Perşembe, Ocak 21, 2016

Tökezlemeden


Zincirlerini aldım elime hayatımın,
Daha fazla başıboş bırakamazdım.
Dümen bende artık, sancak alabanda!
Hedefe kilitlenmiş, emin adımlarla,
bu kez tökezlemeden, engelli koşu dört nala.


İnsanlığı seviyorum, ama insanları değil. İnsanlar yoruyorlar, insanlık ise teoride kaldı, tozlu raflarda.
İnsanları daha iyi tanıyorum artık. Hiç bu kadar yakından gözlemlememiştim. Hayatımın en güzel değil ama en verimli yıllarını üniversitede yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum diyebilirim. Telafi ettiğim hatalar, telafi ettiğim bir hayatım var. Burayı ağlama duvarı olarak kullanmayalı uzun zaman olmuştu, ama artık ağlamak yok. Toparlıyorum.

Perşembe, Ocak 07, 2016

benkalpkendim

Şu an kulaklığımı takmış bi halde-müzik çalmıyor-, odada saatler önce başlayan siyasetin devamı niteliğindeki sohbete kulak misafiri oluyorum. Yurt çok tuhaf bir yer, üniversiteye başlayan kardeşlerime tavsiye edeceğim kesinlikle, çok tuhaf insanlar var, çok cahil insanlar da. İnsan var, 'İnsanlığa Giriş' dersi niteliğinde. Bence her tarafa kameralar kurulmalı, özel hayatı siktir edin ama buradaki hayata dışarıdakiler şahit olmalı.

Güzel şeyler anlatacaktım. Can Kazaz, Nilipek dinledim, bitince, sohbete kulak misafiri olup bu yazıyı yazdım.

Cumartesi, Ocak 02, 2016

Sİnapsları Alınmış



Duygularımdan kurtuldum.

Beni terk etmeye zorladım onları, artık onlar da mülteciydiler.

Beynimin hangi kıvrımının hangi derinliğinde batar botları, umrumda değil. Hissetmiyorum artık.

Kızamıyorum, bağıramıyorum, saçma sapan bir gülüş.

Mutsuz değilim, ama nötrüm.

Mutlu olmam için sebebim var, sebeplerim değil ama yine de hedeflerimden biriydi ulaşmak için çaba gösterdiğim. Mutsuz olmak için sebebim yok fakat yorgunum.

Dert değil daha kötülerini de görmüştüm, bunlar iyi zamanlarım.

İnsanlarla problemlerimi minimuma indirdim. Artık alınmıyorum da pek. Çenem dişlerim birbirine kenetli. Sırf bu bile yoruyor.

Bu sabah uyanamadım, alarmı da kurmuştum oysa. Akşamları da uyuyamıyorum. Uyku düzenim yoktu, gerçi yine de bu düzensizliğin içinde basit bir düzen vardı, o da geç uyumak. Her zamanki gibi olmuştu. Başka bir şey değil. Sabah ise sürpriz, her zamanki gibi olmuştu yine. Bunu zihnimi uyuşturan kimyasallara yoramam tabii, oda arkadaşlarım da aynı şekildeler, benden beterler hatta.

Günlerdir dışarı çıkmıyorum, markete bile gitmiyorum. Yürümüyorum da, hareketsizlik öldürecek beni sanırım. Daha kambur duruyorum, sırtım iyice yay gibi oldu. Spor yapacak enerjim yok, ellerimi kaldıracak enerjim bile yok. Yine de ayakta durabiliyorum.

Kaygılarımın üzerine koca itfaiye tankını boşaltmış gibi. Söndüler... 
Rüyalar/Kabuslar, gerçek gibiler, zaten geçmişten kesit gibiler. Gerçek kişilerin oynadığı tiyatro sahnesi gibi, bu da bazen korkutuyor. 

Neyse, bugünlük bu kadar yeter. 
Motivasyon mektubu tamamlayıp göndermem gerek artık. Olup olmamasından endişe bile duymuyorum, yollamama gerek bile yok belki ama ne olur olmaz deyip göndereceğim.