Ünlü filozof demiş ki : "Hiçbir şeyi sikleme ki kafan sikilmesin."
Öyle işte bizimkisi bir aşk hikayesi modundayım bu aralar, gerçi modundaydım.
Dersleri özet geçcem artık, bok gibi dershane. Bu yıl kurtuluş ondan sonrası da dıp tıs hep.
Neyse başlayalım ;
-Kimya dersi, of allah büyük! Bu adam başladı derste gömleğinin reklamını yapmaya, sd sd sd... Adam dalga geçiyor sandım, olabilir de ama hiç bozmadı ciddiyetini. Gömlekleri kendi fabrikalarından vesaire. Biri de çıkıp "hocam ortak olcam sizinle" dedi. Adam da başladı, "sadece içindeki makineler 500bin. Kumaşı vesaire şu kadar bin..." şeklinde. Salla ya...
-Matematik, fonksiyonlar grafikler. Sınıftaki kızlarla da dalga geçtim biraz. Çoğu hemşirelik okuyor ve şöyle bir yalan attım ortaya "Azerbaycan'da hemşirelik okursanız, doktor sevgili veriyorlarmış" dedim. Nerde, nasıl?! Demeye başladılar, ya çirkin çıkarsa vesaire. Güldüm çok.
-Biyoloji, allahı var adam harbi hoca. Çok sıkılmıştım ben de dahil sınıfın geri kalanı matematikte yediğimiz vurgundan sonra kafa dağıtmak için sessiz sinema yaptık, kızın biri çıktı "İnanılmaz Mucize" yi anlatmaya çalıştı. Olmayınca dalga geçtim. Sen yap o zaman! Şeklinde atar yapınca hocayla anlaşıp basit bir şey "Hayat Güzeldir" i anlattım. Şu şekilde ;
- Önce "Güzeldir" kısmını anlattım. Tanıdık işitme engelli insanlar var, "güzel-baş parmak işaret parmağının üzerine" şeklinde yaptım hemen anladılar. Hayat - kısmında zorlanacağımı sanıyordum ama sıyırdım bu şekilde ; önce bebek tutar gibi yaptım - sonra da yaşlı adam gibi durdum. Sonra bebeği başlangıç noktası oluşturacak şekilde yaşlıyı da son olarak gösterdim. Yaptım bunu! Sonra da bu ikisi arasında elips çizip döngü kurdum, hemen yaşam, ölüm, hayat! Çıkınca dedim, tamamlayın diye işaret verdim. 1 dk'dan anca biraz fazla sürmüştür. Eğlenceliydi! Güldük eğlendik oh bieaaa!
Yemek ısmarladım, bu kez tavukburger yedim. Her tarafım ketçap mayonez oldu.
Sınav vardı, girmedim. Etüt vardı, girmedim. İstemiyordum çünkü.
Psik Dr'a gittim.
Hocalarımdan, dershaneden ve sınıfımdaki insanlardan nefret ettiğimi anlattım. Şikayet ettim bir şekilde, anlatınca da sinirlendim. "Çok öfkeli olduğunu görüyorum" dedi. Evet ama ilk defa öyle oluyor, dedim. Sonra da hocalarımı şikayet etmeli miyim dedim, biri cezalandırılırken bundan mutluluk duyan birine benzemiyorsun dedi. Öyle biri değilim gerçekten ama o insanlar cezalandırılmayı hakkediyorlar gibi geliyordu hep. Neyse sonra da sohbet ilerledikçe "veli toplantısı olayını da anlattım" , "Sen bir adım öndesin diğer öğrencilerden ben seni öyle görüyorum" dedi. Sonra da içimden "acaba diğer öğrencilere de aynı şeyi söylemiş midir, neden yalan söylesin?, gaza mı getirmeye çalışıyor" şeklinde çok da saçma düşünceler kaplamaya çalışırken uzaklaştırdım bu düşünceleri. Zaten hocam da dedi, kafanı boş şeylerle doldurmuşsun bunlar da seni negatif etkiliyor. Nasıl uzaklaşabilirim bu düşüncelerden diyince de ;
- Güneşe bak araba farlarına değil, ve
- Çok susamış olduğunu düşün ve biraz ileride çeşme var, ne yaparsın? dedi.
Cevap - Ben suyu içmezdim, temiz olup olmadığını sorgulardım, diyince de.
- O zaman amaçlarını gözden geçir, dedi. Senin amacın iyi bir şehirde yeni bir başlangıç yapmak ve ortalama bir hayat sürmek değil mi? dedi. Evet ama bunun olmama ihtimalinden korkuyorum, dedim.
O zaman gelecek yıl aynı insanlarla uğraşmak istemiyorsam, amaca doğru düzgün adımlar atmam lazım. Bir şekilde rahat çıktım odadan. Komşuma da yakalandım, haberi yoktu kimsenin, euheuhe bu da artık çok da umrumda değil. Bu saatten sonra ne yani?! Peh!
Eskiden 6 saat ders çalışsam yorulmazdım, kebaptı benim için. Yaşam tarzımdı. Sırf bu yüzden de gerçek anlamda inek ve asosyaldim. Hala asosyalim ama inek değilim. Eskiden inek olmaktan yakınırdım, şimdi de inek olmak istiyorum.
Tanrım beni baştan yarat!!! Baştan yarat şu beynimi, baştan yarat... İsyeeaaaaannn!
Perşembe, Ocak 05, 2012
"Kusmak" Mükemmel Bir Eylem
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Çarşamba, Ocak 04, 2012
Özet Geçilir
Sabah -
İlk ders, Biyoloji ; millet kalıtım vesaire işliyoruz bu aralar, bana bulaşmayın.
Matematik ; Tarama testinin sonuçları gelir ve arkadaşımı ekmemek için-bahane değil :D- hızlı hızlı çözdüm, mat1 bu affetmiyor tabii. Çok yanlış çıktı çok!
Fizik ; Atışlar, oooh kebap. Fiziğin 2. bölümü yalanır. Sevilir.
Ek olarak Analitik gelecekti ama sınıfta olan aksiyonlar ve birkaç genç kızımızın sevgilileri uğruna ertelendi ders. Aşk kurbanları! Saygıyla sunar...
Bu arada bir aksiyon daha oldu ki sınıfta , komşu kızını tutup- öhöhm - sevesim var. Neden mi?
-Tarama testi oldu bitti, o dışlanan da önümde duruyordu. Bir kaç soru istedi verdim. Gitmiş bu komşukızı kevaşesi hocaya ihbar etmiş. Neden mi kevaşe? Çünkü kendi ve arkadaşları kopya çektikleri halde bundan bahsedilmemiş hocaya, peh. Küçükbey takmaz bunları, sordum ben. Bağırdım çağırdım, kopya çekenin adını söyle ok ama beni niye yakıyorsun lan?! Dedim. Sınıftan çıkarken "sınıf değil genelev sanki, her gün bir olay" bir de sevilen fizikçi de bahsetmiş sınıfın durumundan.
Lan nereye düştüm ben, valla bak orospu olayım genelevlerde değil çalılık ardında para kazanıyım bu kadar zoruma gitmezdi.
Etütte biyoloji fizik soruları çözdürüldü. Hamburger yendi. Eve gelmeye çalışırken de, pickup tarafından ezilme tehlikesi geçirdim. A..kodumun oğlu sinyal vermeden geçiyor. Ölüyordum yani. Eve yetiştiğimde ise bir ton ayakkabı, terlik ve diğerleri... Kapının önünde duruyor, içeriden kadınlar ahkakhkakaih şeklinde gülüyorlar! Kahretsin! Bugün Çarşamba!!! Unutmuşum, gün var. Annem de topladı paralar, gene iyiyiz. Ygs'yi yatırmam için para çıktı. İçeri girdim "Merhaba" dedim. Şaşırdılar, merhaba dediler yine iyi. Hemen odama koştum, gardaşım kapıyı kitlemiş. Psiko sanki içerisi hilkat garibesi kaynıyor!?
Müziğimi açtım, Bob Dylan oohh miss, sesi açıyorum da açıyorum. İyi geldi. Hoparlör bayram etsin diye Norma Jean - Deathbed Atheist de dinledim. Böyle de kafa dağıttım.
Bugün 2 saatimi matematiğe ayırmam gerekiyormuş.
Yarın organik kimyadan bilimum sorular beynimi mıncıklayacak.
