Cuma, Ekim 14, 2011

HaftalıkBlog - Deneme Bir ki üç! ... Dıp tıs...

Selam blogcular!
Başlayalım bakalım ne olcak.

Pazartesi - Sınav yoktu bu hafta o yüzden uyudum uyudum ve hastalığımın geçmesi için dinlendim.

Salı - Dershane vardı ilaçlarımı almadım çünkü bitmişlerdi. Geometri dersine girer şaşkın psikopat geriz.. hoca neden öyle dedim açıklayayım ; Hoca dersin ortasında hayvani derecede bi gürültüyle hapşurdu, havanın soğuk olması ile pencerelerin kapalı olması ve sınıfın sıcak olması o tükürüğün mikrobun bütün bünyesi zayıfları-ben ilk olarak- hasta etti. Lan hocam, psikopat! Hasta oldum senin yüzünden yine!  Neyse umrum değilsin sayko!

Çarşamba - Perşembe - aldığım soğuğun etkisiyle fena bi hafta geçirmeme neden oldu. Bu iki gün belki hayatımın değil ama rezil günlerimin bi yansımasıydı belki. Her soğukta bağırsaklarım isyan edip kamikaze yapıyorlar ki bu hiç hoş değil. LA bi durun! dememe rağmen o soğukla birlikte -incecik gömlek- barsaklarım da galeyana geldi ve rezalet bi durumda tuvaletlik oldum.

Neyseki düne kadar Yani perşembe günün akşamı - Sıcak suyla duj alıp bi oturayım dedim. Konsantre bile olamadım çözemedim test. Ama çözdüm buna rağmen. Az olsa da.
Duştan sonra, bi kova sımsıcak kaynar su alınır, salona götürülür tvnin karşısında ayaklarım kaynamaya başlar. Birkaç dk geçmeden ve BOOOM! etki kanıtlandı. Sıcak su terapisine devam aldığım onca ilaç yalan dolan.

Cuma - Bugün bayram var, Arap takvimine göre Ekimin İlk Haftası - Ekimin arapçasını unuttum lan. Neyse devam.
Dershanede güzeldi hocanın biri aşure getirmiş ama ne gördüm ne tattım ne yedim bu arada aşure bildiğiniz aşure değil. Hırisi.
Dersler güzeldi. Sabah gitmeden önce minibüsü kaçırmama göz yumdum, annem yengemlerle kahve içiyordu ben de içtim güzelce ayık bi kafayla gittim, her sabah kahve içcem artık.
İlacımı almayı unutmadım ama bilerek ilk 2 dersten sonra aldım. Dershaneye bile götürüyorum kopamıyoruz.

Bugün genel olarak son bombayla bitsin ;
Önceki blogta Deli Sezo peşimi bırakmadı, minibüste beklerken geldi ve "yanın boş mu?" diye sordu. Ben de "boş ama arka daha boş" gibi saçma bi cümle kurdum -evet itiraf ediyorum sezodan korkuyorum. Neyse ben kalkıp arkada oturdum o da benim yerime geçti oturdu. Cam kenarını kaptı, adam mutluydu. Yanlarına oturduğum muhtemelen lise çağlarında olan kızdan elindeki şişe suyu istedi. Sezo çekinmez, Adamımsın SEZO! Neyse sonra da eve geldim uaehuaheuh!
Bugün haftasonunu değerlendirme planları yapcam, Dershaneyi de zaten faydalı hale getirdim en azından soru çözebiliyorum. Şuanki konularla ilgili! Yeah ileride neler olur belli olur tabii ki  ; şöyle ki bu tempoyu arttırmak ve şimdi yaptığımdan başka bişey yapmamak sanırım faydalı olacak gibi.
Doktoruma gidcem pazartesi ; bakalım obsession tanısı konursa anksiyeteden sonra ölürüm lan!

Cuma, Ekim 07, 2011

Hasta Oldum Gelmediiiin Annnaaay! Anaay?!

