Ben pasta börek yemeğe gidiyorum, pasta börek şakası işin anneannemi özledim ben.
Pazartesi, Mayıs 28, 2012
Pazartesilerde Değilmiş Sorun.
Ben pasta börek yemeğe gidiyorum, pasta börek şakası işin anneannemi özledim ben.
Cuma, Mayıs 25, 2012
XVMIII - bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum
American Beauty
Ricky ve Angela, sıradan insanların sıradan hayatlarına dokundular. |
Film çok güzeldi, canımı sıkıyordu bazı sahnelerinde; mesela Ricky'nin sapık gibi her şeyi kayda alması, hoş değil, buralarda olsan dayak yerdin oolllum! Neyse, Angela'ya Jane'in babası tarafından duyulan ilgi, takıntı, sapkınlık o da can sıkıcıydı ve kopuş, asker baba Ricky'i gey sanar, Ricky gey değil hacı ama uyuşturucu satıcısı. Kopuş o noktaydı sanırım. Büyük ihtimalle orasıydı çünkü çok güzel şeyler oldu, izleyin derim. Hem Mena Suvari 13 yıl önce 18-19 yaşlarındaymış ama o zamanlarda kalmış, yeni fotolarının aşağı kalır yanı yok. Kevin Spacey'i K-Pax'te izlemiştim, adam iyi oyuncu, allahı var yani. Thora Birch de Ghost World'de izlenmişti, vay anasını lan sevdiğim filmlerde oynayan iyi oyuncuları bir filmde toplamışlar, güzel de olmuş. Ben yeni izliyorum hacı. Ha bir de 89 ödül almış '99un en çok ödül alan filmiymiş veya 90'ların.
Bugüne gelecek olursam eğer, bok gibi. Dershane falan sıkıcı, hava sıcak, kafam dağınık. Ben kötü hissediyorum diye sanırım. Neyse derse yine geç kaldım ama pek bişey kaçırmadım, kimya'ydı dersimiz. Elektrokimya, piller ve diğerleri işte. Ders güzeldi, ondan sonrası İntegral! Anasınıı!!! Neyse, bu da fena sayılmaz, belirli integral korktuğumdan daha kolaymış. Son iki ders fizik olunca, dedim hacı bu adam kağıttan okucak, gidelim en iyisi, topladım sınıfı çıktık dershaneden. İyi hoş, hastaneye gidecektim gittim de. Yolda gördüğüm ilk kişiye eve gidiyorum dedim, diğerine de diplomama bakcam şeklinde yalan uydurdum. Çok saçmaydı, iki saat açıklama yapmaktan iyiydi ama. Hastaneye gittiğimde doktor yerinde yoktu, işi çıkmış. Vay amına koyyim olacak şey mi bu? Pazartesi ne poh yicem o zaman, o kalabalıkta nah girerim içeri. Ne zaman gelecek? diye sordum sekretere, öğleden sonra dedi. Bu da 2 saat demek oluyordu, 2 saat. Acaba kaç kişiye söylenmişti? Lanet ede ede yürüdüm, kafayı çekip uyumuştu sokak köpeği, otomobilin gölgesinde. Şu hayvan kadar rahat olamadım, şeklinde düşünmeme neden oldu itoluit ehe.
Eve gitmek için minibüsü bekledim, açım bir de. Biraz psikopat olduğu açık açık belli olan, eski öğretmen şimdilerde n'aptığını bilmediğim adam geldi, ağaç yaprağı yedi. Ağacın türünü bilsem, bunu neden yaptığını anlardım ama yok yani, ağaç yaprağı neden çiğnenir? Keçi bile tadına bakmaz o ağacın, neden adam öyle bir şey yaptı ki? Dengesiz! Kolu kırılmış, alçıya alınmış adam da geldi, nereye oturacağına bakındı, yok yani o kolu nereye götürürsen götür aynı hacı, bir de koltuk seçiyor allah allah yea! İş kazası olduğunu söyledi yaprak yiyen adama, allahım sen beni normallerin olduğu bir yere gönder, orda anormal ben olursam bu benim için sorun olmaz. En azından yaprak yiyen veya karetta karettayı iple boğan insanlar olmaz.
