Pazar, Temmuz 01, 2012

Abaza Değilim Ben, Hepsi Sıcaklar Yüzünden

Dün akşam hareketsiz ama zihinsel olarak yorucu bir gün geçirmeme neden oldu ; 
Sıralamam gerekirse eğer, hatırlamıyorum alskdasd
Komşumuz bizim kablosuz nete anten takıp, interneti paylaşmamızı istiyor. Kabul ettim de ben, konuşamadık henüz. Bağlantı hızım düşmemesi için ne yapabiliri bilmiyorum ama wireless router'lara bakacam onlar da pahalı değildir umarım. Yoksa 60 lira her ay fatura, ödenmiyor.
İşte ondan sonra da donmuş olan facebook hesabımı açmak zorunda kaldım kuzenim için, öf can sıkıcı kapatmadım da hani, gidip tekrar dondurayım da bir ay sonra kapansın euheue!
Akşam da msn'de döndürüyüm muhabbetlerin haddi hesabı yokken, ailece oturduğumuz sırada elimde telefon maruz kaldığım bakışlar rahatsız ediciydi ama sallamadım, kusura bakmayın ailem sohbetiniz çok güzel.
Neyse, içeri geçtik de hep beraber benim elimde yine telefon, püh-kendime tüküreyim de burda- aklıma edeyim. Akşam da bir şey olmuyor tv'de, sıkılıyorum. Annem de şu bebelerin atv'de şarkı söylediği programı izlerken sinir krizi geçirmek üzereydim. Neyse ki uyudu bizimkiler de tvde zaplamaya başladım, Elif Şafak vardı, toplumun şişirdiği yazarlardan biri gibi gelmiştir bana bu yüzden önyargımı yıkmadığım sürece okumayacağım. O da "umut beni oku n'olur?!" demiyordur tabii. Ben daha çok yeraltı edebiyatı, fantastik hikayeler vesaire, o tip diyarlara yelken açayım yeniden. Tarihi romanlar da okuyamıyorum ki Semerkand bit bit, kitap acaip eğlenceli ama o dönemde yaşadığımı düşünüp resmen o anı yaşıyorum, bir avuç çöl kumu ağzıma, burnuma, kulağıma kaçıyor. Sonra da Sabbah'ın fedaileri yolumu kesiyorlar "ne ayaksın olum sen" diye sataşmalar falan. Canım sıkılıyor. Hayyam'ın yerine geçip sevgilisiyle seviştiğimi bilirim -itiraflar itiraflar- bunu görmediğinizi varsayayım.
Gecenin ilerleyen saatlerinde yine tv'deyim, lan ben müzik dinliyim bu saatlerde güzel şeyler oluyy, şeklinde düşünürken önce Inna geldi, sarmadı Inna zaten kadına bakmaktan klibin adını hatırlamıyorum, sonra Shakira geldi ;
İlahi söyleniyor arkaplanda da gökten bir ışık hüzmesi suratımın orta yerine düşüyor gibi hissettim. Geçen yıl "Rabiosa Rabiosa" diye kudurduğumu bilirim sınav sonrası. Bu seferki farklıydı, I'm Addicted to You çalıyordu. Küt saçları, minyon suratı, minik mumuşlarının dezavantajı ile latin kalçalarının artı puan katması dengeliyor resmen. Kardeş(19) geldi işten, ne izliyon olum sen? şeklinde tepki verince. Shakira var la, ne güzel kadın of allah! diyince. Heaa güzel de nasıl Pique ile gider diye sitem ediyordu, eskiden çirkindi de bu zamanlarda daha taş diye yorumlar falan gecenin bir vakti.
Sabah da uyanmak istemiyordum resmen, hava çok sıcak, bize bilmediğimiz bir şey söyle!! diye suratıma tokat indirecekseniz konuşmuyorum ulan! 
Bu sabah aksiyon yok, yılan yok, bir şey yok! 
Takıldım öyle, hea dün bir de Black Keys indirdim de ne biliyim pek sarmadı ilk albüm. Diğerleri de umarım fark yaratır bende. Müzik zevkim sol-sağ şeride girip zikzak çeken sarı lamborghini gibi dengesiz. Bir gün indie oluyor, bir gün folk, bir gün alternative rock, ne oluyor olum bana?! SABİT DURAMIYORUM!!! 
En azından bugün Iron Maiden dinledim uzun zaman sonra ; Prowler, Fear of the Dark, Dont look to the eyes of Stranger, Mother Russia, Clansman... şeklinde gittim. Prowler hep favorimdi, ezbere bildiğim nadir şarkılardan biriydi, hala da öyle :') duygusala da bağladım tabii. 
Sabah da kavanozun içine ev örümceği attım, iki tane. Büyük ihtimalle küçük olan erkek, büyük olan dişiydi. Örümceklerde boyut öyle- Bana mı öğretceaaşsodlkasd ha!? şeklinde asabi yüzümü gösteriyim. 
Beslemeye çalıştık ama yok arkadaş, canlı av istiyorlar. Üzerine atlayıp emmek istiyorlar, içlerine saf azot çekmek istiyorlar. Çabalarımız sonuçsuzdu çünkü ölü böceklere burun kıvırdılar. Bok yesinler, saldım ben dışarı belki kuşlara yem olur orospular!

