Çarşamba, Aralık 30, 2015

Acıdan - Mutluluktan Çığlık

Ne bipolarım, ne de ikizlerim. Hayat o kadar tuhaf ki, gün içinde çektiğim acılar yüzünden çığlıklar atarken, günün diğer yarısında mutluluk çığlıkları atıyordum.
Bugün o çok beklediğim ana o kadar çok yaklaştım ki; geri kalan ise, ah, hayat, sürtüğün tekisin ama seni seviyorum.

Bugünü nasıl kodlasam bilmiyorum ama şöyle desem;

Sayın Hakim, sevgili Tanrım,

(Duruşma deniz kenarında eskiden otel olan izbe bir binada gerçekleşmektedir.)
10. yıldönümünü kutlayacağım o karanlık ve müphem zamanın sonunda, evet biliyorum hiç de mütevazi olamayacağım, gerçekten sabrettim. Sonunda gerçek bir yeniyıl hediyesi alabilecek olmak da çok hoş gerçekten.

Saygılar sayın Hakim, sevgiler Tanrım.

''Tanzt, tanzt...sonst sind wir verloren.'' - Pina Bausch

Salı, Aralık 29, 2015

BVLV

...

bugün bordo bi' Volvo'ya sarıldım, insanlardan bunalmış makineye hasret...

Pazartesi, Aralık 28, 2015

Sızlanmalar


Yorgunum
Sağ gözümde tuhaf bi' sızı, dün gece radyasyonu fazla kaçırmış olacağım, miyopumun derecesinin de büyümesine şaşırmadım. Açıkçası, artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni, ister ruhsuzluk de, ister donukluk, soğukluk, ölü...
Zihnim yoruldu, bedenimden önce hep o yoruluyor sonra parmak uçlarıma kadar ilerliyor bu yorgunluk. Tamamen sinirsel belki de, hücrelerime kadar yorgunum, sinapslarıma kadar yorgunum artık iletilmiyor hissizliğim bile, her bir çekirdeğim kendi özerkliğini ilan etmekte. Yorgunlar onlar da, yorgunluklarından bahsedemeyecek kadar hem de. Pes etmiş sayılmazlar, ölüm uykusuna yatmış fakat salyalı bir öpücükle uyandırılmayı bekliyorlar.

Pazar, Kasım 01, 2015

...

insanlığınızdan tiksiniyorum
gitmek istiyorum

hep aynı hep aynı şeylerden sıkıldım
aynı kişiye bakmaktan
aynı kişilerle sigara içmekten
aynı dedikoduları duymaktan

sahte gülüşlerin aynı kıvrımlarından
sahte mimiklerinizden

sizinle aynı gökyüzüne bakmaktan sıkıldım
aynı toprağı hissetmekten
aynı suyu içmekten
aynı muhabbeti duymaktan

sahtesiniz ölmektesiniz
ben ise sadece
gitmek istiyorum

Cumartesi, Ekim 17, 2015

Tökezlemeden, kaldığım yerden devam sevgili sirk severler. Eşek sahneye, toynaklarını adeta Sentor(mit.yarı at yarı insan) edasında yere vurarak çıkıyor.

Neredeyse bir, rakamla 1 yıl olacaktı yazmayı unutalı rakamları unutalı.
Dünyada var olan ve süregelen olaylar, kaoslar, hava olayları vs. hayatıma da bir bakış atarcasına parmağını, önce sinek kapanına dönmüş bal kavanozuna ondan sonra da kararıp zifte dönen yağ çanağına soktu.
Şimdi ise hayatım o kirli parmaklardan arınmışçasına temiz, bir nevi yeni bir başlangıç yaptım.

