Taaa ilkokul zamanlarımdan beri sadece izne geldiği zaman görüşebildiğim bir arkadaşım var. Yoo, diğer hayırsızlar gibi değil bu. Hayırsız da değil. Nasıl olduğunu yazının ileriki satırlarında anlatırım lakin lafı döndürmenin, boşa uzatmanın anlamı yok.
Akşam yemeğinde dün kesilen öküzden bize ciğer kalmış, bayılırım(!) ciğere. Annem de biliyor tabii. Et olmayınca, sakin ol Umut ve elindeki şişi yere bırak modundaydım. Dün tıkındığım etten sonra canım yine et istiyordu. Kanlı ciğere kaldık. Bakma öyle, yok efenim dünya açlıkla bilmem neyle savaşıyor, ben de biliyorum. Yedim tabii ciğeri, o sırada kuzen geldi. Ben film izlediğim sırada aramıştı, arkadaşın yanına gidecez akşam, diye. Ee, olur falan demiştim ama akşam gideceğimizi düşünmemiştim hani. Neyse, yemekten sonra arabaya bindiğimiz gibi ben, kuzen ve yolda karşılaştığımız komşunun oğlu, arkadaşın evine doğru yola koyulduk. Akşam saat 9, yol karanlık. Tek bir sokak lambasının olmadığı yerden bahsediyoruz, oralar ıssız. Hep akşamları nasıl olur diye düşünürdüm tahmin etmeye çalışırdım ama gündüz bile kanını donduran, yolun iki tarafı ağaçlarla çevrili, dağ taş bir yerden bahsediyoruz. Kanım çekildi resmen, arabanın camını kaldırmayı bile düşündüm sonra "olum Umut manyak mısın, etrafındakiler de manyak olduğunu mu düşünsün" diye geçirdim kafamdan çünkü camı neden kaldırdığımı sorarlarsa cevabım "pencereden yılan, köpek... falan atlamasın diye" olacaktı. İyi ki kaldırmamışım camı, temiz temiz hava esiyor biraz da ılık. Oooh kebap.
Arkadaşın evine geldik, ailesine selamlar vesaire.
Arkadaş elinde bir şişe rakıyla geldi, rakıyı kendileri yapıyor, boğma mı? evet evet ağzın sulanmasın birazdan anlatacaklarımdan sonra bol bol salya vesaire akıtabilirsin klavyene ehe. Ben rakı içmem diye düşündüm önce, zaten hayatımda da kaç kere içmişim ki? 3? Evet 3 kere tatmışım sadece, içmek sayılmaz ve nefret etmişim. 4. ise, aa durun meyve tabakları geldi. Karpuz, bahçeden daha bu sabah koparılmış tüysüz şeftali ve erik. Tanrım, cennet mi yoksa dünyadaki cehennemin oynadığı oyun mu, oyunsa ya da tuzaksa, tuzağına düştüm yavrum ocağ... şeklinde zebaniler eşliğinde coşabilirdim o anda.
Hhmm, rakıdan bahsediyim. Öncelikle, içtiğim demiyorum yine, tattığım rakıların hiçbirine benzemiyor. Tadı o kadar güzeldi ki, nasıl desem, genzi yakmıyor, hoş bir aroması var, kokusu da ayrı güzeldi, hiç bu kadar güzel kokan rakı görmemiştim. Bundan daha güzelini de içeceğimi sanmıyorum. Tabii ki bu saatten sonra şans veririm ama bunun yeri bambaşka be dostum. Tam içtim sayılmaz ama tadını aldım bu kez, rakı öyle bişiymiş hacı, diyebilirim. 2 bardak içtim, yine içtim diyemiyorum çünkü acaip sulandırdım. Arkadaşlar benim eklediğim rakının iki katını ekliyorlardı ki onlar benden daha çok tüketmişler, sohbetin ilerleyen zamanlarında ilk alkolle tanıştıkları ve kustukları, sarhoş oldukları anlardan bahsettiler. Neyse ki benim midem bulanmaz bu tür sohbetlerden, senin bulandıysa üzgünüm. Es geçelim. Arkadaşımdan bahsediyim biraz, bize bu güzel anı yaşatan güzel insandan ;
İlkokulu beraber okuduk, tam 8 sene. İkizi de vardı ve ilkokul zamanlarımda kavga etmediğim nadir insanlardandı ikisi de, belki laf dalaşına girmişizdir ama hiç sorun yaşamadık. Lise yılları mı diyim? Olmayan kısmından bahsetmiyim, arkadaşım liseye devam etti ama bırakmak zorunda kaldı. Yurtdışına gidip o da bu yörenin insanı gibi, belki onun deyimiyle "gençlik hevesi" belki de maddi sıkıntılar ve okumaya olan isteğinin onu erken terk etmiş olması, ona gurbetçi kimliği kazandırdı. Kazandırmak? Belki evet ama ondan aldıklarına bakınca, hayat zor arkadaş. Şu an kendi parasını kazanıyor, nerdeyse babam kadar ve 4 katlı bir inşaatın temellerine katkıda bulunmuş. Ayrıca bilmem kaç dönüm arazisi var. Ha, şöyle bakınca idealist olan kıçı beş para etmez kafam, idealizmin bu zamanlarda kapitalizmin kıçı öptüğünü öğrenmiş oldu ya o ayrı mesele zaten. Bundan bilmem kaç sene önce ki talihsiz olmasam ben de babamın yanına gidip aylık 5.000 lira gibi güzel bi para kazanabilirdim ama zor be dostum, biz en iyisi ideallerimizin köpeği olalım, bu durumdan şikayetçi değilim, böyle olmak zorundayım bu saatten sonra hiçbir şeyden vazgeçme lüksüm yok. Neyse, can sıkıcı sohbet konusu açtım içiniz karardı o zaman şöyle devam ediyim, kuzen 5 bardak-duble?den sonra biraz sallanıyordu ama kafası güzeldi sadece onun deyimiyle, komşunun oğlunun da ondan aşağı kalır yanı yoktu hani, otomobili kim kullanacaktı? Ben mi, güldürme, en son geçen yaz direksiyon başına geçmiştim otomobil de otomatikti, bu hem manueldi hem de yol karanlıktı olmaz, ölmek istemiyordu kimse. Komşunu oğlu kuzeni gaza getirince kuzen biraz hızlanıp ilerdeki virajda "kendince" drift yaptı, yol toprak, takla atabilirdik ama neyseki yavaş gidiyordu, biraz yavaş. İlerideki virajı da gözüne kestirince, hay amk nereye geldim lan diyorum ayrıca gülüyorum hani, eğlenceli geliyor fakat manyaklık! Biraz sonra halı sahaya gidip top koşturacak keretalar, güzel kafayla, kendi hayal alemlerinde top koştururlar bir yarım saat sonra.
Arkadaş da aslında planının bu olmadığını söylemişti bize sohbet sırasında, ben planı bozdum kusura bakma yemek yiyorduk diyince de o zaman bu hafta yine görüşelim dedi. Bu fırsat kaçmaz, belki bu sefer dozu iyi ayarlarım böylece biraz daha "güzel" kafaya ben de sahip olabilirim, alkolün şakası olmaz, şişede durduğu gibi diil biliyorum ama öyle güzeldi ki evde olsa böyle bir güzellik, her yalnız kaldığımda kafayı çekerdim, iyiki yok ama tanrım olsun lütfen, "dark side" dedikleri yere mi geçeyim bu mu olsun?
Hadi eyvallah gecenin bu vakti, sarhoş olmadan anlatabildiğim için mutluyum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder