Pazar, Ocak 15, 2012

Anlamlı 5



“There’s no light in you. There’s no light in me.”

                              Dexter - Just Let Go son sahnesi her şeyin özeti gibiydi.

Çarşamba, Ocak 11, 2012

Yine Bana Ştreş Var

Selam millet!
Klasik bir giriş yaptıktan sonra, mutlu mes'ud bi şekilde yazmam gerekirdi ama her zamanki gibi , stres, gözyaşı ve ergen duygularımın ağır bastığı bir yazı olacak. Sn okuyucu, lütfen emniyet kemerinizi bağlayınız ve uçuşa hazır olunuz. 2. çoğul şahısı bu kadar kullanmamam gerekirdi.
Bugün günlerden Çarşamba ve siz bunu biliyorsunuz. Ama bilmediğiniz ve birazdan tanık olacağınız şeyler konusunda da
- uzattıkça uzatır yazar ; toparlayamamak, kızgın olup küfürler yağdırmaktan çekinmektedir.

Ders programı ;
Biyoloji, güldüğüm eğlendiğim, en azından sınıfın azarlanmadığı ders-arada ağzımıza ettiği oluyor- ama hayat güzeldi , ta ki bir arkadaşımın hocaya şu soruyu yöneltmesine kadar :
- Hocam karaciğeri iflas eden birine ne olur?
Ben : (ağzım kırılsaydı, lan ölseydim de çıkmasaydı o kelime ağzımdan) Ölür la, ehehe bu da soru mu? dedim.
Hoca : Arkadaşın doğru söylüyor, karaciğer vücudumuzun jxcnzxc... Açıklama yaptıktan sonra ;
Kız ağlamaklı oldu, ölür demeyin! Ölür demeyin! diye bağırmaya başladı. Sohbet ilerledikçe hatta bir kaç tenefüs sonra sadece bana açıkladı hasta olan kişinin kim olduğunu, annesiymiş. Çok üzüldüm lan, duygularımı aldırdım sanıyordum ama hala bir tutam var. Neyse buralar ağlamaklı, buralar duygusal. Kız rica etti ; "Beni de psik. dr'a götürebilir misin? Karnemle giriş yapmam imkansız, günü dolmamış gibi anlamadığım ifadeler kullandı." Pazartesi günü sınav sonrasına söz verdim. Yardım etmek güzel şey, mutlu ediyor. Dert ortağı vesaire kısmını atlıyorum genelde, bi yere kadar var oluyorum sonra bi bakmışsın yokum. Öyle.
Matematik vardı bir de, pazartesi günkü sınavın hesabını ve netlerin berbatlığını yüzümüze vura vura. Bildiğin ayakta becerdi laflarıyla. Çok ağır konuşmadı ama zoruma gitti. Bütün bunlara rağmen devamında yazının bana biraz da olsa hak verirsiniz sanırım.
Fizik, Googhan'ın çözdüğü soruyu hoca derste çözemedi, tenefüste yazdım tekrar. Cevabın 3h/4 olduğunu söyledim, sonra adam h'a 20 dedi. Öyle çözdü vallahi. Ben gök'e güveniyom! lkasda
Analitik vardı, dershane kurucusunun dersi. Adama buradan sövüyorum sadece, içimden. Allahından bulsun! Çarşamba iptal ettiği dersi, pazara almış ama sınıfta kimsenin evi aranmamış. Onu geçtim kimsenin haberi yok! Dershane sittiğimin dershanesi bu yıl olacak başka çaresi yok diyorum ama o kadar sorun var ki...

Öğleden sonra hoca kaçırmamak ve biraz da olsa fastfoodtan uzaklaşmak için yemek yemedim. Biyoloji testi çözdüm. Etüte çıktım, 5-6 eşit ağırlık öğrencisi bir matematikçinin üzerine... Diğer 3-4 ise dokunulmamış sorularını çözdürüyordu. Hocam zaman? Var mı, ayıracak mısınız ? 30 dk dedi. Bunu ilk defa yaşamıyordum. 30 derler 1 saat mal gibi beklersin. Ben mal olmamayı seçtim, zaten kafamı afedersin ama taşıyamıyorum artık, yürüyüşüm bile dengesizleşti. Annemin de dün akşam dedikleri üzerime eklenince ;
Dün akşam kardeşim "Anneaa!! Ben mütercim tercümanlık ingilizce okucam" diyince annem sevindi ben sevindim. Ben konuşmadan annem bana bakıp, senin için kaygılanıyorum, kardeşin kazanmasa üzülmem ama sen kazanmazsan eğer... diyip kafamdaki çingenelerin, bedevilerin mitozla çoğalıp, kavimler göçü yapmalarına neden oldu. Bütün bunları geçtim, "sen dönsene arkanı" dedi. Döndüm. Şok olmuş bi şekilde "iihha sırtın!!!" Ne olmuş? Kamburum çıkmış, fizik tedaviye gidcem de burda yok ki anne!! dedim. O zaman sömestrda araştırma hastanesine gidelim mi ? dedi. Olur dedim. Rahatlasın garibim, omurga eğriliği varsa ki bir bu eksikti, boku yerim. Kamburum da az yani ilerlemesin diye girişimde buluncaz. Hayatımda hiç spor yapmadım girdi tabii.
Dershaneden sinirli bir şekilde çıktım. Kamyonet ve kamyon yolu kapamışlar. Kornalarla gürültü yaratıyorlar. Kamyon çekilince de kamyoneti olan adam patinaj çekip, gazı körükledikçe ben küfrettim. Şerefsiz pezevenk bir dk dursan ne olacak!? Ya da geç kalsan...
Dün de zaten eziliyordum, otomobillerden, motorsikletlerden hatta at arabasından bile çektim ben geçen yıldan bugüne. Hep ezilme tehlikesi atlattım ama bu seferki tam bir pezevenklik abidesi ;
Ben her zamanki gibi hızlı adımlar yerine, yavaş ve dik yürümeye çalışırken ellerimde ceplerimde bu arada. Karşıdan, genç, güzel iki kadın geliyor. Arabadakiler caddeye sapmadan öylece beklediler, hatta sağ tarafta oturanın nefesi, salyası -köpek gibi izliyordu kızları! Orrospu çocuğu, ben tam arabanın arkasından geçerken geri vitese takıp gaza bastı, orrospu çocukları! Amaçlarını açıklıyım ; Kızlar henüz yakınken bunlar benim sinirlenip küfretmemi ve de arabadan inip bir şekilde beni benzetip dikkat çekmeyi amaçlıyorlardı ki, kuru bir küfürle bıraktım. Tam karşımda kuyumcu akrabam olmasına rağmen, adamın ruhsatlı silahı var ve kullanma izni taşıma izni milyon izin aldı almak için. Bana dokunmadan eşek cenneti değil ama pezevenk cennetine yollardı kuzen.
Başıma gelenler bunlar, yeni biyoloji öğretmeni geldi. Soğuk gibi şimdilik ama alışır. Çok acemi, çok genç ama alışacak! Gerçi ben asıl hocamdan vazgeçmem de arada işte, tanışmak anlaşmak lazım gelir.
Hadi görüşürüz millet! Yazıdaki bütün küfürler hakkedenlerin, yoksa başka şekilde etmem, bilirsin! ;)

