Metal müzik dinlemeyeli uzun zaman oldu, uğramak istedim öyle.
Children of Bodom, baba grup.
Kulaklıkla son ses dinliyorum, ayağım ise ritim tutmaya çalışırken, mutlu köpek yavrusunun kuyruğu gibi sallanıyor. Yüzüm de şekilden şekle giriyor, aslında odama dalıp hoparlörden versem sesi? MadDonkey, tepinse yatağının üzerinde?
Filmlere gelecek olursak, uzun zamandır izlemiyoum.
Tatil yapıyorum bugün, bir kaç anime seçip indirmeye karar verdim. Yarın izlerim büyük ihtimalle.
Seçtiklerim ; Ghost in the Shell - the Cat Returns - 5 centimeters per second - yeterli gibi. Yoksa bütün listeyi saçabilirim.
Amerika'da korsanı bitirme operasyonu başlatıldı, internet alemi 18 ocak'ı kara gün ilan etti.
Anonymous da isyanlarda, yakında interneti sadece sosyal medya için kullanırsak şaşırmam. Korkunç!
Telefon alamazken, başlangıç seviyesi dslr foto makinelerine bakıyorum. Okuyorum bloglarda, az önce Missbone'da okudum, yeni foto makine almış. Ben de istiyordum ama kalsın şimdilik. Hocalarımın fotolarını çekip photoshoplayasım vardı ama bu da dursun şimdilik.Sınavdan sonra yapmayı planlıyorum, belki telefon alırım akıllı-akılsız olanından.
Kredi borcu ödeme tarihimiz yakında, babamın da emekli olabilmesi için 72.000 lirayı gözden çıkarması gerekiyor. Para'nın canı cehenneme!
Perşembe günü aldığım süper loto'nun 1 sayı bile tutmamış olması da üstüne eklenen. Bayram günü almıştım halbuki? Neden öyle oldu? Tanrı şans oyunlarını sevmiyor muydu?
Bugün, geçen yıl aynı sınıfta olduğum arkadaşımla karşılaştım. Dershanedeki hocalarını ziyarete gelmiş, üniversiteden geldi evet. Kıskanmadım ama ne biliyim, içim burkuldu kahretsin! :D -şaka yapıyorum tabii, bana uzak değil üniversite. Hatta amacım olan.
Bir kaç parça ; Everytime i Die, Dont stop at top, Follow the Reaper ve ipin ucunu kaçıran diğerleri - Follow the Reaper albümündeki şarkıları dinleyin.
Neyse, çok sıkmadım bu sefer, ya da ben öyle sanıyorum. İlk defa bu şekilde yazıyorum. Arada kaçırmışım ipin ucunu, telefon kısmı ve arkadaşımdan bahsettiğim kısım.
Cuma, Ocak 20, 2012
Özet Gibi Geçti
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Perşembe, Ocak 19, 2012
Günü Yiyerek Bitirmek
Selam millet,
Size dün bayramdan bahsetmiştim ya o bayram bugün kutlandı ama önce;
Dershane yazılarımın sadece "mutlu" kısmından bahsediyim ki bugün gerçekten öyleydi.
Kimya, organik, alkoller, eterler, aldehitler, ketonlar yihhaa babe! Geçen yıl bu tarihteki yazılarıma bak sevgili okuyucu, tahtaya anlamsız şekilde bakıp, defterime hayali arkadaşlarımı çiziyordum. Mutluyum !
Matematik, limit, yine bu aylarda arşivi tararsanız, limitle ilgili korkularımı ve ön yargılarımı yıktım. Bu yüzden de mutluyum! Mutluyum diyince garip hissediyorum lan, uzun zaman oldu öyle hissetmeyeli.
Biyoloji, süper la! Kalıtım'dan kurtulmanın mutluluğuyla yanıp tutuşuyorum, hoca süper, iyi gidiyor her şey.
Kimya dersinde her ne kadar dağınık bir profil izlese de sınıf, ben çizgimden şaşmadım, cidden. Öğrenmem gerekiyordu ve öğrendim. Bu kadar, yardımda ve yapımda...
Matematik dersi ise tam bir bombaydı, Adını Feriha Koydum dizisindeki Koray'dan bahsederken uzak akraba, sürekli adı Koray olan hocaya bakarak konuşuyordu. Bu Koray, Gülsüm adlı karakterli sevişti yeni yılda, hocayla da koptuk la, öyle limit olamaz! Gülmekten öldük, Lan oğlum bari Koray demeyin şu adama diye uyarıda bulunsa da hoca, güldük eğlendik.
Biyoloji dersi azıcık kaynadı sebebi de ;
Arkadaşlardan bazılarının hocanın dini inancını öğrenmeye çalışması ve bundan dolayı ortaya çıkan, din çorbası. Başım ağırdı, hoca dersin ortasında çıktı. Hoca çıktıktan sonra da ben sıraya yayıldım, uzandım. Arkadaştan rica ettim başıma masaj yapsın, patlayacak gibiyken hoca geldi. Kalkamadım, hoca bana seslenince de doğruldum tabii, "Hocam ben budist olacam yea" diyip kapatmaya çalıştım konuyu. Ama devam etmekte ısrarcıydı sınıf, hocaya katılıyorum millet!
Olmaması Gereken - Şimdi Yok
Minibüsle gittim çok da zor değildi 15dk beklemek, belki 30. Anneannemlerde de bütün kabile üyeleri toplanmış, sofralar yarım kalmış. Dayım yemeğe yeni başlamış. Tek başıma yemek yiyemem. Şakalar falan, bayramlaştığım kişi sayısı. Dayım, 12 kuzen, 2 yenge, 2 teyze, 1 anne euhe , 1 anneanne hatırlayamadığım bilimum kişi. Sofra önümde, sırasıyla şunlar yendi ; Bir içli köfte, 2 kuşbaşı et, 1 adana kebap. Doyulur mu doyulur mu?! Şarkı vardı öyle arada kaynasın, sonra bayramlaştığım insan sayısı gittikçe gittikçe gittikçe arttı!
Bütün bu yediklerim de oturmasına rağmen, künefe de yedim. Antepfıstıklı ve hayatımda yediğim -peynirliden sonra- en güzel künefe. Doyulmaz tadına ama abarttım biraz, 2 porsiyon da götürdüm.
Öyle işte, devamında bir şey yok, elektrikleri kesti pezolar ama eve döndüğümde de zaten amcam ve kuzenler sohbet, gırgır. Güzeldi, böyle bayrama can kurban. Yemek mi? Açgözlü değilim, kilo almam gerek ama amcamlarda da yedim. Eyvallah! Gittim ben, biliyorum ne düşündüğünü ama yok düşündüğün kadar değilim, yani açgözlü?
Size dün bayramdan bahsetmiştim ya o bayram bugün kutlandı ama önce;
Dershane yazılarımın sadece "mutlu" kısmından bahsediyim ki bugün gerçekten öyleydi.
Kimya, organik, alkoller, eterler, aldehitler, ketonlar yihhaa babe! Geçen yıl bu tarihteki yazılarıma bak sevgili okuyucu, tahtaya anlamsız şekilde bakıp, defterime hayali arkadaşlarımı çiziyordum. Mutluyum !
Matematik, limit, yine bu aylarda arşivi tararsanız, limitle ilgili korkularımı ve ön yargılarımı yıktım. Bu yüzden de mutluyum! Mutluyum diyince garip hissediyorum lan, uzun zaman oldu öyle hissetmeyeli.
Biyoloji, süper la! Kalıtım'dan kurtulmanın mutluluğuyla yanıp tutuşuyorum, hoca süper, iyi gidiyor her şey.
Kimya dersinde her ne kadar dağınık bir profil izlese de sınıf, ben çizgimden şaşmadım, cidden. Öğrenmem gerekiyordu ve öğrendim. Bu kadar, yardımda ve yapımda...
Matematik dersi ise tam bir bombaydı, Adını Feriha Koydum dizisindeki Koray'dan bahsederken uzak akraba, sürekli adı Koray olan hocaya bakarak konuşuyordu. Bu Koray, Gülsüm adlı karakterli sevişti yeni yılda, hocayla da koptuk la, öyle limit olamaz! Gülmekten öldük, Lan oğlum bari Koray demeyin şu adama diye uyarıda bulunsa da hoca, güldük eğlendik.
Biyoloji dersi azıcık kaynadı sebebi de ;
Arkadaşlardan bazılarının hocanın dini inancını öğrenmeye çalışması ve bundan dolayı ortaya çıkan, din çorbası. Başım ağırdı, hoca dersin ortasında çıktı. Hoca çıktıktan sonra da ben sıraya yayıldım, uzandım. Arkadaştan rica ettim başıma masaj yapsın, patlayacak gibiyken hoca geldi. Kalkamadım, hoca bana seslenince de doğruldum tabii, "Hocam ben budist olacam yea" diyip kapatmaya çalıştım konuyu. Ama devam etmekte ısrarcıydı sınıf, hocaya katılıyorum millet!
Olmaması Gereken - Şimdi Yok
Minibüsle gittim çok da zor değildi 15dk beklemek, belki 30. Anneannemlerde de bütün kabile üyeleri toplanmış, sofralar yarım kalmış. Dayım yemeğe yeni başlamış. Tek başıma yemek yiyemem. Şakalar falan, bayramlaştığım kişi sayısı. Dayım, 12 kuzen, 2 yenge, 2 teyze, 1 anne euhe , 1 anneanne hatırlayamadığım bilimum kişi. Sofra önümde, sırasıyla şunlar yendi ; Bir içli köfte, 2 kuşbaşı et, 1 adana kebap. Doyulur mu doyulur mu?! Şarkı vardı öyle arada kaynasın, sonra bayramlaştığım insan sayısı gittikçe gittikçe gittikçe arttı!
Bütün bu yediklerim de oturmasına rağmen, künefe de yedim. Antepfıstıklı ve hayatımda yediğim -peynirliden sonra- en güzel künefe. Doyulmaz tadına ama abarttım biraz, 2 porsiyon da götürdüm.
Öyle işte, devamında bir şey yok, elektrikleri kesti pezolar ama eve döndüğümde de zaten amcam ve kuzenler sohbet, gırgır. Güzeldi, böyle bayrama can kurban. Yemek mi? Açgözlü değilim, kilo almam gerek ama amcamlarda da yedim. Eyvallah! Gittim ben, biliyorum ne düşündüğünü ama yok düşündüğün kadar değilim, yani açgözlü?
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Çarşamba, Ocak 18, 2012
Yeni Yıl ve Bayram
Give us a little love, 3 kez dinledim daha da dinlerim, bokunu çıkarana kadar! HBBA Soundtrack sağolsun toplamış paylaştığı müzikleri, ben de indirdim tabii zaman kaybetmeden. İlk defa dinliyorum iyi geldi.
Dershaneden bahsetmeme kararı almak üzereyim, gitti yazılara konusunu veren anatema, şaka bi yana dershanenin sadece hoşuma giden kısımlarından bahsedecem sınava kadar, sonra da "aslında böyleydi böyle oldu" diyip saydıracam euheue.
Bugün olanlar ;
Matematik 1 ders kaynadı, hocanın morali bozuk vesaire.
Biyoloj, kalıtım çözüldü, dün çalıştım çözebiliyorum uleen!
Fizik, çok güzeldi lan! Atışları seviyorum fizikte yapabildiğim ve anlayabildiğim tek konu!
Analitik, güzel konu ama ne biliyim ısınamadım, şaka şaka. Kolay geliyor ilk başlarda, sonra işin içinden çıkamıyorum. Bu kez böyle olmayacak!
Öğle yemeğine de ilk defa dershaneye sipariş ettirmeden gittik, bir döner bir ayran. Ayranı içtikten sonra midem e oturdu, zaten bitirmek için zorladım. Öncesinde 2 adet olmak üzere, elmalı kurabiye yedim. Tok olmama rağmen döner de yedim, çantama meyve bıçağı ve kivi attım sabah ama onlara sıra gelmedi. Gelemedi. Birazdan yerim diyordum ama anam içli köfteleri hazırlamış toplamda -adet hesabı yapsam işin içinden çıkamıyorum. Dondurucuya atarsak eğer, bir iki ay yetecek kadar. Şu köftelerin sebebi de işte şu bayram;
Yarın bayram, anneannemlere hücum! Bayram mı ne bayramı dediğini duyar gibiyim, 6 Ocakta kutlanan -Kıddes - normalde ama hicri takvime göre 19 Ocak'a denk geliyor. Bu arada yeni yılı 2. kez kutladık. O da 14 Ocak'a denk geliyor her yıl 13-14 Ocak. Hicri hesabı yapmayı da öğrendim, 13 gün ekliyoruz arkadaşım.
Bu bayramın benim için anlamı büyük, çocukken nenemlere gidip ellerini öptüğümde bütün bi kış yetecek kadar harçlık verirdi. Ceplerimize sığmazdı paralar. Hoş güzel, 20 yaşında adamın el öpüp harçlık beklemesi trajikomik olacak ama istiyorum uleeen! Para istiyorum! Şaka - tamam para lazım ama sırf para için de öpmüyorum - neyse uzattım farkındayım. Bayram yarın, dershaneyi öğleden sonra ekiyorum, kuzeni de özledim görmeye gidecem.
Yarının planını da anlattıktan sonra da gidebilirim sanırım, her şey yolunda ve güzel. Böyle de devam etmek zorunda! Bencil oluyorum son zamanlarda, kusura bakmazsınız tabii çünkü size karşı değil - hadi iyi dinlemeler HBBA Soundtrack 2 'den geliyor Give us a Little Love
çok derindeki not : Kıddes - Hz İsa'nın Ürdün Nehri'nde Yuhanna tarafından vaftiz edildiği gün. 6 Ocak'ta kullanan normalde, ee burdaki soru 19 Ocak hacı! Sebebi de büyük ihtimalle Hicri takvim yüzünden.
Dershaneden bahsetmeme kararı almak üzereyim, gitti yazılara konusunu veren anatema, şaka bi yana dershanenin sadece hoşuma giden kısımlarından bahsedecem sınava kadar, sonra da "aslında böyleydi böyle oldu" diyip saydıracam euheue.
Bugün olanlar ;
Matematik 1 ders kaynadı, hocanın morali bozuk vesaire.
Biyoloj, kalıtım çözüldü, dün çalıştım çözebiliyorum uleen!
Fizik, çok güzeldi lan! Atışları seviyorum fizikte yapabildiğim ve anlayabildiğim tek konu!
Analitik, güzel konu ama ne biliyim ısınamadım, şaka şaka. Kolay geliyor ilk başlarda, sonra işin içinden çıkamıyorum. Bu kez böyle olmayacak!
Öğle yemeğine de ilk defa dershaneye sipariş ettirmeden gittik, bir döner bir ayran. Ayranı içtikten sonra midem e oturdu, zaten bitirmek için zorladım. Öncesinde 2 adet olmak üzere, elmalı kurabiye yedim. Tok olmama rağmen döner de yedim, çantama meyve bıçağı ve kivi attım sabah ama onlara sıra gelmedi. Gelemedi. Birazdan yerim diyordum ama anam içli köfteleri hazırlamış toplamda -adet hesabı yapsam işin içinden çıkamıyorum. Dondurucuya atarsak eğer, bir iki ay yetecek kadar. Şu köftelerin sebebi de işte şu bayram;
Yarın bayram, anneannemlere hücum! Bayram mı ne bayramı dediğini duyar gibiyim, 6 Ocakta kutlanan -Kıddes - normalde ama hicri takvime göre 19 Ocak'a denk geliyor. Bu arada yeni yılı 2. kez kutladık. O da 14 Ocak'a denk geliyor her yıl 13-14 Ocak. Hicri hesabı yapmayı da öğrendim, 13 gün ekliyoruz arkadaşım.
Bu bayramın benim için anlamı büyük, çocukken nenemlere gidip ellerini öptüğümde bütün bi kış yetecek kadar harçlık verirdi. Ceplerimize sığmazdı paralar. Hoş güzel, 20 yaşında adamın el öpüp harçlık beklemesi trajikomik olacak ama istiyorum uleeen! Para istiyorum! Şaka - tamam para lazım ama sırf para için de öpmüyorum - neyse uzattım farkındayım. Bayram yarın, dershaneyi öğleden sonra ekiyorum, kuzeni de özledim görmeye gidecem.
Yarının planını da anlattıktan sonra da gidebilirim sanırım, her şey yolunda ve güzel. Böyle de devam etmek zorunda! Bencil oluyorum son zamanlarda, kusura bakmazsınız tabii çünkü size karşı değil - hadi iyi dinlemeler HBBA Soundtrack 2 'den geliyor Give us a Little Love
çok derindeki not : Kıddes - Hz İsa'nın Ürdün Nehri'nde Yuhanna tarafından vaftiz edildiği gün. 6 Ocak'ta kullanan normalde, ee burdaki soru 19 Ocak hacı! Sebebi de büyük ihtimalle Hicri takvim yüzünden.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
bayram
Salı, Ocak 17, 2012
Anlamsız Dizisi-Serisi
Yalan Dünya izlenesi dizi. Gülse Birsel sevilir bağra basılır. Olgun Şimşek'e saygı duyulur -üstada selamlar burdan- daha bir sürü oyuncu var ama aklıma gelenler ve güldürenler ilk bölümde. Sırf bu dizi için anamla kavga ettik cuma günü ondan sonrası ise kardeşle, ondan sonrası patlayan cam ve kola şişesi.
