Perşembe, Şubat 23, 2012
Anlamsız 9
Etiketler:
anlamsız
Dikkat Kevaşe Çıkabilir 2
Selam,
Bugünden kısa kısa notlarımızı aldıktan sonra da oyundan bahsediyim biraz.
Dün aldığım biyoloji testinin devamını getirdim, organeller ve fosforilasyona özel ilgi ve alaka göstermem gerekiyor bir de nükleik asitlere. Etüdümü de aldım mı, soru kaçırmam inşaallah yarebbi!
Bugünün programı ;
Kimya, organikti. Yine organik ama bu kez Hayatımızda Kimya daha sözel daha naif bi konu. Sabundan, deterjandan bahsettik ve ilk defa sabunun ve deterjanın formülünü aklımda tutabildim. Suyun sertliği, yüzey aktifliği vesaire.
Matematik, fuck diyorum başka bir şey demiyorum. Türev iyi hoştu aslında başlarda ama bu ne la?! lne, logaritmik bilmem neler, fonksiyonun türevi. Fonksiyonda zorlanırken bir de bunun türevini almaya çalışıyorum, çok çaba çok çaba full çaba göstermem gerek.
Biyoloji, can ya! En sevdiğim. Ondan sonra Kimya tabii. Neyse, ders iyiydi, bitkilerin yönelme durumlarını falan inceledik. Genel anlamıyla güldük, eğlenceli gidiyor derslerimiz.
Rehberlikçi faciasından sonra kevaşe faciası baş gösterdi sayın izleyiciler,
Kevaşenin derdini çözemedim ben, anlayamadım da. Hani soruyorum bi de "derdin ne kızım?" diye. Ama yok arkadaş, tavşan dağa küsmüş misali. Heh konuya gelelim ;
Benim cuma günü gripten nevrim dönmüşken, arkadaşım da bi nevi vedalaşmak için dershaneye uğrayacaktı, buna rağmen gidememiştim. Bizim kevaşe de Cuma günü kavga etmiş kızın biriyle, yok efendim neden ben yanında değilmişim zor gününde?! :D lasuhdaueh, lan bi kere ben soruyorum "lan kevaşe neden ben gripken gelip çorba yapmadın? he?!" çorbana da ihtiyacım yok, sana da. Fuck ulen! Bir de kitabımı getirmedi bugün, eğer yarın da getirmezse - facebook'a onun bendeki kitaplarının yırtık hallerini atmayı planlıyorum. Kızı da etiketlerim iyice delirsin.- Bu kadar kötü değilim ama gelmesin o kitap bakalım! uaehuaeh
Bu arada Star Wars indirdim, bütün filmlerini. Sınav öncesi bi kafa dağıtma bi kendimi bulma amaçlı izlemeyi düşünüyorum da zaman doğru zaman değil gibi. Millet delisi oluyor, izleyenleri de görüyorum ama sorun şu;
- izlemek için doğru zaman değil çünkü kafam dağınık, acep kaçıracağım yerler olur mu filmde? bundan korkuyorum açıkçası.
Bugünden kısa kısa notlarımızı aldıktan sonra da oyundan bahsediyim biraz.
Dün aldığım biyoloji testinin devamını getirdim, organeller ve fosforilasyona özel ilgi ve alaka göstermem gerekiyor bir de nükleik asitlere. Etüdümü de aldım mı, soru kaçırmam inşaallah yarebbi!
Bugünün programı ;
Kimya, organikti. Yine organik ama bu kez Hayatımızda Kimya daha sözel daha naif bi konu. Sabundan, deterjandan bahsettik ve ilk defa sabunun ve deterjanın formülünü aklımda tutabildim. Suyun sertliği, yüzey aktifliği vesaire.
Matematik, fuck diyorum başka bir şey demiyorum. Türev iyi hoştu aslında başlarda ama bu ne la?! lne, logaritmik bilmem neler, fonksiyonun türevi. Fonksiyonda zorlanırken bir de bunun türevini almaya çalışıyorum, çok çaba çok çaba full çaba göstermem gerek.
Biyoloji, can ya! En sevdiğim. Ondan sonra Kimya tabii. Neyse, ders iyiydi, bitkilerin yönelme durumlarını falan inceledik. Genel anlamıyla güldük, eğlenceli gidiyor derslerimiz.
Rehberlikçi faciasından sonra kevaşe faciası baş gösterdi sayın izleyiciler,
Kevaşenin derdini çözemedim ben, anlayamadım da. Hani soruyorum bi de "derdin ne kızım?" diye. Ama yok arkadaş, tavşan dağa küsmüş misali. Heh konuya gelelim ;
Benim cuma günü gripten nevrim dönmüşken, arkadaşım da bi nevi vedalaşmak için dershaneye uğrayacaktı, buna rağmen gidememiştim. Bizim kevaşe de Cuma günü kavga etmiş kızın biriyle, yok efendim neden ben yanında değilmişim zor gününde?! :D lasuhdaueh, lan bi kere ben soruyorum "lan kevaşe neden ben gripken gelip çorba yapmadın? he?!" çorbana da ihtiyacım yok, sana da. Fuck ulen! Bir de kitabımı getirmedi bugün, eğer yarın da getirmezse - facebook'a onun bendeki kitaplarının yırtık hallerini atmayı planlıyorum. Kızı da etiketlerim iyice delirsin.- Bu kadar kötü değilim ama gelmesin o kitap bakalım! uaehuaeh
Bu arada Star Wars indirdim, bütün filmlerini. Sınav öncesi bi kafa dağıtma bi kendimi bulma amaçlı izlemeyi düşünüyorum da zaman doğru zaman değil gibi. Millet delisi oluyor, izleyenleri de görüyorum ama sorun şu;
- izlemek için doğru zaman değil çünkü kafam dağınık, acep kaçıracağım yerler olur mu filmde? bundan korkuyorum açıkçası.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Çarşamba, Şubat 22, 2012
Psikiyatriste Notlar #1
Selam hocam,
İyi ki sözünüzü dinleyip şu lanet adama takılmayı kestim. Planladığım şeyi yapamamış olmam da işe yaradı sanırım. Çünkü planım ; adamın odasına girip doya doya sövmek ve belki sonrasında rahatlamak olacaktı, olamadı. Ha bi de şu var, etüt aldım hem de 1 değil 2 değil 3 adet! Bu yönden şikayetimin işe yaradığını düşünüyorum hala. Belki de yanılıyorum. Etütleri alıyorum ama bu kez de deneme sınavları için yardım istiyorum adamdan, elinden geleni yaptığına inanmıyorum ama belki de kuruntu yapıyorum.
