yeteneğimizi ya kaybettik ya da arkın yönünü değiştirdik ya da yeni arklarla bağladık, onlar yokuşaşağı arklardı debileri yüksek gürül gürül akan, onlarla birleştikten sonra ark, suyum kurudu, çoraklaştım, sen de akıntıya kapıldın. Yapacak bir şey yoktu, yol uzundu, uzaktı.

Alınganım evet, bu şekilde buraya yazmamın da hiçbir mantıklı açıklaması yoktu açıkçası. Sadece dışavurma isteği, yazmakla - anlatmak, açlık, özlem...

Özlemeyin kimseyi.

Biliyorum/I know/Ich weiß/انا بعرف


-Arka planda Coldplay çalar- 
Zihnimi uyuşturuyorum, en azından geçici bir süreliğine, hayalgücüm aynı, şakalarım da, artık vücudumdaki o his yok, -utanma?- karıncalanma da ama hala erotik düşünceler odak noktam haha, onlar da yavaş yavaş yok olacak biliyorum. Buna ihtiyacım vardı, sağlıklı düşünemiyordum, sağlıklı hissetmiyordum. Biliyorum, küçük bir hap yerine dışarı çıkmam gerektiğini, biliyorum spor yapmam gerektiğini, sağlıklı beslenmeliyim onu da biliyorum, evet biliyorum sosyalleşmem gerektiğini yeni insanlarla tanışmalıyım onu da biliyorum, biliyorum yeni müzikler yeni filmler keşfetmeliyim onu da yaptım biliyorum, biliyorum ailemle daha çok zaman geçirmem gerektiğini en azından onları arayıp seslerini duymam gerektiğini de biliyorum biliyorum, ukelalık değil sadece biliyorum, geçmiş yılların tecrübesi olarak biliyorum, birinci gözden yaşadığım için olayları biliyorum, beni neyin beklediğini bilmiyorum.

Falımda çıkan ''Sağlığına dikkat et, beslenmene dikkat et!'' uyarısı neydi? Gerçekten bilmiyorum. Bilmediğim şeyler de vardı elbet. Reenkarne olursam lütfen sağlıklı bi bedene hapset ruhumu tanrım, bunu hakketiğimi düşünüyorum.

Güzel şeyler yapıyorum son zamanlarda, yani buna inanıyorum en azından. Yazmaya yeniden başlamam güzel bi eylem benim için. Daha neşeli hissediyorum, umrumda değil-miş gibi ama aslında bastırılmış düşünceler gibi. Aslında yine bi karmaşa sürecine girmiş gibiyim. Soğuk daha soğuk, sıcak daha sıcak. Duygularım da öyleler, aşırılar? Bugün mesela yemek sırasında, bayağı kalabalıktı, dayanamadım ve yemeğini alabilen gence ''Tebrikler, Afiyet Olsun!!!'' dedim. Şaşırdı, güldü, ben de güldüm, ''Sağ ol.'' dedi. Aşırı mı tepkilerim? Aşırı mıyım? Sevgili Dünya fazla mıyım sana? Beni böyle sev seveceksen.

Bu arada güzel şeyler de olmuyor değildi. Mesela sevdiğim diziler başlamak üzere ki Sherlock yayınlandı mı? Shameless'a da az kaldı! Woohoo! Beklemedeyim. Sinemaya gidemiyorum, maddiyatı bahane ediyorum. İnternetim de film izlememe yetecek kadar hızlı değil. Bu ara böyle idare ediyorum. Bakalım ne olacak.

Edebi yazmaya zorlamadığım kendimi, sıradan bir yazı daha. Gündelik hayatımın monotonluğunda boğulmuş, insanlara bulanmış...