Perşembe, Mayıs 24, 2012
Melankoli Öyle Bir Şey ki Ağzınıza Edebilir
Bu kadar şey yazdım, tek bildiğim rol yaptığım. İnsanlara mutlu görünüyorum, lan bunun derdi tasası yok, hem ne derdi olacak aq, şeklinde cümlecikler, memçükler, mumuşlar. Hea bir de şu bir çelişki, neden ben dışarıda mutluyum? Neden müzik açılınca bombastik Yıldız Tilbe kıvamına geliyorum? Neden? Neden sokakta yürürken sesli halde hatta bağırarak konuşmam ya da küfür etmem umrumda olmuyor? Pisliğin teki miyim ya da umursamaz mıyım sadece? Melankolinin ebesine takla attırayım! Bağımlılık yapan maddelere yönelimim yok gerçi, bu iyi haber ama soyut hissetmeyi seviyorum, şimdilik müzikle ileride önüne geçemeyeceğim bir hale dönüşmemesi için şimdiden temelleri atmalıyım. Zayıf değilim, fiziksel olarak evet. Devam etsem akşama kadar dökülür ağzımdan.
Çarşamba, Mayıs 23, 2012
Beynimi Burnumdan Kustum
Eeah, bulasmayin. Mutsuz biri var, gerçi geçti mutsuzlugu şu huysuz ihtiyarın. Ihtiyar yazmaya çalışırken kelimeyi 'intihar' şeklinde çeviren telefona ne demeli? Dershane geriyor beni, mutsuz da ediyor, haftaya derslere girmeyi düşünmüyorum ama bunu önce anneme açıklayayım bakalım ne tepki verecek. 21. Yaş günümü kutlamayı planlıyorum, eşek kadar oldum ama yaşım kaç başım kaç daha bi.6 7 güzel yılım daha var önümde, bu yılları güzelden saymıyoruz. Of Monster and Men dinliyorum, miss gibi geldi. Birkaç tavsiyem olacak müzik olarak ılerleyen zamanlarda eski yazılarım geldi aklıma, geçen yıl daha mutluymusum ben, her geçen sene ağzıma daha çok siciyor, belki.bununla basedebilecek arkadaşlarım vardı yanımda, iyi insanlar... Onlar sayesinde de olabilir değil mi? Iste bu, ben de öyle düşünüyordum sevgili Ronnie, elinde kola ve cipslerle içeri dalan kardeş sevilir ama peynirli olmasaydi keşke. Ronnie diyordum dimi, Ronnie telefonumun adı. Delirmedim, bi isim seçmem gerekiyordu çok da oönemliymiş gibi, ben de Metallicanın Ronnie'si olsun dedim, böylece bi cansız maddeye daha can vermiş oldum, güzel güzel benimsiyorum, sahipleniyorum. Internet bağımlılığını çözmek gerek yarın bir iki ders ekip doktorla görüşmem gerek, yoo hani bunu kursla gitarla çözmeye çalıştım da ne oldu, gitar calamadim, mizika aldım yine calamadim, müzik bana göre değil sadece dinleyiciyim, öyle kalmam lazım. Video çekip kesip montajlayip vimeoya atabilirim. Oradakiler çok.başarılı ezilirim gibi geliyor ama denemeden bilemeyiz umarım bu.da hayal edilip batirilan hatta ağzına sicilan projelerden biri olmaz. Klavyeyi rahat kullanıyorum artık, nerdeyse bilgisayardaki kadar rahat yazıyorum. Diyete başlasam mutlu olur muyum, diye düşünüyordum, gotumden asit dieti uydurdum, şaka değil gerçek. Üç gün sürdü, sıkıldım. Facebookta arkadaşıma saçma sapan tripler atmam hoş değildi, trip yazınca yanlış anlaşılmasın. Bildiğin böyle huysuz bıkkın yorumlar falan. Gereksizdi ama