Salı, Ocak 10, 2012

Başvurdum

Pazartesi gününün hiçbir önemi yok! Yok bildiğin sıfır, önemsiz. Sınav günü olduğu için de hiçbir şey hissettirmiyor pazartesi, ha dersin ki nefret etmiyor musun, diye. Evet, ediyorum belki ama etmek için tek sebebim sınavımın kötü geçmesi, ha bi de ihtimal var, iyi de geçebilir ama bu hafta hiç de öyle olmadı ;
Sınavın türkçe kısmı hep aynı. İyi yani
Matematik kısmı da problem çözememekten kaynaklanan sanırım, toparlayamıyorum kafamı. Problemi okuyorum, başını unutuyorum. Problemi okurken ayşe,ahmet ve çocuklarının yaşını isterken benden, ben bu insanları hayalimde yaşatıyorum, ciddi bir sorun olabilir ama öyle. Ben de soruyu okumadım, dalmadım bu kez.
Fen kısmı, LYS Fizik'inin Ygs'de işi ne? Kimya'nın Suçu ne? Muhteşem Biyoloji! Özet bu kadar değil, devamı var ;
Osym şifremi unuttum, yenisini almam için okula gitmem gerekiyordu. Sınıftan birini gözüme kestirip benimle geliyorsun dedim. Alışveriş yapacam demesine rağmen, olmaz geleceksin dedim. Razı oldu. Bu arada sohbet de ettik okula yetişene kadar, iyi oldu. Sıkılmadım, tek başıma yürüsem köpek kovalıyor. Lanet olsun, tövbeliyim.
Okula yetiştik, tam köpeklerden bahsediyordum ki karşımıza süs köpeği çıktı. Korkmadım da köpek pis pis bakıyordu.
Eskiden müzik öğretmenim, şimdi ise lise müdiresi olan öğretmenimi de gördüm. Mutlu da oldum. Mutluluk! Sanırım, sevdiğim insanlarla yeniden biraraya gelmek mutlu ediyor. Bunu listeye attık. Sohbet ettik biraz. Şifremi almak için bekledim. Liseliler, şamata gırgır... Sınavın 2.80 girmeyeceğini düşündüklerinden sanırım. Sallamıyor gibi bi halleri vardı. Şifremi aldım, başvurumu yaptım. Foto kısmı kötüydü, fotoya baktım, saçım alnıma yapışmış. Yüzüm sapsarı. Olsun, dedim. Kazanırsam sürekli bu fotoyu kullanacakmışım. Tipsiz Üniversiteli!!! Buraya not alıyoruz arkadaşlar, ileride bununla ilgili de bir şeyler gelir başıma. Salıya gidelim hadi!

Salı
Salı günlerini önemsemiyorum, geç kalıyorum sürekli. Bu kez geç kalmadım ama kahvaltıdan feragat etmem gerekiyordu. Kahvaltı hazır ama yapamadım işte, terasta buz gibi havada servisin gelmesini bekledim. Her yerde  yağmur yağıyor, bıktırdı. Servis geldi, böyle havalı havalı yürümeye ya da çamura basmadan, su sıçratmadan yürümeye fırsatım olmadı.
Dershaneye yetiştim, keyifsiz, aç ve bunalımda gibi bir halim var. Her şeyden bi bıkkınlık gelmiş gibi, hemen bu sorunun üstesinden gelmem gerek, müzik dinliyorum işe yaramıyor belki de ağzıma daha çok sıçıyordur. Melankoli melankoli, bu yılın ilk yazılarına bakınca, mutlu gibiydim. Şimdi ise sadece yorgun, kızgın, bıkkınım. Mutlu sayılırım ama. Hala umut var!
Bugünün programı, türkçe fizik ve geometri.
Türkçede iyi hoş bir tempo yakaladık ama dilbilgisinin verdiği o lanet hava esiyor sınıfta.
Fizik, aynalar işlenirken mesela, aklıma o şarkı geldi ; Salim Dündar - Aynalar  harmanım ben harmanım... ile başlayan. Daldım gittim.
Geometri, yamuk, ismi gibi ders de yamuktu ama zevk almaya çalışıyorum bu saatten sonra.

Döner yedim, mide bozdu. Ya çok yağlı ya çok soslu ya çok ekmek. Bir şey oldu işte, eve geldim. Anam poğaça yapıyordu, tok olmama rağmen yedim. Öyle işte.

Kısa kısa ; hala aynı sınıftayım, sınıfımın verdiği bir negatiflik var. Takmıyorlar, derslere de yansıyor. YGS'ye hazırlanıyoruz, lysyi takmıyoruz, havasındalar. Birkaç adet özel üniversite meraklısı da var. Oh değme keyfime.

Cumartesi, Ocak 07, 2012

Anlamsız 6


Akıl hastaneleri kapatılıyormuş ; yine dışarıda kalacağım demek.

Perşembe, Ocak 05, 2012

"Kusmak" Mükemmel Bir Eylem

Ünlü filozof demiş ki : "Hiçbir şeyi sikleme ki kafan sikilmesin."

Öyle işte bizimkisi bir aşk hikayesi modundayım bu aralar, gerçi modundaydım.
Dersleri özet geçcem artık, bok gibi dershane. Bu yıl kurtuluş ondan sonrası da dıp tıs hep.
Neyse başlayalım ;
-Kimya dersi, of allah büyük! Bu adam başladı derste gömleğinin reklamını yapmaya, sd sd sd... Adam dalga geçiyor sandım, olabilir de ama hiç bozmadı ciddiyetini. Gömlekleri kendi fabrikalarından vesaire. Biri de çıkıp "hocam ortak olcam sizinle" dedi. Adam da başladı, "sadece içindeki makineler 500bin. Kumaşı vesaire şu kadar bin..." şeklinde. Salla ya...
-Matematik, fonksiyonlar grafikler. Sınıftaki kızlarla da dalga geçtim biraz. Çoğu hemşirelik okuyor ve şöyle bir yalan attım ortaya "Azerbaycan'da hemşirelik okursanız, doktor sevgili veriyorlarmış" dedim. Nerde, nasıl?! Demeye başladılar, ya çirkin çıkarsa vesaire. Güldüm çok.
-Biyoloji, allahı var adam harbi hoca. Çok sıkılmıştım ben de dahil sınıfın geri kalanı matematikte yediğimiz vurgundan sonra kafa dağıtmak için sessiz sinema yaptık, kızın biri çıktı "İnanılmaz Mucize" yi anlatmaya çalıştı. Olmayınca dalga geçtim. Sen yap o zaman! Şeklinde atar yapınca hocayla anlaşıp basit bir şey "Hayat Güzeldir" i anlattım. Şu şekilde ;
- Önce "Güzeldir" kısmını anlattım. Tanıdık işitme engelli insanlar var, "güzel-baş parmak işaret parmağının üzerine" şeklinde yaptım hemen anladılar. Hayat - kısmında zorlanacağımı sanıyordum ama sıyırdım bu şekilde ; önce bebek tutar gibi yaptım - sonra da yaşlı adam gibi durdum. Sonra bebeği başlangıç noktası oluşturacak şekilde yaşlıyı da son olarak gösterdim. Yaptım bunu! Sonra da bu ikisi arasında elips çizip döngü kurdum, hemen yaşam, ölüm, hayat! Çıkınca dedim, tamamlayın diye işaret verdim. 1 dk'dan anca biraz fazla sürmüştür. Eğlenceliydi! Güldük eğlendik oh bieaaa!
Yemek ısmarladım, bu kez tavukburger yedim. Her tarafım ketçap mayonez oldu.
Sınav vardı, girmedim. Etüt vardı, girmedim. İstemiyordum çünkü.
Psik Dr'a gittim.
Hocalarımdan, dershaneden ve sınıfımdaki insanlardan nefret ettiğimi anlattım. Şikayet ettim bir şekilde, anlatınca da sinirlendim. "Çok öfkeli olduğunu görüyorum" dedi. Evet ama ilk defa öyle oluyor, dedim. Sonra da hocalarımı şikayet etmeli miyim dedim, biri cezalandırılırken bundan mutluluk duyan birine benzemiyorsun dedi. Öyle biri değilim gerçekten ama o insanlar cezalandırılmayı hakkediyorlar gibi geliyordu hep. Neyse sonra da sohbet ilerledikçe "veli toplantısı olayını da anlattım" , "Sen bir adım öndesin diğer öğrencilerden ben seni öyle görüyorum" dedi. Sonra da içimden "acaba diğer öğrencilere de aynı şeyi söylemiş midir, neden yalan söylesin?, gaza mı getirmeye çalışıyor" şeklinde çok da saçma düşünceler kaplamaya çalışırken uzaklaştırdım bu düşünceleri. Zaten hocam da dedi, kafanı boş şeylerle doldurmuşsun bunlar da seni negatif etkiliyor. Nasıl uzaklaşabilirim bu düşüncelerden diyince de ;
- Güneşe bak araba farlarına değil, ve
- Çok susamış olduğunu düşün ve biraz ileride çeşme var, ne yaparsın? dedi.
Cevap - Ben suyu içmezdim, temiz olup olmadığını sorgulardım, diyince de.
- O zaman amaçlarını gözden geçir, dedi. Senin amacın iyi bir şehirde yeni bir başlangıç yapmak ve ortalama bir hayat sürmek değil mi? dedi. Evet ama bunun olmama ihtimalinden korkuyorum, dedim.
O zaman gelecek yıl aynı insanlarla uğraşmak istemiyorsam, amaca doğru düzgün adımlar atmam lazım. Bir şekilde rahat çıktım odadan. Komşuma da yakalandım, haberi yoktu kimsenin, euheuhe bu da artık çok da umrumda değil. Bu saatten sonra ne yani?! Peh!

