Cuma, Mart 23, 2012

Anlamlı 8


Buralarda fink atacağım günlerim olacak, 84 gün sonra dedi genç adam.

bu arada arama motoru Yandex'e : 
-ben buraları gidemeden görebildim ya, saygılarımı sunuyorum.

Anlamlı 7



Kardeşe karşı SportHeads oynamak ; eğlenceli, fazlasıyla.
-bahsi geçen kardeş 9 yaşında




Garip Haller İçine "Self-Servis" Girmek

Bugün Cuma,
Tadını çıkaramadığım, sıcak hava, az bulutlu hatta belki bulutsuz. Gökyüzüne bakmayı denemedim bugün, o kadar keyifsizim işte.
Sınav vardı, gittim tabii. Aylaklığın lüzumu yok! O sınava gidilecek, işte o kadar, dedim kendime. Sınav zordu başlarda, toparlayamadım kendimi. Kafamda kriptilyon soru-saçmalık, Türkçe mesela, netlerime bakmadım ama lanet yanlışlar yapmış olabilirim. Matematik, geometri haricinde pek yanlışım olduğu söylenemez, sınav anında yapamadığım sorular vardı. Keyifsiz olunca çözülmüyor o sorular, kalemi hareket ettirmem bile anlamsız geliyor. Neyse ki döndüm geri Matematik'e hallettim o saçmalıkları. Fen de fena değildi, komşukızı önceki sınavımda geçmiş beni. Anlayacağınız düşmüşüm ben. Bu sınavda da komşukızı saçmaladı. Yanlış anlama olmasın, kendimi diğerlerine göre yönlendirmeyi yaklaşık 6 yıl önce bıraktım. Kendim için yaşıyorum, kendim için nefes alıyorum. Hatta ders çalışmadığımda da yaşadığım vicdan azabının tadını bile kendim için çıkarıyorum. Vicdan azabından alınan haz mı? Ancak bir mazoşistin anlayacağı bi'şey bu üstad. Ve görüyorum ki sen bir mazo- değilsin.
Bütün bu olanları atlayıp, eve geldim. Psik. Dr.'la görüşmeye gitsem mi? Soracağım zilyon soru vardı da ; onları buraya yazmakta vazgeçtim. Nat. Geo. ajandam var. Evet, gitmedim. Pazartesi gününü bekliyorum. Bugün inanılmaz bi yoğunluk olacağı için, gerçi pazartesi günü de aşırı kalabalık oluyordu. Neyse bi şekilde halledilir. Mesela, unutkanlığım almış başını gidiyor, geçen haftaki analitik dersini unuttum, hatırladığım zaman da akşam olmuştu. Bunu da danışmam gerekecek elbet.
Kendimi rahatlatmam lazım, diye düşündükten sonra, en azından kendi kendime bir şekilde yardımcı olabilirim. Arşiv'den -küçük ama işe yarar- dün indirdiğim filmlere göz attım, işe yaramaz. Komedi, iyi gelebilirdi aslında ama Mushishi'yi izlemek huzur veriyor, Ginko'nun isminin nerden geldiğine? Beyaz saç ve yeşil göze nasıl kavuştuğuna şahit oldum, 12. bölümde. Manga'yı da indirmiştim ama şimdilik animeyle idare etmeyi düşünüyorum, mangayı sıkıştırıp veya boyutlarıyla oynayıp küçültebilirdim, harddiskte yer açmak için ama uğraşamam.
Bugün Yalan Dünya var, Rıza ile Çağatay'ın etrafında dönen olaylar vesaire. İnternetten kanald'nin canlı yayınını izleyebiliyoruz ama ne ses ne de görüntü pek içaçıcı değil. FUCK! lan, adam gibi yayın yapsalar da şu tv illetinden kurtulsak.
Neyse, yazıdan da anlaşılacağı gibi, doluyum bugünlerde.
Not : Sınav sonucum ne olursa olsun mutlu olacağıma inanıyorum. LYS için de kendime işkence etmeye çalışacağım sanırım, mazo- dan bahsettik yukarıda. Fiziksel değil tabii zihinsel işkence'den bahsediyorum. Bunu uygulamaya koydum bugün, fizikçi mesela, arkadaşlarımın hepsiyle tokalaştığı halde benimle tokalaşmadı. Pezevengin teki. Bugün kimseye selam vermedim, varlığımı umursayanlar haricinde olanlar ayrı tabi, sayanora! 

Perşembe, Mart 22, 2012

Güzel Güzel Oynayın

Bugün film arşivimi düzene sokayım dedim, altyazılar vesaire. Bilgisayarı düzene soktum.
Odamı da düzene soktum. Kitaplığımı düzelttim. Bi sürü test ve deneme sınavını attım, Fahrenheit 451 dostum, onların hepsi mangal külüne dönüşecek.
Bugün hafif bi huzursuzluk ve melankoli hali var. Bundan bi an önce kurtulmam gerek. Bir an önce dediysem de 1 hafta sonrası, evet sınavdan sonra.
Budist meditasyon müziklerini dinlemeye de devam edemedim, bir iki parça vardı sadece onları dinlesem yetiyor aslında.
Garden State güzel film, soundtrackler de güzel. http://fizy.com/#s/16kdkq şunu dinleyin, İron and Wine da böyle folk falan hoş Samuel abimin sakallarına kuvvet! Bu da the Shins'ten http://fizy.com/#s/10p6tr.
Evde yalnız bi aylak gibiyim, tv kapalı. Pc de kapanmalıydı, kapanacak da.
Ben yine bağdaş kurmuş ve laptop'ı kucağıma monte etmiş şekildeydim geçen sene, buna benzer bi yazı yazmıştım, arka planda da bi şarkı çalıyordu adını hatırlamadığım. Geçen sene beter seneydi, bu senenin de pek farkı yok ama daha renkliydi bu sene sene sneene FUCK!
Neyse, sakinim.
Hoş deneme sınavı çözebilirim ama kafam müsait değil. Aç da değilim. İrmik tatlısı vardı, yedim. Ama başım çatlıyor, düşünmekten. "Ya"lar da sıçıyor beynime aslında. "Anlamsız" serileriyle donatacak kadar anlamsız anlar yaşıyorum bu aralar.
Hadi yukarıdaki iki parçayı dinleyin, güzel güzel oynayın ben buralardayım.

Anlamsız 12

Alçakgönüllülük ile yavşaklık aynı şey değil ; ben alçakgönüllüyüm yavşak değil.

Çarşamba, Mart 21, 2012

Anlamsız 11

Hayat Sevince Güzel'deki hümanist Ayşecik yerine, orospu Teyze veya psikopat ihtiyar rolünü üstleniyorum bu saatten sonra.

Anlamsız 10

Yaşlı komşumuz, amcamlara misafirliğe gelmiş, merdivenleri inerken mutfak masasının üzerindeki pastaların cazibesine dayanamamış olacakki, mutfak penceresinden elini uzatıp bi adet almaya çalışırken kadının elini kedi sandım ve taa salondan gördüğüm o ele PPİİİİİİİİİİİSSST!!! diye bağırdım, kadın korkudan elini geri çekti, pastayı da bıraktı tabii.
Dakikalardır buna gülüyoruz kızkardeşimle, utancımdan ölüyorum. Biri kafama sıksın!

Salı, Mart 20, 2012

Formüllerim var, Planlarım var ama bir bohçacı değilim

Selam, 
Dershaneye gitmiyorum artık, öyle bütün gün evdeyim. Hava mükemmel, dışarısı 20 dereceyken ev 10 derecelerde, haliyle donuyorum. Neyse bütün bunları geçtim, evde ne mi yapıyorum? 
-Film indiriyorum, indiriyorum ama izlemiyorum israf olsun diye, 
-Mushishi'ye devam edemedim, neden bilmiyorum ama fırsat olmuyor,
-Dersler -atla burayı atla geç geç fiyyuu,
-Ucuz atlattık. 
-Semerkand'ı okumaya başladım devam edemedim, müsrifin tekiyim,
-Bergman ile Godard'a sardım, kült olanlar, sinemadan anlamam normalde, güzel olanları izlerim, Atilla Dorsay alıntı yaptı programın birinde "en kötü filmin bile 10dklık iyi bi bölümü vardır" diye, üstad doğru söylemiş. 
-Bergman ile Godard'a gelecek olursak, filmleri çok merak ediyorum. Film eleştirmeni ya da sinefilin teki de değilim ama bi şekilde izlenecek onlar! 
-Sınav vardı bi de, sınav yerleri falan açıklandı dün akşam. Heycandan duramadım la yerimde, okul açıklanınca hafif bi hayalkırıklığı. Sonrasında ise buruk bi sevinç, okulun yerini google maps'te işaretledim. Kroki çıkarıp öyle gidiyorum, yoksa kim uğraşcak sınav yerini salonunu bulmayla. -Şehir küçük.
-Sınavdan devam edecek olursam, bahsederken ellerim titriyor bu çok kötü çook kötü. Lan kalbim, salak gibi sıkışıyor bi de, bunu bi şekilde atlatmalı ama böyle hissetmek güzelmiş yahuu! 
-Bugün ayın 20'si az kaldı, düğüne. 5 gün sonra akrabanın biri evleniyor, gidip kurt dökcez artık, bayılmam düğünlere ama insan gaza geldi mi yapmayacağı manyaklık yok bi de normal günlük hayatta yapamayacağın ne kadar salak hareket varsa vuhvuvhuvh! Eğlenceli olacak ya da olmalı! 
-Sınavdan sonra da böyle ne biliyim güzel şeyler yapcam, örnek; 
  • Annemi uyardım, oturma odasına girişimi yasaklasın diye, 
  • Bilgisayar başında geçireceğim 5dakikam olmasın diye, böylece bloga uğrayamam sanırım ama çaresi var! Telefonla ulaşılacak işte, o da zaten saatler sürmez,
  • Belirli saatlerim olsun, 
  • Programlı düzenli bi 2 ayım olsun, 
  • Bu şekilde kazanacağımı iddaa ediyorum.
Yaz boyunca don atlet gezcem ferah ferah rahat rahat püfür püfür, bilimum ikilemeden sonra yazın yapacaklarım çok basit sevgıılim! 
Bütün gün şu Kültleşmiş insanları yakın merceğe alcam, diziler var izlemediğim izlicem, gezcem, bisiklet aldıramam büyük ihtimalle ama bi bakmışın ben kendim alırım. Öyle işte.

