Hällö yine, yeniden!
Memleketten yaziyorum, Vodafone sponsorlugunda, sagolsun Vodafone internet ihtiyacimi duydu ki, bana 1 gb bir aylik internet hediye etti, hakkini odeyemem. Oderim de, beles! Vodafone'a gecin diyorum sadece hatta uuu beesss diyorum.
Bakalim neler yapmisiz.
Gözüm aydin, Papa zu Hause! Babam eve döndü, gurbetten, yoksa bi yere kactigi yoktu.
Ben de geri döndüm, evdeyim, memlekette! Öncelikle ilk izlenimlerimden bahsedeyim; klasik Akdeniz sofrasinin dogu egzotizmiyle birlesiminden olusan, geleneksel lezzetlerle bezenmis bi sofrayla karsilanmak cok hos bi karsilamaydi.
Tika basa yemek yemek fiili, makarna ve yumurta diyetimden sonra (maddi ve -fiziksel olarak günlük gida ihtiyaci RDA:XX)
Yemek yemekten baska, bir gün hayvanlarin yanina inip, tüy yutma ve zibil kokma eylemimden sonra gerci öküzcükle cok sevistik cok eglendik. Ehe hayvan masaallah kocaman olmus boga olmus, yaklasamadim pek, yoksa sarmas dolas fotograflarimiz mevcut. Zoofili degilim! "Fasizm konusma yasagi degil soyleme mecburiyetidir."
Film izlemedim ama MBC(arap kanali) hollywood filmlerini orjinal dillerinde arapca altyaziyla yayinliyor ya, bildigin hos güzel.
Arapca'ya da baslamisken, babam da Arapyarimadasindan ucup gelince tabii yardimci oluyor, baba bu kelime ne nasil okunuyor hayir ya oyle degil diyip inat inat inat! inatlasiyorum pis huy pis!
Bir dersten daha kaldigimi görünce yasadigim hezeyan mi? Cilginlik! Delilik! Neyse saglik olsun, ikinci dönem üstten ders alacak kadar ders notu ortalamam güzel olsun, OOOH BABY! Buna ragmen, 2.57 ortalamam var nohohpho! Cok degil ama bununla Erasmusa gidiyorlar le!?
Breaking Bad-
Böyle bitmeyeydi, keske son iki bölümü görmeseydim, aglamadim ama tuttum kendimi, yalniz olsam aglardim.
Death Note'u bitirmek icin yeniden basladim, ölümüne fanatigiyim üzmeyin beni.
Oyleyken böyle, pineklemek disinda, Tarih calismaktan ve Arapca calismak disinda yaptigim bi eylem yok, ben sofistike spesifik ne biliyim oyle cilgin dilleri seviyorum, Almancayi Ingilizceye tercih etmemin sebebi...yok. Arapca Terc. baska bi sehirde olsaydi ooh beybe yazar okur bitirirdim, simdiye de ceviri yapiyor olurdum ama kismet bunlar, elime diplomami alir almaz mhmhm birlesik arap devletlerinden birine kapagimi attiktan sonra, petrolü almanyaya akitcam bi de maden. Oyle bi amacim var, Türkiye'nin köprü olmasi pek önemli degil bu acidan ama Türkce onemli, Ingilizce daha onemli.
BB ler BA la bir AA ve diger notlar oooh, güzel bi dönemdi.
Kaldi 4 ay, yazin kesinlikle is bulup calismam gerek, bu konuda gercekten etrafinizda iletisim kurabilecegim biri varsa Antalya Alanya Mugla ve diger turizm bolgeleri icin veya Arapca Tercüman arayan Istanbullu bloggerlar, ilanlara gözünüz carpar da beni hatirlamazsaniz blogunuz virus kapsin! Saka bi yana, akliniza geleyim lütfen.
Hadi Ciao!
Cuma, Ocak 24, 2014
Sömestr Semester WooHooo!
Etiketler:
üniversite
Cuma, Ocak 10, 2014
Almanya Yollarini Asindiran, Nallari dökülen Esek yazdi!
HÄLLÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖ!
Kocaman Hällöler!
Sevgiler!
Nerdeyse sarilip öpücem o derece.
Almanya yolunda döktügün terin, kicimda islanan donun-terden- haddi hesabi yokken, ben amacima bir adim daha yakinim artik. Dün yapilan mülakatta konustugum Alman koordinatorle mulakatim cok iyi gecti. Resmen nereye elimi atsam altin platin gümüs oluyor, cok mutluyum lan blog hayvani derecede mutluyum, musmutluyum.
Bu ara saglikliyim, yakisikliyim, mutluyum. Stres vardi ama umrumda mi yoookhh! Degil umrumda degil, ne cilginliklar yazcaktim buraya da yazmiyorum iste, kötü seyler geride kaldi. Güzel seylerin önünü alamiyorum. Resmen alamiyorum hani.
Almanya ok!
Dersler woohooo! Tarih haric, bok tarih!
Önümde henüz 4 - 5 sinav daha var, yine güzel olacak olan sinavlar bunlar.
Okul güzel.
Her sey güzel.
Vuruldugum kadini görememenin acisiylan kavrulsam da, seksi bi aci o, o aciyi seviyorum. Umarim görürüm.
Baska bi detay yok gibi, parasizligimdan dem vuruyordum ya hep, vurmuyorum artik.
Bu arada tiyatro toplulugumuzda olusan kötü talih, benim rolümün degismesine neden oldu. Nazi emir eri oldum! Kötü kötü, dün calistik da, birakamam da. Isinmaya caliscam role ama sevemedim yahu!
Neyse, güzel seyler olurken, bu kadarcik sey de oluyor.
Bugün Ferhan Sensoyun oyununa gidiyorum.
Birsen Tezer ve Erkan Ogur geliyor ama gidemicem sanirim cunku ailemi gormem gerek! Yahu Birsen yapilir mi bu bana ya?
Bunlara üzüldüm cok seye sevindim, cok sevincli yazdim.
Ha bi de internetim olmadigi icin sadece okulda baglanabiliyorum, su an size buz gibi bankin üstünden yaziyorum sevgiler!
LG! Liebe Grüße demek.
Kocaman Hällöler!
Sevgiler!
Nerdeyse sarilip öpücem o derece.
Almanya yolunda döktügün terin, kicimda islanan donun-terden- haddi hesabi yokken, ben amacima bir adim daha yakinim artik. Dün yapilan mülakatta konustugum Alman koordinatorle mulakatim cok iyi gecti. Resmen nereye elimi atsam altin platin gümüs oluyor, cok mutluyum lan blog hayvani derecede mutluyum, musmutluyum.
Bu ara saglikliyim, yakisikliyim, mutluyum. Stres vardi ama umrumda mi yoookhh! Degil umrumda degil, ne cilginliklar yazcaktim buraya da yazmiyorum iste, kötü seyler geride kaldi. Güzel seylerin önünü alamiyorum. Resmen alamiyorum hani.
Almanya ok!
Dersler woohooo! Tarih haric, bok tarih!
Önümde henüz 4 - 5 sinav daha var, yine güzel olacak olan sinavlar bunlar.
Okul güzel.
Her sey güzel.
Vuruldugum kadini görememenin acisiylan kavrulsam da, seksi bi aci o, o aciyi seviyorum. Umarim görürüm.
Baska bi detay yok gibi, parasizligimdan dem vuruyordum ya hep, vurmuyorum artik.
Bu arada tiyatro toplulugumuzda olusan kötü talih, benim rolümün degismesine neden oldu. Nazi emir eri oldum! Kötü kötü, dün calistik da, birakamam da. Isinmaya caliscam role ama sevemedim yahu!
Neyse, güzel seyler olurken, bu kadarcik sey de oluyor.
Bugün Ferhan Sensoyun oyununa gidiyorum.
Birsen Tezer ve Erkan Ogur geliyor ama gidemicem sanirim cunku ailemi gormem gerek! Yahu Birsen yapilir mi bu bana ya?
Bunlara üzüldüm cok seye sevindim, cok sevincli yazdim.
Ha bi de internetim olmadigi icin sadece okulda baglanabiliyorum, su an size buz gibi bankin üstünden yaziyorum sevgiler!
LG! Liebe Grüße demek.
Etiketler:
almanya,
üniversite
Perşembe, Ocak 02, 2014
uzak(soguk), sicak(yakin)
!Stress bulutlarinin yavas yavas yok oldugu zamanlardan yaziyorum;
Tv'de Glastonbury Shakira Konseri - Whenever, wherever caliyor,
sarkinin bendeki yeri ayri, the Rasmus - in the Shadows gibi bu parca benim icin
ayni dönemlerde dinlemisti-k-m. Kuzenim bilgisayar almisti, windows milenium! cevirmeli internet de ohh mis,
internetin yazidan ve mp3 indir, video indir tarzi oldugu zamanlardan kalma parca.
Videoyu indirmistik, cocuk cocuk bakiyorduk oyle, oha internetten bisey indirilip
izlenebiliyor daha ne!
Bu yüzdendir iste sevgili Shakira, bu yüzden yerin baska yivrum cocukluk askim binim gocaman gaalp!
Dolapta bir haftasini doldurmamis baklava vardi, yedim.
Sabah da bozuk olup olmadigindan emin olamadigimiz kiymayla yumurta yaptik.
Mide allak bullak, bagirsak hareketlerimi gözlemleyebildigim icin panik oluyorum acikcasi.
Shakira'dan bagirsaga geldik.
Ders kacirdim, sorun degildi benim icin. Ama bu ara sorunlar var, iyi, insanlar sadece iyi.
Bi arkadasimin yeni yilini kutladim, aylardir görüsmedigim, hatta ayni sinifta oldugum halde,
bir anda baglantimi kopardigim. Iyi de olmustu ama yazdim iste.
Meltem Cumbul vardi, köylü kizi, propaganda...o da cocuklugumdan iste. Parmaklarimin arasindan
bir cift göz fiskiriyordu ki, SHOT! Kanal degisir, cocuk iste ne bilsin askin sinirlara ragmen
yasanabilen bir olay oldugunu. Bilmiyordu iste, o zamanlar "elektrikli dimi bu teller nasii ya?!" ya da "diken batmiyo mu?" ile kalmisti, o kadar salaktim, yine...
RTL tasindi, das Erste ile ZDF kaldi, idare ediyorum ama orda cok cesitli cilginliklar vardi.
Bi parcayla kapatalim da ;
kendime not: bi gün telefonunu gercek anlamda kapat, internetin de yakinda bitiyor, sms in de,
siktir et bitsin, sadece bitsin. ne olacagini cok iyi biliyorsun. hadi daha fazla kafana takma, o
güzel kivrimli beynin de minik bir cevize dönüstükten sonra evreni yutmasin.
kendime not: bi gün telefonunu gercek anlamda kapat, internetin de yakinda bitiyor, sms in de,
siktir et bitsin, sadece bitsin. ne olacagini cok iyi biliyorsun. hadi daha fazla kafana takma, o
güzel kivrimli beynin de minik bir cevize dönüstükten sonra evreni yutmasin.
Fallulah 'in en sevdigim klipleriden ;
Etiketler:
anlamsız
Pazartesi, Aralık 30, 2013
anlatilmis
Mer ha ba!
Sinavlar var, adina Finaller dedikleri.
Stres var ama sinavlardan dolayi olmayan, sacma sapan durumlardan birine düstügüm, cözümün ise bir kargo uzaklikta oldugu sorunlar. Kargo gelirse güzel seyler, gelmezse korkunc seyler olacak.
Sinavlara deli gibi hazirlanan insanlar görüyorum, deli gibi cilginlar gibi. Madridin dar caddelerindeki ayyaslardan farkim yok, sabaha cikayim yeter, cikmasam da olur.
Audrey Tautou Bir aradayiz hepsi bu, bu film bitsin söz ben de ders calisacagim. Cok iyi calisacagim da, hangi birine neresinden baslasam? Tarih fotokopilerini almadim. Ee? O zaman elimde ne varsa ona calisayim simdilik.
-Bi garip telefon görüsmesi ;
Taktik mi? Ne Taktigi? Aha! Insanlar! Zavallilar! Bencilmisim taktik vermezmisim sinavlarla ilgili, bi defol git ya. Ich war ein Mon...I was a Mon...Ben bir can...dim.
Sinavlarla ilgili bahsedebilecegim bi sey yok,
yillardir gelmeyen babamdan da son haberler; yillar oldu, birkac gün daha bekleyin...yaklasim bu!
Yeni yil, yeni olduguna süphem yok da, umarim getirdikleri ile götürdükleri bir olmaz. Bu sene kendini bulma senesiydi, gec kalinmis ama ertelenmis bir hayatin gec kalinmis evresi olmaz. Gec kalinmislik degil de, ertelenmislik diye adlandiralim biz onu.
Lütfen sömestr, gel ve gel ve...gel sadece.
Güzel haberlerim olsun, güzel sadece.
Motorsiklet kullanmayi bilmedigim halde, 3. siniftan sonra, yani 4. sinifta okula bi racer-moto ile gelmek gibi bi hayalim var, o parayi kazanabilecek durumda olacagim icin-bundan emin degilim ama bu gidisle olacak-hayallerime ulasmamda hicbir engel yok, ha neden racer?
Buraya gelip bunlari anlatmak,
eeah!
Ciao!
Sinavlar var, adina Finaller dedikleri.
Stres var ama sinavlardan dolayi olmayan, sacma sapan durumlardan birine düstügüm, cözümün ise bir kargo uzaklikta oldugu sorunlar. Kargo gelirse güzel seyler, gelmezse korkunc seyler olacak.
Sinavlara deli gibi hazirlanan insanlar görüyorum, deli gibi cilginlar gibi. Madridin dar caddelerindeki ayyaslardan farkim yok, sabaha cikayim yeter, cikmasam da olur.
Audrey Tautou Bir aradayiz hepsi bu, bu film bitsin söz ben de ders calisacagim. Cok iyi calisacagim da, hangi birine neresinden baslasam? Tarih fotokopilerini almadim. Ee? O zaman elimde ne varsa ona calisayim simdilik.
-Bi garip telefon görüsmesi ;
Taktik mi? Ne Taktigi? Aha! Insanlar! Zavallilar! Bencilmisim taktik vermezmisim sinavlarla ilgili, bi defol git ya. Ich war ein Mon...I was a Mon...Ben bir can...dim.
Sinavlarla ilgili bahsedebilecegim bi sey yok,
yillardir gelmeyen babamdan da son haberler; yillar oldu, birkac gün daha bekleyin...yaklasim bu!
Yeni yil, yeni olduguna süphem yok da, umarim getirdikleri ile götürdükleri bir olmaz. Bu sene kendini bulma senesiydi, gec kalinmis ama ertelenmis bir hayatin gec kalinmis evresi olmaz. Gec kalinmislik degil de, ertelenmislik diye adlandiralim biz onu.
Lütfen sömestr, gel ve gel ve...gel sadece.
Güzel haberlerim olsun, güzel sadece.
Motorsiklet kullanmayi bilmedigim halde, 3. siniftan sonra, yani 4. sinifta okula bi racer-moto ile gelmek gibi bi hayalim var, o parayi kazanabilecek durumda olacagim icin-bundan emin degilim ama bu gidisle olacak-hayallerime ulasmamda hicbir engel yok, ha neden racer?
Buraya gelip bunlari anlatmak,
eeah!
Ciao!
Etiketler:
bos
Pazar, Aralık 29, 2013
iki013 -
Selömlör,
biri tutmus biri cirpmis biri carpmis biri yolmus digeri soymus...hani bana diyeni, aglayani, güleni.
2013 bitti bitcek, cok da...
Babam gelmek bilmedi, gel be adam! Yil oldu yahu, yillar!
Finallere hazirlanma girisimime ket vuran cumartesi; güzel bir pazar kahvaltisiyla baslar diye umuyorum.
Bu arada bes parasizliktan dem vurup aglarken, kart borcumu odeyemiyorum diye haykirirkan bugün pantolonumun cebinden para cikti, 95 liram var. Hesap = Pazardan Pazara bir hafta - ve evde oturcam hep günde 3 lira gitse o da kahvalti icin, 21 lira. Aksam yemegi icin de 3 lira 42 toplam. Paranin yarisi hala cebimde. 8 gün geride kaldi bi sekilde, hic de disari cikmadim carti curtu. 6 sinda ilk sinavim, 7 sinde 300 liram, kartin toplam borcu 200 lira civari 100 liram kalir, faturalari da ödesem...Siciyim. 96 lira bana kalan, onunla da faturalari odesem, ben en iyisi beylik tabancasina sarilan bukalemun gibi sivisayim aradan. Ne hesap yapsam, cik cikar yol yok.
Sinavlari mi düsüncem, maddi batakligi mi, ulan herifler bizim milyarlari...ben ellinin altmisin hesabini yapiyorum, fil cakistiriyorum kafamda.
Telefonumu ucus moduna alsam-
internetini kullanamam, sadece internet lazimken acsam, 7.24 acik kalcak.
Dün bölüm hocamizin davetlisiydik, sinifca. Sacma sapan insanlarin sacma sapan bok kokan beyinleriyle birarada bulundugum icin kendimden nefret ettim. Hele bir tanesi vardi ki, elimi karnina sokup bagirsaklarini söküp o bagirsaklari boynuna dolayip öldürmek istedim, ne kadar klinik vakaysam o da o kadar ölmeli-
Glühwein tadina baktim, cay kahve takildim ben. Ama genel olarak güzeldi.
Bu ara cok laf sokuyorum. Bu ara agir laf sokuyorum, acayip hani, kontrolden ciktim diyebilirim.
Yeni bir kapak fotografim olana kadar, blog basligi bu sekilde kalacak.
Pandas exist!
Doctor Who christmas special, türkiyede yeni yil ozel. Ogrenemediler.
Doctor degisiyor, bu kez sevemeyecegime yüzde yüz eminim yeni doktoru ve ve yazin maraton yapip 6 sezon devirdigim bu güzel diziye veda edecegim gibi sacma sapan fikirlerle ugrasiyorum. Clara Oswin Oswald var, ve bu isim bu kadin, sevdim cok zeki falan ama var bi seyler de sirf Clara icin izlerim desem, cok onyargi var cok. Bakalim yeniyilda Doctor Who ve 'Victorias Unterwäsche' izlicem yapcak baska bisey yok.
hadi gittim.
biri tutmus biri cirpmis biri carpmis biri yolmus digeri soymus...hani bana diyeni, aglayani, güleni.
2013 bitti bitcek, cok da...
Babam gelmek bilmedi, gel be adam! Yil oldu yahu, yillar!
Finallere hazirlanma girisimime ket vuran cumartesi; güzel bir pazar kahvaltisiyla baslar diye umuyorum.
Bu arada bes parasizliktan dem vurup aglarken, kart borcumu odeyemiyorum diye haykirirkan bugün pantolonumun cebinden para cikti, 95 liram var. Hesap = Pazardan Pazara bir hafta - ve evde oturcam hep günde 3 lira gitse o da kahvalti icin, 21 lira. Aksam yemegi icin de 3 lira 42 toplam. Paranin yarisi hala cebimde. 8 gün geride kaldi bi sekilde, hic de disari cikmadim carti curtu. 6 sinda ilk sinavim, 7 sinde 300 liram, kartin toplam borcu 200 lira civari 100 liram kalir, faturalari da ödesem...Siciyim. 96 lira bana kalan, onunla da faturalari odesem, ben en iyisi beylik tabancasina sarilan bukalemun gibi sivisayim aradan. Ne hesap yapsam, cik cikar yol yok.
Sinavlari mi düsüncem, maddi batakligi mi, ulan herifler bizim milyarlari...ben ellinin altmisin hesabini yapiyorum, fil cakistiriyorum kafamda.
Telefonumu ucus moduna alsam-
internetini kullanamam, sadece internet lazimken acsam, 7.24 acik kalcak.
Dün bölüm hocamizin davetlisiydik, sinifca. Sacma sapan insanlarin sacma sapan bok kokan beyinleriyle birarada bulundugum icin kendimden nefret ettim. Hele bir tanesi vardi ki, elimi karnina sokup bagirsaklarini söküp o bagirsaklari boynuna dolayip öldürmek istedim, ne kadar klinik vakaysam o da o kadar ölmeli-
Glühwein tadina baktim, cay kahve takildim ben. Ama genel olarak güzeldi.
Bu ara cok laf sokuyorum. Bu ara agir laf sokuyorum, acayip hani, kontrolden ciktim diyebilirim.
Yeni bir kapak fotografim olana kadar, blog basligi bu sekilde kalacak.
Pandas exist!
Doctor Who christmas special, türkiyede yeni yil ozel. Ogrenemediler.
Doctor degisiyor, bu kez sevemeyecegime yüzde yüz eminim yeni doktoru ve ve yazin maraton yapip 6 sezon devirdigim bu güzel diziye veda edecegim gibi sacma sapan fikirlerle ugrasiyorum. Clara Oswin Oswald var, ve bu isim bu kadin, sevdim cok zeki falan ama var bi seyler de sirf Clara icin izlerim desem, cok onyargi var cok. Bakalim yeniyilda Doctor Who ve 'Victorias Unterwäsche' izlicem yapcak baska bisey yok.
hadi gittim.
Cuma, Aralık 27, 2013
the Detach-ment (Kopma) - Okulda dram
Selamlar,
uzun zamandir film incelemesi veya kendi tabirimle filmfikiryazisi yazamiyorum.
Detachment, kesinlikle Mariposa veya Poliganum(sinemasever, film günlügü yazar) un blogunda görüp, "kesinlikle izlemeliyim" diye yorum attigim fakat üstünden tahminlerime göre 14 15 ay gecmis olmasina ragmen ancak firsat buldugum, firsattan kasit da kendimden(borclarimdan...) kacmak icin sigindigim, dram oldugunu bildigim halde izleyip kendime iskence ettigim film. Klasik "iyi ogretmen" filmi degil, yüreginizi sey edecek cinsten, yanlis anlayin ama yureginizi beyninizi isitip eritecek eriyen beyninizde yumurta kirip afiyetle mideye indirecek cinsten film, ha izleyenler soyle diyebilirler "ben izledim, yalan soyluyo, hic de bile cok da güzel hih!" saygi duyardim ama asagidaki kafayla izlendikten sonra cesitli tahribatlara neden olmasi kacinilmazdi herhalde.
Kisacasi, Adrien Brody li Christina Hendriks li bastan cika...saka- güzel film. Vermek istedigini veren, dolambacli da olsa.
Yonetmen Tony Kaye American History X i izledin mi? Sonunda yikildin di mi? Agladin mi? Bu film bu kadar carpici olmasa bile karsilastirilamayacak dramatik ogeleriyle, cok hos ya, sanat eseriydi bazi sahneleri oyle diyim, film bastan sona bambaska bi teknik, sinemacilar yardim-! 35 mm ile cekilen yerleri var sanirim, lomografik efektli hos, bazen yoruldum saniyordum ama aksine, boyle duragan bi filmi ancak boyle kamera efektleriyle canli hale getirebilirdi ki sakalina sacina kurban.
uzun zamandir film incelemesi veya kendi tabirimle filmfikiryazisi yazamiyorum.
Detachment, kesinlikle Mariposa veya Poliganum(sinemasever, film günlügü yazar) un blogunda görüp, "kesinlikle izlemeliyim" diye yorum attigim fakat üstünden tahminlerime göre 14 15 ay gecmis olmasina ragmen ancak firsat buldugum, firsattan kasit da kendimden(borclarimdan...) kacmak icin sigindigim, dram oldugunu bildigim halde izleyip kendime iskence ettigim film. Klasik "iyi ogretmen" filmi degil, yüreginizi sey edecek cinsten, yanlis anlayin ama yureginizi beyninizi isitip eritecek eriyen beyninizde yumurta kirip afiyetle mideye indirecek cinsten film, ha izleyenler soyle diyebilirler "ben izledim, yalan soyluyo, hic de bile cok da güzel hih!" saygi duyardim ama asagidaki kafayla izlendikten sonra cesitli tahribatlara neden olmasi kacinilmazdi herhalde.
Kisacasi, Adrien Brody li Christina Hendriks li bastan cika...saka- güzel film. Vermek istedigini veren, dolambacli da olsa.
Yonetmen Tony Kaye American History X i izledin mi? Sonunda yikildin di mi? Agladin mi? Bu film bu kadar carpici olmasa bile karsilastirilamayacak dramatik ogeleriyle, cok hos ya, sanat eseriydi bazi sahneleri oyle diyim, film bastan sona bambaska bi teknik, sinemacilar yardim-! 35 mm ile cekilen yerleri var sanirim, lomografik efektli hos, bazen yoruldum saniyordum ama aksine, boyle duragan bi filmi ancak boyle kamera efektleriyle canli hale getirebilirdi ki sakalina sacina kurban.
Etiketler:
Film,
sıçmıklı sınav sümüklü göt sınav
Salı, Aralık 24, 2013
Beynimin Daracik... -Beyin Pornosu
Merhaba insanoglu!
Bi noel arifesinde daha, mutluyuz huzurluyuz dimi? Elleri göreyim elleri, arka siralarda pek mutlu olmayan insanciklar görüyorum, mutlu olacaklar. Cilginlar gibi egleniyor muyuz bu gece haaaa?! Duyamiyorum!!!
Gercege dönüs -
Teslim etmedigim ödevlerim, sallamadigim derslerimin oldugu dogrudur, ayrica gecen hafta ezberim tam olmasina ragmen prova alamadigimiz da...Yarin alinacak provada cilginliklar yapma ihtimalimin var oldugu da dogrudur. Bugün noel ve insanlar nese doluyorlardir umarim.
Gecenlerde Almanyaya gitme ihtimalime bir adim daha yaklasmis oldugumu bir arkadasimdan ogrendim, kendimle ilgili olaylari bile insanlardan duyar oldum, insanciklardan...
Bazen iyiler, cok iyiler bazen iyiler hep iyiler cilginlar gibiler...
Bu arada berbere gittim, "gay saci" modelimle cok mutluyum, hangi kadina sorsam "ayh X ünlüsü chq yaqisikli ama guuuy gaaay geeey ciktiiggg" diye agliyordu ve anladim ki hic kimse hic kimse ben degil dedim ve berberin yolunu tuttum. Yani bu demek oluyor ki, sevgili kadinlar, yeni sac modelimle siz de bana hayran kalin boyle bayilin cilginlar gibi ciglik...dalga geciyorum bunlarin sadece filmlerde, 3. sinif holivuuad filmlerinde karsilasacagimiz cinste aksiyonlar oldugunu hepimiz biliyoruz. Birbirimizi kandirmayalim.
Bu ara ders calisiyorum, gecen sene de calisiyordum ama yaz tatili bana yaramadi ve bu sene bambaska biri olup sosyal herifin teki oldum, yazin bastirdigim bütün o gezme tozma bardan bara kicinda ciban cikan tazmanya canavari gibi kosturma hevesimi bu aralar bastiriyorum, bara gittim müzik dinledim insanlar dans ettiler ben izledim, biz izledik. Kestiler, akmadi kanimiz...
cingil bels cingil bel cingil holidey oldet tiriviri tiriviri ol det yeaaah!
Bu ara yazabilen ve kültürlü olduguna inandigimiz birinin pesine düstük.
Bu ara inanilmaz derecede güzel ve kalbimi deli gibi attiran bi kadinan pesine düstüm.
Bu ara Breakin Badin 4. sezonunu bitirdim, az önce. Ve o, yukarida bahsettigim kadinla kapisacak kadar atti kalbim, ikisinin etkisi farkli ama atti iste, Seni seviyooooroooom =midir Ich heiße Heisenberg diye bagirmaya? Tutabilir miydiniz beni? Keser miydiniz acaba dilimi?
Gönül ister ki, güzel kadinla konusayim, "cok guzelsiniz, benim olur musunuz?" diyim ama nafile, bu yürek bu can düser gözümden ben sana deli divane...saka lan, cok guzel ama asik degilim guzel sadece hoslanti psssssss...pfffffssss...cnm yhaa kafamda filler sex yapio.
Evet, final haftasi ve duygularimi max.da yasadigim bi hafta. Sanirim, ergenligin verdigi...saka saka 22 oldum ben, cok yasliyim oyle boyle degil, tiras olunca 16 oluyorum, sivit sixtinime dönüyorum, kültür karmasi yasayip paten sahasindaki siyahi cocuklara satasiyorum "hey yo, wassup biiiiieeeaaaattch!" diyorum.
Almanyaya gidiyor gibiyim, kutumdan Almanya cikicak. Almanyaya gidersem...sana söz Schokolade alcam.
Kendim sagcam cikolatanin icine katacagim sütünü, söz.
5 dk sonra bak :D - Gesendet!
Bakcak, adim gibi eminim, ve o kadinla mutlu olmam icin elinden geleni yapcak, bundan emin degilim pek.
Bu ara cilgin bu ara saykoyum, ne oldugunu bilmedigim, bilmek de istemedigim karmasalarin, dizginleyemedigim duygularin; belki duygularin adini bilsem dizginlerim de, yok adlari yok adsiz duygular, kavramlar, karmasalar, beynimin daracik karanlik idrar ve kusmuk kokan daracik sokaklari, aydinlanin ve uyandirin koynunuzdaki sarhoslari! O geri döndü, yayilsin bu haber caddelerin bozuk agizli fahiselerinden ayyaslarindan ve serserilerinden, kutsal olan ve bizi kollayana!
Etiketler:
beyin pornosu,
üniversite
Çarşamba, Aralık 11, 2013
Yazmayi Ozlemek, Soylecek tonlarca sey varken.
Hällö,.
Bu kez gercekten uzun bir araydi, yazmamak icin kendini zor tutmak ve yazacak bir seyler bulamamak, bulsa bile yazamamak toparlayamamak...mastarli konusmalardan, deyimlerden ve diger her türlü seyden nefret ederken tamamlayamadigim diger seyler gibi bu cümle de gercek bir cümle olamadi maalesef.
Arkadas edinememe konusunda klinik vakayim, sorun bende hep bende.
Soguklardan bahsetmeden geceyim.
2 ayda n'aptim?
Tiyatro yaptim mesela, yapmaya devam ediyorum. Oyunumuz var, YASASIN!
Calismalar cok zor yahu! Baslangic eglenceli falandi ama ya ben cok ciddiye aliyorum ya da gercekten zorlaniyorum. Gecen haftaki calismada, gülmeye calisirken ellerim ayaklarim her tarafim uyustu sinir bosalmasi yasadim, yapamiyorum gülemiyorum.
Film Toplulugunda aktif rol alma planlarim yalan oldu, cünkü Tiyatro agir basti. Tiyatro agir basinca da ben daha cok eglendim, mutlu oldum, musmutlu oldum.
Bu ara beyin toparlanmasi yasiyorum, maddi sikintilari bi kenara atarsam daha rahat toparlarim da, bir sekilde ekonomik krizimle yalniz kalip deliler gibi sevismeyi planliyorum, bakalim, eglenceli olacak gibi.
Beyinden kasit da, iste icinde kopan yerli yersiz firtinalar ; cöl firtinasi, tipi ve Kathrinalar tabii ki...kadinlar.
Almancaya dair hayatimdaki tek gelisme, ortalama notlarim, evet gecen seneki ineklik bayragini devredim, kültürlü + ortalama ögrenci olabildim bu dönem, yapacak bisey yok, bos beyinle okul birincisi olmak isime yaramaz. Ha, tiyatro ve kültürel etkilesimlerimi kullanip Almanya'ya gidiyorum desem cok büyük sürpriz olur mu? Olmaz tabii ki, büyük ihtimalle hayal ettigim yerde hayal ettigim isi yapiyor olacagim gelecek sene bu zamanlarda.
Yazmayi ozlemek, boyle bir sey var.
Bu kez gercekten uzun bir araydi, yazmamak icin kendini zor tutmak ve yazacak bir seyler bulamamak, bulsa bile yazamamak toparlayamamak...mastarli konusmalardan, deyimlerden ve diger her türlü seyden nefret ederken tamamlayamadigim diger seyler gibi bu cümle de gercek bir cümle olamadi maalesef.
Arkadas edinememe konusunda klinik vakayim, sorun bende hep bende.
Soguklardan bahsetmeden geceyim.
2 ayda n'aptim?
Tiyatro yaptim mesela, yapmaya devam ediyorum. Oyunumuz var, YASASIN!
Calismalar cok zor yahu! Baslangic eglenceli falandi ama ya ben cok ciddiye aliyorum ya da gercekten zorlaniyorum. Gecen haftaki calismada, gülmeye calisirken ellerim ayaklarim her tarafim uyustu sinir bosalmasi yasadim, yapamiyorum gülemiyorum.
Film Toplulugunda aktif rol alma planlarim yalan oldu, cünkü Tiyatro agir basti. Tiyatro agir basinca da ben daha cok eglendim, mutlu oldum, musmutlu oldum.
Bu ara beyin toparlanmasi yasiyorum, maddi sikintilari bi kenara atarsam daha rahat toparlarim da, bir sekilde ekonomik krizimle yalniz kalip deliler gibi sevismeyi planliyorum, bakalim, eglenceli olacak gibi.
Beyinden kasit da, iste icinde kopan yerli yersiz firtinalar ; cöl firtinasi, tipi ve Kathrinalar tabii ki...kadinlar.
Almancaya dair hayatimdaki tek gelisme, ortalama notlarim, evet gecen seneki ineklik bayragini devredim, kültürlü + ortalama ögrenci olabildim bu dönem, yapacak bisey yok, bos beyinle okul birincisi olmak isime yaramaz. Ha, tiyatro ve kültürel etkilesimlerimi kullanip Almanya'ya gidiyorum desem cok büyük sürpriz olur mu? Olmaz tabii ki, büyük ihtimalle hayal ettigim yerde hayal ettigim isi yapiyor olacagim gelecek sene bu zamanlarda.
Yazmayi ozlemek, boyle bir sey var.
Etiketler:
üniversite
Perşembe, Ekim 03, 2013
Guya
Naber?
Bir, rakamla 1, aydir yokum, yazmiyorum.
Neden?
Internet baglatamadim su eve, para yok vesaire, ama yazmamamin asil sebebi de o degil istesem kutuphaneye gider orda yazardim da, sic yazardim. Bazen cok kalabalik oluyor, bazen de olmuyor, bazan nazan kurbaga sumuk bok
Ben iyice cirkeflesmeden bari kisa kisa bugun ne halt etmisim, bir ay boyunca ne cilginliklar yapmamisim onlari anlatiyimda
cok sahoooollooon k.t.
Telefon taslagindan:
Gomlegim kirisik, pantolonum dusuyor- köyün delisi vrrrrn vrrrn yapiyormus mobiletiyle, koylu teyze sikayet ediyordu, köyün delisi de tamir edcem söz söz diyordu, sözünde dur deli. vrrrrn vrrrn yapma bi daha! teyze kiziyor. Dun aksam arkadas geldi lafladik, ozlenilen sohbetleri seviyorum ama odev yapamayinca, kutuphane koseleri iste...vrrrn vrrrn.
...Halka Yol Gosteren Ozgurluk tablosundan bahediyordu hoca derste, kadinin gogsunun sansurlendiginden bahsetti, ben tam o sirada : "hocam memeden korkuyoruz" deyince, hoca tepki vermese de sinif kahkahalara boguldu. Ders arasinda da, arkadaslardan biri gelip hayran hayran "sen istedigini soyleyebiliyorsun" deyince kendimi anormal bisey yapmis gibi hissettim ki bundan onceki derslerden birinde de partilerden siyasetten bahsediliyordu, dersteyiz yine "hocam benim bi partim olsa ve ot icilen barlari, ciplaklar kampini vesaire destekleyen ozgur bi parti olsa, baraj ne kadar dusuk olursa olsun parlamentoda soz sahibi olabilecek miyim?" deyince de bi ugultu yukseldi, cok egleniyorum cok! Hoca sasirdi, insanlar sasirdilar, ben eglendim, eglendik.
