Cuma, Eylül 30, 2011

The Decemberists - Won't Want for Love


Fotoya tıklayınca fizy.com'a yönlendirileceksin. Şarkıyı dinlemek istiyorsan tıkla. ya da boş ver al linki ;
http://fizy.com/#s/12g2f2

Can you hear me, love? Can you hear me love? Love'ına sokayım yok love move.

Perşembe, Eylül 29, 2011

Anlamsız 4

Götten atacak bir şeyiniz yoksa başka bir yerden atın.

Salı, Eylül 27, 2011

Vay Anasını! İlk Gün!

Dershane nasıl başlar?

Dershane şöyle ki iyi bi kahvaltıyla başlar. 2 kg peynir aldık. Bal da var. Ama muz yok, ballı muz iyi gider. Sabah iyi gitmez tabii. Çok konuşmayacağım bugün. Anlatıyorum.

Dolmuşlar boş bi kere. Millet geçen yıl çektiği ızdırabı bu yıl bi daha çekeceğini sanıp tercihlere abanmış. Abanmak, evet. Abandılar.
Dolmuşların boş olması, benim yarım kıç oturmamam demek, benim ayakta kalıp her tümseğin üzerinden geçtiğimizde kafamı sağdan sola vurmamak için g kuvvetine isyan etmemem demek!

Dershaneye yetişilir, kapı açılır. İçeri girilir. Öğrenci şok!
Tamam kapı çalma gibi bi alışkanlığım yok, geç de kalmıştım ama günaydın diyip yerime oturdum. Hocam sağolsun anlayışlı adam.
Ama şimdi anlatacaklarıma gelecek olursak sinirden kriptilyon kez küfrettim. İpneoluipneye. Dur anlatıyorum.
Geometriydi dersimiz. Son 2 ders. 1. derste test dağıttı hoca, soru çözüyordu. Çözüyodular. Çözemiyordum ama öğrendim artık çözüyorum. Çişimi tutmuşum hem, dersi de bırakamıyorum. Zil çalar çalmaz çıktım. Sınıfa geri geldiğimde ;
Hoca yüzüme bakıp - yüksek bi sesle -
- BENİM DERSİM DEVAM EDERKEN KİMSE KAFASINA GÖRE GİRİP ÇIKAMAZ!
Benim tepkim ;
Hiç istifimi bozmadan oturdum yerime ve hocaya dönüp :
HOCAM BEN İLKOKUL ÖĞRENCİSİ DEĞİLİM İZİN ALMAK ZORUNDA DEĞİLİM, ÇIKMAM GEREKİYORDU ÇIKTIM , dedim.
Olsun ben soru çözüyorum, öyle olmaz falan filan.
Küfrettim...
Küfrederken arkadaşım duydu.
Yapma Umut, söyleme öyle, boşver! dedi. Ben de anladım neden uyardığını, küfrettiğim hocanın kulağına gider diye öyle söylemiş.
Umrumda değil dedim içimde kalmasın maksat dedim. İyi o zaman dedi.
Bütün gün kızla samimi davranışlar içerisindeyim, geçen yıldan tanıyorum. Ne biliyim hayırlısı ossun!
O küfürden sonra NAH! olur.
Geldik güzel olaylara ;
Rehberlik hocasının yanına gittim, hocam sizinle konuşmamız lazım, dedim.
Yanına gittim durumu anlattım 1 1 1 1 1 birbirlerine baka baka durur, ince giymiş üstüne o gül mumuşları salınır!  Şarkıdan sonra, rehberlik hocası sonuçta yardımcı oldu, olacağını da belirtti. Sağolsun.
Sabah ilk 2 ders fizikti, hani ilk paragrafta dersine daldığım hocayla konuştum, Fizik 0 hocam, dedim. Öğleden sonra gel eksikleri kapatalım dedi.
AALLLAAAH! diye bağıran aslan varmış. Heh onun gibi bağırdım içimden.
Dersi aldım hocadan. En temel konulardan başladık. Hayırlısı olsun efenim ne diyim?!
Bu arada okumuyorsunuz yorum atmıyorsunuz unutuldum mu la?! He?!

Heh ek olarak söyleyeceğim odur ki, dershane 1.siyle anlaşabiliyorum. Aferin çucuğa(bunu googhandan çaldım). Züppe, egoist bişey bekliyordum değilmiş. Her türlü yardımcı olabilecek gibi fen kısmında. Hem öylesi daha verimliymiş. Arkadaşla çalışmak vesair.
Geçen yıldan arkadaşlarım hepsi. Dershaneye sıkılarak gitmiyorum. Mutluyum. Dersleri anlıyorum. Kafam kıçımda değil artık. Toparlandım diyebiliriz biz buna.
Sınıfta, türkçe dersinde konuştuğumda salak durumuna düştüğümü sanardım eskiden. Şimdi ise sikimde değil, afedersiniz-ilaçtan olabilir?-
Mesela hoca çiçeklerden bahsetti, benim kaktüsüm var dedim. Gülmekten öldüler.  Hoca dönüp ; Neden kaktüs? dedi.
Bakması kolay hem çiçek açması için sabretmeniz gerekiyor dedim.
Öğrenciler de hep bi ağızdan ; İyi de bakmıyorsun zaten çiçek açması ne alaka?
O sırada da ben cevabı yapıştırdım ; Bakmasam da çiçek açmadığı için fırlatıp atmıyorum, bir gün gelecek çiçek açacak diye bekliyorum. Dedim. Vuhuhuhu!
Sonra yine çiçek konusu açıldı. Çin karanfilim vardı, tohumlarından çoğaltıyordum sürekli şeklinde anlattım. Millet, gey mey değilim ama otla hayvanla ilgilenmeyi severim. Ne biliyim biyoloji okusaydım Botanik - Zooloji zorlardı. Mesela veteriner olma isteğim zorluğunun gözümü korkutmasına neden oldu. Öyle de ilginçtir.
Hani mimarlık kolay mı? Değil tabii. Ama zorluğu bile tatlı geliyor. İşte arkadaş gösterdi arkadaşının yaptığı çalışmayı, mükemmel ya! İç mimarmış cucuk. Mimarlık abi ?! tıp hukuk gibi mimarlık da kendi içinde parçalanıyor sanırım. Neyse boşver sıkıcı konular.
Şimdi ise Mimarlık alanlarından Peyzaj mimarlığına göz atıyorum nedir diye? Okumak isterim, eğlenceli gibi. Mimar tarafım ağır basıyor. Hızımı aldım blogcu, görüyorsun yazarken bile anlat anlat bitiremiyorum.
Öyle işte.
Napaarsın yegenim?

