Selam millet!
Salı gününden bahsetmemişim, pek bi şey yaşanmadığı için herhalde.
İşte bildiğimiz program ;
Fizik, kötü abi. Ders değil ama bu saatten sonra hocaya yüklenebilirim. Anlatıyor ama anlamamıza izin vermeyecek şekilde. Evet, öyle.
Türkçe, sevilesi ok, adamla şakalı örnekler vesaire yapıyoruz ama bir şey eksik. Adam robot kıvamında, bir şey soruyorum mesela, sanki cevabı hazırmış gibi, bi de sorularımı çözmüyor !'^%+&/()
Geometri, Bomba!! Adamı sevmiyorum, dersini de sevmiyorum. Evet bu da anlatamıyor. Ee oğlum nasıl bi dershaneye gitmişsin sen de? diceksiniz ama yaptık bi hata :'(/&T%R+^ derim o zaman. Küfür yerine soldaki karakterleri kullanıyorum artık!
Öğleden sonra da eve geldim, aslında önce arkadaşımla markete kadar gittik, manyak insanlar! -gülünür- biri komşu kızı işte. Benim kevaşe'yle olan küslüğümü sordular. Zaten bitmesi gereken bir arkadaşlıktı, arkadaştık sadece bi de. Öyle.
Bugün de pek bi kebap olay yoktu,
Biyoloji, sevilen adamın sevilen dersi, acaba sadece kimya biyolojiye ilgili olduğum için mi dersleri seviyorum!? Sayısal'da işim ne aq!'%+&/ ! Bu da bi hata olabilir ama yabancı dil sınavına da giriyorum, eğer peyzaj olmazsa diye ama peyzaj olacak !!! Böyle hissediyorum. Sağlam basacan bu hayatta, diyorum ve bu yüzden yabancıdile de giriyorum.
Matematik, havuzdan tut, işçiye, faize kadar. Delirmek üzereyim, delirdim sanırım. Problemlerden soru kaçırma gibi bi lüksüm görünmüyor şimdilik. Çok iyi çözdüğümden değil, sadece çözmek zorunda olduğum için.
Fizik, ok ok bu fizikçi ile salı günki farklı. Bu adamı LGS*evet lgs ben 92'liyim ama 91'lilerle okuyordum* işte bu sınavdan beri hocamdı. Ne diyim şimdi, belki çocukluğuma gidip bu adamı öldürmem gerekiyordu. Bunun sonuçlarını hiçbir zaman öğrenemeyeceğim için de mutluyum aslında.
Gün bitti, biyoloji'den soyağaçlarını anlatması için rica ettim hocamdan. Anlattı, soru çözdük, soru çözdüm. Evet, öğrendim. Hoş güzel, her sınavda 1 adet çıkıyordu. Geçen yıl da çıktı. Yarın da nükleik asitler yapacağız büyük ihtimalle. Bakalım, şu biyoloji sorularını sağlam kafayla okusam yanlışım çıkmayacak gibi, kimya için de aynısı geçerli. Kütle numarasını bilmediğim, nötronu'nu da, git sen kütle numarasını hesaplayabilirim de cevap olarak. Battı soru.
Coğrafya hocası ? 1 adet çözdürmüştüm dershane başladıktan bu yana, bugün de 3 adet daha eklendi. Ayaküstü çözdü işte. Sosyalde, TODER'de sayısalcı olmama rağmen 29 netim var, iyi iyi. Daha fazla olabilirdi ama dediğim gibi kafam güzel olmayınca...
Hadi size güzel kafalar, gardaşım dinliyordu sizinle paylaşıyım ; Muhabbet - Schau Hinn
Çarşamba, Şubat 29, 2012
Kafa Güzel Olmayınca...
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Pazartesi, Şubat 27, 2012
Sınavda Garuda ile Naga'yı mı Soracaklar?!
Selam millet,
Dün etüdüm olmasına rağmen canım gitmek istemedi, gitmedim de. Sabah babam aradı,
- Oğlum dün dersin vardı gittin mi?
- Hayır baba gitmedim, hallettim kendim.
- Aferin oğluma, dedi.
Babamı seviyorum lan! Bin iki bin, ? , km. Uzak ama iki'den fazlaydı sanırım. Ehe, ayrı değil bizden ama iş ve para sorun olunca mesafeye katlanmak zorunda kalıyor insan.
Bugün de rehberlikçi seslendi, "cumartesi, sınav, vesaire..." bir şeyler söyledi ama anlamadım, hatta duyamadım bi kısmını. Soyut dünyanın kollarına atılmışım bürütüs!
Bugün de töder vardı işte, çok zordu. Bana göre zordu.
Matematik, çok işlemli.
Türkçe gereksiz uzatmalar, laf kalabalığı.
Biyoloji, salt bilgi istiyordu. Bilgiyi yorumlama adına olan kısmında bi şeyler yapmaya çalıştım ve son dakikada işaretlediğim 3 soru da yanlış çıktı.
Geometri, bahsi bile bu saatten sonra... Fuck lan, geometriyi sevemiyorum.
Sosyal, coğrafya ilk defa bu kadar kolaydı. Felsefede de ezber bilgi isteyen soru vardı. Bazı soruları anlamak imkansızdı. Tarih de aynı tarih, değişen bi şey yok.
Töder biter, yağmur da dinmeyince doktorla görüşmeyi askıya aldım. 11 gün doldurup öyle giderim, daha mantıklı. Sistemin azına ediyim, acil de paralı olmuş. 15 liram da yok. Olsa da vermem zaten, acile.
Eve gelindiğinde üstüm başım ıpıslak. Şemsiyem olmasına rağmen ıslandım.
İşte biraz yemek biraz bilgisayar derken.
Bilgisayarda yaptıklarıma gelecek olursak,
Biraz oyun oynadım. Fantasy türünde filmleri inceledim. Mushi-shi'yi izlemek istiyorum. Anime normalde ama filmi çekilmiş. Akira'nın yönetmeni çekmiş filmi. Fragmanı da çok güzeldi. Mistik, fantastik öyle güzel. Bir de bağımsızsinema.blogspot'a bakıyım dedim. Finisterrae hakkında çok güzel şeyler yazmışlar ama filmi nette bulamadım. Aramaya devam! Bulan olursa da nerde olduğumu biliyorsunuz.
İki bulabildiğim film indirdim ; Memorizu ve Ghost in the Shell. İkisi de anime, ikisi de fantastik.
Kendime getirecek filmler olabilir bunlar ki zaten bilimkurgu, fantastik vesaire bu tür filmleri seviyorum. Bir daha da "realizm" akımından etkilenen film izlersem, söz veremem kendimden ama, izlememeyi düşünüyorum.
Bağımsızlara devam ama.
Oscar ödül törenini eskiden heycanla bekleyip, oturup izlerdim. Uykum gelene kadar, kaçırdığım kısımları da tekrar sayesinde izlerdim ama bu yıl farklıydı. İzlemedim. İzlemicem. the Artist ödül almış vesaire, çok merak ediyordum filmi ama böyle bokunu çıkarınca insanlar, heves kaçması için mükemmel ortam oluşuyor.
Ha bi de Garuda ve Naga efsanesi var, onu da internetten bulup okudum. Fantastik filmleri incelerken buldum Garuda'yı. Çok hoşuma gitti ki mitolojiyle ilk tanıştığım zamanlardan beri bildiğim ama ismini hatırlayamadığım, Garuda. Facebook profilimde özel albüm oluşturup , seçtiğim resimlerini paylaştım.
Bir de One Last Thing'de bi kolye vardı çift taraflı, Sita ve Rama'nın. Kolyeyi bulamadım ama Sita ve Rama'nın hikayesi kerem ile aslı, leyla ile mecnun gibi. Destansı aşk hikayesi, euhe.
Sınava son 1 ay.
Ders çalışıp son rötuşları da yaptık mı engel kalmıyor euhe. Bugün de 2 hafta önce yaptığımız sınavın sonucu geldi ki, mutlu eden bi sonuç. İyiydi, güzeldi.
Lys adına bişeyler yapmalı, haftada bilmem kaç saatimi de ayırmalıyım, zorundayım. En azından şu türevi, limiti hallediyim.
Hadi gittim.
Dün etüdüm olmasına rağmen canım gitmek istemedi, gitmedim de. Sabah babam aradı,
- Oğlum dün dersin vardı gittin mi?
- Hayır baba gitmedim, hallettim kendim.
- Aferin oğluma, dedi.
Babamı seviyorum lan! Bin iki bin, ? , km. Uzak ama iki'den fazlaydı sanırım. Ehe, ayrı değil bizden ama iş ve para sorun olunca mesafeye katlanmak zorunda kalıyor insan.
Bugün de rehberlikçi seslendi, "cumartesi, sınav, vesaire..." bir şeyler söyledi ama anlamadım, hatta duyamadım bi kısmını. Soyut dünyanın kollarına atılmışım bürütüs!
Bugün de töder vardı işte, çok zordu. Bana göre zordu.
Matematik, çok işlemli.
Türkçe gereksiz uzatmalar, laf kalabalığı.
Biyoloji, salt bilgi istiyordu. Bilgiyi yorumlama adına olan kısmında bi şeyler yapmaya çalıştım ve son dakikada işaretlediğim 3 soru da yanlış çıktı.
Geometri, bahsi bile bu saatten sonra... Fuck lan, geometriyi sevemiyorum.
Sosyal, coğrafya ilk defa bu kadar kolaydı. Felsefede de ezber bilgi isteyen soru vardı. Bazı soruları anlamak imkansızdı. Tarih de aynı tarih, değişen bi şey yok.
Töder biter, yağmur da dinmeyince doktorla görüşmeyi askıya aldım. 11 gün doldurup öyle giderim, daha mantıklı. Sistemin azına ediyim, acil de paralı olmuş. 15 liram da yok. Olsa da vermem zaten, acile.
Eve gelindiğinde üstüm başım ıpıslak. Şemsiyem olmasına rağmen ıslandım.
İşte biraz yemek biraz bilgisayar derken.
Bilgisayarda yaptıklarıma gelecek olursak,
Biraz oyun oynadım. Fantasy türünde filmleri inceledim. Mushi-shi'yi izlemek istiyorum. Anime normalde ama filmi çekilmiş. Akira'nın yönetmeni çekmiş filmi. Fragmanı da çok güzeldi. Mistik, fantastik öyle güzel. Bir de bağımsızsinema.blogspot'a bakıyım dedim. Finisterrae hakkında çok güzel şeyler yazmışlar ama filmi nette bulamadım. Aramaya devam! Bulan olursa da nerde olduğumu biliyorsunuz.
İki bulabildiğim film indirdim ; Memorizu ve Ghost in the Shell. İkisi de anime, ikisi de fantastik.
Kendime getirecek filmler olabilir bunlar ki zaten bilimkurgu, fantastik vesaire bu tür filmleri seviyorum. Bir daha da "realizm" akımından etkilenen film izlersem, söz veremem kendimden ama, izlememeyi düşünüyorum.
Bağımsızlara devam ama.
Oscar ödül törenini eskiden heycanla bekleyip, oturup izlerdim. Uykum gelene kadar, kaçırdığım kısımları da tekrar sayesinde izlerdim ama bu yıl farklıydı. İzlemedim. İzlemicem. the Artist ödül almış vesaire, çok merak ediyordum filmi ama böyle bokunu çıkarınca insanlar, heves kaçması için mükemmel ortam oluşuyor.
Ha bi de Garuda ve Naga efsanesi var, onu da internetten bulup okudum. Fantastik filmleri incelerken buldum Garuda'yı. Çok hoşuma gitti ki mitolojiyle ilk tanıştığım zamanlardan beri bildiğim ama ismini hatırlayamadığım, Garuda. Facebook profilimde özel albüm oluşturup , seçtiğim resimlerini paylaştım.
Bir de One Last Thing'de bi kolye vardı çift taraflı, Sita ve Rama'nın. Kolyeyi bulamadım ama Sita ve Rama'nın hikayesi kerem ile aslı, leyla ile mecnun gibi. Destansı aşk hikayesi, euhe.
Sınava son 1 ay.
Ders çalışıp son rötuşları da yaptık mı engel kalmıyor euhe. Bugün de 2 hafta önce yaptığımız sınavın sonucu geldi ki, mutlu eden bi sonuç. İyiydi, güzeldi.
Lys adına bişeyler yapmalı, haftada bilmem kaç saatimi de ayırmalıyım, zorundayım. En azından şu türevi, limiti hallediyim.
Hadi gittim.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
budizm de güzel hoş,
garuda,
hohoho mitoloji sevilir,
naga,
rama,
sita
Cuma, Şubat 24, 2012
Çorba
Bugün ilk 2 derse hoca girmedi, hastaymış.
diğer derslerde öğrenci yoktu
doktorumla görüşme planı yapmıştım ama erteledim acil paralı olmuş
sınıf arkadaşım dün koluma girdi diye akşam ailesinden duymadığı laf kalmamış, kıza -orospudan tut, ağza alınmayacak küfürler-
film izleme derdinde değilim ama her şeyi erteliyorum lanet olsun, bir gün de kendimi ertelemeyi denicem o zaman da sanırım -ne olacağını tahmin edemedim
yalan dünya dönüyor arka planda
başka ne vardı ?
kitabım gelmedi bugün ama elbet birgün auehaueh!
dreamtv'de animasyon klipler dönüyordu, 1 -2 adet beğendim, twitter'da paylaştım.
hava biraz daha açılsın da şu yukarıdaki köyleri ziyarete çıkalım yahu ama dolaşacak kimsem yok
tek başıma da kendimi güvende hissetmiyorum
yarın bir gün kazanırsam da yastığımın altında bıçakla uyurum heralde
evet korkularım var, yalnız kalmak? -belki . karanlık -belki. bu ikisinin aynı anda olması -muhtemel.
neyse dershaneyi ekip eve geldiğimde, doktorum vardı. psikiyatrist anlatıyordu, alınganlık nedir? vesaire. bende çok yok ya da çok var. bunu da doktorumla konuşmam gerek, kahretsin ki evet böyle bi bakınca alınganım ben. hani olur ya deodorant sıkmayı unutmuşsundur da sınıf kötü kokuyordur, lan benden mi acaba? gibi. ama biraz daha farklı.
babamla da konuştuk bugün, msnde. telefon alıyorum, eski hattımı kaybettim. içinde kontör vardı lanet olsun!
mızıka çalamıyorum hala, kursu da pahalıymış ki burda yok.
bu yazıyı yayınlamayı planlamıyordum ama birkaç cümleyle anlatıp kaçıyorum. daha düzgün olması için kafamın içindeki çingenelerin de veba'dan kuruyup gitmesi gerek. öyle bi şey de gelecekte görünmüyor, kim mi dedi? hah, falcı kadın, çingene işte. kafamdaki.
diğer derslerde öğrenci yoktu
doktorumla görüşme planı yapmıştım ama erteledim acil paralı olmuş
sınıf arkadaşım dün koluma girdi diye akşam ailesinden duymadığı laf kalmamış, kıza -orospudan tut, ağza alınmayacak küfürler-
film izleme derdinde değilim ama her şeyi erteliyorum lanet olsun, bir gün de kendimi ertelemeyi denicem o zaman da sanırım -ne olacağını tahmin edemedim
yalan dünya dönüyor arka planda
başka ne vardı ?
kitabım gelmedi bugün ama elbet birgün auehaueh!
dreamtv'de animasyon klipler dönüyordu, 1 -2 adet beğendim, twitter'da paylaştım.
hava biraz daha açılsın da şu yukarıdaki köyleri ziyarete çıkalım yahu ama dolaşacak kimsem yok
tek başıma da kendimi güvende hissetmiyorum
yarın bir gün kazanırsam da yastığımın altında bıçakla uyurum heralde
evet korkularım var, yalnız kalmak? -belki . karanlık -belki. bu ikisinin aynı anda olması -muhtemel.
neyse dershaneyi ekip eve geldiğimde, doktorum vardı. psikiyatrist anlatıyordu, alınganlık nedir? vesaire. bende çok yok ya da çok var. bunu da doktorumla konuşmam gerek, kahretsin ki evet böyle bi bakınca alınganım ben. hani olur ya deodorant sıkmayı unutmuşsundur da sınıf kötü kokuyordur, lan benden mi acaba? gibi. ama biraz daha farklı.
babamla da konuştuk bugün, msnde. telefon alıyorum, eski hattımı kaybettim. içinde kontör vardı lanet olsun!
mızıka çalamıyorum hala, kursu da pahalıymış ki burda yok.
bu yazıyı yayınlamayı planlamıyordum ama birkaç cümleyle anlatıp kaçıyorum. daha düzgün olması için kafamın içindeki çingenelerin de veba'dan kuruyup gitmesi gerek. öyle bi şey de gelecekte görünmüyor, kim mi dedi? hah, falcı kadın, çingene işte. kafamdaki.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
çorba
Perşembe, Şubat 23, 2012
Anlamsız 9
Etiketler:
anlamsız
Dikkat Kevaşe Çıkabilir 2
Selam,
Bugünden kısa kısa notlarımızı aldıktan sonra da oyundan bahsediyim biraz.
Dün aldığım biyoloji testinin devamını getirdim, organeller ve fosforilasyona özel ilgi ve alaka göstermem gerekiyor bir de nükleik asitlere. Etüdümü de aldım mı, soru kaçırmam inşaallah yarebbi!
Bugünün programı ;
Kimya, organikti. Yine organik ama bu kez Hayatımızda Kimya daha sözel daha naif bi konu. Sabundan, deterjandan bahsettik ve ilk defa sabunun ve deterjanın formülünü aklımda tutabildim. Suyun sertliği, yüzey aktifliği vesaire.
Matematik, fuck diyorum başka bir şey demiyorum. Türev iyi hoştu aslında başlarda ama bu ne la?! lne, logaritmik bilmem neler, fonksiyonun türevi. Fonksiyonda zorlanırken bir de bunun türevini almaya çalışıyorum, çok çaba çok çaba full çaba göstermem gerek.
Biyoloji, can ya! En sevdiğim. Ondan sonra Kimya tabii. Neyse, ders iyiydi, bitkilerin yönelme durumlarını falan inceledik. Genel anlamıyla güldük, eğlenceli gidiyor derslerimiz.
Rehberlikçi faciasından sonra kevaşe faciası baş gösterdi sayın izleyiciler,
Kevaşenin derdini çözemedim ben, anlayamadım da. Hani soruyorum bi de "derdin ne kızım?" diye. Ama yok arkadaş, tavşan dağa küsmüş misali. Heh konuya gelelim ;
Benim cuma günü gripten nevrim dönmüşken, arkadaşım da bi nevi vedalaşmak için dershaneye uğrayacaktı, buna rağmen gidememiştim. Bizim kevaşe de Cuma günü kavga etmiş kızın biriyle, yok efendim neden ben yanında değilmişim zor gününde?! :D lasuhdaueh, lan bi kere ben soruyorum "lan kevaşe neden ben gripken gelip çorba yapmadın? he?!" çorbana da ihtiyacım yok, sana da. Fuck ulen! Bir de kitabımı getirmedi bugün, eğer yarın da getirmezse - facebook'a onun bendeki kitaplarının yırtık hallerini atmayı planlıyorum. Kızı da etiketlerim iyice delirsin.- Bu kadar kötü değilim ama gelmesin o kitap bakalım! uaehuaeh
Bu arada Star Wars indirdim, bütün filmlerini. Sınav öncesi bi kafa dağıtma bi kendimi bulma amaçlı izlemeyi düşünüyorum da zaman doğru zaman değil gibi. Millet delisi oluyor, izleyenleri de görüyorum ama sorun şu;
- izlemek için doğru zaman değil çünkü kafam dağınık, acep kaçıracağım yerler olur mu filmde? bundan korkuyorum açıkçası.
Bugünden kısa kısa notlarımızı aldıktan sonra da oyundan bahsediyim biraz.
Dün aldığım biyoloji testinin devamını getirdim, organeller ve fosforilasyona özel ilgi ve alaka göstermem gerekiyor bir de nükleik asitlere. Etüdümü de aldım mı, soru kaçırmam inşaallah yarebbi!
Bugünün programı ;
Kimya, organikti. Yine organik ama bu kez Hayatımızda Kimya daha sözel daha naif bi konu. Sabundan, deterjandan bahsettik ve ilk defa sabunun ve deterjanın formülünü aklımda tutabildim. Suyun sertliği, yüzey aktifliği vesaire.
Matematik, fuck diyorum başka bir şey demiyorum. Türev iyi hoştu aslında başlarda ama bu ne la?! lne, logaritmik bilmem neler, fonksiyonun türevi. Fonksiyonda zorlanırken bir de bunun türevini almaya çalışıyorum, çok çaba çok çaba full çaba göstermem gerek.
Biyoloji, can ya! En sevdiğim. Ondan sonra Kimya tabii. Neyse, ders iyiydi, bitkilerin yönelme durumlarını falan inceledik. Genel anlamıyla güldük, eğlenceli gidiyor derslerimiz.
Rehberlikçi faciasından sonra kevaşe faciası baş gösterdi sayın izleyiciler,
Kevaşenin derdini çözemedim ben, anlayamadım da. Hani soruyorum bi de "derdin ne kızım?" diye. Ama yok arkadaş, tavşan dağa küsmüş misali. Heh konuya gelelim ;
Benim cuma günü gripten nevrim dönmüşken, arkadaşım da bi nevi vedalaşmak için dershaneye uğrayacaktı, buna rağmen gidememiştim. Bizim kevaşe de Cuma günü kavga etmiş kızın biriyle, yok efendim neden ben yanında değilmişim zor gününde?! :D lasuhdaueh, lan bi kere ben soruyorum "lan kevaşe neden ben gripken gelip çorba yapmadın? he?!" çorbana da ihtiyacım yok, sana da. Fuck ulen! Bir de kitabımı getirmedi bugün, eğer yarın da getirmezse - facebook'a onun bendeki kitaplarının yırtık hallerini atmayı planlıyorum. Kızı da etiketlerim iyice delirsin.- Bu kadar kötü değilim ama gelmesin o kitap bakalım! uaehuaeh
Bu arada Star Wars indirdim, bütün filmlerini. Sınav öncesi bi kafa dağıtma bi kendimi bulma amaçlı izlemeyi düşünüyorum da zaman doğru zaman değil gibi. Millet delisi oluyor, izleyenleri de görüyorum ama sorun şu;
- izlemek için doğru zaman değil çünkü kafam dağınık, acep kaçıracağım yerler olur mu filmde? bundan korkuyorum açıkçası.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Çarşamba, Şubat 22, 2012
Psikiyatriste Notlar #1
Selam hocam,
İyi ki sözünüzü dinleyip şu lanet adama takılmayı kestim. Planladığım şeyi yapamamış olmam da işe yaradı sanırım. Çünkü planım ; adamın odasına girip doya doya sövmek ve belki sonrasında rahatlamak olacaktı, olamadı. Ha bi de şu var, etüt aldım hem de 1 değil 2 değil 3 adet! Bu yönden şikayetimin işe yaradığını düşünüyorum hala. Belki de yanılıyorum. Etütleri alıyorum ama bu kez de deneme sınavları için yardım istiyorum adamdan, elinden geleni yaptığına inanmıyorum ama belki de kuruntu yapıyorum.
Bugün de sınıfta kaltağın biriyle tartıştım. Kaltak diyorum çünkü en iyi arkadaşımmış gibi davranıyordu. Ehe, kaltak demiyelim o zaman biz buna, sürtük diyelim hatta kevaşe diyelim. Çok sinirliyim ama takıyor muyum? Hayır-evet? Sadece anlatıp rahatlamak. Başka da bi şey değil. Kitabım hala onda, eşyalarıma kendimden daha çok değer veriyorum sanırım, bi şekilde almam gerek. Ursula K. Le Guin, sevilir.
Ek olarak, dün akşam sızdım. Zorla. Testlerimi kaybetmişim. Kendime kızdım, anama kızdım ama kalp kırmadım bu kez. Kontrol bende! euhe. Hiç test, soru, deneme hatta kitabın kapağını da açamadım. Çok keyifsizdim. Cep telefonu istiyordum, sürekli erteleniyordum bi de. Şimdi de kredi borcumuzun ödenmesini ve sonrasında babamın toparlanmasını beklicem. EEeaah sıkıntı. Cebimdeki 10kuruşu bile harcayamıyorum artık. Her ne kadar annem buna kızsa da. Kötü hissediyorum para harcadığım zaman. Bu da bi sorun tabii. En azından ben öyle görüyorum.
Bir de şu var, ilaç aldığım 3 ay boyunca madem güneş gözlüğünü çıkardım, peki neden ilaç kullanmadığım bu dönemde daha kötü hissediyorum? Asıl gözlüğü ilaç alırken takmıyor muydum zaten? Şu an tamamen garip hissediyorum, 1 ay sonra bir sınav ve evet hala eksiğim var. Sınava 1 ay kala bu kadar dolu olmamı da anlayamıyorum. Siktiri çekcem her şeye!
Bir de yakındığım bir nokta daha var, melankolinin dibindeyim.
Bir de uyuyamıyorum, aslında uykudan kasıt ; kafamı yastığa koyduktan sonra binbir olay geliyor aklıma. Bin senaryo yazıyorum öyle uyuyorum.
Depresif uyum bozukluğu mudur nedir? Nasıl tedavi edilir bu?!
Mesela bisiklet sürsem geçer mi? Bisiklet istiyorum ben, bahar da geldi, dershaneye pedal çevirerek gitsem rüzgarı suratımın ortasında hissetsem? Bence geçer, telefon yerine bisiklet aldırsam, bu kez bisikleti ne isticeksin yazın baban otomobil alacak, dicek anam. Çünkü, önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim, geçen yaz bisiklet alacam dediğimde, aynı şeyi söyleyip ikna ettiler almamam için. Belki de almak istediklerimi önceliğine göre ayırmam gerek. Bilmiyorum.
Bir sürü anlatacağım şey vardı da akla geldikçe işte, yoksa bu gidişle ben odanıza girer girmez sadece dershaneden veya rehberlikçiden bahsetmiş olmamı da anlamıyorum aslında, saçmalık.
Bu kadar yeter, şimdilik.
Not : İşe yarar mı bilmem ama... denedim.
İyi ki sözünüzü dinleyip şu lanet adama takılmayı kestim. Planladığım şeyi yapamamış olmam da işe yaradı sanırım. Çünkü planım ; adamın odasına girip doya doya sövmek ve belki sonrasında rahatlamak olacaktı, olamadı. Ha bi de şu var, etüt aldım hem de 1 değil 2 değil 3 adet! Bu yönden şikayetimin işe yaradığını düşünüyorum hala. Belki de yanılıyorum. Etütleri alıyorum ama bu kez de deneme sınavları için yardım istiyorum adamdan, elinden geleni yaptığına inanmıyorum ama belki de kuruntu yapıyorum.
Bugün de sınıfta kaltağın biriyle tartıştım. Kaltak diyorum çünkü en iyi arkadaşımmış gibi davranıyordu. Ehe, kaltak demiyelim o zaman biz buna, sürtük diyelim hatta kevaşe diyelim. Çok sinirliyim ama takıyor muyum? Hayır-evet? Sadece anlatıp rahatlamak. Başka da bi şey değil. Kitabım hala onda, eşyalarıma kendimden daha çok değer veriyorum sanırım, bi şekilde almam gerek. Ursula K. Le Guin, sevilir.
Ek olarak, dün akşam sızdım. Zorla. Testlerimi kaybetmişim. Kendime kızdım, anama kızdım ama kalp kırmadım bu kez. Kontrol bende! euhe. Hiç test, soru, deneme hatta kitabın kapağını da açamadım. Çok keyifsizdim. Cep telefonu istiyordum, sürekli erteleniyordum bi de. Şimdi de kredi borcumuzun ödenmesini ve sonrasında babamın toparlanmasını beklicem. EEeaah sıkıntı. Cebimdeki 10kuruşu bile harcayamıyorum artık. Her ne kadar annem buna kızsa da. Kötü hissediyorum para harcadığım zaman. Bu da bi sorun tabii. En azından ben öyle görüyorum.
Bir de şu var, ilaç aldığım 3 ay boyunca madem güneş gözlüğünü çıkardım, peki neden ilaç kullanmadığım bu dönemde daha kötü hissediyorum? Asıl gözlüğü ilaç alırken takmıyor muydum zaten? Şu an tamamen garip hissediyorum, 1 ay sonra bir sınav ve evet hala eksiğim var. Sınava 1 ay kala bu kadar dolu olmamı da anlayamıyorum. Siktiri çekcem her şeye!
Bir de yakındığım bir nokta daha var, melankolinin dibindeyim.
Bir de uyuyamıyorum, aslında uykudan kasıt ; kafamı yastığa koyduktan sonra binbir olay geliyor aklıma. Bin senaryo yazıyorum öyle uyuyorum.