Bugün de sınıfta kaltağın biriyle tartıştım. Kaltak diyorum çünkü en iyi arkadaşımmış gibi davranıyordu. Ehe, kaltak demiyelim o zaman biz buna, sürtük diyelim hatta kevaşe diyelim. Çok sinirliyim ama takıyor muyum? Hayır-evet? Sadece anlatıp rahatlamak. Başka da bi şey değil. Kitabım hala onda, eşyalarıma kendimden daha çok değer veriyorum sanırım, bi şekilde almam gerek. Ursula K. Le Guin, sevilir.
Ek olarak, dün akşam sızdım. Zorla. Testlerimi kaybetmişim. Kendime kızdım, anama kızdım ama kalp kırmadım bu kez. Kontrol bende! euhe. Hiç test, soru, deneme hatta kitabın kapağını da açamadım. Çok keyifsizdim. Cep telefonu istiyordum, sürekli erteleniyordum bi de. Şimdi de kredi borcumuzun ödenmesini ve sonrasında babamın toparlanmasını beklicem. EEeaah sıkıntı. Cebimdeki 10kuruşu bile harcayamıyorum artık. Her ne kadar annem buna kızsa da. Kötü hissediyorum para harcadığım zaman. Bu da bi sorun tabii. En azından ben öyle görüyorum.
Bir de şu var, ilaç aldığım 3 ay boyunca madem güneş gözlüğünü çıkardım, peki neden ilaç kullanmadığım bu dönemde daha kötü hissediyorum? Asıl gözlüğü ilaç alırken takmıyor muydum zaten? Şu an tamamen garip hissediyorum, 1 ay sonra bir sınav ve evet hala eksiğim var. Sınava 1 ay kala bu kadar dolu olmamı da anlayamıyorum. Siktiri çekcem her şeye!
Bir de yakındığım bir nokta daha var, melankolinin dibindeyim.
Bir de uyuyamıyorum, aslında uykudan kasıt ; kafamı yastığa koyduktan sonra binbir olay geliyor aklıma. Bin senaryo yazıyorum öyle uyuyorum.
Depresif uyum bozukluğu mudur nedir? Nasıl tedavi edilir bu?!
Mesela bisiklet sürsem geçer mi? Bisiklet istiyorum ben, bahar da geldi, dershaneye pedal çevirerek gitsem rüzgarı suratımın ortasında hissetsem? Bence geçer, telefon yerine bisiklet aldırsam, bu kez bisikleti ne isticeksin yazın baban otomobil alacak, dicek anam. Çünkü, önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim, geçen yaz bisiklet alacam dediğimde, aynı şeyi söyleyip ikna ettiler almamam için. Belki de almak istediklerimi önceliğine göre ayırmam gerek. Bilmiyorum.
Bir sürü anlatacağım şey vardı da akla geldikçe işte, yoksa bu gidişle ben odanıza girer girmez sadece dershaneden veya rehberlikçiden bahsetmiş olmamı da anlamıyorum aslında, saçmalık.
Bu kadar yeter, şimdilik.
Not : İşe yarar mı bilmem ama... denedim.
İyi ki sözünüzü dinleyip şu lanet adama takılmayı kestim. Planladığım şeyi yapamamış olmam da işe yaradı sanırım. Çünkü planım ; adamın odasına girip doya doya sövmek ve belki sonrasında rahatlamak olacaktı, olamadı. Ha bi de şu var, etüt aldım hem de 1 değil 2 değil 3 adet! Bu yönden şikayetimin işe yaradığını düşünüyorum hala. Belki de yanılıyorum. Etütleri alıyorum ama bu kez de deneme sınavları için yardım istiyorum adamdan, elinden geleni yaptığına inanmıyorum ama belki de kuruntu yapıyorum.
Bugün de sınıfta kaltağın biriyle tartıştım. Kaltak diyorum çünkü en iyi arkadaşımmış gibi davranıyordu. Ehe, kaltak demiyelim o zaman biz buna, sürtük diyelim hatta kevaşe diyelim. Çok sinirliyim ama takıyor muyum? Hayır-evet? Sadece anlatıp rahatlamak. Başka da bi şey değil. Kitabım hala onda, eşyalarıma kendimden daha çok değer veriyorum sanırım, bi şekilde almam gerek. Ursula K. Le Guin, sevilir.
Ek olarak, dün akşam sızdım. Zorla. Testlerimi kaybetmişim. Kendime kızdım, anama kızdım ama kalp kırmadım bu kez. Kontrol bende! euhe. Hiç test, soru, deneme hatta kitabın kapağını da açamadım. Çok keyifsizdim. Cep telefonu istiyordum, sürekli erteleniyordum bi de. Şimdi de kredi borcumuzun ödenmesini ve sonrasında babamın toparlanmasını beklicem. EEeaah sıkıntı. Cebimdeki 10kuruşu bile harcayamıyorum artık. Her ne kadar annem buna kızsa da. Kötü hissediyorum para harcadığım zaman. Bu da bi sorun tabii. En azından ben öyle görüyorum.
Bir de şu var, ilaç aldığım 3 ay boyunca madem güneş gözlüğünü çıkardım, peki neden ilaç kullanmadığım bu dönemde daha kötü hissediyorum? Asıl gözlüğü ilaç alırken takmıyor muydum zaten? Şu an tamamen garip hissediyorum, 1 ay sonra bir sınav ve evet hala eksiğim var. Sınava 1 ay kala bu kadar dolu olmamı da anlayamıyorum. Siktiri çekcem her şeye!
Bir de yakındığım bir nokta daha var, melankolinin dibindeyim.
Bir de uyuyamıyorum, aslında uykudan kasıt ; kafamı yastığa koyduktan sonra binbir olay geliyor aklıma. Bin senaryo yazıyorum öyle uyuyorum.
Depresif uyum bozukluğu mudur nedir? Nasıl tedavi edilir bu?!
Mesela bisiklet sürsem geçer mi? Bisiklet istiyorum ben, bahar da geldi, dershaneye pedal çevirerek gitsem rüzgarı suratımın ortasında hissetsem? Bence geçer, telefon yerine bisiklet aldırsam, bu kez bisikleti ne isticeksin yazın baban otomobil alacak, dicek anam. Çünkü, önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim, geçen yaz bisiklet alacam dediğimde, aynı şeyi söyleyip ikna ettiler almamam için. Belki de almak istediklerimi önceliğine göre ayırmam gerek. Bilmiyorum.
Bir sürü anlatacağım şey vardı da akla geldikçe işte, yoksa bu gidişle ben odanıza girer girmez sadece dershaneden veya rehberlikçiden bahsetmiş olmamı da anlamıyorum aslında, saçmalık.
Bu kadar yeter, şimdilik.
Not : İşe yarar mı bilmem ama... denedim.
Etiketler:
deli doktoru değil benim doktorum,
psikiyatrist
Salı, Şubat 21, 2012
Trajikomedyaaaa!
Selam!
Sıkıcı olmamak için elimden geleni yapıyorum millet, elimden gelen ise sanırım şu kadarcık - -.
Geometri hocamız psikopat, eğleniyorum la dersinde. Öyle tipine baktıkça gülesim geliyor. Sevmiyorum Geometriyi, hocayı da sevmiyorum ama ne biliyim ders benim için sıkıcı gitmiyor. Soruları çözememe kısmı sıkıcı tabi ehe. Bir de öyle bi güldüm ki, kriz bildiğin. Hoca daireyi iple sararsak en kısa ip kaç cm diye sordu, böyle 5 adet daire birbirlerinden uzakta 5gen oluşturmuşlar. Neyse adama soruyor arkadaşın biri "Hocam! En kısa ip hangisi?" diye. Hoca anlamıyor o sırada. En kısa ip şu diyor AB kenarını gösteriyor, "Eee hocam diğer kenarlar da en kısa ip olmaz mı?" dedi. Hoca delirmek üzereydi, soruyu anlamıyor. Ben patladım o anda, bütün sınıf da katıldı tabii. euheuhe. Eğlenceliydi. Son bir ay kalmış biraz gülmek hakkım diye düşünüyorum.
Tabii 2. ders o kadar eğlenceli değildi, arkadaşımın kalp çarpıntısı var sıraya dayadı kafayı gözleri açık, uyumuyordu. Hoca da çıkıştı kıza tabii, Sen ne hakla dersimde ciddiyetsiz, bu şekilde katılıyorsun dersime? hea?! diye bağırdı. Kız da bağırdı haklı olarak. Ohohoh o anda bile gülesim geldi, yazarken bile gülesim geliyor ama oturma odasındayım misafirler delirdiğimi düşünmesin len! Bir de beni psikiyatri koridorunda basan komşumuz tam karşımda euheuh. Tam delilik. Bu da kanıtı olurdu sanırım.
Türkçe dersinde ayaklanma çıkarmak üzereydim, ödüllü soruya doğru cevap veren arkadaşıma hoca hakkını vermedi. Ben de "Konuşmuyoruz arkadaşlar! Birlik oluyoruz! Hadi gün bugündür, alalalalalalallaaaah!" tabii buna uymayan arkadaş oldu bir adet, haha! Onu da kınıyoruz len!?
Fizik, hocam sizi eskiden olsa severdim ama beş para etmezin teki olduğunuzu anlayınca. Hocam hakkında böyle yazmam rahatsız mı ediyor? Ama öyle. Buralar hayali karakterlerden oluşuyor ama ben de hayaliyim, sen de öyle hayal et. Uçmuşuz hacı!? Nabeeeer?! Euehe.
Rehberlikçi Müdüre, Müdür Fizikçiye, Fizikçi Kimyacıya... Bu hikayenin sonunu biliyoruz, sonra hepsi Rehberlikçiye! vuhvuhv!
4 Duvar arasından kendimi atar atmaz, parkın ortasından geçmemek için direndim ama yokladım parktakileri. Soğuk olduğu için çok sakindi. Güneşin altında duran insanlar da vardı. Parkı geçtikten sonra Kırmızı otomobiliyle geçti kırmızı rujlu güzel kadın önümden. Onu es geçtikten sonra da kırmızı pantolonlu beyaz çerveli gözlükleriyle bir kadın sıyırdı, pastahaneye attı kendini. Kadınlar...
Biraz ileride bu kadar güzellikten sonra Sezai'yi gördüm, -tanıştırayım, delidir kendi- gerçek anlamda deli. Bu adam her zaman bana mı denk gelir? Yolumu uzatmama neden oldu, rutin rotamdan sapmama neden oldu!? Sezai, seviyoruz seni hacım ama o küfür neydi öyle?! Adamın birine durmadan bağırıyordu senin ananı zippoyla yakarım ulaaan! diye. Zippoyla niye yakıyon, bırak anasını hacım! Ben sana daha güzellerini bulurum. Kırmızı pantolonlu kadın nasıl? İyi dimi? Ben de öyle düşünmüştüm.
Değinmeden geçmemek gerek : You Don't Know Jack, bence bir başyapıt olmaya çok yakınken, samimiyetin dozunu kaçırmış. Gerçekleri olduğu gibi yansıtalım derken film olmaktan uzak belgesele yakın olmuş. Yarısına kadar izlesem de, notlarım :
Al Pacino benzemiş ama Al Pacino'nun karizmasının yanında Kevorkian halt etmiş tabii. Bu arada ölmek isteyen insanlar-filmdeki- ne biliyim hiç mi duygu kırıntısı, hıçkırık, boğazda yumruk olmaz? Bu benim taş kalpliliğim. Evet duygusuz olabilirim ama kendimi sıkıp Pan'ın Labirentinde bir damla döktürdüm! Az buz değil, yılların birikimi! Bunda ise ne biliyim, çok normal geldi. Belki de filmin amacı buydu.
Protestocu kadınlardan biri döner ve Jack' şöyle der :
- Senin Allahın yok mu be adam?
Jack de cevap verir tabii :
-Allahım mı? Benim tanrım Bach, Johann Sebastian Bach, der.
Bu kısmında koptum, çok güzeldi. Evet hoşuma gitti, müzik sizinle olsun gençler!
Çok uzattım ama evet hala bir cep telefonum yok ve bu gidişle de olmayacak gibi, nedenini biliyorum.
4 gün sonra 4500 liraya yakın para bulmamız lazım. Eheue. Aha, 3 gün sonraymış. Banka kredisi alırsak olacağı buydu, keşke ısrar etmeseydim ama şu bir gerçekki tadilatın t'sini göremezdik. İşe yarar yerde kullandık en azından. Buna rağmen yetmedi ve hala alacaklı meselesi. Babam da o çok sevdiğim -göremesem de- vw bora'yı sattı millet. Aldı, tamir etti. İşinden oldu ve satmak zorunda kaldı. Kahretsin! Neyse en azından yaz gelsin de alırık bir beachbuggy euheuhe şaka tabii, aile arabası alak şöyle sahilin tozunu attıralım hacı! Dimi ama ?! Dıp tıs dıp tıs yapmak istiyorum ben de. Böyle nightwish çalsın arabada klasjdasd
Not : Bir ara hastaneye uğrayıp hocama blogun linkini atıyım, adama anlatacaklarım düğümleniyor. Uçup gidiyor aklımdan, dün de sadece rehberlikçiye takılmış olmam sinirlerimi bozdu. Dershane gerdi, hocalar da ama şimdi daha iyiyim. Evet evet sanırım.
Not 2: Sen elmayı seviyorsan elma seni sevmek zorunda mı? -Evet zorunda bence, doktorum tam tersini düşünse de ben hala öyle düşünüyorum. Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz! Hobbaareey!! vuhvuvh! Tamam tamam gittim.
Sıkıcı olmamak için elimden geleni yapıyorum millet, elimden gelen ise sanırım şu kadarcık - -.
Geometri hocamız psikopat, eğleniyorum la dersinde. Öyle tipine baktıkça gülesim geliyor. Sevmiyorum Geometriyi, hocayı da sevmiyorum ama ne biliyim ders benim için sıkıcı gitmiyor. Soruları çözememe kısmı sıkıcı tabi ehe. Bir de öyle bi güldüm ki, kriz bildiğin. Hoca daireyi iple sararsak en kısa ip kaç cm diye sordu, böyle 5 adet daire birbirlerinden uzakta 5gen oluşturmuşlar. Neyse adama soruyor arkadaşın biri "Hocam! En kısa ip hangisi?" diye. Hoca anlamıyor o sırada. En kısa ip şu diyor AB kenarını gösteriyor, "Eee hocam diğer kenarlar da en kısa ip olmaz mı?" dedi. Hoca delirmek üzereydi, soruyu anlamıyor. Ben patladım o anda, bütün sınıf da katıldı tabii. euheuhe. Eğlenceliydi. Son bir ay kalmış biraz gülmek hakkım diye düşünüyorum.
Tabii 2. ders o kadar eğlenceli değildi, arkadaşımın kalp çarpıntısı var sıraya dayadı kafayı gözleri açık, uyumuyordu. Hoca da çıkıştı kıza tabii, Sen ne hakla dersimde ciddiyetsiz, bu şekilde katılıyorsun dersime? hea?! diye bağırdı. Kız da bağırdı haklı olarak. Ohohoh o anda bile gülesim geldi, yazarken bile gülesim geliyor ama oturma odasındayım misafirler delirdiğimi düşünmesin len! Bir de beni psikiyatri koridorunda basan komşumuz tam karşımda euheuh. Tam delilik. Bu da kanıtı olurdu sanırım.
Türkçe dersinde ayaklanma çıkarmak üzereydim, ödüllü soruya doğru cevap veren arkadaşıma hoca hakkını vermedi. Ben de "Konuşmuyoruz arkadaşlar! Birlik oluyoruz! Hadi gün bugündür, alalalalalalallaaaah!" tabii buna uymayan arkadaş oldu bir adet, haha! Onu da kınıyoruz len!?
Fizik, hocam sizi eskiden olsa severdim ama beş para etmezin teki olduğunuzu anlayınca. Hocam hakkında böyle yazmam rahatsız mı ediyor? Ama öyle. Buralar hayali karakterlerden oluşuyor ama ben de hayaliyim, sen de öyle hayal et. Uçmuşuz hacı!? Nabeeeer?! Euehe.
Rehberlikçi Müdüre, Müdür Fizikçiye, Fizikçi Kimyacıya... Bu hikayenin sonunu biliyoruz, sonra hepsi Rehberlikçiye! vuhvuhv!
4 Duvar arasından kendimi atar atmaz, parkın ortasından geçmemek için direndim ama yokladım parktakileri. Soğuk olduğu için çok sakindi. Güneşin altında duran insanlar da vardı. Parkı geçtikten sonra Kırmızı otomobiliyle geçti kırmızı rujlu güzel kadın önümden. Onu es geçtikten sonra da kırmızı pantolonlu beyaz çerveli gözlükleriyle bir kadın sıyırdı, pastahaneye attı kendini. Kadınlar...
Biraz ileride bu kadar güzellikten sonra Sezai'yi gördüm, -tanıştırayım, delidir kendi- gerçek anlamda deli. Bu adam her zaman bana mı denk gelir? Yolumu uzatmama neden oldu, rutin rotamdan sapmama neden oldu!? Sezai, seviyoruz seni hacım ama o küfür neydi öyle?! Adamın birine durmadan bağırıyordu senin ananı zippoyla yakarım ulaaan! diye. Zippoyla niye yakıyon, bırak anasını hacım! Ben sana daha güzellerini bulurum. Kırmızı pantolonlu kadın nasıl? İyi dimi? Ben de öyle düşünmüştüm.
Değinmeden geçmemek gerek : You Don't Know Jack, bence bir başyapıt olmaya çok yakınken, samimiyetin dozunu kaçırmış. Gerçekleri olduğu gibi yansıtalım derken film olmaktan uzak belgesele yakın olmuş. Yarısına kadar izlesem de, notlarım :
Al Pacino benzemiş ama Al Pacino'nun karizmasının yanında Kevorkian halt etmiş tabii. Bu arada ölmek isteyen insanlar-filmdeki- ne biliyim hiç mi duygu kırıntısı, hıçkırık, boğazda yumruk olmaz? Bu benim taş kalpliliğim. Evet duygusuz olabilirim ama kendimi sıkıp Pan'ın Labirentinde bir damla döktürdüm! Az buz değil, yılların birikimi! Bunda ise ne biliyim, çok normal geldi. Belki de filmin amacı buydu.
