Selam millet!
Size biraz Almanca Mütercim-Tercümanlık'tan bahsetmek istiyorum.
-Birkaç uyarı;
-Bu tavsiyeleri veren kişinin-ben-, meslek seçme aşamasında göz önünde bulundurduğu ve kesin amaç olarak gördüğü meslekler ; Tıp(idealist gencin, ygs ile imtihanı) kelime oyunları yapmayı seviyorum, Veterinerlik(nispeten Tıp bilimini gözden çıkarıp gerçeklere odaklandıktan sonra bir an olsun mühendisliğe sıcak bakmayıp, biyoloji seven biri için "yapılabilecek meslek" olarak görülen), Mimarlık(sevdiğim ama puanını alamadığım, bakmaya doyamadığım, blog falan ne varsa hakkında takip ettiğim, google sketch up öğrenmeye bile çalıştığım-), Peyzaj Mimarlığı veya Şehir Planlama (ikisine aynı parantez ki ikisi de en gerçek iki hedefti benim için, yapmaya bayılacağım fakat "Mimarlık" eki sayesinde de hayran kaldığım, mezunlarına mailler mi atmadım? Hocaları soru yağmuruna mı tutmadım! Şehir ve Bölge Planlama, Peyzaj'dan vazgeçip "ok şampiyon ok ok, derin nefes al, mideye çalış...diyip gerçek amacın daha da gerçek veya daha somut olmasına yardımcı oldu bu seçim, burdan maillerimi ve sorularımı cevapsız bırakmayanlara sonsuz teşekkürler!
Peyzaj Mimarlığı'ndan neden vazgeçtim?
İstanbul Üniversitesine puanım yetmiyordu, Ankara Üniversitesi ise ihtimali vardı ama Ankara olması veya Peyzaj'a eskisi kadar sıcak bakamamam, şehri kötülememe neden oldu. İzmir Peyzaj, çok da güzel oluyordu ama yapamadım, gidemedim, mantığıma yenildim pişman değilim.
Şehir ve Bölge Planlama neden olmadı?
Puanım açıklandı ve bir tek Peyzaj Mimarlığı dahi yazmamıştım, Baştan sona olması en mükemmel ihtimaller arasında olan ŞBPlanlama'lar vardı. Hayali tercihler de tabii, hayali olanlar İzmir'de Mühendislik okumaktı, ki başka gerçek mühendislik tercihim olmadı. Tercih sırası vesaire, mükemmelliğine bir bakış fırlatıp mutluluktan uçuyordum, Mersin ŞBP garanti gözüyle bakıyordum, olmazsa da İzmir'de Turizm Rehberliği(hayali tercih) veya Mersin'de Almanca Tercümanlık okuyacaktım. Sonuçlar açıklandı ve, ve ve v?!?! Mersin'i gördüm mutlu oldum, Almanca'yı görünce "olsun bu da güzel ki ^^ ehi ehi!" diye yatağımdan atladığım gibi annemi uyandırdım, ve mutlu olduk. Annem de canımcığım, "beğenmediysen sonucu kaydını yaptırma, bir sene daha hazırlan ŞBP istiyordun sen" demişti, "mutluyum canı...m, ihi" dedim ve mutlu oldum.
Tercih yaparken, biliyorum kafanızı kitaplardan vesaire kaldıramıyorsunuz şu an ama, bir sürü araştırma yapın, gitmek istediğiniz üniversitenin hocalarına mail atın, sonuç olarak sizi tanımıyorlar, rahat olun, ve ne istediğinizden emin olun, umarım beklediğiniz cevapları bulursunuz. Ben sadece bir hocadan cevap almıştım, evet. O da bir sonuçtu benim için, mezunlar da iyi bir seçenek, mutlu mezunlara mail atın, iş bulmuş olanlara tabii, neden öyle demek istediğimi şöyle açıklayayım ; İş buldu, mutlu ve mezun - torpilli girmiş olabilir - şanslı olabilir o benim umrumda değil, bana gerçek olarak elle tutulur cevaplar vermişti İstanbul Üni. Peyz. Mim. mezunu. Dezavantajlarından da bahsetmişti, şu an bulunduğu konumdan da. Mutlu olan mezun; Açıklama=işini severek yapıyordur, severek okumuş, başarılı olmuştur, şimdilik düşünmeniz gereken tek şey bu. Ha, iş bulamayan ve severek okuyan insan yok mu canım Ülkemde, var tabii ama takılmayın, amacınızdan sapıyorsunuz bir süre sonra.
Bu yazdığım meslek grupları içinde, elle tutulur son aşama ŞBP, Türkiye'de hakettiği değeri göremeyen mesleklerden bir tanesi, kentsel dönüşüm veya diğer kentsel"rant"sal"siyasal"hukuksal"cartsal curtsal politik kavramlardan süzdürülüyor. Buna rağmen, tercihlerim arasındaydı, ve kurtarma planı olarak da Almanca okurum, baktım yapamıyorum, tekrar hazırlanırım, mantığıyla geldim.
Almanca Mütercim-Tercümanlık-
Neden bir MF-sayısal- öğrencisi, dil sınavına girip, İngilizDilbilimi-aynı üniversitede- yerine Almanca seçer?
Öncelikle şunu belirteyim, 3. sınıfın sonlarına doğru içimde yanıp tutuşan "yabancı dil öğrencem ben!" hevesi ise her şeyi başlatan kıvılcım oldu.
