Pazartesi günü dünyanın en çok küfredilen günü, bunda hemfikiriz.
Dershanenin sınav günüydü bugün. Dün akşam Gök ve Reyüsle zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Uykusuz da kaldım sanırım. En son Rey'le konuşurken "he ne dedin? uyudum ben yeaa!" şeklinde yazdığımı hatırlıyorum. Öyle de garip. Mevzu derin.
Pazartesi Günü'ne neden sövülür?
Bugün sınav vardı diye sövülür.
Bugün hava soğuktu diye sövülür - bu pazartesinin suçu olmasa da sövdüm.
Neyse devam ettirmeyim bu muhabbeti. Sınav vardı bugün ;
Türkçe'den başladım her zamanki gibi ; zor değildi. Acayip kolaydı bi kaç soru haricinde. Onları da sanırım yanlış çözdüm.
Matematik ; 6 boş - intihar ettirir. 6 boş ne la?! Saçma sapan sorulardı bıraktıklarım. Neyse sorun değil.
Fen! ; Sokayım Kleo'ya öyle böyle değil, dağılmışım ben. Yarın hocaların küçümseyen bakışlarına maruz kalacağım, o da sorun değil.
Sosyal ; Ben bu dersi seviyorum Coğrafya hariç. Coğrafya'nın o Dünyanın şekli ve hareketleri konusunu hiç anlayamadım. Sırf bunu biliyorum - Kendi etrafında dönerse , Gece-Gündüz. Güneş etrafında mevsimler aylar yıllar geçti sen dönmez oldun! gibi.
Sınav bitti ben bittim, dr'a gitmem gerekiyordu ama öğle arasına denk geldiği için yıllardır yapmadığım saçma sapan bir şey yaptım. İnternet Cafe'ye gittim. Sınıfın kaltağı da takıldı yine peşime, sınıfın delisi de takıldı. Ohh zaten ben ya fahişe mıknatısıyım ya da deli. Siktir ettim! İnternet cafe'de Fifa12'yi görünce gözlerim yaşardı, mutlu oldum ama oyunu bir türlü açamadım. Görmeyeli değişmişsin kaşar gibin bir şey olmuşsun Fifa! Pes'çiyim evet. Serious Sam oynadım. 2. versiyonuydu galiba. İyi de zaman geçirdim, canavarları patlattım. Küfrettim habire.
Zamanı geldi hastaneye gitmenin. Hastaneye gittim ve görmek istemediğim kriptilyon insan ordaydı. Halamın Gelini, o bile ordaydı laAAN! Psik.'te sıra bekliyordu. Göz göze geldik bir ama tanımadı ya da tanımazdan geldi. Hass dedim o anda. Sonra sınıfın psikopatı ile psikologu bekledik. Niye onunla beklediysem. Mına koyiim, psikopat ama severim hani. Zararsız en azından. Azimli kereta! Psikolog gelmedi, kantinde olduğunun haberini aldım. Çıktım kantine, bi baktım euheu hoca tavla çevirmiş, arkadaşlar etrafında. Miss!!!
Çarşamba günü gel, dedi. Yarın gidecem tekrar bakalım gün yazsın tarih yazsın, olmuyor öyle hocam! Neyse sakinim. Saat de vermedi ki hani şu saatte gel konuşalım şeklinde. İşler karmaşık. Düzen yok hocam!
Öyle işte blogcu, normal bir gün sayılabilecek kadar normal, en azından benim için.
Pazartesi, Kasım 28, 2011
Pazartesi Ebesinin Bir Tanesi...
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Pazar, Kasım 27, 2011
Oha Ben N'apmışım Öyle?!
Cuma gününden başlayalım istersen ;
Çok tehlikeli bi yazı ama devam etmem lazım. Cuma günü malum aile kavgasından sonra uyumadım, uyuyamadım değil hani. Bildiğin beynime sinir sistemime karşı koyma amacındaydım ama olamadı. Yenik düştü eşek, sendeleyip son nefesini yastıkta...vermeden önce n'oldu?
Kavgadan sonra, bu cuma kavgaları ritüel halini aldı. Bu kez sorun ise babamın msn'e girememesi ve bizim bilgisayarın da reset atma problemi. Reset atmasının sebebi de benmişim gibi azarlandım, eşek buna dayanamaz kudurur. Bağırmaya başladım geçen haftaki gibi. Bağırdım yine yetti canıma tak etti. Şimdi ise laf sokma ritüeli hakim evde. Herkesin bana bi laf sokma amacı var Charlie Sheen gibi hissediyorum alla'ıma. Neyse bundan önce.
Soru-Yorum'da Psikiyatr Dr. Ümit Yazman vardı. Muhteşem bi insan. Benim doktorum da mükemmel biri. Öyle, Ümit hocamı izledim saat 3'e kadar. Gerçi program o saate kadar sürmedi. Ben saat 3'e kadar direndim. Beynim uyuşmadan yatağa girmicektim, söz vermiştim bi kere kendime. İnternet bağımlılığından, alkolden bahsetmişti Ümit Hocam. Dinledim gerçi programın yarısından başladım. Bi soru da ben yolladım ama işe yaramadı. Benim teşhisimden bahsetti ki orda gözlerim pörtlemiş bi şekilde kalakaldım. Hoş ki soru sormadan böyle bi tanının dünya genelinde olması ve "yalnız değilim" mottosuyla gözlerimin yaşarması çok ironikti. Beni o halde görmediniz, şükür.
Uyudum ama uyanamadım. Saat 17'de uyanmışım, sesleri duyuyordum ama uyanmakta direniyordum hepsi bu . 17'de annemin amcama "bak bak hala uyuyor ne bu şimdi ha?" dediğini duydum. E be kadın, sen değil miydin dün hakaretler savuran! Sen değil miydin ha? Neyse sorun değil olayı deşmiyim. Ben de çok mükemmel bi evlat olamadım o anda. Anlık bişey bu anamlardan kardaşlarımdan nefret ettiğimi göstermez. Sadece "ikimize birden yükleniyorlar" hesabı. Şizofren gibiyim , benden bi tane daha olsa zaten bombastik bi durum olurdu.