Dün hafif bi yorgunluk dershaneye gitmeme engel olmadı. 
Ama sorun şu ki son derslere gelidiğinde çileden çıkaran baş ağrısı ve eklem ağrısı baş göstermeye başlayınca, sabrım taştı evet. Dün dershanedeki durgunluğum ve sessizliğim arkadaşlarımın da gözünden kaçmadı tabii. Çok keyifsiz bitkin durumdaydım ama kendimi öyle hissetmemek için direniyordum tabii. 

Neyse en azından sağlık karnemi alıp hastanenin yolunu tuttum, hastaneyi tepeye kurmak nasıl bi akla hizmetse artık. Buna rağmen bildiğin dağcı kıvamında çıktım yokuşu. Çantamda da test kitaplarım vardı. Çıktım uleen! Hastaneye yetiştim ilk işim Psik.'le olan randevumu tamamlamaktı. 1 saat bekledim. Bu bekleme anında. Sütyeni transparan elbisesinin içinden rahatlıkla seçilebilen güzel sayılmayacak kadar ilginç bi kadın geçti. Karşımdaki iki kadın da ona bakıp bişeyler söylediler ve güldüler. Allah belanızı versin lan -duyabildiklerim ; Biraz çılgın bi tip olan genç kadın şöyle diyordu - Keşke bi kaç gram memesi olsa da açsa orasını burasını?! Bu lafı duyunca ona bakıp güldüm. Allah belanı versin çılgın kadın! Sonra tavana bakıp, gülmemi bastırması için alt dudağımı tutup çektim.-Alışkanlık haline geldi- 

Neyse psik.'e anlatacağım o kadar şey varken vazgeçtim. İyi misin? İyiyim. Falan şeklinde muhabbet oldu. 
Sonra da uzun zamandır karşılıklı görüşemediğim arkadaşımın ve 1 yıldır aynı sınıfta bulunduğum arkadaşım bende bi değişikliğin olduğunu dile getirdiklerini söyledim. 
Psik işte. Hemen sordu nasıl bi değişiklik? diye. 
Ne biliyim, dedim. Çok konuşuyorum aklıma göleni dudaklarımın arasından sittiri çekebiliyorum dedim. 
Peki bu güzel bişey değil mi sence? dedi. 
Ben mutluyum bu durumdan karşıdakinin ne düşündüğü umrumda değil şeklinde bişey söyledim. 
Sonra da eskiden iletişimde sıkıntım olduğunu anlattım. Takılıyordum sürekli. Cümlelerimi yarıda kesiyordum. Bu da benim başka bi sorunum işte. 
Ama şimdi de iletişimde problemin var sanırım dedi. Güldü. 
Ben de güldüm. Sadece sizin karşınızda hocam! dedim. 

Dahiliyeye gitcem ama sizin yanınıza uğradığım için sıramı kaçırdım hocaya haber verir misiniz? diye rica ettim.
Sorun çıkarırsalar yanıma gel dedi. 

Dahiliyenin kapısında bi "temizlikçi" kafasına göre insanları içeri alıyor. Son hasta dibimdeyken patladım. 
İÇERİDE MUAYENE OLMAYAN İNSANLAR VAR VE BENİM İÇERİ GİRİP MUAYENE OLMAM GEREK! MUAYENE OLDUĞU SIRADA İÇERİDE BİRİNİN BULUNMASI ETİK Mİ SİZCE? dedim son hastaya. Sarışın bi kadın. Annem yaşındaydı. Aynen şu cevabı verdi ; " Bilmem, sanırım" 

Tam o "ipneoluipneyi" şikayet edcektim ki. Doktorumun hastası varmış bekleyemedim geri döndüm. 
İçeri girdim. "Temizlikçi" - Ben de seni arıyordum- sırıttı. Lan orospu çocuuu dedim içimden. Sonra Gözlerimden ateş fırlatır gi baktım "Beni arıyormuş, tabii." şeklinde bişey dedim. Yine sırıttı pezevenk. Neyse doktor yüzüme bakıyor. Sorun ne? diye sormasını bekliyorum. Hocam boğaz ağrımak, baş patlamak. 
Hadi gel muayene ediyim. Ateş, öksürük?  Onlar olmamak ama ateş yakmak dedim. Sinirden konuşamıyordum.Neyse zilyon tane ilaç yazdı benim cebimde 10 lira vardı. 
Eczaneye gittim. Açıköğretim sınavında karşılaştığım genç kadın evlenmiş. Ben seni bi yerden hatırlıyorum vesaire sohbetine girdik. 
Neyse ilaçların fiyatı 13 liraydı benden sadece 8 lira aldılar sağolsunlar. 