Yine yarın aldığım dersin hesabını kimlere sorarım şeklinde. Hocaya parabol mü çözdürsem ne çözdürsem velhasıl dersim var.
Yine yarın hep yarın, biyoloji'den nükleik asitler giriyor afedersin. Öyle anlattıracam anlamadığım kısımları. Bir de bu mayozuydu mitozuydu öğrendim allahtan. Nükleik kaldı.
İlk ders, Biyoloji ; millet kalıtım vesaire işliyoruz bu aralar, bana bulaşmayın.
Matematik ; Tarama testinin sonuçları gelir ve arkadaşımı ekmemek için-bahane değil :D- hızlı hızlı çözdüm, mat1 bu affetmiyor tabii. Çok yanlış çıktı çok!
Fizik ; Atışlar, oooh kebap. Fiziğin 2. bölümü yalanır. Sevilir.
Ek olarak Analitik gelecekti ama sınıfta olan aksiyonlar ve birkaç genç kızımızın sevgilileri uğruna ertelendi ders. Aşk kurbanları! Saygıyla sunar...
Bu arada bir aksiyon daha oldu ki sınıfta , komşu kızını tutup- öhöhm - sevesim var. Neden mi?
-Tarama testi oldu bitti, o dışlanan da önümde duruyordu. Bir kaç soru istedi verdim. Gitmiş bu komşukızı kevaşesi hocaya ihbar etmiş. Neden mi kevaşe? Çünkü kendi ve arkadaşları kopya çektikleri halde bundan bahsedilmemiş hocaya, peh. Küçükbey takmaz bunları, sordum ben. Bağırdım çağırdım, kopya çekenin adını söyle ok ama beni niye yakıyorsun lan?! Dedim. Sınıftan çıkarken "sınıf değil genelev sanki, her gün bir olay" bir de sevilen fizikçi de bahsetmiş sınıfın durumundan.
Lan nereye düştüm ben, valla bak orospu olayım genelevlerde değil çalılık ardında para kazanıyım bu kadar zoruma gitmezdi.
Etütte biyoloji fizik soruları çözdürüldü. Hamburger yendi. Eve gelmeye çalışırken de, pickup tarafından ezilme tehlikesi geçirdim. A..kodumun oğlu sinyal vermeden geçiyor. Ölüyordum yani. Eve yetiştiğimde ise bir ton ayakkabı, terlik ve diğerleri... Kapının önünde duruyor, içeriden kadınlar ahkakhkakaih şeklinde gülüyorlar! Kahretsin! Bugün Çarşamba!!! Unutmuşum, gün var. Annem de topladı paralar, gene iyiyiz. Ygs'yi yatırmam için para çıktı. İçeri girdim "Merhaba" dedim. Şaşırdılar, merhaba dediler yine iyi. Hemen odama koştum, gardaşım kapıyı kitlemiş. Psiko sanki içerisi hilkat garibesi kaynıyor!?
Müziğimi açtım, Bob Dylan oohh miss, sesi açıyorum da açıyorum. İyi geldi. Hoparlör bayram etsin diye Norma Jean - Deathbed Atheist de dinledim. Böyle de kafa dağıttım.
Bugün 2 saatimi matematiğe ayırmam gerekiyormuş.
Yarın organik kimyadan bilimum sorular beynimi mıncıklayacak.
Yine yarın aldığım dersin hesabını kimlere sorarım şeklinde. Hocaya parabol mü çözdürsem ne çözdürsem velhasıl dersim var.
Yine yarın hep yarın, biyoloji'den nükleik asitler giriyor afedersin. Öyle anlattıracam anlamadığım kısımları. Bir de bu mayozuydu mitozuydu öğrendim allahtan. Nükleik kaldı.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Salı, Ocak 03, 2012
Dikkat Kevaşe Çıkabilir!
Selam millet!
Bugün günlerden salı salı ama ne salı!? Bakalım neler olmuş ;
Sabah 7.30 da uyanmanın cezası, dershaneye kahvaltısız gitmek. Derse geç kalmak.
Çok ağır uykum, kardeşlerim okullarına giderken çıkardıkları gürültü sanırım snorlax'ı uyandırmaya yetecek şiddetteydi. Yok sızdım arkadaş, geç de kaldım ilk defa.
Dershane ise hep aynı sevgili blog ;
Öncelikle, türkçe dersinde hep güldüm. Hep güldüm, çok güldüm. Örnek verin diyen hocaya, ilginç örnekler verdim ama şu an hiçbirini hatırlamıyorum. Ben gülerken hep beraber güldük. Öyleydi.
Geometri, hep aynı. Kare kolaydı, yok ordan çekcem de yok şurdan kök2 falan. Bilindik olaylar. Alan konusunda da bir kaç olay işte.
Bu arada türkçe dersinden önce tenefüste sgk'ya gittim, tam karşıda zaten. "Babam nasıl emekli olur?"u tartıştık, zormuş gerçekten. Yok konsolosluktan günlerini toplayacak da yok efendim pasaportları getirecek de. Haydaa. Kendi vatandaşının emekli olup olmadığını bilemeyecek kadar kör bir sistem. Neden bu kadar yoruyorsunuz lan!?
Bir de şu var ;
Saat 1 de arkadaşım gelecekti ama bir baktım matematik hocası tarama testleri dağıtıyor. Ben "hoc..." diyemeden oturup çözmeye başlamıştım. Neyse bitirdim hemen aşağı indim dolandım biraz, kız kayıplarda. Neyse, kantine kadar çıktım. Yoruldum nefes nefese de kaldım ama sonra dershaneden bir arkadaşın cep telefonundan girip mesajları kontrol ettim. Hastaymış lan!? Neyse umarım iyileşir de midemizi tekrar bozacak yerlerde tıka basa doyarız.
Hemen sınıfa geri döndüm, çözemediklerime baktım ama yok arkadaş 1 2 tane var ya da yok. İyi güzeldi her şey.
Bir de şu ;
Bi kız vardı dışlanmış olan, o benim bu saatten sonra ne arkadaşım ne de, ayakkabıma yapışan çiğnenmiş sakız olamaz lan! Ağaçtaki kediyi kurtarmaya çalışırken tırmalanan itfaiyeciden farkım yok. Hep bu hümanizm dedikleri. Anlatıyım olayı da ;
Kız dışlanmış, adı çıkmış-ben çıkarmadım, öyle diyor "herkes"- kendini beğenmiş ama bütün bu özelliklerine rağmen yine de diğerleri gibi olmadım ben. Ben ona arkadaşlık ettim, yalnız hissetmiyordu en azından. Sonra ne mi oldu? Bir kötü alışkanlığı var bunun, iyi arkadaş olur, sırlarını çalar. Sonra "sır" olanları yeni arkadaşına anlatır. Böyle de kevaşedir. Ben bunu bana yapmaya kalktığını fark ettiğim an bıraktım. Artık arkadaşım değil. Yok o bana her şeyini anlatmışmış yok efendim ben hiçbir şey anlatmıyor muşum? Lan kaltak! Bir kere benim kendim dahi kabullenemediğim olaylar varken hayatımda sana niye anlatıyım? Hemen yeni arkadaşına anlat diye mi? Bu arada bugün, çok soğuktum ona karşı. En azından hiç konuşturmadım. Ta ki kendi konuşturana kadar, sana anlatacaklarım var dedi. "Ne hakkında" dedim. Bir konu hakkında işte, dedi. Hahhaaah ha ha ha... Bugün olmaz, yarın konuşalım o zaman, dedim. Tamam anlatmıyorum, dedi.
Lan, ben insanlara yardım eli uzattıkça, kolumu kapmaya çalışıyorlar. Gerçi cancağızım, canım arkadaşım söylemişti. "Bu kız kendini çok beğenmiş, seninle arkadaş olmayı hakketmiyor" gibi bir şeydi. Komple hatırlayacak kafada değilim. Takmıyorum sevgili okuyucu. Hah haha! Çok da ...
Bütün bunlara rağmen ;
Bu arada bugünlerde yeterince mutluyum ama paranın gözü kör olsun. Bir de sınav var ki yaklaştıkça götüm 3buçuk, hayallerime ulaşmam gerek!
Hadi ygs matematiğini sıyırdım iyiye gidiyor her şey. Lys matematiğinde pek bir şey yok. Evet yok, çünkü öğrenilmeyecek kadar zor değil. Fizik'ten korkuyorum biraz. Geçen yıl gördüm neyin ne olduğunu da...
-Telefon almam gerek ama geçen yazımda bahsettim biraz beklemem gerek
-Matematik ok ama geometri?
-Lys'ye başlamam gerek dershaneyi bekliceksem yanmışım demektir.
-Ehliyet de alacam biraz paramız olsun.
-Bu aralar gülmeye ihtiyacım var.
Bugün günlerden salı salı ama ne salı!? Bakalım neler olmuş ;
Sabah 7.30 da uyanmanın cezası, dershaneye kahvaltısız gitmek. Derse geç kalmak.
Çok ağır uykum, kardeşlerim okullarına giderken çıkardıkları gürültü sanırım snorlax'ı uyandırmaya yetecek şiddetteydi. Yok sızdım arkadaş, geç de kaldım ilk defa.
Dershane ise hep aynı sevgili blog ;
Öncelikle, türkçe dersinde hep güldüm. Hep güldüm, çok güldüm. Örnek verin diyen hocaya, ilginç örnekler verdim ama şu an hiçbirini hatırlamıyorum. Ben gülerken hep beraber güldük. Öyleydi.
Geometri, hep aynı. Kare kolaydı, yok ordan çekcem de yok şurdan kök2 falan. Bilindik olaylar. Alan konusunda da bir kaç olay işte.
Bu arada türkçe dersinden önce tenefüste sgk'ya gittim, tam karşıda zaten. "Babam nasıl emekli olur?"u tartıştık, zormuş gerçekten. Yok konsolosluktan günlerini toplayacak da yok efendim pasaportları getirecek de. Haydaa. Kendi vatandaşının emekli olup olmadığını bilemeyecek kadar kör bir sistem. Neden bu kadar yoruyorsunuz lan!?
Bir de şu var ;
Saat 1 de arkadaşım gelecekti ama bir baktım matematik hocası tarama testleri dağıtıyor. Ben "hoc..." diyemeden oturup çözmeye başlamıştım. Neyse bitirdim hemen aşağı indim dolandım biraz, kız kayıplarda. Neyse, kantine kadar çıktım. Yoruldum nefes nefese de kaldım ama sonra dershaneden bir arkadaşın cep telefonundan girip mesajları kontrol ettim. Hastaymış lan!? Neyse umarım iyileşir de midemizi tekrar bozacak yerlerde tıka basa doyarız.
Hemen sınıfa geri döndüm, çözemediklerime baktım ama yok arkadaş 1 2 tane var ya da yok. İyi güzeldi her şey.
Bir de şu ;
Bi kız vardı dışlanmış olan, o benim bu saatten sonra ne arkadaşım ne de, ayakkabıma yapışan çiğnenmiş sakız olamaz lan! Ağaçtaki kediyi kurtarmaya çalışırken tırmalanan itfaiyeciden farkım yok. Hep bu hümanizm dedikleri. Anlatıyım olayı da ;
Kız dışlanmış, adı çıkmış-ben çıkarmadım, öyle diyor "herkes"- kendini beğenmiş ama bütün bu özelliklerine rağmen yine de diğerleri gibi olmadım ben. Ben ona arkadaşlık ettim, yalnız hissetmiyordu en azından. Sonra ne mi oldu? Bir kötü alışkanlığı var bunun, iyi arkadaş olur, sırlarını çalar. Sonra "sır" olanları yeni arkadaşına anlatır. Böyle de kevaşedir. Ben bunu bana yapmaya kalktığını fark ettiğim an bıraktım. Artık arkadaşım değil. Yok o bana her şeyini anlatmışmış yok efendim ben hiçbir şey anlatmıyor muşum? Lan kaltak! Bir kere benim kendim dahi kabullenemediğim olaylar varken hayatımda sana niye anlatıyım? Hemen yeni arkadaşına anlat diye mi? Bu arada bugün, çok soğuktum ona karşı. En azından hiç konuşturmadım. Ta ki kendi konuşturana kadar, sana anlatacaklarım var dedi. "Ne hakkında" dedim. Bir konu hakkında işte, dedi. Hahhaaah ha ha ha... Bugün olmaz, yarın konuşalım o zaman, dedim. Tamam anlatmıyorum, dedi.
Lan, ben insanlara yardım eli uzattıkça, kolumu kapmaya çalışıyorlar. Gerçi cancağızım, canım arkadaşım söylemişti. "Bu kız kendini çok beğenmiş, seninle arkadaş olmayı hakketmiyor" gibi bir şeydi. Komple hatırlayacak kafada değilim. Takmıyorum sevgili okuyucu. Hah haha! Çok da ...
Bütün bunlara rağmen ;
Bu arada bugünlerde yeterince mutluyum ama paranın gözü kör olsun. Bir de sınav var ki yaklaştıkça götüm 3buçuk, hayallerime ulaşmam gerek!
Hadi ygs matematiğini sıyırdım iyiye gidiyor her şey. Lys matematiğinde pek bir şey yok. Evet yok, çünkü öğrenilmeyecek kadar zor değil. Fizik'ten korkuyorum biraz. Geçen yıl gördüm neyin ne olduğunu da...
-Telefon almam gerek ama geçen yazımda bahsettim biraz beklemem gerek
-Matematik ok ama geometri?
-Lys'ye başlamam gerek dershaneyi bekliceksem yanmışım demektir.
-Ehliyet de alacam biraz paramız olsun.
-Bu aralar gülmeye ihtiyacım var.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Pazartesi, Ocak 02, 2012
Öyle Şeyler Oluyor...
Hoşgeldin,
Geç otur şöyle anlatacaklarım var.
Cumartesi günü yeni yıl vesaire zımbırtısından bahsetmek istiyorum öncelikle ; dayım aramıştı gitmemiz gerek, kıramam. Evden öğle saatlerinde çıktım, velet kuzenler gelmişti. Beraber yürüdük, ev 5dk mesafede. Belki biraz daha fazla. Hava kıç donduran cinsten. Eve yetiştiğimde köfte hazırlıyorlardı. Bayıla bayıla yerim, magnum reklamındaki manken kadar haz almaya bakarım, köfte benim bir denem, nar denem. Neyse. Dayımlar da yavaş yavaş geldiler. Geçen yıl şarap istemiştim, her ne kadar bayılmasam da tadına sevmiştim, düşünüp almış, sağolsun. En son bayramda görüşmüştük dayımlarla, tekrar biraraya gelmek iyi oldu.
Teyzem de geldi, eskiden olsa bayıldığım sevdiğim, her bir kusruna katlandığım ama gel gör ki durum gittikçe psikopatlaşma ve yalan dolana bağlanmaya kadar ilerleyince de, nefret etmedim ama sevmiyorum eskisi kadar. Evet, hala seviyorum. Ama eskisi kadar değil.
Annemle küsmüşler güya, annemin haberi yok. uaehuahe! şeklinde güldüm napıyım yani?!
Sonra da teyzeolu geldi, pezonun teki. Kardeşimle birlikte aynı işi yapıyorlardı. Dayım patron. Bu çocuk da iftira yalan dolan, kardeşimi isyana getirdi. Çocuk işi bıraktı. Neyse, bu da problem değil.
Ama asıl sorun, bütün bu insanlarla biraraya gelmek!
Saat 10'da ayrıldılar kocasıyla, biz de oturduk 12 olsun diye bekledik.
-Duydum ki erken kalkmasının sebebi oğluymuş, oğlu annem yüzünden bırakıp gitmiş, öyle anlatmış. Peh ki ne peh. Aynı gün de diğer teyzem aradı annemi. Öyle bir şey olup olmadığı konusunda sormak için ama durum öyle bir yere gelmiş ki olanı da olmayanla harmanlamış teyzem. Sağolsun zaten anneme de dedim, bu saatten sonra tanımam etmem diye. Bırak abi, yok ben hümanist tavırlarımla sevgi pıtırcığı haline geleyim sonra hem hocalardan hayır gelmesin hem ailede olan psikopat olaylardan. Kulak tıkamak, denedim olmadı çabalarıma bir şey oluyordu. Düzülen çabalarımla başbaşa kaldım. Yeni yıla öyle girdim. Öyle bir giriş ki eve geldikten sonra annemle oturduk kritik çıkardık. Anam la, canım bağrıma bastığım, genelde o basar. Durumları da benimle paylaşır işte. Bu kez küfür etmedim.