Cumartesi, Mart 17, 2012

Genleşme Noktamızı Düşürenler

Selam millet,
Uyarımı yapıyım uzun soluklu bi yazı değil. Rahat olabilirsiniz bu konuda. Dünkü yazımdan sonra yazdıklarımı yazdıktan sonra gözden geçirmeye karar verdim, çok yazım hatası çok hata vardı çok hata.
Neyse,
Deneme sınavına gitmek için uyandım, gitmem iyi oldu ama güne kötü başladım. İstemeden valla billa euhe, aslında bazı şeyleri siklememek gerektiği konusunda kendime hak vermeye başladım. Umursamaz pezevengin teki oldum, sınav mı? Hahaeh, onu da aradan çıkarıyorum bir şekilde, farkı olmalı. Çok farkı olmalı.
Deneme sınavına gittik, yolun yarısına kadar mandalina tüccarı bi tanıdıkla dershaneye, kardeşle birlikte.
Sınava 10 dk geç kalmıştık, kardeşim de sınava alınıp alınmama konusunda tereddüt ediyordu, "yıkarım lan dershaneyi" şeklinde. Rehberlikçi de sağolsun -oha bu duruma geldik demek vuhvuvh!- aldı bizi sınava, oturduk öyle çözdük soruları.
Sınavdan çıktıktan sonra da o berbere ben de eve. Kızkardeşim temizlik yapıyordu, delirdim. Elektrikli süpürgemiz 71 desibel değil diye. Reklamlarda görüyoruz, hamile eşini uyandırmadan -fizy'i de sikcem amq, karma police dinlerken Fatih Ürek'i duymak FUUUCCK!!- şeklinde bir tepki vermeme neden oldu, sırada da Street Spirit var, böyle çok havalı bi şekilde şarkı ismi veriyorum ya, normalde yapamam. Unutuyorum, çabuk.
Eve gelindiğinde işte temizlik durumları bitince ev bana kaldı, Mushishi'ye devam ettim, imdb listemi indirmeye başladım, bilgisayarı açık bırakıp çıktım dışarı, yaklaşık 1209834 yıldır futbol oynamıyordum, birkaç metrelik sahada nefes nefese kalmak, paha biçilemez bi duyguymuş. Mutlu da oldum aslında -ev beni sahipleniyordu, ucuz atlattım.
Yoruldum, acıktım.
Dayımlara gittim yine, çok zor durumlar abi, çok fena. İşadamı Akrabadan Yeğenlere Darbe -manşetiyle bile yazılabilir. Arazi dayımın olmasına rağmen şikayetler ve diğer olaylar, neyse geçiyim buraları.
Yemek yedim orda kiddebi(patates köftesi) içinde et yok, diyet yapan hanımefendilere tavsiye , çok ciddiyim. İçinde ne mi var ? Biber salçası, kalın bulgur, nane, maydonoz ve dev soğan parçaları  :D
Kısa yazı yazacaktım ama üzgünüm geldikçe geliyor, KANDIRDIIIM!
Yengemle sohbet de ettik falan, Semerkand'ı okuyorum ben. Yengem de başlamıştı ama devamı gelemedi işte. Kitaptan bahsettik tartıştık bi güzel, güldük eğlendik. Aile ile ve arkadaşlarla biraraya gelme fikri çok güzel -aile diyorsam sevdiklerim. Dayımlar da geldi biraz sonra, onlarla da sohbet ettik. İyi güzeldi her şey, her şey yolunda. Temmuz'da yine yeniden kontrolüm var Hacettepe'de dayımla yaptık planı, uaehae otomobille gidersek daha süper olacak. Uçak? Otobüs? Bi de kazandıktan sonra yapacaklarımı konuşuyoruz çok eğlenceli o da, -sam -sem eklerini çıkardım hayatımdan. O günden beri çok mutluyum.
Radiohead - Lucky ile veda mı ediyim yoksa devam mı ediyim? Devam et, diyen biri var.
Devam o zaman ama tek bi soru ile ;
İnsan neden ve nasıl markalaşır, nasıl fiziksel bi problemi avantaja çevirir ve bu problemi avantaja çevirip marka haline gelir? Feliyoo ve Sensei E.'ye sordum, sizden de cevaplar bekliyorum, hatta yazıyı hiç okumasanız bile şu soruya cevap verin, size yardımcı olacak ipuçları ; Betül Mardin -Topuzu ve Bastonu hatta Fuları ile, hayali karakter olan Dr House bastonu ile. Bu konu hakkında apayrı bi yazı yazmayı planlıyorum.
Hadi gittim.

Cuma, Mart 16, 2012

Çorba'sal Meseleler

Selam millet,
Ottan, taştan, topraktan bahsetmek istiyorum bugün, bildiğiniz çorba olacak anlayacağınız. Zaten sabit bi konu hakkında yazamamaktan şikayet ederken, bir ritm tutturmuşum gibi geliyordu.
Bir kaç kriptilyon film indiriyim dedim, mushishi'den haberiniz vardı zaten. Geçenlerde bir kaç görselini paylaştığım. Filmlerden bazıları şunlar ;
-Das Leben der Anderen (Lives of Others) - Konusundan bahsetmiyim şimdi, izledikten sonra.
-Take Shelter
-Being John Malkovich -kesinlikle izlicem, diğerleriden emin değilim mesela Das Leben...
-Finisterrae, yarın sınavdan sonra izlerim artık, deneme'den sonra.
-the Secret of Roan Inish de var ki sırada bunu indiremedim!! Kahretsin yahu?! Yooo diye haykırasım var. İnecek diyorsam n-İnecek n-Okkadar!!
IMDB listeme baktıkça ağlayasım geliyor, aslında gelmiyor ama sırf söylemek için söyledim. Nerede indiremeyeceğim film varsa bulup atmışım listeye.
Filmlerden bahsettik, müzik ı-ıh dinleyemiyorum, hafıza kartına attıklarım kartı şişirdi, az kalsın fiyyu oluyordu ama kurtardım. Bi daha böyle bi işe kalkışmam, yakında bilgisayarda yer kalmıcak diye de korkuyorum. Öyle.

Gel gelelim Eşek'in evinde olup bitenlere ;
Dün malum dershaneye gitmedim, daha huzurlu hissettim gitmeyince. Geometri çalıştım, hiç yapamıyorum diye bişey yokmuş onu da gördüm. Zaten Fizik'i de atlatcam bi şekilde. Ama Matematik! Tükürürüm en balgamlı şekilde, ne la bu?! Ya benim kafam basmıyor ya da soruyu bulamayınca siktiri çekiyorum. Anlayamadığım bişey var, ben aslında matematiği hiç sevmemişim ki. İşin ne olum sayısalda diyenleri alnından öpüyorum.
Dün yıkıldım, mütercim tercümanlık almanca'nın bazı üniversitelerde almanca dil sınavıyla aldığını öğrenince ben Nagehan dur Nagehan beni bekle diye sayıkladım. Kardeşim de yıkıldı, o dilci! O daha çok yıkıldı, Nagehan gibi terk etti beni ama bizi alkışlayacak bi savcımız yoh idi! Bre katiller... -kafam güzel.
Nagehan ile Nihan burdalar
Dün, yine ne oldu lan?! diyenlere ;
Annemden bisiklet istedim, bunu yaptım. Hatta laptopımı satıp, piskelet alcam ben yea! dedim. Ama dalga geçtiler, hor gördüler! Şimdi şöyle ki ; Geçirdiğim ameliyatlar bir mumdur iki mumdur, ailemin beni uçan kuştan sakınmasına neden oluyor. Bisiklete binmek, motorsiklete binmek, kavgalara karışmak-hiç etmedim- bu gibi şeyler yasak. Kötü bi kaza anında, selam eşek cenneti ben geldim, diyebilirmişim. Böyle dedi doktorum. YASSAAAĞI YİDİM!!
Dün, yine yine yeniden sev beni sar beni uvhvuhv, bisikleti almayan ebeveynlere rest çektim, telefon için denedim şansımı ve evet 1 ay diye erteledikleri mazlum gencin bir ay sonra cep telefonu olacak, keşke almasalar ama duramıyorum işte.
Bisiklet içinse planlarım var elbette, reşitim ben, banka hesabım var içinde örümcek ağları olan. Laptopı 200 kağıda okuttuk mu?! Vuhuvhv, param olur ve sıfır olamasa da çocuğun birini kandırıp alabilirim. Bukkadar düştüm be blog!

Ha bi de gündemden maddelerim var ;
-Afganistan'da türk helikopteri düştü, 5 Afgan hayatını kaybetti. 12 askerimiz şehit oldu. Allah rahmet eylesin, ne desem az ama -Abi bu işte bir iş var, diyip susuyorum.
-Türkiye, 20 Mart'ta Suriye'de konsolosunu geri çekebilir, hmm. Türk ailelere de yurda geri dönün çağrısı, vaaay anasını. Peki neden? Sn Başbakan, Suriye'ye acaba bir müdahale mi yapılacak? -soruya cevap beklemiyorum. Eğer Türkiye tarafından müdahale onaylanırsa ki yanarım. Ateşhattında kalacaz, Rusya'da demirlemiş gemilerini. Hass, diyorum.
-Bu arada TL simgemiz hayırlı uğurlu olsun, beğenmeyenler, Başbakanın T'sine sahipmiş de bilmem ne. Olum saçmalamayın yahu, TL ne olmalıydı, Süleymanın S'si mi? Merkez Bankası başkanı beni korkutuyor, ne zaman tv'de görsem, hass yandık yine diyorum. Yeni paraların üzerinde TL simgesi olma ihtimali var, öyle dedi.
-Borsa'ya gelecek olursak. Borsa ne alemde bilmem ama ne zaman tv'yi açsam 60000'lerde seyrediyor, mazot'a zam, benzine zam. Alıştığımız şeyler. Bi de dolar uçuyor yine, 1.8'di bıraktığımda. Euro, anası ağlasa da 2.325'ti. Babam için iyi oluyor, doların yükselmesi ama işte, ekmek doların ağzında.
-Magazin'de bi bok olduğu yok, hep yiyişiyorlar. Yakın zamanda bi olay görmedim.
-Hayvan videosuyla kapatıyoruz, demek isterdim ama o kadar düşmedik sevgılim!