Kardeş ise anlatılası ;
-Dershane çıkışı parkta bir kalabalık gördüm, yine kime dadanmış itin soyları! diye geçirirken içimden. Eve yetiştiğim an öğrendim sebebini, kardeşe takık iki velet var velet diyorsam 18-19 yaşlarında ergenler. Kardeşimi bekliyorlarmış. Allah akıl fikir ve bilimum hücre versin. Bu çocuklar sperm kazanından dünyaya gelmişler hacım, böyle atıyorsun sperm kazanına hooop ortaya bir piç çıkıyor, bu piçler de toplanıp öyle parkta adam dövmek için toplanıyorlar.
Akıllı telefonlar ise bağımlılık sebebim, anamın telefonu -eski telefonum- sabah bana kalıyor, wifi de açık kalmış-normalde fiş çekilir radyasyon- sabah bi bakıyım bi olaylar vesaire olmuş mu diye, yok hacı! Ne arkadaşlardan mesaj var, zaten atmıyorlardı. Biri hariç, o da blogumu okuyordu, finaller yüzünden okuyamıyor sanırım. Ettiğim küfürlerin hesabını da soramadı. Neyse...
Tok olduğum halde yemek yemek, buna zorlanmak. Öğlene kadar elmalı pastaları tenefüste bi şekilde mideye indirdikten sonra döner de yedim, üzerine anam mangalı yakmış, et vesaire. Yicem!
Filmler, vazgeçilmezim ama son zamanlarda izlemekten zevk alacağım filmler bulamıyorum. Blog'da vardı izleyip yorumladığım filmler, tavsiye edecek olan varsa etsin gözünü seviyim yoksa böyle sıkıntıdan ölürüm.
Müzik, Radiohead dinlerken sıkılırdım bir zamanlar, daha şiddetli, daha hareketli daha ... şarkılar seçiyordum dinlemek için ama son zamanlarda bir kafa rahatlatma, bi huzur arama durumlarına girdiğim için, indie'sinden tut folk'una kadar, tarz değişikliği yaşattılar...
Kafa rahatlama demişken, doktorun tavsiyene uyup sadece yapmak istediklerimi yapıyorum. Öyle arkadaş, ben lafı kıçından yakalarım. Ders ise ders, gülmek eğlenmek ise gülmek vesaire. Cuma günü hocalarla yine plan yapılmakta, içmek? Kıza dedim ben böyle ortamlar bana göre değil, bir bira alırız ikimiz içeriz dedi. Sorun alkol değildi.
Bu arada dünkü sınavın sonucuna göre amacıma çok yakınım, tabii ooh beaa yakınım ulen diyip salmıyoruz! yükseldikçe kartal, kanat çırpmazmış; zaten gerek de kalmazmış kanat çırpmasına.
Ben bir miktar daha yükseliyim kanat çırpmadan bir nefes alacağım bir dakikam olsun.
Yarın eğer matematik hocam yaptığım neti eleştirirse eğer, önce kendini düzeltmesini rica edecem yoksa 5 soru çözüp bırakılıp öğrenci kazandırılmıyor. Geometri hocasıyla tartıştım ama güzeldi, 2 taraf da sakin bi şekilde dinleyip birbirini hatalarını gördü. İşe yaradı mutluyum.
Yarın Biyoloji dersi var ki biyoloji netlerim yerlerde sürünüyor, kötü ama berbat değil ya da berbattan biraz iyi. Neden öyle oldu anlamadım.
Mutluyum, küfürsüz bir yazı yazdım yukarıda küfür saymadığım kazanlı olaylar var ama olsun o da hakkedenler var olduğu için. Hadi BAYER-zamanında burda çalışmayı hayal ettiğim için-
Şaşkın bakışına kurban! |
-Dershane çıkışı parkta bir kalabalık gördüm, yine kime dadanmış itin soyları! diye geçirirken içimden. Eve yetiştiğim an öğrendim sebebini, kardeşe takık iki velet var velet diyorsam 18-19 yaşlarında ergenler. Kardeşimi bekliyorlarmış. Allah akıl fikir ve bilimum hücre versin. Bu çocuklar sperm kazanından dünyaya gelmişler hacım, böyle atıyorsun sperm kazanına hooop ortaya bir piç çıkıyor, bu piçler de toplanıp öyle parkta adam dövmek için toplanıyorlar.
Akıllı telefonlar ise bağımlılık sebebim, anamın telefonu -eski telefonum- sabah bana kalıyor, wifi de açık kalmış-normalde fiş çekilir radyasyon- sabah bi bakıyım bi olaylar vesaire olmuş mu diye, yok hacı! Ne arkadaşlardan mesaj var, zaten atmıyorlardı. Biri hariç, o da blogumu okuyordu, finaller yüzünden okuyamıyor sanırım. Ettiğim küfürlerin hesabını da soramadı. Neyse...
Tok olduğum halde yemek yemek, buna zorlanmak. Öğlene kadar elmalı pastaları tenefüste bi şekilde mideye indirdikten sonra döner de yedim, üzerine anam mangalı yakmış, et vesaire. Yicem!
Filmler, vazgeçilmezim ama son zamanlarda izlemekten zevk alacağım filmler bulamıyorum. Blog'da vardı izleyip yorumladığım filmler, tavsiye edecek olan varsa etsin gözünü seviyim yoksa böyle sıkıntıdan ölürüm.
Müzik, Radiohead dinlerken sıkılırdım bir zamanlar, daha şiddetli, daha hareketli daha ... şarkılar seçiyordum dinlemek için ama son zamanlarda bir kafa rahatlatma, bi huzur arama durumlarına girdiğim için, indie'sinden tut folk'una kadar, tarz değişikliği yaşattılar...
Yorke! İçinden geldiği gibi değil koreografiye göre dans etmişsin! Ben açıp lotus flower'ı kafama göre takılacam hacı! |
Kafa rahatlama demişken, doktorun tavsiyene uyup sadece yapmak istediklerimi yapıyorum. Öyle arkadaş, ben lafı kıçından yakalarım. Ders ise ders, gülmek eğlenmek ise gülmek vesaire. Cuma günü hocalarla yine plan yapılmakta, içmek? Kıza dedim ben böyle ortamlar bana göre değil, bir bira alırız ikimiz içeriz dedi. Sorun alkol değildi.
Bu arada dünkü sınavın sonucuna göre amacıma çok yakınım, tabii ooh beaa yakınım ulen diyip salmıyoruz! yükseldikçe kartal, kanat çırpmazmış; zaten gerek de kalmazmış kanat çırpmasına.
Ben bir miktar daha yükseliyim kanat çırpmadan bir nefes alacağım bir dakikam olsun.
Yarın eğer matematik hocam yaptığım neti eleştirirse eğer, önce kendini düzeltmesini rica edecem yoksa 5 soru çözüp bırakılıp öğrenci kazandırılmıyor. Geometri hocasıyla tartıştım ama güzeldi, 2 taraf da sakin bi şekilde dinleyip birbirini hatalarını gördü. İşe yaradı mutluyum.
Yarın Biyoloji dersi var ki biyoloji netlerim yerlerde sürünüyor, kötü ama berbat değil ya da berbattan biraz iyi. Neden öyle oldu anlamadım.
Mutluyum, küfürsüz bir yazı yazdım yukarıda küfür saymadığım kazanlı olaylar var ama olsun o da hakkedenler var olduğu için. Hadi BAYER-zamanında burda çalışmayı hayal ettiğim için-
Etiketler:
anlamsız
Pazartesi, Ocak 16, 2012
Mutluluk Denemesi
Bugün pazartesi! Ne güzel bir gün! -burda kendimi kandırdığımı bile bile devam etmem gerekiyor-
Sınav vardı, saat 10'da. Yağmur yağmıyordu hatta çok çok güzel bir hava vardı sabah. Dünden kalan yağmurun acısını çıkardı. Sınav saatinin gelmesini beklerken, bıkkındım. Yine aynı saçma sapan sınavlardan biri mi olacak diye. Kitapçıklar dağıtıldı, isim kısmına Mad Donkey yazacağım bir dahaki sınavda. Söylenişi güzel Mad Donkey. Deli dana'nın eşeğe uyarlanmışı gibi dursa da bu yeni keşfettiğim lakaplardan. Neyse konu bu değil, tanıdık olmayan milyon yüz vardı etütte. Etrafı izlerken bir yandan da köşemin kapılmadığını ama bana zorla komşu olunmaya çalışıldığını gördüm, benden önce gelmişti. Hakkediyordu benim komşum olmayı, inanılmaz sıradışı bi şekilde oturuyorum ben, bildiğin uzanıyorum, oturmak sayılmaz benimki. Sandalyede yayılıyorum, sırtımı rahat bi şekle sokuyorum, kafamı da yaslayacak bi yer buluyorum. Hani bildiğin uyku pozisyonu, hatta uyusam mı diye düşünürken kitapçıklar dağıtılmaya başlandı. Açtım baktım, uyumak uyumamak derken, soruların basitliği gözümden kaçmadı. Bu sınav kendimi kendime kanıtlamam gereken sınavdı. O yüzden no sleep no cry, diyip giriştim kitapçığa.