Ondan once de derste yine "kitap iletisim araci midir?" tartismasi baslatilinca "dini kitaplar iletisim araci mi? iletisim tek.yonlu olur mu? eger oyleyse tanriyla nasil iletisim kurcaz bu kitaplar yoluyla...vs deyince de uuuh beybi koptu kayislar bende.
oyleydi bu hafa, diger haftalar ne oldu hatirlamiyorum.
hocalar iyiler, simdilik iyiler, yeni tanistiklarim da iyiler turk dili, inkilap tarihi ve almanca tabii ki! iyiler.
açlik.
Film izleyemiyorum, ders calisabiliyor gibiyim, dizi izleyemiyorum, vodafonea gecip ultra paket yaptim sms konusma internet, en ihtiyacim olan seylerdi. guzrel oldu.
Bir, rakamla 1, aydir yokum, yazmiyorum.
Neden?
Internet baglatamadim su eve, para yok vesaire, ama yazmamamin asil sebebi de o degil istesem kutuphaneye gider orda yazardim da, sic yazardim. Bazen cok kalabalik oluyor, bazen de olmuyor, bazan nazan kurbaga sumuk bok
Ben iyice cirkeflesmeden bari kisa kisa bugun ne halt etmisim, bir ay boyunca ne cilginliklar yapmamisim onlari anlatiyimda
cok sahoooollooon k.t.
Telefon taslagindan:
Gomlegim kirisik, pantolonum dusuyor- köyün delisi vrrrrn vrrrn yapiyormus mobiletiyle, koylu teyze sikayet ediyordu, köyün delisi de tamir edcem söz söz diyordu, sözünde dur deli. vrrrrn vrrrn yapma bi daha! teyze kiziyor. Dun aksam arkadas geldi lafladik, ozlenilen sohbetleri seviyorum ama odev yapamayinca, kutuphane koseleri iste...vrrrn vrrrn.
...Halka Yol Gosteren Ozgurluk tablosundan bahediyordu hoca derste, kadinin gogsunun sansurlendiginden bahsetti, ben tam o sirada : "hocam memeden korkuyoruz" deyince, hoca tepki vermese de sinif kahkahalara boguldu. Ders arasinda da, arkadaslardan biri gelip hayran hayran "sen istedigini soyleyebiliyorsun" deyince kendimi anormal bisey yapmis gibi hissettim ki bundan onceki derslerden birinde de partilerden siyasetten bahsediliyordu, dersteyiz yine "hocam benim bi partim olsa ve ot icilen barlari, ciplaklar kampini vesaire destekleyen ozgur bi parti olsa, baraj ne kadar dusuk olursa olsun parlamentoda soz sahibi olabilecek miyim?" deyince de bi ugultu yukseldi, cok egleniyorum cok! Hoca sasirdi, insanlar sasirdilar, ben eglendim, eglendik.
Ondan once de derste yine "kitap iletisim araci midir?" tartismasi baslatilinca "dini kitaplar iletisim araci mi? iletisim tek.yonlu olur mu? eger oyleyse tanriyla nasil iletisim kurcaz bu kitaplar yoluyla...vs deyince de uuuh beybi koptu kayislar bende.
oyleydi bu hafa, diger haftalar ne oldu hatirlamiyorum.
hocalar iyiler, simdilik iyiler, yeni tanistiklarim da iyiler turk dili, inkilap tarihi ve almanca tabii ki! iyiler.
açlik.
Film izleyemiyorum, ders calisabiliyor gibiyim, dizi izleyemiyorum, vodafonea gecip ultra paket yaptim sms konusma internet, en ihtiyacim olan seylerdi. guzrel oldu.
Etiketler:
universite
Cumartesi, Eylül 07, 2013
Güzel Haberlerim Var.
İyi haberlerim var Dük'üm, öyle iyiler ki sevinçten röbdeşambırınız havalanabilir,
ben ise arkamı dönerim, sizi o halde görmemek için.
Onun yerine Marilyn'i hayal ederim, derin hülyalar rüyalar alter egomla bir olurum,
hiçbir zaman da beceremedim ya alterimi de egomu da birleştirmeyi,
vücut aynı o konuda problemimiz var gibi algılanmasın, zihinden problemler çözerken yardım etti sadece,
komşudan al komşuya ver, dedi hep.
Komşularım var Dük'üm, ev sahibim, ev arkadaşım var.
Minik bir buzdolabımız ve onun usule uygun doldurmuş deepfreez'i var,
dipfriz yazamadım Dük'üm, Düşes'e selamlar.
Yanlış anlamayın, belki komşu oluruz bu yüzden samimiyetim.
Ev arkadaşım aradı, bir tek mikrodalgamız eksik.
Yakın zamanda deliler gibi sevindim,
sinemaya daha yakınım artık, sinema topluluğu haricinde,
bir de bir organizasyonun üniversiteyle ilgili çalışmalarında rol alcam Dük'üm,
gurur duyun benle!
ben ise arkamı dönerim, sizi o halde görmemek için.
Onun yerine Marilyn'i hayal ederim, derin hülyalar rüyalar alter egomla bir olurum,
hiçbir zaman da beceremedim ya alterimi de egomu da birleştirmeyi,
vücut aynı o konuda problemimiz var gibi algılanmasın, zihinden problemler çözerken yardım etti sadece,
komşudan al komşuya ver, dedi hep.
Komşularım var Dük'üm, ev sahibim, ev arkadaşım var.
Minik bir buzdolabımız ve onun usule uygun doldurmuş deepfreez'i var,
dipfriz yazamadım Dük'üm, Düşes'e selamlar.
Yanlış anlamayın, belki komşu oluruz bu yüzden samimiyetim.
Ev arkadaşım aradı, bir tek mikrodalgamız eksik.
Yakın zamanda deliler gibi sevindim,
sinemaya daha yakınım artık, sinema topluluğu haricinde,
bir de bir organizasyonun üniversiteyle ilgili çalışmalarında rol alcam Dük'üm,
gurur duyun benle!
Etiketler:
üniversite
Pazartesi, Eylül 02, 2013
Dizi var Film var - 2 !!!
N'aber?
Bugün dizilerden konuşalım!
Dexter'ı ne zamandır takip ettiğimi hatırlamıyorum bir ara izleyemez olmuşum, muhtemelen internetim yoktur, ya da tv'den uzak kalmışım. Tv'den takip ediyordum ben, ilk 3 sezon için böyleydi bu. Diğer sezonları da tam anlamıyla takip edebilmiştim, uykusuz geceler, paranoya, kışın ortasında soba sönmeye yakınken başlayan, battaniyeyi üzerime çekip, hiaaaa diye çığlık attıran, annemin uyanmasıyla ve o malum herkesin ve kesinlikle kendisinin de bildiği soruyla "uyumadın mı sen daha?" dan sonra yıkılan konsantrasyon, sanırsın yazar burda atomu parçalıyor.
En eğlendiğim dizilerden biriydi ve bitiyor, anasını satıyım ya! Tamam, tamam sen Friends izledin ve büyük ihtimalle tavsiye edeceksin, başım gözüm üstüne. Tamam, Fringe çok gizemli çok sürükleyici, tamam onu da izlerim, tavsiye edersin biliyorum! Kendimi bir ara boşlukta hissettiğim zamanlardı depresyon, yengeç hepsi sarmalamıştı benim de içimde kopan şiddeti bastırmam için intikamlı falan böyle manyak bir diziye ihtiyacım vardı. Bir ara, aramız açıldı diziyle, ne olduğunu hatırlamıyorum ama kendimi öğle saatlerinde, mecburdum o zamanlar evlendirme programları yeni yeni, Desperate Housewives izliyordum, sonra Breaking Bad'in tekrarları, işte o an...
Breaking Bad, konusunun ne olduğunu kavrayamamıştım ilk izlediğimde, sonra WW'nin Heisenberg Heisenberg'in de baba babanın da, aşçı olduğunu görünce etkilenmemek elde değildi. Yakın zamandaki planlarımdan biri, seriye ilk bölümden başlamak olacak gibi görünüyor.
Doctor Who, gelelim pejmürde doktora ve onun yol arkadaşlarına;
İlk izlediğimde tv'de Slitheen'li bölümü görmüştüm ve aynen tepkim böyleydi "21.yyda uzaylı kostümlü dizi, dalga mı geçiyorlar, absürd uzaylı dizisi mi komedi mi bu!?" türünü bile henüz kavrayamamışken, o zamanlarda da tv'de adamakıllı şeyler yoktu, hiçbir zaman da olmadı o günden sonra. Seriye ilk bölümden başladım yeniden, bu yaz. İnanılmaz eğleniyorum ama şunu fark ettim, dizi izlemeye başladıktan sonra film izleme alışkanlığım köreliyor. 2 saat boyunca dizi izleyebiliyorken, 2 saatlik film sıkmaya bunaltmaya başlıyor ki bu sıcak yaz günü evde oturup film, dizi izleyen bir tek ben varım ve maalesef ki ağız alışkanlığı, sıcak YAZ günleri geride kalmasa da, sıcak Eylül ve pek sıcak olmayan Sonbahar var.
6. Sezondayım, inanılmaz eğleniyorum, bakalım 8. sezon beklendiği gibi olacak mı?
.............................................................
Film demişken;
En son Lady Vengeance ve Incendies'i izledim, kesinlikle izleyin demek istemiyorum ama kendimi tutamıyorum kesinlikle izleyin.
Lady Vengeance; Oldboy ve Mr Vengeance'tan farklı bir havadaydı daha durağan daha bir sakindi bu yuzden ilk önce bunu izleyin derim, sonra Mr, ondan sonra da Oldboy tabii ki, böylece her filmde çıtayı yukarı ve daha yukarı taşımış oluyoruz.
Incendies'i de mümkünse çok mutluysanız izleyin, depresyon halinde veya gergin ve sıcak bi günde, olmadık yan etkilere neden olabilir. 1+1=1 HİİAAaaaaa! diyip kapatıyorum.
Ciao!
Doctor Who, gelelim pejmürde doktora ve onun yol arkadaşlarına;
İlk izlediğimde tv'de Slitheen'li bölümü görmüştüm ve aynen tepkim böyleydi "21.yyda uzaylı kostümlü dizi, dalga mı geçiyorlar, absürd uzaylı dizisi mi komedi mi bu!?" türünü bile henüz kavrayamamışken, o zamanlarda da tv'de adamakıllı şeyler yoktu, hiçbir zaman da olmadı o günden sonra. Seriye ilk bölümden başladım yeniden, bu yaz. İnanılmaz eğleniyorum ama şunu fark ettim, dizi izlemeye başladıktan sonra film izleme alışkanlığım köreliyor. 2 saat boyunca dizi izleyebiliyorken, 2 saatlik film sıkmaya bunaltmaya başlıyor ki bu sıcak yaz günü evde oturup film, dizi izleyen bir tek ben varım ve maalesef ki ağız alışkanlığı, sıcak YAZ günleri geride kalmasa da, sıcak Eylül ve pek sıcak olmayan Sonbahar var.
6. Sezondayım, inanılmaz eğleniyorum, bakalım 8. sezon beklendiği gibi olacak mı?
.............................................................
Film demişken;
En son Lady Vengeance ve Incendies'i izledim, kesinlikle izleyin demek istemiyorum ama kendimi tutamıyorum kesinlikle izleyin.
Lady Vengeance; Oldboy ve Mr Vengeance'tan farklı bir havadaydı daha durağan daha bir sakindi bu yuzden ilk önce bunu izleyin derim, sonra Mr, ondan sonra da Oldboy tabii ki, böylece her filmde çıtayı yukarı ve daha yukarı taşımış oluyoruz.
Incendies'i de mümkünse çok mutluysanız izleyin, depresyon halinde veya gergin ve sıcak bi günde, olmadık yan etkilere neden olabilir. 1+1=1 HİİAAaaaaa! diyip kapatıyorum.
Ciao!
Pazartesi, Ağustos 26, 2013
bazı şeylerden kurtulabiliniyor
Merhaba,
bugünlerde bazı şeyleri çok abartıyorum, abartının kendisi oluverdim.
bi bok da yaptığım yok,
memleket havası kadar geren de yok.
bugünlerde kimseyle görüşmüyorum, valla aşk meşk işlerini de eş-dost-akraba
ilişkilerini de, hiçbirini beceremiyorum.
hayvan gibi seviyorum, hayvan gibi nefret ediyorum.
sana not: skype'ta başını fena ağırtcam, son.
ev tuttum, küçük çok, ama büyük olması umrumda değildi ki,
iyi bi insan, iyi bi arkadaşla tuttum,
önemli olan buydu, başka bir şey değildi.