Son sözü söylemek için reklam koymak ister gönül ama ne çare. Gideyim ben.

Çarşamba, Mart 14, 2012

Pi Günü Kutlu Olsun

Pi Günü
Bugün Pi Günü millet, hayırlı uğurlu olsun. Hani ecnebiler önce ay sonra gün şeklinde yazarlar ya tarihi şu şekilde 03/14, bi de pi sayısı 3,14 şu. Aaa lan bak ne buldum, tarihten anlam çıkarıp pi sayısına adadım bu günü demiş birileri. O gün bugündür de bugün pi ünü olarak kutlanıyormuş. Türkiyede ilk kez Odtü bilmem ne koleji kutlamış, Odtülülülüler çılgınsınız!

Bi de Sütlaç Bayramı var bugün, öyle pek bayram havasında değil ama sütlaç yicez ehe. Anam sağolsun yapmış, ben hariç kardeşim sever sütlacı. Öyle işte, eve geldiğimde de salak gibi mal gibi hatta öküz gibin gittim tost yedim. Yemez olaydım, bütün hafta azap işkence dolu geçecek, hazır yimek, pis yimek bunlar! Tükür oğlum, tükür...piiii!!!

Dershane de bi acayipti bugün, hani öğrenciler ok de hocalara ne oluyor abi? Sona mı yaklaştılar Dooms Day"dexter'daki" mi geliiy ne oluyor? Neyse, ben her zamanki rahatlığımla milleti sinir etmeye devam ediyorum. Son iki ders slayt izledik, rehberlikçi anlattı auhae biz dinledik, izledik evet ama yazı yani, okuduk daha doğrusu. Sınav öncesi n'apmalı? Bunları konuştuk. Tartıştık sınavı, genel olarak güzeldi.

Eve de geldim böyle uzandım bi güzel, mushishi canım benim ciğerim, izledim tabii ama duygusal lan, dramatik bi havası var. Neden izleyen insanlar "ben mutlu oluyorum ehhiehi" yapıyor, anlamadım. Ben genelde dramatik noktalara mı odaklanıyorum, ne oluyor bana?!

Sınavdan bir gün önce, güzel şeyler -aklına ilk gelen değil, diğeri- yapmamız gerekiyormuş. Böyle etkinlik ama yorulmayacağımız falan, geçen yıl yapmadım bu yüzden kazanamadım ajshasdkas ben öyle düşünüyorum alla alla. En iyisi gitmek, üniversiteye. Bana ait bi ev olsun fena mı olur? Evin güzel olmasına gerek yok, banyosu sağlam olsun yeter. İlk işim evin banyosuna bakmak olacak, sonra mutfak, yatacak yer idare edilir. Hani uzaktan öyle ahkam kesmek bana kolay ama göründüğü kadar basit olmadığını biliyorum, ev bulana kadar canımız da çıkabilir, ohohooh kazanmışım da ev bakıyoruz. Hadi hocam gittim ben, bu kez gerçek anlamda gidiyorum, ne master'la ne reyüs'le adam gibi görüşemiyorum, herkes mi meşgul hocam ya?! Bi JJ var işte, bi feli var arada mesajlarıma cevap veren, bi de RS var, bi de en son gök vardı. Bu ne ya?! Yalnız hissettirmeyin lan, hazır bu kadar mutluyken kullanın, işinize yaradığım kadar.

Son olarak, Zülfü Livanelilili, Aylin Aslımlılılı bi de Grup Yorumlululu konser var Bakırköy'de, Francesca'ya sormalı ayrıntıları da büyük ihtimalle gidemicem, ne zaman etkinlik oldu da MaDDonkey gitti!?

Hadi görüşürüz inşallah, sütlaç bayramı, pi günü derken bizim ufaklığın doğum gününü de kutlayayım burdan, gardaşım; bütün yaramazlığın ve şımarıklığına rağmen seni seviyoruz ailece, uzun sağlıklı mutlu bilimum iyi dilekli ömürler! Bi de çocuğun kafası ingilizceye meyilli, genetik mi la bu?!

Salı, Mart 13, 2012

Yeterince "Mutlu" Yazı

Selam millet,
Sabahlar bildiğiniz gibi. Bu kez kahvaltılı.
Dershane de bildiğiniz gibi, ee olum ne anlatacan, neden yazıyorsn len?! diyenler için ;
Sabah ilk iki ders fizikti, adamın berbat, dandik ve manyakça espirilerinden gına geldi. Ama tabii tepkimi göstermiyorum ya da tepki var ama öncekiler gibi açık değil. Bi bakış atıyorum hocaya, gülmüyorum mesela. Öyle susuyor. İlk iki ders bittikten sonra çantamı aldığım gibi çıktım, ilaçları almam gerekiyordu. Öğleden sonra da hastahanede sürünmek işkence ve zaman kaybı olacaktı. Rehberlikçi hep böyle miydi? Yoksa mükemmel bi değişim mi yaşadı? Umarım her zaman öyleydi ve yanılmışımdır.
Dünden bahsediyim biraz ;
Pazar günü anneannem, canımın yarısından fazlası, çocukluğumun ve hasta zamanlarımın çoğunda yanımda olan. Bu dünyada insanlar birbirlerine tapıyor olsaydı ben anneanneme tapardım. Annem değerli ama tabiiki yerleri ayrı. Neyse, pazar günü akşamı fenalaşmış. Hastaneye kaldırmışlar, olaylar mühim değil ama annem çok üzgün ve çaresiz görünüyordu. Buna sebep olan adama bi güzel sövdüm, orospunun teki, pezevenk! -akrabamız oluyor kendisi, narsist diyince aklımda resmi şekillenen kişi-
ben de keyifsizdim aslında, sınav pazartesi sabah 10da olmasına rağmen, 2. seansa iyice kahvaltı etmiş olurum dedim. Gidemedim tabii, kardeşim geldi. Dişi ağrıyormuş. Onu da doktora götürdüm, sınava ordan giderim dedim ama kafayı çekip direkt nenemlere gittim. Şükür, nenem iyi. Askerlik meselesini konuştum dayımla, bir de ehliyet alma ihtimalim var onu da dayım alacak büyük ihtimalle. Dayım, 1 numara adam. Kazanmamı en çok isteyenlerden biri de o. Daha doğrusu "onlar".
Devam edecek olursam, girmediğim sınavın kitapçığını almak için rehberlikçiyi ziyaret ettim. Aldım da kitapçığı, geçmiş olsun dileklerini iletti -kardeşim için olan- içtendi yeterince.

Hastane kısmına gelecek olursam eğer,
Psk. Dr.'umu ziyaret ettim, hem de annemin ilaçlarını aldım. Doktorla bi sürü konuda konuştuk.
-Öncelikle hayatımda değiştirmek istediklerim,
-Aile ile olan kavga, bi daha olmayacak söz, ehe.
-Bir de bi şey söyledi ki mutlu oldum, iyi hissettirdi daha doğrusu.
Dershaneye döndüğümde komşukızı ile alacağımız ders için konuştuk, kevaşe de "rahat ol k.k. benim her şeyden haberim var, hangi hoca ile ders alacağınızı da biliyorum" dedi. Laf soktum bir iki adet ama bana mısın demedi, helal olsun. Bi nevi evet evet biliyorum siklemedi! Olsun içten pazarlıklı biri olduğu için bunun bi yerlerde biriktirip ondan sonra boşaltma durumları var, bu huyundan da nefret edilir. Bana karşı öyle olup olmayacağını bilmiyorum ama nefret ettim mi birinden, bi daha da kesinlikle eskisi gibi hissetmem. Yengeç?
Etüte giderken konuştuk komşukızı ile etütü de aldık, o dershaneye dönerken ben de tavuk döner aldım açlığım duvarlara çarpa çarpa dile gelmişti. Keşke yemeseydim. Midem ağzımda şu an.
Bu arada fotoğraflarını atacağım bi kedimiz var, beyaz renk tüyleri, yeşil gözleri var. Kaç gündür pencerenin dibinde, kapı koluna uzanıp, kapıyı açmaya çalışıyor namussuz. Kovsak gitmiyor, dişi bi de. Erkek kediler de ayrılmıyor dibinden. Teras kedi kaynayacak yakında. Benden korkmasına rağmen, kardeşlerime sevdiriyor kendini şıllık! Fotolarını çektim dün akşam ama işe yarar şeyler değil, bi şekilde yakalayıp adam gibi fotolar çekip atsam daha iyi olacak. Kedi sevmem normalde ama bu farklı. Kediseverler var tanıdığım, blogta. Kediden yeterince bahsettim.
Mushishi'yi izlemeye başladım, SONUNDA!!! İlk 2 bölümü izledim, her bölümde farklı mushilerin insanlarla olan münasebetlerinden bahsediyor. Tam olarak hakim olmadığım için pek bir şey anlatmak istemiyorum ama  çizimler mükemmel, zamanı gelince yeterli incelemeyi yaparım, izledikçe de olayları toparlayıp anlatırım ya da. Zaman olmasa da...
Bir kaç görsel Mushishi'den, çizimler mükemmel. - link: http://atyarisindakiesek.blogspot.com/2012/03/mushishi-birkac-gorsel.html


Mushishi -Birkaç Görsel



Mushishi Ginko -Artiiiist!! 