Pazartesi, Eylül 26, 2011

Karın Deşen Jack!

Durmayan, bitmeyen, karnımı deşen...
Çık lan dışarı!!!

Yukarıda bahsedilen içimde bi ahtapotun olması kadar normal gelen 2 haftalık ishalimden başkası değil. Ha, dersiniz ki karnında mürekkep balığı olsaydı? O zaman akşama yemek çıktı derdim ben de.

Dediğim gibi şu 2 haftalık ishal canımı sıkıyor çok. Sınava gidemedim bi halsizlik bi yorgunluk, aklım kıçımda kalıyor hep. O yüzden sınava girmek mantıklı gelmedi. Zaten Lys'de de ishaldim, bi sağa bi sola kıvranarak geçirmiştim biyoloji sınavını. Hatta bağırsakla ilgili soruyu cevaplayabilmiştim sanırım. Hatırlamıyorum. Sindirim ile ilgiliydi. O da azdırdı tabii. Kağıdı verir vermez tuvalete koştum.

Konum bu değildi.

Benim bahsetmek istediğim şu yaptıklarım ;

- Kahve + Limon = Olmadı.

- 1 Kg muz - olmadı! Durmadı! - kendimi şempanze gibi hissettim 1 kg muzdan sonra -

- Patates 2 -3 tane haşlanmış ve bol tuzlu! Olmadı! Duramadı! Durduraamaadım Yareeebbbii!

Doktora gittim son çare olarak, yaklaşık 5 gün önce. Tabii ilaç verdi. 3 çeşit. Dev gibi haplar. Sabah öğle akşam. Her birini sırayla içiyorum 5 gündür. Adam gibi ilaçlar olaydı düzeltirdi. Neyse, sorun değil bugün yine doktora gittim. Pazartesi gününün verdiği izdihamla birlikte, kalabalık hastaneyi mahşer yerine çevirmişti.
Doktora durumdan bahsettim. Yine aynı ilacı yazdı! MAntığına sokayım doktor. Geçmedi bitmedi ne aynı ilacı yazıyorsun?
Bi de eczaneye gittim. İlaçların toplamı 20 lira yapıyordu bunlar sadece %lik diye tabir edilen fiyattı. 1 paket 90 liraymış mış. Buna da sokayım tam olsun.

Yarın sabah 8'de dershanem varmış ve az önce elektriğin kesilmesiyle yazım yarıda kaldı.Yarın hem dershanem var hem de elektrik kesintisi.
Allahım bu bi işaretse eğer, bu işareti kanıtlayacak başka bi işaret gönder bu kuluna!

Karın Deşen Umut - olarak tarihe geçebilirim. Stop. Yarın mumuşla-memçüğü denicem umarım işe yarar. Stop.

Cuma, Eylül 23, 2011

Anlamlı 2

Sabah uyanılmaz, çünkü sabah uyandığı halde uyanamazsınız. Sabah'la birlikte de uyanamazsınız. Sabah uyanır yüzünü yıkar kahvaltısını yapar çıkar gider. Ben hala yataktaydım o sırada. Anam uyandırmaya çalışıyor ama ben sızgın bıkkın bi halde-ilaçtandır- uyanmak istemedim. Ama eskiden uyanmak istemezken, şimdi ise öyle bi enerjiyle uyanıyorum ki. Mutlu olduğumu hissedebiliyorum-ilaçtandır-.

Dışarıda bir yağmur başlar yüreğimde derin sızı... Fabrikada tütün saran fabrika kızı geldi aklıma.
Dışarıdan yağmur sesi geliyordu. İsyan edcektim. Etmedim. Sevmem ben yağmur falan ama - Yanımda sevgili şemsiyeleri unutmuş olacaz ya da sadece bende şemsiye olcak ALLAAH! derim.

Konumuz dershane ; size haftalık blog yapcam demiştim ama dershane planı belli değil şu an ve konuları unutmuşum :'( hatırladıklarım...

Dershaneye otostop-akraba- ile gittim. Dershaneye kadar azıcık yürüdüm.

Yetiştim hocanın biri telefondaydı "günaydın" dedim. Günaydın dedi. Ne biliyim gud mornıng dese. Şaşırtsa falan.

Dünkü sınıfa girdim. İçi boş olan çantamı sıranın üzerine koydum, kafamı da çantanın üzerine ve sızdım. Arkadaş geldi kapıya mı vurdu nereye vurduysa uyandım. Zaten yarı uyuşuk şekildeydim. Aynen şöyle dedim "uyucaam ben yeaaa". Kız şaşkın bi şekilde kaçtı bildiğin.

Neyse dershane birincisiyle aynı grupta olmak güzel. Hoşuma gitti evet. Arkadaş olduk sanır isem.
Elimi cebime attım. Kuruş yok. Para almayı unutmuşum. Neyse borç aldım arkadaştan 1tl yol parası.

Hocayla sohbet falan. O 1. arkadaşla da sanatsal muhabbetlere girdik, hiç beklemezdim sanatla ilgili biri olduğunu düşünememiştim ama döktürdü maşallah. Severim sanatı da seveni de.

Başka ne oldu, hah! Dershanenin manyağı psikopatı arkasından konuşulanı ; Psikopat kıza hümanist bi yaklaşımda bulundum. Bekledim mesela onu beraber yürüdük falan. Beraber aynı minibüse bindik. Kız güzel olsa psikopatlığı şirin gelir millete ama ne yazıkki kız güzel değil. Çirkin demiyorum.
Neyse yüzüne de dedim "Sen herkese samimi oluyorsun, bu da diğerleri tarafından hoş görülmüyor. Ben seni sevmezdim geçen yıl" dedim. Konuşmanın devamında "kendine çeki düzen vermen güzel oldu." dedim.

Öyle valla haftalık gircektim bloga ama henüz dershane planı bile belli değil.

Bu arada ; Şu bağırsak iltihabı olayım çok kötü geliyor kulağa ama sorun yok. Nasıl hastalık lan bu?!
Kardeşten 10lira dilendim harmonica almak için ama 10liralık harmonicadan nasıl ses çıkar la! Kahretsin para lazım para! PARA!
Dershane bursu için de başvurumu verdim hayırlısı yareebiii!

Perşembe, Eylül 22, 2011

Anlamlı 1

Nasıl ki elmas yontulmadan mükemmelleşmezse, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz...
Konfüçyüsün bu sözü günümün tek kelimelik özeti. 
Doktorum(psikiyatrist) dediğine göre geçmişte çekilen acılar insanı olgunlaştırıyor. Bu nedenle diğerlerinden daha olgun daha farklı hissetmemin sebebi bu. 
Bi de Mr Nobody'den bahsettim. "Hayatta aldığımız her karar gelecekte ne içeceğimize nerde yiyeceğimize etki ediyor." şeklinde kurduğu cümlenin üzerine. 
Film sohbeti yaptık, sonra da The Darjeeling Ltd. yi tavsiye ettim. 
"Filmlere yüklenme hedefine yoğunlaş" dedi.
Adam haklı beyler dağılalım lütfen. 
Hastanede dahiliyeye de gittim bağırsak iltihabı geçiriyormuşum 10 gündür. Ne sağlam adamım lan! Bi ağrı bi sancı olur dimi? Durmak bilmeyen ishalim haricinde. Neyse ilaç yazdı. İçtim, "kaya gibi sıçmak"(googhan özledik:D) deyimini duymak istiyorum kısa zamanda.
Bu arada gitmeden önce 3 paket ilaç aldım, başarı hikayeleri dinlemeye bayılırım. Eczacı adam, bi arkadaşının ilk sınavında berbat bi puan alması üzerine ailesinin okumasını istemediğini. 2. yılında ise azimle dokuz eylül pdr kazandığını anlattı. Heyt Bea! Ben neden yapamıyım ki lan? Dimi ?
Bu arada hastaneye ve eczaneye gitmeden önce ;
Dershaneye gittim , hoca test dağıttı. Çözemedim. "Hocam unutmuşum, gerizekalı mıyım ben?" dedim. Hoca da "hayır, unutman normal ben de unutuyorum" dedi. Rahatladım. Sonra testi beraber çözdük. Dershanede toplam 8 kişiyiz. 
Bugün bi kevaşe bana tavır yaptı, inanılmaz derecede samimi olmamıza rağmen. Kevaşedir diyip geçtim ama kevaşe cidden. Ha bu arada o kadar küfrediyorum ki ilacın verdiği bi rahatlık sanırım. Aşağıdan girdim yukarıdan çıktım, dama çıktım mumuşları yaktım, memçüklere tütü tütü maşallah dedim.
Ama denicem ; Memçüklere baaaak, allaaah!! dicem, zaten genel olarak halk arap olduğu için-ben dahil- anlamıcaklar büyük ihtimalle. 


Hay ben bu yazının karmaşıklığına da düzensizliğine de ... 
Bkz. yazı = ben. Aynıyız sevgili blogcu, sevgili ne lan? 



Salı, Eylül 20, 2011

Selam Millet - Elveda Millet ( Gitmiyorum )

Bugünlerde mayışmaktan nevrim dönmüşken ne yapabilirim ne yapabilirim diye düşünüyordum, evet plan yaptım.
Planlarımın arasında Age of Empires Online oynamak,
The Decemberists , Mumford & Sons dinlemek,
Kitap okumak yoktu şimdilik - uzun süre okuyorum sonra başa sarıyorum sürekli, anlamayınca öyle oluyor.
Kafayı toparlayım dedim, toparlanmak üzereydi. Üzere olması da güzel.

Bugün aldığım muhteşem derecede lanet ama gerekli beklenmedik haber ; "Oğluuum! Dershaneden arıyorlar, yarın saat 9'da dershanen var." tahminlerime göre annem göbek atıyordu. İş bu hale gelince tabii kadın da haklı.
Dershanem var yarın, muhtemelen sınıfın %42.5(küsüratlı olunca attığım belli olmuyor sanırım) tanıyorum. Diğer kısmı da tanımadığım ara ara götü kalkık, ara ara soyut, ara ara garip insanlardan oluşuyor. Tabii bunların hepsi önyargı. 2. seneleri olan insanlar da var bu grubun içinde tabii ki ben de onlardan biriyim sanırım.
Boşverdim! Dershane var yarın olumlu düşün LAN! içimden söyledim bunları.
Olumlu düşününce oluyor. Yarın defter kitap almaya niyetim yok , ortamı koklayalım önce.
Böyle işte blog, gitmiyorum ama kendimi kısıtlıyorum önceki yazımda fazla abartıp, ELVEDA! şeklinde bi yazı yazmışım, ne olduğunu ben de anlamadım o anda.
Neyse , yarın güzel bi gün olacak! Olmak zorunda! Olmalı! Tanrım lütfen olsun? Biz aşkı meleklerden çaldı...
Bu arada kardeşimle hazırlancaz sınava, yabancı dilden hazırlanıyor bölümü de bu. Ama onu 2. kez şaşırtabildim bugün. Sınavda boş bıraktığı sorulara göz attım "ben de çözebilirim!" dedim. İnanmayan gözlerle , "hadi bakalım, şu!" dedi. Çözdüm. "Peki bunu yap bu çok zor " dedi. Yaptım. Biraz paslanmış olsam da grammar'de iyiymişim. Çeviride de iyiyim, paragraflarda da sorun yok o zaman bu yıl bi dokuz eylül turist rehberliği tercih listesinde olacak gibi.
Ama önceliğim Mimarlık, duy beni sevgili Mimar! Yapabilir miyim? Olacak mı acep? Mimar olursam wacom tablet alacaklarmış ama o küçüklerden 300 tl , hani bilgisayara bağlıyorsun da çizim yapıyorsun, razıyım abi razıyım abla! Ben bi kazanıyım...
Gittim!
The Decemberists - Down By the Water

Pazartesi, Eylül 19, 2011

Mr. Nobody -Film-

Mr Nobody, her ne kadar dün benim sinirlerimi bozup beynimi yıkamış olsa da.
Her ne kadar filmi yarıda bırakıp bugün devam etsem de, sonu için izleyin derim.
Film 117 yaşında bambaşka bi dünyaya uyanan Nemo abimizin hikayesini anlatıyor.
Nemo, bambaşka boyutlarda bambaşka hayatlarını yaşarken kafamız allak bullak oluyor malesef.