Eskiden 6 saat ders çalışsam yorulmazdım, kebaptı benim için. Yaşam tarzımdı. Sırf bu yüzden de gerçek anlamda inek ve asosyaldim. Hala asosyalim ama inek değilim. Eskiden inek olmaktan yakınırdım, şimdi de inek olmak istiyorum.
Tanrım beni baştan yarat!!! Baştan yarat şu beynimi, baştan yarat... İsyeeaaaaannn! 

Çarşamba, Ocak 04, 2012

Özet Geçilir

Sabah -

İlk ders, Biyoloji ; millet kalıtım vesaire işliyoruz bu aralar, bana bulaşmayın.

Matematik ; Tarama testinin sonuçları gelir ve arkadaşımı ekmemek için-bahane değil :D- hızlı hızlı çözdüm, mat1 bu affetmiyor tabii. Çok yanlış çıktı çok!

Fizik ; Atışlar, oooh kebap. Fiziğin 2. bölümü yalanır. Sevilir.

Ek olarak Analitik gelecekti ama sınıfta olan aksiyonlar ve birkaç genç kızımızın sevgilileri uğruna ertelendi ders. Aşk kurbanları! Saygıyla sunar...

Bu arada bir aksiyon daha oldu ki sınıfta , komşu kızını tutup- öhöhm - sevesim var. Neden mi?
-Tarama testi oldu bitti, o dışlanan da önümde duruyordu. Bir kaç soru istedi verdim. Gitmiş bu komşukızı kevaşesi hocaya ihbar etmiş. Neden mi kevaşe? Çünkü kendi ve arkadaşları kopya çektikleri halde bundan bahsedilmemiş hocaya, peh. Küçükbey takmaz bunları, sordum ben. Bağırdım çağırdım, kopya çekenin adını söyle ok ama beni niye yakıyorsun lan?! Dedim. Sınıftan çıkarken "sınıf değil genelev sanki, her gün bir olay" bir de sevilen fizikçi de bahsetmiş sınıfın durumundan.
Lan nereye düştüm ben, valla bak orospu olayım genelevlerde değil çalılık ardında para kazanıyım bu kadar zoruma gitmezdi. 

Etütte biyoloji fizik soruları çözdürüldü. Hamburger yendi. Eve gelmeye çalışırken de, pickup tarafından ezilme tehlikesi geçirdim. A..kodumun oğlu sinyal vermeden geçiyor. Ölüyordum yani. Eve yetiştiğimde ise bir ton ayakkabı, terlik ve diğerleri... Kapının önünde duruyor, içeriden kadınlar ahkakhkakaih şeklinde gülüyorlar! Kahretsin! Bugün Çarşamba!!! Unutmuşum, gün var. Annem de topladı paralar, gene iyiyiz. Ygs'yi yatırmam için para çıktı. İçeri girdim "Merhaba" dedim. Şaşırdılar, merhaba dediler yine iyi. Hemen odama koştum, gardaşım kapıyı kitlemiş. Psiko sanki içerisi hilkat garibesi kaynıyor!?
Müziğimi açtım, Bob Dylan oohh miss, sesi açıyorum da açıyorum. İyi geldi. Hoparlör bayram etsin diye Norma Jean - Deathbed Atheist de dinledim. Böyle de kafa dağıttım.

Bugün 2 saatimi matematiğe ayırmam gerekiyormuş.
Yarın organik kimyadan bilimum sorular beynimi mıncıklayacak.
Yine yarın aldığım dersin hesabını kimlere sorarım şeklinde. Hocaya parabol mü çözdürsem ne çözdürsem velhasıl dersim var.
Yine yarın hep yarın, biyoloji'den nükleik asitler giriyor afedersin. Öyle anlattıracam anlamadığım kısımları. Bir de bu mayozuydu mitozuydu öğrendim allahtan. Nükleik kaldı.


Salı, Ocak 03, 2012

Dikkat Kevaşe Çıkabilir!

Selam millet!
Bugün günlerden salı salı ama ne salı!? Bakalım neler olmuş ;

Sabah 7.30 da uyanmanın cezası, dershaneye kahvaltısız gitmek. Derse geç kalmak.
Çok ağır uykum, kardeşlerim okullarına giderken çıkardıkları gürültü sanırım snorlax'ı uyandırmaya yetecek şiddetteydi. Yok sızdım arkadaş, geç de kaldım ilk defa.
Dershane ise hep aynı sevgili blog ;
Öncelikle, türkçe dersinde hep güldüm. Hep güldüm, çok güldüm. Örnek verin diyen hocaya, ilginç örnekler verdim ama şu an hiçbirini hatırlamıyorum. Ben gülerken hep beraber güldük. Öyleydi.
Geometri, hep aynı. Kare kolaydı, yok ordan çekcem de yok şurdan kök2 falan. Bilindik olaylar. Alan konusunda da bir kaç olay işte.

Bu arada türkçe dersinden önce tenefüste sgk'ya gittim, tam karşıda zaten. "Babam nasıl emekli olur?"u tartıştık,  zormuş gerçekten. Yok konsolosluktan günlerini toplayacak da yok efendim pasaportları getirecek de. Haydaa. Kendi vatandaşının emekli olup olmadığını bilemeyecek kadar kör bir sistem. Neden bu kadar yoruyorsunuz lan!?

Bir de şu var ;
Saat 1 de arkadaşım gelecekti ama bir baktım matematik hocası tarama testleri dağıtıyor. Ben "hoc..." diyemeden oturup çözmeye başlamıştım. Neyse bitirdim hemen aşağı indim dolandım biraz, kız kayıplarda. Neyse, kantine kadar çıktım. Yoruldum nefes nefese de kaldım ama sonra dershaneden bir arkadaşın cep telefonundan girip mesajları kontrol ettim. Hastaymış lan!? Neyse umarım iyileşir de midemizi tekrar bozacak yerlerde tıka basa doyarız.
Hemen sınıfa geri döndüm, çözemediklerime baktım ama yok arkadaş 1 2 tane var ya da yok. İyi güzeldi her şey.

