Pazartesi, Aralık 12, 2011

Gece Çıkan Yangınımsı ve Ertesi...

Selam,
Berbat girişler yapmakta üstüme yok biliyorum ama dün gece olanlardan bahsediyim.
Tv'de TeenWolf sezon finali vardı, biraz kafamı dağıtırım diye açtım izledim, sonrasında BeingHuman, hayalet Sally'e küfrettim, sonra sevişgen vampirlere de küfrettim. Dexter var dediler, ben de izlemek için kaldım, 00.00 a kadar. Dexter tv'de yayınlanırken ben gök'le yazışıyorum falan. Uykum geldi. Sınav da vardı. Erken uyanmam gerekiyordu. Neyse uyumak için odama gittim, radyatör odayı ısıtmıştı. Sabaha kadar fişte kalıyor ipne yoksa donarız. Tam o sırada ;
Ben uyumak için bildiğin enerji harcıyorum, 1 bilemedin 2 saat boyunca kafamdan ıvır zıvır süzmekle uğraşıyorum. Ben bu süzme işlemini bitirmeden, yıldırım düşer gibi oldu, oda aydınlandı. Radyatör kafamızın dibindeydi ve kablo alev aldı, temas yapmış. "Kalk kalk yanıyoruz!" dedim kardeşime. Fişi çektim ilk olarak. Ama tam tutuşmamıştı. Halı da var, polar, perde yanıyorduk. Ben o anın şokuyla, bildiğin şok geçirdim bi kaç damla gözyaşı, yatağa attım kendimi olayın vehametini anladığımda zaten daha kötü oldum. TeenWolf'ta da yanan kurtadamların olduğu sahne vardı. Biz de yanacaktık, öyle bir ölüm planlamıyordum. GÖK! Dolaylı yoldan hayatımı kurtarmış oldun, Dexter da öyle. Yoksa uykuya dalmış olacaktım ve, gerisini düşünmek bile istemiyorum.

Sınav günü Pazartesi ,
Sınav yine geçen yıl yapılan depoya hapsedilen kitapçıklarla yapıldı. Delirdim tabii ama benim işim çözmek yoksa diğer sınıf hayal olur. Olsa bile artık umrumda değil, çok yordum kafamı bununla. Türkçe çok güzeldi ama boş bıraktığım sorulara dönmek istemedim.
Sosyal fazla basitti. Felsefe kazıktı.
Matematik, çok fazla basitti ama ilerledikçe sorularda hayatımda görmediğim sorularmış gibi bir hisse kapıldım.
Fen, Bu da basit sayılırdı ama biyoloji ters köşeye yatırdı.
Bütün bunları çözdükten sonra, 40dk kaldığını duydum, berbere gitmem gerekiyordu. Kalktım, optiği uzattım. Gözetmen bayan, ı ıh- olmaz şeklinde hareket yaptı ve o sırada... Bizim piç rehberlikçi kapıyı açtı içeri girdi, ne oluyor? sorularını gözden geçir dedi. Yerime oturdum, saçma sapan hareketler yapmaya başladım kitapçık kapalı halde. Rehberlikçi geldi ve, soruları kontrol et, gerçek sınavda da öyle mi oturacaksın? dedi. Tamam da hocam sorular uzaydan mı gelmiş, bu ne? Çözemediğim soru hakkında nasıl bi fikrim olabilir? dedim. Olsun sen çözdüklerini yeniden kontrol et, dedi. Çıldırdım.
Son 15dk ve kurtuldum.
Yeni bir öğrenci gelmiş, onu tabii diğer sınıfa alacaklarmış bu sınavdan sonra, adam 2.80 yatırıp acımadan... Neyse hakkımı ararım ben.
Eve gittiğimde televizyonu yerine monte ediyorlardı. Hoş oldu güzel oldu. Meyve suyu sıkacağı almıştım, deneme amaçlı sıktım bir iki meyve, taze olmayınca olmuyor. Portakal attım, bahçe bizim, ağaç bizim ama ı ıh tat yok. Uzun süre kalmış meyveler dışarıda, olsun bakalım. Elma attım, elma güzeldi, portakalla elmayı karıştırdım. Güya atom yapcam, havuç da vardı. Denemek lazım, limon, portakal, havuç, elma. Ehe, bunları da  sıktıktan sonra anasınıfı bebeleri gibi plastik su termoslarından alacam. Diğerleri pahalı çok.30 40 50...

Bugünlük de bu kadar, yarın geometri test kitaplarımızı gözden geçirecek hoca. Bana bir hafta süre vermesine rağmen geometriye bayılmamamdan dolayı götürmeyi düşünmüyorum. Türkçe vesaire ses bilgisi çözecektim bugün, çözeceğim tamam. Hadi bakalım, kaç yaşına geldim uğraştığım şeylere bak.

Pazar, Aralık 11, 2011

Cuma'dan Pazar'a

Selam millet,
Bakalım bu bir kaç gün içinde neler olmuş ;
Cuma günü, hoş dershanede kalıp soru çözdürdüğümü hatırlıyorum. Trigonometri sorularım vardı ve mat 1 diye adlandırdığımız EBOB EKOK konu, zor değil biliyorum ama mat1 öyle bir şeyki zihninizin ve kıvrımlarınızın en derin noktasına inmeniz gerekiyor. Ben fazla pratiğim direkt atlıyorum, inmeyi beceremedim şimdiye kadar. O yüzdendir ki, evet mat1'im kötü ama bu kazanmama engel değil çünkü hallediyorum yavaştan. Az zaman kaldı ve "yavaştan" kelimesi canımı sıkıyor.

Psik. Dr.'un verdiği tavsiyeye göre bu birkaç gün içinde istediğim ve beni mutlu eden şeyleri yapmam gerekiyormuş, ben bugün film izlicektim. İzleyemedim. Dün izlicektim yine izleyemedim. Ne oluyor bilmiyorum ama Depresif Uyum Bozukluğu, bende fena bir iz bırakacak gibi. Bu arada psikologumdan kurtulmanın sevincini yaşıyorum, adam fena çuvalladı benim sayemde. Ya da ben her şeyi çuvallatmaya programlanmışım.

Bu arada cuma günü, bayağı bir yağmur yağdı. Sağanak gibi ama daha ince, adını bilmediğim bir yağmur işte. Islandım, donuma kadar. Aldığım kulaklı berenin sıcaklığının tadını da çıkardım. Atkım kaşındırıyor ama güzel ısıtıyor. Dershaneden çıkıldı ve oooh miss temiz hava. Yağmur kokusu ve ferahlık, isterse kıçım donsun ama o ferahlığı değişemem. Etüt iğrenç kokuyor, ferah görünümlü iç karartıcı ve kampın işkence odası.

Cumartesi de ayrı güzel, elektriklerin akşama kadar kesik kalacağı bizim distopyaya duyurulmuştu önceki gün. Küfürler savurdum, yanından geçtiğim insanlar üzerlerine alındılar. Zoruma gitti ama sonra elektriğinize de size de diyince derin nefes aldı "teyze"-yanından geçerken küfrettiğim yaşlı kadın-.
Elektrik kesildi ve bil bakalım ne yaptım?! Ders çalıştım, evet bildin. Ders çalıştım ve ferahladım mutlu oldum ta ki... Kimya testlerimden gazları yorumlamaya çalışırken, doğa ananın bana sağ-sol çakmasıyla hayallerimin bataklık çamuruna yapışması bir oldu. Anlıktı ama pes etmedim en azından testi bitirdim. İşlemli olan kısım daha cazip kabul et.

Ve gel gelelim pazar'a yani bugüne ;
Ne demiş ünlü filozof : "Cuma'dan Pazar'a kaç gün var arada?"
Ben cevaplayabildim sanırım, izleyin ;
Cuma'dan Pazar'a arada 1 gün var o da Cumartesi ama şöyle bi bakış açımızı genişletip diğer haftalara yayarsak günler uzar da uzar. Hiç bulaşmayın.
Pazar demiştim ben, bugün lanet bi gündü, testlerime yarın devam etmeyi planladım. Yaydım bugün, duş aldım, ev bit pazarı gibiydi az önce. Tv için bir dolap geldi, gömdük içine. Adam avizeyi yere indiriyordu, az kaldı. Ama genel görümü güzel dolabın, kaktüsüm de yerini aldı. Ohh misss.
Yarın sınavım var, sınavlardan ve pazartesilerden nefret ederim, demiş Somurtkan Şirin. Eh adam haklı beyler, diyip dağılmadan önce. Telefon alıyorum, amcam yurtdışından döndü, pasaportuna kaydettirecez artık. Babam da bir an önce yollasın da... Ne biliyim lazım değil lan telefon, cidden lazım değil ama arkadaşlarım sevdiceklerim ararlarsa ulaşamıyorlar. O yüzden lazım. Hadi görüşürüz beyb, kendine de iyi bak üşütme, kalın kalın giyin. İçlik al, pamuklu güzel sıcak sıcak.