aciklamami yaptım. Bir ay sonra namaz kılmayı yeniden öğrenmeye caliscam, zor azizim ezberlemek onca seyi. Manevi huzuru bulmam lazım anlayabiliyor muyum? Hristiyan olmasam da.her pazar ayinlere katılmam iyi.gelecekse.bu salak duruma, gidip açarım ellerimi rabbim ben geldim, kiliseye bi ugrayayim dedim, iyi yaptım dimi? Şeklinde bi dialog, dalga geçiyormuş gıcır gorundum ama gecmiyorum, yerimde olsan ateist olurdun Ronnie. Yok hani bi Kurt Cobain kadar kötü hissetmiyorum, onun son günleri çok zordu. Allah rahmet eylesin. Ronnie Ronnie güzel Ronnie beyaz Ronnie bu kadar kustuktan sonra etrafı kim temizleyecek? Keşke kedilere arkadaşlık yapacak yavru.domuzlar alsaydık, kusmugu temizlerlerdi değil mi?
Salı, Mayıs 22, 2012
Güzel Günlerimiz Olsun ama Daha Güzel
Dün çektiğim o kedi videolarından sonra blogu baştan sona kedi videolarıyla doldurmaktan korktum. Hani samanlıktaki yerinde duruyordu ama diğer 4 afacan, durmuyordu keretalar! Akşama kadar sürdü bu mutluluk, yemek de patladı, sonra sakindik.
Öyle bir özgüven var ki şu an, hani Everest'e çıkıyoruz ağbi gelcen mi? deseler, koşa koşa giderim. Nerden geldi bu? Bu ara o kadar sık bi durum ki, götümü kurtardım oğlum, siz kendi derdinize yanınlardayım.
Mesela bugün;
Dershaneye götürdüm telefonu, içinde hat falan da yok hani, sırf müzik çalsın falan. Kulaklığı takınca soyutlandığımı keşfetmiştim ama bunun bu kadar eğlenceli olduğunu düşünmemiştim, tabii sokakta tek kulaklıkla takılıyorum o ayrı mesele, hala korkuyorum. Neyse, arkadaş kurcalamak istedi, verdim telefonu. Sevindi falan, kızın babası milyoner, bakma öyle ciddiyim. Birkaç fotoğraf çekindi, videoları gördü falan. Bu durum hoşuma gitmese de, kişinin blog okuduğunu sanmam ya da özellikle o videoları arayacağını. Neyse arkadaşlar gitti, kulaklıkları taktım. Uçurdum kendimi, nereye gittiğimi bilmiyorum falan ama iyiydim öyle. Arkadaşlar geldi, kulaklıklar kulağımda, çıkardım dinledim onları. Moral bozucu hikayeler, özgüven patlamasıyla içlerini daha da kararttım sanırım "dötümü sıyırdım ben, bir parçası sizde kalmış olabilir" şeklinde. Taktım geriye kulaklıkları, o an film sahnesi gibiydi, hiçbir şey ama hiçbir şey duymuyordum, ağır çekim çekiliyordu o an, dudaklarını izledim, ne konuştuklarını anlamaya çalıştım, daldım. O anki soyutluğu hiçbir şeye değişmem, yalnız kaldığım zamanlarda ise durum biraz farklı tabii.
Ben dövme yaptırmak istiyorum ama bizimkiler karşı, evdekiler sağlıklı olmadığını, dışarıdaki aile ise bunun bizim aile yapımıza aykırı olduğunu düşünüyorlar. Ha dışarıdaki aile saçın ve sakalın uzamasını da prensib dışı algılıyor, yoo yani Dance me to the end of love dinleyen biri olarak bunların hiçbirini umursamadığımı söylemek isterim ve bileğime de o dövmeyi yaptırcam. Ha, dersiniz ki ; "olum kazan işte üniversiteyi o anda da n'aparsan yap?" diye. Haklısın, öyle yapcam zaten.