Depresif uyum bozukluğu mudur nedir? Nasıl tedavi edilir bu?!
Mesela bisiklet sürsem geçer mi? Bisiklet istiyorum ben, bahar da geldi, dershaneye pedal çevirerek gitsem rüzgarı suratımın ortasında hissetsem? Bence geçer, telefon yerine bisiklet aldırsam, bu kez bisikleti ne isticeksin yazın baban otomobil alacak, dicek anam. Çünkü, önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim, geçen yaz bisiklet alacam dediğimde, aynı şeyi söyleyip ikna ettiler almamam için. Belki de almak istediklerimi önceliğine göre ayırmam gerek. Bilmiyorum.
Bir sürü anlatacağım şey vardı da akla geldikçe işte, yoksa bu gidişle ben odanıza girer girmez sadece dershaneden veya rehberlikçiden bahsetmiş olmamı da anlamıyorum aslında, saçmalık.
Bu kadar yeter, şimdilik.
Not : İşe yarar mı bilmem ama... denedim.
Etiketler:
deli doktoru değil benim doktorum,
psikiyatrist
Salı, Şubat 21, 2012
Trajikomedyaaaa!
Selam!
Sıkıcı olmamak için elimden geleni yapıyorum millet, elimden gelen ise sanırım şu kadarcık - -.
Geometri hocamız psikopat, eğleniyorum la dersinde. Öyle tipine baktıkça gülesim geliyor. Sevmiyorum Geometriyi, hocayı da sevmiyorum ama ne biliyim ders benim için sıkıcı gitmiyor. Soruları çözememe kısmı sıkıcı tabi ehe. Bir de öyle bi güldüm ki, kriz bildiğin. Hoca daireyi iple sararsak en kısa ip kaç cm diye sordu, böyle 5 adet daire birbirlerinden uzakta 5gen oluşturmuşlar. Neyse adama soruyor arkadaşın biri "Hocam! En kısa ip hangisi?" diye. Hoca anlamıyor o sırada. En kısa ip şu diyor AB kenarını gösteriyor, "Eee hocam diğer kenarlar da en kısa ip olmaz mı?" dedi. Hoca delirmek üzereydi, soruyu anlamıyor. Ben patladım o anda, bütün sınıf da katıldı tabii. euheuhe. Eğlenceliydi. Son bir ay kalmış biraz gülmek hakkım diye düşünüyorum.
Tabii 2. ders o kadar eğlenceli değildi, arkadaşımın kalp çarpıntısı var sıraya dayadı kafayı gözleri açık, uyumuyordu. Hoca da çıkıştı kıza tabii, Sen ne hakla dersimde ciddiyetsiz, bu şekilde katılıyorsun dersime? hea?! diye bağırdı. Kız da bağırdı haklı olarak. Ohohoh o anda bile gülesim geldi, yazarken bile gülesim geliyor ama oturma odasındayım misafirler delirdiğimi düşünmesin len! Bir de beni psikiyatri koridorunda basan komşumuz tam karşımda euheuh. Tam delilik. Bu da kanıtı olurdu sanırım.
Türkçe dersinde ayaklanma çıkarmak üzereydim, ödüllü soruya doğru cevap veren arkadaşıma hoca hakkını vermedi. Ben de "Konuşmuyoruz arkadaşlar! Birlik oluyoruz! Hadi gün bugündür, alalalalalalallaaaah!" tabii buna uymayan arkadaş oldu bir adet, haha! Onu da kınıyoruz len!?
Fizik, hocam sizi eskiden olsa severdim ama beş para etmezin teki olduğunuzu anlayınca. Hocam hakkında böyle yazmam rahatsız mı ediyor? Ama öyle. Buralar hayali karakterlerden oluşuyor ama ben de hayaliyim, sen de öyle hayal et. Uçmuşuz hacı!? Nabeeeer?! Euehe.
Rehberlikçi Müdüre, Müdür Fizikçiye, Fizikçi Kimyacıya... Bu hikayenin sonunu biliyoruz, sonra hepsi Rehberlikçiye! vuhvuhv!
4 Duvar arasından kendimi atar atmaz, parkın ortasından geçmemek için direndim ama yokladım parktakileri. Soğuk olduğu için çok sakindi. Güneşin altında duran insanlar da vardı. Parkı geçtikten sonra Kırmızı otomobiliyle geçti kırmızı rujlu güzel kadın önümden. Onu es geçtikten sonra da kırmızı pantolonlu beyaz çerveli gözlükleriyle bir kadın sıyırdı, pastahaneye attı kendini. Kadınlar...
Biraz ileride bu kadar güzellikten sonra Sezai'yi gördüm, -tanıştırayım, delidir kendi- gerçek anlamda deli. Bu adam her zaman bana mı denk gelir? Yolumu uzatmama neden oldu, rutin rotamdan sapmama neden oldu!? Sezai, seviyoruz seni hacım ama o küfür neydi öyle?! Adamın birine durmadan bağırıyordu senin ananı zippoyla yakarım ulaaan! diye. Zippoyla niye yakıyon, bırak anasını hacım! Ben sana daha güzellerini bulurum. Kırmızı pantolonlu kadın nasıl? İyi dimi? Ben de öyle düşünmüştüm.
Değinmeden geçmemek gerek : You Don't Know Jack, bence bir başyapıt olmaya çok yakınken, samimiyetin dozunu kaçırmış. Gerçekleri olduğu gibi yansıtalım derken film olmaktan uzak belgesele yakın olmuş. Yarısına kadar izlesem de, notlarım :
Al Pacino benzemiş ama Al Pacino'nun karizmasının yanında Kevorkian halt etmiş tabii. Bu arada ölmek isteyen insanlar-filmdeki- ne biliyim hiç mi duygu kırıntısı, hıçkırık, boğazda yumruk olmaz? Bu benim taş kalpliliğim. Evet duygusuz olabilirim ama kendimi sıkıp Pan'ın Labirentinde bir damla döktürdüm! Az buz değil, yılların birikimi! Bunda ise ne biliyim, çok normal geldi. Belki de filmin amacı buydu.
Protestocu kadınlardan biri döner ve Jack' şöyle der :
- Senin Allahın yok mu be adam?
Jack de cevap verir tabii :
-Allahım mı? Benim tanrım Bach, Johann Sebastian Bach, der.
Bu kısmında koptum, çok güzeldi. Evet hoşuma gitti, müzik sizinle olsun gençler!
Çok uzattım ama evet hala bir cep telefonum yok ve bu gidişle de olmayacak gibi, nedenini biliyorum.
4 gün sonra 4500 liraya yakın para bulmamız lazım. Eheue. Aha, 3 gün sonraymış. Banka kredisi alırsak olacağı buydu, keşke ısrar etmeseydim ama şu bir gerçekki tadilatın t'sini göremezdik. İşe yarar yerde kullandık en azından. Buna rağmen yetmedi ve hala alacaklı meselesi. Babam da o çok sevdiğim -göremesem de- vw bora'yı sattı millet. Aldı, tamir etti. İşinden oldu ve satmak zorunda kaldı. Kahretsin! Neyse en azından yaz gelsin de alırık bir beachbuggy euheuhe şaka tabii, aile arabası alak şöyle sahilin tozunu attıralım hacı! Dimi ama ?! Dıp tıs dıp tıs yapmak istiyorum ben de. Böyle nightwish çalsın arabada klasjdasd
Not : Bir ara hastaneye uğrayıp hocama blogun linkini atıyım, adama anlatacaklarım düğümleniyor. Uçup gidiyor aklımdan, dün de sadece rehberlikçiye takılmış olmam sinirlerimi bozdu. Dershane gerdi, hocalar da ama şimdi daha iyiyim. Evet evet sanırım.
Not 2: Sen elmayı seviyorsan elma seni sevmek zorunda mı? -Evet zorunda bence, doktorum tam tersini düşünse de ben hala öyle düşünüyorum. Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz! Hobbaareey!! vuhvuvh! Tamam tamam gittim.
Sıkıcı olmamak için elimden geleni yapıyorum millet, elimden gelen ise sanırım şu kadarcık - -.
Geometri hocamız psikopat, eğleniyorum la dersinde. Öyle tipine baktıkça gülesim geliyor. Sevmiyorum Geometriyi, hocayı da sevmiyorum ama ne biliyim ders benim için sıkıcı gitmiyor. Soruları çözememe kısmı sıkıcı tabi ehe. Bir de öyle bi güldüm ki, kriz bildiğin. Hoca daireyi iple sararsak en kısa ip kaç cm diye sordu, böyle 5 adet daire birbirlerinden uzakta 5gen oluşturmuşlar. Neyse adama soruyor arkadaşın biri "Hocam! En kısa ip hangisi?" diye. Hoca anlamıyor o sırada. En kısa ip şu diyor AB kenarını gösteriyor, "Eee hocam diğer kenarlar da en kısa ip olmaz mı?" dedi. Hoca delirmek üzereydi, soruyu anlamıyor. Ben patladım o anda, bütün sınıf da katıldı tabii. euheuhe. Eğlenceliydi. Son bir ay kalmış biraz gülmek hakkım diye düşünüyorum.
Tabii 2. ders o kadar eğlenceli değildi, arkadaşımın kalp çarpıntısı var sıraya dayadı kafayı gözleri açık, uyumuyordu. Hoca da çıkıştı kıza tabii, Sen ne hakla dersimde ciddiyetsiz, bu şekilde katılıyorsun dersime? hea?! diye bağırdı. Kız da bağırdı haklı olarak. Ohohoh o anda bile gülesim geldi, yazarken bile gülesim geliyor ama oturma odasındayım misafirler delirdiğimi düşünmesin len! Bir de beni psikiyatri koridorunda basan komşumuz tam karşımda euheuh. Tam delilik. Bu da kanıtı olurdu sanırım.
Türkçe dersinde ayaklanma çıkarmak üzereydim, ödüllü soruya doğru cevap veren arkadaşıma hoca hakkını vermedi. Ben de "Konuşmuyoruz arkadaşlar! Birlik oluyoruz! Hadi gün bugündür, alalalalalalallaaaah!" tabii buna uymayan arkadaş oldu bir adet, haha! Onu da kınıyoruz len!?
Fizik, hocam sizi eskiden olsa severdim ama beş para etmezin teki olduğunuzu anlayınca. Hocam hakkında böyle yazmam rahatsız mı ediyor? Ama öyle. Buralar hayali karakterlerden oluşuyor ama ben de hayaliyim, sen de öyle hayal et. Uçmuşuz hacı!? Nabeeeer?! Euehe.
Rehberlikçi Müdüre, Müdür Fizikçiye, Fizikçi Kimyacıya... Bu hikayenin sonunu biliyoruz, sonra hepsi Rehberlikçiye! vuhvuhv!
4 Duvar arasından kendimi atar atmaz, parkın ortasından geçmemek için direndim ama yokladım parktakileri. Soğuk olduğu için çok sakindi. Güneşin altında duran insanlar da vardı. Parkı geçtikten sonra Kırmızı otomobiliyle geçti kırmızı rujlu güzel kadın önümden. Onu es geçtikten sonra da kırmızı pantolonlu beyaz çerveli gözlükleriyle bir kadın sıyırdı, pastahaneye attı kendini. Kadınlar...
Biraz ileride bu kadar güzellikten sonra Sezai'yi gördüm, -tanıştırayım, delidir kendi- gerçek anlamda deli. Bu adam her zaman bana mı denk gelir? Yolumu uzatmama neden oldu, rutin rotamdan sapmama neden oldu!? Sezai, seviyoruz seni hacım ama o küfür neydi öyle?! Adamın birine durmadan bağırıyordu senin ananı zippoyla yakarım ulaaan! diye. Zippoyla niye yakıyon, bırak anasını hacım! Ben sana daha güzellerini bulurum. Kırmızı pantolonlu kadın nasıl? İyi dimi? Ben de öyle düşünmüştüm.
Değinmeden geçmemek gerek : You Don't Know Jack, bence bir başyapıt olmaya çok yakınken, samimiyetin dozunu kaçırmış. Gerçekleri olduğu gibi yansıtalım derken film olmaktan uzak belgesele yakın olmuş. Yarısına kadar izlesem de, notlarım :
Al Pacino benzemiş ama Al Pacino'nun karizmasının yanında Kevorkian halt etmiş tabii. Bu arada ölmek isteyen insanlar-filmdeki- ne biliyim hiç mi duygu kırıntısı, hıçkırık, boğazda yumruk olmaz? Bu benim taş kalpliliğim. Evet duygusuz olabilirim ama kendimi sıkıp Pan'ın Labirentinde bir damla döktürdüm! Az buz değil, yılların birikimi! Bunda ise ne biliyim, çok normal geldi. Belki de filmin amacı buydu.
Protestocu kadınlardan biri döner ve Jack' şöyle der :
- Senin Allahın yok mu be adam?
Jack de cevap verir tabii :
-Allahım mı? Benim tanrım Bach, Johann Sebastian Bach, der.
Bu kısmında koptum, çok güzeldi. Evet hoşuma gitti, müzik sizinle olsun gençler!
Çok uzattım ama evet hala bir cep telefonum yok ve bu gidişle de olmayacak gibi, nedenini biliyorum.
4 gün sonra 4500 liraya yakın para bulmamız lazım. Eheue. Aha, 3 gün sonraymış. Banka kredisi alırsak olacağı buydu, keşke ısrar etmeseydim ama şu bir gerçekki tadilatın t'sini göremezdik. İşe yarar yerde kullandık en azından. Buna rağmen yetmedi ve hala alacaklı meselesi. Babam da o çok sevdiğim -göremesem de- vw bora'yı sattı millet. Aldı, tamir etti. İşinden oldu ve satmak zorunda kaldı. Kahretsin! Neyse en azından yaz gelsin de alırık bir beachbuggy euheuhe şaka tabii, aile arabası alak şöyle sahilin tozunu attıralım hacı! Dimi ama ?! Dıp tıs dıp tıs yapmak istiyorum ben de. Böyle nightwish çalsın arabada klasjdasd
Not : Bir ara hastaneye uğrayıp hocama blogun linkini atıyım, adama anlatacaklarım düğümleniyor. Uçup gidiyor aklımdan, dün de sadece rehberlikçiye takılmış olmam sinirlerimi bozdu. Dershane gerdi, hocalar da ama şimdi daha iyiyim. Evet evet sanırım.
Not 2: Sen elmayı seviyorsan elma seni sevmek zorunda mı? -Evet zorunda bence, doktorum tam tersini düşünse de ben hala öyle düşünüyorum. Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz! Hobbaareey!! vuhvuvh! Tamam tamam gittim.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
çok şey anlattım,
uzun bir yazı oldu
Pazartesi, Şubat 20, 2012
Ne Gündü Ama!?!