Bugün biraz karışığım, abaza değilim ben, hepsi sıcaklar yüzünden.
Bir kaç görsel'le bitirelim bu işi! 
ev örümceği-canlı-, sinek-ölü-, arı-ölü-
Nekrofilinin Farklı Türlerde Böcekler Üzerindeki Etkisi'ni araştırıyorum bakalım.
Gülmekten öldürürler.
Çekiç Adam'ı da mobilyayla dövme fikri
Bomba! 



Cumartesi, Haziran 30, 2012

Aksiyon Eksik Olmasın

Eaah! Yorğun değilim bu kez, sıkıldım biraz. Gerçi bu sıkıntının sebebi yok, böyle hissetmek hoşuma gidiyor mazo- muyum ben?!
Neyse, sabah güzel güzel oturuyoruz, annem bizi kahvaltıya çağrıyor falan. Uyanmak istemediysek trip atar, bağırır. Hak veriyorum, insan tek başına da kahvaltı yapamaz ki. Kahvaltıdan sonra bir aksiyon bir aksiyon, vuhhuuu! Bir de annemi 1-0 yendim bugün, kız kardeşime(15) -bu arada yaşlarını yazmam garip gelmesin abileriyim ben :')- 4 dk içinde yanıma gelmezsen sana 1 hafta boyunca kötü davranırım, dedim. Geldi ama bir şartla, blog açmamı istiyor. Tabii ki açacağım, zaten sıkılacak büyük ihtimalle. Önce kontrol mekanizması devreye giriyor, kardeş benim kardeşim size ne oluyo?! falan diye girişebilirim euheue, evet blogu ben açacağım için adresini falan biliyor olcam. Dışarı kapalı olacak önce ki, yanlışlar falan olursa düzeltiyim, müdahale evet! Bakalım artık, ikna etti beni bir şekilde ama önce diğer blogcuları okuması gerektiğini söyledim, haklı olduğumu falan söyledi ondan sonra da olaylar olaylar ;
Eskici geldi, normalde göçmen olanların çoğu hırsızlık ve çocuk kaçırma gibi girişimlerde bulundukları için eskiden her eskiciye "siktir git amk" şeklinde bakıyoruz. Dövmedik şimdiye kadar ama komşumuz zamanında eve arka bahçeden girmeye çalıştıklarını görünce dev gibi kangalı saldı üzerlerine, kadın nasıl topuklamış bildiğin Şener Şen'in -göte değen topuk sahnesi- gibi, hayal gücü biraz, evet oldu. Kangal yakalasa kadını, uuuu beybi hırsızlık yapacağına da doğduğuna da pişman olurdu da, yok saldırı yok. Ha eskici diyordum teaaa çocukluk anılarımı anlatıyorum. Yerli eskicilerdendi bu kez gelen, annem bir panik, çocuklara bak, kontrol et falan. Ben de neyine güveniyorsam yerli, göçmen amk yabancılara karşı temkinliyim, blogta da bu tabuyu yıkmış olmam da biraz deli cesaretiydi açıkçası ama sosyal açıdan rahatsızım yabancılara karşı! Sevmiyom sizi yabancılar :'( -şaka la, tanımadığın her insan yabancıdır, akraban olsa bile, kardeşin olsa bile-
Neyse eskici gitmedi henüz, ne eskiciymiş yahu, gidemedi bizim yüzümüzden, ne kadar hurda varsa topladık pikapa. Kardeş(9) son hurdayı almaya gidecekti ki, YILAAAAN! diye bağırdı Vuhuhuh bu yıl hiç görmemiştim, koştuk ailece bi panik. Komşumuzu çağırdık, yılan bu arada saklanmış. Silahla geldi komşu. Çalıları dürttüler ve yılan saklandığı delikten çıkar çıkmaz komşu elindeki otomatikle 3 atış yaptı, kurşunlar çarpıyor ama yılanın maşallahı var hani. Ben parçalanmasını beklerken, yılan başka bir deliğe girdi. Kürek alıp kazdılar bu sefer, uzun uğraşlar sonucu deliğe de ulaştılar. Ne delikmiş arkadaş, kaz kaz bitmiyor. Yılan panik, bizimkiler de. Komşu küreği aldığı gibi sapladı kafasına yakın bir yere. Ve K.O.! Sıcak sıcak kahve içtik bu olaydan sonra, keşke foto çekeydim de çekemedim lanet olsun. Sembolik foto  ekleyelim bakalım.
Ondan sonra kahveler falan yudumlandı, ben yine müzik dinledim, yine sıkıldım.
Bir duş alıyım kendime geliyim dedim, ferahladım bir güzel. Freş freş, ben banyoda saçlarıma şekil falan veriyorum, evet yapıyorum bunu. Lan diyorum şu yeni çıkan jölelerden alsam saçımı yana tarasam aynı Marlon Brando -saç olarak- taramıyorum elle şekil veriyorum falan, manuel! İşte öyle "vay anasını giderim var falan derken..." aklıma kafeye, saçımı ilkokul çocukları gibi kestirmeden, gidip ağ örmek geldi ki gelmez olaydı. Ağ öremiyorum, tavlama sanatı falan boş hikayeler onlar. Amk, kız karadul sanki, yanına gidip nazik bir şekilde çiftleşmek istesem işi bitince yicek sanki. 

