Neyse, sabah güzel güzel oturuyoruz, annem bizi kahvaltıya çağrıyor falan. Uyanmak istemediysek trip atar, bağırır. Hak veriyorum, insan tek başına da kahvaltı yapamaz ki. Kahvaltıdan sonra bir aksiyon bir aksiyon, vuhhuuu! Bir de annemi 1-0 yendim bugün, kız kardeşime(15) -bu arada yaşlarını yazmam garip gelmesin abileriyim ben :')- 4 dk içinde yanıma gelmezsen sana 1 hafta boyunca kötü davranırım, dedim. Geldi ama bir şartla, blog açmamı istiyor. Tabii ki açacağım, zaten sıkılacak büyük ihtimalle. Önce kontrol mekanizması devreye giriyor, kardeş benim kardeşim size ne oluyo?! falan diye girişebilirim euheue, evet blogu ben açacağım için adresini falan biliyor olcam. Dışarı kapalı olacak önce ki, yanlışlar falan olursa düzeltiyim, müdahale evet! Bakalım artık, ikna etti beni bir şekilde ama önce diğer blogcuları okuması gerektiğini söyledim, haklı olduğumu falan söyledi ondan sonra da olaylar olaylar ;
Eskici geldi, normalde göçmen olanların çoğu hırsızlık ve çocuk kaçırma gibi girişimlerde bulundukları için eskiden her eskiciye "siktir git amk" şeklinde bakıyoruz. Dövmedik şimdiye kadar ama komşumuz zamanında eve arka bahçeden girmeye çalıştıklarını görünce dev gibi kangalı saldı üzerlerine, kadın nasıl topuklamış bildiğin Şener Şen'in -göte değen topuk sahnesi- gibi, hayal gücü biraz, evet oldu. Kangal yakalasa kadını, uuuu beybi hırsızlık yapacağına da doğduğuna da pişman olurdu da, yok saldırı yok. Ha eskici diyordum teaaa çocukluk anılarımı anlatıyorum. Yerli eskicilerdendi bu kez gelen, annem bir panik, çocuklara bak, kontrol et falan. Ben de neyine güveniyorsam yerli, göçmen amk yabancılara karşı temkinliyim, blogta da bu tabuyu yıkmış olmam da biraz deli cesaretiydi açıkçası ama sosyal açıdan rahatsızım yabancılara karşı! Sevmiyom sizi yabancılar :'( -şaka la, tanımadığın her insan yabancıdır, akraban olsa bile, kardeşin olsa bile-
Neyse eskici gitmedi henüz, ne eskiciymiş yahu, gidemedi bizim yüzümüzden, ne kadar hurda varsa topladık pikapa. Kardeş(9) son hurdayı almaya gidecekti ki, YILAAAAN! diye bağırdı Vuhuhuh bu yıl hiç görmemiştim, koştuk ailece bi panik. Komşumuzu çağırdık, yılan bu arada saklanmış. Silahla geldi komşu. Çalıları dürttüler ve yılan saklandığı delikten çıkar çıkmaz komşu elindeki otomatikle 3 atış yaptı, kurşunlar çarpıyor ama yılanın maşallahı var hani. Ben parçalanmasını beklerken, yılan başka bir deliğe girdi. Kürek alıp kazdılar bu sefer, uzun uğraşlar sonucu deliğe de ulaştılar. Ne delikmiş arkadaş, kaz kaz bitmiyor. Yılan panik, bizimkiler de. Komşu küreği aldığı gibi sapladı kafasına yakın bir yere. Ve K.O.! Sıcak sıcak kahve içtik bu olaydan sonra, keşke foto çekeydim de çekemedim lanet olsun. Sembolik foto ekleyelim bakalım.
Ondan sonra kahveler falan yudumlandı, ben yine müzik dinledim, yine sıkıldım.
Bir duş alıyım kendime geliyim dedim, ferahladım bir güzel. Freş freş, ben banyoda saçlarıma şekil falan veriyorum, evet yapıyorum bunu. Lan diyorum şu yeni çıkan jölelerden alsam saçımı yana tarasam aynı Marlon Brando -saç olarak- taramıyorum elle şekil veriyorum falan, manuel! İşte öyle "vay anasını giderim var falan derken..." aklıma kafeye, saçımı ilkokul çocukları gibi kestirmeden, gidip ağ örmek geldi ki gelmez olaydı. Ağ öremiyorum, tavlama sanatı falan boş hikayeler onlar. Amk, kız karadul sanki, yanına gidip nazik bir şekilde çiftleşmek istesem işi bitince yicek sanki.