Pazartesi, Aralık 19, 2011

Veli Toplantısı ve Geriye Kalanlar...

Selamlar!

Bugün veli toplantısı vardı dershanede, sınav günümüz de sırf bugüne özel, pazar gününe alınmıştı.

Anam toplantıya gitti ve bakalım neler olmuş ;

Rehberlikçinin ebesine dalacam yarın, neden mi? Şöyle ki, dershane müdürümüzle görüşmüş annem, "hocam durum bundan ibaret" demiş, yukarıda biyografi var ordakini anlatmış işte, sanırım çeyreğini anlatmış. Neyse, haberi yok dershanedeki kimsenin bu durumdan, kabuğuma çekildim mi fena bir uykuya dalarım ben, bir bakmışsın devir değişmiş, kavimler göçmüş, yaşlı bir dinozor olarak uyanırım. Hocalarımın hiçbirinin geçmişimden haberi yokmuş, ben rehberlikçiye anlatmama rağmen. Bir rehberlikçinin görevi, diğer öğrencilerden farklı durumlarla sıyrılan öğrencilerini öğretmenlere anlatmak, ben gidip hocam şu biyografim buyrunuz, diyemezdim, diyemem de. Annem sağolsun tek tek tek tek tek... 8'den fazla hocaya anlatmış durumu, anlatırken "Oğlum kendimden utandım, bütün hocalarla aynı konuyu konuştuğum için, neyse müdür beyle konuşurken rehberlikçi de yanımızdaydı, omuzuna dokundu rehberlikçinin ve öğrencimizle ilgilenin" diye anlattı. Ha bir de unutmadan, müdür bey benimle görüşmek istiyormuş. Bu bir fırsat!

Rehberlikçinin Sonu

Rehberlikçinin Sonu, Çöküşü, Yıkılışı, ve bir rehberlikçinin devri daha kapanır. Nasıl mı?
Müdür Bey'e gidip her şeyi anlatacam,
-Hocam durum bundan ibaret ; rehberlik hocam görevini yerine getirmiyor. Bir rehberlikçinin görevi sadece öğrencilerin tercih yapacağı okulları düzenlemek mi? Ya da etüt yazmak mı? dicem, devamında ise. Hocam durumumu anlattığım ilk kişi rehber hocamdı ve ben öğretmenlerimin bu durumdan haberdar olduğunu sanıyordum ama annem dün öğretmenlerimle konuştuğunda, hocalarım şok olmuş ve hiçbirinin haberi yokmuş. Görevini yerine getirmeyen, sorumsuz bir rehberlikçiyle çalışıyorsunuz, ben tek tek hocalara anlatamam, en azından ben kendi psikolojimi de düşünmek zorundayım... ve uzar da uzar.

Ben bu rehberlikçinin ebesine dalarım! Dalarım da...

Boşverin sinirlendim, en iyisi yarını beklemek.

Pazar, Aralık 18, 2011

2011'den Geriye Kalanlar...

2010'dan Geriye Kalanlar
Adlı yazıma benzer bir yazı olsun bu da ;
Her ne kadar googlezeitgeist yapsa da kendi yorumumu katmak istedim, google benim yerime yapmış ne de olsa, demeden.

Bir bakalım neler olmuş ;
Türktelekom Arena açıldı. Taraftarların en çok sevindiği olaylardan bir tanesiydi, Ali Sami Yen için de ayrı üzüldük tabii.

Defne Joy Foster öldü, hakkında neler yazıldı neler çizildi, beni ilgilendirmez. Allah rahmet eylesin.

Ha bi de unutmadan, 2011 Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları Erzurum'da düzenlendi, kahretsin ki beklediğim gibi değildi, gitmedim tabii ama gördüğüm kadarıyla hoş değildi bazı olaylar.

Hüsnü Mübarek hükümeti askere devretti.

Sn. Necmettin Erbakan vefat etti, allah rahmet eylesin. Siyasetle ilgili olmasam da büyük siyasetçilerden biri.

Ve Japonya'daki deprem, bütün Dünya alarmdaydı. Fukushima patladı, tsunami oldu. Dünya alarma geçti. Beni en çok etkileyen olay ise, Japon turistlere gazetecilerin verdiği kötü haber ve turistlerin yüzündeki şok ifadesi.

İbrahim Tatlıses'e saldırı düzenlendi, sevenleri yıkıldı.

Kaddafi'ye karşı olan savaş başladı, diktatör olmasına rağmen ülkesine dışa bağımlılıktan kurtaran biriydi. Bunu başarmış olması bile, kendisini ülkesine ne denli adadığının kanıtı olsa gerek.

Ve ve ve, benim başıma gelen diğer 1.7kriptilyon insanla birlikte. YGS yapıldı. Küfrederek çıkmıştım sanırım, ve o günden sonra kendimi bırakmamın ne kadar saçma olduğunun farkına yılın son günlerinde vardım. Stres bana yaramıyor, depresyon mu? Atlatılır.

Dünya gündemini sarsan bir diğer olay, Usame öldürüldü. -Yorum yapılması gereksiz.

Simav'da deprem.

Benim başıma gelen ve diğer bütün +18 lerin. Haziran 12'de seçim vardı. İlk oyumu verdim, pişmanım. Keşke kullanmasaydım ya da en azından pusulaya resim çizseydim. Bundan önce anayasa için kullanmıştım oyumu.

Norveç'teki saldırı, bombalı saldırı ve devamında Gençlik Kampı'nı basan bir şerefsiz, daha fazlasını edebilirdim ama '^+^%&/( neyse boşver, 80 kişiyi katleden orospuçocuğu.


Hala gündemimizde kalan ve kalmaya devam edecek olan ama son haberlere göre konunun kapanması için elden gelen ne varsa yapılan, ŞİKE.

Van'daki deprem, tanımadığım bir akrabamı kaybetmeme neden olan. Hala yaraları sarılamayan. Japon Doktor'un ölümüne neden olan ise deprem değildi, ihmaldi. Allah rahmet eylesin.

Suriye'de isyan ve beni deli eden -Türkiye'nin tutumu. Komşu mu düşman mı? Türkiye seçimini yapmak üzere ama şu an atılan adımlar hiç hoşuma gitmiyor. Askerler az önce haberlerden aldığım bilgiye göre, sınıra kaydırılmış. Bunun sebebi ise her an iki ülkenin çatışma riski mi? Umarım böyle bir şey olmaz.

Steve Jobs ve Spartacus dizisinin başrolü Andy öldü. Kanser...

Kriz dünyayı kasıp kavurdu. Hala da devam. WallStreet fethedildi, fetih sayılır ama dağıtıldılar. En son limanı ele geçirmişlerdi. Yunanistan ise battı, adalarını bile sattı. AB, kurtarma planları yaptı. Almanya ise varını yoğunu verdi. Yoksa Euro'nun batışı veya yokoluşu olabilirdi.