Lan çocuk! Ananı seç deseler ayrı, babanı seç deseler ayrı, peki ya ikisini seçmeseydin?

Ellise, filmin bi sahnesinde Nemo'ya yemin ettiriyor "marsa küllerimi dök" şeklinde. Bi yerinde "BITCH!!!" diye haykırasım geliyordu.

Anna, fıstıh! Hatunun gözleri yeter, öyle diyim ama bi şey oluyor yolları kesişiyor. Karmaşık. -sonu bekleyin-

Jean, jean jean japon kız, jean en namuslusuydu ama en az bahsedilen bu kadındı. Nedendir bilinmez filmin bi yerinden sonra Jean sadece saniyeler içinde görünüp "Ben Ellise değilim" diyor. İlginç.

Bu arada filmin müziklerine de ayrıca bakabilirsiniz , hoş can sıkmayan hatta filmin bazı yerlerini kurtaran 1. etken olduğunu düşünüyorum.
SON SÖZLERİM ; Filmin sonu için izleyin, ben sıkıldım ama tavsiye ediyorum. Kesin sıkılacaksınız belki de küfredeceksiniz ama sonu güzeldi ama mükemmel değildi. Önceden tavsiye ettiğim filmlerin hiçbirine benzemiyor.

Cumartesi, Eylül 17, 2011

Isn't It a Lovey Night?

Başlık neden Isn't It a Lovely Night? tıklanabilir yazıya şarkıya ulaşmak için...

Bugün hoş, güzel bi akşam olacak. Çünkü ;
-Kafamdaki olumsuzluklardan kurtuldum.
-Olmak istediğimi olacağım ve olmak zorunda olduğum şeyden kurtuldum.
-Yeni bir başlangıç yapıyorum, yeni müzik grupları keşfediyorum.
-Kaygıdan kurtuluyorum.
-Ailede olan huzursuzluklardan kurtuldum.
-Çok iyiyim çok rahatım ve mutluyum.
-Bu akşam hoş güzel bi akşam, güzel ılık esinti ile birlikte beynimdeki çöplükten kurtuldum.
-Çöplüğü yakınca ; safran, sedir, vanilya, mandalina koktu. Çöpüm bile farklı bakıyor artık. Kötü kokmak zorunda değilim diyor. O bile isyan edip güzel koktuysa ben de kaygılarımı yakıp "umut"lara dönüştürüp içine bir parça "ben" atacam.
-Blogum güzel, hayatım güzel.

Sorunlar ;
-Sorunlar şöyle ;

-Çalınan zaman.
-Kabullenememe.
-Asosyallik.
-Beyinsizlik, bazen.
-Tanrıyla hesaplaşma belki!?
-Unutkanlık.

Bu kadar iğrenç şeyden sonra size bi kaç filmden bi de müzikten bahsedeyim ;

-The Decemberists - muhteşem ötesi grup. Bugün Googhan(gök)la konuşurken rastgele buldum.
-Film listesi de yaptım ;
-Thirst(bakjwi)
-The Squid and the Whale
-Mr. Nobody
Bi sürü daha var izlemek istediğim ama bunlar hazırda varken bunları izlicem.

Bu arada Beirut sevenler The Rip Tide'ı buldum isteyenlere link atcam.

Cuma, Eylül 16, 2011

TRANSAMERICA -Film-

Yol hikayelerine bayılırım, son izlediğim The Darjeeling Ltd. idi. Ondan önce de Little Miss Sunshine'dı.
Sanırım Darjeeling'in yerini Transamerica aldı.
Filmimiz transseksüel Stanley-Bree'nin aldığı bi telefonla oğlunu bulma arayışı, hapishaneden kefaleti ödeyip çıkarma. Vesaire.
Can alıcı noktaları ise -otostopçuya dikkat-
Anne-Baba'ya kabul.
Oğul tarafından kabul...
Film cinsiyet değiştirmeye o kadar farklı bi açıdan yaklaşmış ki bu da yönetmenin ve senaryonun hassasiyetinin muhteşem derecede yerinde olması ile ne izleyiciyi sıkıyor ne de bunaltıyor, her şey normal ve kabullenmiş bi halde buluyorsunuz kendinizi. Müzikler de mükemmel size tavsiyem film bittikten sonra filmin müziklerine de göz atmanız.

Film anlatmayı sevmiyorum önceki yazımda da söylemiştim. Anlatmayı beceremiyorum diyelim.
Felicity Huffman'a burdan sevgiler. Desperate Housewifes'ta da mükemmel oyunculuğuyla seyirciyi bağlamayı çok iyi biliyor. Kusursuz.
Kevin Zegers'in oyunculuğu da mükemmeldi.
Sonuç olarak güzel bi film, bakış açısı olarak da hikaye kurgusu olarak da izlenebilirliği ile de kesinlikle sıkılmayacağınıza inanıyorum.

Perşembe, Eylül 15, 2011

Paranoyak Kriptonlu Bildiriyor!

Birazdan ya da 1-2 saat sonra evden çıkmam gerekecek. Çıkıp gittikten sonra iyi şeyler olması için elimden geleni yapmış olacağım ya da yepyeni bi başlangıç için. Çıkıp gittikten sonra geri döneceğim tabii.
Doktor var bugün.
Dershane yardımı alacağım için şanslıyım. İnşallah olur.
Bugün pek bişey yapmasam da hayatımda bi kaç şeyi değiştireceğine eminim ve bu arada eğer bu yardım gerçekleşirse-gerçekleşmese de sizinle görüşmeye ara vermem gerekecek. Çok ara vermem sanırım ama mecburum buna. Mecbur bırakmam lazım kendimi en azından.
Şunun şurasında 1 yılım var, varsın sevdiklerimden uzak kalıyım, varsın düşüncelerimi paylaştığım insanlardan uzak kalıyım. Şunu çok iyi biliyorum ki burdaki sevenlerim de kararımı haklı bulacaktır.
Öyle işte. Gidiyor muyum şimdi -sanmıyorum.
Kendimle çelişiyorum.
Ara vermeye mecbur bırakmam lazım kendimi sanırım. Hiçbir şey bilmiyorum. Hiçbir konuda hiçbir şeyden emin değilim.
Bu yılın sonunda Turizm Rehberi olabilirim, sanırım. Bakın bu da kesin değil. Öyle işte.