Bu yazıyı daha fazla uzatmanın anlamı yok, müzik güzel, hayat idare eder -dershane varken-, bir de tavsiye üzerine okucam sanırım, sen büyük şehirde okumalısın başka yerde nasıl yapcan? falan diyen var. Başka adamlarla başka şehirlerde... diyor feylesof emre. emre desin biz keyfimize bakalım, evde kimse yok atsam mı bir yudum? Dün annem söz verdi, yeni bir şişe açıp kutlama yapacağız, ben kederden içmeyi planlamıyorum, mutlu mutlu içcez, kadehlerimizi tokuşturcaz! ŞEREFE ve DAHA GÜZEL GÜNLERE!
Did You Ever Wonder gelsin http://youtu.be/fGSjtQzUUaQ
Pazartesi, Mayıs 21, 2012
Stresten Eser Kalmadı -foto moto-
Birkaç adet fotoğrafla da kapanış yapalım ;
Rügar Türbinleri, doğru yazılmamış olabilir. Manzarranın ağzına ederler, aşağıdaki dev çelik direk de bunların eseri |
Brave New World'deki Eddy'e benziyor ; link |
Sanayi. |
Türbe! :) |
Tırmanmışız, köy aşağısı işte. Karşıki dağlar jenderme falan. |
Pazar, Mayıs 20, 2012
Temizlenecekler Listesi
Dün atıştık anamla, "lan oluum sen kazanmayacak mısın? sabah akşam tık-tık diye bu bilgisayarda" yok bi de klavye sesi o tık-tık dediğimiz. Kazanmazsam kazanmam dedim, bırak ya! Sen öyle diyince daha bi stres oluyorum, daha bi çalışmamaya başlıyorum, yapma gözünü sevdiğim diyip tatlıya bağladım. Sen bilirsin, bir daha söylemem ama sonra üzülen sen olacaksın dedi. Anne, üzülen ben olacağım biliyorum ama benden kat ve kat üzüleceğini biliyorum ve bu beni mahvedecek, bunun olmasına izin vermeyeceğimi de biliyorsun, öpüyorum ellerini.
Bugün "trekking" yaptılar yengemle, tam çılgın bizimkiler. Beni de alın desem de geçen sene yalvarmama yakarmama rağmen "sen çıkamazsam oğlum o tepeleri..." kadın hani 30 yaşlarında değil, 40 yakın bir yerde ama bir 40 değil 39 diyelim bir de hipertansiyon, kolesterol derken bana nispet olsun diye mi çıkıp geziyorlar? annemin 4X'li yaşlara girmesini istemiyorum kendimin 2X'lere girmeme dayanamadığım gibi. Neyse, bizimkiler gittiler, zaten operasyon başlatılmış, asker her taşın altına bakıyor. Bizimkilerde kekik merakı, yok hacı bu ikisini terörist sanıp tadatadatdada şeklinde hatta fiyyyyuuuu baaAAAM! şeklinde de vurulabilirler. Cağnım ülkemde dağa çıkan herkes terörist, geçen yılki çoban olayını unutmadım. Neyse, benim içimde bir korku tabii, gidip de dönmezse eğer kekik toplamaya giderken asker tarafından vuruldular, şeklinde bi manşet geldi gözümün önüne, şeytana lanet okudum attım kafamdan o düşünceyi, lan kaybetme korkusu kötü. Baba-Anne bir de Anneanne için geçerli bu, anneanne can keşke daha çok zaman geçirebilsek eski günlerdeki gibi, ama olmuyor lanet olsun!
An itibariye Bayern-Chelsea 111. dk 1-1 vuhvuh 1'ler havada uçuşuyor, güzel.
Ağzına sıçtığımın dünyasında orospu çocuğu çok, mesela bir adam var, orospuçocuğu bildiğin ama annem dedi ki annesi çok hanımefendiymiş o zaman sadece orospu diyelim bu adama, hatta puşt, pezevenk ve dümbük diyelim ; "temizlenecekler listemde" bu adam, bu liste öyle bir liste ki dedemin eskiden yattığı kadınlardan tut, tavuğumuzu yiyen sansara kadar uzuuun bi liste. İşin kötüsü bunun gerçekleşemeyecek olması, kafamda temizlemiş olmamsa, beynimin orta yerinde bir lezyon belirmesine sebebiyet verebilir.
Yarın 12'de yine arkadaşlarımla buluşacam, bakalım bu kez kardeş de gelecek inşalla sıkılmaz. Temiz hayata sokayım, nargile içemiyorum. Sevemiyorum öyle şeyleri, anlık zevkler, geçici mutluluklar bana göre değil, çok yapmacık.
Cuma, Mayıs 18, 2012
Kaçın Fetih Var! -Şarkı Yüzünden-
Bilgisayarı kurcalarken şarkı buldum, kendim indirmediğim, biriktirmediğim bir şeydi hatta, nasıl gözümden kaçmış, nasıl gelmiş oraya hala bulamadım. Tek bildiğim fethedildim, kulaklarım bayram etti, zihnimin boş sokakları aydınlandı, ne biliyim, dar sokaklardaki ağır abiler bile içlendi bu şarkı yüzünden. Grup çok hoş gerçekten, şimdilik 2 parçayı iyice dinledim de diğerleri için sabırsızlanıyorum.
Pazartesi, Mayıs 14, 2012
Yorum Meselesi
Millet, yorum kısmı kapalı çünkü birden fazla sebebim var ve hepsi birbirinden saçma görünebilir.
Kapalı çünkü, bu aralar takıntılıyım, dağınığım, alınganım. Yorum kısmında söylenecek herhangi bir söz hayatımı bi şekilde rayından çıkarabilir, o duruma geldim.
Kapalı çünkü, çok online oluyorum, hep bakıyorum kim ne yazmış diye. Anlayacağınız blogu bile takıntı haline getirmişim, takıntı değil ya da başka bi isim bulalım biz buna.
Kapalı çünkü, illa yorum kısmından ulaşılmasın, alt taraftaki kutuyu kaçınız gördü? Twitter hesabı olup da eklemeyen blogcular, takip edince ölmüyorsunuz biliyorsunuz bunu dimi? Ben elimden geldiğince takip ettim hocu sıra sizde, nispet yapıyım, nazım geçsin azıcık.
Kapalı çünkü, kapatmak istedim sadece, bu kadar abartmış olmam yüzünden, bu kadar umursadığım için kapadım. Yorum kısmını kapamak, yapılan yoruma cevap vermemekten daha şerefli. HBBA'ya zamanında kızmıştım, açıklama yapmıştı, hiç gerek yoktu aslında. İşte bu yüzden sevgili blogcu, bunaldım, sıkıldım, kendimden bile bıkmış haldeyim, bu yüzden bi de, iletişim kurmama isteğim yoğun belki de.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bi yazı yazacaktım da keyif kalmadı ; telefon aldım, blog uygulamasını bulamadım. Telefon genel anlamda hoş şık güzel. Dün arkadaşlarla buluştuk falan onu da ayrı yazacam, iyi oldu çocukları görmem, moralim düzeldi biraz. Doktor meselesini de çözemedim henüz, yarın inşallah erteleye erteleye kendi kendimi fik fik...
Pazar, Mayıs 13, 2012
Anne?
Not : Kolaya kaçıp bir videoyla kurtardım günü? gibi görünebilir ama yazmaya kalkışsam günlerimi aylarımı alır, tek bir cümleyle anlatamıyorum kendisini.