Renzu -Shinra'nın yarı mushi yarı insan olan nenesi



Shinra, mushi yaratan çocuk

Mushiler ve Shinra, havada gezenler mushi olanlar


Pazar, Mart 11, 2012

Pazar, O Kadar Kötü Değil

Selam millet,
Evdeki kavga gürültüden kurtulmuş ve arınmış haldeyim. Sorunun kaynakları şunlar;
-Kredi borcu ve kapıya dayanana yumurtadan dolayı ebeveynlerin stresi,
-Sınav gününün yaklaşması ile tedirgin olan, kaygı ve tahammül sınırlarının nirvanasına ulaşmış ergen stresi ile birleşince ortaya akıl almaz manyaklıkta bir tartışma çıktı. En azından halletmiş olduk, dün el öpme merasimi vardı ama geçiştirdim, elini kendi uzatınca olmuyor. En iyisi içten gelerek yapılan.
Dün Betül Mardin'i izledim Soru-Yorum'da. Mükemmeldi, her ne kadar sohbetin büyük bi kısmını kaçırmış olsam da yetişebildiğim kadarı bile yetti. Hatta bi not aldım, Nat-Geo'nun verdiği ajandaya not ettim.
Burada yazardım ama alıntı yapmam gerek, tam olarak sözü her ne kadar kaydedememiş olsam da hayat dersi gibi bir şeydi o. Öncelikle, hocamın muhteşem bi başarı öyküsü var. Sanırım ilham alınan kişilerimi bir yenisini ekleme vakti geldi.
Yarın sınavım var, geçen haftaki sınav inanılmaz basit olmasına rağmen -evet sonuç hiç de parlak değildi- dershanenin kötüsü bile geçmiş beni. Dert değil. Önümüzdeki BÜYÜK sınava bakacaz artık.
Bir kaç adet film indirdim, Mushishi'yi 2. kez indiriyorum. 1.'si eng. sub. -ingilizce altyazılı ve gömülüydü. 2.si ise mkv ve altyazıyı kapatıp açabiliyorum. Hoş bi özellik. 1.sinde yapamıyordum bunu.
Finisterrae'yi indiriyorum, bir kaç adet fantastik hikayesi olan film daha indirdim. Being JohnMalkovich de indi. Hikaye uçuk, zaten normal olanların hikayeleri dikkatimi çekmemeye başlamıştı. Squid and the Whale onlardan biriydi mesela, sevdim filmi ama çok bilindik bi hikayeydi o yüzden sıkıldım bazı bölümlerinde.
Bir de bi şey daha var, izlediğim filmlerin çoğunda yalnız insanlar vardı ama mutlu son hep bir kadınla oluyordu. Hah, benim sona değil ama bir başlangıca ihtiyacım var sanırım. Yeni bir başlangıç yapmak için üniversite uygun mudur?
Son 20 gün ya da bilmem kaç saat, bilmem kaç hafta ama bir ay değil. Hayatımda bir kaç şeyi değiştirmeme neden olabilecek 20 gün, işe yarar bi şekilde kullanmam gereken. İneklemem gerekirken mala bağlayan ben, kedi garfield'dan beter haldeyim. O kadar kötü değil yahu! Cidden. Aslında bi şeyler kötü gidiyor olabilir ama görmezden gelinecek kadar küçük şeyler, ihmal edilenler.

Cuma, Mart 09, 2012

Ergen İsyanı

Selam millet,
Muhtemelen bu yazıyı sırf başlığından dolayı okumayacak milyon insan sayabilirim ama zaten ben de sizi uyaracaktım, ehe. Boşverin okumayı görürseniz bile görmezden gelin, Başlıyoruz ;
Bugün yine bir kahvaltısızlık klasiği ve kahvaltı yerine dinlenen bleeding me, fade to black ve mama said dinlemek iyi gelmedi sanırım, aslında iyiydi ama günün ilerleyen saatlerinde de bunalmak ve onun gibi şeyler. Dershaneye gittim, hiçbir şey atıştırmadım aç olmama rağmen. Aç olduğumu bile unutmuşum sanırım. Neyse hocalar da yoktu bugün, varlar ama ders yok. Ne biçim dershane !'+%&/ 2. dönem düzelecek deseler de hiçbi sikime yaramaz. Dediğim gibi bu saatten sonra tek başımayım. Yapacak bişey yok. Dershanede malca geçirilen 2 saatten sonra, eve dönme kararı aldım. Ama önce doktora uğramam gerekiyordu. Doktora gittiğimde de herzamanki kalabalıkla karşılaştım bi "merhaba" diyemeden geri döndüm. Anlatacak bi kaç şey vardı. Mesela hayatımda değiştirebileceğim iki şey buldum ; 
1. Eskisi kadar inek olmak, ders çalışmaktan zevk almak. 
2.si ise internet bağımlılığından kurtulmak. -zevkten dört köşe olmuyorum bilgisayar başında durunca.  En azından bu ikisini halletmem gerek biran önce.
Neyse elim boş döndükten sonra, evde kesinlikle daha çok bunalacağım fikri yerleşti önce. Ondan sonra da evin boş olmasını diledim. Keşke eve gelmeseydim. En azından akşama kadar. Keşke...keşke 2...keşke 3. 
Eve geldiğimde kimse yoktu 1 saate kadar. 1 saat sonra annem ve kardeşim gelmişti. Annem geldiğinde, beni beklemiyordu şok oldu tabii. Konuştuk, şakalaşıyorduk. Ta ki pazartesi günü yapılan tartışmanın kritiği çıkarılana kadar. Kritik çıkarırken yine tartıştık. Yengem de annemi haklı çıkarınca yine tartıştık. "Hatalıysam ara!" hatalıydım ama arayanım yoktu -şimdiye kadar. Babam da tabii bir yandan başlayınca -msnde görüşüyoruz o sırada- tam koptum. Netin açık olması, kameranın bana dönük olması, mikrofon dahi umrumda olmadan saydım. Seçerek döküyordum kelimeleri. Daha dikkatliydim ama bu kez hepsinden kötü oldu. Babam da saymaya başladı ; 
-İnternetin var yok efenim sınırsız da şu kadar yıllık ödüyormuş da bilmem ne. -ee hadi bunu geçtim.
-Evi tadilat istedin yaptık, dedi. Oha dedim bu kez, evin yapılması taraftarı değildim ki o zamanlarda tam sınav arifesinde evimizde balyozlar vardı. Yani kafamın sikilmiş olduğu ve sınava çalışmayı bıraktığım dönemdi o dönem. 
-Yok efenim internetten ayakkabı bakıp sipariş ediyormuşuz. Hadi onu geçtim alıp almama kararını siz veriyorsunuz sevgili ailem! Almasaydınız arkadaş, zorla aldırdık sanki. 
-Yok efenim ben 1000liralık telefon istiyormuşum, lan onu geçtim telefon 1000 lira değil. Tarifeli telefonları göstermiştim anneme, topladığın 24 ay tabii ki 1000 lira yapıyor ama aldırmam tabii ki. 
Hadi bütün bunları geçtim kardeşime kötü davrandığımı iddaa eden bi annem var, allahım sana geliyorum. 
Ondan sonra da yok efendim ben senin için -hastane zamanları- kan ağladım diyince. Patladım tabii. Sen bana malınmışım gibi davranamazsın, saçıma, kaşıma, gözüme karışamazsın diyince de. BAAAM! 

Bugün hava çok güzel yaklaşık 20 derece, sıcak, güneşli. Kuş cıvıltıları, mart kedileri ve bilimum yaratık seks yaparken benim düştüğüm hallere bak. Mart kedileri bile güneşin tadını çıkarırken, ben bir kedi kadar olamadım be blog! Siktir olup gidesim var, eğer bu kadar sorun benim başımın altından çıkıyorsa.

Perşembe, Mart 08, 2012

Dünya "Kötü Kadınlar" Günü


Dünya Kadınlar Günü diye bir şey var, femenler de kutladı. Bugün eve dönerken parkta meraklı bir kalabalıkla karşılaşınca farkettim bugünün anlam ve önemini. Davullu, zurnalı eğleniyordu millet. Her ne kadar bugünlerde bir kadını-annemi- üzmüş olsam  da, barışcaz bugün inşallah! yarebbi! Ama konumuz o değil, kadın diyince aklınıza sadece eşiniz, anneniz, kız kardeşiniz mi geliyor?
Benim aklıma gelenler ise haklarının yenildiğini düşündüm emekçi sinemacılar.
Ben yeşilçam filmlerine yetişemedim, tv'de izlediğimde bilinçaltımın üveyevlatları olan karakterler var.

Dünya "Kötü Kadınlar" Günü'nünüz kutlu olsun, aklıma ilk gelenler ;
Suzan Avcı, Neriman Köksal, Güzin Özipek, Aliye Rona, Lale Belkıs...
-Not: Sinema'daki karakterlerden bahsediyorum yoksa usta sinemacılara "kötü" sıfatını yakıştıracak biri değilim.
Birkaç görselle zenginleştirmek isterdim yazıyı ama saydığım isimler zihninizin bi köşesindedir diye şey yapmadım, ehe.

Perşembe, Mart 01, 2012

Çöpü Boşalttım, Gidebilir miyim?

Selam millet,

Sınava kadar görüşmeyebiliriz veya görüşürüz ama blog okuyamam, yazamam, yorum yapamam. Ben sınavı kazanıyım, kurtuluyum da... -komik değil ama gülesim var- buna ihtiyacım var. Dün master'la konuştuğumuzda inekleme turlarına başlayacağımı söylemiştim. Ee master'ın haberi var, rey'in de haberi var. Sizin de haberiniz olsun istedim.
Bugün dershane bomboştu, hoca anlamında değil ama. Sessizdi, sakindi. Kimse derslere gelmiyor artık. Ben ve 4 kişi daha sınıftayız. Bu saatten sonra konular bittiğine göre sorularımı çözmeleri için kullanabilirim bu durumu. Leyhime çevirmek güzel olacak gibi, becerebilirsem. Doktorumu görmek için hastaneye gittim, kapısının önü kalabalık -her zamanki gibi- reprezant bile vardı. Neden o saatte geliyorlar ki?! Saat 11:20 idi gittiğimde. Sekreterden rica ettim muayene günümü kontrol etmesi için, 11 gün geçmeliydi. Anlayacağın haftalardır gidemiyorum. Boşlukta gibiyim, böyle bomboş. Hani yapmak istediğin yüzlerce şey var ama... Ne biliyim yapmak istediklerimle yapmak zorunda olduklarım ikisini ayırt edebilsem de kendime işkence ediyormuşum gibi geliyor, eskiden öyle değildi. İneğin tekiydim, ve mahallenin "en çalışkan çocuğu" kıvamındaydım. LGS kazanılır, umut kazandı. Takdir alınır, umut aldı. Eski günlerimi özlüyorum. O zamanlarda ise -çocuk olmama rağmen- şimdikinden daha fazla ciddiye alıyordum her şeyi, hatta eskiye dönüp o gerizekalıyı dövüp adam etmek isterdim. Bu gerizekalı benim çocukluğum oluyor. Hani haylaz çocuklar olur ama çok çalışkandırlar, ben haylaz olamadım direkt çalışkan oldum. Sessiz pisliğin tekiydim. Hatta çoğu zaman amerikan dizilerinde gördüğümüz inek'lerden biriydim ama o kadar çirkin değildim yahu, tipteki şirinlikten yırtıyordum. Çok daha kolay kız arkadaş edinebiliyordum, yalnız değildim. Dershanede de "çok çalışmama rağmen" görülmeyen kişiydim, ne biliyim orta halli bir öğrenciydim ama çok çabuk sıyrılabiliyordum, hırslıydım belki de. Şimdi de öyle olmak istiyorum, orta halli olmama rağmen aradan sıyrılmak istiyorum. Başarısızlığa uğradığımda da siktiri çekmek istemiyorum. Ben küçükken, kardeşimle atari oynardık -kasetli olanlar- street fighter'daki yenilmek zoruma giderdi mesela. Gerçek hayatta kavga ederdik, onunla oynamazdım. Kendi kurallarımı koyardım çoğu zaman. Aile tarafında da çok ilgi gören bi çocuktum, okulda da öyleydim. Eee, şimdi de dershanenin orta halli öğrencisi olmak koyuyor adamım! İşin kötüsü böyle hissettiğimi farkettiğimde dershanede durmama, eve kaçma gibi saçma sapan şeyler yapabiliyorum Bugün de o günlerden biriydi. Doktorumun kapısını çalsam veya 1 saat beklesem belki bunun nedenini öğrenebilirdim, bu yüzden yarın zamandan çalıp gidecem. Bu kez gidcem. Psikolog falan beni kesmiyor hacım. Sevmediğimi de söylemiştim. Ama psk. dr.'un da bana ayıracak vakti olmuyor, çok kalabalık. Zaman da ayırıp en az 1 saat bekliyorum. Belki daha az ama beklemek de zoruma gidiyor, böyle sıkıntı basıyor. Terliyorum, daha çok ellerim. Dışarı çıkmak istiyorum ama çıkarsam eğer geri dönmeyeceğimi bildiğim için denemiyorum bile. Bekliyorum sadece, tahammül edilemeyecek bi his değil ama "i don't wanna fight" diyor şarkının birinde, arka planda çalıyor tvde. Ben de yoruldum yahu, cidden. Hani hayatımın belli dönemlerine denk gelmesi, talihsiz. Bazen de özel hissediyorum kendimi. Hatta sırf böyle hissettiğim için diğer insanların da bana ailemin veya doktorlarımın davrandığı gibi davranmasını istiyorum. Hatta bu yüzden olabilir ki rehberlikçiyle tartışmalarım çok boşmuş ve gereksiz. Sorun sende değil hocam, bende. Diyorum şimdi de. Bir savaş kazanırsınız ya da kaybedersiniz, sonucunda size ait olan bir madalya olur veya ailenize ait. Sonuçta ortada bi ödül var. Ben ödüllendirilmedim. Ya da belki sizin gördüğünüz "ödül" olan benim için pek de "ödül" olmuyor olabilir. Bundan da emin değilim. the Ground Truth'daki gibi ama onun kadar abartılı değil. Garip hissediyorum, bu sana "saçma" gelebilir, belki de öyledir. Hatta sınava bir ay kala böyle hissediyor olmak da boktan. Karamsarlık diz boyu, hocaları da bu saatten sonra takmak anlamsız zaten. Yok şu konuyu bilmezsen kazanamazsın! Hocam, ben Odtü'ye gitmiyorum, belki de gidebilirim ama şu an gidemiyor olmam da kafamdaki boşluklar. Odtü uzak değil yahu, tam şu noktada. En azından nerde olduğunu biliyorum. Bir hedefim var ama bazen de hayal kurduğumu düşünüyorum, ya da hayal mi gerçek mi lan bu?! dediğim zamanlarım oluyor. Mesela "ben istanbul üni. peyzaj kazancam" dediğimde, istanbul mu sen mi ahah diyen var, ya da peyzaj okursan aç kalırsın diyen. Umrumda da değil hani ama ya onlar haklıysa? Hep ben haklı olmak istiyorum, benim istediğim olsun. Kendi hayatım için tabii, başkasına müdahale edemeyecek kadar pisliğe batmış durumdayım. Hatta birine "seni seviyorum" demek kadar zor bir şey yok, benim için. Eğer bu iki kelimeyi söylersem karşıdaki kişinin hayatını mahvedeceğim gibi geliyor. Sinir ediyor. Ben kimsenin hayatını mahvetmeden önce kendi hayatımı düzene sokmam gerek.
Turgut Uyar - Atlı Karınca'dan alıntı ; Görünen Köyün Kılavuzu'nda denk geldi, iyi ki de denk gelmiş.
Gün doğsun bir arınayım istiyorum
Güneş tozlu caddeler kaygılarım beni bir arıtsın istiyorum
İşte tam böyle istiyorum

Bu zamana kadar yazdığım yazıların çoğunda kafamdaki "çöplüğü" boşalttım ama hiçbir zaman bu kadar hafif veya açık olamadım sanırım.

Eve çok erken geldim, siz orda okulları tatil edin, ben burda bahara giriyim, basbayağı güneş vardı öğlen. Hatta sıcaktı ya da ılık. Eve geldiğimde kimse yoktu, anahtar her zamanki yerinde ama ben bunu -herzamankiyeri- yeni buluyorum. Dünkü çıldırma "kapı tekmeleme"den sonra annemi aramam yetti anahtarın yerini öğrenmem için. Yoo, paspasın altında değil. Neyse, eve geldim, sıcaktı işte dediğim gibi. Biraz sonra kardeşim geldi. Sonra da kuzen geldi. Dün akşam mı konuşmuştuk, hatırlamıyorum işte ama sürpriz oldu. Film aldı benden, bir kaç adet. Sohbet ettik vesaire. O gittikten sonra, kapıyı pencereyi  kapatıp sobayı yakmaya çalıştım. Üşüyordum. Hatta şu an ayak parmaklarım uyuştu soğuktan. Sobayı yakıyım dedim. Kömür çuvalının içine girmiş gibi oldum. Evet, beceriksizin tekiyim. Bizim evde sobayı ben yakmam. Şimdi de yanıyor gibi.

Yazının ilk kısmında da dediğim gibi, uzun zaman değil ama bir zaman uzak kalmam lazım bu diyardan, umarım daha mutlu bir şekilde dönerim geri. Ara vermek iyi gelecek sanırım. Denemeden öğrenemeyeceğim için. Geri döndüğümde yeni bir savaş kazanmış olabilirim, -gülüyorum ciddi anlamda- yoo yoo ciddiyim, savaştan kasıt da şu lanet sınav. Kazanılması için elden gelen yapılan.

Şimdilik hoşçakalın!

Çarşamba, Şubat 29, 2012

Kafa Güzel Olmayınca...

Selam millet!
Salı gününden bahsetmemişim, pek bi şey yaşanmadığı için herhalde.
İşte bildiğimiz program ;
Fizik, kötü abi. Ders değil ama bu saatten sonra hocaya yüklenebilirim. Anlatıyor ama anlamamıza izin vermeyecek şekilde. Evet, öyle.
Türkçe, sevilesi ok, adamla şakalı örnekler vesaire yapıyoruz ama bir şey eksik. Adam robot kıvamında, bir şey soruyorum mesela, sanki cevabı hazırmış gibi, bi de sorularımı çözmüyor !'^%+&/()
Geometri, Bomba!! Adamı sevmiyorum, dersini de sevmiyorum. Evet bu da anlatamıyor. Ee oğlum nasıl bi dershaneye gitmişsin sen de? diceksiniz ama yaptık bi hata :'(/&T%R+^ derim o zaman. Küfür yerine soldaki karakterleri kullanıyorum artık!
Öğleden sonra da eve geldim, aslında önce arkadaşımla markete kadar gittik, manyak insanlar! -gülünür- biri komşu kızı işte. Benim kevaşe'yle olan küslüğümü sordular. Zaten bitmesi gereken bir arkadaşlıktı, arkadaştık sadece bi de. Öyle.

Bugün de pek bi kebap olay yoktu,
Biyoloji, sevilen adamın sevilen dersi, acaba sadece kimya biyolojiye ilgili olduğum için mi dersleri seviyorum!? Sayısal'da işim ne aq!'%+&/ ! Bu da bi hata olabilir ama yabancı dil sınavına da giriyorum, eğer peyzaj olmazsa diye ama peyzaj olacak !!! Böyle hissediyorum. Sağlam basacan bu hayatta, diyorum ve bu yüzden yabancıdile de giriyorum.
Matematik, havuzdan tut, işçiye, faize kadar. Delirmek üzereyim, delirdim sanırım. Problemlerden soru kaçırma gibi bi lüksüm görünmüyor şimdilik. Çok iyi çözdüğümden değil, sadece çözmek zorunda olduğum için.
Fizik, ok ok bu fizikçi ile salı günki farklı. Bu adamı LGS*evet lgs ben 92'liyim ama 91'lilerle okuyordum* işte bu sınavdan beri hocamdı. Ne diyim şimdi, belki çocukluğuma gidip bu adamı öldürmem gerekiyordu. Bunun sonuçlarını hiçbir zaman öğrenemeyeceğim için de mutluyum aslında.

Gün bitti, biyoloji'den soyağaçlarını anlatması için rica ettim hocamdan. Anlattı, soru çözdük, soru çözdüm. Evet, öğrendim. Hoş güzel, her sınavda 1 adet çıkıyordu. Geçen yıl da çıktı. Yarın da nükleik asitler yapacağız büyük ihtimalle. Bakalım, şu biyoloji sorularını sağlam kafayla okusam yanlışım çıkmayacak gibi, kimya için de aynısı geçerli. Kütle numarasını bilmediğim, nötronu'nu da, git sen kütle numarasını hesaplayabilirim de cevap olarak. Battı soru.

Coğrafya hocası ? 1 adet çözdürmüştüm dershane başladıktan bu yana, bugün de 3 adet daha eklendi. Ayaküstü çözdü işte. Sosyalde, TODER'de sayısalcı olmama rağmen 29 netim var, iyi iyi. Daha fazla olabilirdi ama dediğim gibi kafam güzel olmayınca...

Hadi size güzel kafalar, gardaşım dinliyordu sizinle paylaşıyım ; Muhabbet - Schau Hinn

Pazartesi, Şubat 27, 2012

Sınavda Garuda ile Naga'yı mı Soracaklar?!

Selam millet,
Dün etüdüm olmasına rağmen canım gitmek istemedi, gitmedim de. Sabah babam aradı,
- Oğlum dün dersin vardı gittin mi?
- Hayır baba gitmedim, hallettim kendim.
- Aferin oğluma, dedi.
Babamı seviyorum lan! Bin iki bin, ? , km. Uzak ama iki'den fazlaydı sanırım. Ehe, ayrı değil bizden ama iş ve para sorun olunca mesafeye katlanmak zorunda kalıyor insan.

Bugün de rehberlikçi seslendi, "cumartesi, sınav, vesaire..." bir şeyler söyledi ama anlamadım, hatta duyamadım bi kısmını. Soyut dünyanın kollarına atılmışım bürütüs!
Bugün de töder vardı işte, çok zordu. Bana göre zordu.
Matematik, çok işlemli.
Türkçe gereksiz uzatmalar, laf kalabalığı.
Biyoloji, salt bilgi istiyordu. Bilgiyi yorumlama adına olan kısmında bi şeyler yapmaya çalıştım ve son dakikada işaretlediğim 3 soru da yanlış çıktı.
Geometri, bahsi bile bu saatten sonra... Fuck lan, geometriyi sevemiyorum.
Sosyal, coğrafya ilk defa bu kadar kolaydı. Felsefede de ezber bilgi isteyen soru vardı. Bazı soruları anlamak imkansızdı. Tarih de aynı tarih, değişen bi şey yok.

Töder biter, yağmur da dinmeyince doktorla görüşmeyi askıya aldım. 11 gün doldurup öyle giderim, daha mantıklı. Sistemin azına ediyim, acil de paralı olmuş. 15 liram da yok. Olsa da vermem zaten, acile.
Eve gelindiğinde üstüm başım ıpıslak. Şemsiyem olmasına rağmen ıslandım.
İşte biraz yemek biraz bilgisayar derken.
Bilgisayarda yaptıklarıma gelecek olursak,
Biraz oyun oynadım. Fantasy türünde filmleri inceledim. Mushi-shi'yi izlemek istiyorum. Anime normalde ama filmi çekilmiş. Akira'nın yönetmeni çekmiş filmi. Fragmanı da çok güzeldi. Mistik, fantastik öyle güzel. Bir de bağımsızsinema.blogspot'a bakıyım dedim. Finisterrae hakkında çok güzel şeyler yazmışlar ama filmi nette bulamadım. Aramaya devam! Bulan olursa da nerde olduğumu biliyorsunuz.
İki bulabildiğim film indirdim ; Memorizu ve Ghost in the Shell. İkisi de anime, ikisi de fantastik.
Kendime getirecek filmler olabilir bunlar ki zaten bilimkurgu, fantastik vesaire bu tür filmleri seviyorum. Bir daha da "realizm" akımından etkilenen film izlersem, söz veremem kendimden ama, izlememeyi düşünüyorum.
Bağımsızlara devam ama.
Oscar ödül törenini eskiden heycanla bekleyip, oturup izlerdim. Uykum gelene kadar, kaçırdığım kısımları da tekrar sayesinde izlerdim ama bu yıl farklıydı. İzlemedim. İzlemicem. the Artist ödül almış vesaire, çok merak ediyordum filmi ama böyle bokunu çıkarınca insanlar, heves kaçması için mükemmel ortam oluşuyor.
Ha bi de Garuda ve Naga efsanesi var, onu da internetten bulup okudum. Fantastik filmleri incelerken buldum Garuda'yı. Çok hoşuma gitti ki mitolojiyle ilk tanıştığım zamanlardan beri bildiğim ama ismini hatırlayamadığım, Garuda. Facebook profilimde özel albüm oluşturup , seçtiğim resimlerini paylaştım.
Bir de One Last Thing'de bi kolye vardı çift taraflı, Sita ve Rama'nın. Kolyeyi bulamadım ama Sita ve Rama'nın hikayesi kerem ile aslı, leyla ile mecnun gibi. Destansı aşk hikayesi, euhe.

Sınava son 1 ay.
Ders çalışıp son rötuşları da yaptık mı engel kalmıyor euhe. Bugün de 2 hafta önce yaptığımız sınavın sonucu geldi ki, mutlu eden bi sonuç. İyiydi, güzeldi.
Lys adına bişeyler yapmalı, haftada bilmem kaç saatimi de ayırmalıyım, zorundayım. En azından şu türevi, limiti hallediyim.
Hadi gittim.

Cuma, Şubat 24, 2012

Çorba

Bugün ilk 2 derse hoca girmedi, hastaymış.
diğer derslerde öğrenci yoktu
doktorumla görüşme planı yapmıştım ama erteledim acil paralı olmuş
sınıf arkadaşım dün koluma girdi diye akşam ailesinden duymadığı laf kalmamış, kıza -orospudan tut, ağza alınmayacak küfürler-
film izleme derdinde değilim ama her şeyi erteliyorum lanet olsun, bir gün de kendimi ertelemeyi denicem o zaman da sanırım -ne olacağını tahmin edemedim
yalan dünya dönüyor arka planda
başka ne vardı ?
kitabım gelmedi bugün ama elbet birgün auehaueh!
dreamtv'de animasyon klipler dönüyordu, 1 -2 adet beğendim, twitter'da paylaştım.
hava biraz daha açılsın da şu yukarıdaki köyleri ziyarete çıkalım yahu ama dolaşacak kimsem yok
tek başıma da kendimi güvende hissetmiyorum
yarın bir gün kazanırsam da yastığımın altında bıçakla uyurum heralde
evet korkularım var, yalnız kalmak? -belki . karanlık -belki. bu ikisinin aynı anda olması -muhtemel.
neyse dershaneyi ekip eve geldiğimde, doktorum vardı. psikiyatrist anlatıyordu, alınganlık nedir? vesaire. bende çok yok ya da çok var. bunu da doktorumla konuşmam gerek, kahretsin ki evet böyle bi bakınca alınganım ben. hani olur ya deodorant sıkmayı unutmuşsundur da sınıf kötü kokuyordur, lan benden mi acaba? gibi. ama biraz daha farklı.
babamla da konuştuk bugün, msnde. telefon alıyorum, eski hattımı kaybettim. içinde kontör vardı lanet olsun!
mızıka çalamıyorum hala, kursu da pahalıymış ki burda yok.

bu yazıyı yayınlamayı planlamıyordum ama birkaç cümleyle anlatıp kaçıyorum. daha düzgün olması için kafamın içindeki çingenelerin de veba'dan kuruyup gitmesi gerek. öyle bi şey de gelecekte görünmüyor, kim mi dedi? hah, falcı kadın, çingene işte. kafamdaki.

Perşembe, Şubat 23, 2012

Anlamsız 9




Tune for Two (2011) from alfa primo on Vimeo

Delilik sınır tanımıyor! - komik gibi.

Dikkat Kevaşe Çıkabilir 2

Selam,
Bugünden kısa kısa notlarımızı aldıktan sonra da oyundan bahsediyim biraz.
Dün aldığım biyoloji testinin devamını getirdim, organeller ve fosforilasyona özel ilgi ve alaka göstermem gerekiyor bir de nükleik asitlere. Etüdümü de aldım mı, soru kaçırmam inşaallah yarebbi!
Bugünün programı ;
Kimya, organikti. Yine organik ama bu kez Hayatımızda Kimya daha sözel daha naif bi konu. Sabundan, deterjandan bahsettik ve ilk defa sabunun ve deterjanın formülünü aklımda tutabildim. Suyun sertliği, yüzey aktifliği vesaire.
Matematik, fuck diyorum başka bir şey demiyorum. Türev iyi hoştu aslında başlarda ama bu ne la?! lne, logaritmik bilmem neler, fonksiyonun türevi. Fonksiyonda zorlanırken bir de bunun türevini almaya çalışıyorum, çok çaba çok çaba full çaba göstermem gerek.
Biyoloji, can ya! En sevdiğim. Ondan sonra Kimya tabii. Neyse, ders iyiydi, bitkilerin yönelme durumlarını falan inceledik. Genel anlamıyla güldük, eğlenceli gidiyor derslerimiz.

Rehberlikçi faciasından sonra kevaşe faciası baş gösterdi sayın izleyiciler,
Kevaşenin derdini çözemedim ben, anlayamadım da. Hani soruyorum bi de "derdin ne kızım?" diye. Ama yok arkadaş, tavşan dağa küsmüş misali. Heh konuya gelelim ;
Benim cuma günü gripten nevrim dönmüşken, arkadaşım da bi nevi vedalaşmak için dershaneye uğrayacaktı, buna rağmen gidememiştim. Bizim kevaşe de Cuma günü kavga etmiş kızın biriyle, yok efendim neden ben yanında değilmişim zor gününde?! :D lasuhdaueh, lan bi kere ben soruyorum "lan kevaşe neden ben gripken gelip çorba yapmadın? he?!" çorbana da ihtiyacım yok, sana da. Fuck ulen! Bir de kitabımı getirmedi bugün, eğer yarın da getirmezse - facebook'a onun bendeki kitaplarının yırtık hallerini atmayı planlıyorum. Kızı da etiketlerim iyice delirsin.- Bu kadar kötü değilim ama gelmesin o kitap bakalım! uaehuaeh

Bu arada Star Wars indirdim, bütün filmlerini. Sınav öncesi bi kafa dağıtma bi kendimi bulma amaçlı izlemeyi düşünüyorum da zaman doğru zaman değil gibi. Millet delisi oluyor, izleyenleri de görüyorum ama sorun şu;
- izlemek için doğru zaman değil çünkü kafam dağınık, acep kaçıracağım yerler olur mu filmde? bundan korkuyorum açıkçası.