Günlerden bir gün, çocuktum ben. Yabancı dili de sadece tv'de "Hello" olarak biliyordum, Arapça ise "yabancı" gelmiyordu. İngilizce'den başka yabancı dil olamazmış gibi geliyordu. Benden yaşça büyük kuzen ablalarım sağolsunlar, Anadolu Lisesi'ndeki İngilizce kitaplarından kurtulmak için, mangalda yakmalık olarak ayırmışlardı. Kadere bak sen, sümüklü veletler ev arkasındaki boş arazide evcilik oynar iken, İngilizce kitaplarıyla karşılaşmak ne tesadüftür öyle? Kaderi yazılmış çocuğun, alır kitaplardan en resimlisini başlar saymaya, Apple, Elephant, Hello, Good bye! Sözcükleri kafasında öyle bir kodlar ki, 4. Sınıf olana kadar telafuzda problem yaşasa da, çoğu hayvanın adını ezbere bilir. Kader bu ya, İngilizce hocasının sempatikliği belki de 10 yaşlarında bir çocuk için, çocukluk aşkı denecek seviyedeydi, hem dile hem hocaya. Sınıfta en çok ona soruldu, en iyi imtihanlar onundu. 5.6.7.8.derken liseye geldik. İngilizceden bir şey kaybetmedik, Lise hayatı karmaşık olan sübyanın, Anadolu lisesini kazandıktan sonra daha çok İngilizce! fikri onu mutluluktan deliye döndürmeye yetiyordu, sadece etkilendiği noktalara değinmek istiyorum; İngilizce hocasının sınıfa davet ettiği mezun talebelerden biri eski sistemle %99 luk başarı sağlamış ve hiç yanlış sorusu yokmuş, sevgili öğrencisi hocamın ODTÜ İngilizce Öğretmenliği kazanmış böylece. Çok mutluydu, ben de planlar yapmaya başladım, bölüm seçeceğim zaman Dil'e mi girsem diye? Dil seçmedim, Anadolu'ya devam etseydim seçerdim ama olmadı. Türlü aksaklıklar talihsizlikler yıldırmadı ama bu kez de amacından sapmış birine dönüştüm, yani Dil bölümünü tercih etmemekle.
Gel zaman git zaman, Matematikten lisede de nefret etmiştim, birinci dönem Teşekkür almak için hocayı sempatimle tavlamıştım 2 düşürmüştü, mutlu olmuştum. Fizik desen allaha emanet, hocasını hatırlamıyorum bile! Bir şekilde, yanlış bir yola sapıp MF'yi seçtim, yanlış olduğunu düşündüğüm için değil, daha iyi yapabildiğim bir şeye tercih ettiğim için. Yetenek veya adına siz ne diyorsanız. İlgi alanınızı belirlerken biraz çocukluğunuza inin, ben 9 yaşıma giderek iyi yapmışım. Siz daha geriye gitseniz sadece fasulyeler ve çubuklar görüyor olacaksınız. 9 iyidir, 10 daha iyi 11 ise 10'dan kötü.
Şu an deli gibi olmasa da, Arapça öğrenmeye çalışıyorum, başarısız oldum sayılmaz, Almanca'nın üstesinden gelmeye çalışıyorum önce. Almanca'da iyi bir seviyeye geleceğime inanıyorum, en azından şu an için çizmiş olduğum yol haritası veya sınavlarım o yönde, mutluyum.
Zor mu? Sorusuna cevap olarak ; hayatımda bildiğim tek Almanca kelime Rammstein ve Hallo'dan ibaretti, artikeller var ve ezberleniyor fakat bir süre sonra benimsiyorsunuz mantığını kavrar hale geliyorsunuz ya da tam anlamıyla anlatamadım ama yabancılık çekmez hale geliyor insan. İngilizcedeki zamanlara göre çekilen düzensiz fiiller kavramını bile ezberleyemez ve benimseyemezken, Almanca'da Partizip mi görmedik Perfekt mi yoksa Konjunktiv mi? Üstesinden geliyor insan, biraz heves ve çalışmak gerekiyor gerçekten, severek çalışmak ama, hani bu yazıya kendim bile inanmıyorum, 2 yıldır sayısal bölümle cebelleşirken çok da severek gitmediğim dershanemde deli gibi zaman kaybetmişim meğer.
Haftaya bugün YGS'ye girecek olan arkadaşlar veya size nasıl seslenmemi istiyorsanız öyle olsun;
Ailem tercih listeme karışmadı, bir tanesine bile "sen bilirsin, senin hayatın" gibi şeyler söyleyip rahatlattılar içimi, belki de destek bekliyorsunuzdur onların da fikirlerini merak ediyorsunuzdur, sorun bir şey kaybetmezsiniz. Babam mühendis olsaydı ve müh. olmamı isteseydi ; Mühendislik okuyor olabilirdim ama bile bile lades olurdu -Matematik ve Fizik'in becerilememesi, şimdilerde de mutlu ve dans eden parmaklar yerine, klavyeyi döven parmaklarla yazıyor olurdum bu satırları. Çok gerilmeyin, çok da düşünmeyin sonunu, tadını çıkarın, tuzun kuru tabii-derseniz de haklısınız ama ne sınav sistemini değiştirmek için kafa yormaya zamanınız var ne de diğer stresli şeylere, YGS sonucumu görünce ağladığımı annem bilmiyor, zorla ağlamıştım, ağlamaya çalışmıştım da bir kaç damla işte.