Peki! Neydi insanlardaki bu X+X ev tutsaydın!!! merakı?
Ailem de karışmıyor hani, mutlu ol yeter çalıyor ne zaman sorsam.
yakında okul açılıyor, güzel açılır umarım,
bi açılır da kapanmaz umarım.
ev pahalıydı, küçük olmasına rağmen.
büyük olsa da yol parası ve
cartı curtu ile pahalı olacaktı.
KÜÇÜK oldu, mutluyum.
iş bulmam gerek, senin de bulman gerek,
benim daha çok bulmam gerek, yapabilirsem mitoza başvurcam
"kadere yenik yürüyeliiiiim mi? hadi diririr riin!"
ben de usandım artık bu tekinsiz oyundan, bu saçma sapan
travmalardan.
sinema topluluğunda aktif rol alabilirmişim yeni dönemde, teşekkürler.
bu habere çok sevindim mesela ama iş bulsam, topluluk da ders de
bakalım hepsi bir arada nasıl olacak.
bu anı rüyamda gördüm mesela, fareyi çift tıklatıp beyaz arka planı mavileştiriyordum
insan neden rüyasında öyle bir şey görür ki, pencere açık uyuduğu için.
geçen günlerde Perks of being a Wallflower'ı izledim, Tunnel Song
diye aratıp bulduğum Heroes adlı şarkıyı her dinlediğimde
çocukken tünele girince yaşadığım heyecan geliyor aklıma
şeyhı şıyhı da internet kullanabiliyor artık, internet şeytan icadıydı,
ayıplı erotikliydi onlar için ama yok, internet şu an en faydalı günlerini
yaşıyor,
hani twitter'ı kapatıyordunuz evlat?
ne oldu, işine gelmedi.
bu arada sağ tarafta bir sürü sayı var ya alt alta hani, onlar eski yazılar.
çok utandığım için başlıksızlar.
bugünlerde bazı şeyleri çok abartıyorum, abartının kendisi oluverdim.
bi bok da yaptığım yok,
memleket havası kadar geren de yok.
bugünlerde kimseyle görüşmüyorum, valla aşk meşk işlerini de eş-dost-akraba
ilişkilerini de, hiçbirini beceremiyorum.
hayvan gibi seviyorum, hayvan gibi nefret ediyorum.
sana not: skype'ta başını fena ağırtcam, son.
ev tuttum, küçük çok, ama büyük olması umrumda değildi ki,
iyi bi insan, iyi bi arkadaşla tuttum,
önemli olan buydu, başka bir şey değildi.
Peki! Neydi insanlardaki bu X+X ev tutsaydın!!! merakı?
Ailem de karışmıyor hani, mutlu ol yeter çalıyor ne zaman sorsam.
yakında okul açılıyor, güzel açılır umarım,
bi açılır da kapanmaz umarım.
ev pahalıydı, küçük olmasına rağmen.
büyük olsa da yol parası ve
cartı curtu ile pahalı olacaktı.
KÜÇÜK oldu, mutluyum.
iş bulmam gerek, senin de bulman gerek,
benim daha çok bulmam gerek, yapabilirsem mitoza başvurcam
"kadere yenik yürüyeliiiiim mi? hadi diririr riin!"
ben de usandım artık bu tekinsiz oyundan, bu saçma sapan
travmalardan.
sinema topluluğunda aktif rol alabilirmişim yeni dönemde, teşekkürler.
bu habere çok sevindim mesela ama iş bulsam, topluluk da ders de
bakalım hepsi bir arada nasıl olacak.
bu anı rüyamda gördüm mesela, fareyi çift tıklatıp beyaz arka planı mavileştiriyordum
insan neden rüyasında öyle bir şey görür ki, pencere açık uyuduğu için.
geçen günlerde Perks of being a Wallflower'ı izledim, Tunnel Song
diye aratıp bulduğum Heroes adlı şarkıyı her dinlediğimde
çocukken tünele girince yaşadığım heyecan geliyor aklıma
şeyhı şıyhı da internet kullanabiliyor artık, internet şeytan icadıydı,
ayıplı erotikliydi onlar için ama yok, internet şu an en faydalı günlerini
yaşıyor,
hani twitter'ı kapatıyordunuz evlat?
ne oldu, işine gelmedi.
bu arada sağ tarafta bir sürü sayı var ya alt alta hani, onlar eski yazılar.
çok utandığım için başlıksızlar.
Etiketler:
tatil
Çarşamba, Ağustos 07, 2013
Tutulma: Ev, Twilight gibi oldu kalkapkalakp şaka zayn mslmn bi kre hmmpsa
Manyak Mokoko'nun sayfasından uçup Incubus - Love Hurts'le yazıyorum.
Alman komşunun Alman Laptopunun Almanca Klavyesine tamamen alışmak adına attığım manyak adımlardan olan, klavyeyi orjinal haliyle kullanmamdan ötürü z ile y'yi karıştırıyorum böyle bok oldum.
Bu ara saçma sapanım.
Bu ara ailem saçma sapan.
Bi ara minik buzağı hastalandı, yıkıldım.
Hiçbir şey yapmadığım için hiçbir şey yazıyorum, öyle doğaçlama, öyle içten öyle samimi...şaka!
Bazen şaka yapıp, şaka yaptığımı söylemeyi unutuyorum gerçek oluyor.
Amcamlar yine kavgalarda yine kavgalarda, birinin götüne rodeo boğası girsin, diğerinin de burnundan bağırsak solucanı girsin, tenya işte büyük olanlardan. -kusmuk*
Evde başıboşum, dışarıda da öyle.
Ev tutmaya çalışıyorum, kendi evimde başıboş olmak için ama bakalım ne olacak ne gelecek başıma bu beş parasızlıkla.
Tefeciye kurban gittim, gelcem. Belki de gelmem, tefeci sever belki beni.
Evcil hayvanım olsaydı ona bakardım ama dediğim gibi buzağı var, manyağın teki, boynuzlarından tutuyorum güya bana kafa tutuyor bi güreşiyoruz hayvanla, sonunda tekmeleyecek kadar çirkefleşiyor.
Bu ara yine ben bir şey yapmıyorken, mubi.com'da tanıştığım bir Alman'la bildiğin muhabbet ediyorduk Berlin 'de sanat okumuş güzel okumuş listesinde 500'den fazla film var. Berlinale'e, Karlov Vary'e gitmiş vesaire. Çok kıskandım, ben de gitcem dedim. Bakalım.
Amcamları Krav Maga öğrensem dövebilirim aslında, salakoğlusalaklar dövüşmeyi de bilmiyorlar gerçi, bir sopa da işimi görür gerçi-
Film izlemeye devam, manyak filmler deli filmler en son bunlar vardı;
Kon Tiki(hedef, amaç, hırs her bişey), Before Sunset, Seventh Seal, Inception, Life is Sweet(çokgzell!!!), Trance...bir sürü. Normalde adet olmuştur, izlediğim filmi, film günlüğü gibi yazın yazmaya çalışmak, yapamadım bu sene, deftere yazıp çiziyim dedim yine yapamadım, bir şekilde filmlerden notlar almanın yolunu bulmalı bilen varsa soruşturulmalı!
Facebook'u da kapadım, dondurdum, sıkılmalık bi hesap açtım işte Tetris oynamak için, yoksa beynim fonksiyonlarını yitircek.
İspanyolca öğrenmeye çalışcam, bakalım dil çok güzel öyle konuşması falan eğlenceli geliyor, İtalyanca da iyi ama İspanyolca'ya bi bakalım umarım bırakmam devamı gelir. Bir başlangıç lazım, bir kıvılcım...
*.*.*.*.*..*.*.*.*.*.*.*.*.*..*.*.*.*.*..*.*.*.................*..*.*.*.*..........................................*.*.*.*.*.*
Bu yukarıdaki anlamsız hareketten sonra,
Ne bok yicem lan ben?!
Evde başıboşum, dışarıda da öyle.
Ev tutmaya çalışıyorum, kendi evimde başıboş olmak için ama bakalım ne olacak ne gelecek başıma bu beş parasızlıkla.
Tefeciye kurban gittim, gelcem. Belki de gelmem, tefeci sever belki beni.
Evcil hayvanım olsaydı ona bakardım ama dediğim gibi buzağı var, manyağın teki, boynuzlarından tutuyorum güya bana kafa tutuyor bi güreşiyoruz hayvanla, sonunda tekmeleyecek kadar çirkefleşiyor.
Bu ara yine ben bir şey yapmıyorken, mubi.com'da tanıştığım bir Alman'la bildiğin muhabbet ediyorduk Berlin 'de sanat okumuş güzel okumuş listesinde 500'den fazla film var. Berlinale'e, Karlov Vary'e gitmiş vesaire. Çok kıskandım, ben de gitcem dedim. Bakalım.
Amcamları Krav Maga öğrensem dövebilirim aslında, salakoğlusalaklar dövüşmeyi de bilmiyorlar gerçi, bir sopa da işimi görür gerçi-
Film izlemeye devam, manyak filmler deli filmler en son bunlar vardı;
Kon Tiki(hedef, amaç, hırs her bişey), Before Sunset, Seventh Seal, Inception, Life is Sweet(çokgzell!!!), Trance...bir sürü. Normalde adet olmuştur, izlediğim filmi, film günlüğü gibi yazın yazmaya çalışmak, yapamadım bu sene, deftere yazıp çiziyim dedim yine yapamadım, bir şekilde filmlerden notlar almanın yolunu bulmalı bilen varsa soruşturulmalı!
Facebook'u da kapadım, dondurdum, sıkılmalık bi hesap açtım işte Tetris oynamak için, yoksa beynim fonksiyonlarını yitircek.
İspanyolca öğrenmeye çalışcam, bakalım dil çok güzel öyle konuşması falan eğlenceli geliyor, İtalyanca da iyi ama İspanyolca'ya bi bakalım umarım bırakmam devamı gelir. Bir başlangıç lazım, bir kıvılcım...
*.*.*.*.*..*.*.*.*.*.*.*.*.*..*.*.*.*.*..*.*.*.................*..*.*.*.*..........................................*.*.*.*.*.*
Bu yukarıdaki anlamsız hareketten sonra,
Ne bok yicem lan ben?!
Etiketler:
ev,
Yazar delirir
Perşembe, Temmuz 25, 2013
Dizi Var Film Var
Geçenlerde ben yine evdeyim, yine götü yaymış Dr. Who izliyorum ama bildiğin tadını çıkarıyorum anı yaşıyorum anasını satıyım, şu Weepin' Angels'lı bölüm favorim ondan önceki de ondan sonraki de, hepsi. Martha'ya o kadar laf ettiler, sevmediler-kardeşlerim ve yerküre üzerindeki diğer canlı yaşam formları- lan nesini sevmiyorsunuz, aşkböceği tarzı ağlaşmalarını saymazsak iyi güzel aslında. Shakespeare'i gördü kadın! Rose gördü mü? Bok gördü! Boe'nun yüzü vay anasını! Dalekler de bi ölemediler, bi ışınlan çoğal tekrar Doctor'u öldürmeyi dene. David Tennant tamam iyi güzel de, son bir sezonumuz kaldı senle adamım! Donna da tekrar gelecek tabii. Ondan sonra gelsin Amy Pond yavrum benim ya ne güzel böyle yanakları kırmızı vesaire...çok daha böyle sevecen görünmeye çalıştım okuyunca ne sapık fantezilerle yazmışım...neyse, yakında biter Doctor Who da, en azından Game of Thrones'un yeni sezonuna kadar gayet güzel idare eder. Donna'yı Marthadan Rose'u hepsinden Amy'i Rose'dan çok..öpüyorum en güzel zamanlarından.