Bana göre ise 2011 de boktan bir yıldı, kendim için değil Dünya için boktandı. Kapitalist ülkeler boka battı, depremiydi, tufanıydı, kasırgasıydı, isyanlarıydı. Kısacası b-o-k!

Kronolojik sıra için vikipedi'den yardım alındı ama sıralamaya uyamadım pek.

Cumartesi, Aralık 17, 2011

Arkadaş


Eşek'ten selamlar,
Bugün arkadaşlarımı ziyarete gittim, aylar sonra ilk defa. Gerçek arkadaş-dost vesaire tanımını yapabildiğim 2 insan. Önceki yazılarımda bahsettiğim, evlerine ilk gidişimde dolmuşta kendimi unuttuğum, beraber metal müzik dinlediğim, eğlendiğim, sohbet ettiğim.
Bu 2 arkadaştan ayrı, 2 arkadaş daha var ki her birinin yeri ayrı aslında, uzun zaman görüşmesek de unutmayan insanlar bunlar, bu 4 kişi. Neden mi sayı ile belirtiyorum ? Ehe, bu 4 kişiden başka gerçek arkadaşım olmadı da ondan. Hala da yok onlar gibisi, cidden. Bencil değiller, hayırsız da değiller, samimiler, fazla gerçekler, hayal dünyamdan fırlamış gibiler. Eklemek istediğim bir kişi daha var, onunla beraber de bir kişi daha, geçen yıl dershanede tanıştığım, 1 yıl boyunca ya da 1 sınav sezonu boyunca yalnız bırakmayan insanlar.
Blogumu okuyan tek arkadaşım sana sesleniyorum burada aç kulaklarını iyi dinle; geçen yıl bana az vurmadın dimi? Ben de elini ısırmıştım dershane çıkışı, omzumu morarttın, sabrımı test ettin, en son beraber peynirli künefe yedik yanında çilekli - vanilyalı dondurma ile, hayatıma girmesine izin verdiğim insan, teşekkürler bütün o morluklar için!

Hoş bugün görüştüm ilk bahsettiğim arkadaşlarımla, evlerine gittim. Flaş karda film atmıştım, laptopı almak aklımın ucundan gelmemişti, 3 idiots veya Shaun of the Dead izlicektik. Olmadı, canımız sağolsun, bisküvi aldık, sohbet ettik, daha sık gitmem lazım, daha sık görmem lazım. Yalnız kaldığım her dakika bir kaç yıl geri gidiyorum, bunalıyorum, evet depresyon da cabası. Doktorumun da tavsiyesiydi, arkadaşın yok mu, dedi. Sık sık görüşemiyoruz, dedim. Tamam o zaman daha sık görüşmelisin, sevdiğin şeyleri yapmalısın, demişti. Tavsiyesine uydum.

Ah bir de bu blog olmasa, ölür müydüm? Haha! O kadar kolay değil, şaka yaptım zaten.

Cuma, Aralık 16, 2011

Teşekkürler...



Türk Telekom, Boğaziçi Üniversitesi ve GETEM'e teşekkürler.
Sosyal Sorumluluk olarak lanse edilen ama benim ise sosyal zorunluluk olarak tanımladığım projelerin çoğalması dileğiyle.
Zorunluluk dememin sebebi, bu tür projelerin engellilerin doğal hakkı olduğu gerçeği.

Umarım bunun gibiler örnek olur, üniversitelerin desteğinin olması da mutlu etti.

2012 - Bir Sürü Şey İstedim.

Joy ile Joker'den gördüm. Mim'lemişler.
Bu mimi yapmamın sebebine gelelim  ; Geçen yılki blogumda yeni yıldan istediklerimi yazmıştım, o geldi aklıma. Özel hissettirdi, yoksa başka bir sebebi yok, ritüel olarak kabul ediyorum.
Hani 2012'ye giriyoruz ya, 12 dilek demiş blogcular. Yok ben 100lercesini yazarım dedim ve bakalım kaça kadar gidecek ;

1- 2012'ye 2009'daki gibi babamla girelim istiyorum - Suudi Arabistan'da kutladığını sanmıyorum.

2- Sınavı kazanmak istiyorum, çok istiyorum. Sadece kazanmak değil, İstanbul'da Mimarlık bölümlerinden birine yerleşmek istiyorum. İstanbul Üni. Peyzaj Mimarlığı tarafından tavlanmış durumdayım. Mimar Sinan galip gelebilir, puana göre seçim yapmak zorundayım. Mantığım galip gelsin!

3- Savaş olmasın, 2012 Savaş Yılı olmasın. İnsanlar, gerizekalı olanlar, savaşmasın. Zaten aklı başında olanlar da barıştan yana olanlar. Azınlık olmayalım istiyorum.

4- Hippie olmak istiyorum, 2012-13-14 fark etmez ama olmak istiyorum. Fikir olarak...

5- Borçlarımızdan kurtulmak istiyorum.

6- Telefonum olsun istiyorum ama bunun için yeni yıla girmeme gerek yok.

7- Babam emekli olsun, yılın 6 ayını, en az, bizimle birlikte geçirsin istiyorum. Üniversiteye gidersem, annemle birlikte beni ziyaret etsinler istiyorum. Bu arada babamla annem ayrı değil -babam yurtdışında sadece. Kader mi lan bu da?!

8- Depresyondan kurtulmak istiyorum.

9- Hümanist olmak istiyorum, ben hümanist iken diğerlerinin arkamdan iş çevirmeye çalışmasını istemiyorum.

10- Kardeşimle aynı üniversiteye yerleşmek istiyorum ama çocuğu İstanbul için ikna edemiyorum, ikna olsun ve aynı okulda okuyalım hatta mümkünse aynı evde olalım istiyorum.

11- Temmuzda Reyüs ile Googhan'ı görmek istiyorum, istiyorum ama çocuklardan haber yok zaman var.

12- Annemle kavga etmek istemiyorum.

13- Uslu bir çocuk olup şirinleri görmek istiyorum.

14- Yüzmeyi öğrenmek istiyorum. Mümkün ama zor, imkansız değil.

15- Bir otomobilimiz olsun, babam alsın, Türkiye'ye getirsin, ben de kullanmayı az çok biliyorum ama ehliyet yok, ehliyet sınavı için yeterli param olsun.

16- Bir işim olsun, yaz aylarında bilgisayar başında eriyip gitmek istemiyorum.

