Cumartesi, Eylül 29, 2012

Anne, Alışveriş Arabasında Adam Var! :-{

Dün alışveriş arabasında gezdim koca marketi- Hipermarkt-, acayip eğlendim.
İnsanların şaşkın bakışları, gülmemek için kendini zor tutanlar, çocukların şaşkın ve özenen bakışlarına bile maruz kaldım, bütün bakışlara bakarak karşılık verip eğlendim. Çok eğlendiğimi gören "big brother"lar ki onlar her yerden izlerler, bir güvenlik görevlisi gönderdiler. Kibarca "onlar sizin ağırlığınızı taşıyamaz, başınıza bir şey gelmesini istemeyiz." şeklinde uyardı, umurlarında değildim onların tek derdi yere düşersem ve market içinde başıma bir şey gelirse dava açabilecek olmam sanırım ki açamam sanırım, devam etmek istedim, etmedim tabii.
Alışverişin inanılmaz bir ağırlığı var onu öğrendim. -Poşetler değil.
Alışveriş sepetinde 20 yaşlarında birini görürseniz şaşırın belli etmeyin ama güvenliğe de şikayet etmeyin. -Kameradan izlemişler, marketin kara listesiyim artık! :D
Bukkadar eğlendim.

Çarşamba, Eylül 26, 2012

Okuldan Bahsettim Biraz -Almanca cümle içerir-

Artık üniversiteli oldum ya hani, böyle sanki bütün ergenliğimden bir anda sıyrılmış gibi havalara girmeler falan, şaka yapıyorum.
Okul nasıl gidiyor?
...başlığıyla başlasam sonu gelmez, eminim. Hazırlık Almanca M.-Tercümanlık, öeeh yazması da uzun hani ama okuldaki adı Çeviribölümü? Schei§e!
Okuldan bahsedecek olursam eğer;
Bugün ikinci haftamız, sınıfa adım atar atmaz zaten Facebook'taki gruplardan sohbetim olan bir çocuk vardı. Onunla takıldık, sonra biri geldi, sonra birileri geldi, sonra kalabalık olduk.
Eğlenceli, dersler mesela Almanya'da ilkokulda okuyormuş havasında, hocalarla dialogumuz mükemmel. Hocalara Frau/Herr+Soyad şeklinde sesleniyoruz, Türk hocalara da sesleniyoruz ama bazen arada işte "HOCAM!" dediğimiz oluyor ki ileriki zamanlarda olmaması gereken. İlginç ve bir o kadar eğlenceli oyunlarla da pekiştiriyoruz. Mesela bugün, partnerlerimizle bir dialog hazırlayıp tahtada canlandırdık. Tamam her şey yolundaydı "tahtaya çıkana dek" unuttum ne diceğimi, elim ayağım dolandı da sonu güzel oldu.
Blog alemi ne var ne yok bakalım? Wie geht's ulen? Was machen sie olüüm?
Öyle de şeyler öğrendik, grammar korkunç geliyordu lanet geliyordu ama korktuğum kadar var evet, sustum. Üstesinden gelebilirim, düzensiz fiiller İngilizce'de de var neyin hesabını yapıyor insanlar anlamıyorum.
Bugün mesela Aladdin und die Wunderlampe'yi deftere yazdım kendi imkanlarım doğrultusunda çevirdim, eğlenceli iş. Kitabı da hocadan aldım, dediğim gibi dayanışma max düzeyde, kursa gidelim mi? diye sorduğumuz hoca "ne kursu, gelin ben yardımcı olayım" diyebiliyorsa ben ellerinden öperim o hocanın.
Kusura bakmayın ama çok övüyorum bölümümü de hocalarımı da falan ama Anadolu'daki bazı üniversiteler ne şartlarda eğitim vermiyor biliyoruz çoğumuz sanırım. Sayısal öğrencileri -mühendislik vesaire...- okuyanlar mesela, tahtaya yazılan çeşitli formülleri deftere geçireceğim diye yırtınıyor falan ya hani. Zor arkadaş, mühendislik canım ülkemde çok güzel uygulanmıyor, bu yüzden seçmedim, okuyabilirim ama tamamlar mıyım? Bu soruyu sorunca da kendime, şartları da gözden geçirince, ı ıh buradayım ve mutluyum.

the Strokes - Room on Fire ve Nirvana - Dumb çalıyordu radyoda. I ıh başımın ağrısı geçmeyor, gidip internet cafe'de prototype 1-2 oynayayım da biraz dağıtıyım.