Türkçe çok tanıdıktı.
Matematik ise basit - Geometri ise ilginçti.
Fen kısmı ise basitti ama, fenin basit olan soruları genelde kafa patlatmalık olduğundan yanlış yapma olasılığım da yüksekti. Bekleyip göreceğiz.
Sosyal, zordu. Anlamsız bi biçimde zordu. Tarih özellikle - zaten tarih zordu - . Coğrafya süperdi. Felsefe ilginç.
Dershaneden çıktım, kuzenleri görüp onlarla biraz takıldım. Sabah sıra almıştım psik dr için. Oyalandım kebap yidim! Uzun zamandır yemiyordum, iyi geldi ama bozmuş ustam, önceden öyle yapmıyordu bildiğin maydanoz salatası ekmeğe sarılmış içinde de et işte. Neyse biraz oyalandım dediğim gibi, hastaneye gittim. Doktorum da geldi ben biraz bekledikten sonra, ben saat 14'ün gelmesini beklerken dr 2 saattir beni çağırıyormuş içeriden. Ah Müzeyyen-sekreter, tatlı insan-! Neyse, içeri girdim, bir kaç şeyden bahsettim. Sanırım kendi doktorum olmam gerek bu saatten sonra, hocam yardımcı olmaya çalışırken bunu ima ediyor gibiydi. Ben öyle anladım, yanılıyor da olabilirim. Öfkemi kontrol edebilirim vesaire, dershanedeki problemleri de halen çözememiş olmam da sıkıntının asıl sebebi ama bu saatten sonra sınıf değişmem mümkün görünmüyor. Eksik olduğum konuları yarıladı diğer sınıf, bizim sınıf ise gevezelik peşinde. Kahretsin!
Tamam mutluyum -burada mutluluk var- babam hasta 1 haftadır belki de daha uzun bir süre ama bizim yeni haberimiz oluyor. Şimdi iyi sonuçta. İyi iyi iyi iyi - ben de iyiyim hepimiz iyiyiz, gardaşım iyi bir dayağı hakkediyor ama doktorun dediğine göre böyle çözemezmişim. .Önce annemin kardeşime olan tavrını değiştirmem gerek, dün başarmaya çalıştım gibi ama sonra kavga ettik ve dağıldık.
Dexter'ı izledim, dünkü bölüm çok güzel değildi ya da güzeldi. Kardeş ortaya çıktı, sonra Dexter bir şekilde kurtuldu tabii, babasıyla tekrar karşılaşması güzeldi. -not: cnbceden izlenmekte.
Bu mutlu olmaya çalıştığım anlarım - her şeye ya da birkaç şeye siktiri çekiyorum. Herkese "Evet" demekten vazgeçiyorum. Hayır demeyi öğrenmem gerek, en azından pragmatist benliğimi ön plana atmam gerekiyor. Yarından sonra her şeyin daha güzel olması için dua etmekten fazlasını yapacağım sanırım. Hala ders çalışma performansım düşük. Bundan yakınıyorum ama bahsetmedim, unuttum. Bu arada internet bağımlılığı da olabilir ki bu yüksek bir ihtimal. Başka ne var ? ; buraya not alıyorum, blog adresimi vermem gerek yarın belki. Diğer hafta da tam olarak ne hakkında konuşacağımıza karar verebiliriz.
Yarın yağmur yağmasın, eve dönerken çok ıslandım. Snoop Dogg - Wet geldi aklıma da alakası yok.
Radiohead dinleyip, reyüsümle wild ones turnuvası yaptık. Güzeldi. Radiohead de güzel - A Wolf at the Door da güzel.
Hayatıma giren güzel şeyleri sayınca mutlu oluyorum, güzel filmler izleyince, güzel şeyler dinleyince, güzel kitaplar okuyunca... Ama gel gör ki güzel notlar veya netler alınınca da mutlu olmama rağmen bu her zaman aç gözlülüğümün kurbanı olmamla sonuçlanıyor, hiçbir zaman aldığım puanla yetinmiyorum, zaten yetinmemem gerekiyor. Gayet normalim bu konuda. Dr.Faust - gibi olsun bu blog, tabii ki ömrümün sonuna kadar değil ama bir kısmına kadar olan şeyleri yazmaya devam. Bi bakmışsın üniversite hocamdan bahsediyorum, kim bilir?
Sınav vardı, saat 10'da. Yağmur yağmıyordu hatta çok çok güzel bir hava vardı sabah. Dünden kalan yağmurun acısını çıkardı. Sınav saatinin gelmesini beklerken, bıkkındım. Yine aynı saçma sapan sınavlardan biri mi olacak diye. Kitapçıklar dağıtıldı, isim kısmına Mad Donkey yazacağım bir dahaki sınavda. Söylenişi güzel Mad Donkey. Deli dana'nın eşeğe uyarlanmışı gibi dursa da bu yeni keşfettiğim lakaplardan. Neyse konu bu değil, tanıdık olmayan milyon yüz vardı etütte. Etrafı izlerken bir yandan da köşemin kapılmadığını ama bana zorla komşu olunmaya çalışıldığını gördüm, benden önce gelmişti. Hakkediyordu benim komşum olmayı, inanılmaz sıradışı bi şekilde oturuyorum ben, bildiğin uzanıyorum, oturmak sayılmaz benimki. Sandalyede yayılıyorum, sırtımı rahat bi şekle sokuyorum, kafamı da yaslayacak bi yer buluyorum. Hani bildiğin uyku pozisyonu, hatta uyusam mı diye düşünürken kitapçıklar dağıtılmaya başlandı. Açtım baktım, uyumak uyumamak derken, soruların basitliği gözümden kaçmadı. Bu sınav kendimi kendime kanıtlamam gereken sınavdı. O yüzden no sleep no cry, diyip giriştim kitapçığa.
Türkçe çok tanıdıktı.
Matematik ise basit - Geometri ise ilginçti.
Fen kısmı ise basitti ama, fenin basit olan soruları genelde kafa patlatmalık olduğundan yanlış yapma olasılığım da yüksekti. Bekleyip göreceğiz.
Sosyal, zordu. Anlamsız bi biçimde zordu. Tarih özellikle - zaten tarih zordu - . Coğrafya süperdi. Felsefe ilginç.
Dershaneden çıktım, kuzenleri görüp onlarla biraz takıldım. Sabah sıra almıştım psik dr için. Oyalandım kebap yidim! Uzun zamandır yemiyordum, iyi geldi ama bozmuş ustam, önceden öyle yapmıyordu bildiğin maydanoz salatası ekmeğe sarılmış içinde de et işte. Neyse biraz oyalandım dediğim gibi, hastaneye gittim. Doktorum da geldi ben biraz bekledikten sonra, ben saat 14'ün gelmesini beklerken dr 2 saattir beni çağırıyormuş içeriden. Ah Müzeyyen-sekreter, tatlı insan-! Neyse, içeri girdim, bir kaç şeyden bahsettim. Sanırım kendi doktorum olmam gerek bu saatten sonra, hocam yardımcı olmaya çalışırken bunu ima ediyor gibiydi. Ben öyle anladım, yanılıyor da olabilirim. Öfkemi kontrol edebilirim vesaire, dershanedeki problemleri de halen çözememiş olmam da sıkıntının asıl sebebi ama bu saatten sonra sınıf değişmem mümkün görünmüyor. Eksik olduğum konuları yarıladı diğer sınıf, bizim sınıf ise gevezelik peşinde. Kahretsin!
Tamam mutluyum -burada mutluluk var- babam hasta 1 haftadır belki de daha uzun bir süre ama bizim yeni haberimiz oluyor. Şimdi iyi sonuçta. İyi iyi iyi iyi - ben de iyiyim hepimiz iyiyiz, gardaşım iyi bir dayağı hakkediyor ama doktorun dediğine göre böyle çözemezmişim. .Önce annemin kardeşime olan tavrını değiştirmem gerek, dün başarmaya çalıştım gibi ama sonra kavga ettik ve dağıldık.
Dexter'ı izledim, dünkü bölüm çok güzel değildi ya da güzeldi. Kardeş ortaya çıktı, sonra Dexter bir şekilde kurtuldu tabii, babasıyla tekrar karşılaşması güzeldi. -not: cnbceden izlenmekte.