17- Kazandığım üniversite için ; yurtta kalmak istemiyorum ama maddi durum ne gösterir bilemiyorum, evim olsun ama annem her hafta-abartır o- gelmesin, her ay ? olabilir. Her ay gelebilir, ev tutabilsinler de.

18- Burç kısmında yazanlar gerçek olsun, yeni yıla masraflı giriyim, yılın sonunda hayallerime ulaşıyım. Ağustos'taki yüklü masraflarım da üniversite için olsun LÜTFEN! Dershane için değil?!

19- Gerçekten adam akıllı insanlarla arkadaş olmak istiyorum, hümanizm burda yerin dibine batsın. Sırtımdan vurmayacak insanlar olsun.

20- Eski Dostlar'la daha sık görüşmek istiyorum.

21- Sınıfımdaki bazı kişilerin ölmesini istiyorum, şaka. Ölmeseler bile, korksunlar. Azrail?

22- Fotoğraf makinesi de istiyorum, kazandıktan sonra aldırabilirsem, belki.

23- Herkes hippie olsun, aşk olsun , olmazsa sevgi olsun.

24- Turkcell'e yaptığım iş görüşmesi başarısız oldu, bu yıl tekrar denicem. Patron beni almadığına pişman olsun.

25- Mızıkam var ama çalamıyorum, okulda hatta ev arkadaşım çalabilirse yer gök deniz, havalara uçar, yere çakılır, denizin dibini görürüm. MUTLULUK'tan.

26- Depresyon ders çalışmama engel olmasın artık, kendimi mutlu edebildiğim şey şu an nefret ettiğim olmasa da beceremediğim ve vazgeçtiğim olmasın. Pes etmekten vazgeçiyim.

27- Nil ile Sahra öldükten sonra ineğim olmadı, annemin aldığı öküzleri de alındıkları günden bu yana görmedim. Depresyona girdim lan!?

28- Kolay bağlanırım zor vazgeçirim, reklamdaki gibi. Bu huyumdan vazgeçmek istiyorum.

29- Bir atım olsun istiyorum, Muhteşem yy, orda bir at var ki aklım onda kaldı. O benim olsun. Simsiyah.

30-...Daha mutlu olmak istiyorum, en azından amacıma ulaştıktan sonra mutlu olabilirim sanırım.

31- Mutlu olabilmem için amaçlarıma ulaşmama gerek kalmasın, şimdi de mutlu olmak istiyorum. Keş minibüs şoförü gibi her daim gülmek istiyorum.

32- Geçmişi unutmak istiyordum şu an ise yüzleşmeye çalışıyorum. Yüzleşmek unutmaktan daha kolay olsun, daha az acıtsın istiyorum. Çok mu ?

33- Mia, kitap yazsın istiyorum. DizüstüEdebiyat, kitaplarını okumadım ama mia yazarsa okucam söz!

34- Kıskanmak istemiyorum artık, takmak istemiyorum, çevremde olup bitenden hep kendimi sorumlu tutmak da istemiyorum.

35- Mal gibi veya gerizekalı hissetmek istemiyorum, benden zeki olanları kıskanmak da istemiyorum.

 İçinde bulunduğum durumdan yara almadan sıyrılmak iyi gelecek gibi...

Bütün bunları yazdım ya devam ettirseydim kendini tekrarlayan şeyler olacaktı.

36- Kendimi tekrarlamak istemiyorum. Hatalarımı ve diğerlerini. Başa sarmak sıkıcı.

37- the Antennas'ın albümünü istiyorum.

38- Mızıka çalabilirsem müzik grubum olsun.

39- Evlilik programlarına çıkıp, aşk bu kadar kolay mu uleeen!? diye haykırmak istiyorum.

40- Türkiye'nin siyasi konumundan bir şekilde kurtulup, savaşa meyil değil ama barışa yönelik adımlar atmasını istiyorum.

41- Aşık olabileceğim biri karşıma çıksın bu yıl, cidden.

42- Rehberlikçi'nin üzerine kaka atmak istiyorum.

43- Dershaneyi TNT ile patlatmak istiyorum, tv kanalı ile, patlayıcı olanla değil. Manyak mıyım lan ben?

44- Woodstock, nedir ne değildir, yerinde görmek istiyorum.

45- Tootpaste Kisses'taki insanlar kadar sevgi dolu olun, başka da bir şey istemiyorum.

Hadi eyvallah umarım sorunlar düzelir, blogla olan şu an ilk sırada değil, önce kendim!

46- Bencil olmak istemiyorum, Ayn Rand'ın Bencillik Erdemdir, kitabını okumak istiyorum.

47- Kitap okuyabilecek kadar param olsun, kitap okumak için temel ihtiyaçlarımdan mahrum kalmak istemiyorum. E-kitap mı? olabilir o ama kağıdın dokusunu değişmem.

Gittim ben. Blogumla olan problemlerden dolayı cidden özür, özür ve diğerleri.

Beynimin kıvrımlarındaki sevgili göçebeler, elbet geldiniz ve şimdi gideceksiniz. Defolun, demeden önce hepinizi Kıvrım Kanyonu'ndaki Havai Fişek Gösterisine davet ediyorum -hain planlarımı gerçekleştirip hepsini, kanyona dökmek istiyorum.

Eşekten "Eşek"lik...

Selam diyebiliyorum fakat bu selamı alan kişileri dün yaptığım "eşek"likle kısıtladım sanırım.
Durum aynen şöyle, dün gece çok sıkıldım. Blog adresime baktım "Neden bu kadar uzun bu adres?!" diye giriştim, ayarlara girdim blog adresimi değiştirdim. Kumanda panelinizde aynı şu haliyle görünüyorsa ne mutlu ama yok aksi ise bu durum, fena haldeyim. Yalnız kaldım. Kendim çalar  kendim oynarım artık.

Bugün ne oldu biliyor musun sevgili blog?  -blogculara seslenemediğimden tabii,

İlk iki ders Fizik'ti adam'a lakap taktım, arkadaşımla benim aramda, lakabı "ayol" adam derste "ayol" demişti o gün bugündür "ayol" diyorum. Sınıftakiler kim olduğunu anlamasın diye böyle bir şeye başvurdum yoksa lakap takmam. Ders ders değil bildiğin masal, defterimin fotolarını çekip bloga atacam. Siz de görün defteri ne hale getirdiğimi ; trendeki adamın orta parmağı, yol kenarındaki adamın FUCK! diye bağırması. Uzay gemisi ve içindeki ahtapotumsu uzaylı, onu gözetleyen astronot... Bunların hiçbiri sınavda çıkmayacak biliyorum , amacım dersi eğlenceli hale getirmek ve aklımda kalabilmesi için kenarlara yaratıklar çiziyorum. Şu derste -baykuş çizdiğim- dörtgenleri işledik - diyebiliyorum. Fizik de geçti, Planck, Einstein hepsine selam olsun ama fizik'in ders olarak işlenmesinden ve derste de tartışmaya yer vermemesinden dolayı nefret ediyorum.