Uyandıktan sonra ;
Kahvaltı yapmadım tabi, ehuehhie. Akşam amcamlarda yimek yedim, davuk yidim. Yengem de espri patlatmaz mı "la olum çişin gelmedi o kadar saat uyuduktan sonra?" ben de cevap "yenge, yapıp uyudum" şeklinde.
Neyse Cumartesi günü pek kötü geçti diyemem. İyi sayılırdı bi de. Dün akşamdan bahsediyorum jetlag afedersin ama civciv dötü kalır benim bulunduğum durumun yanında. Dün akşam kardaş geldi. Pc'yi kapadım, tv izledik beraber. 9 yaşında erkek çocuğu 13+ Kehanet'i beraber izledik. Hatta bi yerinde filmin "lan korkuyorum yanıma gel" dediğimi hatırlıyorum. Çok gerildim çok!
Pazar gününe geldi sıra, bunları anlatmamış olduğumu bilmiyordum ;
Pazar günü iyi hoş sakin bi gündü, bugün ailece bi laf sokuşmalarına denk geldim. Ciddi ciddi Charlie Sheen Roast'tan beter oldum ama ben de verdim cevabı, euheeie. Bi de yalnız kaldığım bi an gittim dolaptaki J&B'den bi yudum aldım, bu kez yaktı. Çünkü ağız spreyi sıkmamıştım o naneyle harmanlanan tadı yoktu artık ağzımda. Ondan sonra duş alıyım dedim, üstümü soyduktan sonra Port ameliyatımın dikiş izinde bi gariplik, allah ne olabilir? derken bi parmak hareketiyle pıtladı. Pıtladı evet-MadDentist'in dediği- pıtladıktan sonra kan çıktı, normalde başım dönmez, midem bulanmaz ama 0RH+'in verdiği koyuluk ve hemoglobinimin 14'lerde gezinmesi kanımın böyle pıt-pıt şeklinde akmasına neden oldu. Bugün pazar ne olur ne olmaz diyip enfeksiyondan ölürüm diye bekledim beceremedim. Bütün bunlardan sonra ilk defa bugün acayip güldüm, Charlie Sheen'den bahsettim hep. Cnbce'de Roast of Charlie Sheen'i izledim anamın izin verdiği kadar ve afedersin ama altıma sıçtım link burda umarım tekrarı vardır http://cnbce.com/Ozel/Default.aspx?id=7 .
Öyle işte sevgili blogcu, yarın sınav günüm. Bakalım çuvallamamak için elimden geleni yapcam. Bi de hem psikologla hem de psikiyatrla randevum var. Keşke ikisiyle aynı anda konuşabilsem , birine anlattığımı diğerine anlatmayı unutuyorum falan. Yarın blog adresimi versem nasıl olur? Süper olur, böylece anlatacaklarım havada kalmaz. Hadi görüşürüz yarın, sınavdan sonra.
Çok tehlikeli bi yazı ama devam etmem lazım. Cuma günü malum aile kavgasından sonra uyumadım, uyuyamadım değil hani. Bildiğin beynime sinir sistemime karşı koyma amacındaydım ama olamadı. Yenik düştü eşek, sendeleyip son nefesini yastıkta...vermeden önce n'oldu?
Kavgadan sonra, bu cuma kavgaları ritüel halini aldı. Bu kez sorun ise babamın msn'e girememesi ve bizim bilgisayarın da reset atma problemi. Reset atmasının sebebi de benmişim gibi azarlandım, eşek buna dayanamaz kudurur. Bağırmaya başladım geçen haftaki gibi. Bağırdım yine yetti canıma tak etti. Şimdi ise laf sokma ritüeli hakim evde. Herkesin bana bi laf sokma amacı var Charlie Sheen gibi hissediyorum alla'ıma. Neyse bundan önce.
Soru-Yorum'da Psikiyatr Dr. Ümit Yazman vardı. Muhteşem bi insan. Benim doktorum da mükemmel biri. Öyle, Ümit hocamı izledim saat 3'e kadar. Gerçi program o saate kadar sürmedi. Ben saat 3'e kadar direndim. Beynim uyuşmadan yatağa girmicektim, söz vermiştim bi kere kendime. İnternet bağımlılığından, alkolden bahsetmişti Ümit Hocam. Dinledim gerçi programın yarısından başladım. Bi soru da ben yolladım ama işe yaramadı. Benim teşhisimden bahsetti ki orda gözlerim pörtlemiş bi şekilde kalakaldım. Hoş ki soru sormadan böyle bi tanının dünya genelinde olması ve "yalnız değilim" mottosuyla gözlerimin yaşarması çok ironikti. Beni o halde görmediniz, şükür.
Uyudum ama uyanamadım. Saat 17'de uyanmışım, sesleri duyuyordum ama uyanmakta direniyordum hepsi bu . 17'de annemin amcama "bak bak hala uyuyor ne bu şimdi ha?" dediğini duydum. E be kadın, sen değil miydin dün hakaretler savuran! Sen değil miydin ha? Neyse sorun değil olayı deşmiyim. Ben de çok mükemmel bi evlat olamadım o anda. Anlık bişey bu anamlardan kardaşlarımdan nefret ettiğimi göstermez. Sadece "ikimize birden yükleniyorlar" hesabı. Şizofren gibiyim , benden bi tane daha olsa zaten bombastik bi durum olurdu.
Uyandıktan sonra ;
Kahvaltı yapmadım tabi, ehuehhie. Akşam amcamlarda yimek yedim, davuk yidim. Yengem de espri patlatmaz mı "la olum çişin gelmedi o kadar saat uyuduktan sonra?" ben de cevap "yenge, yapıp uyudum" şeklinde.
