Cumartesi, Aralık 17, 2011

Arkadaş


Eşek'ten selamlar,
Bugün arkadaşlarımı ziyarete gittim, aylar sonra ilk defa. Gerçek arkadaş-dost vesaire tanımını yapabildiğim 2 insan. Önceki yazılarımda bahsettiğim, evlerine ilk gidişimde dolmuşta kendimi unuttuğum, beraber metal müzik dinlediğim, eğlendiğim, sohbet ettiğim.
Bu 2 arkadaştan ayrı, 2 arkadaş daha var ki her birinin yeri ayrı aslında, uzun zaman görüşmesek de unutmayan insanlar bunlar, bu 4 kişi. Neden mi sayı ile belirtiyorum ? Ehe, bu 4 kişiden başka gerçek arkadaşım olmadı da ondan. Hala da yok onlar gibisi, cidden. Bencil değiller, hayırsız da değiller, samimiler, fazla gerçekler, hayal dünyamdan fırlamış gibiler. Eklemek istediğim bir kişi daha var, onunla beraber de bir kişi daha, geçen yıl dershanede tanıştığım, 1 yıl boyunca ya da 1 sınav sezonu boyunca yalnız bırakmayan insanlar.
Blogumu okuyan tek arkadaşım sana sesleniyorum burada aç kulaklarını iyi dinle; geçen yıl bana az vurmadın dimi? Ben de elini ısırmıştım dershane çıkışı, omzumu morarttın, sabrımı test ettin, en son beraber peynirli künefe yedik yanında çilekli - vanilyalı dondurma ile, hayatıma girmesine izin verdiğim insan, teşekkürler bütün o morluklar için!

Hoş bugün görüştüm ilk bahsettiğim arkadaşlarımla, evlerine gittim. Flaş karda film atmıştım, laptopı almak aklımın ucundan gelmemişti, 3 idiots veya Shaun of the Dead izlicektik. Olmadı, canımız sağolsun, bisküvi aldık, sohbet ettik, daha sık gitmem lazım, daha sık görmem lazım. Yalnız kaldığım her dakika bir kaç yıl geri gidiyorum, bunalıyorum, evet depresyon da cabası. Doktorumun da tavsiyesiydi, arkadaşın yok mu, dedi. Sık sık görüşemiyoruz, dedim. Tamam o zaman daha sık görüşmelisin, sevdiğin şeyleri yapmalısın, demişti. Tavsiyesine uydum.

Ah bir de bu blog olmasa, ölür müydüm? Haha! O kadar kolay değil, şaka yaptım zaten.

Hiç yorum yok: