Pazartesi, Aralık 05, 2011

Pazartesi -sendrom yok!

Selam millet, sürekli bu şekilde giriş yapmakta bıktım ama bugünlük idare edin.

Bugün sınav günüydü 15 aydır blog yazıyormuşum, 15. ayımız kutlu olsun. 15 aydır sıkılmadan takipte olanlar, sağolun cidden.
Sınavdan bahsediyim sıkılın biraz ; ipne rehberlikçi içeri girer ve nutuk çeker. Ne nutuğu bildiğin savaş öncesi konuşma gibiydi! Vay eşşoğlu, arkasından bu kadar küfretsem de suratına doğru söyleyemem sanırım. Sınıfta bir kaç kez arkasından sövdüm. Fesat'a kafası işleyenler yetiştirmiştir belki. Bu arada soğuk surat işe yarıyor. Güzel sevdim yeni suratımı.
Nutuktan bahsediyim sonra sınava geçelim ;
Nutuk atmaya başladı - Sınavdan 10 dk önce burda olacaksınız -Haklı!
-Sınav süresince dışarı çıkmak yok! -Az haklı!
-Şimdi dışarı çıkmak isteyen varsa, herkes koyun gibi birbirine bakıyor, "ben kantine gidiyorum" dedim.
Peçete aldım, burnum akıyordu. Ne zaman bloga bişeyler yazsam ya ishalim ya burnum akıyor. Allahım neydi günahım! Bu arada allahla konuşuyorum, dertleşiyormuşum gibi oluyor umarım işe yarar.

Sınav :
Türkçe güzeldi, allah var bak süper yani öyle böyle değil. 35'ten yukarı yapabilir miyim? Bilmiyorum, emin değilim.
Matematik, allah belanı versin başka bişey demiyorum.
Fen genel, Fizik - Yorum yapamıyorum, zor değildi ama sorular kolay görünmesine rağmen uğraştırıyor. Tren sorusunu yapamadım rezilli mesela ama hoca da göstermedi la, ya da gösterdi ama... Neyse sonuç olarak...
Kimya, Nays nays diyorum ama ygs'de organik? ne alaka ? HA ?! Puşt oğlu puştlar?!
Biyoloji, girdiğim en zor değil ama garipti yine.
Sosyal'e bilerek zaman ayırmadım.
Sonuç olarak en az katılımın olduğu en dandik sınavdı. Ey günler!

Sınav bitti, ilk olarak atkı-bere ve iki penye almaya gittim. Aldım da ama yaz amcacığım kenara hesabı, borç borç batcaz sevgili blogcu! Sorun değil yine de, parayla saadet olmaz diyen hatunun ağzını öpeyim!
Aldığım bere güzeldi, tam istediğim gibi değil ama kulaklı bere denilen türden, desenli değil. Böyle lacivert renk. Bi de kulak kısmı hoşuma gitmedi ama ısıtsın yeter. Penyeler de güzel sanırım. Ben beğendim. Zaten zayıf olduğum için. Oturdu üzerime. Hoş. Burdan çıktıktan sonra ;
Tv'nin usb girişi var ben de sabahları müzik bass bass yapıyım diye, kart okuyucu aldım. Ama ne alaka şimdi? Kart okuyucuyu tanıyabilecek mi? Az Sonraaa...!!!
Burdan da borç ödemeye gittim, cebimde bir miktar para ağırlık yapıyordu. Para köpekliktir! Başka bir şey değil. İlk defa ara sokakları tek başımayken kullanıyorum. Gündüz zaten ama haftanın en kalabalık günü.
İş yeri sahibi koltuğunu terk etmiş, hatun elemana bırakmış dükkanı. İyi dedim ben de yarın öderim.
Eve adamını gönderdi piiiiiç!! Bir 24 saat lan orospu çocuu, iflas mı edecen yani?! Neyse sakinim, gelen elemana verdik parayı, arkalarından tükürdüm paraların siktirin gidin yavşaklar dedim. Para sevmiyorum ben, kendim kazanmadığım sürece yük gibi geliyor. Harcamam da kolay kolay, halk arasında cimrilik adını verdikler şey, evet.

Şimdi de evdeyim, the Best of Youth izleyip izlememe arasındayım sadece yarısını izlesem saat 4 te pc başından kalkacam o yüzden olmaz, bu 3 saati de adam gibi kullanmalı.
Babam da yeni yılın yaklaşmasıyla işlerinin yoluna gitmesi paralelliğinde bana bir cep telefonu yollarsa eğer güzel olacak, her aradığında ; "Selam söyle Anneeaa!!  ya da "Ellerinden öpüyorum" şeklinde mesajlar iletiyorum annemle. Gülüyoruz, şimdilik problem yok, olmaması için de elimden geleni yapıyorum ama ders konusunda biraz kötüyüm. Geri kalmak korkutuyor ama şimdiye kadar ki hiçbir konuda mükemmeleşemedim. Öyle işte, çok takıyorum bazı şeyleri. Haddinden fazla.

Dünkü yazı için - TIKLA

Pazar, Aralık 04, 2011

Garden State - Film -

Andrew, evinden ayrıldığında henüz çocuktu ve hayatının geri kalan kısmını evinden çok uzakta geçirecekti. Annesinin cenazesine kadar. Geri döndüğünde  Sam ile karşılaşır. Her zaman bir "Sam" vardır zaten ama işin güzel tarafı bu iki insan anormal. Film de anormal, filmin kopma noktası çok güzeldi. Uçurum güzeldi. Köpekler güzeldi. Sam de güzeldi.
Garden State, hayatının büyük bi kısmından kendi isteği olmadan vazgeçmiş bi adamın hikayesi.
 İzlenebilir tabii ki. Tavsiye ederim , 90dk'nızı rahatlıkla ayırabileceğiniz. Dram, komedi karışık güzel bir film.

Bu da partiden hatıra - SPOILER - tabii ;

İnsan Özenirse

Bi Yunus olmak istedim ;














Bi Kaplan olmak istedim ; 















Fok olmak isteyen de vardı ;

















Sokak köpeği olmama bile izin vermediler, başıma buyruk olmamdan korktular belki ;

















Kürküne görüntüsüne değildi hayranlığım, sadece insan olmama rağmen benden daha özgür olduklarını hissettiriyorlardı ama ;

Kürküne de hayran olan varmış.











İnsanlığımdan utandım, bunun da suç olduğunu düşünüp saldıranlar olacaktı belki. "Dünya Vahşi" deyip sığınacaklardı belki de bu iki lafın arkasına.

Yok arkadaş! Benden ne insan olur bu saatten sonra ne de "özgür" olduğunu sandığım hayvan...

Münasebet-i Hikayet

Münâsebet-i Hikâyet
Bir eşek var idi zaif u nizâr
Yük elinden katî şikeste vü zâr
Gâh odunda vü gâh suda idi
Dün ü gûn kahr ile kusûda idi
Tudağı sarkmış u düşmüş enek
Yorulur arkasına konsa sinek
Arkasından alınsa palanı
Sanki it artuğıydı kalanı
Bir gün ıssı ider himâyet ana
Yâni kim gösterir inâyet ana
Aldı pâlânını vü saldı ota
Otlayurak biraz yürüdü öte
Gördü otlakta yürür öküzler
Odlu gözleri gerilü göğüsler
Har-ı meskin ider iken seyrân
Kaldı görüp sığırları hayrân
Ne yular derdi, ne gâm-ı palân
Ne yük altında hasta vü nâlân
Acebe kalur ü tekeffür eder
Kendü ahvâlini tasavvur eder
Ki birüz bunlarunla hilkâtte
Elde ayakda şekl ü suretde
Bunların başlarına taç neden
Bizde bu fakr ü ihtiyaç neden
Ol ulu katına bu miskin har
Vardı yüz sürdü dedi ey server
Bu gün otlakda gördüm öküzler
Gerüben yürür idi göğüsler
Her birisi semiz ü kuvvetlü
İçi vü taşı yağlu ve etlu
Yok mudur gökte bizüm ılduzumuz
K’olmadı yer yüzünde boynuzumuz
Böyle verdi cevabı pir eşşek
Key belâ bendine esir eşşek
Dün ü gûn arpa buğday işlerler
Anı otlayup anı dişlerler
Bizüm ulu işümüz odundur
Od uran içümüze o dundur
Döndü yüz derd ile zaif eşek
Zâr ü dilhaste vü nahif eşek
Varayın ben de buğday işleyeyin
Anda yaylayup anda kışlayayın
Gezerek gördü bir göğermiş ekin
Sanki dutardı ol ekin ile kin
Işk ile değdi girdi işlemeğe
Gâh ayaklayu gâh dilemeğe
Arpa gördü göğermiş aç eşek
Buldı can derdine ilâç eşek
Eyle yeydi gök ekini terle
Ki gören der zehi kara tarla
Başladı ırlayub çağırmağa
Anup ağır yükin ağırmağa
Çıkarur har çün enker-ül-esvât
Ekin ıssına arz olur arasât
Ağaç elinde azm-i râh etti
Tarlasını göricek bir âh etti
Daneden gördü yiri pâk olmuş
Gök ekinliği kara hâk olmuş
Yüreği sovumadı söğmeğ ile
Olımadı eşeği döğmeğ ile
Bıçağın çekdi kodu ayruğını
Kesdi kulağını vü kuyruğını
Kaçar eşşek acıyarak cânı
Dökülüp yâşı yirine kânı
Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh
Sordu hâlini kıldı derd ile âh
Bâtıl isteyu hakdan ayrıldım
Boynuz umdum kulaktan ayrıldım
- – -
100 Ünlü Türk Eseri, Cilt I, s.123-127, Hazırlayan: Tahir Alangu, Milliyet Yayınları, Birinci Baskı, Ocak 1974, İstanbul

Cumartesi, Aralık 03, 2011

3 Aralık Uluslarası Engelliler Günü


Buna ihtiyaçları yok!

http://www.deviantart.com/download/185884019/eeyore_love_by_harlequin_ink-d32o50z.png

Tek ihtiyaç biraz sevgi! 

Daha duyarlı olun görmezden gelmeyin! 

Cuma, Aralık 02, 2011

Oha Bu Suratın Hali Ne Lan!!!

Bugün güzel uyandım, hatta cimriliğimi kanıtladım. Cimriymişim lan ben, anlatıyorum ;
Sabah uyandım, anam bizim hayvanları yemlemeğe gitti. İlk defa değil ama uzun bi süre sonra ilk defa kendi kahvaltımı kendim kurdum. Öyle ama nasıl kurdum, dolabı açtım reçel ve bal vardı, bol şekerli bi kahvaltı, ketıl?a su koydum. Çayı içine koymadım tabii ama anam çayı içinde demliyordu, neyse sorun değil. Ben şöyle yaptım ;
Su doldurdum ketılı, bardak aldım bi dene. Sonra bi kaşık çay bardağın içine, sıcak suyun ziyan olmaması için sadece içebileceğim kadarını demledim suyun, yani çayı bardakta demledim. Anam geldi, "oluuum sen mi kurdun kahvaltını! -şaşkın çok" evet anne, dedim ama zeytini çıkaramadım kavanozdan o yüzden, zeytin yok sofrada, dedim. Hemen zeytin de ekledik kahvaltıya, güzel de oldu.

Dershaneye giderken, bebeleri toplayan servisten hayır yok ama bu benim salaklığım ;
Servisi bekledim, bekle bekle gelmiyor. Dolmuş servisten önce geldi ama merkezde karşılaştık.

Dershaneye yetiştim ve poker face'ten hallice bi surat. Böyle ifadesiz sanıyordum ben ama değilmiş. Bildiğin taşa döndü lan suratım. Kızgın bi ifadeymiş o. Etraftan aldığım tepkiler ;
Sınıfın kevaşesi - Neyin var ?
Sınıfın psikopatı - Neye kızgınsın ?
Sınıfın malı - Hıeaa sınfını değiştirmediler o yüzden kızgın bu! - yok ebenin a.. piç!
Sınıfın iyilikseveri - Umut neyin var, hayırdır sorun ne? şeklinde. Ton farkı var diğer sorulardan.
Sınıftaki komşu kızı - Boşver takma hiçbir şeyi amaaan! şeklinde, la yavruu takmasam zaten burda olmam değil mi?
İpne Fizikçi - Hayırdır konuşma yasağı mı getirdiniz, ne olmuş Umut'a böyle? -Hocam eben olmuş! Daha geçen hafta dalga geçiyordun böyle gülüp eğleniyorduk diye! ibn' 7arom!

Dershaneden sonra, yani derslerden sonra etüte gittim. Biyoloji hocam -tatlı kadın- sevilesi, bağra basılası! Sorularımı götürdüm. Benimle alay ediyor sürekli, euhee.
Hocam ben fotosentez bilmiyorum?!
Umut! Peki solunum'u bitirdin mi? Sana soru sorsam cevap verebilir misin? Diye sordu.
Gülmekten öldüm, kızardım lan ilk defa. -yok aşık olmadım lan, ergeniz ama o kadar ölmedik- utancımdan öldüm, bana dedi ki : "Sen sayısalcısın ve biyolojide bayağı eksiğin var, hııımm hımm" yaptı. Utanırım lan tabii! Piii suratıma tükürmedi ama KPDS kitabını kafama çakacaktı, kıyamadı. Melek lan!

Çözdürdüm soruları. Sınav vardı, Piç Rehberlikçi'nin depodan ayırttığı -yani geçen yıl çözdüğüm- deneme sınavlarını bu yıl tekrar çözdürüyor. Hani geçen yılla aradaki farkı görebilmek adına girecektim ama hastaneye de gitmem gerekiyordu. İlaçlarım bir haftadır duruyor. Böyle de malım, evet. Kafamın ebesine dalıyım lan! Sen git üşen bişey yap, gerçi hastaneye gitmek işkence!
Gittim neyse, nerde kalmıştık. Hastaneye gittim, acilde ilaç yazdırırken arkamdan bi ses ;
"Oğlum napıyorsun burda?"
Annem?!
"Anne ilaç işte, hani dermatolojiden falan."
"Hayırdır siz napıyorsunuz burda?" dedim.
"Kardeşini getirdim çok kötü öksürüyor" dedi. Tamam ben buralardayım dedim.
Psikologun kapısından çıkarken gördü. Doktorun o mu? dedi. Hayır, dedim. Doktorum diğeri ama oraya da gidiyorum. Hıı, yaptı. Sustu. Hastaneden çıktık, çıkarken kafasında Psikolog, sen ne konuşuyorsun dr'la dedi.
Ya ne konuşacam, seninle kavga ediyoruz ya onları anlatıyorum dedim
Yani beni şikayet mi ediyorsun? Alacağın olsun, tavır yapıyor bi de allaaah!
Ben de dalgasına : "Hocam anam aslında iyi biridir ama çok kavga ediyoruz" dedim.
Hani bi de "iyidir" kısmına takıldı annem. Allah YA! :D

Eczane vesaire, bugün de bitti millet! Bitmedi daha yemek var, lahana sarması yapmış anam! Ölürüm! ! ! Gaz falan yapar fazla yersen ama yok güzel güzel!

Perşembe, Aralık 01, 2011

Üç Yazı Birden!!! Feci Oldu! Güzel Oldu!

Selam millet!
Dün Olanlar
Anam, amcam, yengem, hep beraber alışveriş için beni çağırdılar. Neyse ben anamla küsmüştüm -he çok çok büyük yetenek. Sonra aradım işte beni terzi olan amcamın dükkanında beklediler. Dershaneden çıkmadan telefonum olmadığı için arkadaşımdan rica ettim verdi sağolsun. Dersi bitirmişti hoca izin de aldım, sınıfın içinde aradım anamı. Ödemeli atıp telefonu kulağıma götürdüm- Evet Ben Yaptım!!! Bildiğin şok ifadesi arkadaşın suratında. Ben gülme krizi. N'oluyor dedi hoca. "Hocam yıllar oldu telefon kullanmayalı, ödemeli atıp çalmasını bekledim telefonun" dedim. Hoca da şok! Azına ediyim nasıl bi mantıktır bu? Kriz geçirdim resmen bi 10 dk erken de çıktık iyi de oldu. 
Ama bundan önce anam dershaneye gelmişti rehberlikçi ipnesiyle konuşuyordu ;
İçeriden çıktıktan sonra ne oldu ? Ne dedi ? şeklinde sordum. 
"Umut o sınıfta ezilir" demiş. Lan orospu çocuğu o sınıfta benimle aynı başarıda bi kız var o ezilmiyorsa benim nerem ezilecek ipne olu ipne! Yavşak ! Piç ! 
Ben ona göstercem bakalım ezilmek nasıl oluyor dedim anama. Yarın hesaplaşma günü.
Buldum bizimkileri, Tv almaya gidiyoruz dediler. Fiyat araştırması yapmıştım önceden. Gittik bizim 20 yıllık emektar yandıktan sonra, A4 Kağıdı boyutlarından hallice bi tv ile idare ediyorduk. Sorun değildi bu da. Gittik bi mağaza mı ne, adı her neyse. İçeri girdim direkt tvlerin yanına gittim. Aanneeeaa, lcd alalım led'ler pahalı dedim. Zaten CRT kalmamış piyasada. Ah şu kapitalistlerin gözü kör olsun, mınına koyyum lan kapitalizm! Neyse alalım dedik. Küçük olan 32" led 1600 ?! Oha dedim olmaz olmaz, biz en iyisi lcd'leri soralım dedim. Sorduk fiyatları, çıktık ordan.  Komşumuzun elektronik eşya mağazasına gittik. Orda yaklaşık 1 saat geçirdikten sonra karar aldık ve tv'ye kavuştuk! Evet! Bizim de artık normal bi tv'miz var. Böyle Full Hd'li falan olmasa da tv işte, lcd falan. Hoş şık. Eve gittik anama baktım konuşuyoruz biz böyle, küslük gitmiş. 
Not : Annemin zayıf noktası, yeni bi şey aldıysa ve onu çok almak istiyorsa alır ve mutlu olur.
Bunu kullanarak barıştık, elini burnumun dibinde gördüm. Affet anam! dememi ve elini öpmemi istedi. Affet anam'ı arapça söylememi istedi. Söyledim. El öpme kısmında ise biraz sorun vardı, otoritesinin sarsılmaz olduğunu kanıtlamak için elini öptürür genelde ve bana şu anlamda geliyor "bak ben seni affediyorum ama sen benim elimi öpmek zorundasın affedebilmem için, benim senin üzerinde sarsılmaz ve yıkılmaz otoriteme boyun eeeY!" niahaha şeklinde bi gülüş de attı elini öptürdükten sonra. Öptüm evet, anam lan sonuçta öpmeyip napcam? Bu arada oklar bütün bu olayların sebebi olan kardeşime çevrildi ve kardeşin itirafı ;

"Ben bu olayın sonunda suçlu olacağımı biliyordum ama tadını çıkarıyım devam ettiriyim bu olayı. Zaten ben üvey muamelesi görüyorum bu evde."  

Çocuğa bak, tam dayaklık! Neyse bu sorunu da hallettik oh beiieaa! Yeni yılda da "ödemeli atıp kulağıma dayıcağım bi telefonum olacak" küs olduğumuz sürece almam mümkün değildi. 

Bugün Olanlar

Bugün de kendime servis buldum. Boş boş dolmuş beklemicem artık, bebe dolu servis ama aynı dershanede olduğum ama tanımadığım bi kız var. İsmi Seren falan, hoş, böyle dolgun yanaklı ama bana olmaz. Neden olmaz, neden mi? Benim sevdiğim şeyleri seveceğini sanmıyorum. Beraber zaman geçirmemiz imkansız. Kızın sevgilisi var mı? Sormadım. Genelde sormam, benden hoşlanıyorsa hissederim ben! 
Normal bi dershane günü daha Trigonometride bayağı ilerledik bitmek üzere konu, çözebiliyorum da sanırım. Zor soruları çözebiliyorum ama ama ama ! Kolay olanların ebesinin gözleri çok güzel. 
Kimya, of allah of allah sen büyüksün! Zor değil ama neden bu Kimya'yı zorlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar anlamıyorum. Ağızlarına ediyim. 
Biyoloji, güldüm yine ama son ders azarlandık yine her zamanki gibi. Adama soru götürmüyoruz. Haklı abi. Götürmedik ama sor neden? Biyoloji çalışıyordum ama sevmiyorum lan solunum'u fotosentezi hadi foto iyi de kemo ne lan hadi kemo iyi de krebsiydi, asetilcoa sıydı. ı ıh olmayor. 
Bu arada bugün kimya dersinde hoca Ra elementin radyasyon yaydığını ve radyoterapide kullanıldığını anlattı. Kanserden bahsederken, güldüm. Bir zamanlar atlattığımı bilenler -hoca bilmiyor- acıklı baktılar lan :D daha çok güldüm. Hoca da allah kimseye vermesin falan dedi, Amiiin Amiiin dedim yüksek sesle. Hoş etkilenmiyorum, etkilenemiyorum duygularımı aldırdım. Yeni bi arkadaşla da tanıştım netten tam bi otomobil manyağı. Severim böyle insanları. Bi şeye ilgi duymak güzel, ot gibi yaşamayın lan!!! 

Bu kadar yeter mi yetmeeez!!! 
Sınıftaki Haylazlıklarım

Psikopat sınıf arkadaşım mandalinası benimle paylaştı sıramın üzerine koydum, bütün mandalina soyulmamış. Sonra komşu kızı : "Umuuoooottt, bana versene o mandalin'i"
Ben : "Veriyim ha?! Veriyorum dur" dedim. Ve mandalinayı havaya kaldırdım -atacağımı sandı. ehehe. Sonra mandalinaya hapşurdum. Tabii kız göçtü, son gördüğümde kusmaya gidiyordu. Tükürdü bişeyler yaptı ama kusamadı. 
Komşu kızı'na tekrar bi takılıyım dedim, benim yapışkanlı not kağıtlarımı yürütmüştü. Abisinin ona aldığı dosyaya çarptım, elime hapşuruyordum peçetem yoktu. Tuttum dosyayı "a vay anasını lan çok güzel diyip haşır neşir oldum dosyayla". Kız göçtü yine. 
Sonra da sümüğüm akıyordu ama bende yine silecek bişey yoktu. Peçete istedim kimse vermedi ama sınıfın %80 kız ve peçetelerinin olmama ihtimaline tükürdüm. Vermediler. Ben de hapşurunca elimi yüzümü yıkamak için çıkıyordum dersten. Her içeri girdiğimde, lan sümük oldu her tarafım falan yapıyordum kızlar göçüyordu. 
Biyoloji dersinde de beni şikayet ettiler ; 
Hocam Umut çok iğrenç şeyler yapıyor, şeklinde. 
Ben de : Hocam madem hemşire olmak isteyen çoğunluk var ben de onları hemşire olmaları için hazırlıyorum. Hoca benim tarafımda. "Bırak ya ne kadar yardım etsen gene hakketmezler" dedi güldük.

Haylaz mıyım - biraz. 
Tembel miyim - biraz. 
Sorumsuz muyum - biraz.
Bencil miyim - biraz.

Bunların olmaması mı gerekir?! Tabii ki hayır! Ben de bi şekilde dengelemeye çalışıyorum, öyle. Denge demiyelim de tadı tuzu biberi bunlar. 

Salı, Kasım 29, 2011

Ulan Rehberlikçi!!! -Küfürlü-

Rehberlikçinin yaptıkları saymakla bitmezken bu kez yenisi eklendi. Tamam dövmedim ama bakın ne oldu ;

Bugün adamın yanına gidip "hocam n'aptınız, hayırdır? o iş halloldu mu? " şeklinde hesap sordum. Adam baktı, halletmedik daha Umut dur sabreeet, bi de uzatır öyle, ama bugün konuşcam ben sınıfla oldu mu? dedi. Tamam hocam dedim.
Baktım adam 4. ders Türkçe dersinin tamamını sınıfa ayırdı.
Sevgili arkadaşlar, duyduğuma göre-benden duydu-  sınıfınız çok gürültülü ve dersleri takmayan bi ortam oluşturmuş durumda. Herkes hep bi ağızdan : "kim hocam o kim şikayet etmiş?!" şeklinde bağırmaya başladı. Susun lan! Yeter, ben şikayet ettim. dedim. Sustular.
Hoca da dönüp bireysel bi şikayet değil genel anlamda sınıfınızdan bi sürü şikayet alıyorum etraftan. Falan dedi.
Eeehh uzar bu konuşma dedim ve uzadı.
Yok derslere yeterince çalışıyor musunuz?
Yok tekrar yapıyor musunuz?
Lan hocam bi kere böyle bi sınıfla değil ders afedersin ama ebenin mumuşları yani. Neyse sorun değil, ben sorun etmem genelde ama bakın ne oldu;
Sınıfın kaltağı kalktı, hoca çıktıktan sonra, bana dönüp-yüzünü döndü- bağırmaya başladı :"Umut BEEEyyy Sen S. ile konuşurken biz bişey dedik mi? Sen Cuma günü gürültü yaparken bişey dedik mi? Ben de kalkıp : Lan en azından derse katıldım ve sorulara doğru cevap verdim siz onu bile yapmaya tenezzül etmediniz, içimden "kaltağın dölü! sen git orospuluk yap sonra gel benim gibi bi aile çucuğuna laf at" Pis KEVAŞE!!!
Sonra işte ben bağırdım kıza falan, altıma alırdım ama bu bana yakışmazdı zaten. Biliyorsunuz sevgili blog camiası. Ben sinirliyken fena oluyorum böyle bi şeytanlık geliyor. En azından komşum savundu beni "evet! umut hiç konuşmuyor ve çok da güzel katılıyor derse, allah var" dedi. Sağolasın evlat! Seni Seviyorum çok so much!

Öyle işte sonra dershane bitti. Ben eve gittim bu kadar stres yüklüyüm bi de açım sabah kahvaltı etmedim. Vişneli çikolatalı kek var ondan yedim. Güzeldi tadı ama bi avuç zeytinin ve tandır ekmeğinin yerini  "nah!" tutar. Öyle işte. Beni biliyorsun, yazdıklarımdan fazlası veya azı değilim ama olanlar bunlar. Uğraşcam bu orospularla yıl sonunda kadar. Yüzlerine de vuruyorum sürekli. Ben geçen yıl sizin sınıfla devam etseydim barajı geçemezdim, şeklinde. Lan, şöyle bi şey var yarın sınav sonucu açıklanacak ve eğer sınıfım değişmezse ben müdür'e gidip derdimi anlatacam. Ama karşı sınıfın en tembeli ile bile aramda biraz fark -küçük ama!!!- Onun da diğerleriyle arasında dağ var ama sorun olmaz dimi ? Olmaz bence, belki hırsa gelir, toynaklarım havalanır biraz. İhihhahaha-at kişnemesi- Yarış atına özendik, sonumuz son değil.

Pazartesi, Kasım 28, 2011

Sevdan Bir Ateş vs. Simplest Love


Bu Düş Sokağı Sakinleri'nin söylediği, hepimizin bildiği. 



Bu da Christopher(uzun saç sakallı)'ın seslendirdiği, Edward Sharpe & Magnetic Zeros'tan Simplest Love.

Pazartesi Ebesinin Bir Tanesi...

Pazartesi günü dünyanın en çok küfredilen günü, bunda hemfikiriz.
Dershanenin sınav günüydü bugün. Dün akşam Gök ve Reyüsle zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Uykusuz da kaldım sanırım. En son Rey'le konuşurken "he ne dedin? uyudum ben yeaa!" şeklinde yazdığımı hatırlıyorum. Öyle de garip. Mevzu derin.
Pazartesi Günü'ne neden sövülür?
Bugün sınav vardı diye sövülür.
Bugün hava soğuktu diye sövülür - bu pazartesinin suçu olmasa da sövdüm.
Neyse devam ettirmeyim bu muhabbeti. Sınav vardı bugün ;
Türkçe'den başladım her zamanki gibi ; zor değildi. Acayip kolaydı bi kaç soru haricinde. Onları da sanırım yanlış çözdüm.
Matematik ; 6 boş - intihar ettirir. 6 boş ne la?! Saçma sapan sorulardı bıraktıklarım. Neyse sorun değil.
Fen! ; Sokayım Kleo'ya öyle böyle değil, dağılmışım ben. Yarın hocaların küçümseyen bakışlarına maruz kalacağım, o da sorun değil.
Sosyal ; Ben bu dersi seviyorum Coğrafya hariç. Coğrafya'nın o Dünyanın şekli ve hareketleri konusunu hiç anlayamadım. Sırf bunu biliyorum - Kendi etrafında dönerse , Gece-Gündüz. Güneş etrafında mevsimler aylar yıllar geçti sen dönmez oldun! gibi.

Sınav bitti ben bittim, dr'a gitmem gerekiyordu ama öğle arasına denk geldiği için yıllardır yapmadığım saçma sapan bir şey yaptım. İnternet Cafe'ye gittim. Sınıfın kaltağı da takıldı yine peşime, sınıfın delisi de takıldı. Ohh zaten ben ya fahişe mıknatısıyım ya da deli. Siktir ettim! İnternet cafe'de Fifa12'yi görünce gözlerim yaşardı, mutlu oldum ama oyunu bir türlü açamadım. Görmeyeli değişmişsin kaşar gibin bir şey olmuşsun Fifa! Pes'çiyim evet. Serious Sam oynadım. 2. versiyonuydu galiba. İyi de zaman geçirdim, canavarları patlattım. Küfrettim habire.

Zamanı geldi hastaneye gitmenin. Hastaneye gittim ve görmek istemediğim kriptilyon insan ordaydı. Halamın Gelini, o bile ordaydı laAAN! Psik.'te sıra bekliyordu. Göz göze geldik bir ama tanımadı ya da tanımazdan geldi. Hass dedim o anda. Sonra sınıfın psikopatı ile psikologu bekledik. Niye onunla beklediysem. Mına koyiim, psikopat ama severim hani. Zararsız en azından. Azimli kereta! Psikolog gelmedi, kantinde olduğunun haberini aldım. Çıktım kantine, bi baktım euheu hoca tavla çevirmiş, arkadaşlar etrafında. Miss!!!
Çarşamba günü gel, dedi. Yarın gidecem tekrar bakalım gün yazsın tarih yazsın, olmuyor öyle hocam! Neyse sakinim. Saat de vermedi ki hani şu saatte gel konuşalım şeklinde. İşler karmaşık. Düzen yok hocam!

Öyle işte blogcu, normal bir gün sayılabilecek kadar normal, en azından benim için.