Bu mutlu olmaya çalıştığım anlarım - her şeye ya da birkaç şeye siktiri çekiyorum. Herkese "Evet" demekten vazgeçiyorum. Hayır demeyi öğrenmem gerek, en azından pragmatist benliğimi ön plana atmam gerekiyor. Yarından sonra her şeyin daha güzel olması için dua etmekten fazlasını yapacağım sanırım. Hala ders çalışma performansım düşük. Bundan yakınıyorum ama bahsetmedim, unuttum. Bu arada internet bağımlılığı da olabilir ki bu yüksek bir ihtimal. Başka ne var ? ; buraya not alıyorum, blog adresimi vermem gerek yarın belki. Diğer hafta da tam olarak ne hakkında konuşacağımıza karar verebiliriz.
Yarın yağmur yağmasın, eve dönerken çok ıslandım. Snoop Dogg - Wet geldi aklıma da alakası yok.
Radiohead dinleyip, reyüsümle wild ones turnuvası yaptık. Güzeldi. Radiohead de güzel - A Wolf at the Door da güzel.
Hayatıma giren güzel şeyleri sayınca mutlu oluyorum, güzel filmler izleyince, güzel şeyler dinleyince, güzel kitaplar okuyunca... Ama gel gör ki güzel notlar veya netler alınınca da mutlu olmama rağmen bu her zaman aç gözlülüğümün kurbanı olmamla sonuçlanıyor, hiçbir zaman aldığım puanla yetinmiyorum, zaten yetinmemem gerekiyor. Gayet normalim bu konuda. Dr.Faust - gibi olsun bu blog, tabii ki ömrümün sonuna kadar değil ama bir kısmına kadar olan şeyleri yazmaya devam. Bi bakmışsın üniversite hocamdan bahsediyorum, kim bilir?
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
mutlu olmak üzere
Pazar, Ocak 15, 2012
Anlamlı 5
“There’s no light in you. There’s no light in me.”
Dexter - Just Let Go son sahnesi her şeyin özeti gibiydi.
Etiketler:
Anlamlı
Çarşamba, Ocak 11, 2012
Yine Bana Ştreş Var
Selam millet!
Klasik bir giriş yaptıktan sonra, mutlu mes'ud bi şekilde yazmam gerekirdi ama her zamanki gibi , stres, gözyaşı ve ergen duygularımın ağır bastığı bir yazı olacak. Sn okuyucu, lütfen emniyet kemerinizi bağlayınız ve uçuşa hazır olunuz. 2. çoğul şahısı bu kadar kullanmamam gerekirdi.
Bugün günlerden Çarşamba ve siz bunu biliyorsunuz. Ama bilmediğiniz ve birazdan tanık olacağınız şeyler konusunda da
- uzattıkça uzatır yazar ; toparlayamamak, kızgın olup küfürler yağdırmaktan çekinmektedir.
Ders programı ;
Biyoloji, güldüğüm eğlendiğim, en azından sınıfın azarlanmadığı ders-arada ağzımıza ettiği oluyor- ama hayat güzeldi , ta ki bir arkadaşımın hocaya şu soruyu yöneltmesine kadar :
- Hocam karaciğeri iflas eden birine ne olur?
Ben : (ağzım kırılsaydı, lan ölseydim de çıkmasaydı o kelime ağzımdan) Ölür la, ehehe bu da soru mu? dedim.
Hoca : Arkadaşın doğru söylüyor, karaciğer vücudumuzun jxcnzxc... Açıklama yaptıktan sonra ;
Kız ağlamaklı oldu, ölür demeyin! Ölür demeyin! diye bağırmaya başladı. Sohbet ilerledikçe hatta bir kaç tenefüs sonra sadece bana açıkladı hasta olan kişinin kim olduğunu, annesiymiş. Çok üzüldüm lan, duygularımı aldırdım sanıyordum ama hala bir tutam var. Neyse buralar ağlamaklı, buralar duygusal. Kız rica etti ; "Beni de psik. dr'a götürebilir misin? Karnemle giriş yapmam imkansız, günü dolmamış gibi anlamadığım ifadeler kullandı." Pazartesi günü sınav sonrasına söz verdim. Yardım etmek güzel şey, mutlu ediyor. Dert ortağı vesaire kısmını atlıyorum genelde, bi yere kadar var oluyorum sonra bi bakmışsın yokum. Öyle.
Matematik vardı bir de, pazartesi günkü sınavın hesabını ve netlerin berbatlığını yüzümüze vura vura. Bildiğin ayakta becerdi laflarıyla. Çok ağır konuşmadı ama zoruma gitti. Bütün bunlara rağmen devamında yazının bana biraz da olsa hak verirsiniz sanırım.
Fizik, Googhan'ın çözdüğü soruyu hoca derste çözemedi, tenefüste yazdım tekrar. Cevabın 3h/4 olduğunu söyledim, sonra adam h'a 20 dedi. Öyle çözdü vallahi. Ben gök'e güveniyom! lkasda
Analitik vardı, dershane kurucusunun dersi. Adama buradan sövüyorum sadece, içimden. Allahından bulsun! Çarşamba iptal ettiği dersi, pazara almış ama sınıfta kimsenin evi aranmamış. Onu geçtim kimsenin haberi yok! Dershane sittiğimin dershanesi bu yıl olacak başka çaresi yok diyorum ama o kadar sorun var ki...
Öğleden sonra hoca kaçırmamak ve biraz da olsa fastfoodtan uzaklaşmak için yemek yemedim. Biyoloji testi çözdüm. Etüte çıktım, 5-6 eşit ağırlık öğrencisi bir matematikçinin üzerine... Diğer 3-4 ise dokunulmamış sorularını çözdürüyordu. Hocam zaman? Var mı, ayıracak mısınız ? 30 dk dedi. Bunu ilk defa yaşamıyordum. 30 derler 1 saat mal gibi beklersin. Ben mal olmamayı seçtim, zaten kafamı afedersin ama taşıyamıyorum artık, yürüyüşüm bile dengesizleşti. Annemin de dün akşam dedikleri üzerime eklenince ;
Dün akşam kardeşim "Anneaa!! Ben mütercim tercümanlık ingilizce okucam" diyince annem sevindi ben sevindim. Ben konuşmadan annem bana bakıp, senin için kaygılanıyorum, kardeşin kazanmasa üzülmem ama sen kazanmazsan eğer... diyip kafamdaki çingenelerin, bedevilerin mitozla çoğalıp, kavimler göçü yapmalarına neden oldu. Bütün bunları geçtim, "sen dönsene arkanı" dedi. Döndüm. Şok olmuş bi şekilde "iihha sırtın!!!" Ne olmuş? Kamburum çıkmış, fizik tedaviye gidcem de burda yok ki anne!! dedim. O zaman sömestrda araştırma hastanesine gidelim mi ? dedi. Olur dedim. Rahatlasın garibim, omurga eğriliği varsa ki bir bu eksikti, boku yerim. Kamburum da az yani ilerlemesin diye girişimde buluncaz. Hayatımda hiç spor yapmadım girdi tabii.
Dershaneden sinirli bir şekilde çıktım. Kamyonet ve kamyon yolu kapamışlar. Kornalarla gürültü yaratıyorlar. Kamyon çekilince de kamyoneti olan adam patinaj çekip, gazı körükledikçe ben küfrettim. Şerefsiz pezevenk bir dk dursan ne olacak!? Ya da geç kalsan...
Dün de zaten eziliyordum, otomobillerden, motorsikletlerden hatta at arabasından bile çektim ben geçen yıldan bugüne. Hep ezilme tehlikesi atlattım ama bu seferki tam bir pezevenklik abidesi ;
Ben her zamanki gibi hızlı adımlar yerine, yavaş ve dik yürümeye çalışırken ellerimde ceplerimde bu arada. Karşıdan, genç, güzel iki kadın geliyor. Arabadakiler caddeye sapmadan öylece beklediler, hatta sağ tarafta oturanın nefesi, salyası -köpek gibi izliyordu kızları! Orrospu çocuğu, ben tam arabanın arkasından geçerken geri vitese takıp gaza bastı, orrospu çocukları! Amaçlarını açıklıyım ; Kızlar henüz yakınken bunlar benim sinirlenip küfretmemi ve de arabadan inip bir şekilde beni benzetip dikkat çekmeyi amaçlıyorlardı ki, kuru bir küfürle bıraktım. Tam karşımda kuyumcu akrabam olmasına rağmen, adamın ruhsatlı silahı var ve kullanma izni taşıma izni milyon izin aldı almak için. Bana dokunmadan eşek cenneti değil ama pezevenk cennetine yollardı kuzen.
Başıma gelenler bunlar, yeni biyoloji öğretmeni geldi. Soğuk gibi şimdilik ama alışır. Çok acemi, çok genç ama alışacak! Gerçi ben asıl hocamdan vazgeçmem de arada işte, tanışmak anlaşmak lazım gelir.