Neyse Cumartesi günü pek kötü geçti diyemem. İyi sayılırdı bi de. Dün akşamdan bahsediyorum jetlag afedersin ama civciv dötü kalır benim bulunduğum durumun yanında. Dün akşam kardaş geldi. Pc'yi kapadım, tv izledik beraber. 9 yaşında erkek çocuğu 13+ Kehanet'i beraber izledik. Hatta bi yerinde filmin "lan korkuyorum yanıma gel" dediğimi hatırlıyorum. Çok gerildim çok!
Pazar gününe geldi sıra, bunları anlatmamış olduğumu bilmiyordum ;
Pazar günü iyi hoş sakin bi gündü, bugün ailece bi laf sokuşmalarına denk geldim. Ciddi ciddi Charlie Sheen Roast'tan beter oldum ama ben de verdim cevabı, euheeie. Bi de yalnız kaldığım bi an gittim dolaptaki J&B'den bi yudum aldım, bu kez yaktı. Çünkü ağız spreyi sıkmamıştım o naneyle harmanlanan tadı yoktu artık ağzımda. Ondan sonra duş alıyım dedim, üstümü soyduktan sonra Port ameliyatımın dikiş izinde bi gariplik, allah ne olabilir? derken bi parmak hareketiyle pıtladı. Pıtladı evet-MadDentist'in dediği- pıtladıktan sonra kan çıktı, normalde başım dönmez, midem bulanmaz ama 0RH+'in verdiği koyuluk ve hemoglobinimin 14'lerde gezinmesi kanımın böyle pıt-pıt şeklinde akmasına neden oldu. Bugün pazar ne olur ne olmaz diyip enfeksiyondan ölürüm diye bekledim beceremedim. Bütün bunlardan sonra ilk defa bugün acayip güldüm, Charlie Sheen'den bahsettim hep. Cnbce'de Roast of Charlie Sheen'i izledim anamın izin verdiği kadar ve afedersin ama altıma sıçtım link burda umarım tekrarı vardır http://cnbce.com/Ozel/Default.aspx?id=7 .
Öyle işte sevgili blogcu, yarın sınav günüm. Bakalım çuvallamamak için elimden geleni yapcam. Bi de hem psikologla hem de psikiyatrla randevum var. Keşke ikisiyle aynı anda konuşabilsem , birine anlattığımı diğerine anlatmayı unutuyorum falan. Yarın blog adresimi versem nasıl olur? Süper olur, böylece anlatacaklarım havada kalmaz. Hadi görüşürüz yarın, sınavdan sonra.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Cumartesi, Kasım 26, 2011
Anlamlı 4
"Who flies afar from the sphere of our sorrow is here today and here tomorrow"
-James Thurber
Vimeoda buldum bu da şarkı ; http://vimeo.com/11837512
The Maccabees sevilir. İlk başlarda çok garip geliyor müzik ama...
Etiketler:
Anlamlı
Cuma, Kasım 25, 2011
Müzik - The Decemberists
The Decemberists -
Sabah anamgilin telefonundan dinlediğim, telefonum olmadığı ama 8gb'lık hafıza kartım olduğu için. Anamın telefonu da 8gb'lık karta ev sahipliği yaptığı için.
En sevdiğim şarkıları yok ;
Hepsi çok güzel hepsi dinlenesi ama tavsiye kıvamında bir şeyler yazıyım :
İlk Albüm olan Castaways and Cutouts'tan favori olanlar
1. | "Leslie Anne Levine" | |
2. | "Here I Dreamt I Was an Architect" - Manidar Anlamlı her türlü | |
3. | "July, July!" - Yaz ayağıma geldi | |
4. | "A Cautionary Song" |
İkinci Albüm olan Her Majesty the Decemberists - Burda kendilerini ne sanıyorlar, kraliçe mi? Anlamadım .
Billy Liar, Los Angeles I'm Yours, As I Rise, The Bachelor and the Bride.
Picaresque - 3. albüm, bütün şarkılar birbirinden hoş ve grubun da sanırım en iyi yaptıklarından bi tanesi.
The Crane Wife - 4. albümün de bütün şarkıları hoş, güzel. Bu 3. albümden sonra sanırım olgunlaşmaya başladı grubumuz. Hoş güzel yani. Favorilerim Yankee Bayonet, The Crane Wife, O Valencia!, SummerSong, Sons and Daughters!
- "The Crane Wife 3" – 4:18
- "The Island" – 12:26
- "Come and See"
- "The Landlord's Daughter"
- "You'll Not Feel the Drowning"
- "Yankee Bayonet (I Will Be Home Then)" (duet with Laura Veirs) – 4:18
- "O Valencia!" – 3:47
- "The Perfect Crime #2" – 5:33
- "When the War Came" – 5:06
- "Shankill Butchers" – 4:39
- "Summersong" – 3:31
- "The Crane Wife 1 & 2" – 11:19
- "Sons & Daughters" – 5:13
The Hazards of Love da zaten son mükemmelleşme sürecinin mihenk taşlarından. Öyle bi cümle kurmayı planlamıyordum ama güzel oldu.
A Bower Scene, The Rake's Song, Prelude, Tabii ki albüme ismini veren Hazards of Love şarkılarının tümü -masal gibi, Wont Want For Love, Isn't it a Lovely Night-En sevdiğim-, The Wanting Comes in Waves/Repaid -Kahvaltımın vazgeçilmezi, shuffle mode'da bile her zaman denk gelen, Annan Water -senin de yerin ayrı!-, Margaret in Captivity Bütün albümü saydım ama hakkediyordu.
The King is Dead - Son albüm 2011 yapımı tazeeeeeeeee'E
Albümün bütün şarkıları tek tek dinlenesi. Sebep? Grup olmuş diyecek lafım yok bu saatten sonra. Ama Beirut gibi bozarlarsa yandılar!