Selam millet,
Pazartesi'lerden nefret eden insanları da ayrı selamlıyorum.
Dün akşam Dexter'ın sezon finalini izledim. Mükemmeldi, Debra ilk defa Lumen'de yakınlaşmıştı, Dexter'ın gerçek kimliğini görmeye ama dün izlediğim bölüm kusursuzdu. Travis Marshall'a saplanan piçak! Vuhuhu ve sonrasında Debra Dexter'ı iş başında basar. O da ayrı heyecandı zaten. Dayanamayıp internetten devam etmeyi düşünüyorum ama sınav arefe? evet arefesinde Dexter izlemek sağlıklı değil. Rüyamda bile görür oldum, Prof. Gellar evimize girip teker teker temizliyordu. Korkunçtu. Bırahtım! Ama tabii ki yeni sezonu bekliyoruz heyecanla.
Hell on Wheels var, fragmanını görmeyen kalmadı, her reklam arası kesinlikle bir kere gösteriyorlar. Şarkı mükemmel, mızıka kısmına hayran kaldım, çalınabilitesi yüksek. Dizi genel anlamda başarılı gibi, beklentiler yüksek tutulmazsa 1. sezonu bir tutam kızılderili ve bir tutam kovboyla kapatabiliriz. Dexter'ın yerine haftaya 23'te pazar günleri yayınlanacak. İzlenebilir.
Sıkıcı kısmına geldik ;
Sınav vardı bugün, cumartesi günü de vardı ama gripten başımın... Neyse saatini de bilmiyordum sınavın. Bugün etüdümüz olmalıydı ama olmadı. Piç dershane. İdare etcez artık. Sınavdan bahsetmiyorum çünkü kötüydü. Bu kadar.
Sabah da direkt hastaneye çıktım, sıra kaptım. Sınav sonrası ise -o kadar erken çıkmışım ki- bekle bekle ayaklarımı hissetmemeye, midemi ise görmezden ve duymazdan gelememeye başlamıştım.
Psk. ile Görüşme
Doktor direkt tanıyı koydu hacı, takıntım varmış. Görmezden gelmem gerekiyormuş rehberlikçiyi. Eh, elimden gelebilecek en iyi ama uygulanması en zor şey. Yarından itibaren daha iyi verim almaya çalışacam, en azından rehberlikçiyle muhattap olmam, yarım edebilecek hocalar -1,2 adet- var. En azından "o" adamla muhattap olmam, böylece de mutlu bir birey haline gelmiş olabilirim. 2 hafta sonra psk. ile tekrar görüşmeyi planlıyorum. Sınava da 2 hafta kalmış oluyor. Eeyyafyallayokul yanardağ vardı patlayan.
Bu arada bilgisayarımı hacklettiğini düşünen marazlı birey var bir adet, dershanede ve de aynı sınıftayız. Ona sesleniyim burdan ;
Sevgili kevaşe,
Bilgisayarım hacklettiğini düşünüyor olabilirsin. Belki de amacına ulaşmışsındır. Fakat çıplak fotolarıma ulaşamamış olman senin yeteneksizliğin, bir ara hatırlat da dosya kısayolunu paylaşıyım. Doya doya tatmin ol. Ok mi orospucuğum?
Hadi kendinize iyi bakın millet, 400 liraya laptop alırsam olacağı buydu. Isınır ısınmaz göçüyor, hatta geçen 5dk açıyım dedim. Opps kapatıyor kendini pezo.
Pazartesi'lerden nefret eden insanları da ayrı selamlıyorum.
Dün akşam Dexter'ın sezon finalini izledim. Mükemmeldi, Debra ilk defa Lumen'de yakınlaşmıştı, Dexter'ın gerçek kimliğini görmeye ama dün izlediğim bölüm kusursuzdu. Travis Marshall'a saplanan piçak! Vuhuhu ve sonrasında Debra Dexter'ı iş başında basar. O da ayrı heyecandı zaten. Dayanamayıp internetten devam etmeyi düşünüyorum ama sınav arefe? evet arefesinde Dexter izlemek sağlıklı değil. Rüyamda bile görür oldum, Prof. Gellar evimize girip teker teker temizliyordu. Korkunçtu. Bırahtım! Ama tabii ki yeni sezonu bekliyoruz heyecanla.
Hell on Wheels var, fragmanını görmeyen kalmadı, her reklam arası kesinlikle bir kere gösteriyorlar. Şarkı mükemmel, mızıka kısmına hayran kaldım, çalınabilitesi yüksek. Dizi genel anlamda başarılı gibi, beklentiler yüksek tutulmazsa 1. sezonu bir tutam kızılderili ve bir tutam kovboyla kapatabiliriz. Dexter'ın yerine haftaya 23'te pazar günleri yayınlanacak. İzlenebilir.
Sıkıcı kısmına geldik ;
Sınav vardı bugün, cumartesi günü de vardı ama gripten başımın... Neyse saatini de bilmiyordum sınavın. Bugün etüdümüz olmalıydı ama olmadı. Piç dershane. İdare etcez artık. Sınavdan bahsetmiyorum çünkü kötüydü. Bu kadar.
Sabah da direkt hastaneye çıktım, sıra kaptım. Sınav sonrası ise -o kadar erken çıkmışım ki- bekle bekle ayaklarımı hissetmemeye, midemi ise görmezden ve duymazdan gelememeye başlamıştım.
Psk. ile Görüşme
Doktor direkt tanıyı koydu hacı, takıntım varmış. Görmezden gelmem gerekiyormuş rehberlikçiyi. Eh, elimden gelebilecek en iyi ama uygulanması en zor şey. Yarından itibaren daha iyi verim almaya çalışacam, en azından rehberlikçiyle muhattap olmam, yarım edebilecek hocalar -1,2 adet- var. En azından "o" adamla muhattap olmam, böylece de mutlu bir birey haline gelmiş olabilirim. 2 hafta sonra psk. ile tekrar görüşmeyi planlıyorum. Sınava da 2 hafta kalmış oluyor. Eeyyafyallayokul yanardağ vardı patlayan.
Bu arada bilgisayarımı hacklettiğini düşünen marazlı birey var bir adet, dershanede ve de aynı sınıftayız. Ona sesleniyim burdan ;
Sevgili kevaşe,
Bilgisayarım hacklettiğini düşünüyor olabilirsin. Belki de amacına ulaşmışsındır. Fakat çıplak fotolarıma ulaşamamış olman senin yeteneksizliğin, bir ara hatırlat da dosya kısayolunu paylaşıyım. Doya doya tatmin ol. Ok mi orospucuğum?
Hadi kendinize iyi bakın millet, 400 liraya laptop alırsam olacağı buydu. Isınır ısınmaz göçüyor, hatta geçen 5dk açıyım dedim. Opps kapatıyor kendini pezo.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
rehberlikçi,
şerefsizin teki olduğunu biliyoruz en iyisi üstüne gitmemek
Pazar, Şubat 19, 2012
Anlamsız 8
Ne dramatik kişilikmişim arkadaş! IMDB bile tavsiye ettiği filmlerde "comedy" ibaresi olmaması için direniyor.
Cumartesi, Şubat 18, 2012
Ghost World -film-
Selam millet,
Dün sağlam olmayan kafamla izlediğim filmden biraz bahsediyim.
Filmin adı Ghost World çok yakın iki arkadaş, biri liseden mezun olur diğeri ise sanat dersi almak zorundadır. Yani yaz okuluna kalır. Böylece yazın başlarına gelenleri komik bir dille anlatmaya başlıyorlar. Gazete veya derginin birinde gördükleri ilan onların yeni eğlence arayışlarının nimeti olmuştur. Seymour adlı adamın sarışın bir kadını aramaya çalıştığı ilanla eğlenen, sonrasında ise adama bağlanan kızımız Enid, bu işin peşini bırakmaz. Seymour'a kız ayarlamaya bile çalışır. Seymour yalnız adamın tekidir. Hiç kız arkadaşı olmamış, sürekli antika ve çok eski şeyler biriktiren biri bu adam. Buraya kadar her şey normal ilerlerken, Enid'in arkadaşı Rebecca erkeklerle daha iyi anlaşır Enid'e göre. Daha kadınsı belki de.
Neyse Enid babasıyla yaşarken Rebecca'yla eve çıkmaya karar verirler, olaylar olaylar olaylar.
En iyi arkadaşınızın bile bir gün size sırtını dönmesi, tahammül sınırlarınızın fiyuuuu diye uçmasına neden oluyor tabii. Enid de Seymour'a daha çok bağlanmaya başlıyor. İlandaki asıl kadınla görüşmesini sağlıyor. Seymour'la sarışın kadının arası mükemmele yakın giderken, Enid daha yalnız daha da yalnız... Çareyi gelmeyen otobüsü bekleyen Norman'da arıyor.
Enid hayalcinin teki, benden beter. Bir gün çekip gitmek ve hiç kimsenin yokluğunu farketmediğini düşündüğü bir hayali var-dı. Gelmeyen otobüs sayesinde gerçekleştirdi bunu, belki de böyle olması gerekiyordu.
Neden ben hep bu tür filmler izliyorum neden!?!??! Hep böyle denk geliyor, komedi sanıyorum dramın dibindeyim. Lanet girsin, film çok güzeldi. Arada çok sıkıldım. Olaylar çok yavaş ilerliyordu. Kasiyer çocuğa ve Rebecca'ya ne olduğu da muamma. Yarım kalmış bir hikaye gibiydi. Sadece Enid var hacım, elimizde bundan başka hikaye de yok şeklindeydi. Bana öyle geldi, bir Lars and the Real Girl kadar olamazdı, olamadı da tabii.
Not olarak ; Steve Buscemi -seymour- iyiydin adamım!
İyi seyirler.
Dün sağlam olmayan kafamla izlediğim filmden biraz bahsediyim.
Filmin adı Ghost World çok yakın iki arkadaş, biri liseden mezun olur diğeri ise sanat dersi almak zorundadır. Yani yaz okuluna kalır. Böylece yazın başlarına gelenleri komik bir dille anlatmaya başlıyorlar. Gazete veya derginin birinde gördükleri ilan onların yeni eğlence arayışlarının nimeti olmuştur. Seymour adlı adamın sarışın bir kadını aramaya çalıştığı ilanla eğlenen, sonrasında ise adama bağlanan kızımız Enid, bu işin peşini bırakmaz. Seymour'a kız ayarlamaya bile çalışır. Seymour yalnız adamın tekidir. Hiç kız arkadaşı olmamış, sürekli antika ve çok eski şeyler biriktiren biri bu adam. Buraya kadar her şey normal ilerlerken, Enid'in arkadaşı Rebecca erkeklerle daha iyi anlaşır Enid'e göre. Daha kadınsı belki de.
Neyse Enid babasıyla yaşarken Rebecca'yla eve çıkmaya karar verirler, olaylar olaylar olaylar.
En iyi arkadaşınızın bile bir gün size sırtını dönmesi, tahammül sınırlarınızın fiyuuuu diye uçmasına neden oluyor tabii. Enid de Seymour'a daha çok bağlanmaya başlıyor. İlandaki asıl kadınla görüşmesini sağlıyor. Seymour'la sarışın kadının arası mükemmele yakın giderken, Enid daha yalnız daha da yalnız... Çareyi gelmeyen otobüsü bekleyen Norman'da arıyor.
Enid hayalcinin teki, benden beter. Bir gün çekip gitmek ve hiç kimsenin yokluğunu farketmediğini düşündüğü bir hayali var-dı. Gelmeyen otobüs sayesinde gerçekleştirdi bunu, belki de böyle olması gerekiyordu.
Neden ben hep bu tür filmler izliyorum neden!?!??! Hep böyle denk geliyor, komedi sanıyorum dramın dibindeyim. Lanet girsin, film çok güzeldi. Arada çok sıkıldım. Olaylar çok yavaş ilerliyordu. Kasiyer çocuğa ve Rebecca'ya ne olduğu da muamma. Yarım kalmış bir hikaye gibiydi. Sadece Enid var hacım, elimizde bundan başka hikaye de yok şeklindeydi. Bana öyle geldi, bir Lars and the Real Girl kadar olamazdı, olamadı da tabii.
Not olarak ; Steve Buscemi -seymour- iyiydin adamım!
Adult Market'te iken Enid, bu kısmı güzeldi. |
Scarlett-rebecca- 11 yıl olmuş böbreem. |
İyi seyirler.
Etiketler:
Film,
ghost world
Perşembe, Şubat 16, 2012
Literatüre Geçen Eşek
Selam millet,
Bir dershane yazısı ile daha karşınızdayız. Söz vermiştim sadece iyi yanlarını yazacam diye ama öyle oldu artık. Bugün de kötü olan bir şey yoktu. Hadi bakalım.
Dün akşam elektrikler bir gidip bir geldiği için bütün ders çalışma şevkimi kırmayı başardı. Çok sövdüm, bu kesilmelerden sorumlu olanlara. Akşam da ders çalışamamak gibi bir huyum var ki, sağolsun anam ilkokuldan beri bu alışkanlığı hayatımın bir parçası olarak her haftaiçi saat 15 ten 19'a kadar çalışırdım, tabii ara vererek. Gün geldi okuldan uzak kaldım, işte o saatten beri... ders çalışmak... ya kendimi motive edemiyorum. Ya da alışkanlıklarımdan kurtulamıyorum.
Bugün bir Fenol'den bir hidrojen koparılması sonucu Benzil oluştuğunu öğrendim. Yok efenim Toluen, Anilin vesaire. Güzel hoş isimler bunlar. Bir de orto, meta, para var ki bunlar "üç silahşörler" gibi takılıyorlar. Güzel güzel.
Matematikte de sorun yok, en azından ders bakımından.
Biyoloji, buraya dikkat! İpler kopuuuuuy!!!
Neyse 2. ders Eşeğin Tuhaf Hikayesi'ni anlattım, bütün ders buna gitti. Hocam da 2 yıllık hocam, adam şok oldu. Lan olum habarım yook! şeklinde şoka girdi. Sınıfta sessizlik vesaire. Abi ama ben gülerek anlatıyordum, cidden. En azından bütün o olaylar, evet kötü ama bana kattıkları için de bazen şükretmeden alamıyorum kendimi. Cidden, bazen iyiki bütün bunlar başıma gelmiş diyorum ki bundan kurtulduktan sonra işte sıkıntı euheue. Ama yok yok şaka yapıyorum. Pollyannanın tekiyim, belki böyle olmak işime yaradı. Bütün bu hikayeden sonra hoca "olum literatüre geçecek adamsın" dedi. 50/50 diye bi film var, onu da izlerim yorumlarız. uehe.
Ders bittikten sonra ne mi oldu ? Tam o sırada...
Arkadaşım geldi, ehe, sürpriz oldu bu. Beklemiyordum ama telefonum da olmadığı için güzel güzel, telefon almıcam! ehe. şaka. Bu tür durumlar mutlu ediyor. Künefe yedik! -tabii ki peynirli. Sohbet de ettik. Ama literatüre 2. kere geçmemin sebebi olacak şey, utandım çok. Hesabı kendi ödeyince de viiiiuuuuu... Utandım evet, çok hem de. Bunu da bloga yazacağımı söyledim ehe. Sorun yok bu bakımdan.
Gün güzeldi, güzel bitti. O zaman şarkımız da olmalı - ama bu durumlarda aklıma gelmeyeceği için -
Nightwish - Bye Bye Beatiful gelsin arkadaşımı da yolcu edek hep beraber.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Çarşamba, Şubat 15, 2012
İlik Veriyoruz Hayat Kurtarıyoruz Canlar!
BM, blogunda yazmış, http://bayanmikrop.blogspot.com/2012/02/sevgilimle-nasl-sevistim.html
işte link yukarıda ama ben de birkaç parça bir şey ekliyim ;
Faydalı link - http://www.istanbul.edu.tr/itf/index.php?option=com_content&view=article&id=885&Itemid=174
Eşeğin Tuhaf Hikayesi var yukarıda sayfalar kısmında, en azından bütün bu olaylara şahit olduktan sonra rahat duramadım tabii; hali hazırda cesaretimi toplayıp yayınlamam gereken bir yazı var ama yapamıyorum lan! Elimde değil, bir şekilde tamamlamak istiyorum tabii ki.
Neyse duyarlı olalım, bir de BM eklememiş ama iliğin nasıl alındığını biliyorum, şahit oldum. İşinizi veya okulunuzu aksatan bişey değil, operasyon sırasında acı hissi olmuyordu sanırım ama şu kadarcık acı için yumruk kadar atan bir kalbe değer bence. Hadi Bakalım!
işte link yukarıda ama ben de birkaç parça bir şey ekliyim ;
Faydalı link - http://www.istanbul.edu.tr/itf/index.php?option=com_content&view=article&id=885&Itemid=174
"Lösemi hakkında bilgisi olmayanlar haberlerde, internette, twitter vs her yerde bir şeyler duyuyordur. Bu hastalığın yaşı yok, birden bire ortaya çıkabiliyor. Tv'de bir kadın gördüm ve doğru düzgün ne yapmam gerektiğini bilmesem de yarın gidiyorum Çapa'ya dedim. Neyse gönüllü donör olmak çok kolay arkadaşlar. İstanbul'da yaşayanlar için Çapa Tıp Fakultesi'ne gidip ilik merkezinde 'ilik bağışı yapmak istiyorum' demeleri ve basit bir formu doldurmalarının ardından verecekleri bir kaç küçük tüpte kan ile süreci başlatmış oluyorsunuz. Sonrasında eğer kanınız bir hastanın doku örnekleri ile uyuşursa çok basit bir operasyon ile (dikiş, neşter vb bir şey olmadan) sizde sürekli yenilenen iliklerden çok az bir kısmı ile bir insana hayat verebiliyorsunuz."
08:30 - 17:00 arasında gitmeniz gerekiyor (yani biraz garip bir durum çalışan insanları düşünmeleri gerekiyordu)
Hepatit B ve C, Kanser, Aids/Hiv benzeri bir hastalığınız var ise maalesef donör olamıyorsunuz (bana verdikleri formda yazanları yazıyorum yani en azından hepatit olanlarınız var ise maalesef onlar da veremiyor diğer hastalıklar malum zaten)
İmzaladığınız formlarda gönüllü ilik bağışından istediğiniz an çıkma hakkınız saklı tutuluyor
Bilgi almak isterseniz
Tel: 0212 534 75 00
Fax: 0212 532 46 52
E-posta: itfkibank@istanbul.edu.tr
Eşeğin Tuhaf Hikayesi var yukarıda sayfalar kısmında, en azından bütün bu olaylara şahit olduktan sonra rahat duramadım tabii; hali hazırda cesaretimi toplayıp yayınlamam gereken bir yazı var ama yapamıyorum lan! Elimde değil, bir şekilde tamamlamak istiyorum tabii ki.
Neyse duyarlı olalım, bir de BM eklememiş ama iliğin nasıl alındığını biliyorum, şahit oldum. İşinizi veya okulunuzu aksatan bişey değil, operasyon sırasında acı hissi olmuyordu sanırım ama şu kadarcık acı için yumruk kadar atan bir kalbe değer bence. Hadi Bakalım!
Rehberlikçi 2. Round -Çok Küfürle Yazıldı.
Selam millet, rehberlikçiye sesleniş yazısı olacağı için lütfen çocuklarınızı veya çocuk ruhlarınızı ekrandan uzak tutunuz.
Başlayabilirim.
Sevgili Rehberlikçi,
1. dönemde, A sınıfında 4 özel öğrenciniz(!) ile birlikte, deneme sınavlarım iyi olmasına rağmen, derse girmeme engel oldun. Bu da tabii ki kaygısız olan insanlarla saçma sapan bir sınıfta devam etmeme, ders performansımın düşmesine neden oldu. Bu senin hatan! Amına koduğum! Orospu! Kevaşe... neyse devam ediyorum.
Sınavlarım iyi olmasına rağmen, diğer 4 kişiye gösterdiğin ilgi ve alaka(ek dersler ve soru çözümleri)'nın yarısını bana da gösterseydin, şu an için mükemmel bi aşama kaydetmiş olurduk. Bu da senin hatan! Sperm israfı! Meydanda seni domaltıp siktirmez miyim lan ben!?!
Neyse, devam ediyorum.
Son olarak, ek ders istememe ve hakkım olmasına rağmen, "soru çözümünde ders yazamam!" dediğin halde, soru çözümlerini işgal ettin! Bugün sabah da bu soru çözüm saatini ilk olarak benim ihlal ettiğimi söyledin. Yağ gibi yukarı çıkmaya çalışıyorsun, eyvallah. Bu bardağı taşıran son "yağ damlası" oldu, seni o damla'nın içinde kızartırım, piç!
Yarın gardını al pezevenk! Çünkü bir daha sabahlar olmaması için dua edeceksin. Hadi yarın dershane yönetimi çözemedi bu sorunu diyelim. Ben dış müdahalelerde bulunmasını da bilirim.
Açık tehdit mi?
Not : Yazı tamamen hayal ürünüdür, okan bayülgen'in de programına başladığında dediği gibi ;)
Başlayabilirim.
Sevgili Rehberlikçi,
1. dönemde, A sınıfında 4 özel öğrenciniz(!) ile birlikte, deneme sınavlarım iyi olmasına rağmen, derse girmeme engel oldun. Bu da tabii ki kaygısız olan insanlarla saçma sapan bir sınıfta devam etmeme, ders performansımın düşmesine neden oldu. Bu senin hatan! Amına koduğum! Orospu! Kevaşe... neyse devam ediyorum.
Sınavlarım iyi olmasına rağmen, diğer 4 kişiye gösterdiğin ilgi ve alaka(ek dersler ve soru çözümleri)'nın yarısını bana da gösterseydin, şu an için mükemmel bi aşama kaydetmiş olurduk. Bu da senin hatan! Sperm israfı! Meydanda seni domaltıp siktirmez miyim lan ben!?!
Neyse, devam ediyorum.
Son olarak, ek ders istememe ve hakkım olmasına rağmen, "soru çözümünde ders yazamam!" dediğin halde, soru çözümlerini işgal ettin! Bugün sabah da bu soru çözüm saatini ilk olarak benim ihlal ettiğimi söyledin. Yağ gibi yukarı çıkmaya çalışıyorsun, eyvallah. Bu bardağı taşıran son "yağ damlası" oldu, seni o damla'nın içinde kızartırım, piç!
Yarın gardını al pezevenk! Çünkü bir daha sabahlar olmaması için dua edeceksin. Hadi yarın dershane yönetimi çözemedi bu sorunu diyelim. Ben dış müdahalelerde bulunmasını da bilirim.
Açık tehdit mi?
Not : Yazı tamamen hayal ürünüdür, okan bayülgen'in de programına başladığında dediği gibi ;)
Etiketler:
rehberlikçi
Salı, Şubat 14, 2012
Salı'dan Salata Olmaz. Rehberlikçiden de İşkembe Çorbası...
Selam millet, bugün salı ve siz bunu biliyorsunuz.
Dün akşam Mystic River vardı tvde, sonra da Scare Tactics'te unuttum filmi, geri döndüğümde de kaçırmıştım bir kaç sahnesini. Devam edemedim ama sağlam film, yarısına kadar gelmiş olsam da, katil kim?'in üzerine kurulmuş gibi, dediğim gibi izlemedim tamamını.
Uyuyamıyorum, ders çalışmaktan vesaireden değil. Basbayağı uyumak istemiyorum gibi, neyse dün de zaten saatin kaç olduğunu bilmiyordum, Dexter'ı da tekrar izledim. Neden tekrar izliyorum lan!? Böyle bunalım bunalım nereye kadar? Mutlu yazı yok ama şu var ;
Bugün malum çok sevdiğim fizik dersini almaya karar verdim, dün akşam da kendi çabamla bir şeyler yaptım işte. Yetmiyor leen?! Neyse işte, rehberlikçi bana takık arkadaş, dershanenin yapacağı sınava isim yazdırmadığım için katılamıyor-muşum, öyle saçmalık mı olur? Kayıtlı öğrencisi olduğum halde dershanenin, neyse alttan alıyım dedim. Unutmuş olabilirim vesaire, şeklinde. Sen haftaiçi olan sınavlara girmiyordun buna mı girecen tavrındaydı. Bu haftasonu olduğu için girmeye karar verdim, dedim. Öyle öyle. Neyse sonra kantine çıktım, fizikçiyi bulmaya. Balkondaydı, Konuşan Kedi uygulamasıyla oynuyordu, adam konuşuyor kedi tekrar ediyor. Gülüyor öyle kendi kendine, ben de gülmeye başladım. Sonra işte ders vesaire ayarlayalım hocam, olmuyor öyle, dedim. Adam da "ya ders yazmışlar" dedi. Soru çözüm saatlerinde bireysel ders yazmayan REHBERLİKÇİ!!! soru çözüm saatini doldurmuş, sinir oldum. Neyse bağırdım çağırdım, nasıl yazar nasıl yapar böyle bir şey, diye. Rehberlikçi de içerideydi. Ben aşağı indim, sınıfta da tepkimi dile getirdiğim an adam kapıyı açtı "neden bu kadar tepki veriyorsun anlamadım" dedi. Anlamayacak ne var lan?!?! Bizzat kendisinin benimle alıp veremediği ne var acaba merak ediyorum ben de, blogumu okuyarsan sevgili hocam sen adi adamın tekisin, sorunun varsa gel konuş ... stop.
Ben rahat durmam hacı, haksızlık yapıldı mı bana karşı, evet! O zaman napıyoruz, savaş baltalarını çıkarıyoruz Cherokee'ler hadi allaallaallalalallal!
Dershanenin yeni sahibiyle tanıştım, süper biri. Cidden. İlk defa bu kadar rahat biriyle karşılaşıyorum. Güzelim memleketimde götü kalkıkların sayısı arttıkça, böyle insanlarla karşılaşma ihtimalimiz de azalıyor. İyi insanlar genç yaşta ölmesin. Tanıştık, şikayetlerimizi belirttik. Ben de bahsettim müdür'e bu konuda hakkında. Gerekeni yapar umarım. Haftasonları için de ek dersler, takviyeler vesaire! Vuvhvuhv! süper süper.
Bu arada sınıfta kızın biri, zamanında işte yardım etmeye çalıştığım. Fake hesabından onu işlettiğimi sanıyor. ueaheuahae ! Sonra imalarda bulunuyor işte, ben sinsiymişim. Lan sinsi olsam sana mı olacam kevaşe!
İşte yok efenim, benim bilgisayar mühendisi yengem var kim bana oyun oynuyorsa onun hayatını karartacam falan. Kızım bak, yengen yaksa yaksa beni yakacağı bir şey eline geçmez. En fazla kendini yakar okulundan olur! Böyle de sikerler!
Neyse işte, benden başka bir kişiden daha şüpheleniyormuş. Lan böyle saçma sapan insanlarla saçma sapan olaylarla geliyorlar ya, gülelim euheuhe!
Etiketler:
rehberlikçi
Pazartesi, Şubat 13, 2012
...
Selam millet,
Bugün sınav günümdü ve de askeriyeye gitmem gereken gündü. Sınava girdim ama askeriyeye -hayır gitmedim.
Sınavdan bahsedecek olursam, kitapçığın kapağında aynaya sırtını dayamış bir genç kız sırıtıyordu, sinir bozucu.
Türkçe, beklediğimden zordu. Paragraflar ikilemde bıraktı, dilbilgisi de sanırım tekrar etmek gerekecek.
Matematik, beklediğimden basitti. Problemler inanılmaz basitti. Ben bile yaptım! ehe. Geometri de öyle, ama sonlara doğru zorlaşmalar falan. Sıktı.
Fizik, sevmiyorum ama yaptım sanırım, oldu bişeyler.
Kimya, yorum sorularında kötüyüm hala, ne yapacağımı da bilmiyorum. Soru çözmeme rağmen bir ilerleme kaydedemedim sanırım.
Biyoloji, güzeldi ama boş bıraktıklarım, içim yanıyor!
Sözel kısımda ise zorlayan tek şey bir iki tarih sorusu, coğrafya'da ise enlem boylam , yerel saat kısmı. Felsefe kazıktı allah belasını, neyse bu kadar sınav yeter.
TODER için de kart aldım, türkiye geneli sınava katılıyorum işte, katılacak olan bloggerlara bol şans, ehe.