Cumartesi, Eylül 22, 2012

Okul, Ev, Rakı; I am Back!

Okula gidiyorum ben, uzun zamandır film izlemiyorum. İzlediğim son film Exam'di, filmin sonunda sinir krizi geçirebilirdim.
Okuldan bahsedeyim biraz;
Alman hocam ve diğer 2 hocam da artı olarak stajyer ve Türkçe bilmeyen dünya tatlısı güzel ve güzel yani, hocamla da mutluyum hani. Sınıf da gırgır şamata, tabii şimdilik. Pandomim'den tutun, birbirimize top fırlatmaya kadar çeşitli aktiviteler içinde buluyorum kendimi. Eğleniyorum da. Mutluyum.
Arkadaş olarak da aslında 4 kişiyiz şimdilik, ileride ne olur bilinmez. Mutluyum bu insanlarla takılmaktan.
Evim de var, aslında apart. 4 kişi kalıyor bir dairede. Her odada iki kişi, döşenmiş falan. Tüpten kar edelim diye elektrikli ocak aldık, fikir benden. Tüp hariç hiçbir şeyi biz ödemiyoruz. Ev arkadaşlarım da rastgele tanıştığım insanlar ama çok iyi anlaşıyoruz, biri yemek yapar, diğeri gülmekten öldürür, öbürü de garip komşularıyla birlikte mutlu mesut.
Neden yazmadığımı merak eden olacaktır hani ;
Yazarken mutluydum ben, şimdi ise mutlu eden başka şeyler var, kafamı meşgul eden. Bu yüzden okuldan başka kimseyi ve hiçbir şeyi umursamıyorum. Hazırlığı geçtikten sonra da mis gibi olacak her şey, şimdikinden daha iyi mi olur belli olmaz ama güzel olacak.
Şimdiye kadar köpek güzellik yarışması izlemek dahil, 2 etkinliğe izleyici olarak katıldım. Diğeri world offshore championship.
Eğleniyorum ben, kafanıza göre takılın. Anlatacak şeyler var tabii ama 2 duble boğma benim zihnimi açıyor resmen, bugün bebek gibi uyurum. Ek olarak da dayımdan yürüttüğüm 1litre boğmanın da hesabı olmaz sanırım, tanrım affet! ;)