Salı, Aralık 06, 2011

Pazartesi, Aralık 05, 2011

Müzik - Noah and the Whale

  • 2 Atoms in a Molecule - Hareketli şarkı grubun ilk albümü olan Peaceful, the World Lays Me Down'un hareketli şarkılarından biri, ilk albüm ilk göz ağrı ve albümün ilk sıradaki şarkısı.
  • Jocasta - Hoş şarkılardan, alkış ve gitar eşliğinde başlayan, Charlie'nin sesinin bariz güzel çıktığı şarkılardan bi tanesi. Şarkının sonlara doğru olan kısmı, çok sesli koro gibi. Hoş güzel sırf o kısmı için sonunu bekleyin derim. 
  • Shape of My Heart - Albümün hoş şarkılardan bi tanesi, bu arada üflemeli bi aletin araya girmesi hoş gerçekten. Oh and if there's any love in me, Don't let it show. Oh and if there's any love in me, Don't let it grow- kısmıyla mest eder. 
  • Do What I Do - En sevdiklerim'den, sevilesi şarkı bağra basılası, slow, yavaş, melankolik bi havası var.
  • Give a Little Love - Grubun şarkıları genel anlamıyla muhteşem olmasına rağmen bu parçanın da bendeki yeri ayrı, bir damla gözyaşı varsa bırak aksın gitsin -ben denedim yapamadım bari başkalarına faydam olsun. 
  • Second Lover - Laura'nın sesini sonunda duyabildik. Laura ile Charlie aradaki bağı hissettiriyorlar, bu albüm yapılırken sevgili miydiler bilmiyorum ama hissettikleri güzel.
  • 5 Years Time - ALLAAAH!!! şeklinde sandalyeden fırlamama neden olan, ıslıkla başlayan, ukulelelerle devam eden mükemmel şarkı. Ben bunu gülmek için dinliyorum genelde, eğlenceli bi havası var. 
  • Rocks and Daggers - Bu şarkı da eğlenceli Laura son nakaratta "But there's no need to play with my heart" kısmında döktürür. Sevilir bu da ama unuttuklarımdan.
  • Peaceful World Lays me Down - Beni benden alan albüme ismini veren. 
  • Mary - Sırf arkadaki fon müziği için olsa bile dinleyin. 
  • Hold My Hands as I'm Lovered -
Melankoli melankoli oğlum yeter lan demeyin, bu aralar kafayı saran kara bulutlardan savrulan şimşekler, beynimin kıvrımlarına, köşelerine, sümüklü böcek götü gibi olan kısma bile isabet etmekte. 


the First Days of Spring - pastelzarlar.com'dan edindiğim bilgiye göre bu albüm öyle bir albüm ki Laura-kevaşe-'ya ithafen yapılmış "herkes kendi yoluna" hesabı. O yüzdendir, "sevgilimden ayrıldım, çok yalnızım" diyorsanız. Dinlemeyin yoksa Charlie depresyona girmediyse siz camdan atlarsınız. Ben dinlerken öyle hissettim. Zaten bu albümü de dinlemedim pek. Çok sıkıyor canımı çok!!! 