Askerlik şubesi ise bambaşka bir olay zaten ;
Sabah amcamlarla kahvaltı ettikten sonra, bir anda "ben gitmek istemiyorum" dedim. Ortada kağıt vesaire yok, muhtarda da yok. Sınavdan sonra aynı durumu yaşayan komşumla karşılaştım, şansa bak! Neyse, sordum ne var ne yok ne yapmalı ne etmeli , ne halt edecem la!? diye. Ona kağıt gelmesine rağmen 1 yıl boyunca rahat rahat takılmış öyle. Şehirdışına hatta yurtdışına da çıkıyordu. Muayeneye gittikten sonra çok yormuşlar, şehir merkezinden en az 100km uzaktaki askerlik şubesine yollamışlar. Bir ay boyunca sürünmüş. Benim de 1 ay sonra sınavım var, sınavdan sonra halledebilirsem eğer. Rahat nefes alırım. Sınavdan önce gelip alırlarsa, sizi özlicem! euheu.
Bugün sınav günümdü ve de askeriyeye gitmem gereken gündü. Sınava girdim ama askeriyeye -hayır gitmedim.
Sınavdan bahsedecek olursam, kitapçığın kapağında aynaya sırtını dayamış bir genç kız sırıtıyordu, sinir bozucu.
Türkçe, beklediğimden zordu. Paragraflar ikilemde bıraktı, dilbilgisi de sanırım tekrar etmek gerekecek.
Matematik, beklediğimden basitti. Problemler inanılmaz basitti. Ben bile yaptım! ehe. Geometri de öyle, ama sonlara doğru zorlaşmalar falan. Sıktı.
Fizik, sevmiyorum ama yaptım sanırım, oldu bişeyler.
Kimya, yorum sorularında kötüyüm hala, ne yapacağımı da bilmiyorum. Soru çözmeme rağmen bir ilerleme kaydedemedim sanırım.
Biyoloji, güzeldi ama boş bıraktıklarım, içim yanıyor!
Sözel kısımda ise zorlayan tek şey bir iki tarih sorusu, coğrafya'da ise enlem boylam , yerel saat kısmı. Felsefe kazıktı allah belasını, neyse bu kadar sınav yeter.
TODER için de kart aldım, türkiye geneli sınava katılıyorum işte, katılacak olan bloggerlara bol şans, ehe.
Askerlik şubesi ise bambaşka bir olay zaten ;
Sabah amcamlarla kahvaltı ettikten sonra, bir anda "ben gitmek istemiyorum" dedim. Ortada kağıt vesaire yok, muhtarda da yok. Sınavdan sonra aynı durumu yaşayan komşumla karşılaştım, şansa bak! Neyse, sordum ne var ne yok ne yapmalı ne etmeli , ne halt edecem la!? diye. Ona kağıt gelmesine rağmen 1 yıl boyunca rahat rahat takılmış öyle. Şehirdışına hatta yurtdışına da çıkıyordu. Muayeneye gittikten sonra çok yormuşlar, şehir merkezinden en az 100km uzaktaki askerlik şubesine yollamışlar. Bir ay boyunca sürünmüş. Benim de 1 ay sonra sınavım var, sınavdan sonra halledebilirsem eğer. Rahat nefes alırım. Sınavdan önce gelip alırlarsa, sizi özlicem! euheu.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Yarın...
Gecenin bir vakti gelip buraya birkaç şey yazıyım öyle yatmaya gidiyim dedim.
Yarın büyük gün, deneme sınavı haricinde. Askeriyeye gitmeme gerekiyor. Bugün de boşu boşuna germişim kendimi ben, Mr.E ve Re-l de öyle rahatlattılar ya sağolsunlar. İşin garip tarafı bütün bu olacak olan umrumda olmamasına rağmen, oha Dexter'ın sezon finali dönüyordu ekranda. Cody'nin başı belada, kıyamet günü vesaire.
Konuya dönecek olursam ;
Gata'ya gitmem gerekebilir, sırf bu kanser meselesi yüzünden. Fuck! diyorum, gata'ya gitmek istemiyorum. Elimdeki raporların yetmeyeceğini biliyorum vesaire ama beni geren tek şey sanırım GATA - Ankara ikilisi bana şans dileyin millet!
Bir de bunu dinleyelim ;
George gibi bir arkadaşım olsun, başka da bir şey istemiyorum.
Etiketler:
gata,
korkuyorum hacı napak,
muayene
Pazar, Şubat 12, 2012
Kayıp
Selam millet,
Önceki yazıya gitmek için - Tıkla
Dün sıçmık rengi cumartesiydi, akşama kadar uğraştıran bir bilgisayar ve devamında gelen olaylar.
Şarkı falan da paylaşmıştım. Tatili biten üniversite öğrencilerini de uğurladık, siktirin gidin len! O yüzden mi bunalıma girdim? He? Olabilir bak, böyle bir tripler falan. Yok yok şaka yapıyorum, saçma bir sebep bu.
Neyse, neye elimi atsam buhar oluyor, uçuyor, kayboluyor. Kutsanmış! ehe.
Sonunda bulduğum eşyalarım ;
Çakma gümüş yüzük - sahibi düşürmüş yolda bana da başkası vermişti, askıya asmışım haberim yok. Kayboldu sanmışım, gözümün önündeymiş! Breh!
Usb Kart Okuyucum, 5 liraya almıştım. Tv'ye takıp müzik dinliyordum, kopuyordum. Tabii içinde 8gb microsd olunca, doldurdum ağzına kadar. Neyse, ben bunu kaybettiğimi sandım yine. Pijamamın cebinden, çamaşır makinesine yolculuk. Annem atmış makineye, üzerine de ipe asmış kurusun diye. En azından düşmedi. Taktım pc'ye, çalışıyor!!! Ama bu uzun sürmez sanırım, içindeki devre oksitlendi mi? BAAM! İşi biter, neyse ki hafıza kartı sağlam kalacak, çivi ile delik açsan bile dosyalarının bir kısmını kurtarabiliyormuşsun.
Bir de bugün olan ek dersimi anca dün akşam hatırlayabildim. Etüt vardı ama dün aklıma geliyor.
Dün akşam +18 gerilim vardı star'da. Nüfus 436. Bu kasaba böyle bir dengemiz olsun, huzurluyuz oohh! diye takılırken. Nüfus memurunun biri kasabaya gelir, polisin karısını götürür. Polis bunları görür. Adamı da en son baktığımda elektriğe bağlamışlardı. Kasabadan kaçmaya çalışan hastalanıyor, tesadüfe bak. Tüh tüh! Ama başroldeki kadın yani, iş bitirici güzel kadın. Soldaki fotoda böyle çirkin çıkmış gibi ama gözler kalbin aynasıdır diyip geçelim. Gözlere odaklan!
Bir yandan da arkadaşımla sohbet ediyoruz, filmi resmen canlı yayın tadında anlatmaya çalıştım. O sırada balkondan bir ses geldi, kahretsin! Kutu varmış, rüzgarda uçurmuş vesaire. Film korkunç da değil, hatta izlemiyordum bile eheuhe.
Sabah dershaneye gitmeden önce, açtım Zeki Müren - Sorma 'yı dinledim, eşlik ettim. Aydilge söylüyordu ama olsun sözler güzel.
Nightwish'ten sonra bir çıkar yol bulmaya çalıştık reyüsle! Ama durum bu kadar kolay değildi, bugün işte Devendra Banhart - Carmensita'sını dinledim la la la la la la... diye kendimden geçtim. Reyüs de bundan önce Pendulum - Crush paylaştı. Anca geldim kendime.
Önceki yazıya gitmek için - Tıkla
Dün sıçmık rengi cumartesiydi, akşama kadar uğraştıran bir bilgisayar ve devamında gelen olaylar.
Şarkı falan da paylaşmıştım. Tatili biten üniversite öğrencilerini de uğurladık, siktirin gidin len! O yüzden mi bunalıma girdim? He? Olabilir bak, böyle bir tripler falan. Yok yok şaka yapıyorum, saçma bir sebep bu.
Neyse, neye elimi atsam buhar oluyor, uçuyor, kayboluyor. Kutsanmış! ehe.
Sonunda bulduğum eşyalarım ;
Çakma gümüş yüzük - sahibi düşürmüş yolda bana da başkası vermişti, askıya asmışım haberim yok. Kayboldu sanmışım, gözümün önündeymiş! Breh!
Usb Kart Okuyucum, 5 liraya almıştım. Tv'ye takıp müzik dinliyordum, kopuyordum. Tabii içinde 8gb microsd olunca, doldurdum ağzına kadar. Neyse, ben bunu kaybettiğimi sandım yine. Pijamamın cebinden, çamaşır makinesine yolculuk. Annem atmış makineye, üzerine de ipe asmış kurusun diye. En azından düşmedi. Taktım pc'ye, çalışıyor!!! Ama bu uzun sürmez sanırım, içindeki devre oksitlendi mi? BAAM! İşi biter, neyse ki hafıza kartı sağlam kalacak, çivi ile delik açsan bile dosyalarının bir kısmını kurtarabiliyormuşsun.
Bir de bugün olan ek dersimi anca dün akşam hatırlayabildim. Etüt vardı ama dün aklıma geliyor.
Dün akşam +18 gerilim vardı star'da. Nüfus 436. Bu kasaba böyle bir dengemiz olsun, huzurluyuz oohh! diye takılırken. Nüfus memurunun biri kasabaya gelir, polisin karısını götürür. Polis bunları görür. Adamı da en son baktığımda elektriğe bağlamışlardı. Kasabadan kaçmaya çalışan hastalanıyor, tesadüfe bak. Tüh tüh! Ama başroldeki kadın yani, iş bitirici güzel kadın. Soldaki fotoda böyle çirkin çıkmış gibi ama gözler kalbin aynasıdır diyip geçelim. Gözlere odaklan!
Bir yandan da arkadaşımla sohbet ediyoruz, filmi resmen canlı yayın tadında anlatmaya çalıştım. O sırada balkondan bir ses geldi, kahretsin! Kutu varmış, rüzgarda uçurmuş vesaire. Film korkunç da değil, hatta izlemiyordum bile eheuhe.
Sabah dershaneye gitmeden önce, açtım Zeki Müren - Sorma 'yı dinledim, eşlik ettim. Aydilge söylüyordu ama olsun sözler güzel.
Nightwish'ten sonra bir çıkar yol bulmaya çalıştık reyüsle! Ama durum bu kadar kolay değildi, bugün işte Devendra Banhart - Carmensita'sını dinledim la la la la la la... diye kendimden geçtim. Reyüs de bundan önce Pendulum - Crush paylaştı. Anca geldim kendime.
Etiketler:
at yarışındaki eşek,
kayıp
Cumartesi, Şubat 11, 2012
Bir Adam Vardı Müzik Paylaşan
Selam millet!
Başlıktaki adam, master!
Mr.E -namıdeğer Master!- Reyüs ile, Reyüs de Benimle paylaşınca, şarkı mahvolan cumartesi günümü toparlamayı başarmaya çalışırken, bu kez de keman sayesinde sarsıldım. Dinleyin dinlettirin ;
Keman ile klip ile, ne biliyim yorum yapmıcam ama hala dinliyorum?!
Başlıktaki adam, master!
Mr.E -namıdeğer Master!- Reyüs ile, Reyüs de Benimle paylaşınca, şarkı mahvolan cumartesi günümü toparlamayı başarmaya çalışırken, bu kez de keman sayesinde sarsıldım. Dinleyin dinlettirin ;
Keman ile klip ile, ne biliyim yorum yapmıcam ama hala dinliyorum?!
Etiketler:
müzik,
nightwish,
while your lips are still red
My Lap is Fucked Up by Black Saturday
Oha LAN! Neden bugünümü çöplüğe çevirmeye çalışıyorum ki. Dün yaptığım planlarla bugün tutmuyor malesef.
Başa gelenler,
Dün güldük, eğlendik. Yalan Dünya olsun, Okan Bayülgen olsun. İyi güzel, alıştım ben cuma günleri koltukta sızmaya ama tek başıma sızınca her şey normalken, tam uykumun derinliklerine indiğim sırada kardeşimin "ABİ! sızdın sen ya!!" demesi ile birden kafayı kaldırıp, salya akmış mı falan kontrol ettim, akmamış. Neyse saat gecenin bilmem kaçı, zaman kavramı aleyhime işlerken, kolumda saatim, cebimde telefonum yokken eeh zaman geçmiş gitmiş, koy rahvan...
Bugün film izleyecektim, aileden baskı gelince "şu bilgisayara format çek artık!" şeklinde. Alternatif yollar denedim, denemeseydim keşke. Saatlerce bunun için uğraşacam, olay şöyle oldu ;
Bilgisayarı açtım, system ınf. disk denen kısım yüzünden bilgisayar kafayı yiyordu, kendi kendine kapanmalar vesaire başlamışken. Yazılımsaldır diye düşünüp Win7'li kısmı kaldırmayı planlıyordum ama olmadı. Ben Fedora'yı optik sürücüye taktıktan sonra, normal açıldı tabii. Disk bölümüne geldim, lanet olası sys ınf. kaldır derken koskoca 250gb buhar oldu! -ağlıyorum. Filmlerim, müziklerim, fotoğraflarım, bir de yedeklemişim ben bunları normalde buhar oldular! Allah kahretsin! Bu başıma 2. kez geliyor. Çok dikkatliyim normalde ama neden ben tanrım neden!!!
Şimdi ise külüstür ile kurtarma arayışlarına girdik, koskoca gemiyi battığı sahilden bir kayık çıkaracak.
Torrent, windows vista ve aklına gelebilecek bilimum programlar yüklendi, külüstür ise su almaya başladı. Bu satırları zar zor yazıyorum. Böyle elim ayağım titriyor, pencere açık sol taraftan, kapı da açık, böylece cereyan yapıyorlar. Ama titreme bundan değil, sinirlendim sanırım.
Bir de facebookta arkadaş sayım 100'ü geçmiş 101 olmuş, sildim o 1 kişiyi. Euehauaueh! 100 olmalı, 100'de kalmalı! -Psikopatlık derecesinde güler-
Dün kongre toplandı, mükemmel bir sohbetti. Tek kelimeyle "çokmükemmel"
Başa gelenler,
Dün güldük, eğlendik. Yalan Dünya olsun, Okan Bayülgen olsun. İyi güzel, alıştım ben cuma günleri koltukta sızmaya ama tek başıma sızınca her şey normalken, tam uykumun derinliklerine indiğim sırada kardeşimin "ABİ! sızdın sen ya!!" demesi ile birden kafayı kaldırıp, salya akmış mı falan kontrol ettim, akmamış. Neyse saat gecenin bilmem kaçı, zaman kavramı aleyhime işlerken, kolumda saatim, cebimde telefonum yokken eeh zaman geçmiş gitmiş, koy rahvan...