Matematik, İşlem çözdük, bir soru vardı ki hoca da epey uğraştı, LAN köftehor! Madem sen zorlanıyorsun, seviye sınıfında da değiliz, konu bitti ama kazığı yağlamadan bizi kazığa bağlıyorsun olmuyor öyle. -burdaki yağ benzin gibi mazot gibi, yanıcı olan-...

Kimya, severim Kimya'yı. Hoştur güzeldir, buhar basıncı, kaynama noktası böyle gündelik olaylardan bahsettik pek bir şey yok. Yok tuz atarım da, yok kahvesiydi şusuydu busuydu.
Öyle işte, bir de Fizik'ten ilk etütü aldım, hoş güzel, nehir ile ilgili olanları yapamıyordum Bağıl Hareketteki. Yapcam artık, Ebob Ekok da çözecem bugün. Hadi bakalım, tam gaz devam.

Perşembe, Aralık 15, 2011

Üç Gün İyi Midir ?

Selam Selam Selam...
Üç kafi demiş şair, filozof ya da yazar. Üç kafi diyen ama 4. ile de yetinmeyenler de var onları allah'a havale ediyorum. Gel gelelim dertlerime, dün yazmadım, ondan önceki ? Salı'dan beri yazmıyorum ama 3 günlük ara iyi geldi. "Haftalık Blog" demiştim bu bloga ama olamadı. Bağlandım buna da.

Dün dershanede akşamladım, bana göre "akşam" çünkü. Saat 16'ya kadar, Matematik çözdüm. Çok uzun sürdü biliyorum ama eksiğim bea?! Evet Mat. beni bitiriyor ama yavaş yavaş olacak. Ebob Ekok demiştim en son, onda hala zorlanıyorum bir yöntemi bir kebabı varsa yardım eden çıkar umarım. Problem de çözemiyorum, onu çözemiyorum bunu çözemiyorum yazdıkça bu yazıyı okuyan insanoğlu "umut"suz vaka olduğumu sanma sakın.
Benim de kendimce hayallerim var, bir diş bi eczacılık hayalleri kuramıyorum bu kafayla. Kafamda sorun yok ama ıvır zıvır ve çöplük kaynıyor. Unutmak için hipnoza gidenler var. Gereksiz, beni sizler yarattınız diyorum kafamdakilere, hatta Kıvrım Kanyonu'nda oturan sevgililer; nöronlarımın oluşturduğu ışıltıları, elektriksel olayları izliyorlar. İş bu hale varınca da zaten küçük bebe zıvırlar ve yaşlı ıvırların kurduğu çingene kabilesi gibiler. Keyiflerinin kahyası onlar. İleriki zamanlarda faşist(karşıyım) uygulamayla bütün bir kabileyi beynimin içinden silip atmayı planlıyorum. Kıyamıyorum...
Dünden bahsedemedim bir türlü ; Akşamladığımdan bahsettim, matematikten bahsettim, akşam eve gardaşımla döndüm. Yolda giderken, "hadi sana telefon bakalım" dedi. Elektrikler kesikti, buna rağmen içeri girip fiyat araştırması yaptık. İşime yarayabilecek bir telefon gördüm. Hoş güzel. Beğendim ama o parayı hakketmiyor! Ben de son çare babamı aradım, durum budur dedim, burda pahalı Arabistan'da daha ucuz tabii, "vergi" vesaire durumları. Babam da hangi telefonu alacağını bilmiyor tam olarak, uzun vadede işime yarayacak. Duvara atmam ama öyle bir delilik yaparsam patlamayacak bir şey arıyordum buldum da sonunda ama alamayacağım gibi. Telefon olsun da bu saatten sonra ne olursa razıyım. Bir mp3 çalsın ikide bir takılma yapmasın, donmasın. Şarj ömrü uzun olsun. Öyle işte.
Matematikten sonra evde kimya çalıştım, yanlış ödevi yapmışım. Hibritleşme-Organik çözmem gerekirken, nerede atom, bileşik varsa çözdüm.

Bugün de hoş güzel olaylar oldu, erken geldim eve. Kendimi sıkınca ebeme sarılasım geliyor, sarhoş misali öpesim geliyor. Zor bir durum, Psik. Dr. da "haftaya gel" ya da "ne zaman istersen gel" demişti ama ben gidemiyorum. Saat 4'ten önce dershaneden çıkmamaya çalışıyorum. Bugün gitseydim iyi olurdu aslında. Bütün hocaların söylediği ; "Kafanızı çöplüklerden arındırdığınızda çalışabilirsiniz" tamam da ben "kabile" kurdum. Fare gibi çoğalıyorlar, kemiriyorlar. Ben de tutup "Öldürmediğim her anı için benden hesap soracaksınız!" mı diyim.

Benim Arkadaşım, Diğerlerinin Nefret Ettiği

Arkadaşımı sınıfta kimse sevmiyor, komik bence. Benden başka kimseyle paylaşamıyor samimiyet kuramıyor. Çünkü karşıdakilerin tepkilerini gördüğüm kadarıyla, çok önyargılı davranıyorlar. Bu onların kaybı. Dün dershanedeki şikayetinden sonra etütler alabileceğiz, sadece ikimiz. Hoca aramadan, belli saatlerde soru çözüp eksiklerimizi tartışabileceğiz. Böylece hayallerime ulaşmamı engelleyen "kabile"den ve sınıftaki "öteki"lerden kurtulmam gerek ama nasıl? Sınfta "Ölüm Pornosu" dedi. Saldırmayan kalmadı, Bir Fahişenin Anıları dedi tartışmalar havada uçuştu. Neyse ne, Ölüm Pornosu alıp beraber okuyacağız. İnat bendeki.

Pazartesi, Aralık 12, 2011

Biri Yengeç mi Dedi?