Bir de şu ;
Bi kız vardı dışlanmış olan, o benim bu saatten sonra ne arkadaşım ne de, ayakkabıma yapışan çiğnenmiş sakız olamaz lan! Ağaçtaki kediyi kurtarmaya çalışırken tırmalanan itfaiyeciden farkım yok. Hep bu hümanizm dedikleri. Anlatıyım olayı da ;
Kız dışlanmış, adı çıkmış-ben çıkarmadım, öyle diyor "herkes"- kendini beğenmiş ama bütün bu özelliklerine rağmen yine de diğerleri gibi olmadım ben. Ben ona arkadaşlık ettim, yalnız hissetmiyordu en azından. Sonra ne mi oldu? Bir kötü alışkanlığı var bunun, iyi arkadaş olur, sırlarını çalar. Sonra "sır" olanları yeni arkadaşına anlatır. Böyle de kevaşedir. Ben bunu bana yapmaya kalktığını fark ettiğim an bıraktım. Artık arkadaşım değil. Yok o bana her şeyini anlatmışmış yok efendim ben hiçbir şey anlatmıyor muşum? Lan kaltak! Bir kere benim kendim dahi kabullenemediğim olaylar varken hayatımda sana niye anlatıyım? Hemen yeni arkadaşına anlat diye mi? Bu arada bugün, çok soğuktum ona karşı. En azından hiç konuşturmadım. Ta ki kendi konuşturana kadar, sana anlatacaklarım var dedi. "Ne hakkında" dedim. Bir konu hakkında işte, dedi. Hahhaaah ha ha ha... Bugün olmaz, yarın konuşalım o zaman, dedim. Tamam anlatmıyorum, dedi.
Lan, ben insanlara yardım eli uzattıkça, kolumu kapmaya çalışıyorlar. Gerçi cancağızım, canım arkadaşım söylemişti. "Bu kız kendini çok beğenmiş, seninle arkadaş olmayı hakketmiyor" gibi bir şeydi. Komple hatırlayacak kafada değilim. Takmıyorum sevgili okuyucu. Hah haha! Çok da ...

Bütün bunlara rağmen ;

Bu arada bugünlerde yeterince mutluyum ama paranın gözü kör olsun. Bir de sınav var ki yaklaştıkça götüm 3buçuk, hayallerime ulaşmam gerek!
Hadi ygs matematiğini sıyırdım iyiye gidiyor her şey. Lys matematiğinde pek bir şey yok. Evet yok, çünkü öğrenilmeyecek kadar zor değil. Fizik'ten korkuyorum biraz. Geçen yıl gördüm neyin ne olduğunu da...

-Telefon almam gerek ama geçen yazımda bahsettim biraz beklemem gerek
-Matematik ok ama geometri?
-Lys'ye başlamam gerek dershaneyi bekliceksem yanmışım demektir.
-Ehliyet de alacam biraz paramız olsun.
-Bu aralar gülmeye ihtiyacım var.

Pazartesi, Ocak 02, 2012

Öyle Şeyler Oluyor...

Hoşgeldin,
Geç otur şöyle anlatacaklarım var.

Cumartesi günü yeni yıl vesaire zımbırtısından bahsetmek istiyorum öncelikle ; dayım aramıştı gitmemiz gerek, kıramam. Evden öğle saatlerinde çıktım, velet kuzenler gelmişti. Beraber yürüdük, ev 5dk mesafede. Belki biraz daha fazla. Hava kıç donduran cinsten. Eve yetiştiğimde köfte hazırlıyorlardı. Bayıla bayıla yerim, magnum reklamındaki manken kadar haz almaya bakarım, köfte benim bir denem, nar denem. Neyse. Dayımlar da yavaş yavaş geldiler. Geçen yıl şarap istemiştim, her ne kadar bayılmasam da tadına sevmiştim, düşünüp almış, sağolsun. En son bayramda görüşmüştük dayımlarla, tekrar biraraya gelmek iyi oldu.
Teyzem de geldi, eskiden olsa bayıldığım sevdiğim, her bir kusruna katlandığım ama gel gör ki durum gittikçe psikopatlaşma ve yalan dolana bağlanmaya kadar ilerleyince de, nefret etmedim ama sevmiyorum eskisi kadar. Evet, hala seviyorum. Ama eskisi kadar değil.
Annemle küsmüşler güya, annemin haberi yok. uaehuahe! şeklinde güldüm napıyım yani?!
Sonra da teyzeolu geldi, pezonun teki. Kardeşimle birlikte aynı işi yapıyorlardı. Dayım patron. Bu çocuk da iftira yalan dolan, kardeşimi isyana getirdi. Çocuk işi bıraktı. Neyse, bu da problem değil.
Ama asıl sorun, bütün bu insanlarla biraraya gelmek!
Saat 10'da ayrıldılar kocasıyla, biz de oturduk 12 olsun diye bekledik.
-Duydum ki erken kalkmasının sebebi oğluymuş, oğlu annem yüzünden bırakıp gitmiş, öyle anlatmış. Peh ki ne peh. Aynı gün de diğer teyzem aradı annemi. Öyle bir şey olup olmadığı konusunda sormak için ama durum öyle bir yere gelmiş ki olanı da olmayanla harmanlamış teyzem. Sağolsun zaten anneme de dedim, bu saatten sonra tanımam etmem diye. Bırak abi, yok ben hümanist tavırlarımla sevgi pıtırcığı haline geleyim sonra hem hocalardan hayır gelmesin hem ailede olan psikopat olaylardan. Kulak tıkamak, denedim olmadı çabalarıma bir şey oluyordu. Düzülen çabalarımla başbaşa kaldım. Yeni yıla öyle girdim. Öyle bir giriş ki eve geldikten sonra annemle oturduk kritik çıkardık. Anam la, canım bağrıma bastığım, genelde o basar. Durumları da benimle paylaşır işte. Bu kez küfür etmedim.

Mutluyum bundan sonrasında olanlar yüzünden...

Dün babamla video-sohbet yaptık, keşke yeniyılı öyle kutlasaydık dedim anneme, en azından huzursuzluk yaratan biri olmazdı hayatımızda ama "dayını kırmış olurduk" dedi. Haklıydı.
Babamla konuştuktan sonra annem bilgisayarı odama aldı, ben de dizi mizi izledim yeniyılın yorgunluğum attım  ama  o günkü soğuğun acısını yaşıyorum. Anneme "telefonu söylee!" şeklinde uyarıda bulundum. Normalde sömestrda alacaktım ama alamayacağım neden mi??! Vuvhvuhvuh! Babam otomobil aldı, yıllar sonra ilk defa toparlanıp kendi arabamıza binebileceğiz!! Telefon mu? O bekler ama otomobili aldı ya ben sevinçten taklalar atıyorum zihnimde. Çok sevindim tabii, annem toyota dedi ama babam az önce aradı VolksWagen VW! yihuehe modeli ise Bora 2002 model otomatik. Muhtemelen benzinli ama arabistan gibi bir yerde alman otomobili bulması çok ilginç gerçekten. Mutluyum sırf bu yüzden. Bir de şu var ;
Babam emekli olmak üzere, emekliliğini vekaletle çekebileceğimi söylemişti geçen yaz :) . Tabii üniversiteye gidersem. Muhtemelen bir 700-800 lira. Paşa gibi yaşarım ama şu an için emekli değiliz. Kefili de değiştirmesi gerekiyor, yani Arab Şeyhi Muhammed'ten vazgeçiyoruz. Yeni bir kefil arıyoruz bu arada. Mısırlı öğretmen ve doktor eşine de ayrıca sevgilerimi yolluyorum, blogumdan haberi olmasa da öyle güzel insanların karşımıza çıkması çok sevindirici gerçekten. Umarım ayrı bir zaman bundan bahsedebilirim ama ne zaman?

Mutluyum şimdilik :D...

Soğuk aldım, duş alıp yürüdüm yeni yıl günü. O 5 dk. ağzıma etti. Bugün de çok sevgili arkadaşımla görüşememek de kriptilyon şiddette bir N kuvveti ile ya da ışık hızıyla çarptı ama telafi ederim inşallah.

Ve bir dip not : 2012'nin ilk yazısıymış la bu!!!

Cumartesi, Aralık 31, 2011

300. Yayın... 2012

Sevgili 2012 hayatıma gireli dakikalar olmamışken bunu sana geçmişten yazıyorum. Yakın geçmişten, dünden...

Bugün günlerden Cuma ve belki dershanenin piçliğinin tavan yaptığı günlerden biri. Kurucular ayrı kafadalar zaten ama helal süt emmiş olanlar çok az.

Senden istediğim sevgili 2012 , beni bu piç kurusu kaynayan yerden kurtarman. Bunu beraber yapabiliriz. Sen 4  hanelisin ben ise iki-20-. benzer noktamız var, ilk iki hanen benim dünyada geçirdiğim toplam zamanla aynı. Hadi o zaman bunu kutlayalım 2012! Sana ihtiyacım var...

Cuma, Aralık 30, 2011

İç Dökerken, Kustum...

Selam millet!
Yine karşınızdayım, midem, sindirim sistemim iflas etmiş durumda.
Dün bloga yazı attıktan sonra ders çalıştım arada da bir şeyler atıştırıyım dedim. Bakın neler yemişim ;

-Akşam yemeğinde 1 tabağa yakın domatesli bulgur pilavı ve biraz turşu, biraz yoğurt.

-2 Dilim Baklava

-1 Tabak dolusu kestane -sayısı sanırım bir 10 adet kadar.

-Bir tabak da patlamış mısır.

Bütün bunları yedim ardından bir adet de mandalina.

Buraya kadar iyiyiz, ağırlık çökünce de dersi bıraktım. Hafif bir ağrı saplandı. Üzerine de su içtim. Uyku uyumak haram bana, cnbce'de Kara Nisan vardı, sarmadı. Tarih bilgim zayıf Tutsi'leri de bilmiyorum. Hotel Rwanda'yı izlemiş olsam sarardı belki ama olmadı. Film yok, tartışma programlarına göz attım konu sarmadı. Müzik kanallarına baktım FF vardı (Franz Ferdi-nand) dinledim biraz ama o bitince de gittim yattım. Ohh sıcacık miss , yatak, radyatör kafamın dibinde. Elektrikli battaniyeyle yatağımı ısıtmıştım önceden.
Buraya kadar her şey normal değil mi?
Saatler geçer, kıvranırım. Yatakta dönüp durduktan sonra, gırtlağıma kadar gelen ağırlığı hissedip koştum, elim ağzımda. Odamdan çıktım, lavaboya koşarken ağzımdan, elimin arasında fışkırdı. Kustum, öğüre öğüre. En son port ameliyatım'dan sonra kusmuştum, apartmanın önünde. Annem kapıyı açtı, yarım uykudaydı sanırım. Oğlum ne oldu?! Şeklinde şoka girdi, bir yandan da "Allah kahretsin o adamları, baklavadan oldu dimi?" dedi. Sonra "bugün ne yedin öğlen" diye sordu. Döner yedim, diyince. Yine bastı feryadı, DÖNER YEME DÖNER YEME kaç kere dicem sana çocuk değilsin, sana dokunuyor, dedi.
Neyse yatağıma döndüm, dershane vardı tabii.

Dershane Piç Kaynıyor ! -bunu demiştim dimi? +18 
Okunmasa da olur... 


Dershane normal seyrinde ilerlerken, matematik, fizik ve kimya vardı bugün. Anlatmıcam dersleri sadece bu iki hocaya bakın!
Fizik - ... yorum yapmaya değmeyen biri. Geçen hafta, seni diğer sınıfa alalım mı, dedi. Olur hocam, dedim.
Bu hafta ise git rehberlikçiyle konuş diyor. Lan orospu çocuğu ne umut veriyorsun, mutasyon geçirmiş sperm mahsülü! Pezevenk!

Kimya, bu hocayı anlamıyorum. Dünkü anlattığımla alakası yok bu kişinin. Dünkü ayrıydı. Neyse sorularımı çözdürmek için yalvar yakar ararken adamı, ETÜT yerine bir sınıfta buldum. Orospuçocuğusun! İşin ne lan orda senin!? Hea?! 9 aylık israf! Neyse buldum hocayı, öğrenci kalabalığı vardı başında. Hocam bir kaç sorum var çözebilir misiniz? dedim. Görmüyor musun soru çözüyorum, dedi. Birazdan gel diyince de. Hocam birazdan da dersiniz var ama! dedim. Etraftaki öğrenciler -liseliler- gülüştüler. Adam habire soru çözüyor, bir mol testinde çocuğun 3 4 yanlışı var, olabilir olamaz demiyorum ama benim sadece 3 organik kimya sorum vardı ve soruyu bekletince unutuyorum. Yavşağın dölü işte. Ben bu adamı şikayet edcem paşam! Zaten müdür bey de benim kimya hocasına soru çözdürdüğümü sanıyor çarşamba şikayet ederim. Görüşecez bakalım ! Lan siz mi büyüksünüz ben mi??!