Bugün film izleyecektim, aileden baskı gelince "şu bilgisayara format çek artık!" şeklinde. Alternatif yollar denedim, denemeseydim keşke. Saatlerce bunun için uğraşacam, olay şöyle oldu ;
Bilgisayarı açtım, system ınf. disk denen kısım yüzünden bilgisayar kafayı yiyordu, kendi kendine kapanmalar vesaire başlamışken. Yazılımsaldır diye düşünüp Win7'li kısmı kaldırmayı planlıyordum ama olmadı. Ben Fedora'yı optik sürücüye taktıktan sonra, normal açıldı tabii. Disk bölümüne geldim, lanet olası sys ınf. kaldır derken koskoca 250gb buhar oldu! -ağlıyorum. Filmlerim, müziklerim, fotoğraflarım, bir de yedeklemişim ben bunları normalde buhar oldular! Allah kahretsin! Bu başıma 2. kez geliyor. Çok dikkatliyim normalde ama neden ben tanrım neden!!!
Şimdi ise külüstür ile kurtarma arayışlarına girdik, koskoca gemiyi battığı sahilden bir kayık çıkaracak.
Torrent, windows vista ve aklına gelebilecek bilimum programlar yüklendi, külüstür ise su almaya başladı. Bu satırları zar zor yazıyorum. Böyle elim ayağım titriyor, pencere açık sol taraftan, kapı da açık, böylece cereyan yapıyorlar. Ama titreme bundan değil, sinirlendim sanırım.
Bir de facebookta arkadaş sayım 100'ü geçmiş 101 olmuş, sildim o 1 kişiyi. Euehauaueh! 100 olmalı, 100'de kalmalı! -Psikopatlık derecesinde güler-
Dün kongre toplandı, mükemmel bir sohbetti. Tek kelimeyle "çokmükemmel"
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Perşembe, Şubat 09, 2012
Tatlı ve Sevimli Beyler!
Selam millet!
İki gündür yağmurlu geçen günler, yağmur dindiğinde ise yerini bahardan kalma bir güne bırakıyor. Meteorolojiden ald... Neyse bu kadar hava, su, toprak, ateş yeter. Dün akşam simya-kimya çalıştım, hoş güzel. Akılda kalıcı, soğuk-ıslak, soğuk-kuru, öyle garip terimlerle kendilerince elementler oluşturmuş atalarımız. Simyacı, güzel kitap biliyorum ama okumadım. Kitap paylaşımı yaptığım akrabalarımda olduğunu bildiğim halde, ne biliyim sonu söylenince ne kitabın ne de filmin bir amacı kalmıyor. Okurum artık, unuttum sonunu uehe.
Bugüne gelecek olursam, dün kırtasiyeye bıraktığım biyoloji testlerini aldım, fotokopi. Üniversite de başıma gelecekse fotokopi meselesi, okumuyorum arkadaş! Bıraktım! -şaka- Ama şimdiden alıştırıyorlarsa da sorun yok. Bugün şu biyolojiye ve kimyaya güzel bir ilgi göstermeyi düşünüyorum. Bayağı soru çözdüm dün. Yarın da hocanın birine götürmem gerek. YARIN fuck lan yarını! Ertelemek kötü bir fikirdi biliyorum ama başka çarem kalmadı.
Berbere gittim bir de sakal çirkin uzuyor, -küfür varmış gibi hayal et- ne lan bu ?! Gittim, sakal traşı için. Adam: Bi otur soluklan yegenim havasında, 20 yıldır berberim. Kendimi bildim bileli ona giderim hep. Yakındığım durum, adam otomatiğe bağlamış sürekli yaşlı müşterileri olduğu için. Ben de zamanında isyan etmiştim, neyse ki düzeltti biraz. Berberlerden nefret ediyorum -2 kişiler- hatta 3 ! Kuzenin düğünü için farklı bir berbere gitmiştim, apaçi-mohikan karışımı bir şey olmuştu saçım. Çok saçma! Yok sprey, jöle vesaire, eve geldiğimde ise saçımı yıkamama rağmen apaçi gibi geziyordum, neyse ki düzeldi. Sorun yok. Bir diğeri ise mal, bildiğin mal. Abi saçımı öyle kes, yok olmaz, olur mu? Olmaz olmaz. Sen kes diyorum ne yapacan?! Ailen kızar, diyor bu kez. Gitmedim bir daha.
Bu arada google'da yokum artık, lan dershaneden bir kişi-bulacam seni oğluuum!- bloguma giriyor. Karıştırmış biraz ama şu an için gizli, en azından şüpheleniyorum. Kişiler, kurumlar hayal ürünüdür ! Uyduruyorum ben bunları ueheu. Neyse öyle de canım sıkıldı dün gece, sildim blogu google'dan! Yaşasın özgürlük. Şansa bak ki canımın içi bir denem nar denemin görseli çıkıyordu, dershane görselde aranırken. Jessica'm! Duy sesimi?! Hocanın biri eğer fotoyu görmüşse kesin bloguma giren bir hocadır. Eğer öğrenci ise kesin ergenin tekidir!
Biraz daha kalıyım.
Dershane bitince bir oyun başlattım : Hakkımda ne düşünüyorsun? diye. Hep ben yorumladım. İnsan sarrafı kimliğimi açığa vurdum, komşukızından başlayıp, "dışlanan"a kadar. Sonra benim hakkımda ne düşünüyorsunuz len?!'+%+& dediğimde ise komşukızı : tek kelimeyle hınzır! dedi. Güldük. Haklı mı? Olabilir. Bütün bu muhabbet bittikten sonra V for Vendetta'dan alıntı yaptım : Bu maskenin altında etten fazlası var! dedim ve sırra kadem bastım.
Son olarak, evet bu bir kaç söz özetim olabilir : "cute and cuddly boys, cute and cuddly"
İki gündür yağmurlu geçen günler, yağmur dindiğinde ise yerini bahardan kalma bir güne bırakıyor. Meteorolojiden ald... Neyse bu kadar hava, su, toprak, ateş yeter. Dün akşam simya-kimya çalıştım, hoş güzel. Akılda kalıcı, soğuk-ıslak, soğuk-kuru, öyle garip terimlerle kendilerince elementler oluşturmuş atalarımız. Simyacı, güzel kitap biliyorum ama okumadım. Kitap paylaşımı yaptığım akrabalarımda olduğunu bildiğim halde, ne biliyim sonu söylenince ne kitabın ne de filmin bir amacı kalmıyor. Okurum artık, unuttum sonunu uehe.
Bugüne gelecek olursam, dün kırtasiyeye bıraktığım biyoloji testlerini aldım, fotokopi. Üniversite de başıma gelecekse fotokopi meselesi, okumuyorum arkadaş! Bıraktım! -şaka- Ama şimdiden alıştırıyorlarsa da sorun yok. Bugün şu biyolojiye ve kimyaya güzel bir ilgi göstermeyi düşünüyorum. Bayağı soru çözdüm dün. Yarın da hocanın birine götürmem gerek. YARIN fuck lan yarını! Ertelemek kötü bir fikirdi biliyorum ama başka çarem kalmadı.
Berbere gittim bir de sakal çirkin uzuyor, -küfür varmış gibi hayal et- ne lan bu ?! Gittim, sakal traşı için. Adam: Bi otur soluklan yegenim havasında, 20 yıldır berberim. Kendimi bildim bileli ona giderim hep. Yakındığım durum, adam otomatiğe bağlamış sürekli yaşlı müşterileri olduğu için. Ben de zamanında isyan etmiştim, neyse ki düzeltti biraz. Berberlerden nefret ediyorum -2 kişiler- hatta 3 ! Kuzenin düğünü için farklı bir berbere gitmiştim, apaçi-mohikan karışımı bir şey olmuştu saçım. Çok saçma! Yok sprey, jöle vesaire, eve geldiğimde ise saçımı yıkamama rağmen apaçi gibi geziyordum, neyse ki düzeldi. Sorun yok. Bir diğeri ise mal, bildiğin mal. Abi saçımı öyle kes, yok olmaz, olur mu? Olmaz olmaz. Sen kes diyorum ne yapacan?! Ailen kızar, diyor bu kez. Gitmedim bir daha.
Bu arada google'da yokum artık, lan dershaneden bir kişi-bulacam seni oğluuum!- bloguma giriyor. Karıştırmış biraz ama şu an için gizli, en azından şüpheleniyorum. Kişiler, kurumlar hayal ürünüdür ! Uyduruyorum ben bunları ueheu. Neyse öyle de canım sıkıldı dün gece, sildim blogu google'dan! Yaşasın özgürlük. Şansa bak ki canımın içi bir denem nar denemin görseli çıkıyordu, dershane görselde aranırken. Jessica'm! Duy sesimi?! Hocanın biri eğer fotoyu görmüşse kesin bloguma giren bir hocadır. Eğer öğrenci ise kesin ergenin tekidir!
Biraz daha kalıyım.
Dershane bitince bir oyun başlattım : Hakkımda ne düşünüyorsun? diye. Hep ben yorumladım. İnsan sarrafı kimliğimi açığa vurdum, komşukızından başlayıp, "dışlanan"a kadar. Sonra benim hakkımda ne düşünüyorsunuz len?!'+%+& dediğimde ise komşukızı : tek kelimeyle hınzır! dedi. Güldük. Haklı mı? Olabilir. Bütün bu muhabbet bittikten sonra V for Vendetta'dan alıntı yaptım : Bu maskenin altında etten fazlası var! dedim ve sırra kadem bastım.
Son olarak, evet bu bir kaç söz özetim olabilir : "cute and cuddly boys, cute and cuddly"
"Tatlı ve sevimli beyler, tatlı ve sevimli -skipper" |
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Salı, Şubat 07, 2012
Tatilden Sonra İlk Gün ?
Selam millet!
Yazılarımıza kaldığımız yerden devam, bugün bombastik bir gün olmasa da, yazıyım...
Pazar günü arkadaşımdan dönerken berem kafamdaydı, minibüsteyken de çantama attım, eve geldiğimde bere yok! Kulaklı berem gitmiş?! Nasıl olur la!? Bugün sabah fark ettim. Sinirlendim, dağıttım ortalığı. 8gb'lık hafıza kartıma bile üzülmedim, buna üzüldüğüm kadar. Sade hoş bir rengi vardı, hem lacivert, yazın bile takardım o derece. Gitti, gidenle gidilmiyor. Kesin salonda bir yerde ama nerde?
Ee sabah da bu psikopatlıkla ne kahvaltı ettim ne de erken uyanabildim, komşukızı ile dolmuşa atlayıp dershaneye... Gazete bayiinin orda indim, star gazetesi deneme sınavı veriyormuş, bugün onu yapacam. Pası, kiri çözmek lazım. Bayiiden dershaneye kadar da kulaklarım dondu, dile geldiler. Ben sövdüm onlar sövdü, yağmur da yağıyordu, şemsiye de rüzgara dayanamıyor. Ben tutamıyorum, kapattım. Islandım haliyle. Neyse dersi biraz kaçırdım, FİZİK! Hayır kaçırdığım için yapamıyorum, değil. Neyse, bir baktım, oha o da ne!? Yeni biri ve bir XX, lan sevinemiyorum artık. Kız muhabbetleri yüzünden tenefüste kaçıyorum, bir şey yiyorum mesela, başlıyorlar geçen kuaföre gittim kukudan tut şuraya kadar anlatıyorlar. Yok arkadaş önlem almalı, yeni gelen kızla da nezaketen bile olsa tanışmadım. Neden? Şöyle ki, sevemedim lan. Cidden, eh yeni biridir sohet falan... yok arkadaş. Yengeçliğin canı cehenneme, bi kişiye ısınamazsa hayatta sevemez diyorlar. Doğru mu?
Türkçe dersinde ise, eski enerjim yoktu ama hoca arada uyandırmak için örnek ver dedi. Tahtada şu yazıyordu :
Babam bana para verdi. baba özne, bana dolaylı tümleç, para belirtisiz nesne, verdi yüklem.
Gizli özneye örnek istedi hoca, benim verdiğim örnek :
Bana para verdi.
Tahtaya baktığım an ne biliyim, böyle arada panik oldum sanırım. İlk aklıma gelen, özneyi yok et ne uğraşacam ehe!
Geometri ise , felaket değildi ama çemberde uzunluk garip. Garip ve zor olabilir. Ondan önceki testte ise saçma sapan yanlışlar yapmışım, 8 yerine 18 yazmak ve yarıçapı 20 almak gibi.
Bütün bunlar olup biterken, araya mesafe koymaya çalıştığım arkadaş anne-babasına yakalanmış ; ilaçlarını elbiselerinin arasına saklamış ve BAAM! Yakalanmak güzel tabii aile anlayış gösteriyorsa. Ben yakalandığımda sırıtmıştım ehe. -antidepresandan bahsediliyor-
Öyle bir gün geçti gitti. Bu arada şu gazetelerin tiraj kaygısını anlamıyorum amq, cevap anahtarı yok! Yarın bir gazete daha almam gerekiyormuş. Siktirsinler gitsinler yahu! Gazete Star Gazetesi tekrar ediyim bu arada.
Neyse bu sorunu da arkadaşlar aracılığıyla aştım, yarın bir arkadaş alacak ve 5 kişi faydalanacak. -ağaçlar kesilmesin maksat bu ehe.
Yazılarımıza kaldığımız yerden devam, bugün bombastik bir gün olmasa da, yazıyım...
Pazar günü arkadaşımdan dönerken berem kafamdaydı, minibüsteyken de çantama attım, eve geldiğimde bere yok! Kulaklı berem gitmiş?! Nasıl olur la!? Bugün sabah fark ettim. Sinirlendim, dağıttım ortalığı. 8gb'lık hafıza kartıma bile üzülmedim, buna üzüldüğüm kadar. Sade hoş bir rengi vardı, hem lacivert, yazın bile takardım o derece. Gitti, gidenle gidilmiyor. Kesin salonda bir yerde ama nerde?
Ee sabah da bu psikopatlıkla ne kahvaltı ettim ne de erken uyanabildim, komşukızı ile dolmuşa atlayıp dershaneye... Gazete bayiinin orda indim, star gazetesi deneme sınavı veriyormuş, bugün onu yapacam. Pası, kiri çözmek lazım. Bayiiden dershaneye kadar da kulaklarım dondu, dile geldiler. Ben sövdüm onlar sövdü, yağmur da yağıyordu, şemsiye de rüzgara dayanamıyor. Ben tutamıyorum, kapattım. Islandım haliyle. Neyse dersi biraz kaçırdım, FİZİK! Hayır kaçırdığım için yapamıyorum, değil. Neyse, bir baktım, oha o da ne!? Yeni biri ve bir XX, lan sevinemiyorum artık. Kız muhabbetleri yüzünden tenefüste kaçıyorum, bir şey yiyorum mesela, başlıyorlar geçen kuaföre gittim kukudan tut şuraya kadar anlatıyorlar. Yok arkadaş önlem almalı, yeni gelen kızla da nezaketen bile olsa tanışmadım. Neden? Şöyle ki, sevemedim lan. Cidden, eh yeni biridir sohet falan... yok arkadaş. Yengeçliğin canı cehenneme, bi kişiye ısınamazsa hayatta sevemez diyorlar. Doğru mu?