Mutluyum bundan sonrasında olanlar yüzünden...
Dün babamla video-sohbet yaptık, keşke yeniyılı öyle kutlasaydık dedim anneme, en azından huzursuzluk yaratan biri olmazdı hayatımızda ama "dayını kırmış olurduk" dedi. Haklıydı.
Babamla konuştuktan sonra annem bilgisayarı odama aldı, ben de dizi mizi izledim yeniyılın yorgunluğum attım ama o günkü soğuğun acısını yaşıyorum. Anneme "telefonu söylee!" şeklinde uyarıda bulundum. Normalde sömestrda alacaktım ama alamayacağım neden mi??! Vuvhvuhvuh! Babam otomobil aldı, yıllar sonra ilk defa toparlanıp kendi arabamıza binebileceğiz!! Telefon mu? O bekler ama otomobili aldı ya ben sevinçten taklalar atıyorum zihnimde. Çok sevindim tabii, annem toyota dedi ama babam az önce aradı VolksWagen VW! yihuehe modeli ise Bora 2002 model otomatik. Muhtemelen benzinli ama arabistan gibi bir yerde alman otomobili bulması çok ilginç gerçekten. Mutluyum sırf bu yüzden. Bir de şu var ;
Babam emekli olmak üzere, emekliliğini vekaletle çekebileceğimi söylemişti geçen yaz :) . Tabii üniversiteye gidersem. Muhtemelen bir 700-800 lira. Paşa gibi yaşarım ama şu an için emekli değiliz. Kefili de değiştirmesi gerekiyor, yani Arab Şeyhi Muhammed'ten vazgeçiyoruz. Yeni bir kefil arıyoruz bu arada. Mısırlı öğretmen ve doktor eşine de ayrıca sevgilerimi yolluyorum, blogumdan haberi olmasa da öyle güzel insanların karşımıza çıkması çok sevindirici gerçekten. Umarım ayrı bir zaman bundan bahsedebilirim ama ne zaman?
Mutluyum şimdilik :D...
Soğuk aldım, duş alıp yürüdüm yeni yıl günü. O 5 dk. ağzıma etti. Bugün de çok sevgili arkadaşımla görüşememek de kriptilyon şiddette bir N kuvveti ile ya da ışık hızıyla çarptı ama telafi ederim inşallah.
Ve bir dip not : 2012'nin ilk yazısıymış la bu!!!
Geç otur şöyle anlatacaklarım var.
Cumartesi günü yeni yıl vesaire zımbırtısından bahsetmek istiyorum öncelikle ; dayım aramıştı gitmemiz gerek, kıramam. Evden öğle saatlerinde çıktım, velet kuzenler gelmişti. Beraber yürüdük, ev 5dk mesafede. Belki biraz daha fazla. Hava kıç donduran cinsten. Eve yetiştiğimde köfte hazırlıyorlardı. Bayıla bayıla yerim, magnum reklamındaki manken kadar haz almaya bakarım, köfte benim bir denem, nar denem. Neyse. Dayımlar da yavaş yavaş geldiler. Geçen yıl şarap istemiştim, her ne kadar bayılmasam da tadına sevmiştim, düşünüp almış, sağolsun. En son bayramda görüşmüştük dayımlarla, tekrar biraraya gelmek iyi oldu.
Teyzem de geldi, eskiden olsa bayıldığım sevdiğim, her bir kusruna katlandığım ama gel gör ki durum gittikçe psikopatlaşma ve yalan dolana bağlanmaya kadar ilerleyince de, nefret etmedim ama sevmiyorum eskisi kadar. Evet, hala seviyorum. Ama eskisi kadar değil.
Annemle küsmüşler güya, annemin haberi yok. uaehuahe! şeklinde güldüm napıyım yani?!
Sonra da teyzeolu geldi, pezonun teki. Kardeşimle birlikte aynı işi yapıyorlardı. Dayım patron. Bu çocuk da iftira yalan dolan, kardeşimi isyana getirdi. Çocuk işi bıraktı. Neyse, bu da problem değil.
Ama asıl sorun, bütün bu insanlarla biraraya gelmek!
Saat 10'da ayrıldılar kocasıyla, biz de oturduk 12 olsun diye bekledik.
-Duydum ki erken kalkmasının sebebi oğluymuş, oğlu annem yüzünden bırakıp gitmiş, öyle anlatmış. Peh ki ne peh. Aynı gün de diğer teyzem aradı annemi. Öyle bir şey olup olmadığı konusunda sormak için ama durum öyle bir yere gelmiş ki olanı da olmayanla harmanlamış teyzem. Sağolsun zaten anneme de dedim, bu saatten sonra tanımam etmem diye. Bırak abi, yok ben hümanist tavırlarımla sevgi pıtırcığı haline geleyim sonra hem hocalardan hayır gelmesin hem ailede olan psikopat olaylardan. Kulak tıkamak, denedim olmadı çabalarıma bir şey oluyordu. Düzülen çabalarımla başbaşa kaldım. Yeni yıla öyle girdim. Öyle bir giriş ki eve geldikten sonra annemle oturduk kritik çıkardık. Anam la, canım bağrıma bastığım, genelde o basar. Durumları da benimle paylaşır işte. Bu kez küfür etmedim.
Mutluyum bundan sonrasında olanlar yüzünden...
Dün babamla video-sohbet yaptık, keşke yeniyılı öyle kutlasaydık dedim anneme, en azından huzursuzluk yaratan biri olmazdı hayatımızda ama "dayını kırmış olurduk" dedi. Haklıydı.
Babamla konuştuktan sonra annem bilgisayarı odama aldı, ben de dizi mizi izledim yeniyılın yorgunluğum attım ama o günkü soğuğun acısını yaşıyorum. Anneme "telefonu söylee!" şeklinde uyarıda bulundum. Normalde sömestrda alacaktım ama alamayacağım neden mi??! Vuvhvuhvuh! Babam otomobil aldı, yıllar sonra ilk defa toparlanıp kendi arabamıza binebileceğiz!! Telefon mu? O bekler ama otomobili aldı ya ben sevinçten taklalar atıyorum zihnimde. Çok sevindim tabii, annem toyota dedi ama babam az önce aradı VolksWagen VW! yihuehe modeli ise Bora 2002 model otomatik. Muhtemelen benzinli ama arabistan gibi bir yerde alman otomobili bulması çok ilginç gerçekten. Mutluyum sırf bu yüzden. Bir de şu var ;
Babam emekli olmak üzere, emekliliğini vekaletle çekebileceğimi söylemişti geçen yaz :) . Tabii üniversiteye gidersem. Muhtemelen bir 700-800 lira. Paşa gibi yaşarım ama şu an için emekli değiliz. Kefili de değiştirmesi gerekiyor, yani Arab Şeyhi Muhammed'ten vazgeçiyoruz. Yeni bir kefil arıyoruz bu arada. Mısırlı öğretmen ve doktor eşine de ayrıca sevgilerimi yolluyorum, blogumdan haberi olmasa da öyle güzel insanların karşımıza çıkması çok sevindirici gerçekten. Umarım ayrı bir zaman bundan bahsedebilirim ama ne zaman?
Mutluyum şimdilik :D...
Soğuk aldım, duş alıp yürüdüm yeni yıl günü. O 5 dk. ağzıma etti. Bugün de çok sevgili arkadaşımla görüşememek de kriptilyon şiddette bir N kuvveti ile ya da ışık hızıyla çarptı ama telafi ederim inşallah.
Ve bir dip not : 2012'nin ilk yazısıymış la bu!!!
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Cumartesi, Aralık 31, 2011
300. Yayın... 2012
Sevgili 2012 hayatıma gireli dakikalar olmamışken bunu sana geçmişten yazıyorum. Yakın geçmişten, dünden...
Bugün günlerden Cuma ve belki dershanenin piçliğinin tavan yaptığı günlerden biri. Kurucular ayrı kafadalar zaten ama helal süt emmiş olanlar çok az.
Senden istediğim sevgili 2012 , beni bu piç kurusu kaynayan yerden kurtarman. Bunu beraber yapabiliriz. Sen 4 hanelisin ben ise iki-20-. benzer noktamız var, ilk iki hanen benim dünyada geçirdiğim toplam zamanla aynı. Hadi o zaman bunu kutlayalım 2012! Sana ihtiyacım var...