1. | "Don't Carry It All" | |
2. | "Calamity Song" | |
3. | "Rise to Me" | |
4. | "Rox in the Box" | |
5. | "January Hymn" | |
6. | "Down By the Water" | |
7. | "All Arise!" | |
8. | "June Hymn" | |
9. | "This Is Why We Fight" | |
10. | "Dear Avery" |
Bugün bana İndie ile Folk Rock'ı sevdiren gruptan bahsettim, Bi dahaki yazımda Noah and the Whale, Ondan sonra da Mumford and Sons var.
Hadi millet iyi dinleyin sınav yapcam! Bi de Sağ Kenarda götünü kameraya dönen Beth Ditto'ya da sevgiler. Sevdim grubunu The Gossip bunları da dinliyim size kritik çıkarırım, böylece farklı türde müzik dinlemiş oluruz. Sizin de paylaşacağınız bişeyler varsa çekinmeyin.
Etiketler:
müzik,
the decemberists
Dershane ve İçindekiler - Hepsi PİÇ!!!
Selam millet kızgınım biraz söversem kusura bakmazsınız!
Bugün dershanenin gidişatından bıktığımı ve sınıfımdan nefret ettiğimi dile getirdim rehberlikçi ibnesine. İşimi halledemeyen bi piç var karşımda meğer! Ben onu ne adamdan ne öğretmenden sayıyorum. Hiç kusura bakmasın, bakarsa da çüküme kadar!
Olayı anlatıyım ;
Sınavlarda üst üste sınıf birincisi olduktan ve sınıfımdakilerle aramda epey fark olmasından dolayı sınıfımın değişimini talep ettim ama sikleyen yok!
Rehberlikçiye ilk tepkimi A sınıfı denen sınıfa girip bekleyerek yaptım, beni sınıfta görünce ;
Senin ne işin var burda ? dedi
Artık burdayım hocam! dedim.
Böyle olmaz Umut, kafana göre sınıfını değiştiremezsin dedi.
Eh tamam hocam, bu konuyu konuşalım detaylı bi şekilde, dedim.
Tamam konuşalım, dedi.
İpne yine yarı yolda bıraktı. Derslere girmicem dedim. Gireceksin dedi. Girdim. Sorun etmedim ama işler çığrından çıkmaya başlayınca, Örnek ; sınıftalilerin dersleri bi yerlerine takmamaları, gırgır şamata, sınav mı!? heh koy rahvan gitsin hesabı. Hepsinin mi kafası aynı olur, 1 2 kişi haricinde.
Geçen gün Biyoloji hocamın patlamasını fırsat bilerek yine gittim rehberlikçiyle konuşmaya.
Önceki konuşmamızda sorun ne diye sorduğunda sorunu şöyle açıkladım ;
Hocam sınıf çok gürültülü, çaba gösteren 2 kişi var. Derse odaklanamıyorum o yüzden sınıfımın değişmesini istiyorum dedim. O da aynen şöyle cevap verdi ; Seni diğer sınıfa alırsam bu senin sorununu çözer diğerlerinin değil "ee iyi de bana ne diğerlerinden" dedim. Kızmaya başladım. Sonra da "kusura bakmayın hocam, bu konuda bencil davranmak zorundayım, diğerlerinin sorunları umrumda değil, ben 1 yıl daha hazırlanıyım o zaman, gidişat bunu gösteriyor" şeklinde cevap verdim.
Bugün de yine aynı mesele, sorunu tamamen çözecez dedi, biyoloji hocamla konuştunuz mu dedim " hayır yakalayamadım dedi" ipne işte adam napıyım. Sorumsuz kahpe!! VURUN KAHPEYE!!!
Sorun bu sevgili blogcu, sence napmalı? Ayrılmalı mıyım dershaneden yoksa sorunun çözülmesi için direnmeli ve stres küpü olmaya devam mı etmeliyim ?
Not ; devletin dershane bursundan faydalanıyorum, yani dershane değiştirmem mümkün görünmüyor. Ama bu konuyu MEB'e taşıcam sanırım.
Bugün dershanenin gidişatından bıktığımı ve sınıfımdan nefret ettiğimi dile getirdim rehberlikçi ibnesine. İşimi halledemeyen bi piç var karşımda meğer! Ben onu ne adamdan ne öğretmenden sayıyorum. Hiç kusura bakmasın, bakarsa da çüküme kadar!
Olayı anlatıyım ;
Sınavlarda üst üste sınıf birincisi olduktan ve sınıfımdakilerle aramda epey fark olmasından dolayı sınıfımın değişimini talep ettim ama sikleyen yok!
Rehberlikçiye ilk tepkimi A sınıfı denen sınıfa girip bekleyerek yaptım, beni sınıfta görünce ;
Senin ne işin var burda ? dedi
Artık burdayım hocam! dedim.
Böyle olmaz Umut, kafana göre sınıfını değiştiremezsin dedi.
Eh tamam hocam, bu konuyu konuşalım detaylı bi şekilde, dedim.
Tamam konuşalım, dedi.
İpne yine yarı yolda bıraktı. Derslere girmicem dedim. Gireceksin dedi. Girdim. Sorun etmedim ama işler çığrından çıkmaya başlayınca, Örnek ; sınıftalilerin dersleri bi yerlerine takmamaları, gırgır şamata, sınav mı!? heh koy rahvan gitsin hesabı. Hepsinin mi kafası aynı olur, 1 2 kişi haricinde.
Geçen gün Biyoloji hocamın patlamasını fırsat bilerek yine gittim rehberlikçiyle konuşmaya.
Önceki konuşmamızda sorun ne diye sorduğunda sorunu şöyle açıkladım ;
Hocam sınıf çok gürültülü, çaba gösteren 2 kişi var. Derse odaklanamıyorum o yüzden sınıfımın değişmesini istiyorum dedim. O da aynen şöyle cevap verdi ; Seni diğer sınıfa alırsam bu senin sorununu çözer diğerlerinin değil "ee iyi de bana ne diğerlerinden" dedim. Kızmaya başladım. Sonra da "kusura bakmayın hocam, bu konuda bencil davranmak zorundayım, diğerlerinin sorunları umrumda değil, ben 1 yıl daha hazırlanıyım o zaman, gidişat bunu gösteriyor" şeklinde cevap verdim.