Özet geçecek olursam;
-Yaz sıcaktı. Durgundu. Arapçaydı. Aileydi.
-Sonbahar. Sıcak olmaya devam etti. Yeni bir başlangıçtı. Para var gibiydi, var olmaya devam eder gibiydi. İnsanlar, arkadaşça olmak yerine şöyleydiler;
Yaşadığım yerin suriyeli mültecilerle büyük bir sorunu vardı gibi, etnik kökeninden bahsetmeyeceğim bir insan-arkadaşım olamazdı- da denizde yüzerken karşılaştığı yüzen dışkıyı da bu insanlara mal ediyordu. Etnik ayrımcılığın, bir sonraki versiyonuna şahit olmuş bulunuyorsunuz sevgili insanlık. Adam anlatmaya devam ediyordu, kıyafetleriyle denize giriyorlarmış, yüzleri makyajlıymış. Sanırım bu insan bozmasının, kendini islam dinine mensup biri olarak tanıtıyor ayrıca, müslüman kadınların haşema adı verilen bir kıyafet giyip yüzebildiklerinden haberi yok. Ben boka dönmek istiyorum, bu mağarasından çıkmamış zat hala ben ırkçı değilim naraları atarken, ona dönüp ''Bokun üzerinde arapça yazıyor olsaydı dediğine katılacaktım fakat o kadar insanın arasında o boku bir Araba mal etmek neyin kafasıdır? DNA'sından mı buldun?'' gibi sorularla kafasını iyice ''bok''a çevirdim.
Sevgili bokkafalı, boktan sebeplerden ortamın içine edip sıvadığın için o bok suratına da geçirmiş olmayı dilerdim. Türk olmayı ırkçılık yapmak sanan bu zat, türk gibi görünmek için arap ırkçılığı yapıyor, ayrıca etnisitesini de neredeyse ''üstinsan'' gibi anlatacak boyutta fanatik.
Tanrı bizi yolunu kaybetmişlerden korusun, kim olduğunu bilmeyenlerden, kim olduğunu bulmaya çalışırken bataklığa batıp burnu pislikten çıkamayanlardan da korusun.

Cehaletin insanlığı götüreceği nokta çok korkunç, buna yakından tanık olmak ise akıl sağlığımı derinden etkiliyor.
Aptal insana alerjim var, nefesim kesiliyor kan beynime sıçrıyor doktor, öfke nöbeti geçirip ağzıma dizdiğim lafları ardı ardına fırlatıyorum doktor, isabet eden yerse beton kafalar, beton kafaları nasıl delebilirim doktor?
Nasıl bu kadar aptal ve kör olmayı başarabilirler? Neden böyle olmayı seçtiler? Neden bu kadarlar? Neden varlar?

...

Pazartesi, Aralık 22, 2014

...son zamanlarda fal bakıyordum. Üç fincan açtım, aynı kişiye, üçü de tesadüf eseri bir yerlerden yakaladı(yakalanan olaylarla ilgili hiçbir fikrim yoktu). Ya fal denen şey tuhaf, ya da ben mistik oldum.

Pazar, Aralık 14, 2014

Tanrı lambadaki cindi, dilek haklarının hepsini kötü çocuklar gibi kendine saklamıştı.

OM dinletiyor.

Bugün pazar, hava güneşli, insanlar muhakkak parklara atacaklardır kendilerini, ben ise eve gelirken 15'li yumurta ve bir paket tavuk kanadı aldım yemek için. Eve gelirken; günlerdir evde değildim çünkü. Kaçış değil bu, hiçbir zaman da olmadı. Sınavlarım bitti, kafamı topladım.
Finaller yakında.
Om diyordum.
Kafam evden daha dağınık ama daha temiz.
-Sandalye, kırmızı, metal bacaklar, üstünde ise limonata şişesi yarıya kadar dolu, ve tv kumandası. Sandalye koltuğa dönük. Koltuk, çekyat tipi, tipik bekar evi koltuğu, yatak olabiliyor. Üstünde ceketim, bilgisayar çantam, perşembeden kalan makarna tabağı. Hayat, bu makarna tabağının kuruması gibi bişey bence. Kaynatıyorsun, bir saat beklesen kuruyor. Beklemeye gelmez hayat. Bekletilmeye değmez. Lamba açık, dünden beri herhalde. Dün ne olmuştu da...
Bıraktığım ekmek bitmiş, biterdi. Odamın kapısı, açıktı. Ne aranıyordu? Ne bulunamamıştı?
Bu ara deli gibi kedi sevdim, ölümüne sevdim. Siyah tüyleri var, parlak tüyler, yumuşacık, kadife gibi. Sokuluyor kucağıma, sarılıyor gibi yapıp, alıyorum onu kanatlarımın altına, nefes alış verişi, kalp atışlarım senkronize olmasalar da, müzik gibi, birbirlerini yakalıyorlar bi yerlerden.
Bu ara yazasım var, hep Hakan Günday yüzünden. Röportajını okudum, yazasım var ama öyle amaçsız.
Kitap okuyamıyorum, gözlerim yüzünden. Miyop desen, fotofobi desen, var da var.

...hevesim kaçtı bu yazıya devam etmek istemiy-