Şimdi de dujumu alıp oturdum. Az önce dershaneden aradılar. İyi günler ben ...dershanesinden arıyorum. Umut gelmedi bugün bi bilginiz var mı? diye sordu. 
Selvi! sen misin, ben Umut. Dedim . Güldü. Ben de güldüm. Sonra dershaneye gelemeyeceğimi bildirdim ama bugün 2. bölüm yani lys konularına zaplamayı planlıyordu hocalar. Geri kalmamak için rehberlik hocasını telefona istedim. Şimdi gelebilir misin? dedi. La olum zaten dershaneye gidecek halim olsa kalkıp gitmez miydim? Yarın gel dedi. Pazartesi orda mısınız dedim. 
Pazartesi aslan gibi olcam.

Bu arada sabah mal gibi gülüyordum zaytung yüzünden. Bi de bu abim idolüm - http://www.youtube.com/watch?v=uXMuWi0dUBc&feature=player_embedded 
Mızıkana kurban lan?! Bi de cash poşedi var. Bitirdin beni hacıım! Türkiyede olsan seni nezarete atarladı, şanslısın gözüm! 
Bi de dün annem bütün aileyi ayağa kaldırdı. -iyi anlamda- Yarın kiliseye gidcem(müslümanım il7emdilleh) Papaz amca okuyup üflücek vesaire. Sonra anlatırım nedenini.

Perşembe, Ekim 06, 2011

Yine mi Kanser?!

Bu yazı  ; kanser olduktan sonra yaşama şansının yaklaşık dilimlerle değil de % lik kesin sayıların gürültüsünden korkup hayata sıkı sıkı sarılan bi gencin parmaklarının ucundan akıp gidiyor.

Çok şey anlattım belki kendim hakkında ; hatta annem cipralex(anti-depres..) kullandığımı bilmiyorken siz biliyordunuz. Ailem kaza atlattığımı bilmiyorken siz biliyordunuz.
İşin kötüsü dramatik olayları delip geçen ruhsuz bir genç yazıyordu anlatıyordu size bu blogta. Ne kadar tanıyorsanız ya da seviyorsanız. Ben de en kesin düşüncelerimle blogta tanıdığım hatta üzülmesine üzüldüğüm, ağlamasına dayanamadığım insanlar tanıdım.
Hah, duygusuz muyum ? - Belki.

Bugün size dershane vesaire anlatmak istemiyorum. Boğaz enfeksiyonu ve bir poşet ilaçla döndüm.

Yukarıdaki yazı kanserden sevdiklerini, canlarını kaybedenler içindi.  Belki duygularımı aktaramadım çok.

http://cm.ntvmsnbc.com/dl/steve/index.html Steve Jobs öldü. Başlık bundan ibaret. Kanser ; zeki, tembel, zengin, fakir. Ayıt etmiyor. Hatta belki bu lanetten nasıl sıyrıldım hayretler içinde kalıyorum.

Salı, Ekim 04, 2011

Eşek'in Gündeminden...

Derse geç kaldığımı sanmıştım. Küçük ama hızlı adımlarla ulaştım. 10 dk kalmıştı. Dolmuş şoförüne de 1 tl diye 50 kr verdim. Utandım lan! "Pardon, dershaneye geç kaldım, dalgınlık" diyip. Düzelttik durumu.
Bugün güzeldi.
Fizik 2 ders
Türkçe 2 ders
Ve olmayan 2 geometri dersi - geçen hafta çıkıştığım pezo -
Olmayan Geo'nun yerine, evet doğru tahmin! Fizik çözdük.
Jokey Hoca'ya da danıştım ;
"Hocam, dedim. Fizik'ten ders almak istiyorum"
"İyi de işlemediğiniz konu bu, dedi."
"Olsun hocam Eşek'in ölümü arpadan olsun. Sen yükle yüklediğini. -Eşek arpa yemiyordu, habire taşıyordu.-"
"Olmaz dedi, sen taşıyabileceğini günlük taşıyorsun. Onun üzerine ekleyemeyiz ama yarın sana ek iş olarak Biyoloji hocası boş. Biyolojide arpanın sindirimi, nişasta, glikoz. Taşıyabilirsin bunları. dedi."
"Eyvallah hocam, dedi Eşek."
Yarış sonucunu yorumladılar birlikte. Yarışta 1 kaç beygiri geçmişti aynı ahırda kaldığı. Ama tayları da geçmişti  Eşek. Sevindi biraz.