Protestocu kadınlardan biri döner ve Jack' şöyle der :
- Senin Allahın yok mu be adam?
Jack de cevap verir tabii :
-Allahım mı? Benim tanrım Bach, Johann Sebastian Bach, der.
Bu kısmında koptum, çok güzeldi. Evet hoşuma gitti, müzik sizinle olsun gençler!
Çok uzattım ama evet hala bir cep telefonum yok ve bu gidişle de olmayacak gibi, nedenini biliyorum.
4 gün sonra 4500 liraya yakın para bulmamız lazım. Eheue. Aha, 3 gün sonraymış. Banka kredisi alırsak olacağı buydu, keşke ısrar etmeseydim ama şu bir gerçekki tadilatın t'sini göremezdik. İşe yarar yerde kullandık en azından. Buna rağmen yetmedi ve hala alacaklı meselesi. Babam da o çok sevdiğim -göremesem de- vw bora'yı sattı millet. Aldı, tamir etti. İşinden oldu ve satmak zorunda kaldı. Kahretsin! Neyse en azından yaz gelsin de alırık bir beachbuggy euheuhe şaka tabii, aile arabası alak şöyle sahilin tozunu attıralım hacı! Dimi ama ?! Dıp tıs dıp tıs yapmak istiyorum ben de. Böyle nightwish çalsın arabada klasjdasd
Not : Bir ara hastaneye uğrayıp hocama blogun linkini atıyım, adama anlatacaklarım düğümleniyor. Uçup gidiyor aklımdan, dün de sadece rehberlikçiye takılmış olmam sinirlerimi bozdu. Dershane gerdi, hocalar da ama şimdi daha iyiyim. Evet evet sanırım.
Not 2: Sen elmayı seviyorsan elma seni sevmek zorunda mı? -Evet zorunda bence, doktorum tam tersini düşünse de ben hala öyle düşünüyorum. Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz! Hobbaareey!! vuhvuvh! Tamam tamam gittim.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
çok şey anlattım,
uzun bir yazı oldu
Pazartesi, Şubat 20, 2012
Ne Gündü Ama!?!
Selam millet,
Pazartesi'lerden nefret eden insanları da ayrı selamlıyorum.
Dün akşam Dexter'ın sezon finalini izledim. Mükemmeldi, Debra ilk defa Lumen'de yakınlaşmıştı, Dexter'ın gerçek kimliğini görmeye ama dün izlediğim bölüm kusursuzdu. Travis Marshall'a saplanan piçak! Vuhuhu ve sonrasında Debra Dexter'ı iş başında basar. O da ayrı heyecandı zaten. Dayanamayıp internetten devam etmeyi düşünüyorum ama sınav arefe? evet arefesinde Dexter izlemek sağlıklı değil. Rüyamda bile görür oldum, Prof. Gellar evimize girip teker teker temizliyordu. Korkunçtu. Bırahtım! Ama tabii ki yeni sezonu bekliyoruz heyecanla.
Hell on Wheels var, fragmanını görmeyen kalmadı, her reklam arası kesinlikle bir kere gösteriyorlar. Şarkı mükemmel, mızıka kısmına hayran kaldım, çalınabilitesi yüksek. Dizi genel anlamda başarılı gibi, beklentiler yüksek tutulmazsa 1. sezonu bir tutam kızılderili ve bir tutam kovboyla kapatabiliriz. Dexter'ın yerine haftaya 23'te pazar günleri yayınlanacak. İzlenebilir.
Sıkıcı kısmına geldik ;
Sınav vardı bugün, cumartesi günü de vardı ama gripten başımın... Neyse saatini de bilmiyordum sınavın. Bugün etüdümüz olmalıydı ama olmadı. Piç dershane. İdare etcez artık. Sınavdan bahsetmiyorum çünkü kötüydü. Bu kadar.
Sabah da direkt hastaneye çıktım, sıra kaptım. Sınav sonrası ise -o kadar erken çıkmışım ki- bekle bekle ayaklarımı hissetmemeye, midemi ise görmezden ve duymazdan gelememeye başlamıştım.
Psk. ile Görüşme
Doktor direkt tanıyı koydu hacı, takıntım varmış. Görmezden gelmem gerekiyormuş rehberlikçiyi. Eh, elimden gelebilecek en iyi ama uygulanması en zor şey. Yarından itibaren daha iyi verim almaya çalışacam, en azından rehberlikçiyle muhattap olmam, yarım edebilecek hocalar -1,2 adet- var. En azından "o" adamla muhattap olmam, böylece de mutlu bir birey haline gelmiş olabilirim. 2 hafta sonra psk. ile tekrar görüşmeyi planlıyorum. Sınava da 2 hafta kalmış oluyor. Eeyyafyallayokul yanardağ vardı patlayan.
Bu arada bilgisayarımı hacklettiğini düşünen marazlı birey var bir adet, dershanede ve de aynı sınıftayız. Ona sesleniyim burdan ;
Sevgili kevaşe,
Bilgisayarım hacklettiğini düşünüyor olabilirsin. Belki de amacına ulaşmışsındır. Fakat çıplak fotolarıma ulaşamamış olman senin yeteneksizliğin, bir ara hatırlat da dosya kısayolunu paylaşıyım. Doya doya tatmin ol. Ok mi orospucuğum?
Hadi kendinize iyi bakın millet, 400 liraya laptop alırsam olacağı buydu. Isınır ısınmaz göçüyor, hatta geçen 5dk açıyım dedim. Opps kapatıyor kendini pezo.
Pazartesi'lerden nefret eden insanları da ayrı selamlıyorum.
Dün akşam Dexter'ın sezon finalini izledim. Mükemmeldi, Debra ilk defa Lumen'de yakınlaşmıştı, Dexter'ın gerçek kimliğini görmeye ama dün izlediğim bölüm kusursuzdu. Travis Marshall'a saplanan piçak! Vuhuhu ve sonrasında Debra Dexter'ı iş başında basar. O da ayrı heyecandı zaten. Dayanamayıp internetten devam etmeyi düşünüyorum ama sınav arefe? evet arefesinde Dexter izlemek sağlıklı değil. Rüyamda bile görür oldum, Prof. Gellar evimize girip teker teker temizliyordu. Korkunçtu. Bırahtım! Ama tabii ki yeni sezonu bekliyoruz heyecanla.