Aile yaşamınızdaki zorluklar azalırken, kendinizi her zamankinden daha güvende hissedeceğiniz bir yıla gireceksiniz. Yılın ilk 7 aylık dönemi, ev , aile yaşadığınız yeri genişletmek, kredi ile mülk sahibi olmak gibi konular ön plana çıkarken, yılın ikinci yarısı, daha ziyade hayatınızda daha istikrarlı ilişkiler ve daha keyifli dönemleri gelecek. Jüpiter’in bulunduğu konum sebebi ile sosyal ilişkiler, arkadaş grupları, partiler ve toplantılar, tüm yıl içinde yoğunlaşırken, 15 Nisan-26 Haziran arasındaki dönemde bazılarınız sizden saklanan çevrenizdeki bazı gerçekleri öğrenebilir. Hayatı çok yoğun yaşayacaksınız. Bu yıl Mars’ın size olumlu ve kardeş Başak burcunda hareketleri bol bol telefonunuzun çalacağını, sanki etrafınızda faks, mail ve iletişim cihazlarından kaynaklanan delice bir yoğunluk olacağını, kendi hayatınızın yönlendirirken çevrenizdeki iletişim yoğunluğu sebebi ile zaman zaman yalnız kalmak isteyeceğinizi, ama buna rağmen de yorgunlukların fazla olacağını gösteriyor. Yılın ana konuları, eğitim, medya, iletişim, konuşmak, yazmak olacak. Bazılarınız eğitime geri dönerken, genç Yengeç burçları eğitim hayatlarında büyük başarılar yakalayacaklar. Ailesel ilişkilerinize daha fazla temkinli, özenli yaklaşmalısınız. Şubat ayında ekonomik yeni fırsatlar ile karşılaşırken Ağustos ayı, her zamankinden masraflı geçebilir. Genç Yengeç burçlarımız, flört etmek, yeni ilişkiler, bahar aşkları, 20 Nisan-20 Mayıs arasındaki dönemde çok yoğun yaşarken, 28 yaş döngüsündeki yengeç burçlarının ilişkilerini resmileştirme fırsatı da görünmektedir.


İşte bu ya işte bu!!! Mutlu oldum böyle görünce. Link - http://astrologyanalyst.com/agenda/ajandaindex.aspx

Gece Çıkan Yangınımsı ve Ertesi...

Selam,
Berbat girişler yapmakta üstüme yok biliyorum ama dün gece olanlardan bahsediyim.
Tv'de TeenWolf sezon finali vardı, biraz kafamı dağıtırım diye açtım izledim, sonrasında BeingHuman, hayalet Sally'e küfrettim, sonra sevişgen vampirlere de küfrettim. Dexter var dediler, ben de izlemek için kaldım, 00.00 a kadar. Dexter tv'de yayınlanırken ben gök'le yazışıyorum falan. Uykum geldi. Sınav da vardı. Erken uyanmam gerekiyordu. Neyse uyumak için odama gittim, radyatör odayı ısıtmıştı. Sabaha kadar fişte kalıyor ipne yoksa donarız. Tam o sırada ;
Ben uyumak için bildiğin enerji harcıyorum, 1 bilemedin 2 saat boyunca kafamdan ıvır zıvır süzmekle uğraşıyorum. Ben bu süzme işlemini bitirmeden, yıldırım düşer gibi oldu, oda aydınlandı. Radyatör kafamızın dibindeydi ve kablo alev aldı, temas yapmış. "Kalk kalk yanıyoruz!" dedim kardeşime. Fişi çektim ilk olarak. Ama tam tutuşmamıştı. Halı da var, polar, perde yanıyorduk. Ben o anın şokuyla, bildiğin şok geçirdim bi kaç damla gözyaşı, yatağa attım kendimi olayın vehametini anladığımda zaten daha kötü oldum. TeenWolf'ta da yanan kurtadamların olduğu sahne vardı. Biz de yanacaktık, öyle bir ölüm planlamıyordum. GÖK! Dolaylı yoldan hayatımı kurtarmış oldun, Dexter da öyle. Yoksa uykuya dalmış olacaktım ve, gerisini düşünmek bile istemiyorum.

Sınav günü Pazartesi ,
Sınav yine geçen yıl yapılan depoya hapsedilen kitapçıklarla yapıldı. Delirdim tabii ama benim işim çözmek yoksa diğer sınıf hayal olur. Olsa bile artık umrumda değil, çok yordum kafamı bununla. Türkçe çok güzeldi ama boş bıraktığım sorulara dönmek istemedim.
Sosyal fazla basitti. Felsefe kazıktı.
Matematik, çok fazla basitti ama ilerledikçe sorularda hayatımda görmediğim sorularmış gibi bir hisse kapıldım.
Fen, Bu da basit sayılırdı ama biyoloji ters köşeye yatırdı.
Bütün bunları çözdükten sonra, 40dk kaldığını duydum, berbere gitmem gerekiyordu. Kalktım, optiği uzattım. Gözetmen bayan, ı ıh- olmaz şeklinde hareket yaptı ve o sırada... Bizim piç rehberlikçi kapıyı açtı içeri girdi, ne oluyor? sorularını gözden geçir dedi. Yerime oturdum, saçma sapan hareketler yapmaya başladım kitapçık kapalı halde. Rehberlikçi geldi ve, soruları kontrol et, gerçek sınavda da öyle mi oturacaksın? dedi. Tamam da hocam sorular uzaydan mı gelmiş, bu ne? Çözemediğim soru hakkında nasıl bi fikrim olabilir? dedim. Olsun sen çözdüklerini yeniden kontrol et, dedi. Çıldırdım.
Son 15dk ve kurtuldum.
Yeni bir öğrenci gelmiş, onu tabii diğer sınıfa alacaklarmış bu sınavdan sonra, adam 2.80 yatırıp acımadan... Neyse hakkımı ararım ben.
Eve gittiğimde televizyonu yerine monte ediyorlardı. Hoş oldu güzel oldu. Meyve suyu sıkacağı almıştım, deneme amaçlı sıktım bir iki meyve, taze olmayınca olmuyor. Portakal attım, bahçe bizim, ağaç bizim ama ı ıh tat yok. Uzun süre kalmış meyveler dışarıda, olsun bakalım. Elma attım, elma güzeldi, portakalla elmayı karıştırdım. Güya atom yapcam, havuç da vardı. Denemek lazım, limon, portakal, havuç, elma. Ehe, bunları da  sıktıktan sonra anasınıfı bebeleri gibi plastik su termoslarından alacam. Diğerleri pahalı çok.30 40 50...

Bugünlük de bu kadar, yarın geometri test kitaplarımızı gözden geçirecek hoca. Bana bir hafta süre vermesine rağmen geometriye bayılmamamdan dolayı götürmeyi düşünmüyorum. Türkçe vesaire ses bilgisi çözecektim bugün, çözeceğim tamam. Hadi bakalım, kaç yaşına geldim uğraştığım şeylere bak.

Pazar, Aralık 11, 2011

Cuma'dan Pazar'a

Selam millet,
Bakalım bu bir kaç gün içinde neler olmuş ;
Cuma günü, hoş dershanede kalıp soru çözdürdüğümü hatırlıyorum. Trigonometri sorularım vardı ve mat 1 diye adlandırdığımız EBOB EKOK konu, zor değil biliyorum ama mat1 öyle bir şeyki zihninizin ve kıvrımlarınızın en derin noktasına inmeniz gerekiyor. Ben fazla pratiğim direkt atlıyorum, inmeyi beceremedim şimdiye kadar. O yüzdendir ki, evet mat1'im kötü ama bu kazanmama engel değil çünkü hallediyorum yavaştan. Az zaman kaldı ve "yavaştan" kelimesi canımı sıkıyor.

