Perşembe, Ekim 27, 2011

Konu : Yalnızlık

Konu : Yalnızlık ...
Ne biçim bi konuysa ; Yalnız kalmaktan korkuyorum. Her ne kadar şimdi somut anlamda yalnızsam da aslında yalnızlığın tanımını yeniden yorumlayabilirim ben. Yapabilirim bunu.
Şu an evde yalnızım ama birazdan ev dolup taşacak, beraber yemek yiyeceğim insanlar olacak.
Yalnız olmaktan korkmak ; değiştirirsem eğer -gelecekte yalnız kalmaktan korkmak.
Nicola Tesla gibi otel odasında yalnız ölmek gibi, korkunç. Sen koca bilimadamı git otel odasında yalnız öl. Kader mi lan bu?
İşte durum buyken bu diyorum ben de. Ya Tesla gibi olursam? Yalnız?
İleride hayatımı devam ettirebileceğim kadar param olsun yeter diyorum sonra da önce şundan kurtulayım sonra bundan da kurtulsam iyi olur derken hesap kabarıyor. Almak istemiyorum bildiğin kurtulmak hani. Öyle...

Sabah Mumford and Sons akşam ise Noah and the Whale dinliyorum.
Noah and the Whale ;
Eski bi hikaye ya da efsane diyelim biz buna. Nuh ile Balina'nın hikayesi. Anlatılmış hep bugüne kadar.
Nuh, tufandan önce bütün hayvanları eşleriyle birlikte gemiye almış. Fakat balina o kadar büyükmüş ki eşine yer yokmuş gemide. Yalnızlıktan dem vuran Nuh ve Balina, tufan bittikten ve karaya çıktıktan sonra kıyıda bir kadın ve balina ile karşılaşmışlar. Bu da sanırım neden balinaların tek eşli olduklarını ve eşlerini kaybettikten sonra neden karaya vurup ölmeyi beklediklerini açıklıyor sanırım.

İşte solist Charlie'nin Laura ile olan ilişkisi bu grubun kurulmasıyla başlar. İlk albümlerinde beraber söyledikleri şarkılarla beni kendilerine hayran bırakmaları cabası zaten. Peaceful the World Lays Me Down albümleri beni kendine hayran bırakan ve zaten mükemmel olduklarının kanıtıydı. Laura ile Charlie bi şekilde ayrılıyorlar ve Charlie yeni albümü Laura'ya ithafen hazırlar. Napalım, hayat devam ediyor falan. Adam isyanda zaten. Haklı da bi taraftan. Neyse grubu seviyorum ben. İyiler öyle Laura olmadan da iyisiniz lan! Kasmayın!
Bu arada Laura, Charlie'den ayrıldıktan sonra Mumford and Sons'un soliste aşık olur bi şekilde. Lan Charlie'ye yapılır mı bu?! dedim ben de. Yapılıyormuş. Git sen kur onlarla bi grup. Aynı tür müzik yap. Charlie, abicim sakin. Adamın yerine ben ştreşe girdim , allah kahretsin.

Yok yok Mumford da iyi Noah da ikisi de iyi. Bombay Bicycle Club'a da arada bakıyorum. Öyle.

Salı, Ekim 25, 2011

Unutulduk Ey Halkım!

Selam millet!
Dershane vesaire, durumlar sabit şu an için. Hala bizim mallarla aynı sınıftayım. Sınıfımın değişmesini talep ediciim. Bakalım bi ipnelik yaparsa hocam ya da en iyisini o biliyor diyip geçerim en büyük ihtimalle.

Bugün 2 saatlik dandik etüt dayadılar. Bildiğin böyle dandik. Hani test veriyim siz çözün sonra hemen bitsin heyyoo. şeklinde. Lan bi bok anlamadım fizik hariç . Geometrici de soruları çözmeden göçtü gitti zaten sevmiyorum adamı. Püeeehhh.

Dershane bitti psik.le arkadaşımı tanıştırdım falan. Onun da benden farklı değil durumları. Ben aşabildim en azından. Böyle sevgi pıtırcığı olamasam da yine de insanlarla iletişim konusunu aştım. Konuşmada ve hatırlamada problemim olabilir. Yarın kendim için gidcem konuşcam. Adam harddisk takmaz tabii, büyük ihtimalle konuşuruz geleceğe yönelik kaygıları aşarız gibi.
Bu arada elle tutulur derecede gerçek bi hedefim var şu an. Mimarlık için kasıyorum ama İstanbul Üni. Peyzaj Mimarlığı çok şık ve tam benlik gibi ya yıldız çevre müh. bildiğin çevreciyim. Ot bok yeşil olsun mantığında biriyim. Az hippiyim. Çok az ama. Hümanist olmaya çalıştım zamanında yok yaramadı lan. Sömürüyorlar. Bu zamanda hümanizmin de cılkını çıkarıyorlar. En azından denedim.