Perşembe, Aralık 29, 2011

Kanser Dershaneden Daha Merhametli

Selam millet!
Her zamanki gibi, her zaman kullandığım giriş cümlesiyle yine karşınızdayım. -Yalnız hissediyorum!
Sorun değil.
Bugün bugün bugün...
Kimya dersimiz vardı ki hocayı sevmeme rağmen bir antipati oluşturdu kafamda, egoistin teki. Ben öğretiyorsam kesinlikle öğreneceksiniz, zorundasınız havası var. Bu da sınıfımdaki gerzeklerin hocayı sürekli övmesinden dolayı oluşan bir durumdu. Hoca kapalı kutuydu ilk geldiğinde hala da öyle.
Etüte çıktım dersler bitince, matematik sorularımı ilk defa hiç bekletmeden çözdürebildim! Bunun için sevineceğim aklımın ucuna gelmezdi.
Fizik hocamı sevmeme rağmen bugün nefret ettim, sebebi mi? Sebep şu ;
-Bize aldığı deneme sınavı setini, perşembe günü dersler bittikten sonra -kafam s?kik oluyor o saatte - yapacaktı, her perşembe de yapmaya devam edecektik. Bugün ben sınava girmek istemedim, o saatte sınav olmaz zaten, sınav yaptığımız geçen hafta da işkence gibiydi. Sürekli açılan kapı, içeri dalanlar ve diğerleri... Ben de buna karşı, sınavları hocadan alıp evde çözmek istedim ama hocanın cevabı "evde olmaz, bahane bunlar", ben de "hocam sorularımı çözdürcem daha" dememe karşılık, "yarın var, yarın çözdür" demesi. Allah allah ya, Azkaban Tutsağı'yım lan! İsyan bayrağını çekip sınava girmedim. Öğretmenler odasına gidip, biyoloji hocasını etüte çağırdım, o sırada olanlar ise ;
-Biyoloji hocamın telefonundan "Gayri de Gayri" şarkısı, içeri girdim kapıyı kapadım. Dinledim şarkıyı. Arada muhabbet işte. Hocam çalışmamız lazım, dedim. Kimya hocam araya girip "benimle mi" dedi. Korkmayın hocam, sizinle değil, dedim. Bütün hocalar gülmeye başladı. Adam da zaten kapıda durduğum sırada müsaade istemeden ezip geçti beni. Vay anasını lan, hilkat garibeleri mi eğitimciye dönüştü eğitimciler mi Hitlere, yoksa Gestapo mu? Evet Gestapo olabilir, "Çalışmak Özgürlüktür" nidalarıyla dolaşan hocalar.
Neyse Etüt hocamın-biyoloji- hasta olduğunu görünce üzüldüm, zaten ayrılacaz. Tezi için Erzurum'a gitmesi gerekiyormuş. Ders hocamın-biyoloji- da bana çarşamba gününe söz vermesi ile, benim de etüt hocamın, bi denemin daha fazla yorulmaması için eve geldim. Yazık lan onlar da sistemin mahvettiği insanlar, hasta ise kesinlikle üzerine gitmem hocamın. Gitsem bile bana bir faydası olmayacak.
Matematik hocamdan da haftaya perşembe için bir boşluk bulursam ders alcam. Ocak bitmeden ortalığı düzmem gerek!

Sevgili blogcu birine teşekkürlerimi iletmeden bitiremem bu yazıyı ;
-Bugün blog arkadaşım Gök-googhan- Hacettepe Onkoloji Bölüm 92'deki çocukları ziyarete gitti arkadaşlarıyla birlikte. Kanserin hayatımıza grip kadar rahat girip çıkabilmesi bir yana , canlarımız, çocuklar farkında değiller bu durumun. Çocukları yalnız bırakmadığın için, arkadaşlarına ve sana teşekkürler Gök, yeni yıla umutlu girecekler belki de sayenizde.
--Eğer, "ben de gitmek isterim ama cesaretimi toplayamıyorum" diye varsa benimle ya da gök ile iletişime geçsin bir şekilde.

Gök - Googhan !

Bana da - sadeceumut.onlyhope@gmail.com 'dan ulaşabilirsiniz. Mekan konusunda yardımcı olamam belki, uzakta olduğum için ama en azından ulaşabilirim gibi. Sizi orda karşılayacak, yabancılık çekmemenizi sağlayacak insanlar olması için.

Çarşamba, Aralık 28, 2011

Kavgam ve Yeni Yıl

Selam

-Yeni yıl ile ilgili atıp tutan embesilleri görene kadar. Evet embesil! Neden mi? Şöyle ki, 31 aralık gecesi yani 1 ocak'a girişimiz, Hz İsa'nın doğum tarihi değil, Noel dibimde kutlandı, kilise evimize çok yakın ben de kutlamak için gidecektim, hristiyan olmamama rağmen. En azından farklı bir din ve onların gözünden bakma, bayramlarını kutluyoruz ki zaten. Noel -Doğuş, İsa'nın doğuşu ve başka binbir şekilde anlamı olan gün. Geçen hafta pazar günü kutlandı yahu! Nedir bu tantana, yoksa ben mi bir bok bilmiyorum da, Hz İsa sizin söylediğiniz tarihte mi doğmuş? Konu kapanmıştır , sevgili embesil. Noel ile Yeni yılın aynı şey olduğunu sanıyorsan o kafanı yarıp içine kezzap dökiciim. Bu kadar ya?!

Arap olduğum için, benim kutlayacağım yeni yıl da ocak 13'ün gecesine denk geliyor. Bu haftasonu olacak olan yeni yılı kutlayacağım tabii, her yıl olduğu gibi.
Hani şimdi bu yazıyı neden yazdım, sinirliydim. Boşalttım yeni yıl ve noel vesilesi ile.


Kavgam 

Roman olan değil. Benim kendimle ve diğerleriyle olan. Sevgili okuyucu bu anlatacaklarım ne kadar manyak ve psikopat ve bilimum kişi olduğumun kanıtı olursa ve de benden nefret edersen eğer, neyse siktir olup giderim en fazla. Nefret etmeyin lan benden, bunalıma girerim yoksa! Giriş yapıyorum şu an ...

Sabah uyandığımda inanılmaz derecede soğuk olan hava, dışarıdan sesleniyor gibiydi. Islık çalıyor sis çökmüş olan gökyüzüne. Dalga mı geçiyordu benimle?
Soğuktan nefret ederim! Neyse ki elektrikli ısıtıcıyı prize takıp, kahvaltımı da ettikten sonra. Miss, dışarı çıkmaya hazırım. Dün giyindiğim kadar kalın giyinmem gerektiğini, burnum dışarıyla karşılaşana kadar fark edemedim. Sorun değildi, ne de olsa okul servisiyle gidiyordum dershaneye. Terasta bekledim. Biraz sonra da gelmişti zaten. Yer yoktu?! Bundan da nefret ederim ben. Kıçımı konfor takıntısı ve zorunluluğu olmadan rahatça yayabilmem gerekir. Dolmuşlar da ayakta durunca epey bir eğilmem gerekenlerden, Ford minibüs. Neyse bu sorunu da aştıktan sonra, dün planladığım sohbeti etmem gerekiyordu Müdür Bey ile. Dershanenin merdivenlerini ağır ağır çıkarken tam karşımda belirdi, sert görünen ama bir o kadar da yardımsever sıcakkanlı insan, Müdür Bey. Günaydın hocam, dedim. Hocam dememin sebebi de emekli öğretmen olması. O da aynı sıcaklıkla gülümseyip "günaydın" dedi. Hal hatır sorduktan sonra da "Hocam sizinle dersten sonra konuşmam gerek" dedim. Olur ne zaman istersen gel, dedi. Sağolsun, planımın işlemesi için ilk adımı atlattım sayılır. Cuma günü olanları yazmıştım sanırım, rehberlikçi yine piçlik yapmıştı. Ders almam gerektiği halde, etüt vermedi! Lan ben o o.çocuğuna mı soracam ders alıp alamayacağımı! Gittim şikayete ;
-Hocam, rehberlikçi salı günü almam gereken dersi bana vermedi. Saat 4'e kadar sadece matematik sorularımı çözdürebildim, fizik'ten ise bir tek soru bile çözdüremedim. Normalde salı gününe ayarlanması gereken bir dersim vardı ama rehberlikçi yazmadı, dedim.
-NASIL OLUR ÖYLE BİR ŞEY?! dedi. Telefona sarıldı, kantine, odasına, ben derse girdikten sonra, dersliklere de baktı! Vuvuhvuhv! Rehberlikçi mi yazmadı? dedi.
-Evet hocam, ne zaman ders almaya kalksam, hocaların bütün saatleri dolu diye bahaneler... 2 ayım kaldı sınava ve eksiklerimi gerçek anlamda sıfıra indirmem gerek, dedim.
-Tamam ben halledecem, ne zaman sıkıntın olursa dersle ilgili, hocalarla ilgili, gel çözeriz problemi, dedi.
-Sağolun hocam, diyip ayrıldım ordan.
1 saat sonra, fizikçi kapıyı çaldı. Cuma günü saat 13te dersim var. Lan bu rehberlikçi fazla olmaya başladı. Önce sınıfımı değiştirmedi sonra da bu olaylar. Lan ben de Umut'sam eğer bu adam benden daha çok çekecek.
Bir olay daha dershaneyle ilgili ;
Veli toplantısından sonra annemin dün hatırladığı bu sohbet geçmiş veli-öğrenci-hoca arasında :
-Merhaba ben XX'in velisiyim, nasıl XX'in durumu? -kız da yanında.
-Çok iyi çok! Tıp kazanacak o ve 3 arkadaşı daha. yorumum - lan orospu çocuğu, senet mi verdiler de Tıp kesin diye konuşuyorsun. Lan çalılık kevaşesi! Hocanın devamında söyledikleri : İşte Xx ile birlikte 3 arkadaşı var biz bunları en iyi yerlere yetiştircez, onların bütün eksiklerini kapatmaya çalışıyoruz etütlerle... ETÜT? yorumum :  Lan genelev kraliçesinin torunu! Benim kafam sikilirken bir ders alabilmek için, derste de kafamın içinde tecavüz edilmemiş tek bir nokta olmamasına rağmen, sen nasıl diğer sınıfı daha üstün tutabilirsin!