  • Life is Life - Charlie yeni bir başlangıç yapar, değiştiğini kanıtlama çabası içindedir belki de. Araya giren koro da şarkıyı tamamlar. ( Your life is your life gotta live like its your life) Burda da "Hayat senin hayatın, kendi hayatınmış gibi yaşa) şeklinde mesajlar veriyor. İyi çeviremem ben.
  • Tonight's Kind of Night - Geceleri bile değişti Charlie'nin sarsıldı biraz ama kendine geldi. Bi tek atıp kafayı çekelim şeklinde olmasa da toparlanmış olması hoş gerçekten.
  • L.I.F.E.G.O.E.S.O.N - Hayat devam ediyor, hacım! Takma kafana, eğlenceli bir şarkı hele harflerin hecelenerek söylendiği kısım hoş.
  • Wild Thing - Sözlerini çeviremesem de tam olarak, şarkının içinde gibi hissettiriyor. O havayı soluyabiliyorsun.
  • Give it all Back - Biyografi
  • Just me Before we Met - Bütün bu olanlar hiç olmamış gibi,"tanışmamızdan önceki ben" diyor Charlie, hoş demek ki kendine gelmiş adamımız! Aferin EVLAT!!! 
  • Paradise Stars - Bunu yapmamalıydın Charlie! Az önce ne diyordun şimdi ise, tamam abi yine de sen bilirsin ama olmuyor bak! 
  • Waiting for My Chance to Come - Ohh beaa! Sonunda kendine gelmiş ya da gelmeye çalıştığının mesajlarını veren, bütün bu olanlara rağmen her şeyi kabullenmiş yeni bi başlangıca açık bi Charlie görüyoruz. Albüm genel anlamda Gidip-Gelmelerle dolu. Ya birden umutsuzluğa kapılıyor ya da birden "oh be her şey güzel olacak" durumlarına girip çıkıyoruz. Tam bi duygu salatası. En acısından. 
  • Line - Laura'ya ithaf edildiğinin kanıtı, tam bir ayrılık şarkısı. 
  • Old Joy - Piyanoya eşlik eden Charlie ve şarkının sonu bütün bu olanların özeti gibi. 
Grupla aramda özel bi bağ mı oluştu bilmiyorum ama fark etmeden de olsa olayların içine dahil ediyorsunuz kendinizi öyle böyle değil garip bir olay. Laura'ya neden öyle dedim lan?! Charlie'ye neden acıdım?! Durumlarına girebilirsiniz benim gibi. Bütün bu olanlardan sonra acaba nasıl bir dönüş yapacaklar. Merakla bekliyoruz. 
Bu arada Last Night on Earth'ün son cümlesi -pastelzarlar.com- sağolsun dikkati o noktaya çekebilmeme sebep olduğu için  : "Kaybettiğiniz şeyleri unutun, geçmişi hayal etmeyi bırakın."
pastelzarlar.com'a teşekkürler. Grubun son albümü için fikir edinebilmeme yarım ettiği için. Bu linkte  grubun adının nerden gelmiş olabileceğini de görebilirsiniz. 

Pazartesi -sendrom yok!

Selam millet, sürekli bu şekilde giriş yapmakta bıktım ama bugünlük idare edin.

Bugün sınav günüydü 15 aydır blog yazıyormuşum, 15. ayımız kutlu olsun. 15 aydır sıkılmadan takipte olanlar, sağolun cidden.
Sınavdan bahsediyim sıkılın biraz ; ipne rehberlikçi içeri girer ve nutuk çeker. Ne nutuğu bildiğin savaş öncesi konuşma gibiydi! Vay eşşoğlu, arkasından bu kadar küfretsem de suratına doğru söyleyemem sanırım. Sınıfta bir kaç kez arkasından sövdüm. Fesat'a kafası işleyenler yetiştirmiştir belki. Bu arada soğuk surat işe yarıyor. Güzel sevdim yeni suratımı.
Nutuktan bahsediyim sonra sınava geçelim ;
Nutuk atmaya başladı - Sınavdan 10 dk önce burda olacaksınız -Haklı!
-Sınav süresince dışarı çıkmak yok! -Az haklı!
-Şimdi dışarı çıkmak isteyen varsa, herkes koyun gibi birbirine bakıyor, "ben kantine gidiyorum" dedim.
Peçete aldım, burnum akıyordu. Ne zaman bloga bişeyler yazsam ya ishalim ya burnum akıyor. Allahım neydi günahım! Bu arada allahla konuşuyorum, dertleşiyormuşum gibi oluyor umarım işe yarar.

Sınav :
Türkçe güzeldi, allah var bak süper yani öyle böyle değil. 35'ten yukarı yapabilir miyim? Bilmiyorum, emin değilim.
Matematik, allah belanı versin başka bişey demiyorum.
Fen genel, Fizik - Yorum yapamıyorum, zor değildi ama sorular kolay görünmesine rağmen uğraştırıyor. Tren sorusunu yapamadım rezilli mesela ama hoca da göstermedi la, ya da gösterdi ama... Neyse sonuç olarak...
Kimya, Nays nays diyorum ama ygs'de organik? ne alaka ? HA ?! Puşt oğlu puştlar?!
Biyoloji, girdiğim en zor değil ama garipti yine.
Sosyal'e bilerek zaman ayırmadım.
Sonuç olarak en az katılımın olduğu en dandik sınavdı. Ey günler!