Öyle işte hedef konusunda sanat vesair gibi alanlara olan merakım çevreyle birleşince böyle elle tutulur bi hedef yaratılmış oldu. Nasıl oldu? Güzel oldu. Bence güzel oldu. Bi şekilde yüksek yapmaya çalışcam tabii. Olmadı arap ülkelerindeki şantiyeler veya projelere imza atma vakti gelmiştir.
Güzel güzel hoş yani sevdim en azından araştırdım. Mimarlık olarak iç mimarlık peyzaj falan. olabilecek olanlar. Geçen yıl her ne kadar kimyagerlik, veterinerlik gibi elle tutulamayan ve ne istediğine karar verememiş bi ergen olarak başınızı şişirmiş olmam gerçekten beni şu an ne biliyim özür dileme zorunda olduğumu hissediyorum.

Unutulduk ey halkım bari sen unutma beni! diyip gidiyorum.

Pazar, Ekim 23, 2011

Lars and the Real Girl -Film-

Lars adında bir adamın hikayesi bu Lars aslında tek bi kişi değil, senden benden ondan biraz şurdan burdan da biraz alınarak birleştirilmiş bi karakter sanki. Dün bizimkiler komşunun kızının düğününe gittiğinde izledim. Kardeşlerimle. Kardeşler XX(14) XY(9) yaşında. Filmin yarısından sonrası kız kardeşim izleyemedi ama 9 yaşındaki kardeşimin sonlara doğru sıkıldım ben değiştir üff falan yapmasının nedenini kendi ağzından duyup rahatlamam paha biçilemezdi. Sonlara doğru kardeşim bana baktı ve "abi, sanırım ağlıcam" dedi. Şok oldum tabii ama çocuk balık burcu demek normal yani. Ben bile duygulandım (yengeç). Bile diyorum hayatta böyle şeylere duygulanacak biri değilim ve filmi gülme niyetine indirmiştim. Dram-Komedi karışımıydı.

Lars adından bi adamın yalnızlığından bahsediyor filmde ve konuyu hiç farkında olmadığımız ve de tahmin edemediğimiz şekilde yönlendirmiş senarist. Lars bi internet sitesinden gerçek boyutlarda bi sex doll veya love doll diye adlandırılan vitrin mankeni gibi bişey sipariş ettiriyor ve ona aşık oluyor. Yalnızlığını unutuyor, mutlu oluyor. Bianca cansız manken. Bianca'ya olan aşkı ve Biancayı önce ailesine sonra da bütün kasabaya kabul ettirmesi izlenmeye değerdi.
Blue Skies - Noah and the Whale'den tüm yalnızlara, hastalara, ve gökyüzünü görmeye hasret olanlara gelsin. Sadece mutlu olun LAN!

Perşembe, Ekim 20, 2011

Haftalık Olamadım Günlük Oldum Tekrar ve Tekrar

Başlık fazla uzun oldu ;

Kısa cümleler ...

- Dershaneye gidildi adam gibi ders dinlendi fakat pezevenk hocanın teki bizim sınıfı ayıplayıp durmuş dün. Sabah da ben bu hocanın haberini aldım sinir oldum. Moralim bozulur gibi oldu sonra psik'in dedikleri geldi aklıma. Toparlandım. Hocaya sövdüm, arkadaşlarıma kızdım bana anlattıkları için. Dersin ortasında da rehberlikçi geldi.
Kimse o hocanın adını sanını anlatmıcaktı sadece sınıf biliyor şimdilik. FUUCK!

-Neyse devam ; Ben tam sorun şudur hocam dicektim ki rehberlik hocasına, sınıftan baskı ve zulüm gördüm. Söylemedim ama haftaya sınıf değişim talebi isticem dershaneden ki sınıfım kopmaya başladıysa şimdiden bilemem.

-Hocayı duyan arkadaşım şöyle anlattı ; Hoca sınıfa bakıp gülmüş ve bu sınıftan adam çıkmaz çıkarsa da 1 kişi  çıkar demiş?! Hö?! O 1 kişi ben isem ve eğer hoca son deneme sınavına göre böyle bi yargıya vardıysa. Benim için güzel bi adım diğerleri içinse üzücü. kırıcı. ağza göze yumruk...Bu arada sınav biter bitmez hocayı dövmeyi planlıyoruz. Bu da plan bu senenin sonu için.