Bugün de yine aynı mesele, sorunu tamamen çözecez dedi, biyoloji hocamla konuştunuz mu dedim " hayır yakalayamadım dedi" ipne işte adam napıyım. Sorumsuz kahpe!! VURUN KAHPEYE!!!
Sorun bu sevgili blogcu, sence napmalı? Ayrılmalı mıyım dershaneden yoksa sorunun çözülmesi için direnmeli ve stres küpü olmaya devam mı etmeliyim ?
Not ; devletin dershane bursundan faydalanıyorum, yani dershane değiştirmem mümkün görünmüyor. Ama bu konuyu MEB'e taşıcam sanırım.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Uma Thurman'a benzeyen kadınlardan hoşlanmak.
Ben bu tip kadınlardan hoşlanıyorum, hoş elmacık kemikleri, keskin bakışlar, renkli olması zorunlu olmayan keskin gözler. Thurman'ın gözleri tarif ettiğim gibi olmasa da bugün dershaneye getirilen Avon kataloğunu ele geçirip sipariş verdim bi adet Uma Thurman benzeri kadın. -Burda kadının obje veya satın alınabilen bi şey olduğunu düşünmüyorum tabii, sadece Avon'u iğnelemek için yaptığım bi tanımdı- Kızmayın feministler, kadınlar başımın tacı.
Etiketler:
Uma Thurman
Perşembe, Kasım 24, 2011
Cebimde Bilgisayar İstemiyorum ama...
kaynak : http://www.blogcdn.com/www.engadget.com/media/2011/11/htczeta-1321395227.jpg |
2.4 ghz işlemcisi var ki zaten benim külüstürü sırtında taşır. 1 gb ram de cabası, internette birden çok sekmede hiç problem yaşamazsınız sanırım. İnternet demişken Adobe Flash player desteği var, bu da internette sörfü bilgisayar konforunda yaşatıyor. Hoş, Adobe Flash Player cep desteğini tamamen kaldırmak üzere. Bu da Apple yüzünden oldu tabii. Html5 sonuna kadar!
720p ekranı var Full Hd olmasa da bu boyutta bi ekranda full hd olması abes kaçardı zaten.
Kamera 8mp, gayet yeterli. 1080p yani full hd video çekme özelliği var.
146gr ile cebinizde taşınabilir ama ekran büyük olacağı için kot pantolonunuzdan taşma gibi bi riski var. O yüzden çantada taşınabilir.
Teknolojiden son haberler bunlar bakalım.
Etiketler:
teknoloji
Boktan Siyaset.
Suriye, Türkiye'nin komşusu olan.
Benim Suriye'm ise hem komşu hem bir parçamın orda kalmış olduğu hissini yarattığı için benim olan.
Gitmek istemişimdir, gidememişimdir. Çarşısına gidip doya doya Arapça sohbet edip güleceğim insanlar aramak istemişimdir, bunu şimdi de yapabilirim ama farklı bi milletle girilecek olan sohbet daha farklı oluyor. Bunu geçen yıl dayımın misafirlerinde gördüm.
Neden Suriye? Diktatör diye tabir edilen benim gibi anti-militarist, hippie kişinin Suriye'yi sevmesinin sebebi neler? Şunlara bi bakalım ;
Facebook yok diyorlar! Ha ha ha! Facebooktan bağlantı kurduğum Suriye'li arkadaşım var.
Özgürlük yok diyorlar, o ülkede kimsenin kılık kıyafetine karışılmıyor -Türkiye bunu yeni yeni aşıyor. Özgürlük tanımına uymayan hareketler içindeyken bu duruma gelmek gözyaşartıcı. Hadi , dersin ki özgürlük sadece kılıkla olmuyor. En iyisi sen öğrencilerin durumunu gör! Eyvallah derim. Bu noktada ögürlük ve demokrasi kelimelerinin yan yana gelmesinden söz edilemez zaten. Siyasi görüşüm yok. A-Politik sayılırım. Hani şimdi diceksin ki, "İşine gelene oy verirsin sen şimdi" - Hayır işime gelene oy vermiyorum, geçen yıl oy verdiğim için de pişmandım. İlk oyumu kullanmanın heyecanıyla gaflete düştüm sanırım. Ama bu saatten sonra parti vesaire durumlarına girmem. Seçtiğim bölümde de bunlara pek yer yok gibi, Peyzaj Mimarlığı İstanbul Üni. - Sarıyer'de sessiz sakin. Yeşil doğa miss. Şeklinde. Ama zamanında olaylar olmuyor muydu? Kantin camlarının indiği, sis , gaz gibi şeylerin kullanıldığı zamanları da olmuş.
Neyse bunları söylemek için gelmedim ama madem konu açılmış burda kapatıyım.
Bahsetmek istediğim;
Şu an bulunduğum yere en az 50 km uzakta Rus savaş gemileri var. La olum oraya nasıl geldiniz?! He? Rusya'ya sempati duyuyordum ama bu boyutlara getireceğini tahmin etmemiştim.
İran'ın Türkiye tutumu - Türkiye'nin Suriye tutumu, Dünya"Rusya,Çin,İran"- Suriye arasındaki ittifak. Savaş olmaması için elimizden geleni yapmaktan başka çare yok, Sn Başbakan'ın da bu tür durumlara umarım tepkisi ve hareketi yerinde olur. Yoksa Türkiye gibi bi ülke Nihat D.nin de dediği gibi "Yalnız ve güzel ülkem" yalnız kalmaya mahkum kalır ama güzelliği bu saatten sonra tartışılır tabii.
Siyasetten nefret ediyorum, savaştan nefret ediyorum. Boktan bi hayat yaşamaya bi adım daha atılmasından ve birilerinin benim yaşayıp ölmeme neden olacak kararlar vermesinden nefret ediyorum. Ama tabii ya! Devlet halkı için en iyisini seçer biz koyunlar da kasabın bıçağı boynumuza geçirdiği zamanı bekleyelim, beeeeaaaaa(!)