Salı, Eylül 04, 2012

Kayıt -Üniversiteli Oldum sanırım-

1. Aşama Pazar; 
Otobüste 2 kuzen, 1 anne ve ben 4 kişi Mersin'e gidiyoruz. Tabii otobüste bizden başkaları da var. Kuzenin muhabbet kuşu 4 saat boyunca susmadı.
Otobüs Terminaline yetiştikten sonra derin nefes alındı. Eve gittik, 4 saate rağmen yolculuk işkenceydi. Zaten gece boyunca uyumamıştım, otobüste de uyuyamadım, evde de uyuyamadım.
Mersin Forum'a gittik, Avm'lerden nefret ediyorum, Forum denen BigBro Avm'lerden daha çok nefret ediyorum, alışveriş yapmak için bu kadar alanın işgal edildiğine inanmıyorum, her kesime hitap eden ürünler olmasını beklerken %50 indirime rağmen her gün iki öğün kısmama neden olacak hatta hiçbir şey yemesem bile toplayamacağım şeyler vardı. D&R'a girdim, dandik kitaplar kısmından sıyrıldım fantastik edebiyar derken Frankenstein'ı buldum, manyak gibi sevindim, etiketi görünce derin nefes aldım ve attım sepete anasını satiyim.
Bu avm maceralarından önce ev bakmıştık, 800 liraya mis gibi döşenmiş 1+1 ev vardı, tabağından havlusuna bir insanın ihtiyacı olan her şey, max konforla döşenmişti ev. Tabii ki tutmadık evi ama insanın parası olacak, deniz manzaralı salonu ve balkonuyla mis gibiydi allah belasını.
Pazar günü öyleydi.
2. Aşama Kayıt günü - Pazartesi Eylül 3
Okula ilk gidenlerden olacam diye yırtınırken sınıfta gördüğüm öğrenci sayısı 20'yi geçiyordu, annem de durmadan arıyor tabii. Mesaj çektim, geç kalacam diye. Neyse, kimlik fotokopisini okulda çekerim yea diyip gidince bir de orda zaman kaybettim, dolmuşta anlamsız şekilde göz göze geldiğim genç kızla fotokopiye giderken aramızdaki ilginç sohbet görmeye değerdi. Fotokopiye mi gidiyorsun? Dolmuşta karşılaşmıştık dimi? Nerelisin? Ev tuttun mu? - Felsefe okuduğunu öğrendiğim genç kız beni fotokopi makinesi ile başbaşa bıraktıktan sonra beklemeye koyuldum ama gelmedi, kayıt için geri dönmem gerekiyordu kızı her şekilde bulurum ben, aynı fakültedeyiz sonuçta.
Önceki gün annemi arayan yurt görevlisi genç adam annemi tedirgin etse de sorun olmadığını bir şekilde anlattım. Kayıt günü de peşime takılan biri ise "nerelisin? seni arayan oldu mu yurt için? adı neydi?" gibi sorular sorunca da kafamdan "nasıl bir şe bu laaaaAAN?!" diye de geçirmedim değil. Bölümümü sordu, tüh şansa bak kardeşi de benimle aynı bölümdeymiş, anasının gözü! Yurt için ısrarcıydı adam, peşimi bırakmaya da niyeti yok gibi görünüyordu nazikçe "ben kayıt işlemlerimi halledeyim, yurt konusuna ailem sıcak bakmıyor" dedim ama bu onu durdurmadı, kapıdan içeri sadece öğrencilerin alındığını öğrenince adam önce ısrar etti güvenlik görevlisine sonra da "ben seni burda beklicem" diyince, ööeeh kurtuluş yok mu senden adamım, ha?! dedim yine içimden.
Kayıt işlemleri tamam, sınıftan dışarı çıktım, merdivenlerden koşa koşa inerken facebookta tanıştığım arkadaşı gördüm, aynı bölümdeyiz. Şaşırdık ikimiz de, selamlaştık, hayırlı olsunlar, bol şanslar diledik ve ayrıldık orda.
Ben okuldan çıkar çıkmaz o adamla tekrar karşılaşmamak için dua ettim resmen ama peşimi bırakmıştı. Biliyorum biliyorum, okul açılınca fakültenin önünde onun gibi onlarcasını görecem, umrum değil.
Annemle kuzenimi arıyordu gözlerim ama ortadan kaybolmuşlar, arayınca da bana ev bakmak için dolaştıklarını öğrendim. Deliler yea! Gittikleri ev-apart?- da arkadaşımın tavsiye ettiği ve memleketten insanların ailece yönettiği hoş ve sıcak bi yer. Şansa bak ki orayı tuttuk, balkonum var, denizi göremiyorum, ders çalışmak için ideal olduğunu düşünüyorum ki evet öyle, okulun da dibinde. 2 kişi kalma konusunu aşabilirim, aynı odada kalamam normalde yabancılarla ama alıştım ; 1.si - Hastahane, 2006 yılının sonlarında hastaneyi ayağa kaldıran Umut kişisi, tek başına kalmaya ikna eder Profesörleri. Bir süre sonra mecbur kaldığında ise elinden bir şey gelmez ve alışır böylece. Yine 2006'nın garip günlerinden sonra kardeşimle aynı odayı paylaşmaya başladım. Hea, aynı odada kardeşle kalmak var bir de bir yabancıyla, eegh alışırım.
Neyse, maddi olaylarla çalkantılar yaşayan garip ailemin, bu kayıt olayıyla biraz yüzü güldü sanırım, en azından umarım.
Pazartesi günü en dolu yaşadığımız gün, ailemizin uzak fertlerinden biri görüşmek isteyince bizimle, reddedemedik tabii. Yine Forum'a gittik, dondurma falan derken. ToyzShop'a girmeden ölürüm de dönmem burdan, diyince. Biliyorum +7 olamadım henüz. Daldım içeri, maketlerin olduğu yeri kurcalarken bir adet shelby cobra aldım, 14 liraya, daha büyükleri vardı, gözlerim Charger R/T aradı ama yoktu. Dodge ile alakalı bir tek Viper Srt vardı, büyük ve pahalıydı, etiketi görünce gözlerimden süzül... şaka tabii ama 85 lira allah belasını!
Derken bugünü sonlandırmak istemeyen ben, bileti ertelettik ve Mersin Marina'ya gittik, öğle yemeğinde tantuni yiyip yeminimi bozunca, yine acıktım ve bol yağlı iskendere acımadan daldırdım çatalı. Kuzen sayesinde tanıştığım futbolcu, aldığım forma, mükemmel zaman geçirdim. Hayatım en güzel 2 günüydü.
3. Aşama Dönüş- Anlatacak bir şey yok, Mersin'e giderken telefona attığım 6 legend of korra bölümünden ilk 3ünü izledim, diğerlerini iyi ki dönüşe saklamışım, çalışsa da adam gibi oynatamayan kişisel ekran bok gibiydi. Telefonu şarj etme şansım hala vardı en azından. Memlekete yetişince sıkıntıdan ölmeye başlayınca milyon tane fotoğraf çektim. 100'e yakın.
Güzel bir başlangıç yaptım, güzel bir devam için yeşil ışık olur umarım. 