-Matematik dersinde eskiden IWC saati olan şimdi ise Burberry'e talim eden hocama takıldım biraz. "Hocam saatinizi göriyim konsantre olamıyorum" dedim-şakadan-. Hoca yanıma geldi saati inceledim "başlıyoruz o zaman" dedi. IWC'yi benim yüzümden takmıyor artık. Sınıfta 10000 dolarlık saat söylentisini yayıp, sonraki gün bütün dershanenin bu saati konuşması hocayı etkilemiş olacakki takmıyor artık. Ama burberry de 1500 dolarmış öyle de ilginç. Not: Hoca dershanenin sahiplerinden...

-Gözümü hippi olmaya diktim. Hippi olamasam da yarı hippi, çeyrek hippi şeklinde olmaya çalışcam. Aranızda hippi olan varsa fikir alışverişi yapalım.

Mızıka buldum, rüyamda da "hatırla sevgili"yi çalıyordum en azından deniyordum. Gerçek gibiydi.

Öyle işte. Yarına bakacaz artık ne yapalım. Bu arada yarın da o dayaklık hocanın dersi?!

Çarşamba, Ekim 19, 2011

Anlamlı 3

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak kardeşçe yaşamayı unuttuk.

Salı, Ekim 18, 2011

Seve Seve Değil Psik.e Psik.e

Selam millet! Veuehuhe! Şeklinde giriş yaparak öncelikle mutlu ve olumlu bi yazının sinyallerini veriyim.

Öncelikle size dünden bahsediyim biraz ;
Pazartesi - Sınav günü.
9.30'ta başlayacak olan sınava 1 saat erken gitmenin mantığını ne ben anladım ne de anama anlatabildim. Dayım yanımdan ışık hızıyla geçerken -neyse ki farketti- saç sakal birbirine karışık vaziyette yakalandım ama mühim değildi. Ne de olsa sınava gidiyorum falan atlattım o kısmı.
Dershaneye yetiştim hafif de bi yağmur, yine anamın baskısıyla gömleğin üzerine giyilen bi kazak. Sınıf sıcaktı girer girmez içeri, çıkardım kazağı gömlek kaldı tabii.
Sınav başladı vesaire.
Sınav çıkışı benim Cipra. bitmiş gidip almam gerekiyordu psik.le de görüşmem vardı. Her zaman hoca şu soruyla başlıyor ;
-Ee nasıl gidiyor?
-İyiyim ama kötü gibiyim. dedim.
-Neden? Problem nedir? dedi.
-İleride mutlu bi evliliğim olmazsa, çocuk tipliyim ben bu tiple kiminle evlencem? dedim.
-Sana bi örnek veriyim dedi,
Öncelikle sana verilen bi arsa var ve bu arsa üçgen şeklinde. Sen de evini ya üçgen şeklinde yapıp arsayı doldurursun ya da kare şeklinde yaparsın boş olan araziyi umursamazsın.
-Haklısınız hocam, dedim. Ama benim tek problemim bu değil. Geçmişle yüzleşince bu kez gelecek de şaplağı yapıştırıyor suratımın ortasına dedim.
-O zaman yarını düşünme sadece bugüne odaklan dedi.
-Hippie mi olcam ? diyip güldüm çünkü Hippie'lerin yaşam tarzına hayranlığım var.
-Evet aslına bakarsan olabilirsin dedi.
-Ama etrafımda hiç Hippie yok hocam! dedim.
-Ben yarı-Hippie sayılırım, eğer istersen yardım ederim bu konuda dedi, güldük.
-Olur hocam buna da şükür, dedim.

Kabullenme kısmında problemim olduğunu anlattım, diğerleri benden daha zeki olabilir, daha çalışkan olabilir, daha yakışıklı olabilir, daha şanslı olabilir. Ama benim yerimde olmak için onca şeyi feda etmeye hazır insanlar var.
Steve Jobs , Alternatif tıbba yönelmiş doktorlarının iddiasına göre. Ben de alternatif tıpla ve ondan sonra bi kemoterapi radyoterapi bilimum ameliyatlar sonucu burdayım.
Hocaya anlattım durumu, ameliyattan aslında ex.(ölü) çıkma oranım %99.9 yaşarsam eğer yüzde yüz felç, ya da kısmi vücut fonksiyonlarının bozukluğu. Sinir sistemine kadar yaklaşmıştı pezevenk. Doktorlarım mükemmeldi. Ben de savaştım tabii. Bi ara sırf buna bile ayırabilirim bi yazımı, hatta bi bakmışsınız seri hikayeye ya da biyografi mi otobiyografi mi her neyse yazmış olurum. Biyografi ben yazarsam oluyordu sanırım. Neyse mühim değil. Önemli olan bundan sonrası. Bana bahşedilen uzun bi hayat. Ya da kısa umrumda değil, sadece amacıma ulaşıyım.