Benim Suriye'm ise hem komşu hem bir parçamın orda kalmış olduğu hissini yarattığı için benim olan.
Gitmek istemişimdir, gidememişimdir. Çarşısına gidip doya doya Arapça sohbet edip güleceğim insanlar aramak istemişimdir, bunu şimdi de yapabilirim ama farklı bi milletle girilecek olan sohbet daha farklı oluyor. Bunu geçen yıl dayımın misafirlerinde gördüm.
Neden Suriye? Diktatör diye tabir edilen benim gibi anti-militarist, hippie kişinin Suriye'yi sevmesinin sebebi neler? Şunlara bi bakalım ;
Facebook yok diyorlar! Ha ha ha! Facebooktan bağlantı kurduğum Suriye'li arkadaşım var.
Özgürlük yok diyorlar, o ülkede kimsenin kılık kıyafetine karışılmıyor -Türkiye bunu yeni yeni aşıyor. Özgürlük tanımına uymayan hareketler içindeyken bu duruma gelmek gözyaşartıcı. Hadi , dersin ki özgürlük sadece kılıkla olmuyor. En iyisi sen öğrencilerin durumunu gör! Eyvallah derim. Bu noktada ögürlük ve demokrasi kelimelerinin yan yana gelmesinden söz edilemez zaten. Siyasi görüşüm yok. A-Politik sayılırım. Hani şimdi diceksin ki, "İşine gelene oy verirsin sen şimdi" - Hayır işime gelene oy vermiyorum, geçen yıl oy verdiğim için de pişmandım. İlk oyumu kullanmanın heyecanıyla gaflete düştüm sanırım. Ama bu saatten sonra parti vesaire durumlarına girmem. Seçtiğim bölümde de bunlara pek yer yok gibi, Peyzaj Mimarlığı İstanbul Üni. - Sarıyer'de sessiz sakin. Yeşil doğa miss. Şeklinde. Ama zamanında olaylar olmuyor muydu? Kantin camlarının indiği, sis , gaz gibi şeylerin kullanıldığı zamanları da olmuş.
Neyse bunları söylemek için gelmedim ama madem konu açılmış burda kapatıyım.
Bahsetmek istediğim;
Şu an bulunduğum yere en az 50 km uzakta Rus savaş gemileri var. La olum oraya nasıl geldiniz?! He? Rusya'ya sempati duyuyordum ama bu boyutlara getireceğini tahmin etmemiştim.
İran'ın Türkiye tutumu - Türkiye'nin Suriye tutumu, Dünya"Rusya,Çin,İran"- Suriye arasındaki ittifak. Savaş olmaması için elimizden geleni yapmaktan başka çare yok, Sn Başbakan'ın da bu tür durumlara umarım tepkisi ve hareketi yerinde olur. Yoksa Türkiye gibi bi ülke Nihat D.nin de dediği gibi "Yalnız ve güzel ülkem" yalnız kalmaya mahkum kalır ama güzelliği bu saatten sonra tartışılır tabii.
Siyasetten nefret ediyorum, savaştan nefret ediyorum. Boktan bi hayat yaşamaya bi adım daha atılmasından ve birilerinin benim yaşayıp ölmeme neden olacak kararlar vermesinden nefret ediyorum. Ama tabii ya! Devlet halkı için en iyisini seçer biz koyunlar da kasabın bıçağı boynumuza geçirdiği zamanı bekleyelim, beeeeaaaaa(!)
Etiketler:
siyaset
Çarşamba, Kasım 23, 2011
Vay Anasını Sn. İzleyici-Takipçi, bu kez müzik de var.
Bugünün biraz saçma sapan ya da Murphy amcamın da dediği gibi "iyi düşünürsen iyi kötü düşünürsen ebenin ..." Sorun bu değil. Kötüye odaklandım ya da en kötüye ama en kötü değildi güzeldi.
Sınıftan bahsediyim size,
- Bu sınıfta iki Çok Üşüyen var,
- Bu sınıfta bi psikopat var, bi ara sevgili ayağına takılıyordu bana. Eğleniyorduk da ta ki bokunu çıkarana kadar, - Gerizekalı Sevgilim Benim!!!
- Bu sınıfta aşık var, böyle salak salak gülen var.
- Bu sınıfta kötü espri yapan var, çok kötü ama.
- Bu sınıfta kan davalı derecesinde küslüğe girişenler var.
- Bu sınıfta bi akıllı yok, bi zeki yok, ne biliyim herkes mi psikopat olur abisi? He? Herkes mi? Ben psikopat değilim ama ayak uyduruyorum diyelim.
Bugün biyoloji hocam atmış bi kas gevşetici gelmiş derse, can ya! İyi adam. Canlıların sınıflandırılması dedik başlık olarak, en sevdiğim konudur. Solunum'un piçliğinden sonra bu çok iyi geldi. Gerçekten iyi geldi ama. Derste Komşu Kızı hocanın sorduğu şu soruya "At ile Eşeği nasıl ayırırız?" Komşu Kızı " ikisi de farklı ses çıkarıyorlar" dedi. Hoca bi soru daha sordu bu kez farklı bi arkadaşa "Aynı tür canlılar neden bi "tür" başlığı altında toplanmış" diye sordu. Soru tam olarak bu değildi ama arkadaşın verdiği cevap "Çünkü Verimli Kısır dölleri var" diye cevapladı. Ne diyim daha, öyle böyle değil siz düşünün vehameti.
Fizik dersinde benim patladığım nokta ;
"Arkadaşlar, ne hale gelmişsiniz şaftınız kaymış" dedi hoca. Sonra bi arkadaşa dönerek "küçük emrah modundasın" dedi. Ben de "Hocam Küçük Irmak mı?!" diye kaldım. Hocam, dedim. Eğer Emrah'ı Irmak olarak anladıysam durumun ciddiyetine varın artık! dedim. Bi soru çözdük ders bitti.
