Çarşamba, Mayıs 23, 2012

Beynimi Burnumdan Kustum

Eeah, bulasmayin. Mutsuz biri var, gerçi geçti mutsuzlugu şu huysuz ihtiyarın. Ihtiyar yazmaya çalışırken kelimeyi 'intihar' şeklinde çeviren telefona ne demeli? Dershane geriyor beni, mutsuz da ediyor, haftaya derslere girmeyi düşünmüyorum ama bunu önce anneme açıklayayım bakalım ne tepki verecek. 21. Yaş günümü kutlamayı planlıyorum, eşek kadar oldum ama yaşım kaç başım kaç daha bi.6 7 güzel yılım daha var önümde, bu yılları güzelden saymıyoruz. Of Monster and Men dinliyorum, miss gibi geldi. Birkaç tavsiyem olacak müzik olarak ılerleyen zamanlarda eski yazılarım geldi aklıma, geçen yıl daha mutluymusum ben, her geçen sene ağzıma daha çok siciyor, belki.bununla basedebilecek arkadaşlarım vardı yanımda, iyi insanlar... Onlar sayesinde de olabilir değil mi? Iste bu, ben de öyle düşünüyordum sevgili Ronnie, elinde kola ve cipslerle içeri dalan kardeş sevilir ama peynirli olmasaydi keşke. Ronnie diyordum dimi, Ronnie telefonumun adı. Delirmedim, bi isim seçmem gerekiyordu çok da oönemliymiş gibi, ben de Metallicanın Ronnie'si olsun dedim, böylece bi cansız maddeye daha can vermiş oldum, güzel güzel benimsiyorum, sahipleniyorum. Internet bağımlılığını çözmek gerek yarın bir iki ders ekip doktorla görüşmem gerek, yoo hani bunu kursla gitarla çözmeye çalıştım da ne oldu, gitar calamadim, mizika aldım yine calamadim, müzik bana göre değil sadece dinleyiciyim, öyle kalmam lazım. Video çekip kesip montajlayip vimeoya atabilirim. Oradakiler çok.başarılı ezilirim gibi geliyor ama denemeden bilemeyiz umarım bu.da hayal edilip batirilan hatta ağzına sicilan projelerden biri olmaz. Klavyeyi rahat kullanıyorum artık, nerdeyse bilgisayardaki kadar rahat yazıyorum. Diyete başlasam mutlu olur muyum, diye düşünüyordum, gotumden asit dieti uydurdum, şaka değil gerçek. Üç gün sürdü, sıkıldım. Facebookta arkadaşıma saçma sapan tripler atmam hoş değildi, trip yazınca yanlış anlaşılmasın. Bildiğin böyle huysuz bıkkın yorumlar falan. Gereksizdi ama aciklamami yaptım. Bir ay sonra namaz kılmayı yeniden öğrenmeye caliscam, zor azizim ezberlemek onca seyi. Manevi huzuru bulmam lazım anlayabiliyor muyum? Hristiyan olmasam da.her pazar ayinlere katılmam iyi.gelecekse.bu salak duruma, gidip açarım ellerimi rabbim ben geldim, kiliseye bi ugrayayim dedim, iyi yaptım dimi? Şeklinde bi dialog, dalga geçiyormuş gıcır gorundum ama gecmiyorum, yerimde olsan ateist olurdun Ronnie. Yok hani bi Kurt Cobain kadar kötü hissetmiyorum, onun son günleri çok zordu. Allah rahmet eylesin. Ronnie Ronnie güzel Ronnie beyaz Ronnie bu kadar kustuktan sonra etrafı kim temizleyecek? Keşke kedilere arkadaşlık yapacak yavru.domuzlar alsaydık, kusmugu temizlerlerdi değil mi?