Cebinde 10 tl parası vardı. 10 tl haricinde koskoca evde 10 tlden başkası yoktu.-cidden yok-
En azından veresiye denen şey var.
Neyse, defterim yok. Bugün sınıftaki kızın babası eczacı olduğu için reprezantların eşantiyon olarak bıraktığı defterlerden var mı ? diye sordum.
Var, dedi.
Yarın getirecekmiş unutmazsa?! Yoksa gel azarlamalar vesaire.
HOCAM PARA YOK PARA! ! ! dicem. Patlama noktasına getirirse.
Pahalı defter istemiyorum söz. Şu ilkokulda aldıklarımızdan. Karton kapaklılardan.

Ha bi de paradan bahsederken, babam malum yurtdışında. Arabistan'ın para birimi de dolara endeksli. Dolar 1.900 bulmuşken. Babamın gönderdiği her kuruş günden güne değer kazanıyor. Orda ödediği dükkan kirası vesaire de pahalılaşıyor, dövizi Türkiye'ye endekslediğimizde. O yüzden harcamalara da dikkat etmeye çalışıyoruz ailece.

Eşek'in Özeti ;
At YarıŞında bi kaç kişiyi galip etmenin mutluluğunu yaşadı.
Parasal ve deftersel sıkıntılar .
Yazıda olmayan ama ek olarak eklenen ; Kardeşime 5800'ımı verdikten sonra telefona hasret kaldım. Telefonu müzikçalar olarak kullanıyordum. Yeri geliyordu sıkılıp video çekiyordum. Lan kardeşim! Bitirdin beni. Bi de biz bu keretaya ayakkabı vesaire aldık. Bu bildiğin havalara girdi. Baba! Bi cep telefonu almaya yetecek kadar para gönder. Şu kulaklarım bayram etsin. Müzik dinlemeyince hayalet gibin , ruh gibin oluyorum.

Dİ ENDO

Pazartesi, Ekim 03, 2011

Bu Tablonun Sanatçısı Kim?


İmzadan ismi çıkaramadım ama tablo empresyonist. Onu da googleda arattım yine bulamadım. Bilen varsa?

İlk Yarış - Thistle and Weeds



Bugün ilk yarış saat 9'da kuru zeminde başladı. Arap Atı, inanılmaz derecede hızlı bi başlangıç yaparak diğer beygirleri alt etmeyi başardı. Sonuç şu an açıklanmasa da açık ara fark attığı belli oluyor. Bu arada İngiliz Atı'nın bilinmeyen nedenlerden dolayı yarışa katılamadığı da gözlerden kaçmadı. 
At Yarışındaki Eşek de durumu etrafı izleyerek, ara ara soruları çözmek için isyankar bi tavır takınarak ara ara ise diğer atlara sırıtarak toparlamaya çalıştı. Eşekten geride olan Sütçü Beygiri ise Eşek'in sonuncu olmasına engel olacak gibi. Eşek bu kadar karamsar ama ilk yarış sonuçta. Toz yutmak lazım. 


Bu arada şarkı var başlığa katılan ; 

Grup hakkında çok yorum yapmıcam ama Little Lion Man, The Cave, I Gave You All dinlenesi. Bi sürü daha var gerçi albümün hepsini indirip de dinleyebilirsiniz tavsiye...
 Mumford and Sons - Thistle and Weeds 
But plant your hope with good seeds,
Don't cover yourself with thistle and weeds,
Rain down, rain down on me,
Look over your hills and be still,
The sky above us shoots to kill,
Rain down, rain down on me.