Hadi görüşürüz millet! Yazıdaki bütün küfürler hakkedenlerin, yoksa başka şekilde etmem, bilirsin! ;)
Klasik bir giriş yaptıktan sonra, mutlu mes'ud bi şekilde yazmam gerekirdi ama her zamanki gibi , stres, gözyaşı ve ergen duygularımın ağır bastığı bir yazı olacak. Sn okuyucu, lütfen emniyet kemerinizi bağlayınız ve uçuşa hazır olunuz. 2. çoğul şahısı bu kadar kullanmamam gerekirdi.
Bugün günlerden Çarşamba ve siz bunu biliyorsunuz. Ama bilmediğiniz ve birazdan tanık olacağınız şeyler konusunda da
- uzattıkça uzatır yazar ; toparlayamamak, kızgın olup küfürler yağdırmaktan çekinmektedir.
Ders programı ;
Biyoloji, güldüğüm eğlendiğim, en azından sınıfın azarlanmadığı ders-arada ağzımıza ettiği oluyor- ama hayat güzeldi , ta ki bir arkadaşımın hocaya şu soruyu yöneltmesine kadar :
- Hocam karaciğeri iflas eden birine ne olur?
Ben : (ağzım kırılsaydı, lan ölseydim de çıkmasaydı o kelime ağzımdan) Ölür la, ehehe bu da soru mu? dedim.
Hoca : Arkadaşın doğru söylüyor, karaciğer vücudumuzun jxcnzxc... Açıklama yaptıktan sonra ;
Kız ağlamaklı oldu, ölür demeyin! Ölür demeyin! diye bağırmaya başladı. Sohbet ilerledikçe hatta bir kaç tenefüs sonra sadece bana açıkladı hasta olan kişinin kim olduğunu, annesiymiş. Çok üzüldüm lan, duygularımı aldırdım sanıyordum ama hala bir tutam var. Neyse buralar ağlamaklı, buralar duygusal. Kız rica etti ; "Beni de psik. dr'a götürebilir misin? Karnemle giriş yapmam imkansız, günü dolmamış gibi anlamadığım ifadeler kullandı." Pazartesi günü sınav sonrasına söz verdim. Yardım etmek güzel şey, mutlu ediyor. Dert ortağı vesaire kısmını atlıyorum genelde, bi yere kadar var oluyorum sonra bi bakmışsın yokum. Öyle.
Matematik vardı bir de, pazartesi günkü sınavın hesabını ve netlerin berbatlığını yüzümüze vura vura. Bildiğin ayakta becerdi laflarıyla. Çok ağır konuşmadı ama zoruma gitti. Bütün bunlara rağmen devamında yazının bana biraz da olsa hak verirsiniz sanırım.
Fizik, Googhan'ın çözdüğü soruyu hoca derste çözemedi, tenefüste yazdım tekrar. Cevabın 3h/4 olduğunu söyledim, sonra adam h'a 20 dedi. Öyle çözdü vallahi. Ben gök'e güveniyom! lkasda
Analitik vardı, dershane kurucusunun dersi. Adama buradan sövüyorum sadece, içimden. Allahından bulsun! Çarşamba iptal ettiği dersi, pazara almış ama sınıfta kimsenin evi aranmamış. Onu geçtim kimsenin haberi yok! Dershane sittiğimin dershanesi bu yıl olacak başka çaresi yok diyorum ama o kadar sorun var ki...
Öğleden sonra hoca kaçırmamak ve biraz da olsa fastfoodtan uzaklaşmak için yemek yemedim. Biyoloji testi çözdüm. Etüte çıktım, 5-6 eşit ağırlık öğrencisi bir matematikçinin üzerine... Diğer 3-4 ise dokunulmamış sorularını çözdürüyordu. Hocam zaman? Var mı, ayıracak mısınız ? 30 dk dedi. Bunu ilk defa yaşamıyordum. 30 derler 1 saat mal gibi beklersin. Ben mal olmamayı seçtim, zaten kafamı afedersin ama taşıyamıyorum artık, yürüyüşüm bile dengesizleşti. Annemin de dün akşam dedikleri üzerime eklenince ;
Dün akşam kardeşim "Anneaa!! Ben mütercim tercümanlık ingilizce okucam" diyince annem sevindi ben sevindim. Ben konuşmadan annem bana bakıp, senin için kaygılanıyorum, kardeşin kazanmasa üzülmem ama sen kazanmazsan eğer... diyip kafamdaki çingenelerin, bedevilerin mitozla çoğalıp, kavimler göçü yapmalarına neden oldu. Bütün bunları geçtim, "sen dönsene arkanı" dedi. Döndüm. Şok olmuş bi şekilde "iihha sırtın!!!" Ne olmuş? Kamburum çıkmış, fizik tedaviye gidcem de burda yok ki anne!! dedim. O zaman sömestrda araştırma hastanesine gidelim mi ? dedi. Olur dedim. Rahatlasın garibim, omurga eğriliği varsa ki bir bu eksikti, boku yerim. Kamburum da az yani ilerlemesin diye girişimde buluncaz. Hayatımda hiç spor yapmadım girdi tabii.
Dershaneden sinirli bir şekilde çıktım. Kamyonet ve kamyon yolu kapamışlar. Kornalarla gürültü yaratıyorlar. Kamyon çekilince de kamyoneti olan adam patinaj çekip, gazı körükledikçe ben küfrettim. Şerefsiz pezevenk bir dk dursan ne olacak!? Ya da geç kalsan...
Dün de zaten eziliyordum, otomobillerden, motorsikletlerden hatta at arabasından bile çektim ben geçen yıldan bugüne. Hep ezilme tehlikesi atlattım ama bu seferki tam bir pezevenklik abidesi ;
Ben her zamanki gibi hızlı adımlar yerine, yavaş ve dik yürümeye çalışırken ellerimde ceplerimde bu arada. Karşıdan, genç, güzel iki kadın geliyor. Arabadakiler caddeye sapmadan öylece beklediler, hatta sağ tarafta oturanın nefesi, salyası -köpek gibi izliyordu kızları! Orrospu çocuğu, ben tam arabanın arkasından geçerken geri vitese takıp gaza bastı, orrospu çocukları! Amaçlarını açıklıyım ; Kızlar henüz yakınken bunlar benim sinirlenip küfretmemi ve de arabadan inip bir şekilde beni benzetip dikkat çekmeyi amaçlıyorlardı ki, kuru bir küfürle bıraktım. Tam karşımda kuyumcu akrabam olmasına rağmen, adamın ruhsatlı silahı var ve kullanma izni taşıma izni milyon izin aldı almak için. Bana dokunmadan eşek cenneti değil ama pezevenk cennetine yollardı kuzen.
Başıma gelenler bunlar, yeni biyoloji öğretmeni geldi. Soğuk gibi şimdilik ama alışır. Çok acemi, çok genç ama alışacak! Gerçi ben asıl hocamdan vazgeçmem de arada işte, tanışmak anlaşmak lazım gelir.
Hadi görüşürüz millet! Yazıdaki bütün küfürler hakkedenlerin, yoksa başka şekilde etmem, bilirsin! ;)
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Salı, Ocak 10, 2012
Başvurdum
Pazartesi gününün hiçbir önemi yok! Yok bildiğin sıfır, önemsiz. Sınav günü olduğu için de hiçbir şey hissettirmiyor pazartesi, ha dersin ki nefret etmiyor musun, diye. Evet, ediyorum belki ama etmek için tek sebebim sınavımın kötü geçmesi, ha bi de ihtimal var, iyi de geçebilir ama bu hafta hiç de öyle olmadı ;
Sınavın türkçe kısmı hep aynı. İyi yani
Matematik kısmı da problem çözememekten kaynaklanan sanırım, toparlayamıyorum kafamı. Problemi okuyorum, başını unutuyorum. Problemi okurken ayşe,ahmet ve çocuklarının yaşını isterken benden, ben bu insanları hayalimde yaşatıyorum, ciddi bir sorun olabilir ama öyle. Ben de soruyu okumadım, dalmadım bu kez.
Fen kısmı, LYS Fizik'inin Ygs'de işi ne? Kimya'nın Suçu ne? Muhteşem Biyoloji! Özet bu kadar değil, devamı var ;
Osym şifremi unuttum, yenisini almam için okula gitmem gerekiyordu. Sınıftan birini gözüme kestirip benimle geliyorsun dedim. Alışveriş yapacam demesine rağmen, olmaz geleceksin dedim. Razı oldu. Bu arada sohbet de ettik okula yetişene kadar, iyi oldu. Sıkılmadım, tek başıma yürüsem köpek kovalıyor. Lanet olsun, tövbeliyim.
Okula yetiştik, tam köpeklerden bahsediyordum ki karşımıza süs köpeği çıktı. Korkmadım da köpek pis pis bakıyordu.