Hell on Wheels var, fragmanını görmeyen kalmadı, her reklam arası kesinlikle bir kere gösteriyorlar. Şarkı mükemmel, mızıka kısmına hayran kaldım, çalınabilitesi yüksek. Dizi genel anlamda başarılı gibi, beklentiler yüksek tutulmazsa 1. sezonu bir tutam kızılderili ve bir tutam kovboyla kapatabiliriz. Dexter'ın yerine haftaya 23'te pazar günleri yayınlanacak. İzlenebilir.
Sıkıcı kısmına geldik ;
Sınav vardı bugün, cumartesi günü de vardı ama gripten başımın... Neyse saatini de bilmiyordum sınavın. Bugün etüdümüz olmalıydı ama olmadı. Piç dershane. İdare etcez artık. Sınavdan bahsetmiyorum çünkü kötüydü. Bu kadar.
Sabah da direkt hastaneye çıktım, sıra kaptım. Sınav sonrası ise -o kadar erken çıkmışım ki- bekle bekle ayaklarımı hissetmemeye, midemi ise görmezden ve duymazdan gelememeye başlamıştım.
Psk. ile Görüşme
Doktor direkt tanıyı koydu hacı, takıntım varmış. Görmezden gelmem gerekiyormuş rehberlikçiyi. Eh, elimden gelebilecek en iyi ama uygulanması en zor şey. Yarından itibaren daha iyi verim almaya çalışacam, en azından rehberlikçiyle muhattap olmam, yarım edebilecek hocalar -1,2 adet- var. En azından "o" adamla muhattap olmam, böylece de mutlu bir birey haline gelmiş olabilirim. 2 hafta sonra psk. ile tekrar görüşmeyi planlıyorum. Sınava da 2 hafta kalmış oluyor. Eeyyafyallayokul yanardağ vardı patlayan.
Bu arada bilgisayarımı hacklettiğini düşünen marazlı birey var bir adet, dershanede ve de aynı sınıftayız. Ona sesleniyim burdan ;
Sevgili kevaşe,
Bilgisayarım hacklettiğini düşünüyor olabilirsin. Belki de amacına ulaşmışsındır. Fakat çıplak fotolarıma ulaşamamış olman senin yeteneksizliğin, bir ara hatırlat da dosya kısayolunu paylaşıyım. Doya doya tatmin ol. Ok mi orospucuğum?
Hadi kendinize iyi bakın millet, 400 liraya laptop alırsam olacağı buydu. Isınır ısınmaz göçüyor, hatta geçen 5dk açıyım dedim. Opps kapatıyor kendini pezo.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
rehberlikçi,
şerefsizin teki olduğunu biliyoruz en iyisi üstüne gitmemek
Pazar, Şubat 19, 2012
Anlamsız 8
Ne dramatik kişilikmişim arkadaş! IMDB bile tavsiye ettiği filmlerde "comedy" ibaresi olmaması için direniyor.
Cumartesi, Şubat 18, 2012
Ghost World -film-
Selam millet,
Dün sağlam olmayan kafamla izlediğim filmden biraz bahsediyim.
Filmin adı Ghost World çok yakın iki arkadaş, biri liseden mezun olur diğeri ise sanat dersi almak zorundadır. Yani yaz okuluna kalır. Böylece yazın başlarına gelenleri komik bir dille anlatmaya başlıyorlar. Gazete veya derginin birinde gördükleri ilan onların yeni eğlence arayışlarının nimeti olmuştur. Seymour adlı adamın sarışın bir kadını aramaya çalıştığı ilanla eğlenen, sonrasında ise adama bağlanan kızımız Enid, bu işin peşini bırakmaz. Seymour'a kız ayarlamaya bile çalışır. Seymour yalnız adamın tekidir. Hiç kız arkadaşı olmamış, sürekli antika ve çok eski şeyler biriktiren biri bu adam. Buraya kadar her şey normal ilerlerken, Enid'in arkadaşı Rebecca erkeklerle daha iyi anlaşır Enid'e göre. Daha kadınsı belki de.
Neyse Enid babasıyla yaşarken Rebecca'yla eve çıkmaya karar verirler, olaylar olaylar olaylar.
En iyi arkadaşınızın bile bir gün size sırtını dönmesi, tahammül sınırlarınızın fiyuuuu diye uçmasına neden oluyor tabii. Enid de Seymour'a daha çok bağlanmaya başlıyor. İlandaki asıl kadınla görüşmesini sağlıyor. Seymour'la sarışın kadının arası mükemmele yakın giderken, Enid daha yalnız daha da yalnız... Çareyi gelmeyen otobüsü bekleyen Norman'da arıyor.
Enid hayalcinin teki, benden beter. Bir gün çekip gitmek ve hiç kimsenin yokluğunu farketmediğini düşündüğü bir hayali var-dı. Gelmeyen otobüs sayesinde gerçekleştirdi bunu, belki de böyle olması gerekiyordu.
Neden ben hep bu tür filmler izliyorum neden!?!??! Hep böyle denk geliyor, komedi sanıyorum dramın dibindeyim. Lanet girsin, film çok güzeldi. Arada çok sıkıldım. Olaylar çok yavaş ilerliyordu. Kasiyer çocuğa ve Rebecca'ya ne olduğu da muamma. Yarım kalmış bir hikaye gibiydi. Sadece Enid var hacım, elimizde bundan başka hikaye de yok şeklindeydi. Bana öyle geldi, bir Lars and the Real Girl kadar olamazdı, olamadı da tabii.
Not olarak ; Steve Buscemi -seymour- iyiydin adamım!
İyi seyirler.
Dün sağlam olmayan kafamla izlediğim filmden biraz bahsediyim.
Filmin adı Ghost World çok yakın iki arkadaş, biri liseden mezun olur diğeri ise sanat dersi almak zorundadır. Yani yaz okuluna kalır. Böylece yazın başlarına gelenleri komik bir dille anlatmaya başlıyorlar. Gazete veya derginin birinde gördükleri ilan onların yeni eğlence arayışlarının nimeti olmuştur. Seymour adlı adamın sarışın bir kadını aramaya çalıştığı ilanla eğlenen, sonrasında ise adama bağlanan kızımız Enid, bu işin peşini bırakmaz. Seymour'a kız ayarlamaya bile çalışır. Seymour yalnız adamın tekidir. Hiç kız arkadaşı olmamış, sürekli antika ve çok eski şeyler biriktiren biri bu adam. Buraya kadar her şey normal ilerlerken, Enid'in arkadaşı Rebecca erkeklerle daha iyi anlaşır Enid'e göre. Daha kadınsı belki de.