Neyse, bir de Dexter var, salak mal gerizekalı (bayram dolayısıyla ağza ayar) Lan Dexter'ı unuttum en son beyin parçaları vardı, böyle Dr. Vogel'e geliyordu hediye paketi vardı, Debra sızıp gidip her şeyi bok ediyordu eşeğoğlueşeğinkızkardeşi. Bi bakmışım 1. sezon 1.bölümden başlamışım tekrar bu diziye de, okul zamanı öyle bi hasta düşünceye sevk olup ardından vazgeçme gücünü kendimde bulabilmiştim. Her türlü arkadaş tahriğine -bende komple dizi var harddiskte, söylemi- rağmen. Neyse, bakalım Dexter bitiyor anasını satıyım. *askısız sütyen 15 lira, normali kaç para ki acaba? değişiyodur kesin*reklamlar çok ilginç.
Başka ne anlatıyordum ben,
Bi çılgınlık yapıp yarın War Trilogy yapayım diyorum sonra Manyak Herzog giriyor araya Rosselliniden bi sağ kroşe...ama Herzog manyaklığıyla dövüyor, Herzoga devam hem Rosselininin filmler kargo*da.;).
Kaspar Hauser, Nosferatu, Woyzeck...Fitzcarraldo'yu da önceki bilgisayarlardan birinde unutmuştum-ödünç alınan-
Shoah diye bi film var belgesel röportajlar anti-nazi ex-nazi holocaust kaçanlar kurtulanlar...tam 566 dk. dizi gibi bunu da 2'şer saatle ancak bitiririm. Tarih önemli.
Başka bir şey var mı diye bakınırken,
yok!
Pazar, Temmuz 21, 2013
Çorbasal Meseleler part-2
Selam,
mutluluktan çimlerde topuklarım kıçıma değecek kadar hızlı koşturuyorum...demek isterdim de yok ya, ayın 21'i olmuş, elim boş bok gibi kaldım ortada iş yok güç yok yakında psikiyatristin kapısını çalarım en kötü ihtimalle tekmelerim stresten ne bok yiyeceğimi bilmez durumdayım da yazınca geçiyor sanki...durakladığım yerde küfretmekten vazgeçiyorum yoksa...bu dünyanın gelmişine de uzayın derinliklerine de sıçayım...
Almanca blog vardı ya, bir hevesti açtım gibi oldu, yahu resmen birşey yapmak istemiyorum, ne bok yicem olm ya blog? şşt?
Bu zamanlarda internetten kurtulmayı çözüm olarak görüyordum da işe yaradığı zamanlar oluyor işte, bazen.
Uzun zaman oldu, B.'yle konuşmuyorum. Konuşsam ne iki kelime edemiyorum, anasını satıyım anasını satıyım anasını satıyım satıyım anasını satıyım beynimin olmayan hani...noktalama işaretlerini de yanlış kullanmaya bayılıyorum hatta kullanmamaya daha çok bayılıyorum o zaman daha çorba oluyor daha çok yansıtıyor sıçmıklı duvarlarını beynimin, olmayan hani.
Yıl olmuş 2013 baba eline bakıyorsun boyun posun devrilsin allah seni bildiği gibi yapsın bi de ben dil biliyorum yeaa diye geçiniyorsun grzkalı aptl slk..
Açtım Little Miss Sunshine soundtrack ooohh oohh ooooh misss, ama o bile işe yaramadı, mod aynı.
Doctor Who izlerken bir tek o an mutlu oluyorum, dizi izlemekten de film izleyemiyorum artık, sıkılıyorum anasını anasını anasını satıyiiim, dizilerin.
B.'ye yine gelecek olursam, ne bok yicem ben, kız Almanya'ya da gitmiyor artık anlatmıştım bunu, mutluluktan takla atacaktım bakan vardı ya hani...iyi de gitmiyor diye daha mı kötü oldu acaba diye düşünüyorum ki son gelişmeler olumlu, kanka nbr yhaaa moduna girmemek için de kızla az görüşüyorum.
Param yok, Ankara yalan olabilir, bok oldu Ankara, dar geldi bana Ankara hatta hiç gelmedi, ben gitmedim.
Daft Punk'a sardım, he yavrum he sen lisede dinliyordun, hoşuma gitti hele şu Get Lucky var ya bokunu çıkarana kadar dinliyorum ama son zamanlarda onu bile dinlemez oldum. Albümü indirdim de bakalım.
Eea, kimseyle de görüştüğüm yok bi de, arkadaşlar vesaire, iyice yalnız modunda evde dört duvar arasında dizi izleyerek bazen de müzik dinleyerek geçiyor da, geçmiyor günler beaa!
Belki de kardeşimi beraberimde götürme planlarım da yatacak maddi imkansızlıklara sokayım.
Ne yapayım ki,
Hayat sevince güzel sevince mutlu günler kuş kelebek börtü böcek seversem her şey yoluna girecek mi, hatta bir taşı sevmem yetecek mi? Yetmeyecek sevgili Ayşecik, kandırmışlar seni saf köylü kızım benim, alyazmalım, hokka burunlum...
Eve geldim bir de ne göreyim Aa AAA(deterjan reklamı edasıyla) gitarım, o çok severek çalamadığım gitarım rüzgardan devrilmiş sapı sizlere ömür...ben de laptopu üzerine koydum, o küççük yusyuvarlak delik hizasında laptop standı olarak kullanıyorum güzel oldu, oraya fan taksam ?! Çok orjinal olurdu fikir de aman ya bir ay için, peh.
Yine Daft Punk-
Neyse, Deezer var güzel program, otlanıyorum deneme sürümünden orda güzel güzel müzik tavsiye ediyor falan.
Başka bi'şey yok sanırım.
mutluluktan çimlerde topuklarım kıçıma değecek kadar hızlı koşturuyorum...demek isterdim de yok ya, ayın 21'i olmuş, elim boş bok gibi kaldım ortada iş yok güç yok yakında psikiyatristin kapısını çalarım en kötü ihtimalle tekmelerim stresten ne bok yiyeceğimi bilmez durumdayım da yazınca geçiyor sanki...durakladığım yerde küfretmekten vazgeçiyorum yoksa...bu dünyanın gelmişine de uzayın derinliklerine de sıçayım...
Almanca blog vardı ya, bir hevesti açtım gibi oldu, yahu resmen birşey yapmak istemiyorum, ne bok yicem olm ya blog? şşt?
Bu zamanlarda internetten kurtulmayı çözüm olarak görüyordum da işe yaradığı zamanlar oluyor işte, bazen.
Uzun zaman oldu, B.'yle konuşmuyorum. Konuşsam ne iki kelime edemiyorum, anasını satıyım anasını satıyım anasını satıyım satıyım anasını satıyım beynimin olmayan hani...noktalama işaretlerini de yanlış kullanmaya bayılıyorum hatta kullanmamaya daha çok bayılıyorum o zaman daha çorba oluyor daha çok yansıtıyor sıçmıklı duvarlarını beynimin, olmayan hani.
Yıl olmuş 2013 baba eline bakıyorsun boyun posun devrilsin allah seni bildiği gibi yapsın bi de ben dil biliyorum yeaa diye geçiniyorsun grzkalı aptl slk..
Açtım Little Miss Sunshine soundtrack ooohh oohh ooooh misss, ama o bile işe yaramadı, mod aynı.
Doctor Who izlerken bir tek o an mutlu oluyorum, dizi izlemekten de film izleyemiyorum artık, sıkılıyorum anasını anasını anasını satıyiiim, dizilerin.
B.'ye yine gelecek olursam, ne bok yicem ben, kız Almanya'ya da gitmiyor artık anlatmıştım bunu, mutluluktan takla atacaktım bakan vardı ya hani...iyi de gitmiyor diye daha mı kötü oldu acaba diye düşünüyorum ki son gelişmeler olumlu, kanka nbr yhaaa moduna girmemek için de kızla az görüşüyorum.
Param yok, Ankara yalan olabilir, bok oldu Ankara, dar geldi bana Ankara hatta hiç gelmedi, ben gitmedim.
Daft Punk'a sardım, he yavrum he sen lisede dinliyordun, hoşuma gitti hele şu Get Lucky var ya bokunu çıkarana kadar dinliyorum ama son zamanlarda onu bile dinlemez oldum. Albümü indirdim de bakalım.
Eea, kimseyle de görüştüğüm yok bi de, arkadaşlar vesaire, iyice yalnız modunda evde dört duvar arasında dizi izleyerek bazen de müzik dinleyerek geçiyor da, geçmiyor günler beaa!
Belki de kardeşimi beraberimde götürme planlarım da yatacak maddi imkansızlıklara sokayım.
Ne yapayım ki,
Hayat sevince güzel sevince mutlu günler kuş kelebek börtü böcek seversem her şey yoluna girecek mi, hatta bir taşı sevmem yetecek mi? Yetmeyecek sevgili Ayşecik, kandırmışlar seni saf köylü kızım benim, alyazmalım, hokka burunlum...
Eve geldim bir de ne göreyim Aa AAA(deterjan reklamı edasıyla) gitarım, o çok severek çalamadığım gitarım rüzgardan devrilmiş sapı sizlere ömür...ben de laptopu üzerine koydum, o küççük yusyuvarlak delik hizasında laptop standı olarak kullanıyorum güzel oldu, oraya fan taksam ?! Çok orjinal olurdu fikir de aman ya bir ay için, peh.
Yine Daft Punk-
Neyse, Deezer var güzel program, otlanıyorum deneme sürümünden orda güzel güzel müzik tavsiye ediyor falan.
Başka bi'şey yok sanırım.
Çarşamba, Temmuz 03, 2013
Göz
Çok uzun zaman sonra,
Çok karmaşık günlerden sonra, baş belaları ve diğer saçma sapan olaylarla cebelleştikten sonra, yine sonra hep sonra, başka türlü olamazdı. Geri dönülmesi imkansızken...
Tek parça sıyrıldık olaylardan, ama bütün olumsuzluklara rağmen yine olumsuzluk, hep olumsuzluk vardı, can sıkıntısı her yeri karanlık gibi sarmış, görme yetisini kaybeden bir yaratık gibi hissettiriyordu, yaratık sabretse kulakları iyi duyacak, iyi koku alacaktı; düşmanının sesini ve geniz yakan kokusunu. Düşmanının kahkahaları ve attığı her adım, yeni gelişen hatta inanılmaz hızlı bir şekilde gelişen duyularına işkence ediyordu, büyük bir patlama hissetti kulağında, kusacak kadar yandı genzi...
Çok karmaşık günlerden sonra, baş belaları ve diğer saçma sapan olaylarla cebelleştikten sonra, yine sonra hep sonra, başka türlü olamazdı. Geri dönülmesi imkansızken...
Tek parça sıyrıldık olaylardan, ama bütün olumsuzluklara rağmen yine olumsuzluk, hep olumsuzluk vardı, can sıkıntısı her yeri karanlık gibi sarmış, görme yetisini kaybeden bir yaratık gibi hissettiriyordu, yaratık sabretse kulakları iyi duyacak, iyi koku alacaktı; düşmanının sesini ve geniz yakan kokusunu. Düşmanının kahkahaları ve attığı her adım, yeni gelişen hatta inanılmaz hızlı bir şekilde gelişen duyularına işkence ediyordu, büyük bir patlama hissetti kulağında, kusacak kadar yandı genzi...
Etiketler:
tatil
Cuma, Mayıs 17, 2013
İzmir -Haddinden uzun bitmeyen tatilin bitmeyen yazısı-
Pazartesi, Mayıs 13, Final Sınavı-ve Schluß!
Sabah, sınav saat 8.30'da idi. Ben ise 6.30'da kalkmayı planlamıştım, yapamadım evden çıktığım zaman ise 7.15 derken dolmuşu bekledim, gecikti. Dolmuşa bindim, yahu üniversiteden mi uzaklaşıyoruz bana mı öyle geliyor? "Kayboldum, !'^+%&/()! -surat ifademden belliydi-" Şoför : "Genç, nereye gidiyorsun?" dediğinde, "Üniversite..." diyince, şoförün yüzündeki ifadeyi anlatabilmeyi isterdim. Geç kalacağım, geç kalacağım! Neden ben neden Tanrım! diye isyanlara ve dile gelmiştim. Lanet etmedim, bişeyler söylediğimi hatırlıyorum ama Tanrıya değildi onlar, aptallığıma, aptal yaradılışıma dolaylı yoldan ona kızmış olabilirim tabii ki...