İç kararttım ok kabul ama şunu anlatıyım ;
Dershanede sınıfın 1.si oldum çok da önemli bi gelişme değil, sınıfımız ikiye ayrıldı. Dershane birincisi olan bi çocuk ve 3 kişi daha 1 sınıfta etütsel çalışmalarla hazırlanıyorlar bizim sınıf ise "vurulduk ey halkım" şeklinde.
Bunu da sorun etmedim, tenhalaştı biraz sınıf hoş da oldu ama daha çok çalışıp o sınıfa geçebilirim. Böylece hocalarla daha fazla soru çözme ve birebir anlatımdan yararlanma imkanım olacak.

Bugün de sınıfımızın ayrılışının ilk günüydü. Çok sevdiğim birinden ayrıldım bu beni acayip hırslandırdı. Öyle işte. Son olarak ; Cipraya devam. At Yarışındaki Eşek, ingiliz ve arap atlarının gerisinde, beygirlerin ise çok önünde. Eşek atakta. Devamı gelcek! İzlemeye devam edin! :D

Pazar, Ekim 16, 2011

Bugünden Kısa-Uzun

Sabah olur cumartesi gününün vermiş olduğu rahatlık. Beyne yapışanından.
Öğrenciyseniz hayat çok güzel- Nah güzel! Güzel ama öyle bi güzellik değil göreceli olanından.

Sabah olmuştu en son, hayvan derecesinde fena daldım kahvaltıya bi iştah bi iştah sorma.
Ev simidi, bal, peynir - Ev simidini bala bandırıyorum, ağzım doluyken yine ev yapımı beyaz peynir sıkışıyor araya. Peynirin tuzu balın şekeri simidin baharatı. Midem bayram etti, hatta "yavaş gel lan" şeklinde bi ses geldi. Sittir ettim. Mide benim lan itaat edcek!
Ben yerken böyle, kızkardeş durur mu yapıştırdı-madı ama şöyle bi şaşkınlık oldu suratında. O.O

Neyse bütün bunlardan sonra uzak kuzen ama komşum olduğu için yakın olan kuzenle konuştuk. Evlerimiz arasında 20m yok yol mesafesi hariç. Balkondan bağırsam duyar yakınlık burdan. Soyağacından uzaklık var kuzensel. Gel okula yemek ısmarlayalım, kardeşin de gelcek birazdan. Oturup laflarız dedi. İyi fikir, bütün bu kahvaltının üzerine yicem ama olsun.

Ismarladık 3 ekmeğe acılı halis muhlis yöresel döner lavaş ekmeğiyle! Ankara'da döneri somunda yedim ya ona döner demem zaten, ekmek arası tavuk o ?!
Biz yemek beklerken bi amca geldi, başladı saf arapça konuşmaya anlıyordum ama şok oldum cevap veremedim dialog tercüme ;
Merhaba, kızım hasta ameliyatı için para lazım. Eğer yardım ederseniz.
Benim kuzen takıldı ben de adama anca vücut diliyle bişeyler yaptım. Olmadı takıldım lan, anamla nenemle konuşurum takır takır ama dışarıdan biriyle olmuyore.
Neyse para vermedik.
Sonra kardeşim geldi "adamı gördünüz mü" diye sordu. Biz de "gördük nolmuş" durumları.
Kardeş "adam sınıra yakın, bildiğin türkiye vatandaşı bizim kadar iyi türkçe biliyor ama arapça konuşuyor. Milleti Suriyeli olduğuna inandırıyor" dedi. Ben şok! Kardeşim benden daha iyi tanıyor sınır kısmını.

Yemek geldi, yedik sohbet falan kola. Bu arada acayip acıydı. İçine süs biberi sıkıştırmış adamlar, tabii bıçakla kıymışlar biberi.
Neyse buna rağmen yedim. Dışarı da duş alıp, kapri giyip çıkmıştım.
Sevgili cırcır seni özlemedim ama yakın zamanda kapıyı çalarsan şaşırmam.

Sevgüler!

Cuma, Ekim 14, 2011

HaftalıkBlog - Deneme Bir ki üç! ... Dıp tıs...