Çarşamba, Eylül 14, 2011

Akeboshi - Wind (Naruto Ending)



Narutoyu ben de seviyorum ama denk geldikçe. Hem çok uzun hem dizi-seri vesaire şeklindeki olaylar dikkatimi çekmiyor. 90 dk 120 dk en fazla 3 saat dayanırım film için. Daha fazlasına tahammül etmem edemem.

Neyse boş ver. Bugün dershaneye kayıt yapıldı. Başlamaya hazırım.

Dershaneyi ödeyebileceğimizi sanmıyorum. En azından başvuruda bulunduk. İnşallah bi yardım eli uzanır.
Kazanmış olsa mıydım? şeklinde mal düşüncelere dalıyorum ama hayatımın geri kalanında yaşamımı mutlu bi şekilde devam ettirebileceğim bi meslek yoktu. Öyle olunca böyle.

Bi de bişey fark ettim ki paragraflara ayırıyorum yazdıklarımı, okumak kolay olsun diye değil içimden geldiği için.

Bugün doktorla konuşmaya gidecektim ama anamla dershane kaydı için gitmiştik, beraber gitmek istemiyorum.
Yarın gitmeyi düşünüyorum. Öyle işte.

DİKKAT ! Bundan sonrası fazlasıyla anlamsız -


Dün Ubuntu 11.04'ü denedim wubi ile kurdum ama götolugöt açılmadı. Açılıyor tam açılacak derken kalıyor ekranda öyle. Zaten Live Cd'den de denemiştim. Lan ubuntu 10 yıllık pc'de götlük yapmadın yeni aldığımız köftehora niye ihanet ediyorsun. Kınıyorum.
Yarın da sanırım unutmazsam cd alıp Fedora'yı denicem 20gblık alan ayırdım bi sorun çıkarsa eğer siliyim diye. OpenSuse da zaten bloatware(gereksiz yere sistem yoran) kullanıcılar öyle diyor. Gereksiz milyon tane uygulama. Nvidia ekran kartıyla ilgili sorunlar. Debian da yüklemek istemiyorum, mint veya diğerleri de cazip gelmiyor.
Fedora 15 yarın bekleyelim bakalım. 16'yı mı bekliyim yoksa?

Pazartesi, Eylül 12, 2011

Anlamsız 3



Allah rahmet eylesin, ne diyim. Kanserden ölen insanları gördükçe... parçalanıyorum lan! 


Kader dev bir çınar ağacıysa ; elimizden gelebilecek en iyi şey, pantolonlarımızı indirip ağacın altına sıçmak olacaktır.

Pazar, Eylül 11, 2011

The Darjeeling Limited - FİLM -

İzlediğim en mükemmel 2. yol filmiydi. Birincisi Little Miss Sunshine.
Filmin konusundan çok çok az bahsetmem gerek ;
Bayılmıyorum malesef film anlatmaya ama izlemeniz için ve merak uyandırması için bir kaç küçük bilgi vereceğim.

Filmde 3 kardeşin babalarının ölümünden sonra çıktıkları uzun yolculuk ve başlarına gelenler anlatılıyor. Annelerinin cenazeye gelmemiş olmaları ve annelerini bulma çabaları görülmeye değer.
Yolculuk sırasında başlarına gelen üzücü bi olay vardı ki orda duygulanamadım, belki öyle olması gerekiyordu diye kendimi avutmaya çalıştım diyelim. Duygularımı aldırmış gibiydim ama görülmesi gereken en tüyler ürpetici sahneydi, kardeşler kardeşleri kurtarırken...
Filmin kadrosu muhteşem ama isimlerini tek tek yazamam şu an. Zaten dün Wes Anderson yazacağıma Wes Craven yazınca ayrı dumur oldum. Bu yüzden isim yok.
Trende başlarına gelenler mükemmeldi. "Hostes kıza(Rita) dikkat."
-Beni kullandığın için teşekkürler. -Jack-
-Bir şey değil. -Rita-

Bu arada bıyık bırakmaya karar verdim tabii şu an bırakacak kadar gür bıyığım yok , olunca.
Hepsi senin yüzünden Jason Schwartzman!

Cumartesi, Eylül 10, 2011

Anlamsız 2

Beni seviyor, ben de onu seviyorum. Yakında evlenecez. Beraber yaşlanacaz. tek ortak noktamız ; öldüğümüzde ikimizin de içinde kurtlar dolaşcak.

Bloggerlara Uygulamalar - Apple iOS & Android etc.

Blogger dünyasının çook mobil evlatları! Size sesleniyorum. Eğer ki benim iphone ipad ipod benzeri mobil cihazım var diyorsanız sıkı durun!
Google sonunda Blogger uygulamasını iOS'la paylaşmaya başladı. Tabii ki bi iphone ipad veya iOS işletim sistemli cihazım yok ama olanlar için indirebilecekleri link ; 
Allah acil şifalar versin abim! 

Ha dersiniz ki benim iOS'um yok ne olacak? 
Zaten hali hazırda Blogger uygulamanız vardı. Ama haberim yoktu derseniz de sizin için bulup linkini ekliyorum. Yakın zamanda Android işletim sistemli cep telefonu almayı düşünüyordum, maddi olaylar ve psikolojik manyaklıklardan ötürü ara verdim. Şimdilik mobil eğlence aletine ayıracak vaktim yok. Vaktim var, param yok. Çok uzatmadan size linki veriyim ;


Mobil dünyayla işim yok ben microsoft bile kullanmıyorum, ben özgür yazılımcıyım! Ben Linuxçuyum! diyenlere de tek tavsiyem BloGTK olacaktır link ; BloGTK ile sadece Blogger değil, Wordpress ve Movable gibi bloglarınız için de post hazırlayabilirsiniz.