Salı, Mayıs 22, 2012

Güzel Günlerimiz Olsun ama Daha Güzel

Dershaneleri sevmiyorum, "hadi canım!" yıllardır bunu diyip duruyorum dimi? Bir şey yapmalı, kurtulmalı. Sevemiyorum, hani bir hevesle gidilir ya, öyle bir yer değil benim için. Ben de her Salı böyle istemeye istemeye gidiyorum. Bugün de o günlerden biriydi. Bugün öyle bir gün ki, dünün mutluluk kırıntısından nasiplenme fırsatım vardı.
Dün çektiğim o kedi videolarından sonra blogu baştan sona kedi videolarıyla doldurmaktan korktum. Hani samanlıktaki yerinde duruyordu ama diğer 4 afacan, durmuyordu keretalar! Akşama kadar sürdü bu mutluluk, yemek de patladı, sonra sakindik.
Öyle bir özgüven var ki şu an, hani Everest'e çıkıyoruz ağbi gelcen mi? deseler, koşa koşa giderim. Nerden geldi bu? Bu ara o kadar sık bi durum ki, götümü kurtardım oğlum, siz kendi derdinize yanınlardayım.
Mesela bugün;
Dershaneye götürdüm telefonu, içinde hat falan da yok hani, sırf müzik çalsın falan. Kulaklığı takınca soyutlandığımı keşfetmiştim ama bunun bu kadar eğlenceli olduğunu düşünmemiştim, tabii sokakta tek kulaklıkla takılıyorum o ayrı mesele, hala korkuyorum. Neyse, arkadaş kurcalamak istedi, verdim telefonu. Sevindi falan, kızın babası milyoner, bakma öyle ciddiyim. Birkaç fotoğraf çekindi, videoları gördü falan. Bu durum hoşuma gitmese de, kişinin blog okuduğunu sanmam ya da özellikle o videoları arayacağını. Neyse arkadaşlar gitti, kulaklıkları taktım. Uçurdum kendimi, nereye gittiğimi bilmiyorum falan ama iyiydim öyle. Arkadaşlar geldi, kulaklıklar kulağımda, çıkardım dinledim onları. Moral bozucu hikayeler, özgüven patlamasıyla içlerini daha da kararttım sanırım "dötümü sıyırdım ben, bir parçası sizde kalmış olabilir" şeklinde. Taktım geriye kulaklıkları, o an film sahnesi gibiydi, hiçbir şey ama hiçbir şey duymuyordum, ağır çekim çekiliyordu o an, dudaklarını izledim, ne konuştuklarını anlamaya çalıştım, daldım. O anki soyutluğu hiçbir şeye değişmem, yalnız kaldığım zamanlarda ise durum biraz farklı tabii.
Ben dövme yaptırmak istiyorum ama bizimkiler karşı, evdekiler sağlıklı olmadığını, dışarıdaki aile ise bunun bizim aile yapımıza aykırı olduğunu düşünüyorlar. Ha dışarıdaki aile saçın ve sakalın uzamasını da prensib dışı algılıyor, yoo yani Dance me to the end of love dinleyen biri olarak bunların hiçbirini umursamadığımı söylemek isterim ve bileğime de o dövmeyi yaptırcam. Ha, dersiniz ki ; "olum kazan işte üniversiteyi o anda da n'aparsan yap?" diye. Haklısın, öyle yapcam zaten.
Bu yazıyı daha fazla uzatmanın anlamı yok, müzik güzel, hayat idare eder -dershane varken-, bir de tavsiye üzerine okucam sanırım, sen büyük şehirde okumalısın başka yerde nasıl yapcan? falan diyen var. Başka adamlarla başka şehirlerde... diyor feylesof emre. emre desin biz keyfimize bakalım, evde kimse yok atsam mı bir yudum? Dün annem söz verdi, yeni bir şişe açıp kutlama yapacağız, ben kederden içmeyi planlamıyorum, mutlu mutlu içcez, kadehlerimizi tokuşturcaz! ŞEREFE ve DAHA GÜZEL GÜNLERE!