Psik. Dr.'un verdiği tavsiyeye göre bu birkaç gün içinde istediğim ve beni mutlu eden şeyleri yapmam gerekiyormuş, ben bugün film izlicektim. İzleyemedim. Dün izlicektim yine izleyemedim. Ne oluyor bilmiyorum ama Depresif Uyum Bozukluğu, bende fena bir iz bırakacak gibi. Bu arada psikologumdan kurtulmanın sevincini yaşıyorum, adam fena çuvalladı benim sayemde. Ya da ben her şeyi çuvallatmaya programlanmışım.

Bu arada cuma günü, bayağı bir yağmur yağdı. Sağanak gibi ama daha ince, adını bilmediğim bir yağmur işte. Islandım, donuma kadar. Aldığım kulaklı berenin sıcaklığının tadını da çıkardım. Atkım kaşındırıyor ama güzel ısıtıyor. Dershaneden çıkıldı ve oooh miss temiz hava. Yağmur kokusu ve ferahlık, isterse kıçım donsun ama o ferahlığı değişemem. Etüt iğrenç kokuyor, ferah görünümlü iç karartıcı ve kampın işkence odası.

Cumartesi de ayrı güzel, elektriklerin akşama kadar kesik kalacağı bizim distopyaya duyurulmuştu önceki gün. Küfürler savurdum, yanından geçtiğim insanlar üzerlerine alındılar. Zoruma gitti ama sonra elektriğinize de size de diyince derin nefes aldı "teyze"-yanından geçerken küfrettiğim yaşlı kadın-.
Elektrik kesildi ve bil bakalım ne yaptım?! Ders çalıştım, evet bildin. Ders çalıştım ve ferahladım mutlu oldum ta ki... Kimya testlerimden gazları yorumlamaya çalışırken, doğa ananın bana sağ-sol çakmasıyla hayallerimin bataklık çamuruna yapışması bir oldu. Anlıktı ama pes etmedim en azından testi bitirdim. İşlemli olan kısım daha cazip kabul et.

Ve gel gelelim pazar'a yani bugüne ;
Ne demiş ünlü filozof : "Cuma'dan Pazar'a kaç gün var arada?"
Ben cevaplayabildim sanırım, izleyin ;
Cuma'dan Pazar'a arada 1 gün var o da Cumartesi ama şöyle bi bakış açımızı genişletip diğer haftalara yayarsak günler uzar da uzar. Hiç bulaşmayın.
Pazar demiştim ben, bugün lanet bi gündü, testlerime yarın devam etmeyi planladım. Yaydım bugün, duş aldım, ev bit pazarı gibiydi az önce. Tv için bir dolap geldi, gömdük içine. Adam avizeyi yere indiriyordu, az kaldı. Ama genel görümü güzel dolabın, kaktüsüm de yerini aldı. Ohh misss.
Yarın sınavım var, sınavlardan ve pazartesilerden nefret ederim, demiş Somurtkan Şirin. Eh adam haklı beyler, diyip dağılmadan önce. Telefon alıyorum, amcam yurtdışından döndü, pasaportuna kaydettirecez artık. Babam da bir an önce yollasın da... Ne biliyim lazım değil lan telefon, cidden lazım değil ama arkadaşlarım sevdiceklerim ararlarsa ulaşamıyorlar. O yüzden lazım. Hadi görüşürüz beyb, kendine de iyi bak üşütme, kalın kalın giyin. İçlik al, pamuklu güzel sıcak sıcak.

Pazartesi, Aralık 05, 2011

Müzik - Noah and the Whale

  • 2 Atoms in a Molecule - Hareketli şarkı grubun ilk albümü olan Peaceful, the World Lays Me Down'un hareketli şarkılarından biri, ilk albüm ilk göz ağrı ve albümün ilk sıradaki şarkısı.
  • Jocasta - Hoş şarkılardan, alkış ve gitar eşliğinde başlayan, Charlie'nin sesinin bariz güzel çıktığı şarkılardan bi tanesi. Şarkının sonlara doğru olan kısmı, çok sesli koro gibi. Hoş güzel sırf o kısmı için sonunu bekleyin derim. 
  • Shape of My Heart - Albümün hoş şarkılardan bi tanesi, bu arada üflemeli bi aletin araya girmesi hoş gerçekten. Oh and if there's any love in me, Don't let it show. Oh and if there's any love in me, Don't let it grow- kısmıyla mest eder. 
  • Do What I Do - En sevdiklerim'den, sevilesi şarkı bağra basılası, slow, yavaş, melankolik bi havası var.
  • Give a Little Love - Grubun şarkıları genel anlamıyla muhteşem olmasına rağmen bu parçanın da bendeki yeri ayrı, bir damla gözyaşı varsa bırak aksın gitsin -ben denedim yapamadım bari başkalarına faydam olsun. 
  • Second Lover - Laura'nın sesini sonunda duyabildik. Laura ile Charlie aradaki bağı hissettiriyorlar, bu albüm yapılırken sevgili miydiler bilmiyorum ama hissettikleri güzel.
  • 5 Years Time - ALLAAAH!!! şeklinde sandalyeden fırlamama neden olan, ıslıkla başlayan, ukulelelerle devam eden mükemmel şarkı. Ben bunu gülmek için dinliyorum genelde, eğlenceli bi havası var. 
  • Rocks and Daggers - Bu şarkı da eğlenceli Laura son nakaratta "But there's no need to play with my heart" kısmında döktürür. Sevilir bu da ama unuttuklarımdan.
  • Peaceful World Lays me Down - Beni benden alan albüme ismini veren. 
  • Mary - Sırf arkadaki fon müziği için olsa bile dinleyin. 
  • Hold My Hands as I'm Lovered -
Melankoli melankoli oğlum yeter lan demeyin, bu aralar kafayı saran kara bulutlardan savrulan şimşekler, beynimin kıvrımlarına, köşelerine, sümüklü böcek götü gibi olan kısma bile isabet etmekte. 


the First Days of Spring - pastelzarlar.com'dan edindiğim bilgiye göre bu albüm öyle bir albüm ki Laura-kevaşe-'ya ithafen yapılmış "herkes kendi yoluna" hesabı. O yüzdendir, "sevgilimden ayrıldım, çok yalnızım" diyorsanız. Dinlemeyin yoksa Charlie depresyona girmediyse siz camdan atlarsınız. Ben dinlerken öyle hissettim. Zaten bu albümü de dinlemedim pek. Çok sıkıyor canımı çok!!! 