Cuma, Eylül 09, 2011

Yaşasın Kötülük?


Halamlardan nefret ediyorum. 
Bazı kendi bilmez , sahtekar insanlardan nefret ediyorum. 
Süper kahraman olamam belki ama çok film izledim. 
Bu arada otomobil yattı beyb, dershaneye tabanvayla gidcem sanırım, dur dayımın kızgınlığı geçsin.
Bu arada hala bi dershaneye kayıt bile olamadım, 1500 lira çok para, siz en iyisi parasız alın hacım beni? Almaz mısınız? Almayız diyorlar. 
Neyse dershane beni beklesin, şunun şurasında bir kaç haftam kaldı zaten. 
Blog da şu düzende olcak , madde madde cümle cümle , telefon alırsam mail yoluyla atcam postları, bi ara bilmeyenlere nasıl yapıldığını anlatırım, çok basit çok! 
Bloga ara yeni sezona merhaba! 
Gitmeden önce bir kaç sözüm olacak, yanan olabilir ; odun gibi kokacak, sedir akasya ve damızlık çınarın o inanılmaz esintisini bütün blog dünyasından hissedeceksiniz.
Kötülük Erdemdir! doğru kullanıldığı sürece. Hani şeytan bir melektir lafı kült olmuş açıklayayım en iyisi. Şeytan kötülere iyilik eden bi melek, sonuç olarak bütün melekler iyidir. Her melek illa iyilere yardım edcek diye bişey yok, saçma sapan olaylara girerdik o zaman. Herkes sevgi pıtırcığı dolaşsa etrafta. Allah korumuş. 
İyi ki varsın, şeyto! 

Perşembe, Eylül 08, 2011

YAKALANDIM MİLLET!

Selamun aleykum gardaşlarım, canlarım ve diğer insanlar...
ben dev bir kediy-dim.

Böyle bi giriş yapacağım aklımın ucundan geçmezdi ama anlatıyorum ;
Bakın şimdi ben kitaplığımda zula şeklinde sakladığım anti-depreşenlerimi özenle bi güzel saklamıştım ama anam gelip ben uyurken kitaplığımda para bulacağını sanarken zulayla karşılaştı.
-Ne yapıyorsun? dedim.
-Bunlar ne? dedi. Psikiyatriden fiş kesmişsin ama neden gitmedin dedi. (ahahaha)
-(lan olum neden fişi yırtmadım ki sanki, ilaçları da dermatologdan aldım diye yuttururdum üzerinde yazmıor ya) 1 aydır gidiyorum dedim.
-(pencereleri kapadı, kapıyı kapadı) anlat! dedi. Anlat sorunun ne , bu zamana kadar paylaştın benimle her şeyini anlat hadi, dedi.
-(annemi o durumda görmek istemediğimden anlatmıyordum) Sorunum kabullenememek, anlıyor musun? Kabullenemiyorum, başıma gelen onca şeyden sonra. Olmuyor, sosyal olamıyorum bi türlü. İnsanlarla etkileşimim zayıf. Bu yüzden gidiyorum dedim.
-Doktor ne dedi sana annene bağır, sinirlen, küfret mi dedi. Öyle mi davran dedi. Madem 1 aydır gidiyorsun, 1 aydır bana karşı değişmenin sebebi bunlar mıydı? dedi.
-(sanırım her şey gün yüzüne çıktı) Neyse, üzüleceğini düşündüm, o yüzden anlatmadım, hatta şu an bile üzgünsün dedim.
-hayır! aksine mutluyum. Cerrahın da tavsiye etmişti. Keşke o zamanlardan gitseydin, dedi.
-zaten onun tavsiyesiyle gittim. dedim.
...
Konuşmanın hepsini yayınlayamazdım ne özeli kalıyor ne kebabı yoksa ama durum bundan ibaret.
Özür diledim, anneannemden de, babamdan da. Lan bütün aileyi birbirine kattım istemeden ama cidden istemeden, gerçekten.
Bu arada anti-depreşen ve pisi-kiyatr meselesi aramızda kalacak söz verdi. En azından aramızda kalacağını umuyorum.

Hadi görüşürüz inşallah. Ama YAKALANDIM.

Çarşamba, Eylül 07, 2011

Pisi-kopat mıyım ? Belki...

Bu arada başlıklarımın soru cevap olarak hazırlanması tamamen kurgu tamamen manyaklık, çok düşünülmüş bişey de değil hani.
Konumuza gelecek olursak gittikçe daha fazla yayın yapmaya başlar oldum.
Az önce dolaba kilitlenen laptop derin bi nefes alıp kardeşin kucağına düştü. Fakat umut durmaz, modemi resetledi. Modem resetlenince wifi şifresi sıfırlandı. Wifi şifresi sıfırlanınca kardeş çıldırdı. Kardeş çıldırınca annem de sinirden küplere bindi. Böyle olmasının sebebi 2 gün önce olanlar.
Bunu size ödetcem dedi genç adam. Hepsini burnunuzdan fitil fitil getircem. Dünün kızgınlığını üzerinden atamadı elbet. 20 yaşında genç bi adam akrabası tarafından hatta çok sevdiği dayısı tarafından azarlanmıştı.
Odasında duran adsl modemin fişini taktı , odasının kapısını kilitledi. Böyle olunca da wifi şifresi değiştikten sonra bizimkiler çıldırdı.
Belki intikam alıyordum, belki de alamıyordum. Yine tehditlere devam etti annem, dayını arıcam bu kez suratını dağıtacak şeklinde tehditler savuruyordu. Doktorumun dediği geldi aklıma "evdeki sorunlar çözülmeden rahatlatamıcaz seni" evet çok haklıydı doktor. Evdeki sorunlar ve kafamdaki diğerleri. Tehdit savruldu ardından benim tehdidim savunma mekanizmasının etkisiyle fırladı dudaklarımın arasından.
Dayımı ararsan bana bi tokat atar ama sonrasında pişman olacaksın, dedim. Pişman olacağın bişey yapma! dedim. Sesimi yükselttim, muhtemelen komşular kulak kabartmıştır. Yarın sabaha malzeme çıktı, sevgili dedikoducu komşularım hepinizin amına koyayım.
Ve son olarak dayımın 2. defa gelmesi büyük bir felaketi hazırlayacaktı belki de ;
Kafamda bütün planı hazırlamıştım ama müzik lazım sadece biraz müzik...