Selam blogcular!
Başlayalım bakalım ne olcak.

Pazartesi - Sınav yoktu bu hafta o yüzden uyudum uyudum ve hastalığımın geçmesi için dinlendim.

Salı - Dershane vardı ilaçlarımı almadım çünkü bitmişlerdi. Geometri dersine girer şaşkın psikopat geriz.. hoca neden öyle dedim açıklayayım ; Hoca dersin ortasında hayvani derecede bi gürültüyle hapşurdu, havanın soğuk olması ile pencerelerin kapalı olması ve sınıfın sıcak olması o tükürüğün mikrobun bütün bünyesi zayıfları-ben ilk olarak- hasta etti. Lan hocam, psikopat! Hasta oldum senin yüzünden yine!  Neyse umrum değilsin sayko!

Çarşamba - Perşembe - aldığım soğuğun etkisiyle fena bi hafta geçirmeme neden oldu. Bu iki gün belki hayatımın değil ama rezil günlerimin bi yansımasıydı belki. Her soğukta bağırsaklarım isyan edip kamikaze yapıyorlar ki bu hiç hoş değil. LA bi durun! dememe rağmen o soğukla birlikte -incecik gömlek- barsaklarım da galeyana geldi ve rezalet bi durumda tuvaletlik oldum.

Neyseki düne kadar Yani perşembe günün akşamı - Sıcak suyla duj alıp bi oturayım dedim. Konsantre bile olamadım çözemedim test. Ama çözdüm buna rağmen. Az olsa da.
Duştan sonra, bi kova sımsıcak kaynar su alınır, salona götürülür tvnin karşısında ayaklarım kaynamaya başlar. Birkaç dk geçmeden ve BOOOM! etki kanıtlandı. Sıcak su terapisine devam aldığım onca ilaç yalan dolan.

Cuma - Bugün bayram var, Arap takvimine göre Ekimin İlk Haftası - Ekimin arapçasını unuttum lan. Neyse devam.
Dershanede güzeldi hocanın biri aşure getirmiş ama ne gördüm ne tattım ne yedim bu arada aşure bildiğiniz aşure değil. Hırisi.
Dersler güzeldi. Sabah gitmeden önce minibüsü kaçırmama göz yumdum, annem yengemlerle kahve içiyordu ben de içtim güzelce ayık bi kafayla gittim, her sabah kahve içcem artık.
İlacımı almayı unutmadım ama bilerek ilk 2 dersten sonra aldım. Dershaneye bile götürüyorum kopamıyoruz.

Bugün genel olarak son bombayla bitsin ;
Önceki blogta Deli Sezo peşimi bırakmadı, minibüste beklerken geldi ve "yanın boş mu?" diye sordu. Ben de "boş ama arka daha boş" gibi saçma bi cümle kurdum -evet itiraf ediyorum sezodan korkuyorum. Neyse ben kalkıp arkada oturdum o da benim yerime geçti oturdu. Cam kenarını kaptı, adam mutluydu. Yanlarına oturduğum muhtemelen lise çağlarında olan kızdan elindeki şişe suyu istedi. Sezo çekinmez, Adamımsın SEZO! Neyse sonra da eve geldim uaehuaheuh!
Bugün haftasonunu değerlendirme planları yapcam, Dershaneyi de zaten faydalı hale getirdim en azından soru çözebiliyorum. Şuanki konularla ilgili! Yeah ileride neler olur belli olur tabii ki  ; şöyle ki bu tempoyu arttırmak ve şimdi yaptığımdan başka bişey yapmamak sanırım faydalı olacak gibi.
Doktoruma gidcem pazartesi ; bakalım obsession tanısı konursa anksiyeteden sonra ölürüm lan!

Cuma, Ekim 07, 2011

Hasta Oldum Gelmediiiin Annnaaay! Anaay?!

Dün hafif bi yorgunluk dershaneye gitmeme engel olmadı. 
Ama sorun şu ki son derslere gelidiğinde çileden çıkaran baş ağrısı ve eklem ağrısı baş göstermeye başlayınca, sabrım taştı evet. Dün dershanedeki durgunluğum ve sessizliğim arkadaşlarımın da gözünden kaçmadı tabii. Çok keyifsiz bitkin durumdaydım ama kendimi öyle hissetmemek için direniyordum tabii. 