Çarşamba, Şubat 22, 2012

Psikiyatriste Notlar #1

Selam hocam,

İyi ki sözünüzü dinleyip şu lanet adama takılmayı kestim. Planladığım şeyi yapamamış olmam da işe yaradı sanırım. Çünkü planım ; adamın odasına girip doya doya sövmek ve belki sonrasında rahatlamak olacaktı, olamadı. Ha bi de şu var, etüt aldım hem de 1 değil 2 değil 3 adet! Bu yönden şikayetimin işe yaradığını düşünüyorum hala. Belki de yanılıyorum. Etütleri alıyorum ama bu kez de deneme sınavları için yardım istiyorum adamdan, elinden geleni yaptığına inanmıyorum ama belki de kuruntu yapıyorum.

Bugün de sınıfta kaltağın biriyle tartıştım. Kaltak diyorum çünkü en iyi arkadaşımmış gibi davranıyordu. Ehe, kaltak demiyelim o zaman biz buna, sürtük diyelim hatta kevaşe diyelim. Çok sinirliyim ama takıyor muyum? Hayır-evet? Sadece anlatıp rahatlamak. Başka da bi şey değil. Kitabım hala onda, eşyalarıma kendimden daha çok değer veriyorum sanırım, bi şekilde almam gerek. Ursula K. Le Guin, sevilir.

Ek olarak, dün akşam sızdım. Zorla. Testlerimi kaybetmişim. Kendime kızdım, anama kızdım ama kalp kırmadım bu kez. Kontrol bende! euhe. Hiç test, soru, deneme hatta kitabın kapağını da açamadım. Çok keyifsizdim. Cep telefonu istiyordum, sürekli erteleniyordum bi de. Şimdi de kredi borcumuzun ödenmesini ve sonrasında babamın toparlanmasını beklicem. EEeaah sıkıntı. Cebimdeki 10kuruşu bile harcayamıyorum artık. Her ne kadar annem buna kızsa da. Kötü hissediyorum para harcadığım zaman. Bu da bi sorun tabii. En azından ben öyle görüyorum.
Bir de şu var, ilaç aldığım 3 ay boyunca madem güneş gözlüğünü çıkardım, peki neden ilaç kullanmadığım bu dönemde daha kötü hissediyorum? Asıl gözlüğü ilaç alırken takmıyor muydum zaten? Şu an tamamen garip hissediyorum, 1 ay sonra bir sınav ve evet hala eksiğim var. Sınava 1 ay kala bu kadar dolu olmamı da anlayamıyorum. Siktiri çekcem her şeye!
Bir de yakındığım bir nokta daha var, melankolinin dibindeyim.
Bir de uyuyamıyorum, aslında uykudan kasıt  ; kafamı yastığa koyduktan sonra binbir olay geliyor aklıma. Bin senaryo yazıyorum öyle uyuyorum.
Depresif uyum bozukluğu mudur nedir? Nasıl tedavi edilir bu?!
Mesela bisiklet sürsem geçer mi? Bisiklet istiyorum ben, bahar da geldi, dershaneye pedal çevirerek gitsem rüzgarı suratımın ortasında hissetsem? Bence geçer, telefon yerine bisiklet aldırsam, bu kez bisikleti ne isticeksin yazın baban otomobil alacak, dicek anam. Çünkü, önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim, geçen yaz bisiklet alacam dediğimde, aynı şeyi söyleyip ikna ettiler almamam için. Belki de almak istediklerimi önceliğine göre ayırmam gerek. Bilmiyorum.
Bir sürü anlatacağım şey vardı da akla geldikçe işte, yoksa bu gidişle ben odanıza girer girmez sadece dershaneden veya rehberlikçiden bahsetmiş olmamı da anlamıyorum aslında, saçmalık.

Bu kadar yeter, şimdilik.

Not : İşe yarar mı bilmem ama... denedim.

Salı, Şubat 21, 2012

Trajikomedyaaaa!

Selam!
Sıkıcı olmamak için elimden geleni yapıyorum millet, elimden gelen ise sanırım şu kadarcık - -.

Geometri hocamız psikopat, eğleniyorum la dersinde. Öyle tipine baktıkça gülesim geliyor. Sevmiyorum Geometriyi, hocayı da sevmiyorum ama ne biliyim ders benim için sıkıcı gitmiyor. Soruları çözememe kısmı sıkıcı tabi ehe. Bir de öyle bi güldüm ki, kriz bildiğin. Hoca daireyi iple sararsak en kısa ip kaç cm diye sordu, böyle 5 adet daire birbirlerinden uzakta 5gen oluşturmuşlar. Neyse adama soruyor arkadaşın biri "Hocam! En kısa ip hangisi?" diye. Hoca anlamıyor o sırada. En kısa ip şu diyor AB kenarını gösteriyor, "Eee hocam diğer kenarlar da en kısa ip olmaz mı?" dedi. Hoca delirmek üzereydi, soruyu anlamıyor. Ben patladım o anda, bütün sınıf da katıldı tabii. euheuhe. Eğlenceliydi. Son bir ay kalmış  biraz gülmek hakkım diye düşünüyorum.
Tabii 2. ders o kadar eğlenceli değildi, arkadaşımın kalp çarpıntısı var sıraya dayadı kafayı gözleri açık, uyumuyordu. Hoca da çıkıştı kıza tabii, Sen ne hakla dersimde ciddiyetsiz, bu şekilde katılıyorsun dersime? hea?! diye bağırdı. Kız da bağırdı haklı olarak. Ohohoh o anda bile gülesim geldi, yazarken bile gülesim geliyor ama oturma odasındayım misafirler delirdiğimi düşünmesin len! Bir de beni psikiyatri koridorunda basan komşumuz tam karşımda euheuh. Tam delilik. Bu da kanıtı olurdu sanırım.

Türkçe dersinde ayaklanma çıkarmak üzereydim, ödüllü soruya doğru cevap veren arkadaşıma hoca hakkını vermedi. Ben de "Konuşmuyoruz arkadaşlar! Birlik oluyoruz! Hadi gün bugündür, alalalalalalallaaaah!" tabii buna uymayan arkadaş oldu bir adet,  haha! Onu da kınıyoruz len!?

Fizik, hocam sizi eskiden olsa severdim ama beş para etmezin teki olduğunuzu anlayınca. Hocam hakkında böyle yazmam rahatsız mı ediyor? Ama öyle. Buralar hayali karakterlerden oluşuyor ama ben de hayaliyim, sen de öyle hayal et. Uçmuşuz hacı!? Nabeeeer?! Euehe.

Rehberlikçi Müdüre, Müdür Fizikçiye, Fizikçi Kimyacıya... Bu hikayenin sonunu biliyoruz, sonra hepsi Rehberlikçiye! vuhvuhv!

4 Duvar arasından kendimi atar atmaz, parkın ortasından geçmemek için direndim ama yokladım parktakileri. Soğuk olduğu için çok sakindi. Güneşin altında duran insanlar da vardı. Parkı geçtikten sonra Kırmızı otomobiliyle geçti kırmızı rujlu güzel kadın önümden. Onu es geçtikten sonra da kırmızı pantolonlu beyaz çerveli gözlükleriyle bir kadın sıyırdı, pastahaneye attı kendini. Kadınlar...
Biraz ileride bu kadar güzellikten sonra Sezai'yi gördüm, -tanıştırayım, delidir kendi- gerçek anlamda deli. Bu adam her zaman bana mı denk gelir? Yolumu uzatmama neden oldu, rutin rotamdan sapmama neden oldu!? Sezai, seviyoruz seni hacım ama o küfür neydi öyle?! Adamın birine durmadan bağırıyordu senin ananı zippoyla yakarım ulaaan! diye. Zippoyla niye yakıyon, bırak anasını hacım! Ben sana daha güzellerini bulurum. Kırmızı pantolonlu kadın nasıl? İyi dimi? Ben de öyle düşünmüştüm.

Değinmeden geçmemek gerek : You Don't Know Jack, bence bir başyapıt olmaya çok yakınken, samimiyetin dozunu kaçırmış. Gerçekleri olduğu gibi yansıtalım derken film olmaktan uzak belgesele yakın olmuş. Yarısına kadar izlesem de, notlarım :
Al Pacino benzemiş ama Al Pacino'nun karizmasının yanında Kevorkian halt etmiş tabii. Bu arada ölmek isteyen insanlar-filmdeki- ne biliyim hiç mi duygu kırıntısı, hıçkırık, boğazda yumruk olmaz? Bu benim taş kalpliliğim. Evet duygusuz olabilirim ama kendimi sıkıp Pan'ın Labirentinde bir damla döktürdüm! Az buz değil, yılların birikimi! Bunda ise ne biliyim, çok normal geldi. Belki de filmin amacı buydu.
Protestocu kadınlardan biri döner ve Jack' şöyle der :
- Senin Allahın yok mu be adam?
Jack de cevap verir tabii :
-Allahım mı? Benim tanrım Bach, Johann Sebastian Bach, der.
Bu kısmında koptum, çok güzeldi. Evet hoşuma gitti, müzik sizinle olsun gençler!

Çok uzattım ama evet hala bir cep telefonum yok ve bu gidişle de olmayacak gibi, nedenini biliyorum.
4 gün sonra 4500 liraya yakın para bulmamız lazım. Eheue. Aha, 3 gün sonraymış. Banka kredisi alırsak olacağı buydu, keşke ısrar etmeseydim ama şu  bir gerçekki tadilatın t'sini göremezdik. İşe yarar yerde kullandık en azından. Buna rağmen yetmedi ve hala alacaklı meselesi. Babam da o çok sevdiğim -göremesem de- vw bora'yı sattı millet. Aldı, tamir etti. İşinden oldu ve satmak zorunda kaldı. Kahretsin! Neyse en azından yaz gelsin de alırık bir beachbuggy euheuhe şaka tabii, aile arabası alak şöyle sahilin tozunu attıralım hacı! Dimi ama ?! Dıp tıs dıp tıs yapmak istiyorum ben de. Böyle nightwish çalsın arabada klasjdasd

Not : Bir ara hastaneye uğrayıp hocama blogun linkini atıyım, adama anlatacaklarım düğümleniyor. Uçup gidiyor aklımdan, dün de sadece rehberlikçiye takılmış olmam sinirlerimi bozdu. Dershane gerdi, hocalar da ama şimdi daha iyiyim. Evet evet sanırım. 


Not 2: Sen elmayı seviyorsan elma seni sevmek zorunda mı? -Evet zorunda bence, doktorum tam tersini düşünse de ben hala öyle düşünüyorum. Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz! Hobbaareey!! vuhvuvh! Tamam tamam gittim.

Pazartesi, Şubat 20, 2012

Ne Gündü Ama!?!

Selam millet,
Pazartesi'lerden nefret eden insanları da ayrı selamlıyorum.

Dün akşam Dexter'ın sezon finalini izledim. Mükemmeldi, Debra ilk defa Lumen'de yakınlaşmıştı, Dexter'ın gerçek kimliğini görmeye ama dün izlediğim bölüm kusursuzdu. Travis Marshall'a saplanan piçak! Vuhuhu ve sonrasında Debra Dexter'ı iş başında basar. O da ayrı heyecandı zaten. Dayanamayıp internetten devam etmeyi düşünüyorum ama sınav arefe? evet arefesinde Dexter izlemek sağlıklı değil. Rüyamda bile görür oldum, Prof. Gellar evimize girip teker teker temizliyordu. Korkunçtu. Bırahtım! Ama tabii ki yeni sezonu bekliyoruz heyecanla.

Hell on Wheels var, fragmanını görmeyen kalmadı, her reklam arası kesinlikle bir kere gösteriyorlar. Şarkı mükemmel, mızıka kısmına hayran kaldım, çalınabilitesi yüksek. Dizi genel anlamda başarılı gibi, beklentiler yüksek tutulmazsa 1. sezonu bir tutam kızılderili ve bir tutam kovboyla kapatabiliriz. Dexter'ın yerine haftaya 23'te pazar günleri yayınlanacak. İzlenebilir.



Sıkıcı kısmına geldik ;
Sınav vardı bugün, cumartesi günü de vardı ama gripten başımın... Neyse saatini de bilmiyordum sınavın. Bugün etüdümüz olmalıydı ama olmadı. Piç dershane. İdare etcez artık. Sınavdan bahsetmiyorum çünkü kötüydü. Bu kadar.
Sabah da direkt hastaneye çıktım, sıra kaptım. Sınav sonrası ise -o kadar erken çıkmışım ki- bekle bekle ayaklarımı hissetmemeye, midemi ise görmezden ve duymazdan gelememeye başlamıştım.

Psk. ile Görüşme

Doktor direkt tanıyı koydu hacı, takıntım varmış. Görmezden gelmem gerekiyormuş rehberlikçiyi. Eh, elimden gelebilecek en iyi ama uygulanması en zor şey. Yarından itibaren daha iyi verim almaya çalışacam, en azından rehberlikçiyle muhattap olmam, yarım edebilecek hocalar -1,2 adet- var. En azından "o" adamla muhattap olmam, böylece de mutlu bir birey haline gelmiş olabilirim. 2 hafta sonra psk. ile tekrar görüşmeyi planlıyorum. Sınava da 2 hafta kalmış oluyor. Eeyyafyallayokul yanardağ vardı patlayan.

Bu arada bilgisayarımı hacklettiğini düşünen marazlı birey var bir adet, dershanede ve de aynı sınıftayız. Ona sesleniyim burdan ;
Sevgili kevaşe,
Bilgisayarım hacklettiğini düşünüyor olabilirsin. Belki de amacına ulaşmışsındır. Fakat çıplak fotolarıma ulaşamamış olman senin yeteneksizliğin, bir ara hatırlat da dosya kısayolunu paylaşıyım. Doya doya tatmin ol. Ok mi orospucuğum? 


Hadi kendinize iyi bakın millet, 400 liraya laptop alırsam olacağı buydu. Isınır ısınmaz göçüyor, hatta geçen 5dk açıyım dedim. Opps kapatıyor kendini pezo.

Pazar, Şubat 19, 2012

Anlamsız 8


DRAMA is EVERYTHING

Ne dramatik kişilikmişim arkadaş! IMDB bile tavsiye ettiği filmlerde "comedy" ibaresi olmaması için direniyor.

Cumartesi, Şubat 18, 2012

Ghost World -film-

Selam millet,
Dün sağlam olmayan kafamla izlediğim filmden biraz bahsediyim.
Filmin adı Ghost World çok yakın iki arkadaş, biri liseden mezun olur diğeri ise sanat dersi almak zorundadır. Yani yaz okuluna kalır. Böylece yazın başlarına gelenleri komik bir dille anlatmaya başlıyorlar. Gazete veya derginin birinde gördükleri ilan onların yeni eğlence arayışlarının nimeti olmuştur. Seymour adlı adamın sarışın bir kadını aramaya çalıştığı ilanla eğlenen, sonrasında ise adama bağlanan kızımız Enid, bu işin peşini bırakmaz. Seymour'a kız ayarlamaya bile çalışır. Seymour yalnız adamın tekidir. Hiç kız arkadaşı olmamış, sürekli antika ve çok eski şeyler biriktiren biri bu adam. Buraya kadar her şey normal ilerlerken, Enid'in arkadaşı Rebecca erkeklerle daha iyi anlaşır Enid'e göre. Daha kadınsı belki de.
Neyse Enid babasıyla yaşarken Rebecca'yla eve çıkmaya karar verirler, olaylar olaylar olaylar.
En iyi arkadaşınızın bile bir gün size sırtını dönmesi, tahammül sınırlarınızın fiyuuuu diye uçmasına neden oluyor tabii. Enid de Seymour'a daha çok bağlanmaya başlıyor. İlandaki asıl kadınla görüşmesini sağlıyor. Seymour'la sarışın kadının arası mükemmele yakın giderken, Enid daha yalnız daha da yalnız... Çareyi gelmeyen otobüsü bekleyen Norman'da arıyor.
Enid hayalcinin teki, benden beter. Bir gün çekip gitmek ve hiç kimsenin yokluğunu farketmediğini düşündüğü bir hayali var-dı. Gelmeyen otobüs sayesinde gerçekleştirdi bunu, belki de böyle olması gerekiyordu.

Neden ben hep bu tür filmler izliyorum neden!?!??! Hep böyle denk geliyor, komedi sanıyorum dramın dibindeyim. Lanet girsin, film çok güzeldi. Arada çok sıkıldım. Olaylar çok yavaş ilerliyordu. Kasiyer çocuğa ve Rebecca'ya ne olduğu da muamma. Yarım kalmış bir hikaye gibiydi. Sadece Enid var hacım, elimizde bundan başka hikaye de yok şeklindeydi. Bana öyle geldi, bir Lars and the Real Girl kadar olamazdı, olamadı da tabii.

Not olarak ; Steve Buscemi -seymour- iyiydin adamım!

Adult Market'te iken Enid, bu kısmı güzeldi.

Scarlett-rebecca- 11 yıl olmuş böbreem. 



İyi seyirler.

Perşembe, Şubat 16, 2012

Literatüre Geçen Eşek

Selam millet, 
Bir dershane yazısı ile daha karşınızdayız. Söz vermiştim sadece iyi yanlarını yazacam diye ama öyle oldu artık. Bugün de kötü olan bir şey yoktu. Hadi bakalım. 

Dün akşam elektrikler bir gidip bir geldiği için bütün ders çalışma şevkimi kırmayı başardı. Çok sövdüm, bu kesilmelerden sorumlu olanlara. Akşam da ders çalışamamak gibi bir huyum var ki, sağolsun anam ilkokuldan beri bu alışkanlığı hayatımın bir parçası olarak her haftaiçi saat 15 ten 19'a kadar çalışırdım, tabii ara vererek. Gün geldi okuldan uzak kaldım, işte o saatten beri... ders çalışmak... ya kendimi motive edemiyorum. Ya da alışkanlıklarımdan kurtulamıyorum. 

Bugün bir Fenol'den bir hidrojen koparılması sonucu Benzil oluştuğunu öğrendim. Yok efenim Toluen, Anilin vesaire. Güzel hoş isimler bunlar. Bir de orto, meta, para var ki bunlar "üç silahşörler" gibi takılıyorlar. Güzel güzel. 
Matematikte de sorun yok, en azından ders bakımından.
Biyoloji, buraya dikkat! İpler kopuuuuuy!!! 
Neyse 2. ders Eşeğin Tuhaf Hikayesi'ni anlattım, bütün ders buna gitti. Hocam da 2 yıllık hocam, adam şok oldu. Lan olum habarım yook! şeklinde şoka girdi. Sınıfta sessizlik vesaire. Abi ama ben gülerek anlatıyordum, cidden. En azından bütün o olaylar, evet kötü ama bana kattıkları için de bazen şükretmeden alamıyorum kendimi. Cidden, bazen iyiki bütün bunlar başıma gelmiş diyorum ki bundan kurtulduktan sonra işte sıkıntı euheue. Ama yok yok şaka yapıyorum. Pollyannanın tekiyim, belki böyle olmak işime yaradı. Bütün bu hikayeden sonra hoca "olum literatüre geçecek adamsın" dedi. 50/50 diye bi film var, onu da izlerim yorumlarız. uehe. 

Ders bittikten sonra ne mi oldu ? Tam o sırada... 
Arkadaşım geldi, ehe, sürpriz oldu bu. Beklemiyordum ama telefonum da olmadığı için güzel güzel, telefon almıcam! ehe. şaka. Bu tür durumlar mutlu ediyor. Künefe yedik! -tabii ki peynirli. Sohbet de ettik. Ama literatüre 2. kere geçmemin sebebi olacak şey, utandım çok. Hesabı kendi ödeyince de viiiiuuuuu... Utandım evet, çok hem de. Bunu da bloga yazacağımı söyledim ehe. Sorun yok bu bakımdan.

Gün güzeldi, güzel bitti. O zaman şarkımız da olmalı - ama bu durumlarda aklıma gelmeyeceği için - 
Nightwish - Bye Bye Beatiful gelsin arkadaşımı da yolcu edek hep beraber.