Sınava girdim, sınavdan çıktım. A2 sorularıyla dolu şaka gibi bir sınav! Ben B1' ağırlıklı beklerken ki Prapositionlar falan, onlara çalışmadım sevmiyordum ve başıma bela oldular, içerik önemli değil ama ileride okuyup mutlu-mutsuz olacaksam birinci değilim, 2 3 de değil...Saçmaladım ben son sınavda ama bunu farklı yorumlayabilirim, bahane de üretiyor olabilirim ama...Boşver!
Arkadaşlarla bütün günü planlamıştık, önce arkadaşın evinde buluşuldu ve hep beraber toplandık Gönülsutakla...Eşek, Kibarkoşar ve sevgilisi.
Sinemaya gittik, Iron Man 3D...Hollywood filmlerine bayılmadığımı ve içten içe duyduğum nefreti her fırsatta paylaşıyorum bu yüzden filmi yorumlamayacağım bile. Eğlendik mi, evet! AVM'de markette sepetin içinde beni ordan oraya sürükleyen Kibarkoşarın sevgilisi, videoya alan Gönülsu...Her şey çok güzeldi yolundaydı, bi ara Keçisakal-Kibarkoşarın sevgilisi- kayboldu, sonra kızlar kayboldu sonra ben kayboldum.
Sinemadan çıktık, sinema salonunda ben daha sohbet havasında atlatırız sanmıştım filmi, ama öyle olmadı- ben sinemayı sadece hakeden filmler bıdı bıdı- Türkiyede hakkeden(!) filmler zaten yüzlerce kopyayla izletiliyor. Pas ve Kemik, Stoker...bunları izlemek için resmen 3 büyükşehirde yaşamanız gerekiyor, nefret ettim.
Neyse, eğlendik, dondurmaya yemeğe gittik sonra, yedik de. Sohbet de ettik. Çok istediğim gibi gidiyordu her şey, gündüz de biletimi almıştım İzmir'e gitmek için, yanlış firmayı aradığım sandım, aradığım firma da garipti. Aldığım bilet de garipti, şirket de garipti, ama günüm güzeldi.
Salı, Mayıs 14, Otobüs hareket saati 19, istikamet İzmir.
Salı günü Hocamın kitabını ve Tutunamayanları teslim etmem gerekiyordu. Okula gittim, bu kez doğru dolmuşla. Önce hocamın kitabını teslim ettim ama ondan önce Psikolojideki kuzenime flaşbelleğini teslim etmem gerekiyordu, Salı günü teslim günü. Arkadaşlarıyla tanışıyordum zaten, muhabbet ettik, çay içtik, langırt oynadık, öyle güzeldi ki o kadar çok güldüm ki, bütün bir yıl yaşadığım saçmalıkları unuttum birkaç saat içinde. Onlar mezun oldular. Psikolog oldular, olacaklar, karşınıza çıkarlar belki de*
Kuzenimin evindeki son günümdü, çok rahattım, rahat ettirdiler, sağolsunlar. Eşyalarımı topladım, gitmeye hazırdım.
Otobüs, bilet derken otobüsteyim ;dua ettim. Tanrım yanıma konuşkan biri otursun yaşıt olalım muhabbet falan 14 saat sıkıntıdan ıkıntıdan ölmeyeyim, diye. Ama tam tersi oldu, yaşlı bir amca, minik 3 aylık belki, bebeklerin yaşını tahmin edemem, bir torun...Amca konuşkandı, tatlı bi aileydi açıkçası. Yolculuk boyunca rahatsız olup olmadığımı sordular. Olmadım gerçekten, film izledim Tokyo!2008 ve Pas ve Kemik'in bir kısmını. Şarjım bitti. Tuvalet yoktu otobüste, neyse ki en yakın mola yerinde gördüğüm ilk WC tabelasına sarıldım. Yolda arama vardı, bir 45 dk belki 1 saat durmak zorunda kaldık, çocuğun biri yasadışı madde taşıyordu, indirdiler. Ona sövdüm, o kadar yol gitmişiz be çocuk yapılacak şey mi?!
Çarşamba, Mayıs 15, İzmir
Otobüs Terminalini gördükten sonra içimde oluşan garip mutluluğu değişmem belki zaman alacak. Telefonu çıkardığım gibi cebimden, rastgele foto çekmeye başladım, İzmir- ilk defa. Rastgele foto çekmeyi seviyorum, saçma sapan fotoğrafları seviyorum, çekilmeye değer görülmeyen şeyleri çekmeyi de seviyorum, foto almanak yapardım elimde olsa.
Kuzeni aradım, almaya gelmedi ben gidebildim en azından, kaybolunacak bişeyi yoktu, servise atlandı ve, yol boyunca - yahu İzmir böyle bişi değildi sanırım? demeye başladığımı farkettim, nasıl olacaktı İzmir? Nasıl olmalıydı?
Kuzeni bekledim, kuzen geldi, eve gittim...yerleşmeler vesaire derken Rota şöyleydi ;
Konak, Kemeraltı, Asansör, Karşıyaka, Alsancak...
"Oğlum çok klişe" dedim "çekme yapma etme gözünü seviyim" dedim "saat kulesiyle herkesin fotoğrafı var" dedim. Dinlemedi "allahın emri o" dedi. Çekildim tabii ki. Asansöre kadar yürüdük, yürüdüğümüze değdi orda da yorgunluğu atacak kadar soğuk bir şeyler içtik, manzara güzeldi, muhteşemdi. Benden önce çeken vardır tabii ama şöyle bir şey ki, benim fotoğrafım çok fantastikti yahu, dalga geçiyorum ama o kadar fotoğrafın arasından en sevdiğimdi.
Kemeraltında durmadık, camiye kadar sadece, orda 3 kartpostal aldım, 2 tanesi hocama bir tanesi de sevdiğim bir arkadaşıma.
Karşıyakaya geçtik ordan, rüzgar güzeldi, vapur hüzünlü- bana kendimi garip hissettirdi, anlam veremedim, vapurlar mutlu araçlar değiller dedim, trenler gibiler. Yemek yedik, açlığımızı dindirdik bir şekilde, ben de kartpostalları doldurdum, aceleye mi geldi ne? Zaten 3 satır bir şey yazmam gerekiyor, kartpostaldı sonuçta.
Alsancak'a gittik, Sevgi Yolu güzeldi, insanlar, kalabalık, betimleme yapacak havamda mı değilim yoksa - kitapçı tabelası gördüm, koştum, su arayan bedevi gibi, su bulmuş gibi.
Kitaplık güzeldi, kitaplar güzeldi, sahaftı, çok sahaftı. Sahafları seviyorum, Karşıyaka'daki kitapçı 5tl'ye kitap satıyordu, boş kitaplar, sayfalarda harfler olmasa daha anlamlı olurlardı. Sahaftan bahsedeyim, içeri girdim, Oğuz Atay aramaya çalışırken, Almanca kitap sordum, VAHA! Kitaplar tam karşımda duruyordu, saniyeler içinde kapakların üstündeki adları yazarları tanımaya çalışırken buldum kendimi, çok mu şanslıydım? 4 Kitap seçtim, şunlar;
1-Michael Ende,Die unendliche Geschichte : İngilizcesi the Neverending Story, filmi çekilmiş, insanların hayatında güzel izler bırakmış.
2-Ingrid Bergman, Mein Leben
3-Stephen King, der Gesang der Toten
4-Edgar Allan Poe, der Doppelmord in der Rue Morgue
Sahaf kitapları beğendi ben de beğendim 25lira verip ayrıldım, Kitapsan ve DnR desem? Tamam tamam Almanca yayın yok, olsa da pahalı belki talep yok diyeceksiniz ama...evet talep yok, ben kitaplarımı aldım, mutlu ayrıldım, İzmir'den ayrılmadan önce tekrar gidip Oğuz Atay'serisi yapabilirsem satın alıp ayrılmayı düşünüyorum, Atay'ı bulabilirim ama Almanca yayın bulamam diye Almanca kitap araştırıyorum netten de bakalım.
Akşamında o günün, diğer kuzenimle dondurma yedik, Şirinyer'de oturduk muhabbet ettik, yahu nasıl özlemişim ikisini de, 8 ay oluyor herhalde görüşmeyeli, birkaç kez görüntülü görüşme, başka türlü tatiller kesişmemişti.
Perşembe, 16 Mayıs, İzmir-weiter.
Bornova'ya gittik, Küçük Park'taydık,döner yedik-künefe yedik Antakya Döner'de-künefenizi dondurmalı isteyin, benden tavsiye- Kalkamadık, bildiğin oturduk kaldık, ağırlaştı bünyemiz.
Optimum'a gitmiştik öncesinde, Aliağa metrosu gecikmeliydi, intihar vardı. Bomba esprisi yapan soytarılar vardı, herkes alarmdaydı adam ölmüştü. Adamın biri-intihar etmişti. O gün karanlıktı zaten, resmen bunları 17 Mayıs'tan yazarken, kafamdan silip atmışım. AVM gezmeyi sevmiyorum, Optimum da hem ıssız-mış diğer günlere göre, neden öyle olmuştu bilmiyorum. Saat biraz ilerleyince kafelerden birine geçtik, nargile istedik 2 de kahve. Nargile içen bünye olmadığım için, kuzen de içmeye yanaşmadığı için nargile bana kalınca, iç babam iç yaparım sanmıştım ama öyle olmadı-bana göre değilmiş yahu, bir daha ağzıma sürmem, belki bilmiyorum. Arkadaşım o an geldi aklıma, hem gün içinde künefeden bahsedilmişti hem aranmıştı. Tekrar arandı-
Biz şu kafedeyiz, sen nerdesin buluşalım derken*aylardır görmüyorum, insan özlüyor gerçekten, künefe sözü vardı, kahve sözü vardı, söz vermiştik birbirimize ama bir türlü ne fırsat oluyordu ne de imkan...
20 dk içinde geldi, Almanların dakikliği üstüne sinmişti ki kendi Almanca'dan nefret eder, nefret etmez de sevmez hani...Sohbet ettik, uzun zamandır ilk defa, hem her şey çok somuttu hem de tam beklediğim gibiydi, tam hayal ettiğim gibi, ya az konuştuğumdan ya da nargileden...bilmiyorum ama biraz durgun hissettim o an böyle-------bir kaç saniyelik boşluklar oluyordu, sohbet ettik, iyi ki gelmişti, iyi ki gelmiştim, tekrar buluşacaktık, bu çok aceleye gelmişti -kuzenimin itiraf ettiği gibi çok aradan çıkarılmış bir görüşme olmuştu- buna rağmen güzeldi, diğer günü iple çekiyorum.
Cuma, 17 Mayıs, İzmir-weiter,
Bugün de Kemeraltındaydık yine, neden mi yine? Çünkü aa Kemeraltı burası bak, hadi dönelim yapmıştık. Alışverişi bahane edip geldik, 2 Tişörtüm ve 5 çorabım var, iç çamaşırını başka zaman hallederim-apar topar çıkılmış eşyaların yarısı apartta kaybolmuştu- Antalya'ya gitmek için planlar yapıyorum onu da ayrı anlatırım.
Saat kulesindeki fotoğrafçı amca Beyaz tişört beyaz şapka giyer, bizi fotoğraf çekti. 1 saat kadar oyalandıktan sonra fotoğrafları aldık. Güvercin yemi satan teyze, harita bilginiz varsa tam güneyde de teyze oturuyordu. Onunla da fotoğraf çekildik. Her şeyi herkesi fotoğraf çekiyorum. Görmemişlik yapıyorum İzmir, görmemişliğime katlan İzmir.
Efes, Şirince-şarap-, ve de yarın CCile buluşma! diğer program bu kadar, pazartesi güzel bi film bulunursa kaçırılmaz...
Sabah, sınav saat 8.30'da idi. Ben ise 6.30'da kalkmayı planlamıştım, yapamadım evden çıktığım zaman ise 7.15 derken dolmuşu bekledim, gecikti. Dolmuşa bindim, yahu üniversiteden mi uzaklaşıyoruz bana mı öyle geliyor? "Kayboldum, !'^+%&/()! -surat ifademden belliydi-" Şoför : "Genç, nereye gidiyorsun?" dediğinde, "Üniversite..." diyince, şoförün yüzündeki ifadeyi anlatabilmeyi isterdim. Geç kalacağım, geç kalacağım! Neden ben neden Tanrım! diye isyanlara ve dile gelmiştim. Lanet etmedim, bişeyler söylediğimi hatırlıyorum ama Tanrıya değildi onlar, aptallığıma, aptal yaradılışıma dolaylı yoldan ona kızmış olabilirim tabii ki...