Cuma, Haziran 29, 2012

Boş Boş Takılmak




Bugün çok sıkıcıydı lanet olsun, evi bildiğin yıkadı annem, hortum ve su ikilisi, temizlik takıntı mı? Olabilir, peki takıntı genetik mi? O da olabilir.
Bugün Cuma ve saçımı Cumartesi günü keseceğime söz verdim bizimkilere, Cumartesi gününün yarın olduğunu bilmiyordum. Zaman, yok olmuş durumda. Takvim vesaire de.
Sabah gelip aldılar öküzleri, 11bin lira. 1bin lirası cebimde! Vuhhhu! Anneme döndüm ve "ben bu parayla kaçarım çok durmasın bende" diyince de, düşünmedim diil hani!?  şlsakdasd 1000lira az değil la, işin kötüsü bu paradan tek kuruş kalmayacak, peh!
Eczaneye borcum kalmadı, açım.
Bir sürü film indirdim, bir sürü dediysem de bir sürü değil birkaç tane. Onlar da şunlar ;
In the Loop -politik komedi- hiç bu türde bi film izlememiştim. Bakalım eğlenceli görünüyor ama politika ve siyasetten nefret eden biri bunun komedi haline bile dayanabilir mi? İzleyip görecez.
Bir de Jeff, Who lives at Home - Bu da HIMYM tanıdığımız Jason Segel'in başrollerinde olduğu film ; günün çoğunu evde geçiren bir adamdan bahsediyor bakalım.
Bir de son olarak La meglio Gioventu var ki - Yukarıdaki parçayı da filmin başında görünce paylaşıyım bişiyler yapıyım falan dedim. İyi yapmışım. Bugün bomboştu, peh!
Hea, bir de arkaplanda Esra Erol ağlıyor, içim bir parçalandı bir parçalandı "...anne olmak bambaşka bir şey, milyonlarca madalyası, ödülü kupası..." diyor,  amk naklen Esra Erol yayını yapıyorum sıkıntıdan.
Hea son olarak, dün kuzenimin kınası vardı. Puahaha gitmedim tabii, davet edilmedik yıh yıh yıh! Davet edilmeyince de öyle ağladım ki alsdkjsd, lan dedim neden biz neden!? Neden davet etmiyorsunuz?!
Şu yazıda ne kadar bayıldığımı kendilerine görmüşsünüzdür ; http://atyarisindakiesek.blogspot.com/2012/05/psychiater-deutsch-welle.html Not'tan bir önceki cümle.
Düğün falan yalan oldu, ailede soğuk savaş hakim.

Re-L 124c41+: imamzâde yeni kan arıyor :D

Re-L 124c41+: imamzâde yeni kan arıyor :D: imamzâde: Wanted. linkten de görülebilir ancak yazıyı tekrar yazmakta fayda var. '' bir süredir sessiz olan cemaat grubumuz yeniden sesin...

Hadi bakalım hacılar, taze kan arıyoruz.

Perşembe, Haziran 28, 2012

Yaşasın Yemeeğk Yemeğk, Yaşasın Obezite!