Eskiden müzik öğretmenim, şimdi ise lise müdiresi olan öğretmenimi de gördüm. Mutlu da oldum. Mutluluk! Sanırım, sevdiğim insanlarla yeniden biraraya gelmek mutlu ediyor. Bunu listeye attık. Sohbet ettik biraz. Şifremi almak için bekledim. Liseliler, şamata gırgır... Sınavın 2.80 girmeyeceğini düşündüklerinden sanırım. Sallamıyor gibi bi halleri vardı. Şifremi aldım, başvurumu yaptım. Foto kısmı kötüydü, fotoya baktım, saçım alnıma yapışmış. Yüzüm sapsarı. Olsun, dedim. Kazanırsam sürekli bu fotoyu kullanacakmışım. Tipsiz Üniversiteli!!! Buraya not alıyoruz arkadaşlar, ileride bununla ilgili de bir şeyler gelir başıma. Salıya gidelim hadi!
Salı
Salı günlerini önemsemiyorum, geç kalıyorum sürekli. Bu kez geç kalmadım ama kahvaltıdan feragat etmem gerekiyordu. Kahvaltı hazır ama yapamadım işte, terasta buz gibi havada servisin gelmesini bekledim. Her yerde yağmur yağıyor, bıktırdı. Servis geldi, böyle havalı havalı yürümeye ya da çamura basmadan, su sıçratmadan yürümeye fırsatım olmadı.
Dershaneye yetiştim, keyifsiz, aç ve bunalımda gibi bir halim var. Her şeyden bi bıkkınlık gelmiş gibi, hemen bu sorunun üstesinden gelmem gerek, müzik dinliyorum işe yaramıyor belki de ağzıma daha çok sıçıyordur. Melankoli melankoli, bu yılın ilk yazılarına bakınca, mutlu gibiydim. Şimdi ise sadece yorgun, kızgın, bıkkınım. Mutlu sayılırım ama. Hala umut var!
Bugünün programı, türkçe fizik ve geometri.
Türkçede iyi hoş bir tempo yakaladık ama dilbilgisinin verdiği o lanet hava esiyor sınıfta.
Fizik, aynalar işlenirken mesela, aklıma o şarkı geldi ; Salim Dündar - Aynalar harmanım ben harmanım... ile başlayan. Daldım gittim.
Geometri, yamuk, ismi gibi ders de yamuktu ama zevk almaya çalışıyorum bu saatten sonra.
Döner yedim, mide bozdu. Ya çok yağlı ya çok soslu ya çok ekmek. Bir şey oldu işte, eve geldim. Anam poğaça yapıyordu, tok olmama rağmen yedim. Öyle işte.
Kısa kısa ; hala aynı sınıftayım, sınıfımın verdiği bir negatiflik var. Takmıyorlar, derslere de yansıyor. YGS'ye hazırlanıyoruz, lysyi takmıyoruz, havasındalar. Birkaç adet özel üniversite meraklısı da var. Oh değme keyfime.
Sınavın türkçe kısmı hep aynı. İyi yani
Matematik kısmı da problem çözememekten kaynaklanan sanırım, toparlayamıyorum kafamı. Problemi okuyorum, başını unutuyorum. Problemi okurken ayşe,ahmet ve çocuklarının yaşını isterken benden, ben bu insanları hayalimde yaşatıyorum, ciddi bir sorun olabilir ama öyle. Ben de soruyu okumadım, dalmadım bu kez.
Fen kısmı, LYS Fizik'inin Ygs'de işi ne? Kimya'nın Suçu ne? Muhteşem Biyoloji! Özet bu kadar değil, devamı var ;
Osym şifremi unuttum, yenisini almam için okula gitmem gerekiyordu. Sınıftan birini gözüme kestirip benimle geliyorsun dedim. Alışveriş yapacam demesine rağmen, olmaz geleceksin dedim. Razı oldu. Bu arada sohbet de ettik okula yetişene kadar, iyi oldu. Sıkılmadım, tek başıma yürüsem köpek kovalıyor. Lanet olsun, tövbeliyim.
Okula yetiştik, tam köpeklerden bahsediyordum ki karşımıza süs köpeği çıktı. Korkmadım da köpek pis pis bakıyordu.
Eskiden müzik öğretmenim, şimdi ise lise müdiresi olan öğretmenimi de gördüm. Mutlu da oldum. Mutluluk! Sanırım, sevdiğim insanlarla yeniden biraraya gelmek mutlu ediyor. Bunu listeye attık. Sohbet ettik biraz. Şifremi almak için bekledim. Liseliler, şamata gırgır... Sınavın 2.80 girmeyeceğini düşündüklerinden sanırım. Sallamıyor gibi bi halleri vardı. Şifremi aldım, başvurumu yaptım. Foto kısmı kötüydü, fotoya baktım, saçım alnıma yapışmış. Yüzüm sapsarı. Olsun, dedim. Kazanırsam sürekli bu fotoyu kullanacakmışım. Tipsiz Üniversiteli!!! Buraya not alıyoruz arkadaşlar, ileride bununla ilgili de bir şeyler gelir başıma. Salıya gidelim hadi!
Salı
Salı günlerini önemsemiyorum, geç kalıyorum sürekli. Bu kez geç kalmadım ama kahvaltıdan feragat etmem gerekiyordu. Kahvaltı hazır ama yapamadım işte, terasta buz gibi havada servisin gelmesini bekledim. Her yerde yağmur yağıyor, bıktırdı. Servis geldi, böyle havalı havalı yürümeye ya da çamura basmadan, su sıçratmadan yürümeye fırsatım olmadı.
Dershaneye yetiştim, keyifsiz, aç ve bunalımda gibi bir halim var. Her şeyden bi bıkkınlık gelmiş gibi, hemen bu sorunun üstesinden gelmem gerek, müzik dinliyorum işe yaramıyor belki de ağzıma daha çok sıçıyordur. Melankoli melankoli, bu yılın ilk yazılarına bakınca, mutlu gibiydim. Şimdi ise sadece yorgun, kızgın, bıkkınım. Mutlu sayılırım ama. Hala umut var!
Bugünün programı, türkçe fizik ve geometri.
Türkçede iyi hoş bir tempo yakaladık ama dilbilgisinin verdiği o lanet hava esiyor sınıfta.
Fizik, aynalar işlenirken mesela, aklıma o şarkı geldi ; Salim Dündar - Aynalar harmanım ben harmanım... ile başlayan. Daldım gittim.
Geometri, yamuk, ismi gibi ders de yamuktu ama zevk almaya çalışıyorum bu saatten sonra.
Döner yedim, mide bozdu. Ya çok yağlı ya çok soslu ya çok ekmek. Bir şey oldu işte, eve geldim. Anam poğaça yapıyordu, tok olmama rağmen yedim. Öyle işte.
Kısa kısa ; hala aynı sınıftayım, sınıfımın verdiği bir negatiflik var. Takmıyorlar, derslere de yansıyor. YGS'ye hazırlanıyoruz, lysyi takmıyoruz, havasındalar. Birkaç adet özel üniversite meraklısı da var. Oh değme keyfime.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
ygs başvuru
Cumartesi, Ocak 07, 2012
Perşembe, Ocak 05, 2012
"Kusmak" Mükemmel Bir Eylem
Ünlü filozof demiş ki : "Hiçbir şeyi sikleme ki kafan sikilmesin."
Öyle işte bizimkisi bir aşk hikayesi modundayım bu aralar, gerçi modundaydım.
Dersleri özet geçcem artık, bok gibi dershane. Bu yıl kurtuluş ondan sonrası da dıp tıs hep.
Neyse başlayalım ;
-Kimya dersi, of allah büyük! Bu adam başladı derste gömleğinin reklamını yapmaya, sd sd sd... Adam dalga geçiyor sandım, olabilir de ama hiç bozmadı ciddiyetini. Gömlekleri kendi fabrikalarından vesaire. Biri de çıkıp "hocam ortak olcam sizinle" dedi. Adam da başladı, "sadece içindeki makineler 500bin. Kumaşı vesaire şu kadar bin..." şeklinde. Salla ya...
-Matematik, fonksiyonlar grafikler. Sınıftaki kızlarla da dalga geçtim biraz. Çoğu hemşirelik okuyor ve şöyle bir yalan attım ortaya "Azerbaycan'da hemşirelik okursanız, doktor sevgili veriyorlarmış" dedim. Nerde, nasıl?! Demeye başladılar, ya çirkin çıkarsa vesaire. Güldüm çok.