Sınav bitti, ilk olarak atkı-bere ve iki penye almaya gittim. Aldım da ama yaz amcacığım kenara hesabı, borç borç batcaz sevgili blogcu! Sorun değil yine de, parayla saadet olmaz diyen hatunun ağzını öpeyim!
Aldığım bere güzeldi, tam istediğim gibi değil ama kulaklı bere denilen türden, desenli değil. Böyle lacivert renk. Bi de kulak kısmı hoşuma gitmedi ama ısıtsın yeter. Penyeler de güzel sanırım. Ben beğendim. Zaten zayıf olduğum için. Oturdu üzerime. Hoş. Burdan çıktıktan sonra ;
Tv'nin usb girişi var ben de sabahları müzik bass bass yapıyım diye, kart okuyucu aldım. Ama ne alaka şimdi? Kart okuyucuyu tanıyabilecek mi? Az Sonraaa...!!!
Burdan da borç ödemeye gittim, cebimde bir miktar para ağırlık yapıyordu. Para köpekliktir! Başka bir şey değil. İlk defa ara sokakları tek başımayken kullanıyorum. Gündüz zaten ama haftanın en kalabalık günü.
İş yeri sahibi koltuğunu terk etmiş, hatun elemana bırakmış dükkanı. İyi dedim ben de yarın öderim.
Eve adamını gönderdi piiiiiç!! Bir 24 saat lan orospu çocuu, iflas mı edecen yani?! Neyse sakinim, gelen elemana verdik parayı, arkalarından tükürdüm paraların siktirin gidin yavşaklar dedim. Para sevmiyorum ben, kendim kazanmadığım sürece yük gibi geliyor. Harcamam da kolay kolay, halk arasında cimrilik adını verdikler şey, evet.

Şimdi de evdeyim, the Best of Youth izleyip izlememe arasındayım sadece yarısını izlesem saat 4 te pc başından kalkacam o yüzden olmaz, bu 3 saati de adam gibi kullanmalı.
Babam da yeni yılın yaklaşmasıyla işlerinin yoluna gitmesi paralelliğinde bana bir cep telefonu yollarsa eğer güzel olacak, her aradığında ; "Selam söyle Anneeaa!!  ya da "Ellerinden öpüyorum" şeklinde mesajlar iletiyorum annemle. Gülüyoruz, şimdilik problem yok, olmaması için de elimden geleni yapıyorum ama ders konusunda biraz kötüyüm. Geri kalmak korkutuyor ama şimdiye kadar ki hiçbir konuda mükemmeleşemedim. Öyle işte, çok takıyorum bazı şeyleri. Haddinden fazla.

Dünkü yazı için - TIKLA

Pazar, Aralık 04, 2011

Garden State - Film -

Andrew, evinden ayrıldığında henüz çocuktu ve hayatının geri kalan kısmını evinden çok uzakta geçirecekti. Annesinin cenazesine kadar. Geri döndüğünde  Sam ile karşılaşır. Her zaman bir "Sam" vardır zaten ama işin güzel tarafı bu iki insan anormal. Film de anormal, filmin kopma noktası çok güzeldi. Uçurum güzeldi. Köpekler güzeldi. Sam de güzeldi.
Garden State, hayatının büyük bi kısmından kendi isteği olmadan vazgeçmiş bi adamın hikayesi.
 İzlenebilir tabii ki. Tavsiye ederim , 90dk'nızı rahatlıkla ayırabileceğiniz. Dram, komedi karışık güzel bir film.

Bu da partiden hatıra - SPOILER - tabii ;

İnsan Özenirse

Bi Yunus olmak istedim ;














Bi Kaplan olmak istedim ; 















Fok olmak isteyen de vardı ;

















Sokak köpeği olmama bile izin vermediler, başıma buyruk olmamdan korktular belki ;

















Kürküne görüntüsüne değildi hayranlığım, sadece insan olmama rağmen benden daha özgür olduklarını hissettiriyorlardı ama ;

Kürküne de hayran olan varmış.











İnsanlığımdan utandım, bunun da suç olduğunu düşünüp saldıranlar olacaktı belki. "Dünya Vahşi" deyip sığınacaklardı belki de bu iki lafın arkasına.

Yok arkadaş! Benden ne insan olur bu saatten sonra ne de "özgür" olduğunu sandığım hayvan...