But I will hold on
I will hold on hope



Böylece etraftaki yabani otlar, dikenlerden kurtulmuş durumda Eşek. 

Pazar, Ekim 02, 2011

At Yarışındaki Eşek

At Yarışındaki Eşek  ;
Şöyle bi açıklama yapalım.

- Blogumun "eski"-1 yıllık takipçileri bilirler. Önceden Sadece Umut'tu başlık. Tanım ise "At yarışında eşek olmak"tı. İşte tanımdaki eşek şaha kalktı. Ama tabi tepetaklak.
Sonrası malum, yeni bi başlangıç yapıldı. Dershaneden bahsediyorum.
Mesela dershanedeki sınıfta şunlar var ;
- Bir arap atı. -beygir -
- Bir ingiliz. -kısrak-
- Sütçü beygiri kısrağı vesair.
Aralarındaki tek eşek benim sanırım. Bu eşek ya ingiliz atını ya da arap atını taklit etmeye çalışıyordu.
Jokey-rehber öğretmen-e danıştı "eşek" , oğlum sen onlara bakma kendi toynaklarına bak dedi. Ben yürürken tornaklarıma bakarsam düşerim dedim.
Olsun dedi. Sen elinden geleni yap, piste-parkura çık biraz toz yut dedi. Toz yutmadan yarış kazanılmıyor.muş.
Eh dedi. eşek. Napalım. Kaderimizse çekeriz diyip kabuğuna çekildi. Haftasonu biraz pist dışında kaldı ama her şey yolunda gibi.
At yarışındaki eşek , yarışı kazanabilecek mi hep beraber görecez!
Bi de yarın eşek ilk yarışına çıkıyor hayırlısı olsun diyoruz.

Cuma, Eylül 30, 2011

The Decemberists - Won't Want for Love


Fotoya tıklayınca fizy.com'a yönlendirileceksin. Şarkıyı dinlemek istiyorsan tıkla. ya da boş ver al linki ;
http://fizy.com/#s/12g2f2

Can you hear me, love? Can you hear me love? Love'ına sokayım yok love move.

Perşembe, Eylül 29, 2011

Anlamsız 4

Götten atacak bir şeyiniz yoksa başka bir yerden atın.

Salı, Eylül 27, 2011

Vay Anasını! İlk Gün!

Dershane nasıl başlar?

Dershane şöyle ki iyi bi kahvaltıyla başlar. 2 kg peynir aldık. Bal da var. Ama muz yok, ballı muz iyi gider. Sabah iyi gitmez tabii. Çok konuşmayacağım bugün. Anlatıyorum.

Dolmuşlar boş bi kere. Millet geçen yıl çektiği ızdırabı bu yıl bi daha çekeceğini sanıp tercihlere abanmış. Abanmak, evet. Abandılar.
Dolmuşların boş olması, benim yarım kıç oturmamam demek, benim ayakta kalıp her tümseğin üzerinden geçtiğimizde kafamı sağdan sola vurmamak için g kuvvetine isyan etmemem demek!