-Biyoloji, allahı var adam harbi hoca. Çok sıkılmıştım ben de dahil sınıfın geri kalanı matematikte yediğimiz vurgundan sonra kafa dağıtmak için sessiz sinema yaptık, kızın biri çıktı "İnanılmaz Mucize" yi anlatmaya çalıştı. Olmayınca dalga geçtim. Sen yap o zaman! Şeklinde atar yapınca hocayla anlaşıp basit bir şey "Hayat Güzeldir" i anlattım. Şu şekilde ;
- Önce "Güzeldir" kısmını anlattım. Tanıdık işitme engelli insanlar var, "güzel-baş parmak işaret parmağının üzerine" şeklinde yaptım hemen anladılar. Hayat - kısmında zorlanacağımı sanıyordum ama sıyırdım bu şekilde ; önce bebek tutar gibi yaptım - sonra da yaşlı adam gibi durdum. Sonra bebeği başlangıç noktası oluşturacak şekilde yaşlıyı da son olarak gösterdim. Yaptım bunu! Sonra da bu ikisi arasında elips çizip döngü kurdum, hemen yaşam, ölüm, hayat! Çıkınca dedim, tamamlayın diye işaret verdim. 1 dk'dan anca biraz fazla sürmüştür. Eğlenceliydi! Güldük eğlendik oh bieaaa!
Yemek ısmarladım, bu kez tavukburger yedim. Her tarafım ketçap mayonez oldu.
Sınav vardı, girmedim. Etüt vardı, girmedim. İstemiyordum çünkü.
Psik Dr'a gittim.
Hocalarımdan, dershaneden ve sınıfımdaki insanlardan nefret ettiğimi anlattım. Şikayet ettim bir şekilde, anlatınca da sinirlendim. "Çok öfkeli olduğunu görüyorum" dedi. Evet ama ilk defa öyle oluyor, dedim. Sonra da hocalarımı şikayet etmeli miyim dedim, biri cezalandırılırken bundan mutluluk duyan birine benzemiyorsun dedi. Öyle biri değilim gerçekten ama o insanlar cezalandırılmayı hakkediyorlar gibi geliyordu hep. Neyse sonra da sohbet ilerledikçe "veli toplantısı olayını da anlattım" , "Sen bir adım öndesin diğer öğrencilerden ben seni öyle görüyorum" dedi. Sonra da içimden "acaba diğer öğrencilere de aynı şeyi söylemiş midir, neden yalan söylesin?, gaza mı getirmeye çalışıyor" şeklinde çok da saçma düşünceler kaplamaya çalışırken uzaklaştırdım bu düşünceleri. Zaten hocam da dedi, kafanı boş şeylerle doldurmuşsun bunlar da seni negatif etkiliyor. Nasıl uzaklaşabilirim bu düşüncelerden diyince de ;
- Güneşe bak araba farlarına değil, ve
- Çok susamış olduğunu düşün ve biraz ileride çeşme var, ne yaparsın? dedi.
Cevap - Ben suyu içmezdim, temiz olup olmadığını sorgulardım, diyince de.
- O zaman amaçlarını gözden geçir, dedi. Senin amacın iyi bir şehirde yeni bir başlangıç yapmak ve ortalama bir hayat sürmek değil mi? dedi. Evet ama bunun olmama ihtimalinden korkuyorum, dedim.
O zaman gelecek yıl aynı insanlarla uğraşmak istemiyorsam, amaca doğru düzgün adımlar atmam lazım. Bir şekilde rahat çıktım odadan. Komşuma da yakalandım, haberi yoktu kimsenin, euheuhe bu da artık çok da umrumda değil. Bu saatten sonra ne yani?! Peh!
Eskiden 6 saat ders çalışsam yorulmazdım, kebaptı benim için. Yaşam tarzımdı. Sırf bu yüzden de gerçek anlamda inek ve asosyaldim. Hala asosyalim ama inek değilim. Eskiden inek olmaktan yakınırdım, şimdi de inek olmak istiyorum.
Tanrım beni baştan yarat!!! Baştan yarat şu beynimi, baştan yarat... İsyeeaaaaannn!
Öyle işte bizimkisi bir aşk hikayesi modundayım bu aralar, gerçi modundaydım.
Dersleri özet geçcem artık, bok gibi dershane. Bu yıl kurtuluş ondan sonrası da dıp tıs hep.
Neyse başlayalım ;
-Kimya dersi, of allah büyük! Bu adam başladı derste gömleğinin reklamını yapmaya, sd sd sd... Adam dalga geçiyor sandım, olabilir de ama hiç bozmadı ciddiyetini. Gömlekleri kendi fabrikalarından vesaire. Biri de çıkıp "hocam ortak olcam sizinle" dedi. Adam da başladı, "sadece içindeki makineler 500bin. Kumaşı vesaire şu kadar bin..." şeklinde. Salla ya...
-Matematik, fonksiyonlar grafikler. Sınıftaki kızlarla da dalga geçtim biraz. Çoğu hemşirelik okuyor ve şöyle bir yalan attım ortaya "Azerbaycan'da hemşirelik okursanız, doktor sevgili veriyorlarmış" dedim. Nerde, nasıl?! Demeye başladılar, ya çirkin çıkarsa vesaire. Güldüm çok.
-Biyoloji, allahı var adam harbi hoca. Çok sıkılmıştım ben de dahil sınıfın geri kalanı matematikte yediğimiz vurgundan sonra kafa dağıtmak için sessiz sinema yaptık, kızın biri çıktı "İnanılmaz Mucize" yi anlatmaya çalıştı. Olmayınca dalga geçtim. Sen yap o zaman! Şeklinde atar yapınca hocayla anlaşıp basit bir şey "Hayat Güzeldir" i anlattım. Şu şekilde ;
- Önce "Güzeldir" kısmını anlattım. Tanıdık işitme engelli insanlar var, "güzel-baş parmak işaret parmağının üzerine" şeklinde yaptım hemen anladılar. Hayat - kısmında zorlanacağımı sanıyordum ama sıyırdım bu şekilde ; önce bebek tutar gibi yaptım - sonra da yaşlı adam gibi durdum. Sonra bebeği başlangıç noktası oluşturacak şekilde yaşlıyı da son olarak gösterdim. Yaptım bunu! Sonra da bu ikisi arasında elips çizip döngü kurdum, hemen yaşam, ölüm, hayat! Çıkınca dedim, tamamlayın diye işaret verdim. 1 dk'dan anca biraz fazla sürmüştür. Eğlenceliydi! Güldük eğlendik oh bieaaa!
Yemek ısmarladım, bu kez tavukburger yedim. Her tarafım ketçap mayonez oldu.
Sınav vardı, girmedim. Etüt vardı, girmedim. İstemiyordum çünkü.
Psik Dr'a gittim.
Hocalarımdan, dershaneden ve sınıfımdaki insanlardan nefret ettiğimi anlattım. Şikayet ettim bir şekilde, anlatınca da sinirlendim. "Çok öfkeli olduğunu görüyorum" dedi. Evet ama ilk defa öyle oluyor, dedim. Sonra da hocalarımı şikayet etmeli miyim dedim, biri cezalandırılırken bundan mutluluk duyan birine benzemiyorsun dedi. Öyle biri değilim gerçekten ama o insanlar cezalandırılmayı hakkediyorlar gibi geliyordu hep. Neyse sonra da sohbet ilerledikçe "veli toplantısı olayını da anlattım" , "Sen bir adım öndesin diğer öğrencilerden ben seni öyle görüyorum" dedi. Sonra da içimden "acaba diğer öğrencilere de aynı şeyi söylemiş midir, neden yalan söylesin?, gaza mı getirmeye çalışıyor" şeklinde çok da saçma düşünceler kaplamaya çalışırken uzaklaştırdım bu düşünceleri. Zaten hocam da dedi, kafanı boş şeylerle doldurmuşsun bunlar da seni negatif etkiliyor. Nasıl uzaklaşabilirim bu düşüncelerden diyince de ;
- Güneşe bak araba farlarına değil, ve
- Çok susamış olduğunu düşün ve biraz ileride çeşme var, ne yaparsın? dedi.
Cevap - Ben suyu içmezdim, temiz olup olmadığını sorgulardım, diyince de.
- O zaman amaçlarını gözden geçir, dedi. Senin amacın iyi bir şehirde yeni bir başlangıç yapmak ve ortalama bir hayat sürmek değil mi? dedi. Evet ama bunun olmama ihtimalinden korkuyorum, dedim.
O zaman gelecek yıl aynı insanlarla uğraşmak istemiyorsam, amaca doğru düzgün adımlar atmam lazım. Bir şekilde rahat çıktım odadan. Komşuma da yakalandım, haberi yoktu kimsenin, euheuhe bu da artık çok da umrumda değil. Bu saatten sonra ne yani?! Peh!
Eskiden 6 saat ders çalışsam yorulmazdım, kebaptı benim için. Yaşam tarzımdı. Sırf bu yüzden de gerçek anlamda inek ve asosyaldim. Hala asosyalim ama inek değilim. Eskiden inek olmaktan yakınırdım, şimdi de inek olmak istiyorum.
Tanrım beni baştan yarat!!! Baştan yarat şu beynimi, baştan yarat... İsyeeaaaaannn!
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)