  • Life is Life - Charlie yeni bir başlangıç yapar, değiştiğini kanıtlama çabası içindedir belki de. Araya giren koro da şarkıyı tamamlar. ( Your life is your life gotta live like its your life) Burda da "Hayat senin hayatın, kendi hayatınmış gibi yaşa) şeklinde mesajlar veriyor. İyi çeviremem ben.
  • Tonight's Kind of Night - Geceleri bile değişti Charlie'nin sarsıldı biraz ama kendine geldi. Bi tek atıp kafayı çekelim şeklinde olmasa da toparlanmış olması hoş gerçekten.
  • L.I.F.E.G.O.E.S.O.N - Hayat devam ediyor, hacım! Takma kafana, eğlenceli bir şarkı hele harflerin hecelenerek söylendiği kısım hoş.
  • Wild Thing - Sözlerini çeviremesem de tam olarak, şarkının içinde gibi hissettiriyor. O havayı soluyabiliyorsun.
  • Give it all Back - Biyografi
  • Just me Before we Met - Bütün bu olanlar hiç olmamış gibi,"tanışmamızdan önceki ben" diyor Charlie, hoş demek ki kendine gelmiş adamımız! Aferin EVLAT!!! 
  • Paradise Stars - Bunu yapmamalıydın Charlie! Az önce ne diyordun şimdi ise, tamam abi yine de sen bilirsin ama olmuyor bak! 
  • Waiting for My Chance to Come - Ohh beaa! Sonunda kendine gelmiş ya da gelmeye çalıştığının mesajlarını veren, bütün bu olanlara rağmen her şeyi kabullenmiş yeni bi başlangıca açık bi Charlie görüyoruz. Albüm genel anlamda Gidip-Gelmelerle dolu. Ya birden umutsuzluğa kapılıyor ya da birden "oh be her şey güzel olacak" durumlarına girip çıkıyoruz. Tam bi duygu salatası. En acısından. 
  • Line - Laura'ya ithaf edildiğinin kanıtı, tam bir ayrılık şarkısı. 
  • Old Joy - Piyanoya eşlik eden Charlie ve şarkının sonu bütün bu olanların özeti gibi. 
Grupla aramda özel bi bağ mı oluştu bilmiyorum ama fark etmeden de olsa olayların içine dahil ediyorsunuz kendinizi öyle böyle değil garip bir olay. Laura'ya neden öyle dedim lan?! Charlie'ye neden acıdım?! Durumlarına girebilirsiniz benim gibi. Bütün bu olanlardan sonra acaba nasıl bir dönüş yapacaklar. Merakla bekliyoruz. 
Bu arada Last Night on Earth'ün son cümlesi -pastelzarlar.com- sağolsun dikkati o noktaya çekebilmeme sebep olduğu için  : "Kaybettiğiniz şeyleri unutun, geçmişi hayal etmeyi bırakın."
pastelzarlar.com'a teşekkürler. Grubun son albümü için fikir edinebilmeme yarım ettiği için. Bu linkte  grubun adının nerden gelmiş olabileceğini de görebilirsiniz. 

Pazartesi -sendrom yok!

Selam millet, sürekli bu şekilde giriş yapmakta bıktım ama bugünlük idare edin.

Bugün sınav günüydü 15 aydır blog yazıyormuşum, 15. ayımız kutlu olsun. 15 aydır sıkılmadan takipte olanlar, sağolun cidden.
Sınavdan bahsediyim sıkılın biraz ; ipne rehberlikçi içeri girer ve nutuk çeker. Ne nutuğu bildiğin savaş öncesi konuşma gibiydi! Vay eşşoğlu, arkasından bu kadar küfretsem de suratına doğru söyleyemem sanırım. Sınıfta bir kaç kez arkasından sövdüm. Fesat'a kafası işleyenler yetiştirmiştir belki. Bu arada soğuk surat işe yarıyor. Güzel sevdim yeni suratımı.
Nutuktan bahsediyim sonra sınava geçelim ;
Nutuk atmaya başladı - Sınavdan 10 dk önce burda olacaksınız -Haklı!
-Sınav süresince dışarı çıkmak yok! -Az haklı!
-Şimdi dışarı çıkmak isteyen varsa, herkes koyun gibi birbirine bakıyor, "ben kantine gidiyorum" dedim.
Peçete aldım, burnum akıyordu. Ne zaman bloga bişeyler yazsam ya ishalim ya burnum akıyor. Allahım neydi günahım! Bu arada allahla konuşuyorum, dertleşiyormuşum gibi oluyor umarım işe yarar.

Sınav :
Türkçe güzeldi, allah var bak süper yani öyle böyle değil. 35'ten yukarı yapabilir miyim? Bilmiyorum, emin değilim.
Matematik, allah belanı versin başka bişey demiyorum.
Fen genel, Fizik - Yorum yapamıyorum, zor değildi ama sorular kolay görünmesine rağmen uğraştırıyor. Tren sorusunu yapamadım rezilli mesela ama hoca da göstermedi la, ya da gösterdi ama... Neyse sonuç olarak...
Kimya, Nays nays diyorum ama ygs'de organik? ne alaka ? HA ?! Puşt oğlu puştlar?!
Biyoloji, girdiğim en zor değil ama garipti yine.
Sosyal'e bilerek zaman ayırmadım.
Sonuç olarak en az katılımın olduğu en dandik sınavdı. Ey günler!

Sınav bitti, ilk olarak atkı-bere ve iki penye almaya gittim. Aldım da ama yaz amcacığım kenara hesabı, borç borç batcaz sevgili blogcu! Sorun değil yine de, parayla saadet olmaz diyen hatunun ağzını öpeyim!
Aldığım bere güzeldi, tam istediğim gibi değil ama kulaklı bere denilen türden, desenli değil. Böyle lacivert renk. Bi de kulak kısmı hoşuma gitmedi ama ısıtsın yeter. Penyeler de güzel sanırım. Ben beğendim. Zaten zayıf olduğum için. Oturdu üzerime. Hoş. Burdan çıktıktan sonra ;
Tv'nin usb girişi var ben de sabahları müzik bass bass yapıyım diye, kart okuyucu aldım. Ama ne alaka şimdi? Kart okuyucuyu tanıyabilecek mi? Az Sonraaa...!!!
Burdan da borç ödemeye gittim, cebimde bir miktar para ağırlık yapıyordu. Para köpekliktir! Başka bir şey değil. İlk defa ara sokakları tek başımayken kullanıyorum. Gündüz zaten ama haftanın en kalabalık günü.
İş yeri sahibi koltuğunu terk etmiş, hatun elemana bırakmış dükkanı. İyi dedim ben de yarın öderim.
Eve adamını gönderdi piiiiiç!! Bir 24 saat lan orospu çocuu, iflas mı edecen yani?! Neyse sakinim, gelen elemana verdik parayı, arkalarından tükürdüm paraların siktirin gidin yavşaklar dedim. Para sevmiyorum ben, kendim kazanmadığım sürece yük gibi geliyor. Harcamam da kolay kolay, halk arasında cimrilik adını verdikler şey, evet.