Matematik de aynı terane, hoca bizi saat 17'e kadar etütte hapsedecekmiş. BRoaeheha! Hocam yapma etme gözünü seviyim. Sevmiyorum ben etütte çalışmayı dikkatim dağılıyy.. Denicem ama yarın bakalım nasıl olcak. Yarın değil ya da evet yarın tamam yarın o zaman etütteyim.
Dün akşam Beynelmilel vardı, 2 sahnesinde ağlamak için sıktım kendimi tek başımaydım, ağlayamadım. Sıktım kendimi, ıkındım. Olmadı sadece gözlerim doldu. Sanırım odaklanamadım bi türlü. Kısmet.
Yeni keşfettiğim sesi güzel ama pek içime sinmeyen bi müzik grubu buldum The Shins - http://fizy.com/#s/17h9v5 Sizi bu şarkıyla başbaşa bırakıyorum o zaman. Anlatacak bişeyim varsa geri dönerim ben, bilirsin.
Sınıftan bahsediyim size,
- Bu sınıfta iki Çok Üşüyen var,
- Bu sınıfta bi psikopat var, bi ara sevgili ayağına takılıyordu bana. Eğleniyorduk da ta ki bokunu çıkarana kadar, - Gerizekalı Sevgilim Benim!!!
- Bu sınıfta aşık var, böyle salak salak gülen var.
- Bu sınıfta kötü espri yapan var, çok kötü ama.
- Bu sınıfta kan davalı derecesinde küslüğe girişenler var.
- Bu sınıfta bi akıllı yok, bi zeki yok, ne biliyim herkes mi psikopat olur abisi? He? Herkes mi? Ben psikopat değilim ama ayak uyduruyorum diyelim.
Bugün biyoloji hocam atmış bi kas gevşetici gelmiş derse, can ya! İyi adam. Canlıların sınıflandırılması dedik başlık olarak, en sevdiğim konudur. Solunum'un piçliğinden sonra bu çok iyi geldi. Gerçekten iyi geldi ama. Derste Komşu Kızı hocanın sorduğu şu soruya "At ile Eşeği nasıl ayırırız?" Komşu Kızı " ikisi de farklı ses çıkarıyorlar" dedi. Hoca bi soru daha sordu bu kez farklı bi arkadaşa "Aynı tür canlılar neden bi "tür" başlığı altında toplanmış" diye sordu. Soru tam olarak bu değildi ama arkadaşın verdiği cevap "Çünkü Verimli Kısır dölleri var" diye cevapladı. Ne diyim daha, öyle böyle değil siz düşünün vehameti.
Fizik dersinde benim patladığım nokta ;
"Arkadaşlar, ne hale gelmişsiniz şaftınız kaymış" dedi hoca. Sonra bi arkadaşa dönerek "küçük emrah modundasın" dedi. Ben de "Hocam Küçük Irmak mı?!" diye kaldım. Hocam, dedim. Eğer Emrah'ı Irmak olarak anladıysam durumun ciddiyetine varın artık! dedim. Bi soru çözdük ders bitti.
Matematik de aynı terane, hoca bizi saat 17'e kadar etütte hapsedecekmiş. BRoaeheha! Hocam yapma etme gözünü seviyim. Sevmiyorum ben etütte çalışmayı dikkatim dağılıyy.. Denicem ama yarın bakalım nasıl olcak. Yarın değil ya da evet yarın tamam yarın o zaman etütteyim.
Dün akşam Beynelmilel vardı, 2 sahnesinde ağlamak için sıktım kendimi tek başımaydım, ağlayamadım. Sıktım kendimi, ıkındım. Olmadı sadece gözlerim doldu. Sanırım odaklanamadım bi türlü. Kısmet.
Yeni keşfettiğim sesi güzel ama pek içime sinmeyen bi müzik grubu buldum The Shins - http://fizy.com/#s/17h9v5 Sizi bu şarkıyla başbaşa bırakıyorum o zaman. Anlatacak bişeyim varsa geri dönerim ben, bilirsin.
Salı, Kasım 22, 2011
Karışık oldu, Her şeyden var ama...
Bütün bu ailevi gerginliklerden sonra yatışmış halde buldum kendimi. Az önce fizik çözmenin mutluluğu ile sırıtıyorum şu an. Hem öyle böyle değil, moment denge ağırlık merkezi karışık. Az önce Beynelmilel'de Uyan Sunam çalıyordu, duygulandım. Az önce Uyan Sunam'dan önce Facebook'ta benim reyüsün paylaştığı tatu'yu dinledim o da hoştu. Bunları anlatmaya gelmedim. Bakın n'oldu ;
Bugün hafif, sakin, güzel bi gündü. Bi arkadaşın yalanını yakalayana kadar. Benim şeytan olduğumu düşünüyor. Hoş düşünsün bunu söyleyen ilk kişi o değil. Bizim MadDentist de öyle de ama şeytan demedi başka türlü dedi o. Neyse sorun değil,
Türkçe dersinde güldüm eğlendim bayağı, hatta bu saatten sonra o dersi Motivasyon Dersi ilan ediyorum, işte bu kadar!
Fizik desen ayrı terane, hoştu güzeldi ama ne biliyim bişeyler eksikti. Ruh yoktu ruh!
Geometri, psikopat hocanın psikopat dersi LGS'ye de beraber hazırlanmıştık, adam o zaman da geometri hocamdı. Hayatımı kararttığını iddaa ediyorum. Öyle.
Bütün bunlar bittikten sonra sınıfça aldığımız Ek Ders-fizik- bekledim. Ders güzeldi, en azından faydalıydı.
Sonra çıktım dersten, eczaneye gittim. Karneme bi kaç kalem ilaç yazdırmam gerekiyordu. Antibiyotikler vesaire. Onu hallettim. Psikologumu terk ediyorum. Psikiyatriste geri döneyim, derken kalabalığı ve sistem donmalarını gördüm, korkup uzaklaştım ordan.