Dün Olan Biten...

Selamlar ! Nabersiniz gençler?!
Böyle bi giriş yapıyım ki birazdan anlatacaklarım sizi korkutmasın. Şöyle ki anlatmaya başlamadan önce acaba nasıl anlatsam diye düşünüyorum.
Başlıyorum...
Sevgili okuyucum dün akşam öyle şeyler oldu ki aklın hayalin durur ;
Anti-depreşen 3 adlı yazıyı okuyan bilir ; sabah olanları anlatmıştım bu ise dünün akşamıyla ilgili.
Dün dayıma şikayet edildim, evden apar topar çıktım-kaçtım. 20 yaşında adam hala şikayet ediliyor ya, çılgınlık. Neyse akşam evin önüne siyah opel vectra 2.2 hatchback geldi, yanında nenem-ananne. Güldüm kardeşim karşıladı dayımı "hoşgeldin dayı" dedi. Dayım da "hoşbulduk" dedi. ben de yeltendim "hoşgeldin dayı" dedim allaaaah! gözlerinden ateş fışkırıyordu, "düş önüme" dedi. İçeri salona girdim peşimden geldi.
Neyse ben bi süre ayakta durdum oturmaya niyetim yoktu, metin akpınar'ın dizisine gözlerim odaklanmıştı sırıtıyordum, dayım tabii "yüzüme bak, sırıtma suratını dağıtırım senin burda" nidalarıyla beni tek parmağının küçük bi dokunuşla kanepeye itti. Neyse bi sürü şey söyledi hatırlamıyorum. Şok olmuştum sanırım. Bi de dışarı çıktıktan sonra anlatmış işte böyle yapmaya devam ederse otomobili unutsun falan, yüzüme de söyledi gerçi. Bi de dayım dışarı çıkınca müzik açtım tvden dıptıslı olanlardan. Nenem de seslendi terastan "duyamıyoruz biraz daha aç" şeklinde. Komedi sevgili blogçu, bi de az önce dayımla olan sohbetimiz sırasında neden ayakta durup sırıttığımı anlatıyım ;
Olaylar karşısında sürekli bi ciddiyet bi takıntı haline gelmiştim ama son zamanlarda koy götüne rahvan gitsin şeklindeyim. Satmışım bu dünyanın anasını bacısını... şeklinde de evde tur atıyorum. Bu arada anlatmaya devam ederken, sırıtmamın sonrasında psikopat olduğumu hissettim Donnie Darko gibi sırıtıyordum abi! Bi de tokat atsaydı amcamların yeni inşaa ettirdikleri 4 katlı binanın tepesine çıkacaktım ama suratım dağılmış bi şekilde ölmek istemediğim için ve yüzüm bi tokatla buluşmadığı için kararımdan vazgeçtim.
Vallah billah abe! Böyle gülüyordum, yalanım varsa... 

Bunların hepsini doktoruma anlatırsam benim ailemin hepsini "hasta" listesine ekler, ailemi de hastaneye kapatır "lan oluuum" der "siz bu çocuğun üzerine niye gidiyorsunuz bu kadar?" "ayıp değil mi ha?" "yaşınızdan başınızdan utanın" der.

Peki bu sabah ne oldu?
Uyanmak istemedim, evet uyanmak istemedim saçma sapan bi güne başlamak hayatımı zikmek istemiyordum. Böylece kahvaltıdan muaf olursam ilacımı alamayacaktım o yüzden dışarı fırladım, boğazımı yakan çökelekten bi kaç lokma aldım, odamda olan ilacımdan bi hap çıkarmıştım zaten cebimde duruyordu. İçeri girdim kahvaltıdan sonra bi bardak su aldım hapı da mideye. Aç karna içseydim ne olurdu ? diye düşünüyorum aslında.
Neyse; annem dün dershaneye kayıt olmam için göndermişti ama tabii ki veli gerektiğini söylemedim ona. Reşit olduğum için hallederim diye düşünüyordum ama öyle değilmiş, senetler imzalar vesaire.
Bu sabah da kavgalı olduğum annem tutturdu "kalk hazırlan dershaneye kaydolacaksın" dedi. Ben de bilgisayardaydım, hani neden bilgisayardaydım?  Çünkü bu onu deli ediyor. Fişi çekti bi kaç dk boyunca sandalyede oturdum arkamda bi ses "sen okumayacaksın!" "millet dershaneye başladı" "sen hala evdesin!"
Babamı aradı teee arabistanlara kadar yetişmiş olan babamın sesi garip geliyordu, bu duruma üzülmüş olacak sanırım. Ben olsam üzülürdüm ama üzülmesine gönlüm razı olmaz, bu kadar psikopatın arasında beni anlayan tek kişi o sanırım. bugün belli oldu bu.
Aradı ; Neden kayda gitmedin ? dedi.
Baba dün konuştum ben dershaneyle, hatta benimle dalga geçti 1 ekimde başlayacağız bu sıcakta da yoruldun geldin taaaa buralara kadar. şeklinde konuştum babamla.
Anlayışla karşıladı, haftaya gidin beraber dedi.
Ama benim planlarım başka, haftaya anamı doktorumla tanıştırcam. Ya da tanıştırmıcam boşvercem. Sittir etcem her şeyi. Keşke bu yıl götlek bi üniversitenin mamcuk bi bölümünde okusaydım. Adana Çukurovayı bu denli seven isteyen biri neden Kimya bölümünü tercih etmez, "aa benim mal kafam!"

Sevgili Kafam dün havanın 35 derece olması ve hastaneden dershaneye ordan da berbere kadar seni taşımanın zorluğu üstüne Güneş'in tecavüzü sonrası iyice kaltak bi hale gelmen. Özür dilerim sevgili kafam, ailem de psikopata bağladı. Bi onlar kalmıştı seni becermeyen ki "tebrikler becerildiniz" şeklinde bi neon şapka alıp takcam sana seversin dimi?

Salı, Eylül 06, 2011

Suicide is Painless? Yuh diyorum.