Neyse Enid babasıyla yaşarken Rebecca'yla eve çıkmaya karar verirler, olaylar olaylar olaylar.
En iyi arkadaşınızın bile bir gün size sırtını dönmesi, tahammül sınırlarınızın fiyuuuu diye uçmasına neden oluyor tabii. Enid de Seymour'a daha çok bağlanmaya başlıyor. İlandaki asıl kadınla görüşmesini sağlıyor. Seymour'la sarışın kadının arası mükemmele yakın giderken, Enid daha yalnız daha da yalnız... Çareyi gelmeyen otobüsü bekleyen Norman'da arıyor.
Enid hayalcinin teki, benden beter. Bir gün çekip gitmek ve hiç kimsenin yokluğunu farketmediğini düşündüğü bir hayali var-dı. Gelmeyen otobüs sayesinde gerçekleştirdi bunu, belki de böyle olması gerekiyordu.
Neden ben hep bu tür filmler izliyorum neden!?!??! Hep böyle denk geliyor, komedi sanıyorum dramın dibindeyim. Lanet girsin, film çok güzeldi. Arada çok sıkıldım. Olaylar çok yavaş ilerliyordu. Kasiyer çocuğa ve Rebecca'ya ne olduğu da muamma. Yarım kalmış bir hikaye gibiydi. Sadece Enid var hacım, elimizde bundan başka hikaye de yok şeklindeydi. Bana öyle geldi, bir Lars and the Real Girl kadar olamazdı, olamadı da tabii.
Not olarak ; Steve Buscemi -seymour- iyiydin adamım!
Adult Market'te iken Enid, bu kısmı güzeldi. |
Scarlett-rebecca- 11 yıl olmuş böbreem. |
İyi seyirler.
Etiketler:
Film,
ghost world
Perşembe, Şubat 16, 2012
Literatüre Geçen Eşek
Selam millet,
Bir dershane yazısı ile daha karşınızdayız. Söz vermiştim sadece iyi yanlarını yazacam diye ama öyle oldu artık. Bugün de kötü olan bir şey yoktu. Hadi bakalım.
Dün akşam elektrikler bir gidip bir geldiği için bütün ders çalışma şevkimi kırmayı başardı. Çok sövdüm, bu kesilmelerden sorumlu olanlara. Akşam da ders çalışamamak gibi bir huyum var ki, sağolsun anam ilkokuldan beri bu alışkanlığı hayatımın bir parçası olarak her haftaiçi saat 15 ten 19'a kadar çalışırdım, tabii ara vererek. Gün geldi okuldan uzak kaldım, işte o saatten beri... ders çalışmak... ya kendimi motive edemiyorum. Ya da alışkanlıklarımdan kurtulamıyorum.
Bugün bir Fenol'den bir hidrojen koparılması sonucu Benzil oluştuğunu öğrendim. Yok efenim Toluen, Anilin vesaire. Güzel hoş isimler bunlar. Bir de orto, meta, para var ki bunlar "üç silahşörler" gibi takılıyorlar. Güzel güzel.
Matematikte de sorun yok, en azından ders bakımından.
Biyoloji, buraya dikkat! İpler kopuuuuuy!!!
Neyse 2. ders Eşeğin Tuhaf Hikayesi'ni anlattım, bütün ders buna gitti. Hocam da 2 yıllık hocam, adam şok oldu. Lan olum habarım yook! şeklinde şoka girdi. Sınıfta sessizlik vesaire. Abi ama ben gülerek anlatıyordum, cidden. En azından bütün o olaylar, evet kötü ama bana kattıkları için de bazen şükretmeden alamıyorum kendimi. Cidden, bazen iyiki bütün bunlar başıma gelmiş diyorum ki bundan kurtulduktan sonra işte sıkıntı euheue. Ama yok yok şaka yapıyorum. Pollyannanın tekiyim, belki böyle olmak işime yaradı. Bütün bu hikayeden sonra hoca "olum literatüre geçecek adamsın" dedi. 50/50 diye bi film var, onu da izlerim yorumlarız. uehe.
Ders bittikten sonra ne mi oldu ? Tam o sırada...
Arkadaşım geldi, ehe, sürpriz oldu bu. Beklemiyordum ama telefonum da olmadığı için güzel güzel, telefon almıcam! ehe. şaka. Bu tür durumlar mutlu ediyor. Künefe yedik! -tabii ki peynirli. Sohbet de ettik. Ama literatüre 2. kere geçmemin sebebi olacak şey, utandım çok. Hesabı kendi ödeyince de viiiiuuuuu... Utandım evet, çok hem de. Bunu da bloga yazacağımı söyledim ehe. Sorun yok bu bakımdan.
Gün güzeldi, güzel bitti. O zaman şarkımız da olmalı - ama bu durumlarda aklıma gelmeyeceği için -
Nightwish - Bye Bye Beatiful gelsin arkadaşımı da yolcu edek hep beraber.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Çarşamba, Şubat 15, 2012
İlik Veriyoruz Hayat Kurtarıyoruz Canlar!
BM, blogunda yazmış, http://bayanmikrop.blogspot.com/2012/02/sevgilimle-nasl-sevistim.html
işte link yukarıda ama ben de birkaç parça bir şey ekliyim ;
Faydalı link - http://www.istanbul.edu.tr/itf/index.php?option=com_content&view=article&id=885&Itemid=174
Eşeğin Tuhaf Hikayesi var yukarıda sayfalar kısmında, en azından bütün bu olaylara şahit olduktan sonra rahat duramadım tabii; hali hazırda cesaretimi toplayıp yayınlamam gereken bir yazı var ama yapamıyorum lan! Elimde değil, bir şekilde tamamlamak istiyorum tabii ki.