Bugün günlerden Cuma ve belki dershanenin piçliğinin tavan yaptığı günlerden biri. Kurucular ayrı kafadalar zaten ama helal süt emmiş olanlar çok az.
Senden istediğim sevgili 2012 , beni bu piç kurusu kaynayan yerden kurtarman. Bunu beraber yapabiliriz. Sen 4 hanelisin ben ise iki-20-. benzer noktamız var, ilk iki hanen benim dünyada geçirdiğim toplam zamanla aynı. Hadi o zaman bunu kutlayalım 2012! Sana ihtiyacım var...
Cuma, Aralık 30, 2011
İç Dökerken, Kustum...
Selam millet!
Yine karşınızdayım, midem, sindirim sistemim iflas etmiş durumda.
Dün bloga yazı attıktan sonra ders çalıştım arada da bir şeyler atıştırıyım dedim. Bakın neler yemişim ;
-Akşam yemeğinde 1 tabağa yakın domatesli bulgur pilavı ve biraz turşu, biraz yoğurt.
-2 Dilim Baklava
-1 Tabak dolusu kestane -sayısı sanırım bir 10 adet kadar.
-Bir tabak da patlamış mısır.
Bütün bunları yedim ardından bir adet de mandalina.
Buraya kadar iyiyiz, ağırlık çökünce de dersi bıraktım. Hafif bir ağrı saplandı. Üzerine de su içtim. Uyku uyumak haram bana, cnbce'de Kara Nisan vardı, sarmadı. Tarih bilgim zayıf Tutsi'leri de bilmiyorum. Hotel Rwanda'yı izlemiş olsam sarardı belki ama olmadı. Film yok, tartışma programlarına göz attım konu sarmadı. Müzik kanallarına baktım FF vardı (Franz Ferdi-nand) dinledim biraz ama o bitince de gittim yattım. Ohh sıcacık miss , yatak, radyatör kafamın dibinde. Elektrikli battaniyeyle yatağımı ısıtmıştım önceden.
Buraya kadar her şey normal değil mi?
Saatler geçer, kıvranırım. Yatakta dönüp durduktan sonra, gırtlağıma kadar gelen ağırlığı hissedip koştum, elim ağzımda. Odamdan çıktım, lavaboya koşarken ağzımdan, elimin arasında fışkırdı. Kustum, öğüre öğüre. En son port ameliyatım'dan sonra kusmuştum, apartmanın önünde. Annem kapıyı açtı, yarım uykudaydı sanırım. Oğlum ne oldu?! Şeklinde şoka girdi, bir yandan da "Allah kahretsin o adamları, baklavadan oldu dimi?" dedi. Sonra "bugün ne yedin öğlen" diye sordu. Döner yedim, diyince. Yine bastı feryadı, DÖNER YEME DÖNER YEME kaç kere dicem sana çocuk değilsin, sana dokunuyor, dedi.
Neyse yatağıma döndüm, dershane vardı tabii.
Dershane Piç Kaynıyor ! -bunu demiştim dimi? +18
Okunmasa da olur...
Dershane normal seyrinde ilerlerken, matematik, fizik ve kimya vardı bugün. Anlatmıcam dersleri sadece bu iki hocaya bakın!
Fizik - ... yorum yapmaya değmeyen biri. Geçen hafta, seni diğer sınıfa alalım mı, dedi. Olur hocam, dedim.
Bu hafta ise git rehberlikçiyle konuş diyor. Lan orospu çocuğu ne umut veriyorsun, mutasyon geçirmiş sperm mahsülü! Pezevenk!
Kimya, bu hocayı anlamıyorum. Dünkü anlattığımla alakası yok bu kişinin. Dünkü ayrıydı. Neyse sorularımı çözdürmek için yalvar yakar ararken adamı, ETÜT yerine bir sınıfta buldum. Orospuçocuğusun! İşin ne lan orda senin!? Hea?! 9 aylık israf! Neyse buldum hocayı, öğrenci kalabalığı vardı başında. Hocam bir kaç sorum var çözebilir misiniz? dedim. Görmüyor musun soru çözüyorum, dedi. Birazdan gel diyince de. Hocam birazdan da dersiniz var ama! dedim. Etraftaki öğrenciler -liseliler- gülüştüler. Adam habire soru çözüyor, bir mol testinde çocuğun 3 4 yanlışı var, olabilir olamaz demiyorum ama benim sadece 3 organik kimya sorum vardı ve soruyu bekletince unutuyorum. Yavşağın dölü işte. Ben bu adamı şikayet edcem paşam! Zaten müdür bey de benim kimya hocasına soru çözdürdüğümü sanıyor çarşamba şikayet ederim. Görüşecez bakalım ! Lan siz mi büyüksünüz ben mi??!
Yine karşınızdayım, midem, sindirim sistemim iflas etmiş durumda.
Dün bloga yazı attıktan sonra ders çalıştım arada da bir şeyler atıştırıyım dedim. Bakın neler yemişim ;
-Akşam yemeğinde 1 tabağa yakın domatesli bulgur pilavı ve biraz turşu, biraz yoğurt.
-2 Dilim Baklava
-1 Tabak dolusu kestane -sayısı sanırım bir 10 adet kadar.
-Bir tabak da patlamış mısır.
Bütün bunları yedim ardından bir adet de mandalina.
Buraya kadar iyiyiz, ağırlık çökünce de dersi bıraktım. Hafif bir ağrı saplandı. Üzerine de su içtim. Uyku uyumak haram bana, cnbce'de Kara Nisan vardı, sarmadı. Tarih bilgim zayıf Tutsi'leri de bilmiyorum. Hotel Rwanda'yı izlemiş olsam sarardı belki ama olmadı. Film yok, tartışma programlarına göz attım konu sarmadı. Müzik kanallarına baktım FF vardı (Franz Ferdi-nand) dinledim biraz ama o bitince de gittim yattım. Ohh sıcacık miss , yatak, radyatör kafamın dibinde. Elektrikli battaniyeyle yatağımı ısıtmıştım önceden.
Buraya kadar her şey normal değil mi?
Saatler geçer, kıvranırım. Yatakta dönüp durduktan sonra, gırtlağıma kadar gelen ağırlığı hissedip koştum, elim ağzımda. Odamdan çıktım, lavaboya koşarken ağzımdan, elimin arasında fışkırdı. Kustum, öğüre öğüre. En son port ameliyatım'dan sonra kusmuştum, apartmanın önünde. Annem kapıyı açtı, yarım uykudaydı sanırım. Oğlum ne oldu?! Şeklinde şoka girdi, bir yandan da "Allah kahretsin o adamları, baklavadan oldu dimi?" dedi. Sonra "bugün ne yedin öğlen" diye sordu. Döner yedim, diyince. Yine bastı feryadı, DÖNER YEME DÖNER YEME kaç kere dicem sana çocuk değilsin, sana dokunuyor, dedi.
Neyse yatağıma döndüm, dershane vardı tabii.
Dershane Piç Kaynıyor ! -bunu demiştim dimi? +18
Okunmasa da olur...
Dershane normal seyrinde ilerlerken, matematik, fizik ve kimya vardı bugün. Anlatmıcam dersleri sadece bu iki hocaya bakın!
Fizik - ... yorum yapmaya değmeyen biri. Geçen hafta, seni diğer sınıfa alalım mı, dedi. Olur hocam, dedim.
Bu hafta ise git rehberlikçiyle konuş diyor. Lan orospu çocuğu ne umut veriyorsun, mutasyon geçirmiş sperm mahsülü! Pezevenk!
Kimya, bu hocayı anlamıyorum. Dünkü anlattığımla alakası yok bu kişinin. Dünkü ayrıydı. Neyse sorularımı çözdürmek için yalvar yakar ararken adamı, ETÜT yerine bir sınıfta buldum. Orospuçocuğusun! İşin ne lan orda senin!? Hea?! 9 aylık israf! Neyse buldum hocayı, öğrenci kalabalığı vardı başında. Hocam bir kaç sorum var çözebilir misiniz? dedim. Görmüyor musun soru çözüyorum, dedi. Birazdan gel diyince de. Hocam birazdan da dersiniz var ama! dedim. Etraftaki öğrenciler -liseliler- gülüştüler. Adam habire soru çözüyor, bir mol testinde çocuğun 3 4 yanlışı var, olabilir olamaz demiyorum ama benim sadece 3 organik kimya sorum vardı ve soruyu bekletince unutuyorum. Yavşağın dölü işte. Ben bu adamı şikayet edcem paşam! Zaten müdür bey de benim kimya hocasına soru çözdürdüğümü sanıyor çarşamba şikayet ederim. Görüşecez bakalım ! Lan siz mi büyüksünüz ben mi??!