Bilgisayarı Windows 7'ye yükselttim ama bu yükseltmeden sonra anlamsız bi biçimde kendi kendine anında ekran kararıyor, harddisk çığlık atıyor vesaire. Korkunç bi durum, oysa Fedora 16 varken öyle miydi? Değildi tabii, Windows 7 1 gb'a yakın sistem tüketiyor ama Fedora'm bi denem nar denem gül denem sadece 320 mb internet, sekmeler, müzik aynı anda açsam hoop anca 1 gb. Hadi sistem 3 gb zorlanmıyor ama işlemci? İşlemci Fedora'da sadece Flash video oynatırken zorlanıyordu. O da ekran kartını tanımama durumlarından. Lan 21. yy'dayız ve bi işletim sistemi ekran kartını tanımıyor. Peh peh! Umarım en yakında düzelir dicem ama yok ortak bilgisayar olduğu için can sıkıcı olabiliyor. Sırf bu yüzden bile kavga ettik geçen bana sil şu linux'u dedi anam ben de harddiski tamamiyle göçerttim. İnat değil, yanlış anlama sadece "sil" komutunu verdikten sonra "hangisini" diye sormamamdan kaynaklanıyor. Yarın da Vista'ya geri döndürcem bilgisayar. Hiç uğraşamam 7'midir nedir? Kapanmasın bilgisayar!!! Sinir Bozucu!
Yarın psik. i görmeye gidecem yine kalabalıksa eğer, siktiri çekcem napalım? Bi süre ama. Zaten blogun da adresini doktorla paylaşmak münasebetinde bulunacaktım ki... Hala düşünüyorum olsa nasıl olur diye ama faydalı olacak gibi. Çünkü arada kaçırdığım şeyleri buraya not almışım gibi oluyor.
Beynelmilel güzeldir, candır, sevilir bağra basılır. Damardan girdiği bi nokta vardı onu bekliyorum. Film Tnt'de izlenebilir. Şu an - 22 Kasım 2011 saat 9.35 . Bu yazı yazıldı, ne sebeple mi? Not alınıyor öyle, torunlarım olursa okutcam. Hatta kitap yapcam sadece onlar okucak. Şaka sadece ben okucam hani ben bencildim ya o yüzden işte.
Gittim...
Bugün hafif, sakin, güzel bi gündü. Bi arkadaşın yalanını yakalayana kadar. Benim şeytan olduğumu düşünüyor. Hoş düşünsün bunu söyleyen ilk kişi o değil. Bizim MadDentist de öyle de ama şeytan demedi başka türlü dedi o. Neyse sorun değil,
Türkçe dersinde güldüm eğlendim bayağı, hatta bu saatten sonra o dersi Motivasyon Dersi ilan ediyorum, işte bu kadar!
Fizik desen ayrı terane, hoştu güzeldi ama ne biliyim bişeyler eksikti. Ruh yoktu ruh!
Geometri, psikopat hocanın psikopat dersi LGS'ye de beraber hazırlanmıştık, adam o zaman da geometri hocamdı. Hayatımı kararttığını iddaa ediyorum. Öyle.
Bütün bunlar bittikten sonra sınıfça aldığımız Ek Ders-fizik- bekledim. Ders güzeldi, en azından faydalıydı.
Sonra çıktım dersten, eczaneye gittim. Karneme bi kaç kalem ilaç yazdırmam gerekiyordu. Antibiyotikler vesaire. Onu hallettim. Psikologumu terk ediyorum. Psikiyatriste geri döneyim, derken kalabalığı ve sistem donmalarını gördüm, korkup uzaklaştım ordan.
Bilgisayarı Windows 7'ye yükselttim ama bu yükseltmeden sonra anlamsız bi biçimde kendi kendine anında ekran kararıyor, harddisk çığlık atıyor vesaire. Korkunç bi durum, oysa Fedora 16 varken öyle miydi? Değildi tabii, Windows 7 1 gb'a yakın sistem tüketiyor ama Fedora'm bi denem nar denem gül denem sadece 320 mb internet, sekmeler, müzik aynı anda açsam hoop anca 1 gb. Hadi sistem 3 gb zorlanmıyor ama işlemci? İşlemci Fedora'da sadece Flash video oynatırken zorlanıyordu. O da ekran kartını tanımama durumlarından. Lan 21. yy'dayız ve bi işletim sistemi ekran kartını tanımıyor. Peh peh! Umarım en yakında düzelir dicem ama yok ortak bilgisayar olduğu için can sıkıcı olabiliyor. Sırf bu yüzden bile kavga ettik geçen bana sil şu linux'u dedi anam ben de harddiski tamamiyle göçerttim. İnat değil, yanlış anlama sadece "sil" komutunu verdikten sonra "hangisini" diye sormamamdan kaynaklanıyor. Yarın da Vista'ya geri döndürcem bilgisayar. Hiç uğraşamam 7'midir nedir? Kapanmasın bilgisayar!!! Sinir Bozucu!
Yarın psik. i görmeye gidecem yine kalabalıksa eğer, siktiri çekcem napalım? Bi süre ama. Zaten blogun da adresini doktorla paylaşmak münasebetinde bulunacaktım ki... Hala düşünüyorum olsa nasıl olur diye ama faydalı olacak gibi. Çünkü arada kaçırdığım şeyleri buraya not almışım gibi oluyor.
Beynelmilel güzeldir, candır, sevilir bağra basılır. Damardan girdiği bi nokta vardı onu bekliyorum. Film Tnt'de izlenebilir. Şu an - 22 Kasım 2011 saat 9.35 . Bu yazı yazıldı, ne sebeple mi? Not alınıyor öyle, torunlarım olursa okutcam. Hatta kitap yapcam sadece onlar okucak. Şaka sadece ben okucam hani ben bencildim ya o yüzden işte.
Gittim...
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)