Cumartesi, Eylül 01, 2012

Boş Beleş Kayıt Maratonu

Ben kaydolmaya gidiyorum yeağğ! Yazısı-
Pazartesi kayıt günüm ve sadece 3 saatim var, 3 Eylül saat 9-12 arası. Vay anasını, 5 dk'lık bir işlem, bölümdeki öğrenci sayısıyla doğru orantılı olarak artabilir de aslında.
Yarın yolculuk, 3 saatten sonra bol deniz manzaralı mis gibi olacağını tahmin ettiğim, iyi bir şey olacak gibi.
Maddi sıkıntılar diz boyunu aşınca kasıktan yukarı doğru hareketlenen enflasyon canavarı, Eşek'in boynuna dolanmış durumda. Önüme çıkan her yere yapışıp, burs talebinde bulunmayı düşünüyorum.
Laptop almayı düşünüp alamayan, tabletle idare edebilirim diyip fiyatları görünce dumur olan AYE gözlerine inanamaz ve inanmaz sadece, bakakalır. Acilen arap şeyhlerinin yoğun ikamette bulundukları yörelere telefon açar, internetten yaptığı araştırmalara göre ordaki piyasa tablet ve notebook alabilmek için yeterince uygun, mükemmel derecede uygun hem de. 900 liraya 2.nesil i5 işlemcili nvidia gt525'li laptop alabilirken, aynı fiyata bir ipad 2 16gb-3g-wifi de alınabilir hatta hafızadaki değişimden inanılmaz derecede uygun fiyatlarla güzel bir alışveriş yapılabilir. Asus tabletlerde ise şok geçireceğim kadar ucuz olan piyasa, okul nedeniyle hareketlenecek ve dönüp dolaşıp bana girecek gibi görünüyor. 
Arkadaşımın aldığı bombastik toshiba laptop sadece 1000 lira ve istediğim özellikleri yeterince karşılıyor. Dell de arap ülkelerinde alabileceğiniz en fiyat/performans canavarı laptop, durum öyle olunca kafa karışıklığı ve piyasadaki windows8 hareketliliği ile birleşen ultrabook ve windows tablet sektörü yeterli derecede rahatlatacak gibi, maddi konuda. 
-Ultrabook alacak paran yok
-Tablet alabilirsin veya 3kg'lık laptoplardan birini
Mersin'de n'apılır? 
İnan bilmiyorum ama kesinlikle kız kalesiyle bir fotoğraf çekilirim, elimi omzuna atarım günbatımı ve deniz manzarası eşliğinde. 
Tantuni yememe konusunda ısrarcıyım. 
Zaten 2 günlük Mersin gezisi kayıt işlemi, ev bakma, yurt bakma... gibi olayların neresine Kız Kalesi'n eklerim bilemiyorum.
Dershaneye gittim, güzel bir kızla tanıştım, şans odur ki kız da Mersin'de, ev arkadaşı da Almanca Tercümanlık okuyormuş. Vuhhu! Telefon numarasını aldım, bu şekilde bölüme güzel bir bakış atan insanları yakından tanımış olurum. Faydalı...
Arşivimin %20'sini tamamlamış olabilirim, bir sürü film indirmeye başladım bile. Toplasan 15 gb'ı rahat geçer, bu yüzden internet hızım tekrar ve tekrar düşecek. 
Telefona atılacak olan Avatar:Legend of Korra mkv'leri yeterli eğlenceyi sağlayabilir, otobüs eğer usb'li ise tadından yenmez, mis gibi olur hani.
Yokum hani, var olsam da kendimin bile umrunda olmayacağı için, sorun yok.
Auf wiedersehen hani, çav bella, aloha, bissürü garip şey.
Almanca küfü öğrendim ; Arschloch, bakmadan yazabiliyorum -o zaman bana kocaman bir aferin-