Türkçe dersinde ise, eski enerjim yoktu ama hoca arada uyandırmak için örnek ver dedi. Tahtada şu yazıyordu :
Babam bana para verdi. baba özne, bana dolaylı tümleç, para belirtisiz nesne, verdi yüklem.
Gizli özneye örnek istedi hoca, benim verdiğim örnek :
Bana para verdi.
Tahtaya baktığım an ne biliyim, böyle arada panik oldum sanırım. İlk aklıma gelen, özneyi yok et ne uğraşacam ehe!
Geometri ise , felaket değildi ama çemberde uzunluk garip. Garip ve zor olabilir. Ondan önceki testte ise saçma sapan yanlışlar yapmışım, 8 yerine 18 yazmak ve yarıçapı 20 almak gibi.
Bütün bunlar olup biterken, araya mesafe koymaya çalıştığım arkadaş anne-babasına yakalanmış ; ilaçlarını elbiselerinin arasına saklamış ve BAAM! Yakalanmak güzel tabii aile anlayış gösteriyorsa. Ben yakalandığımda sırıtmıştım ehe. -antidepresandan bahsediliyor-
Öyle bir gün geçti gitti. Bu arada şu gazetelerin tiraj kaygısını anlamıyorum amq, cevap anahtarı yok! Yarın bir gazete daha almam gerekiyormuş. Siktirsinler gitsinler yahu! Gazete Star Gazetesi tekrar ediyim bu arada.
Neyse bu sorunu da arkadaşlar aracılığıyla aştım, yarın bir arkadaş alacak ve 5 kişi faydalanacak. -ağaçlar kesilmesin maksat bu ehe.
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Pazartesi, Şubat 06, 2012
Anlamsız 7
Kar çileden çıkarırken, bu videoyu bir şekilde görmenizi sağlayıp fikrinizi değiştireyim dedim, en azından evinizden çıkana kadar. Bu arada kar erimedi mi hala?
Etiketler:
anlamsız
Pazar, Şubat 05, 2012
Anlamlı 6
Ey Tanrım, ceviz kabuğunun içine hapsolsam da, kendimi bütün âlemlerin kralı gibi görebilirdim, keşke şu kötü rüyalarım olmasaydı...
Hamlet'ten ama Ceviz Kabuğundaki Evren'i okurken neden sadece bu kısım dikkatimi çekiyor! Neden Planck sabiti veya karadelikler dikkatimi çekmedi?! Ey Tanrım, dikkatimi Fizik'e yönlendirebilmem için yardım et!
Etiketler:
Anlamlı,
ceviz kabuğundaki evren,
hamlet
İşte O Fotoğraf!!!
Ne zamanlardı , heyt anasını satıyım! Turuncu türbanlı benim bu arada, bilmeyenler için ufak böyle. |
Bir zamanlar eski blogumun yani kapadığım blogumun, yazıları hala "atyarışındakieşek"te yayınlanıyor, header'ı idi. Bir kabile, genç bi adam-ben şaman-, yaşlı bir reyüs-Re-l- ;
Kabile üyeleri saymakla bitmez, isim verirsem unuttuklarım darılacak. Öyle de ilginç bir tecrübe yaşamıştık hep beraber. Güzeldi... Çok!
Cuma, Şubat 03, 2012
Neden Böyle OImak Zorunda ki?
Selam millet! - bu giriş cümlesini yazmayı özlemişim -
Kaç gündür hatta yaklaşık haftalar olmak üzereyken geri döndüm. Kronolojik sıralamaya önem verirsem eğer anlatmaya başlayabilirim sanırım.
Şunlar oldu ;
En son dışarıda fırtına vardı, normalde pek olmaz. Ben ise dizüstü pcyi alıp battaniyeye sarılıyken re-l-reyüsle- konuşuyordum. Saat 2 ye geliyordu. Elektrik kesilebilirdi ki bunun sinyallerini alıyordum. Ara ara lambalar kısılıp geri geliyordu ama ben saçmalamak ve başımın ağrısını yenmek için reyüsümle konuşuyordum işte. Tam başım sızlar ve ben uyumaya gittiğim sırada dışarıdaki fırtınanın sebebinin kar olduğunu öğrendim. Dışarı bakmamıştım, aslında bakmıştım ama görmemiştim. Uyumaya giderken sağa sola çarpıyordum. Feci bir haldeydim, stres mi ? Olabilir bunu da düşündüm. Dinlendim. Uyanamadım. Uyandığımda ise kardeşim perdeyi aniden çekti ve dışarısı görünmüyordu. Cam buğulanmış, eheue. Neyse camı çerçeveyi geçtim, dışarısı bembeyazdı. En son kar yağdığında buralara ben küçüktüm. 10 yıl oldu sanırım. Evet buraya kadar her şey anormalken ;
Lambaları yakmayı denedim, elektrikler kesilmiş. Dershanede bile elektrik yoktu, jeneratör de. Donuyorduk sınıfla birlikte. Hatta yanımda kimsenin oturmasına izin vermeyen ben, bir arkadaşımın yanıma sığınmasına göz yumdum.
1 Hafta boyunca böyle idare ettim. Elektrikler geldiğinde ise internetim yoktu. 2 Hafta boyunca da internetsiz idare ettim. İnternetsiz hayat ; kakaosuz kakaolu kek gibi. Telefonsuz idare edebiliyorum, telefon olayını da anlatırım da yazı gittikçe tarih karmaşasıyla çorba kıvamına geliyor, bundan korkuyordum.
Cep telefonu olayına gelecek olursam ;
Bankaya olan borcumuz 4500 lira, idare edebilirim. Şubat ayı sonunda tak diye sayıp parayı ödememiz gerekiyormuş. Benim de haliyle "idare etmem" gerekiyor, idare etmek zorundayım. Dün saçma sapan, hatta malca, bağıra çağıra "telefon istiyorum uleeyn, benim de arkadaşlarım var, bi internetim gidiyor kimseye ulaşamıyorum" diye isyan edince de anam sağolsun, "al benim telefonu kullan, ay sonuna kadar ya da sana yeni bir tel alınana kadar" dedi. Kabul etmedim, onun telefonsuz idare edebileceğini sanmıyorum. Dışarı çıkınca bir ihtiyacı olursa eğer? Kendi biraz yorgun, hasta. Hasta değil! Sadece yorgun!
Tatilde ne mi yaptım ? Kızdım kendime çünkü uyudum. Planlarım vardı beceremediğim. Ama olsun...
Film izledim , tavsiye edebileceğim türden filmler, mükemmel olanlar.
İnternete ulaşır ulaşmaz, maillerime baktım. Yorumlara cevap verdim, merak edenler olmuş. Sevgiler buralardan! :)
Panın Labirenti, küçük bir kızın fantastik dünyası, keşke bitmeseydi dediğim. İki yerinde duygulandığım, ağlamaklı olmak. Ben bi de şunu farkettim, içime ağlıyorum. Hani sıksam kendimi 1 damla geliyor. Ağlamak zor zanaat arkadaş.
K-Pax, beni benden aldı ki bu filmi izlemeniz gerek. Verdiği mesaj olsun, bir anda "allah kahretsin böyle olmamalıydı" demenize neden olan bi film. Kahretsin! Böyle olmamalıydı!
Hair, vuhvuhvuvhv! Bu coşkuya karşılık izlemeyen olursa, kulaklarından tavana asarım!? uehueh şaka.
Hair, mükemmel bir müzikal. 1979 yapımı. Oyunculuk ise benim yorum yapamayacağım kadar güzel, sinefil değilim ama vurucu filmler izlemek güzel. Konu, konumuz saç. Şaka, bu kadar basit değil. Konu, hippiler. Bu kadar da değil, Claude vietnam savaşına gitmek üzere olan genç adam. Hippilerle karşılaşır ve hayatı inanılmaz şekilde değişir. Utangaç arkadaşımız Sheila'ya aşkını ilan edemez ama hippi corç bunu gayet mükemmel şekilde dışa vurur, arkadaşının aşkına kavuşmasını sağlar vesaire.
Filmde verilen mesajlar çok güzeldi. Siyah, Beyaz -ırkçılığa göndermeler yapan. Vietnam savaşına dokunduran. İzleyin! Ben kötü anlattım! İsteyene torrent linki sağlarım bi şeyler yaparım ama izleyin çok çok çok... Mükemmeldi! Les Choristes'ten önce gelir. İzlediğim müzikaller arasında, euhe zaten bu ikisini izledim sadece. Ya da müzikal olduğunu bilmeden izlediğim filmler de var olabilir.
Bu arada Facebook'a baktığımda ; Arkadaşlarım neden mesaj atmamış, yalnız serserinin tekiyim! dedim kendime ama bir mesaj varmış yeni gördüğüm...
Kaç gündür hatta yaklaşık haftalar olmak üzereyken geri döndüm. Kronolojik sıralamaya önem verirsem eğer anlatmaya başlayabilirim sanırım.
Şunlar oldu ;
En son dışarıda fırtına vardı, normalde pek olmaz. Ben ise dizüstü pcyi alıp battaniyeye sarılıyken re-l-reyüsle- konuşuyordum. Saat 2 ye geliyordu. Elektrik kesilebilirdi ki bunun sinyallerini alıyordum. Ara ara lambalar kısılıp geri geliyordu ama ben saçmalamak ve başımın ağrısını yenmek için reyüsümle konuşuyordum işte. Tam başım sızlar ve ben uyumaya gittiğim sırada dışarıdaki fırtınanın sebebinin kar olduğunu öğrendim. Dışarı bakmamıştım, aslında bakmıştım ama görmemiştim. Uyumaya giderken sağa sola çarpıyordum. Feci bir haldeydim, stres mi ? Olabilir bunu da düşündüm. Dinlendim. Uyanamadım. Uyandığımda ise kardeşim perdeyi aniden çekti ve dışarısı görünmüyordu. Cam buğulanmış, eheue. Neyse camı çerçeveyi geçtim, dışarısı bembeyazdı. En son kar yağdığında buralara ben küçüktüm. 10 yıl oldu sanırım. Evet buraya kadar her şey anormalken ;
Lambaları yakmayı denedim, elektrikler kesilmiş. Dershanede bile elektrik yoktu, jeneratör de. Donuyorduk sınıfla birlikte. Hatta yanımda kimsenin oturmasına izin vermeyen ben, bir arkadaşımın yanıma sığınmasına göz yumdum.
1 Hafta boyunca böyle idare ettim. Elektrikler geldiğinde ise internetim yoktu. 2 Hafta boyunca da internetsiz idare ettim. İnternetsiz hayat ; kakaosuz kakaolu kek gibi. Telefonsuz idare edebiliyorum, telefon olayını da anlatırım da yazı gittikçe tarih karmaşasıyla çorba kıvamına geliyor, bundan korkuyordum.
Cep telefonu olayına gelecek olursam ;
Bankaya olan borcumuz 4500 lira, idare edebilirim. Şubat ayı sonunda tak diye sayıp parayı ödememiz gerekiyormuş. Benim de haliyle "idare etmem" gerekiyor, idare etmek zorundayım. Dün saçma sapan, hatta malca, bağıra çağıra "telefon istiyorum uleeyn, benim de arkadaşlarım var, bi internetim gidiyor kimseye ulaşamıyorum" diye isyan edince de anam sağolsun, "al benim telefonu kullan, ay sonuna kadar ya da sana yeni bir tel alınana kadar" dedi. Kabul etmedim, onun telefonsuz idare edebileceğini sanmıyorum. Dışarı çıkınca bir ihtiyacı olursa eğer? Kendi biraz yorgun, hasta. Hasta değil! Sadece yorgun!
Tatilde ne mi yaptım ? Kızdım kendime çünkü uyudum. Planlarım vardı beceremediğim. Ama olsun...
Film izledim , tavsiye edebileceğim türden filmler, mükemmel olanlar.
İnternete ulaşır ulaşmaz, maillerime baktım. Yorumlara cevap verdim, merak edenler olmuş. Sevgiler buralardan! :)
Panın Labirenti, küçük bir kızın fantastik dünyası, keşke bitmeseydi dediğim. İki yerinde duygulandığım, ağlamaklı olmak. Ben bi de şunu farkettim, içime ağlıyorum. Hani sıksam kendimi 1 damla geliyor. Ağlamak zor zanaat arkadaş.
K-Pax, beni benden aldı ki bu filmi izlemeniz gerek. Verdiği mesaj olsun, bir anda "allah kahretsin böyle olmamalıydı" demenize neden olan bi film. Kahretsin! Böyle olmamalıydı!
Hair, vuhvuhvuvhv! Bu coşkuya karşılık izlemeyen olursa, kulaklarından tavana asarım!? uehueh şaka.
Hair, mükemmel bir müzikal. 1979 yapımı. Oyunculuk ise benim yorum yapamayacağım kadar güzel, sinefil değilim ama vurucu filmler izlemek güzel. Konu, konumuz saç. Şaka, bu kadar basit değil. Konu, hippiler. Bu kadar da değil, Claude vietnam savaşına gitmek üzere olan genç adam. Hippilerle karşılaşır ve hayatı inanılmaz şekilde değişir. Utangaç arkadaşımız Sheila'ya aşkını ilan edemez ama hippi corç bunu gayet mükemmel şekilde dışa vurur, arkadaşının aşkına kavuşmasını sağlar vesaire.
Filmde verilen mesajlar çok güzeldi. Siyah, Beyaz -ırkçılığa göndermeler yapan. Vietnam savaşına dokunduran. İzleyin! Ben kötü anlattım! İsteyene torrent linki sağlarım bi şeyler yaparım ama izleyin çok çok çok... Mükemmeldi! Les Choristes'ten önce gelir. İzlediğim müzikaller arasında, euhe zaten bu ikisini izledim sadece. Ya da müzikal olduğunu bilmeden izlediğim filmler de var olabilir.
Bu arada Facebook'a baktığımda ; Arkadaşlarım neden mesaj atmamış, yalnız serserinin tekiyim! dedim kendime ama bir mesaj varmış yeni gördüğüm...
Etiketler:
at yarışındaki eşek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)