Şimdi de evdeyim, the Best of Youth izleyip izlememe arasındayım sadece yarısını izlesem saat 4 te pc başından kalkacam o yüzden olmaz, bu 3 saati de adam gibi kullanmalı.
Babam da yeni yılın yaklaşmasıyla işlerinin yoluna gitmesi paralelliğinde bana bir cep telefonu yollarsa eğer güzel olacak, her aradığında ; "Selam söyle Anneeaa!!  ya da "Ellerinden öpüyorum" şeklinde mesajlar iletiyorum annemle. Gülüyoruz, şimdilik problem yok, olmaması için de elimden geleni yapıyorum ama ders konusunda biraz kötüyüm. Geri kalmak korkutuyor ama şimdiye kadar ki hiçbir konuda mükemmeleşemedim. Öyle işte, çok takıyorum bazı şeyleri. Haddinden fazla.

Dünkü yazı için - TIKLA

Pazar, Aralık 04, 2011

Garden State - Film -

Andrew, evinden ayrıldığında henüz çocuktu ve hayatının geri kalan kısmını evinden çok uzakta geçirecekti. Annesinin cenazesine kadar. Geri döndüğünde  Sam ile karşılaşır. Her zaman bir "Sam" vardır zaten ama işin güzel tarafı bu iki insan anormal. Film de anormal, filmin kopma noktası çok güzeldi. Uçurum güzeldi. Köpekler güzeldi. Sam de güzeldi.
Garden State, hayatının büyük bi kısmından kendi isteği olmadan vazgeçmiş bi adamın hikayesi.
 İzlenebilir tabii ki. Tavsiye ederim , 90dk'nızı rahatlıkla ayırabileceğiniz. Dram, komedi karışık güzel bir film.

Bu da partiden hatıra - SPOILER - tabii ;

İnsan Özenirse

Bi Yunus olmak istedim ;














Bi Kaplan olmak istedim ; 















Fok olmak isteyen de vardı ;

















Sokak köpeği olmama bile izin vermediler, başıma buyruk olmamdan korktular belki ;

















Kürküne görüntüsüne değildi hayranlığım, sadece insan olmama rağmen benden daha özgür olduklarını hissettiriyorlardı ama ;

Kürküne de hayran olan varmış.











İnsanlığımdan utandım, bunun da suç olduğunu düşünüp saldıranlar olacaktı belki. "Dünya Vahşi" deyip sığınacaklardı belki de bu iki lafın arkasına.

Yok arkadaş! Benden ne insan olur bu saatten sonra ne de "özgür" olduğunu sandığım hayvan...

Münasebet-i Hikayet

Münâsebet-i Hikâyet
Bir eşek var idi zaif u nizâr
Yük elinden katî şikeste vü zâr
Gâh odunda vü gâh suda idi
Dün ü gûn kahr ile kusûda idi
Tudağı sarkmış u düşmüş enek
Yorulur arkasına konsa sinek
Arkasından alınsa palanı
Sanki it artuğıydı kalanı
Bir gün ıssı ider himâyet ana
Yâni kim gösterir inâyet ana
Aldı pâlânını vü saldı ota
Otlayurak biraz yürüdü öte
Gördü otlakta yürür öküzler
Odlu gözleri gerilü göğüsler
Har-ı meskin ider iken seyrân
Kaldı görüp sığırları hayrân
Ne yular derdi, ne gâm-ı palân
Ne yük altında hasta vü nâlân
Acebe kalur ü tekeffür eder
Kendü ahvâlini tasavvur eder
Ki birüz bunlarunla hilkâtte
Elde ayakda şekl ü suretde
Bunların başlarına taç neden
Bizde bu fakr ü ihtiyaç neden
Ol ulu katına bu miskin har
Vardı yüz sürdü dedi ey server
Bu gün otlakda gördüm öküzler
Gerüben yürür idi göğüsler
Her birisi semiz ü kuvvetlü
İçi vü taşı yağlu ve etlu
Yok mudur gökte bizüm ılduzumuz
K’olmadı yer yüzünde boynuzumuz
Böyle verdi cevabı pir eşşek
Key belâ bendine esir eşşek
Dün ü gûn arpa buğday işlerler
Anı otlayup anı dişlerler
Bizüm ulu işümüz odundur
Od uran içümüze o dundur
Döndü yüz derd ile zaif eşek
Zâr ü dilhaste vü nahif eşek
Varayın ben de buğday işleyeyin
Anda yaylayup anda kışlayayın
Gezerek gördü bir göğermiş ekin
Sanki dutardı ol ekin ile kin
Işk ile değdi girdi işlemeğe
Gâh ayaklayu gâh dilemeğe
Arpa gördü göğermiş aç eşek
Buldı can derdine ilâç eşek
Eyle yeydi gök ekini terle
Ki gören der zehi kara tarla
Başladı ırlayub çağırmağa
Anup ağır yükin ağırmağa
Çıkarur har çün enker-ül-esvât
Ekin ıssına arz olur arasât
Ağaç elinde azm-i râh etti
Tarlasını göricek bir âh etti
Daneden gördü yiri pâk olmuş
Gök ekinliği kara hâk olmuş
Yüreği sovumadı söğmeğ ile
Olımadı eşeği döğmeğ ile
Bıçağın çekdi kodu ayruğını
Kesdi kulağını vü kuyruğını
Kaçar eşşek acıyarak cânı
Dökülüp yâşı yirine kânı
Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh
Sordu hâlini kıldı derd ile âh
Bâtıl isteyu hakdan ayrıldım
Boynuz umdum kulaktan ayrıldım
- – -
100 Ünlü Türk Eseri, Cilt I, s.123-127, Hazırlayan: Tahir Alangu, Milliyet Yayınları, Birinci Baskı, Ocak 1974, İstanbul

Cumartesi, Aralık 03, 2011

3 Aralık Uluslarası Engelliler Günü


Buna ihtiyaçları yok!

http://www.deviantart.com/download/185884019/eeyore_love_by_harlequin_ink-d32o50z.png

Tek ihtiyaç biraz sevgi! 

Daha duyarlı olun görmezden gelmeyin!