Annem bunları anlatır ve ben o yukarıdakilerden daha fazla küfrederim. Dün ders de çalışamadım. Bir tek geometri.
Ben o hocayı da bulcam daha, annem her ne kadar tanımasa da ben ortaya lafı atarım, müdüre bahsederim yarın. Kendi yağında kavrulur o hoca?! Lan bir lokma ekmeğe muhtaç kalsın piçin evladı?! Bir de eğitimci olacak kahpenin dölü!

Çok küfür ettim, deşarj evlat deşarj.

Pazartesi, Aralık 26, 2011

LYS

Selam,
Sezonun ilk LYS denemesi ile karşınızdayız sevgili izleyiciler!  -olmadı.
Sezonun ilk LYS denemesinin sonuçlarıyla karşınızdayım.
Mat-2 diye tabir edilen, Matemaik'in sevilen kısmı bu kez kendisini pek sevdirmedi. Sevemedim ela gözlüm... Diyor ellerinden öpüyorum. Geçen yılın kitapçığıydı bu da. Nerden mi anladım? Geçen yılki ilk lys denemesi de aynıydı. Paraboller, biraz polinom ve diğerleri.

Geometri ise - pek parlak olduğu söylenemez, sevemiyorum. Göremiyorum. Kafamı boşaltıp, üçgene, dörtgene, geometrik şekillere odaklanmam lazım ama olamıyor. Yapamadım sevgili blogcu. Geometri öyle allahsız, öyle kepaze bir ders işte. Dershanede her ne kadar ders alsam da, cık olmuyor. Direniyorum, öğrenmek için.

Berbere gittim bugün, tarasam gözlerimi kaplayabilecek olan saçımı kestirdim. Berber de her zaman gittiğim berber ama her gittiğimde aynı soruları soruyor. Lan otomatiğe bağlamış adam.

Bugün hiç yazasım yoktu, sınav çaktı bir kere. Fen sınavlarını çok merak ediyorum. Ağzıma edilecek resmen.

Cumartesi, Aralık 24, 2011

Anlamsız 5



Tüm akıl hastalıklarının temelinde, meşru acıları yaşamayı reddetmek yatar. 
-CARL JUNG
Potansiyel akıl hastasıyım...

Cuma, Aralık 23, 2011

Becermek...

Selam millet, google+'nın nimetleri ile birlikte blogumda ne yazarsam oraya direkt yollayabiliyorum gerçi twitter'a da yolluyorum ama boşver. Blogumun kapalı olduğunu sananlar olabilir, haber vermem gerekirdi. Özür.

Bugünlerde acayip bir tempo ile derslere sarılıp kendime zarar vermeye çalışıyorum. Zarar vermesem kendime geçen yılki gibi olurum sanırım. 6 ay kaldı ! Mutluyum evet.

Dershaneden de bahsediyim biraz, bugünden.
Dershane genel anlamda eğlenceliydi, fizik hariç. Resmen Modern Fizik adı altında tutsak tutuluyoruz sınıfta. Dinlemek istemiyorum ama zorla-lys yüzünden- dinliyorum. Birkaç şey öğrendim. Işık hızı hakkında. Fizik Müh. arkadaşım var ama o bile bana yardımcı olabilecek gibi görünmüyor. Alakası yok belki bu iki olayın birbiriyle. Yani demek istediğim Fizik Müh., derste öğretilen Fizik'le ilgilenmiyordur, sormak lazım.
Kimya da bildiğimiz Kimya, aynı işte. Maddesinden tut, elementine kadar. Bir şey değişmiş değil. Değişmesin de.
Matematik, oh god! Modüler Aritmetik, derste sevilir, testte sıçılır. Mutlak Değer'e olan durum gibi.

Öğleden sonra, o dışlanan arkadaşla çıkıp yiyecek bir şeyler aradık. Avlanıyoruz biz. Markete gittik, gofret aldık. Kantinden, Elma-ıhlamur çayı aldım, kokusunun tarifi -yaşlı ve terli teyzenin 1 haftalık çorabının ortalık yerde çıkarılmış ve aynı ortamda tarçınlı-elmalı kek yenmiş gibi- arkadaşım bunu duyunca gülme krizine girdi, komik değildi. İğrençti.
Dershanenin ortaklarından olan Fizikçi, "Umut! Senin sınıfı değiştirelim mi?" dedi. "Olur, hocam" dedim. Haftaya başlarım muhtemelen. Matematik manyağı, psikopatı bir arkadaşım var, geçen yıl çok samimi olamasak da aslında iyi biri olduğumun farkına vardı, neyse konu bu değil matematik sorarım adama o da bana çözer soruları, hoş güzel olur. Geometri için de geçerli. 40-40 yapıyor, nazara inanmam. Değmez! İnanmazsan değmez sanırım.
Yediğimiz gofret mideme yapıştı, aç karna gofret? Midemi s.ker. Öyle de oldu, hoş olmadı. Karnım ağırdı. Neyse ucuz atlattım, bağırsaklarımı ve sindirim sistemimi sevmeye başladım.
Sevgili matematikçi'den mutlak değer çözdürdüm. Öğrendim sanırım, sevmem gerek. KPSS'ye hazırlanan insanları gördükçe ne kadar şanslı olduğumu fark ettim. İlk defa bu kadar yakından tanık oluyordum. Ben bir test içinde yanlış ve boş bırakmamaya çalışırken, onlar üniversite m... gerçi ne alakası var ki. Üniversite mezunu olunca matematik bilgini olunuyor, diye bir karar mı alındı? Alındıysa en erken tarihte mezun olmam gerek.
Matematikçi Arkadaş ile Fizik dersi aldım, saat 17'e kadar dershanedeydim, geç kalmıştım. Dolmuşa yetişme k gerekiyordu. Gardaşım da aynı dershanede ama aynı anda çıkmamıza rağmen karşılaşamadık, HAYIRSIZ! Sınıfına gidip baktım, göremedim çocuğu. Benim hatam.

Bir de sınıfın malı olan kızın ağzının ortasına çakmamama engenl ; "hümanist" olma çabalarım. Sevmeye çalışacağım yoksa uzak dururum. Tanımaz ve görmez... Şeklinde davranırım, tanımadığımı da sevmem gerek?! Kahretsin! Hümanizm zor zanaat azizim.
Kendine iyi bak sevgili insan.
Bugün beynimi mesken tutan çingeneler erken saatte uyudular. Gerçi kulağımın arka kısmında konaklıyorlar sanırım. Bugün bayağı bir yordular. 