Sınava girdim, sınavdan çıktım. A2 sorularıyla dolu şaka gibi bir sınav! Ben B1' ağırlıklı beklerken ki Prapositionlar falan, onlara çalışmadım sevmiyordum ve başıma bela oldular, içerik önemli değil ama ileride okuyup mutlu-mutsuz olacaksam birinci değilim, 2 3 de değil...Saçmaladım ben son sınavda ama bunu farklı yorumlayabilirim, bahane de üretiyor olabilirim ama...Boşver!
Arkadaşlarla bütün günü planlamıştık, önce arkadaşın evinde buluşuldu ve hep beraber toplandık Gönülsutakla...Eşek, Kibarkoşar ve sevgilisi.
Sinemaya gittik, Iron Man 3D...Hollywood filmlerine bayılmadığımı ve içten içe duyduğum nefreti her fırsatta paylaşıyorum bu yüzden filmi yorumlamayacağım bile. Eğlendik mi, evet! AVM'de markette sepetin içinde beni ordan oraya sürükleyen Kibarkoşarın sevgilisi, videoya alan Gönülsu...Her şey çok güzeldi yolundaydı, bi ara Keçisakal-Kibarkoşarın sevgilisi- kayboldu, sonra kızlar kayboldu sonra ben kayboldum.
Sinemadan çıktık, sinema salonunda ben daha sohbet havasında atlatırız sanmıştım filmi, ama öyle olmadı- ben sinemayı sadece hakeden filmler bıdı bıdı- Türkiyede hakkeden(!) filmler zaten yüzlerce kopyayla izletiliyor. Pas ve Kemik, Stoker...bunları izlemek için resmen 3 büyükşehirde yaşamanız gerekiyor, nefret ettim.
Neyse, eğlendik, dondurmaya yemeğe gittik sonra, yedik de. Sohbet de ettik. Çok istediğim gibi gidiyordu her şey, gündüz de biletimi almıştım İzmir'e gitmek için, yanlış firmayı aradığım sandım, aradığım firma da garipti. Aldığım bilet de garipti, şirket de garipti, ama günüm güzeldi.
Salı, Mayıs 14, Otobüs hareket saati 19, istikamet İzmir.
Salı günü Hocamın kitabını ve Tutunamayanları teslim etmem gerekiyordu. Okula gittim, bu kez doğru dolmuşla. Önce hocamın kitabını teslim ettim ama ondan önce Psikolojideki kuzenime flaşbelleğini teslim etmem gerekiyordu, Salı günü teslim günü. Arkadaşlarıyla tanışıyordum zaten, muhabbet ettik, çay içtik, langırt oynadık, öyle güzeldi ki o kadar çok güldüm ki, bütün bir yıl yaşadığım saçmalıkları unuttum birkaç saat içinde. Onlar mezun oldular. Psikolog oldular, olacaklar, karşınıza çıkarlar belki de*
Kuzenimin evindeki son günümdü, çok rahattım, rahat ettirdiler, sağolsunlar. Eşyalarımı topladım, gitmeye hazırdım.
Otobüs, bilet derken otobüsteyim ;dua ettim. Tanrım yanıma konuşkan biri otursun yaşıt olalım muhabbet falan 14 saat sıkıntıdan ıkıntıdan ölmeyeyim, diye. Ama tam tersi oldu, yaşlı bir amca, minik 3 aylık belki, bebeklerin yaşını tahmin edemem, bir torun...Amca konuşkandı, tatlı bi aileydi açıkçası. Yolculuk boyunca rahatsız olup olmadığımı sordular. Olmadım gerçekten, film izledim Tokyo!2008 ve Pas ve Kemik'in bir kısmını. Şarjım bitti. Tuvalet yoktu otobüste, neyse ki en yakın mola yerinde gördüğüm ilk WC tabelasına sarıldım. Yolda arama vardı, bir 45 dk belki 1 saat durmak zorunda kaldık, çocuğun biri yasadışı madde taşıyordu, indirdiler. Ona sövdüm, o kadar yol gitmişiz be çocuk yapılacak şey mi?!
Çarşamba, Mayıs 15, İzmir
Otobüs Terminalini gördükten sonra içimde oluşan garip mutluluğu değişmem belki zaman alacak. Telefonu çıkardığım gibi cebimden, rastgele foto çekmeye başladım, İzmir- ilk defa. Rastgele foto çekmeyi seviyorum, saçma sapan fotoğrafları seviyorum, çekilmeye değer görülmeyen şeyleri çekmeyi de seviyorum, foto almanak yapardım elimde olsa.
Kuzeni aradım, almaya gelmedi ben gidebildim en azından, kaybolunacak bişeyi yoktu, servise atlandı ve, yol boyunca - yahu İzmir böyle bişi değildi sanırım? demeye başladığımı farkettim, nasıl olacaktı İzmir? Nasıl olmalıydı?
Kuzeni bekledim, kuzen geldi, eve gittim...yerleşmeler vesaire derken Rota şöyleydi ;
Konak, Kemeraltı, Asansör, Karşıyaka, Alsancak...
"Oğlum çok klişe" dedim "çekme yapma etme gözünü seviyim" dedim "saat kulesiyle herkesin fotoğrafı var" dedim. Dinlemedi "allahın emri o" dedi. Çekildim tabii ki. Asansöre kadar yürüdük, yürüdüğümüze değdi orda da yorgunluğu atacak kadar soğuk bir şeyler içtik, manzara güzeldi, muhteşemdi. Benden önce çeken vardır tabii ama şöyle bir şey ki, benim fotoğrafım çok fantastikti yahu, dalga geçiyorum ama o kadar fotoğrafın arasından en sevdiğimdi.
Kemeraltında durmadık, camiye kadar sadece, orda 3 kartpostal aldım, 2 tanesi hocama bir tanesi de sevdiğim bir arkadaşıma.
Karşıyakaya geçtik ordan, rüzgar güzeldi, vapur hüzünlü- bana kendimi garip hissettirdi, anlam veremedim, vapurlar mutlu araçlar değiller dedim, trenler gibiler. Yemek yedik, açlığımızı dindirdik bir şekilde, ben de kartpostalları doldurdum, aceleye mi geldi ne? Zaten 3 satır bir şey yazmam gerekiyor, kartpostaldı sonuçta.
Alsancak'a gittik, Sevgi Yolu güzeldi, insanlar, kalabalık, betimleme yapacak havamda mı değilim yoksa - kitapçı tabelası gördüm, koştum, su arayan bedevi gibi, su bulmuş gibi.
Kitaplık güzeldi, kitaplar güzeldi, sahaftı, çok sahaftı. Sahafları seviyorum, Karşıyaka'daki kitapçı 5tl'ye kitap satıyordu, boş kitaplar, sayfalarda harfler olmasa daha anlamlı olurlardı. Sahaftan bahsedeyim, içeri girdim, Oğuz Atay aramaya çalışırken, Almanca kitap sordum, VAHA! Kitaplar tam karşımda duruyordu, saniyeler içinde kapakların üstündeki adları yazarları tanımaya çalışırken buldum kendimi, çok mu şanslıydım? 4 Kitap seçtim, şunlar;
1-Michael Ende,Die unendliche Geschichte : İngilizcesi the Neverending Story, filmi çekilmiş, insanların hayatında güzel izler bırakmış.
2-Ingrid Bergman, Mein Leben
3-Stephen King, der Gesang der Toten
4-Edgar Allan Poe, der Doppelmord in der Rue Morgue
Sahaf kitapları beğendi ben de beğendim 25lira verip ayrıldım, Kitapsan ve DnR desem? Tamam tamam Almanca yayın yok, olsa da pahalı belki talep yok diyeceksiniz ama...evet talep yok, ben kitaplarımı aldım, mutlu ayrıldım, İzmir'den ayrılmadan önce tekrar gidip Oğuz Atay'serisi yapabilirsem satın alıp ayrılmayı düşünüyorum, Atay'ı bulabilirim ama Almanca yayın bulamam diye Almanca kitap araştırıyorum netten de bakalım.
Akşamında o günün, diğer kuzenimle dondurma yedik, Şirinyer'de oturduk muhabbet ettik, yahu nasıl özlemişim ikisini de, 8 ay oluyor herhalde görüşmeyeli, birkaç kez görüntülü görüşme, başka türlü tatiller kesişmemişti.
Perşembe, 16 Mayıs, İzmir-weiter.
Bornova'ya gittik, Küçük Park'taydık,döner yedik-künefe yedik Antakya Döner'de-künefenizi dondurmalı isteyin, benden tavsiye- Kalkamadık, bildiğin oturduk kaldık, ağırlaştı bünyemiz.
Optimum'a gitmiştik öncesinde, Aliağa metrosu gecikmeliydi, intihar vardı. Bomba esprisi yapan soytarılar vardı, herkes alarmdaydı adam ölmüştü. Adamın biri-intihar etmişti. O gün karanlıktı zaten, resmen bunları 17 Mayıs'tan yazarken, kafamdan silip atmışım. AVM gezmeyi sevmiyorum, Optimum da hem ıssız-mış diğer günlere göre, neden öyle olmuştu bilmiyorum. Saat biraz ilerleyince kafelerden birine geçtik, nargile istedik 2 de kahve. Nargile içen bünye olmadığım için, kuzen de içmeye yanaşmadığı için nargile bana kalınca, iç babam iç yaparım sanmıştım ama öyle olmadı-bana göre değilmiş yahu, bir daha ağzıma sürmem, belki bilmiyorum. Arkadaşım o an geldi aklıma, hem gün içinde künefeden bahsedilmişti hem aranmıştı. Tekrar arandı-
Biz şu kafedeyiz, sen nerdesin buluşalım derken*aylardır görmüyorum, insan özlüyor gerçekten, künefe sözü vardı, kahve sözü vardı, söz vermiştik birbirimize ama bir türlü ne fırsat oluyordu ne de imkan...
20 dk içinde geldi, Almanların dakikliği üstüne sinmişti ki kendi Almanca'dan nefret eder, nefret etmez de sevmez hani...Sohbet ettik, uzun zamandır ilk defa, hem her şey çok somuttu hem de tam beklediğim gibiydi, tam hayal ettiğim gibi, ya az konuştuğumdan ya da nargileden...bilmiyorum ama biraz durgun hissettim o an böyle-------bir kaç saniyelik boşluklar oluyordu, sohbet ettik, iyi ki gelmişti, iyi ki gelmiştim, tekrar buluşacaktık, bu çok aceleye gelmişti -kuzenimin itiraf ettiği gibi çok aradan çıkarılmış bir görüşme olmuştu- buna rağmen güzeldi, diğer günü iple çekiyorum.
Cuma, 17 Mayıs, İzmir-weiter,
Bugün de Kemeraltındaydık yine, neden mi yine? Çünkü aa Kemeraltı burası bak, hadi dönelim yapmıştık. Alışverişi bahane edip geldik, 2 Tişörtüm ve 5 çorabım var, iç çamaşırını başka zaman hallederim-apar topar çıkılmış eşyaların yarısı apartta kaybolmuştu- Antalya'ya gitmek için planlar yapıyorum onu da ayrı anlatırım.
Saat kulesindeki fotoğrafçı amca Beyaz tişört beyaz şapka giyer, bizi fotoğraf çekti. 1 saat kadar oyalandıktan sonra fotoğrafları aldık. Güvercin yemi satan teyze, harita bilginiz varsa tam güneyde de teyze oturuyordu. Onunla da fotoğraf çekildik. Her şeyi herkesi fotoğraf çekiyorum. Görmemişlik yapıyorum İzmir, görmemişliğime katlan İzmir.
Efes, Şirince-şarap-, ve de yarın CCile buluşma! diğer program bu kadar, pazartesi güzel bi film bulunursa kaçırılmaz...
Etiketler:
gezi,
izmir,
üniversite
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)