Münasebet-i Hikayet

Münâsebet-i Hikâyet
Bir eşek var idi zaif u nizâr
Yük elinden katî şikeste vü zâr
Gâh odunda vü gâh suda idi
Dün ü gûn kahr ile kusûda idi
Tudağı sarkmış u düşmüş enek
Yorulur arkasına konsa sinek
Arkasından alınsa palanı
Sanki it artuğıydı kalanı
Bir gün ıssı ider himâyet ana
Yâni kim gösterir inâyet ana
Aldı pâlânını vü saldı ota
Otlayurak biraz yürüdü öte
Gördü otlakta yürür öküzler
Odlu gözleri gerilü göğüsler
Har-ı meskin ider iken seyrân
Kaldı görüp sığırları hayrân
Ne yular derdi, ne gâm-ı palân
Ne yük altında hasta vü nâlân
Acebe kalur ü tekeffür eder
Kendü ahvâlini tasavvur eder
Ki birüz bunlarunla hilkâtte
Elde ayakda şekl ü suretde
Bunların başlarına taç neden
Bizde bu fakr ü ihtiyaç neden
Ol ulu katına bu miskin har
Vardı yüz sürdü dedi ey server
Bu gün otlakda gördüm öküzler
Gerüben yürür idi göğüsler
Her birisi semiz ü kuvvetlü
İçi vü taşı yağlu ve etlu
Yok mudur gökte bizüm ılduzumuz
K’olmadı yer yüzünde boynuzumuz
Böyle verdi cevabı pir eşşek
Key belâ bendine esir eşşek
Dün ü gûn arpa buğday işlerler
Anı otlayup anı dişlerler
Bizüm ulu işümüz odundur
Od uran içümüze o dundur
Döndü yüz derd ile zaif eşek
Zâr ü dilhaste vü nahif eşek
Varayın ben de buğday işleyeyin
Anda yaylayup anda kışlayayın
Gezerek gördü bir göğermiş ekin
Sanki dutardı ol ekin ile kin
Işk ile değdi girdi işlemeğe
Gâh ayaklayu gâh dilemeğe
Arpa gördü göğermiş aç eşek
Buldı can derdine ilâç eşek
Eyle yeydi gök ekini terle
Ki gören der zehi kara tarla
Başladı ırlayub çağırmağa
Anup ağır yükin ağırmağa
Çıkarur har çün enker-ül-esvât
Ekin ıssına arz olur arasât
Ağaç elinde azm-i râh etti
Tarlasını göricek bir âh etti
Daneden gördü yiri pâk olmuş
Gök ekinliği kara hâk olmuş
Yüreği sovumadı söğmeğ ile
Olımadı eşeği döğmeğ ile
Bıçağın çekdi kodu ayruğını
Kesdi kulağını vü kuyruğını
Kaçar eşşek acıyarak cânı
Dökülüp yâşı yirine kânı
Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh
Sordu hâlini kıldı derd ile âh
Bâtıl isteyu hakdan ayrıldım
Boynuz umdum kulaktan ayrıldım
- – -
100 Ünlü Türk Eseri, Cilt I, s.123-127, Hazırlayan: Tahir Alangu, Milliyet Yayınları, Birinci Baskı, Ocak 1974, İstanbul

Cumartesi, Aralık 03, 2011

3 Aralık Uluslarası Engelliler Günü


Buna ihtiyaçları yok!

http://www.deviantart.com/download/185884019/eeyore_love_by_harlequin_ink-d32o50z.png

Tek ihtiyaç biraz sevgi! 

Daha duyarlı olun görmezden gelmeyin! 

Cuma, Aralık 02, 2011

Oha Bu Suratın Hali Ne Lan!!!

Bugün güzel uyandım, hatta cimriliğimi kanıtladım. Cimriymişim lan ben, anlatıyorum ;
Sabah uyandım, anam bizim hayvanları yemlemeğe gitti. İlk defa değil ama uzun bi süre sonra ilk defa kendi kahvaltımı kendim kurdum. Öyle ama nasıl kurdum, dolabı açtım reçel ve bal vardı, bol şekerli bi kahvaltı, ketıl?a su koydum. Çayı içine koymadım tabii ama anam çayı içinde demliyordu, neyse sorun değil. Ben şöyle yaptım ;
Su doldurdum ketılı, bardak aldım bi dene. Sonra bi kaşık çay bardağın içine, sıcak suyun ziyan olmaması için sadece içebileceğim kadarını demledim suyun, yani çayı bardakta demledim. Anam geldi, "oluuum sen mi kurdun kahvaltını! -şaşkın çok" evet anne, dedim ama zeytini çıkaramadım kavanozdan o yüzden, zeytin yok sofrada, dedim. Hemen zeytin de ekledik kahvaltıya, güzel de oldu.