Perşembe, Aralık 22, 2011

Çingeneler Ne Ara Geldiler?

Selam selam selam,
Görünmeyen blogumu, kendi elimle kıydığım, terk etmeye razı değilim, hiç de olmadım zaten başka da yoldaşım yok. Buraya dökerim, gerisini beynimin kuytu köşeleri halletsin.
Hamamböceği gibi çoğalıyorlar sevgili blog! Kimler mi? Beynimin içindeki çingeneler, her dakikaları gürültüden ibaret, onlarla aynı telden çalsam zaten göbek atmadan durmayan kıvama gelirdim, halk arasında delilik diyorlar.  Delirmek istemiyorum, her şey lehime iken. Bunları a-leyhime de çeviremem, çaba gösteriyorum ama çingeneleri yok etmek için değil, onlara daha iyi bir yaşama ortamı sunmak için. Beynimin içindeyseler benden bir parça olmalarına izin vereceğim o zaman, vermek zorundayım.
Bugün çingenelerimi alıp gittim malum, dershaneye. Bugün hoş ki ne hoş, sevilmeyen arkadaşımın neden sevilmediğini bildiğim halde sordum diğerlerine, umrum değil ama bana zarar verme çabaları hoşuma gitmeyince de dahil ettim kendimi de konuya, kötü kalpli çingene seslendi içeriden, siktir et olum bunları, şeklinde. Ben de, dur be kadın, diyip bağırdım susturdum içimdekini. Sohbetin bir yerine kadar geldik, kısır döngü... Kısır-yemek olan- severim ama döngü? Döngü olmamalı içinde. Döngüsüz kısır olmalı.

Hocaların bana karşı olan tavırları değişmedi, aynı tas aynı hamam aynı dershane. Ne sikimsonik meseledir bu, içinden çıkılmayan!

Bugün ortaklaşa aldığımız deneme sınavlarını çözelim dedik, sınıfça. Bizim sınıf ne ara akıllandı değil mi? Devamı geliyor. Öğleden sonra, o malum konuşmadan sonra, dönerimi yedikten sonra yaptık sınavı. Kapıyı açan açana, gürültü ise ayrı mesele. Afedersin ama kafam sikildi. Sınavın sonunda ise "kafamı sikseler çözemem artık" diye bağırdım sınıfın ortasında. Hoca yoktu tabii.

Betimleme ;

Dershaneden çıktım, sekretere selam çaktım, yumuşak bir sesle görüşürüz dedim. Merdivenleri inerken, kulaklı beremi takmıştım, kareli atkım da üstümdeydi, iki genç kız merdivenleri çıkarken gülüşüyorlardı. Benim ise suratımda bitkin olduğumun kanıtı olan ifade vardı muhtemelen. Dışarı çıkarken rüzgar suratımı yaladı. Hızla yürüdüm, hava kararmıştı. Ara sokaklara girmeme kararı almıştım. Hayallerimdeki arabayı gördüm - mazda rx7 karanlığın içinde beyaz bir kaplan gibi görünüyordu. Gözlerimi ondan alamadım. Biraz daha ileride, kaynak kokusu, tiner ve boya kokusu, kiremit evin sobasından çıkan dumanla sevişiyordu.
Dolmuşta 7 kişiydik, ben en arkada en sağda yerimi almıştım, minibüs hareket etti, yorgundum. Başımı cama yasladım yol boyunca. Eve de yetişince, küçük kardeşin salak şakalarına tahammül edemedim. Kızdım da biraz, annem telefonda revani tarifi alıyordu, kız kardeşim de not alıyordu annemin söylediklerini. Yemek yedikten sonra tatlı yerim ve ders çalışmadan önce belki biraz sızarım. Bilemiyorum. Ne yapacağımı da ama tek bildiğim yarın Psik Dr'u görmem gerektiği. Hocama ne anlatacağımı planladıktan sonra o koltuğa oturur oturmaz unutuyorum söyleyeceklerimi. Neyse, bu kez hazırlık yapıp giderim.

Çok yorduysam affedin, okumak hoş ama sizin de beyninizin kıvrımlarına sığınan çingeneleriniz varsa bir mübadeleye ihtiyacımız olabilir.

Hoşçakal okuyucu!

Çarşamba, Aralık 21, 2011

Güzel Plan Yaparım...

Selam!
Umarım blogla ilgili sorunlar düzelmiştir, kumanda panelinde görünmüyor, şeklinde tepkiler aldım.
Gel gelelim dershaneye ve diğerlerine ;
Bugün dershanenin müdürüyle konuştum, hoş güzel bir sohbet oldu, çay ısmarladı, ben çay sevmem la! Kahvaltı harici içmem, soğumasını beklerim. Resmen rezillikti o anki durum. Anlattım, rehberlikçiyi. Hak verdi adam da. Her aklı başındaki birey gibi. Bir kaç dersten problemim var dedim, artık ne problem olursa adamın kapısını çalcam. Hocanın birini çağırdı, Umut bu yıl kazanacak, dedi. Şok oldum lan! Mutlu da oldum, daha fazla asılacam artık. Cidden öyle böyle değil, hoca da şok oldu, "hocam zaten çalışıyorduk beraber, sorularını çözüyorum ben Umut'un" dedi. Müdürüm ise "öyle değil, ne olursa olsun zaman ayrılacak bu öğrencimize" dedi. OOooooooolll lleeeeY! - ergen mutluluğumu görmezden gelin.
Böyle işte, yarın da Kimya için konuşcam biyolojiyi kendim halledecem, zaten çözemediğim ne soru varsa götürüyorum. Matematik için de öyle. Ooooh BEAAA! Yeter lan! Bu yıl olacak artık, olmak zorunda! Bu kez de İÜ yerine İTÜ peyzaj yazarım büyük ihtimalle. Biliyorum ne düşündüğünü ama ota boka meraklı biriyim. Öyle işte, biraz da mimari konuşacak hacı! Mimar Sinan Şehir Bölgeyi araştırdım, Şehir Bölge benim kaldırabileceğimden daha yorucu gibi geliyor. Bakalım artık, her öğrenci gibi planlarım var. Hayata geçirmeye 6 aycık kalmış, çok değil 6 ay! Bitecek bunlar. Bir de bu söylediklerimi gelip buraya yalamamak için elimden geleni yapmam gerekiyor, geçen yıl fazla hayalciydim, hiç çalışamamıştım. Bu kez böyle olmayacak!

Bir Üniversite'den beklentiler ;
- Sınıfta görüş ayrılığı yüksek ihtimalle olacaktır ama seviyeli olsun.
- Hocalar hoşgörülü olsun, hiçbir zaman öğrenciye "taktığı" için bırakmasın veya arkadaş gibi olsun ya. İÜ peyzaj'daki hocalar öyleymiş, ellerinden öpüyorum. Her ne kadar bir tanesi mailime cevap vermemiş olsa da.
- Ders harici zamanım olsun, kolay bölüm diye bir şey yok ama, kırbaçlanmadan bitirebiliyim okulu.
- Sevdiğim konserlere gidebiliyim, ağzım sulanmasın afişe bakıp.
- Film festivalleri, ölürüm lan! Uzaktan olsa bile ne olup bittiğini görmek istiyorum. -içeri davetiye ile giriliyor değil mi? ben öyle duydum.
- Arkadaş diyebileceğim tipte insanlar olsun sınıfta, dost olsun.

Beklentilerim bunlar, umarım hayalkırıklığı yaşamam. Rehberlikçiye geçiririm 2.80'i...