Neyse en azından sağlık karnemi alıp hastanenin yolunu tuttum, hastaneyi tepeye kurmak nasıl bi akla hizmetse artık. Buna rağmen bildiğin dağcı kıvamında çıktım yokuşu. Çantamda da test kitaplarım vardı. Çıktım uleen! Hastaneye yetiştim ilk işim Psik.'le olan randevumu tamamlamaktı. 1 saat bekledim. Bu bekleme anında. Sütyeni transparan elbisesinin içinden rahatlıkla seçilebilen güzel sayılmayacak kadar ilginç bi kadın geçti. Karşımdaki iki kadın da ona bakıp bişeyler söylediler ve güldüler. Allah belanızı versin lan -duyabildiklerim ; Biraz çılgın bi tip olan genç kadın şöyle diyordu - Keşke bi kaç gram memesi olsa da açsa orasını burasını?! Bu lafı duyunca ona bakıp güldüm. Allah belanı versin çılgın kadın! Sonra tavana bakıp, gülmemi bastırması için alt dudağımı tutup çektim.-Alışkanlık haline geldi- 

Neyse psik.'e anlatacağım o kadar şey varken vazgeçtim. İyi misin? İyiyim. Falan şeklinde muhabbet oldu. 
Sonra da uzun zamandır karşılıklı görüşemediğim arkadaşımın ve 1 yıldır aynı sınıfta bulunduğum arkadaşım bende bi değişikliğin olduğunu dile getirdiklerini söyledim. 
Psik işte. Hemen sordu nasıl bi değişiklik? diye. 
Ne biliyim, dedim. Çok konuşuyorum aklıma göleni dudaklarımın arasından sittiri çekebiliyorum dedim. 
Peki bu güzel bişey değil mi sence? dedi. 
Ben mutluyum bu durumdan karşıdakinin ne düşündüğü umrumda değil şeklinde bişey söyledim. 
Sonra da eskiden iletişimde sıkıntım olduğunu anlattım. Takılıyordum sürekli. Cümlelerimi yarıda kesiyordum. Bu da benim başka bi sorunum işte. 
Ama şimdi de iletişimde problemin var sanırım dedi. Güldü. 
Ben de güldüm. Sadece sizin karşınızda hocam! dedim. 

Dahiliyeye gitcem ama sizin yanınıza uğradığım için sıramı kaçırdım hocaya haber verir misiniz? diye rica ettim.
Sorun çıkarırsalar yanıma gel dedi. 

Dahiliyenin kapısında bi "temizlikçi" kafasına göre insanları içeri alıyor. Son hasta dibimdeyken patladım. 
İÇERİDE MUAYENE OLMAYAN İNSANLAR VAR VE BENİM İÇERİ GİRİP MUAYENE OLMAM GEREK! MUAYENE OLDUĞU SIRADA İÇERİDE BİRİNİN BULUNMASI ETİK Mİ SİZCE? dedim son hastaya. Sarışın bi kadın. Annem yaşındaydı. Aynen şu cevabı verdi ; " Bilmem, sanırım" 

Tam o "ipneoluipneyi" şikayet edcektim ki. Doktorumun hastası varmış bekleyemedim geri döndüm. 
İçeri girdim. "Temizlikçi" - Ben de seni arıyordum- sırıttı. Lan orospu çocuuu dedim içimden. Sonra Gözlerimden ateş fırlatır gi baktım "Beni arıyormuş, tabii." şeklinde bişey dedim. Yine sırıttı pezevenk. Neyse doktor yüzüme bakıyor. Sorun ne? diye sormasını bekliyorum. Hocam boğaz ağrımak, baş patlamak. 
Hadi gel muayene ediyim. Ateş, öksürük?  Onlar olmamak ama ateş yakmak dedim. Sinirden konuşamıyordum.Neyse zilyon tane ilaç yazdı benim cebimde 10 lira vardı. 
Eczaneye gittim. Açıköğretim sınavında karşılaştığım genç kadın evlenmiş. Ben seni bi yerden hatırlıyorum vesaire sohbetine girdik. 
Neyse ilaçların fiyatı 13 liraydı benden sadece 8 lira aldılar sağolsunlar. 

Şimdi de dujumu alıp oturdum. Az önce dershaneden aradılar. İyi günler ben ...dershanesinden arıyorum. Umut gelmedi bugün bi bilginiz var mı? diye sordu. 
Selvi! sen misin, ben Umut. Dedim . Güldü. Ben de güldüm. Sonra dershaneye gelemeyeceğimi bildirdim ama bugün 2. bölüm yani lys konularına zaplamayı planlıyordu hocalar. Geri kalmamak için rehberlik hocasını telefona istedim. Şimdi gelebilir misin? dedi. La olum zaten dershaneye gidecek halim olsa kalkıp gitmez miydim? Yarın gel dedi. Pazartesi orda mısınız dedim. 
Pazartesi aslan gibi olcam.