Neyse duyarlı olalım, bir de BM eklememiş ama iliğin nasıl alındığını biliyorum, şahit oldum. İşinizi veya okulunuzu aksatan bişey değil, operasyon sırasında acı hissi olmuyordu sanırım ama şu kadarcık acı için yumruk kadar atan bir kalbe değer bence. Hadi Bakalım!
işte link yukarıda ama ben de birkaç parça bir şey ekliyim ;
Faydalı link - http://www.istanbul.edu.tr/itf/index.php?option=com_content&view=article&id=885&Itemid=174
"Lösemi hakkında bilgisi olmayanlar haberlerde, internette, twitter vs her yerde bir şeyler duyuyordur. Bu hastalığın yaşı yok, birden bire ortaya çıkabiliyor. Tv'de bir kadın gördüm ve doğru düzgün ne yapmam gerektiğini bilmesem de yarın gidiyorum Çapa'ya dedim. Neyse gönüllü donör olmak çok kolay arkadaşlar. İstanbul'da yaşayanlar için Çapa Tıp Fakultesi'ne gidip ilik merkezinde 'ilik bağışı yapmak istiyorum' demeleri ve basit bir formu doldurmalarının ardından verecekleri bir kaç küçük tüpte kan ile süreci başlatmış oluyorsunuz. Sonrasında eğer kanınız bir hastanın doku örnekleri ile uyuşursa çok basit bir operasyon ile (dikiş, neşter vb bir şey olmadan) sizde sürekli yenilenen iliklerden çok az bir kısmı ile bir insana hayat verebiliyorsunuz."
08:30 - 17:00 arasında gitmeniz gerekiyor (yani biraz garip bir durum çalışan insanları düşünmeleri gerekiyordu)
Hepatit B ve C, Kanser, Aids/Hiv benzeri bir hastalığınız var ise maalesef donör olamıyorsunuz (bana verdikleri formda yazanları yazıyorum yani en azından hepatit olanlarınız var ise maalesef onlar da veremiyor diğer hastalıklar malum zaten)
İmzaladığınız formlarda gönüllü ilik bağışından istediğiniz an çıkma hakkınız saklı tutuluyor
Bilgi almak isterseniz
Tel: 0212 534 75 00
Fax: 0212 532 46 52
E-posta: itfkibank@istanbul.edu.tr
Eşeğin Tuhaf Hikayesi var yukarıda sayfalar kısmında, en azından bütün bu olaylara şahit olduktan sonra rahat duramadım tabii; hali hazırda cesaretimi toplayıp yayınlamam gereken bir yazı var ama yapamıyorum lan! Elimde değil, bir şekilde tamamlamak istiyorum tabii ki.
Neyse duyarlı olalım, bir de BM eklememiş ama iliğin nasıl alındığını biliyorum, şahit oldum. İşinizi veya okulunuzu aksatan bişey değil, operasyon sırasında acı hissi olmuyordu sanırım ama şu kadarcık acı için yumruk kadar atan bir kalbe değer bence. Hadi Bakalım!
Rehberlikçi 2. Round -Çok Küfürle Yazıldı.
Selam millet, rehberlikçiye sesleniş yazısı olacağı için lütfen çocuklarınızı veya çocuk ruhlarınızı ekrandan uzak tutunuz.
Başlayabilirim.
Sevgili Rehberlikçi,
1. dönemde, A sınıfında 4 özel öğrenciniz(!) ile birlikte, deneme sınavlarım iyi olmasına rağmen, derse girmeme engel oldun. Bu da tabii ki kaygısız olan insanlarla saçma sapan bir sınıfta devam etmeme, ders performansımın düşmesine neden oldu. Bu senin hatan! Amına koduğum! Orospu! Kevaşe... neyse devam ediyorum.
Sınavlarım iyi olmasına rağmen, diğer 4 kişiye gösterdiğin ilgi ve alaka(ek dersler ve soru çözümleri)'nın yarısını bana da gösterseydin, şu an için mükemmel bi aşama kaydetmiş olurduk. Bu da senin hatan! Sperm israfı! Meydanda seni domaltıp siktirmez miyim lan ben!?!
Neyse, devam ediyorum.
Son olarak, ek ders istememe ve hakkım olmasına rağmen, "soru çözümünde ders yazamam!" dediğin halde, soru çözümlerini işgal ettin! Bugün sabah da bu soru çözüm saatini ilk olarak benim ihlal ettiğimi söyledin. Yağ gibi yukarı çıkmaya çalışıyorsun, eyvallah. Bu bardağı taşıran son "yağ damlası" oldu, seni o damla'nın içinde kızartırım, piç!
Yarın gardını al pezevenk! Çünkü bir daha sabahlar olmaması için dua edeceksin. Hadi yarın dershane yönetimi çözemedi bu sorunu diyelim. Ben dış müdahalelerde bulunmasını da bilirim.
Açık tehdit mi?
Not : Yazı tamamen hayal ürünüdür, okan bayülgen'in de programına başladığında dediği gibi ;)
Başlayabilirim.
Sevgili Rehberlikçi,
1. dönemde, A sınıfında 4 özel öğrenciniz(!) ile birlikte, deneme sınavlarım iyi olmasına rağmen, derse girmeme engel oldun. Bu da tabii ki kaygısız olan insanlarla saçma sapan bir sınıfta devam etmeme, ders performansımın düşmesine neden oldu. Bu senin hatan! Amına koduğum! Orospu! Kevaşe... neyse devam ediyorum.
Sınavlarım iyi olmasına rağmen, diğer 4 kişiye gösterdiğin ilgi ve alaka(ek dersler ve soru çözümleri)'nın yarısını bana da gösterseydin, şu an için mükemmel bi aşama kaydetmiş olurduk. Bu da senin hatan! Sperm israfı! Meydanda seni domaltıp siktirmez miyim lan ben!?!
Neyse, devam ediyorum.
Son olarak, ek ders istememe ve hakkım olmasına rağmen, "soru çözümünde ders yazamam!" dediğin halde, soru çözümlerini işgal ettin! Bugün sabah da bu soru çözüm saatini ilk olarak benim ihlal ettiğimi söyledin. Yağ gibi yukarı çıkmaya çalışıyorsun, eyvallah. Bu bardağı taşıran son "yağ damlası" oldu, seni o damla'nın içinde kızartırım, piç!
Yarın gardını al pezevenk! Çünkü bir daha sabahlar olmaması için dua edeceksin. Hadi yarın dershane yönetimi çözemedi bu sorunu diyelim. Ben dış müdahalelerde bulunmasını da bilirim.
Açık tehdit mi?
Not : Yazı tamamen hayal ürünüdür, okan bayülgen'in de programına başladığında dediği gibi ;)
Etiketler:
rehberlikçi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)