Did You Ever Wonder gelsin http://youtu.be/fGSjtQzUUaQ

Pazartesi, Mayıs 21, 2012

Stresten Eser Kalmadı -foto moto-

Dün arkadaşlarla buluştuk, alışkanlık haline getirdim sanırım. Kardeş de geldi, çok keyifliydi her şey. Her pazar takılıyoruz hep beraber, stres falan kalmıyor, iyi hissediyorum. Bu gidişimde ise çamlık sefası yaptık, cips, gofret ve kola alıp, koyulduk yola. Ilk gidisim değil, yorucuydu. Nefes nefeste kaldık, hava bi sıcak bi soğuk, terimiz kurudu usuduk, terledik tekrar, hava öyle temiz esiyordu ki kafayı koyup sizasi gelir insanın, sohbet, müzik, bi kaç foto. Bu kadar temiz havadan sonra nargile içmeye gidilir mi lan? Gittikçe, ben içmem, temiz hayat dedikleri s.kmsonik bi şekilde yaşıyorum, j&b ballantines bira, ok alkol hayatımın minik kısımlarına tecavüz etmişti ama içime duman çekip anlık zevklerin koynuna sokulmaya sanırım, batak çevirdik birkaç el, kuralları tam bilmememe rağmen aldım bi.kaç eli ehuhu günün mutlu eden kısımlarından. Bir iki elde yenilince de "sıkıldım ben yea oynamıyorum triplerine girdim" sakadan tabii, ortam bogucuydu kahvehanenin bodrum katinda 4 arkadaş takiliyorduk. Yalnız biz bu mekana gelmeden önce yol kenarında yürümek yerine, köyün içinden geçtik. O anda bir gürültü, uçak sandık, yol görünmüyordu ama uzaktı Chopper olduklarını sesinden anladığımız motorlu kafile geçiyordu. Fuakq yea, gorebilseydim keşke, 20 kişi rahat sayılıyordu. Of kaçırdık.
Birkaç adet fotoğrafla da kapanış yapalım ;

Rügar Türbinleri, doğru yazılmamış olabilir. Manzarranın ağzına ederler,
 aşağıdaki dev çelik direk de bunların eseri



Brave New World'deki Eddy'e benziyor ;  link

Sanayi.

Türbe! :)

Tırmanmışız, köy aşağısı işte. Karşıki dağlar jenderme falan.



Pazar, Mayıs 20, 2012

Temizlenecekler Listesi

Bu aralar salaklaşmış hissediyorum, mallaşmış hatta. Önceden olsa bu saatlerde manyak gibi durum güncellemesi yapıp insanların şaşkın suratlarını hayal edip gülerdim ama bugün neden farklı oldu bilmiyorum. Sanırım sadece yalnız kaldığımda öyle oluyor, şu an yalnız hissetmiyorum diye mi acep? Neyse ne, yalnız kalıp ağlayacağım günlerim de olur, tahmin edebiliyorum. Ağlamam kolay kolay ama hayali bile koyuyor. Çok severdim yalnız kalmayı da yalnız kalınca insan yapacak bir şey bulamıyor, deliriyor en mantıklı şekilde. En azından benim elimden gelen en mantıklı şey.
Dün atıştık anamla, "lan oluum sen kazanmayacak mısın? sabah akşam tık-tık diye bu bilgisayarda" yok bi de klavye sesi o tık-tık dediğimiz. Kazanmazsam kazanmam dedim, bırak ya! Sen öyle diyince daha bi stres oluyorum, daha bi çalışmamaya başlıyorum, yapma gözünü sevdiğim diyip tatlıya bağladım. Sen bilirsin, bir daha söylemem ama sonra üzülen sen olacaksın dedi. Anne, üzülen ben olacağım biliyorum ama benden kat ve kat üzüleceğini biliyorum ve bu beni mahvedecek, bunun olmasına izin vermeyeceğimi de biliyorsun, öpüyorum ellerini.
Bugün "trekking" yaptılar yengemle, tam çılgın bizimkiler. Beni de alın desem de geçen sene yalvarmama yakarmama rağmen "sen çıkamazsam oğlum o tepeleri..." kadın hani 30 yaşlarında değil, 40 yakın bir yerde ama bir 40 değil 39 diyelim bir de hipertansiyon, kolesterol derken bana nispet olsun diye mi çıkıp geziyorlar? annemin 4X'li yaşlara girmesini istemiyorum kendimin 2X'lere girmeme dayanamadığım gibi. Neyse, bizimkiler gittiler, zaten operasyon başlatılmış, asker her taşın altına bakıyor. Bizimkilerde kekik merakı, yok hacı bu ikisini terörist sanıp tadatadatdada şeklinde hatta fiyyyyuuuu baaAAAM! şeklinde de vurulabilirler. Cağnım ülkemde dağa çıkan herkes terörist, geçen yılki çoban olayını unutmadım. Neyse, benim içimde bir korku tabii, gidip de dönmezse eğer kekik toplamaya giderken asker tarafından vuruldular, şeklinde bi manşet geldi gözümün önüne, şeytana lanet okudum attım kafamdan o düşünceyi, lan kaybetme korkusu kötü. Baba-Anne bir de Anneanne için geçerli bu, anneanne can keşke daha çok zaman geçirebilsek eski günlerdeki gibi, ama olmuyor lanet olsun!

An itibariye Bayern-Chelsea 111. dk 1-1 vuhvuh 1'ler havada uçuşuyor, güzel.