The game of life is hard to play 
                             I'm gonna lose it anyway 
The losing card I'll someday lay 
so this is all I have to say. 

 Şarkı için ; suicide is painless - Allah belanı versin şarkı! Nerden çıktın lan karşıma?! Diyesim var.
Ekşide rastgele bulunmuş şarkıdır, anlamı manidar tabii.

Black - Wonderful Life -dinleyin pişman olmazsınız-


Sevgili Black sen bu şarkıda İt so wonderful wonderful life diyorsun ya, ben de bu hayatın amına koyayım diyorum sevgili Black.

Anti-Depreşen 3!

Neyse başlığı kendimce sansürlememin sebebi var elbet.
Adam ilaç reklamı yapıyor demesinler.
Neyse bugün kahvaltıda bir bardak kırıldı, şöyle elime aldığım gibi fırlattım duvara. -Aferin bana! Alkışş!- demenizi beklemiyorum tabii.
Neyse bu durumda tabii dayı aranır, annem bişey yapamayınca dayımı arar genelde. Dayım aranır aranmaz evden çıktım tabii. Azarlamalar vesaire. -Bu yaşa geldim...piii-
Olmuyor tahammül sınırlarımı aşar.
Neyse ;
oynatmaya az kaldı doktorum nerde bir güzel kız yüzünden çıldıracağım 

Doktorumla randevum yoktu -kafama ne zaman isterse gidiyorum- kendi de demişti zaten, istediğin zaman gel, şeklinde. Gittim 1,30 saat bekledim, çok bekledim hava da 38 derece zaten pişiyorum bildiğin. En azından dolmuşla gitmedim yoksa tam bi işkence olacaktı.
Doktora anlattım şöyle oldu hocam böyle oldu hocam, şeklinde. Hocam da evdeki sorunlarının çözümü için annenle konuşabilir miyim ? dedi. "Hayır" dedim.
Çünkü ;
Annemin haberi yok hocam, 1 aydır gidip geliyorum. Söylemedim. Dedim.
Anladım ama gelse sence iyi olmaz mı ? dedi.
İyi olur ama gelmemesi şu an için daha mantıklı, gelirse de beraber gelmeyiz en azından dedim.
Olur dedi hoca. Çarşamba günü gitcem sanırım. Çıkmadan önce ilacım kalmadı dedim, dolaptan cipralex verdi. Hepsi de escitalopram işte. Hepsi. Zaten aynı etken madde 10mg falan. Salla  ya?! İşe yarıyor mu bi fark var mı dedi? hayır dedim. İşe yaramıyordu çünkü 1 ay geçmesine rağmen durumlar aynı. Bu arada beni annem depresif gördüğü için çözüm arama gayretinde bulunuyormuş, ama çözüm bulma yöntemi yanlışmış doktorun dediğine göre. Gidip elini öpsem "OTORİTE BENDE!" şeklinde sevinecek, öpmüyorum uleeyn! Neyse sabahki gürültüden ve dün kardeşle olan kavgamızdan sonra annemin bana karşı olan tabularını cipralexin allahı gelse yıkamaz artık. Neyse , çıktım işte ciprayı aldıktan sonra, öyle işte.

Sonra haftaya kadar annem eğer yumuşarsa -bardak kırma olayı- bakalım ama gider mi gitmez mi ? Bence can atar gitmek için ama ama ama ... Şu an öyle küçük bi yerde yaşıyorum ki sorunlarımın bütün insanların kafasından soru işaretleriyle birlikte vücutlarının deliklerinden boşalmasını istemiyorum. Soru işaretleri kafalarında kalsın, çıkacak delik aramasınlar!

Pazartesi, Eylül 05, 2011

Anlamsız

Tanrı, küçük bir kız çocuğu ; paramparça etti bebeklerinin hayallerini...

Cumartesi, Eylül 03, 2011

Big Daddy vs Garip

İkisi de komedi türünün vazgeçilmezleri arasında ama tabii komik bitmemeleri ve iki küçük karakterin "bubam o benim bubam" şeklindeki yakarışları yürek burkar, kan emer, yaş kurutur, kalbimin nah şurasında bi delik açar ordan da tren geçer yani o kadar. Damar damar üstüne, Adam Sandler Click'te bile son noktayı duygusal bitirdi, abi iyi güzel de illa bütün filmleri duygusala bağlamak zorunda mısınız ha? Kemal Abim rahmetle anıyorum, hepiniz tanıyorsunuz bir numara adamdı. Söylenecek sözüm kalmadı giderim.


Perşembe, Eylül 01, 2011

Duman - Paranoya



Küçükken karanlıktan korkma sebebimdi. Bazen dolabın içlerini kontrol ederdim. Şimdi ise durum hiç de farklı değil, pencere kapalı mı, kapı kilitli mi... Vesaire.
Aklımı alırlar öyle böyle değil. Biri vaaaaaaaaar !
Neyse bugün ne oldu :

Laptop aldım kardeşe 400tlye Asus falan hoş bişey.
Öyle yani pek bişey yok.
Tiopram'a devam. Aylar sürebiliyor tedavi bu da korkutuyor tabii ama sıkcaz dişimizi yapcak bişe yok.

Bisiklet vs Otomobil - Kazanan Otomobil oldu.

Millet o kadar garip bi ailem var ki bisiklet alacağım dediğimde tepkiler direkt
 "Aaaa! Neden bisiklet millet araba ister sen bisiklet derdindesin.Cık cık. Azarlayan bakışlar."
 "İyi ama dershane falan, bisiklet?"
"Araba alırız araba hem yağmurdan çamurdan korunursun kışın."
 "İyi o zaman" dedim. Üstlerine gitmedim pek. Bi baktım olay bitmiş, bizimkiler otomobil alma derdindeler. Aklınıza böyle son model falan gelmesin, ayaklarımı yerden kessin yeter.
Ama ama ama...
Bisiklet sevdamdan vazgeçemem sanırım, ne olursa olsun. Ya üniversiteye gidersem ya da tatil dönüşü bi piskelete alırım ha? Ne dersiniz , alırım alırım. Alırım sanırım. Alacağım UIlleeeyn! Şeklinde tepkimeler beynimde sıçrıntı ve süprüntüye neden oldu