Bu arada sabah mal gibi gülüyordum zaytung yüzünden. Bi de bu abim idolüm - http://www.youtube.com/watch?v=uXMuWi0dUBc&feature=player_embedded 
Mızıkana kurban lan?! Bi de cash poşedi var. Bitirdin beni hacıım! Türkiyede olsan seni nezarete atarladı, şanslısın gözüm! 
Bi de dün annem bütün aileyi ayağa kaldırdı. -iyi anlamda- Yarın kiliseye gidcem(müslümanım il7emdilleh) Papaz amca okuyup üflücek vesaire. Sonra anlatırım nedenini.

Perşembe, Ekim 06, 2011

Yine mi Kanser?!

Bu yazı  ; kanser olduktan sonra yaşama şansının yaklaşık dilimlerle değil de % lik kesin sayıların gürültüsünden korkup hayata sıkı sıkı sarılan bi gencin parmaklarının ucundan akıp gidiyor.

Çok şey anlattım belki kendim hakkında ; hatta annem cipralex(anti-depres..) kullandığımı bilmiyorken siz biliyordunuz. Ailem kaza atlattığımı bilmiyorken siz biliyordunuz.
İşin kötüsü dramatik olayları delip geçen ruhsuz bir genç yazıyordu anlatıyordu size bu blogta. Ne kadar tanıyorsanız ya da seviyorsanız. Ben de en kesin düşüncelerimle blogta tanıdığım hatta üzülmesine üzüldüğüm, ağlamasına dayanamadığım insanlar tanıdım.
Hah, duygusuz muyum ? - Belki.

Bugün size dershane vesaire anlatmak istemiyorum. Boğaz enfeksiyonu ve bir poşet ilaçla döndüm.

Yukarıdaki yazı kanserden sevdiklerini, canlarını kaybedenler içindi.  Belki duygularımı aktaramadım çok.

http://cm.ntvmsnbc.com/dl/steve/index.html Steve Jobs öldü. Başlık bundan ibaret. Kanser ; zeki, tembel, zengin, fakir. Ayıt etmiyor. Hatta belki bu lanetten nasıl sıyrıldım hayretler içinde kalıyorum.

Salı, Ekim 04, 2011

Eşek'in Gündeminden...

Derse geç kaldığımı sanmıştım. Küçük ama hızlı adımlarla ulaştım. 10 dk kalmıştı. Dolmuş şoförüne de 1 tl diye 50 kr verdim. Utandım lan! "Pardon, dershaneye geç kaldım, dalgınlık" diyip. Düzelttik durumu.
Bugün güzeldi.
Fizik 2 ders
Türkçe 2 ders
Ve olmayan 2 geometri dersi - geçen hafta çıkıştığım pezo -
Olmayan Geo'nun yerine, evet doğru tahmin! Fizik çözdük.
Jokey Hoca'ya da danıştım ;
"Hocam, dedim. Fizik'ten ders almak istiyorum"
"İyi de işlemediğiniz konu bu, dedi."
"Olsun hocam Eşek'in ölümü arpadan olsun. Sen yükle yüklediğini. -Eşek arpa yemiyordu, habire taşıyordu.-"
"Olmaz dedi, sen taşıyabileceğini günlük taşıyorsun. Onun üzerine ekleyemeyiz ama yarın sana ek iş olarak Biyoloji hocası boş. Biyolojide arpanın sindirimi, nişasta, glikoz. Taşıyabilirsin bunları. dedi."
"Eyvallah hocam, dedi Eşek."
Yarış sonucunu yorumladılar birlikte. Yarışta 1 kaç beygiri geçmişti aynı ahırda kaldığı. Ama tayları da geçmişti  Eşek. Sevindi biraz.

Cebinde 10 tl parası vardı. 10 tl haricinde koskoca evde 10 tlden başkası yoktu.-cidden yok-
En azından veresiye denen şey var.
Neyse, defterim yok. Bugün sınıftaki kızın babası eczacı olduğu için reprezantların eşantiyon olarak bıraktığı defterlerden var mı ? diye sordum.
Var, dedi.
Yarın getirecekmiş unutmazsa?! Yoksa gel azarlamalar vesaire.
HOCAM PARA YOK PARA! ! ! dicem. Patlama noktasına getirirse.
Pahalı defter istemiyorum söz. Şu ilkokulda aldıklarımızdan. Karton kapaklılardan.