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Perşembe, Aralık 29, 2011
Kanser Dershaneden Daha Merhametli
Selam millet!
Her zamanki gibi, her zaman kullandığım giriş cümlesiyle yine karşınızdayım. -Yalnız hissediyorum!
Sorun değil.
Bugün bugün bugün...
Kimya dersimiz vardı ki hocayı sevmeme rağmen bir antipati oluşturdu kafamda, egoistin teki. Ben öğretiyorsam kesinlikle öğreneceksiniz, zorundasınız havası var. Bu da sınıfımdaki gerzeklerin hocayı sürekli övmesinden dolayı oluşan bir durumdu. Hoca kapalı kutuydu ilk geldiğinde hala da öyle.
Etüte çıktım dersler bitince, matematik sorularımı ilk defa hiç bekletmeden çözdürebildim! Bunun için sevineceğim aklımın ucuna gelmezdi.
Fizik hocamı sevmeme rağmen bugün nefret ettim, sebebi mi? Sebep şu ;
-Bize aldığı deneme sınavı setini, perşembe günü dersler bittikten sonra -kafam s?kik oluyor o saatte - yapacaktı, her perşembe de yapmaya devam edecektik. Bugün ben sınava girmek istemedim, o saatte sınav olmaz zaten, sınav yaptığımız geçen hafta da işkence gibiydi. Sürekli açılan kapı, içeri dalanlar ve diğerleri... Ben de buna karşı, sınavları hocadan alıp evde çözmek istedim ama hocanın cevabı "evde olmaz, bahane bunlar", ben de "hocam sorularımı çözdürcem daha" dememe karşılık, "yarın var, yarın çözdür" demesi. Allah allah ya, Azkaban Tutsağı'yım lan! İsyan bayrağını çekip sınava girmedim. Öğretmenler odasına gidip, biyoloji hocasını etüte çağırdım, o sırada olanlar ise ;
-Biyoloji hocamın telefonundan "Gayri de Gayri" şarkısı, içeri girdim kapıyı kapadım. Dinledim şarkıyı. Arada muhabbet işte. Hocam çalışmamız lazım, dedim. Kimya hocam araya girip "benimle mi" dedi. Korkmayın hocam, sizinle değil, dedim. Bütün hocalar gülmeye başladı. Adam da zaten kapıda durduğum sırada müsaade istemeden ezip geçti beni. Vay anasını lan, hilkat garibeleri mi eğitimciye dönüştü eğitimciler mi Hitlere, yoksa Gestapo mu? Evet Gestapo olabilir, "Çalışmak Özgürlüktür" nidalarıyla dolaşan hocalar.
Neyse Etüt hocamın-biyoloji- hasta olduğunu görünce üzüldüm, zaten ayrılacaz. Tezi için Erzurum'a gitmesi gerekiyormuş. Ders hocamın-biyoloji- da bana çarşamba gününe söz vermesi ile, benim de etüt hocamın, bi denemin daha fazla yorulmaması için eve geldim. Yazık lan onlar da sistemin mahvettiği insanlar, hasta ise kesinlikle üzerine gitmem hocamın. Gitsem bile bana bir faydası olmayacak.
Matematik hocamdan da haftaya perşembe için bir boşluk bulursam ders alcam. Ocak bitmeden ortalığı düzmem gerek!
Sevgili blogcu birine teşekkürlerimi iletmeden bitiremem bu yazıyı ;
-Bugün blog arkadaşım Gök-googhan- Hacettepe Onkoloji Bölüm 92'deki çocukları ziyarete gitti arkadaşlarıyla birlikte. Kanserin hayatımıza grip kadar rahat girip çıkabilmesi bir yana , canlarımız, çocuklar farkında değiller bu durumun. Çocukları yalnız bırakmadığın için, arkadaşlarına ve sana teşekkürler Gök, yeni yıla umutlu girecekler belki de sayenizde.
--Eğer, "ben de gitmek isterim ama cesaretimi toplayamıyorum" diye varsa benimle ya da gök ile iletişime geçsin bir şekilde.
Gök - Googhan !
Bana da - sadeceumut.onlyhope@gmail.com 'dan ulaşabilirsiniz. Mekan konusunda yardımcı olamam belki, uzakta olduğum için ama en azından ulaşabilirim gibi. Sizi orda karşılayacak, yabancılık çekmemenizi sağlayacak insanlar olması için.
Her zamanki gibi, her zaman kullandığım giriş cümlesiyle yine karşınızdayım. -Yalnız hissediyorum!
Sorun değil.
Bugün bugün bugün...
Kimya dersimiz vardı ki hocayı sevmeme rağmen bir antipati oluşturdu kafamda, egoistin teki. Ben öğretiyorsam kesinlikle öğreneceksiniz, zorundasınız havası var. Bu da sınıfımdaki gerzeklerin hocayı sürekli övmesinden dolayı oluşan bir durumdu. Hoca kapalı kutuydu ilk geldiğinde hala da öyle.
Etüte çıktım dersler bitince, matematik sorularımı ilk defa hiç bekletmeden çözdürebildim! Bunun için sevineceğim aklımın ucuna gelmezdi.
Fizik hocamı sevmeme rağmen bugün nefret ettim, sebebi mi? Sebep şu ;
-Bize aldığı deneme sınavı setini, perşembe günü dersler bittikten sonra -kafam s?kik oluyor o saatte - yapacaktı, her perşembe de yapmaya devam edecektik. Bugün ben sınava girmek istemedim, o saatte sınav olmaz zaten, sınav yaptığımız geçen hafta da işkence gibiydi. Sürekli açılan kapı, içeri dalanlar ve diğerleri... Ben de buna karşı, sınavları hocadan alıp evde çözmek istedim ama hocanın cevabı "evde olmaz, bahane bunlar", ben de "hocam sorularımı çözdürcem daha" dememe karşılık, "yarın var, yarın çözdür" demesi. Allah allah ya, Azkaban Tutsağı'yım lan! İsyan bayrağını çekip sınava girmedim. Öğretmenler odasına gidip, biyoloji hocasını etüte çağırdım, o sırada olanlar ise ;
-Biyoloji hocamın telefonundan "Gayri de Gayri" şarkısı, içeri girdim kapıyı kapadım. Dinledim şarkıyı. Arada muhabbet işte. Hocam çalışmamız lazım, dedim. Kimya hocam araya girip "benimle mi" dedi. Korkmayın hocam, sizinle değil, dedim. Bütün hocalar gülmeye başladı. Adam da zaten kapıda durduğum sırada müsaade istemeden ezip geçti beni. Vay anasını lan, hilkat garibeleri mi eğitimciye dönüştü eğitimciler mi Hitlere, yoksa Gestapo mu? Evet Gestapo olabilir, "Çalışmak Özgürlüktür" nidalarıyla dolaşan hocalar.
Neyse Etüt hocamın-biyoloji- hasta olduğunu görünce üzüldüm, zaten ayrılacaz. Tezi için Erzurum'a gitmesi gerekiyormuş. Ders hocamın-biyoloji- da bana çarşamba gününe söz vermesi ile, benim de etüt hocamın, bi denemin daha fazla yorulmaması için eve geldim. Yazık lan onlar da sistemin mahvettiği insanlar, hasta ise kesinlikle üzerine gitmem hocamın. Gitsem bile bana bir faydası olmayacak.
Matematik hocamdan da haftaya perşembe için bir boşluk bulursam ders alcam. Ocak bitmeden ortalığı düzmem gerek!
Sevgili blogcu birine teşekkürlerimi iletmeden bitiremem bu yazıyı ;
-Bugün blog arkadaşım Gök-googhan- Hacettepe Onkoloji Bölüm 92'deki çocukları ziyarete gitti arkadaşlarıyla birlikte. Kanserin hayatımıza grip kadar rahat girip çıkabilmesi bir yana , canlarımız, çocuklar farkında değiller bu durumun. Çocukları yalnız bırakmadığın için, arkadaşlarına ve sana teşekkürler Gök, yeni yıla umutlu girecekler belki de sayenizde.