Dershaneye yetişilir, kapı açılır. İçeri girilir. Öğrenci şok!
Tamam kapı çalma gibi bi alışkanlığım yok, geç de kalmıştım ama günaydın diyip yerime oturdum. Hocam sağolsun anlayışlı adam.
Ama şimdi anlatacaklarıma gelecek olursak sinirden kriptilyon kez küfrettim. İpneoluipneye. Dur anlatıyorum.
Geometriydi dersimiz. Son 2 ders. 1. derste test dağıttı hoca, soru çözüyordu. Çözüyodular. Çözemiyordum ama öğrendim artık çözüyorum. Çişimi tutmuşum hem, dersi de bırakamıyorum. Zil çalar çalmaz çıktım. Sınıfa geri geldiğimde ;
Hoca yüzüme bakıp - yüksek bi sesle -
- BENİM DERSİM DEVAM EDERKEN KİMSE KAFASINA GÖRE GİRİP ÇIKAMAZ!
Benim tepkim ;
Hiç istifimi bozmadan oturdum yerime ve hocaya dönüp :
HOCAM BEN İLKOKUL ÖĞRENCİSİ DEĞİLİM İZİN ALMAK ZORUNDA DEĞİLİM, ÇIKMAM GEREKİYORDU ÇIKTIM , dedim.
Olsun ben soru çözüyorum, öyle olmaz falan filan.
Küfrettim...
Küfrederken arkadaşım duydu.
Yapma Umut, söyleme öyle, boşver! dedi. Ben de anladım neden uyardığını, küfrettiğim hocanın kulağına gider diye öyle söylemiş.
Umrumda değil dedim içimde kalmasın maksat dedim. İyi o zaman dedi.
Bütün gün kızla samimi davranışlar içerisindeyim, geçen yıldan tanıyorum. Ne biliyim hayırlısı ossun!
O küfürden sonra NAH! olur.
Geldik güzel olaylara ;
Rehberlik hocasının yanına gittim, hocam sizinle konuşmamız lazım, dedim.
Yanına gittim durumu anlattım 1 1 1 1 1 birbirlerine baka baka durur, ince giymiş üstüne o gül mumuşları salınır!  Şarkıdan sonra, rehberlik hocası sonuçta yardımcı oldu, olacağını da belirtti. Sağolsun.
Sabah ilk 2 ders fizikti, hani ilk paragrafta dersine daldığım hocayla konuştum, Fizik 0 hocam, dedim. Öğleden sonra gel eksikleri kapatalım dedi.
AALLLAAAH! diye bağıran aslan varmış. Heh onun gibi bağırdım içimden.
Dersi aldım hocadan. En temel konulardan başladık. Hayırlısı olsun efenim ne diyim?!
Bu arada okumuyorsunuz yorum atmıyorsunuz unutuldum mu la?! He?!

Heh ek olarak söyleyeceğim odur ki, dershane 1.siyle anlaşabiliyorum. Aferin çucuğa(bunu googhandan çaldım). Züppe, egoist bişey bekliyordum değilmiş. Her türlü yardımcı olabilecek gibi fen kısmında. Hem öylesi daha verimliymiş. Arkadaşla çalışmak vesair.
Geçen yıldan arkadaşlarım hepsi. Dershaneye sıkılarak gitmiyorum. Mutluyum. Dersleri anlıyorum. Kafam kıçımda değil artık. Toparlandım diyebiliriz biz buna.
Sınıfta, türkçe dersinde konuştuğumda salak durumuna düştüğümü sanardım eskiden. Şimdi ise sikimde değil, afedersiniz-ilaçtan olabilir?-
Mesela hoca çiçeklerden bahsetti, benim kaktüsüm var dedim. Gülmekten öldüler.  Hoca dönüp ; Neden kaktüs? dedi.
Bakması kolay hem çiçek açması için sabretmeniz gerekiyor dedim.
Öğrenciler de hep bi ağızdan ; İyi de bakmıyorsun zaten çiçek açması ne alaka?
O sırada da ben cevabı yapıştırdım ; Bakmasam da çiçek açmadığı için fırlatıp atmıyorum, bir gün gelecek çiçek açacak diye bekliyorum. Dedim. Vuhuhuhu!
Sonra yine çiçek konusu açıldı. Çin karanfilim vardı, tohumlarından çoğaltıyordum sürekli şeklinde anlattım. Millet, gey mey değilim ama otla hayvanla ilgilenmeyi severim. Ne biliyim biyoloji okusaydım Botanik - Zooloji zorlardı. Mesela veteriner olma isteğim zorluğunun gözümü korkutmasına neden oldu. Öyle de ilginçtir.
Hani mimarlık kolay mı? Değil tabii. Ama zorluğu bile tatlı geliyor. İşte arkadaş gösterdi arkadaşının yaptığı çalışmayı, mükemmel ya! İç mimarmış cucuk. Mimarlık abi ?! tıp hukuk gibi mimarlık da kendi içinde parçalanıyor sanırım. Neyse boşver sıkıcı konular.
Şimdi ise Mimarlık alanlarından Peyzaj mimarlığına göz atıyorum nedir diye? Okumak isterim, eğlenceli gibi. Mimar tarafım ağır basıyor. Hızımı aldım blogcu, görüyorsun yazarken bile anlat anlat bitiremiyorum.
Öyle işte.
Napaarsın yegenim?