Ağzına sıçtığımın dünyasında orospu çocuğu çok, mesela bir adam var, orospuçocuğu bildiğin ama annem dedi ki annesi çok hanımefendiymiş o zaman sadece orospu diyelim bu adama, hatta puşt, pezevenk ve dümbük diyelim ; "temizlenecekler listemde" bu adam, bu liste öyle bir liste ki dedemin eskiden yattığı kadınlardan tut, tavuğumuzu yiyen sansara kadar uzuuun bi liste. İşin kötüsü bunun gerçekleşemeyecek olması, kafamda temizlemiş olmamsa, beynimin orta yerinde bir lezyon belirmesine sebebiyet verebilir.

Yarın 12'de yine arkadaşlarımla buluşacam, bakalım bu kez kardeş de gelecek inşalla sıkılmaz. Temiz hayata sokayım, nargile içemiyorum. Sevemiyorum öyle şeyleri, anlık zevkler, geçici mutluluklar bana göre değil, çok yapmacık.

Cuma, Mayıs 18, 2012

Kaçın Fetih Var! -Şarkı Yüzünden-

Cumalar güzeldir, en az pazartesiler kadar ya da pazarlar, euheue dalga geçiyorum.
Bilgisayarı kurcalarken şarkı buldum, kendim indirmediğim, biriktirmediğim bir şeydi hatta, nasıl gözümden kaçmış, nasıl gelmiş oraya hala bulamadım. Tek bildiğim fethedildim, kulaklarım bayram etti, zihnimin boş sokakları aydınlandı, ne biliyim, dar sokaklardaki ağır abiler bile içlendi bu şarkı yüzünden. Grup çok hoş gerçekten, şimdilik 2 parçayı iyice dinledim de diğerleri için sabırsızlanıyorum.

Yeni keşfedildiniz, zor bırakılırsınız.

Pazartesi, Mayıs 14, 2012

Yorum Meselesi

Yoruma kapalı blog, aramaya kapalı blog, insanlarla bağlantısı kesik blog derken, çok sevgili okuyucularım soruyorlar, haklı olarak, neden yorum kutusu kapalı? diye. Açıklama yapma gereği duyuyorum çünkü sadece bir kişi değil bunu soran ;
Millet, yorum kısmı kapalı çünkü birden fazla sebebim var ve hepsi birbirinden saçma görünebilir.
Kapalı çünkü, bu aralar takıntılıyım, dağınığım, alınganım. Yorum kısmında söylenecek herhangi bir söz hayatımı bi şekilde rayından çıkarabilir, o duruma geldim.
Kapalı çünkü, çok online oluyorum, hep bakıyorum kim ne yazmış diye. Anlayacağınız blogu bile takıntı haline getirmişim, takıntı değil ya da başka bi isim bulalım biz buna.
Kapalı çünkü, illa yorum kısmından ulaşılmasın, alt taraftaki kutuyu kaçınız gördü? Twitter hesabı olup da eklemeyen blogcular, takip edince ölmüyorsunuz biliyorsunuz bunu dimi? Ben elimden geldiğince takip ettim hocu sıra sizde, nispet yapıyım, nazım geçsin azıcık.
Kapalı çünkü, kapatmak istedim sadece, bu kadar abartmış olmam yüzünden, bu kadar umursadığım için kapadım. Yorum kısmını kapamak, yapılan yoruma cevap vermemekten daha şerefli. HBBA'ya zamanında kızmıştım, açıklama yapmıştı, hiç gerek yoktu aslında. İşte bu yüzden sevgili blogcu, bunaldım, sıkıldım, kendimden bile bıkmış haldeyim, bu yüzden bi de, iletişim kurmama isteğim yoğun belki de.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bi yazı yazacaktım da keyif kalmadı ; telefon aldım, blog uygulamasını bulamadım. Telefon genel anlamda hoş şık güzel. Dün arkadaşlarla buluştuk falan onu da ayrı yazacam, iyi oldu çocukları görmem, moralim düzeldi biraz. Doktor meselesini de çözemedim henüz, yarın inşallah erteleye erteleye kendi kendimi fik fik...

Pazar, Mayıs 13, 2012

Anne?

Şarkı önce benim anneme sonra annesini kaybetmiş olanlara gelsin, duygusala bağlamak veya nasıl anlaşılırsa öyle.




Not : Kolaya kaçıp bir videoyla kurtardım günü? gibi görünebilir ama yazmaya kalkışsam günlerimi aylarımı alır, tek bir cümleyle anlatamıyorum kendisini.