--Eğer, "ben de gitmek isterim ama cesaretimi toplayamıyorum" diye varsa benimle ya da gök ile iletişime geçsin bir şekilde.
Gök - Googhan !
Bana da - sadeceumut.onlyhope@gmail.com 'dan ulaşabilirsiniz. Mekan konusunda yardımcı olamam belki, uzakta olduğum için ama en azından ulaşabilirim gibi. Sizi orda karşılayacak, yabancılık çekmemenizi sağlayacak insanlar olması için.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
kanser
Çarşamba, Aralık 28, 2011
Kavgam ve Yeni Yıl
Selam
-Yeni yıl ile ilgili atıp tutan embesilleri görene kadar. Evet embesil! Neden mi? Şöyle ki, 31 aralık gecesi yani 1 ocak'a girişimiz, Hz İsa'nın doğum tarihi değil, Noel dibimde kutlandı, kilise evimize çok yakın ben de kutlamak için gidecektim, hristiyan olmamama rağmen. En azından farklı bir din ve onların gözünden bakma, bayramlarını kutluyoruz ki zaten. Noel -Doğuş, İsa'nın doğuşu ve başka binbir şekilde anlamı olan gün. Geçen hafta pazar günü kutlandı yahu! Nedir bu tantana, yoksa ben mi bir bok bilmiyorum da, Hz İsa sizin söylediğiniz tarihte mi doğmuş? Konu kapanmıştır , sevgili embesil. Noel ile Yeni yılın aynı şey olduğunu sanıyorsan o kafanı yarıp içine kezzap dökiciim. Bu kadar ya?!
Arap olduğum için, benim kutlayacağım yeni yıl da ocak 13'ün gecesine denk geliyor. Bu haftasonu olacak olan yeni yılı kutlayacağım tabii, her yıl olduğu gibi.
Hani şimdi bu yazıyı neden yazdım, sinirliydim. Boşalttım yeni yıl ve noel vesilesi ile.
Roman olan değil. Benim kendimle ve diğerleriyle olan. Sevgili okuyucu bu anlatacaklarım ne kadar manyak ve psikopat ve bilimum kişi olduğumun kanıtı olursa ve de benden nefret edersen eğer, neyse siktir olup giderim en fazla. Nefret etmeyin lan benden, bunalıma girerim yoksa! Giriş yapıyorum şu an ...
Sabah uyandığımda inanılmaz derecede soğuk olan hava, dışarıdan sesleniyor gibiydi. Islık çalıyor sis çökmüş olan gökyüzüne. Dalga mı geçiyordu benimle?
Soğuktan nefret ederim! Neyse ki elektrikli ısıtıcıyı prize takıp, kahvaltımı da ettikten sonra. Miss, dışarı çıkmaya hazırım. Dün giyindiğim kadar kalın giyinmem gerektiğini, burnum dışarıyla karşılaşana kadar fark edemedim. Sorun değildi, ne de olsa okul servisiyle gidiyordum dershaneye. Terasta bekledim. Biraz sonra da gelmişti zaten. Yer yoktu?! Bundan da nefret ederim ben. Kıçımı konfor takıntısı ve zorunluluğu olmadan rahatça yayabilmem gerekir. Dolmuşlar da ayakta durunca epey bir eğilmem gerekenlerden, Ford minibüs. Neyse bu sorunu da aştıktan sonra, dün planladığım sohbeti etmem gerekiyordu Müdür Bey ile. Dershanenin merdivenlerini ağır ağır çıkarken tam karşımda belirdi, sert görünen ama bir o kadar da yardımsever sıcakkanlı insan, Müdür Bey. Günaydın hocam, dedim. Hocam dememin sebebi de emekli öğretmen olması. O da aynı sıcaklıkla gülümseyip "günaydın" dedi. Hal hatır sorduktan sonra da "Hocam sizinle dersten sonra konuşmam gerek" dedim. Olur ne zaman istersen gel, dedi. Sağolsun, planımın işlemesi için ilk adımı atlattım sayılır. Cuma günü olanları yazmıştım sanırım, rehberlikçi yine piçlik yapmıştı. Ders almam gerektiği halde, etüt vermedi! Lan ben o o.çocuğuna mı soracam ders alıp alamayacağımı! Gittim şikayete ;
-Hocam, rehberlikçi salı günü almam gereken dersi bana vermedi. Saat 4'e kadar sadece matematik sorularımı çözdürebildim, fizik'ten ise bir tek soru bile çözdüremedim. Normalde salı gününe ayarlanması gereken bir dersim vardı ama rehberlikçi yazmadı, dedim.
-NASIL OLUR ÖYLE BİR ŞEY?! dedi. Telefona sarıldı, kantine, odasına, ben derse girdikten sonra, dersliklere de baktı! Vuvuhvuhv! Rehberlikçi mi yazmadı? dedi.
-Evet hocam, ne zaman ders almaya kalksam, hocaların bütün saatleri dolu diye bahaneler... 2 ayım kaldı sınava ve eksiklerimi gerçek anlamda sıfıra indirmem gerek, dedim.
-Tamam ben halledecem, ne zaman sıkıntın olursa dersle ilgili, hocalarla ilgili, gel çözeriz problemi, dedi.
-Sağolun hocam, diyip ayrıldım ordan.
1 saat sonra, fizikçi kapıyı çaldı. Cuma günü saat 13te dersim var. Lan bu rehberlikçi fazla olmaya başladı. Önce sınıfımı değiştirmedi sonra da bu olaylar. Lan ben de Umut'sam eğer bu adam benden daha çok çekecek.
Bir olay daha dershaneyle ilgili ;
Veli toplantısından sonra annemin dün hatırladığı bu sohbet geçmiş veli-öğrenci-hoca arasında :
-Merhaba ben XX'in velisiyim, nasıl XX'in durumu? -kız da yanında.
-Çok iyi çok! Tıp kazanacak o ve 3 arkadaşı daha. yorumum - lan orospu çocuğu, senet mi verdiler de Tıp kesin diye konuşuyorsun. Lan çalılık kevaşesi! Hocanın devamında söyledikleri : İşte Xx ile birlikte 3 arkadaşı var biz bunları en iyi yerlere yetiştircez, onların bütün eksiklerini kapatmaya çalışıyoruz etütlerle... ETÜT? yorumum : Lan genelev kraliçesinin torunu! Benim kafam sikilirken bir ders alabilmek için, derste de kafamın içinde tecavüz edilmemiş tek bir nokta olmamasına rağmen, sen nasıl diğer sınıfı daha üstün tutabilirsin!
Annem bunları anlatır ve ben o yukarıdakilerden daha fazla küfrederim. Dün ders de çalışamadım. Bir tek geometri.
Ben o hocayı da bulcam daha, annem her ne kadar tanımasa da ben ortaya lafı atarım, müdüre bahsederim yarın. Kendi yağında kavrulur o hoca?! Lan bir lokma ekmeğe muhtaç kalsın piçin evladı?! Bir de eğitimci olacak kahpenin dölü!
Çok küfür ettim, deşarj evlat deşarj.
-Yeni yıl ile ilgili atıp tutan embesilleri görene kadar. Evet embesil! Neden mi? Şöyle ki, 31 aralık gecesi yani 1 ocak'a girişimiz, Hz İsa'nın doğum tarihi değil, Noel dibimde kutlandı, kilise evimize çok yakın ben de kutlamak için gidecektim, hristiyan olmamama rağmen. En azından farklı bir din ve onların gözünden bakma, bayramlarını kutluyoruz ki zaten. Noel -Doğuş, İsa'nın doğuşu ve başka binbir şekilde anlamı olan gün. Geçen hafta pazar günü kutlandı yahu! Nedir bu tantana, yoksa ben mi bir bok bilmiyorum da, Hz İsa sizin söylediğiniz tarihte mi doğmuş? Konu kapanmıştır , sevgili embesil. Noel ile Yeni yılın aynı şey olduğunu sanıyorsan o kafanı yarıp içine kezzap dökiciim. Bu kadar ya?!
Arap olduğum için, benim kutlayacağım yeni yıl da ocak 13'ün gecesine denk geliyor. Bu haftasonu olacak olan yeni yılı kutlayacağım tabii, her yıl olduğu gibi.