Dershaneye giderken, bebeleri toplayan servisten hayır yok ama bu benim salaklığım ;
Servisi bekledim, bekle bekle gelmiyor. Dolmuş servisten önce geldi ama merkezde karşılaştık.

Dershaneye yetiştim ve poker face'ten hallice bi surat. Böyle ifadesiz sanıyordum ben ama değilmiş. Bildiğin taşa döndü lan suratım. Kızgın bi ifadeymiş o. Etraftan aldığım tepkiler ;
Sınıfın kevaşesi - Neyin var ?
Sınıfın psikopatı - Neye kızgınsın ?
Sınıfın malı - Hıeaa sınfını değiştirmediler o yüzden kızgın bu! - yok ebenin a.. piç!
Sınıfın iyilikseveri - Umut neyin var, hayırdır sorun ne? şeklinde. Ton farkı var diğer sorulardan.
Sınıftaki komşu kızı - Boşver takma hiçbir şeyi amaaan! şeklinde, la yavruu takmasam zaten burda olmam değil mi?
İpne Fizikçi - Hayırdır konuşma yasağı mı getirdiniz, ne olmuş Umut'a böyle? -Hocam eben olmuş! Daha geçen hafta dalga geçiyordun böyle gülüp eğleniyorduk diye! ibn' 7arom!

Dershaneden sonra, yani derslerden sonra etüte gittim. Biyoloji hocam -tatlı kadın- sevilesi, bağra basılası! Sorularımı götürdüm. Benimle alay ediyor sürekli, euhee.
Hocam ben fotosentez bilmiyorum?!
Umut! Peki solunum'u bitirdin mi? Sana soru sorsam cevap verebilir misin? Diye sordu.
Gülmekten öldüm, kızardım lan ilk defa. -yok aşık olmadım lan, ergeniz ama o kadar ölmedik- utancımdan öldüm, bana dedi ki : "Sen sayısalcısın ve biyolojide bayağı eksiğin var, hııımm hımm" yaptı. Utanırım lan tabii! Piii suratıma tükürmedi ama KPDS kitabını kafama çakacaktı, kıyamadı. Melek lan!

Çözdürdüm soruları. Sınav vardı, Piç Rehberlikçi'nin depodan ayırttığı -yani geçen yıl çözdüğüm- deneme sınavlarını bu yıl tekrar çözdürüyor. Hani geçen yılla aradaki farkı görebilmek adına girecektim ama hastaneye de gitmem gerekiyordu. İlaçlarım bir haftadır duruyor. Böyle de malım, evet. Kafamın ebesine dalıyım lan! Sen git üşen bişey yap, gerçi hastaneye gitmek işkence!
Gittim neyse, nerde kalmıştık. Hastaneye gittim, acilde ilaç yazdırırken arkamdan bi ses ;
"Oğlum napıyorsun burda?"
Annem?!
"Anne ilaç işte, hani dermatolojiden falan."
"Hayırdır siz napıyorsunuz burda?" dedim.
"Kardeşini getirdim çok kötü öksürüyor" dedi. Tamam ben buralardayım dedim.
Psikologun kapısından çıkarken gördü. Doktorun o mu? dedi. Hayır, dedim. Doktorum diğeri ama oraya da gidiyorum. Hıı, yaptı. Sustu. Hastaneden çıktık, çıkarken kafasında Psikolog, sen ne konuşuyorsun dr'la dedi.
Ya ne konuşacam, seninle kavga ediyoruz ya onları anlatıyorum dedim
Yani beni şikayet mi ediyorsun? Alacağın olsun, tavır yapıyor bi de allaaah!
Ben de dalgasına : "Hocam anam aslında iyi biridir ama çok kavga ediyoruz" dedim.
Hani bi de "iyidir" kısmına takıldı annem. Allah YA! :D

Eczane vesaire, bugün de bitti millet! Bitmedi daha yemek var, lahana sarması yapmış anam! Ölürüm! ! ! Gaz falan yapar fazla yersen ama yok güzel güzel!