Bir iyi Bi de kötü Haber var, Ya Da İki kötü.

Galatasaray şampiyon oldu, uzun zamandır maç izlememişim bu maçı izlerim diye düşünürken de izleyemedim, ne zaman ki ben GS maçı izliyorum adamlar yeniliyor, bu yüzden izlemiyorum bi de takımı tutamaz hale geldim, bu yüzden de izlemedim. Yazıklar olsun, lan nasıl izlemezsin diyenler...
Bu güzel, mutluluk verici bi haber ama üzücü olan geliyor.

Ebru öldü, Ebru kedi sokak kedisi bugün yolun ortasında dururken ezilmiş. Üzüldüm tabii, yavrularından bir tanesi de öldü. Hatta boncuk, mavi gözleri olan ölmüş. Üç yavru kalmış, hafıza kartında sorun olduğu için de atamadım videoyu, üzgünüm. Yavrular da hala emziriliyordu, napacaz la? Aç kalıp ölmelerine yürek dayanmaz, çaresi olmalı. Bir şekilde ulaşın şu adreslerden ; http://atyarisindakiesek.blogspot.com/p/bizi-birbirimize-baglayan.html
Şuralarda verdim bağlantıları, yavrular bir aylık bile değil, dediğim gibi bi çaresi olmalı yoksa elimden bişey gelmez yani, süt içirmeye çalışıyoruz ama içmiyorlar. Ölecekler mi?

İki kötü haber - Fenerlilerin gözünden
Bir iyi bir kötü haber - Galatasaraylıların gözünden

Siktir ya! Lan Kader'e ok, demediğimi bırakmadım ama Hayat da az şırfıntı değil.

Cumartesi, Mayıs 12, 2012

Annemler Günü - Züccaciyecileri KYD

Anneler Günü dedikleri,
Geçen yıl hediye almadığım için kalbi kırılan bir annem var, zaten bir annem olduğu için de Annemler Günü değil de Anneler Günü olması mantıklı olmuş. Neyse, bugün gittim hediye bakındım, arkadaşı yolundan döndürdüm, iyi yoldaydık ikimiz de iyi bir amaç için kötü yola düştük, ikimiz de o yolları bilmeyiz, hediye bakma konusunda tembeliz anlayacağın. Ben bakır cezve ararken bir züccaciyeye sordum, züccaciyeci amca abisine yolladı, lan oğlum kötü yol dediysek aklına kötü şeyler gelmesin. Neyse, abisine gittik, bakır cezve var mı dedim? Var, dedi. Eeh, bi bakıyım, dedim. O sırada başka bi müşteri geldi. Adam sallamadı bizi, iyi de oldu. Dediğim gibi kötü yolun iyisi kötüsü olmaz, buldun mu kötüsünü kollayacan dötünü. Neyse efenim, bunlar küçük dedim. Daha büyüğü yok mu? Yok yok, bundan daha büyüğü yok, dedi. Ama bizim aile büyük efenim, kaç fincan sığar ki buna? dedim. Yeter işte o, dedi. Yetmez, ben gidiyorum, dedim. Döt falan sağlam atlattık burayı da.

Ben bu kadar badire atlatmışken anam çemkiriyor, yok efenim milyon çeşit cezvesi varmış, tişört al oğlum. Hem halana gidersin tek kuruş ödemezsin, dedi. Ben içimden gelen bi şey almak istiyorum, dedim. Amaaan, ne diyorsam gel lafıma be çocuk, gibisinden şeyler söyledi. Yok anacım sana hediye falan, git ne alıyorsan kendine al beğen, giy, hatta altın düşmüşken bir kaç bilezik falan al bozdururuz ileride. Te allaaam yeaa!

Gittim ben, دله بال حاير hoşçakalın yazdım hem de arapça gerçi olmadı gibi ama olsun tersten türkçe de acayip yazıyılıy.

Cuma, Mayıs 11, 2012

Dikkat Melankolik Çıkabilir.

Bir şey anlatmıyorum, hiçbir şey anlatıyorum. Dalga geçme hiçbir şey anlatmıyorum şeklinde bir cümle kurup olumsuzlukların üzerine olumsuzluk katmak istemedim, kat ve kat olumsuzluk kimsenin işine yaramaz. Umut lazım bize ve şu an en çok ihtiyacım olan şey, seni bilmem ama ben melankolinin dibindeyim.