Hani şimdi bu yazıyı neden yazdım, sinirliydim. Boşalttım yeni yıl ve noel vesilesi ile.
Kavgam
Roman olan değil. Benim kendimle ve diğerleriyle olan. Sevgili okuyucu bu anlatacaklarım ne kadar manyak ve psikopat ve bilimum kişi olduğumun kanıtı olursa ve de benden nefret edersen eğer, neyse siktir olup giderim en fazla. Nefret etmeyin lan benden, bunalıma girerim yoksa! Giriş yapıyorum şu an ...
Sabah uyandığımda inanılmaz derecede soğuk olan hava, dışarıdan sesleniyor gibiydi. Islık çalıyor sis çökmüş olan gökyüzüne. Dalga mı geçiyordu benimle?
Soğuktan nefret ederim! Neyse ki elektrikli ısıtıcıyı prize takıp, kahvaltımı da ettikten sonra. Miss, dışarı çıkmaya hazırım. Dün giyindiğim kadar kalın giyinmem gerektiğini, burnum dışarıyla karşılaşana kadar fark edemedim. Sorun değildi, ne de olsa okul servisiyle gidiyordum dershaneye. Terasta bekledim. Biraz sonra da gelmişti zaten. Yer yoktu?! Bundan da nefret ederim ben. Kıçımı konfor takıntısı ve zorunluluğu olmadan rahatça yayabilmem gerekir. Dolmuşlar da ayakta durunca epey bir eğilmem gerekenlerden, Ford minibüs. Neyse bu sorunu da aştıktan sonra, dün planladığım sohbeti etmem gerekiyordu Müdür Bey ile. Dershanenin merdivenlerini ağır ağır çıkarken tam karşımda belirdi, sert görünen ama bir o kadar da yardımsever sıcakkanlı insan, Müdür Bey. Günaydın hocam, dedim. Hocam dememin sebebi de emekli öğretmen olması. O da aynı sıcaklıkla gülümseyip "günaydın" dedi. Hal hatır sorduktan sonra da "Hocam sizinle dersten sonra konuşmam gerek" dedim. Olur ne zaman istersen gel, dedi. Sağolsun, planımın işlemesi için ilk adımı atlattım sayılır. Cuma günü olanları yazmıştım sanırım, rehberlikçi yine piçlik yapmıştı. Ders almam gerektiği halde, etüt vermedi! Lan ben o o.çocuğuna mı soracam ders alıp alamayacağımı! Gittim şikayete ;
-Hocam, rehberlikçi salı günü almam gereken dersi bana vermedi. Saat 4'e kadar sadece matematik sorularımı çözdürebildim, fizik'ten ise bir tek soru bile çözdüremedim. Normalde salı gününe ayarlanması gereken bir dersim vardı ama rehberlikçi yazmadı, dedim.
-NASIL OLUR ÖYLE BİR ŞEY?! dedi. Telefona sarıldı, kantine, odasına, ben derse girdikten sonra, dersliklere de baktı! Vuvuhvuhv! Rehberlikçi mi yazmadı? dedi.
-Evet hocam, ne zaman ders almaya kalksam, hocaların bütün saatleri dolu diye bahaneler... 2 ayım kaldı sınava ve eksiklerimi gerçek anlamda sıfıra indirmem gerek, dedim.
-Tamam ben halledecem, ne zaman sıkıntın olursa dersle ilgili, hocalarla ilgili, gel çözeriz problemi, dedi.
-Sağolun hocam, diyip ayrıldım ordan.
1 saat sonra, fizikçi kapıyı çaldı. Cuma günü saat 13te dersim var. Lan bu rehberlikçi fazla olmaya başladı. Önce sınıfımı değiştirmedi sonra da bu olaylar. Lan ben de Umut'sam eğer bu adam benden daha çok çekecek.
Bir olay daha dershaneyle ilgili ;
Veli toplantısından sonra annemin dün hatırladığı bu sohbet geçmiş veli-öğrenci-hoca arasında :
-Merhaba ben XX'in velisiyim, nasıl XX'in durumu? -kız da yanında.
-Çok iyi çok! Tıp kazanacak o ve 3 arkadaşı daha. yorumum - lan orospu çocuğu, senet mi verdiler de Tıp kesin diye konuşuyorsun. Lan çalılık kevaşesi! Hocanın devamında söyledikleri : İşte Xx ile birlikte 3 arkadaşı var biz bunları en iyi yerlere yetiştircez, onların bütün eksiklerini kapatmaya çalışıyoruz etütlerle... ETÜT? yorumum : Lan genelev kraliçesinin torunu! Benim kafam sikilirken bir ders alabilmek için, derste de kafamın içinde tecavüz edilmemiş tek bir nokta olmamasına rağmen, sen nasıl diğer sınıfı daha üstün tutabilirsin!
Annem bunları anlatır ve ben o yukarıdakilerden daha fazla küfrederim. Dün ders de çalışamadım. Bir tek geometri.
Ben o hocayı da bulcam daha, annem her ne kadar tanımasa da ben ortaya lafı atarım, müdüre bahsederim yarın. Kendi yağında kavrulur o hoca?! Lan bir lokma ekmeğe muhtaç kalsın piçin evladı?! Bir de eğitimci olacak kahpenin dölü!
Çok küfür ettim, deşarj evlat deşarj.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
rehberlikçi
Pazartesi, Aralık 26, 2011
LYS
Selam,
Sezonun ilk LYS denemesi ile karşınızdayız sevgili izleyiciler! -olmadı.
Sezonun ilk LYS denemesinin sonuçlarıyla karşınızdayım.
Mat-2 diye tabir edilen, Matemaik'in sevilen kısmı bu kez kendisini pek sevdirmedi. Sevemedim ela gözlüm... Diyor ellerinden öpüyorum. Geçen yılın kitapçığıydı bu da. Nerden mi anladım? Geçen yılki ilk lys denemesi de aynıydı. Paraboller, biraz polinom ve diğerleri.
Geometri ise - pek parlak olduğu söylenemez, sevemiyorum. Göremiyorum. Kafamı boşaltıp, üçgene, dörtgene, geometrik şekillere odaklanmam lazım ama olamıyor. Yapamadım sevgili blogcu. Geometri öyle allahsız, öyle kepaze bir ders işte. Dershanede her ne kadar ders alsam da, cık olmuyor. Direniyorum, öğrenmek için.
Berbere gittim bugün, tarasam gözlerimi kaplayabilecek olan saçımı kestirdim. Berber de her zaman gittiğim berber ama her gittiğimde aynı soruları soruyor. Lan otomatiğe bağlamış adam.
Bugün hiç yazasım yoktu, sınav çaktı bir kere. Fen sınavlarını çok merak ediyorum. Ağzıma edilecek resmen.
Sezonun ilk LYS denemesi ile karşınızdayız sevgili izleyiciler! -olmadı.
Sezonun ilk LYS denemesinin sonuçlarıyla karşınızdayım.
Mat-2 diye tabir edilen, Matemaik'in sevilen kısmı bu kez kendisini pek sevdirmedi. Sevemedim ela gözlüm... Diyor ellerinden öpüyorum. Geçen yılın kitapçığıydı bu da. Nerden mi anladım? Geçen yılki ilk lys denemesi de aynıydı. Paraboller, biraz polinom ve diğerleri.
Geometri ise - pek parlak olduğu söylenemez, sevemiyorum. Göremiyorum. Kafamı boşaltıp, üçgene, dörtgene, geometrik şekillere odaklanmam lazım ama olamıyor. Yapamadım sevgili blogcu. Geometri öyle allahsız, öyle kepaze bir ders işte. Dershanede her ne kadar ders alsam da, cık olmuyor. Direniyorum, öğrenmek için.
Berbere gittim bugün, tarasam gözlerimi kaplayabilecek olan saçımı kestirdim. Berber de her zaman gittiğim berber ama her gittiğimde aynı soruları soruyor. Lan otomatiğe bağlamış adam.
Bugün hiç yazasım yoktu, sınav çaktı bir kere. Fen sınavlarını çok merak ediyorum. Ağzıma edilecek resmen.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
sınav
Cumartesi, Aralık 24, 2011
Anlamsız 5
Tüm akıl hastalıklarının temelinde, meşru acıları yaşamayı reddetmek yatar.
-CARL JUNG
Potansiyel akıl hastasıyım...
Etiketler:
anlamsız
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)