Ha bi de paradan bahsederken, babam malum yurtdışında. Arabistan'ın para birimi de dolara endeksli. Dolar 1.900 bulmuşken. Babamın gönderdiği her kuruş günden güne değer kazanıyor. Orda ödediği dükkan kirası vesaire de pahalılaşıyor, dövizi Türkiye'ye endekslediğimizde. O yüzden harcamalara da dikkat etmeye çalışıyoruz ailece.

Eşek'in Özeti ;
At YarıŞında bi kaç kişiyi galip etmenin mutluluğunu yaşadı.
Parasal ve deftersel sıkıntılar .
Yazıda olmayan ama ek olarak eklenen ; Kardeşime 5800'ımı verdikten sonra telefona hasret kaldım. Telefonu müzikçalar olarak kullanıyordum. Yeri geliyordu sıkılıp video çekiyordum. Lan kardeşim! Bitirdin beni. Bi de biz bu keretaya ayakkabı vesaire aldık. Bu bildiğin havalara girdi. Baba! Bi cep telefonu almaya yetecek kadar para gönder. Şu kulaklarım bayram etsin. Müzik dinlemeyince hayalet gibin , ruh gibin oluyorum.

Dİ ENDO

Pazartesi, Ekim 03, 2011

Bu Tablonun Sanatçısı Kim?


İmzadan ismi çıkaramadım ama tablo empresyonist. Onu da googleda arattım yine bulamadım. Bilen varsa?

İlk Yarış - Thistle and Weeds



Bugün ilk yarış saat 9'da kuru zeminde başladı. Arap Atı, inanılmaz derecede hızlı bi başlangıç yaparak diğer beygirleri alt etmeyi başardı. Sonuç şu an açıklanmasa da açık ara fark attığı belli oluyor. Bu arada İngiliz Atı'nın bilinmeyen nedenlerden dolayı yarışa katılamadığı da gözlerden kaçmadı. 
At Yarışındaki Eşek de durumu etrafı izleyerek, ara ara soruları çözmek için isyankar bi tavır takınarak ara ara ise diğer atlara sırıtarak toparlamaya çalıştı. Eşekten geride olan Sütçü Beygiri ise Eşek'in sonuncu olmasına engel olacak gibi. Eşek bu kadar karamsar ama ilk yarış sonuçta. Toz yutmak lazım. 


Bu arada şarkı var başlığa katılan ; 

Grup hakkında çok yorum yapmıcam ama Little Lion Man, The Cave, I Gave You All dinlenesi. Bi sürü daha var gerçi albümün hepsini indirip de dinleyebilirsiniz tavsiye...
 Mumford and Sons - Thistle and Weeds 
But plant your hope with good seeds,
Don't cover yourself with thistle and weeds,
Rain down, rain down on me,
Look over your hills and be still,
The sky above us shoots to kill,
Rain down, rain down on me.

But I will hold on
I will hold on hope



Böylece etraftaki yabani otlar, dikenlerden kurtulmuş durumda Eşek. 

Pazar, Ekim 02, 2011

At Yarışındaki Eşek

At Yarışındaki Eşek  ;
Şöyle bi açıklama yapalım.

- Blogumun "eski"-1 yıllık takipçileri bilirler. Önceden Sadece Umut'tu başlık. Tanım ise "At yarışında eşek olmak"tı. İşte tanımdaki eşek şaha kalktı. Ama tabi tepetaklak.
Sonrası malum, yeni bi başlangıç yapıldı. Dershaneden bahsediyorum.
Mesela dershanedeki sınıfta şunlar var ;
- Bir arap atı. -beygir -
- Bir ingiliz. -kısrak-
- Sütçü beygiri kısrağı vesair.
Aralarındaki tek eşek benim sanırım. Bu eşek ya ingiliz atını ya da arap atını taklit etmeye çalışıyordu.
Jokey-rehber öğretmen-e danıştı "eşek" , oğlum sen onlara bakma kendi toynaklarına bak dedi. Ben yürürken tornaklarıma bakarsam düşerim dedim.
Olsun dedi. Sen elinden geleni yap, piste-parkura çık biraz toz yut dedi. Toz yutmadan yarış kazanılmıyor.muş.
Eh dedi. eşek. Napalım. Kaderimizse çekeriz diyip kabuğuna çekildi. Haftasonu biraz pist dışında kaldı ama her şey yolunda gibi.
At yarışındaki eşek , yarışı kazanabilecek mi hep beraber görecez!
Bi de yarın eşek ilk yarışına çıkıyor hayırlısı olsun diyoruz.