Bugün pek bir şey olmadı ; 
Doctor Who Sezon 6 Bölüm 1-2 izlendi kardeşlerle. O kadar heyecanlanıyorduk ki, bazı sahnelerde garip garip sesler çıkarıyordum onlar da bana katılıyoru. Deli gibi güldük, korktuk, heyecanlandık! Mükemmeldi. Hoparlörleri de bağlamışız zaten mis gibi heyecanlı heyecanlı izledik ilk iki bölümü.
Bugün müzik falan dinledik ama az, koptuk ama az. Delirdik biraz. 
Günün şarkısı ; In the Shadows olsun da nerden geliyor aklıma böyle olur olmaz zamanlarda, anlamadım. 
Eeah, film falan izleyecek modda da değilim hani belki akşama bir şey izlerim. Best of Youth indiriyim, yarın izlerim alskdjfgj 6 saatti sanırım. Kesintisiz falan izleyebilirsem denicem bir şekilde. 
Başka ne vardı. 
Hea, bizimkiler illa çalışmamı istiyorlar, hani kazanacağım paraya ihtiyacımız yok ama paraya var tabii euhe ben çalışmam dinleniyim bu kadar yorulduk, hem mental hem fiziksel olarak yok hacı çalışmak falan en azından bu sene geçti benden. Ayaklarımı uzatıyım şişmanlamaya çalışıyım yaz boyunca, yağ depolarım ileride lazım olur belki şasldka.
YAŞASIN OBEZİTE diyip gideyim. 
İlaç yüzünden mi bilemicem ama ilginç bir şekilde az yemek yiyorum, peh! Bu durum hiç hoşuma gitmedi, hem de hiç. 

Tuvalet Yazıları -1

Insanlara neden akıl veriyorumki? Ileride verdiğim akılla bana kazık atmaları için mi?

Çarşamba, Haziran 27, 2012

Haberciler WTF?


Haber falan yok askerlerden hala da haber yok, düşen uçağın olduğu yerden bildirdi Eşek, saygılar efenim. Umarım buralar ateş hattı falan olmaz, sıcak bölge mi diyorsunuz evet sıcak bölge. 
Şu habercileri anlamıyorum ben, ne işleri olduğunu da. Adamlar oh kebap mesela bkz.cnbce minibüsü
Haber yok arkadaşlar en iyisi tenteyi indirip keyfimize bakalım, bizi buraya gönderen mantığın amk der gibiler. Cidden öyle ama, uçak oralarda da düşmedi. Malzeme yok, haber değeri olacak bir şey yok. Çekilen tek görüntü, sahil güvenlik botları, belki helikopter veya jandarma. Haberler bitti. 

Tatil Mis Gibi YEA?!

Aaah bea! Yorğunluk.
Tatil maratonumuz hızla devam ederken başa gelen çeşitli olay sayılmayacak kadar önemli olaylar dizisine yenileri eklenip hayatımıza renk katıyorlar. -mız ekini kullandığıma göre benden başka kimseler de etkileniyor bu durumdan. Şöyle bir göz atalım neler olup bitmiş diye ;
Linkin Park'ın son albümünden bahsettim, Ronnie'ye attım, dinliyorum her gün. Albümün kendine has bir enerjisi aurası var puahauhauh! aura ne olum titre kendine gel noluyor falan.
Bir de 2 gündür almadığım ilacın ebesi dün bana döndü ve dedi ki "olum Umut manyaksın". Neden mi, dün resmen yemekten kesildim. Taze fasulye görünce ağzı sulanan bünyem, yemeği görür görmez "yine mi fasulye" durumlarına girmeme neden oldu ki aylardır-hafta? yemiyorduk fasulye falan. Yiyemedim, az yedim.
Bir de dün, laptopa bağladım hoparlörü, kardeş-9-le birlikte koltukların üzerinde zıpladık LP dinleyip. Can ya, çocuk beni rol model alıyor olabilir. Hareketlerime dikkat etmem gerek. Ne dinlersem dinliyor falan, bir nevi 9 yaşımdaki halimin uçuk yaramaz hali. Benim tamamen zıttım. İşte böyle eğlenceler falan, oyyhşhşş! Sonunda bu bloga "eğlenmek" kelimesini doğru yerde kullandım ya, mutluyum.
Semerkand bitmeden Edebiyat ve Patates Turtası Derneği-Yazar'dan ;)-'ne başlayamadım. Kitabın da en heyecanlı yeri, bitsin bir zahmet de bakalım euheue.
Başka türlü olaylar hea ; Sinir bozan bir durum olabilir bu.
Dün ağzımdan kaçırdım "anne sana önemli bişiy anlatcam" diye. Kadın unutmamış, unutur diye bekledim. Geldi soruyor "Neydi anlatacağın" diye, ben de kem küm tabii. Yalan da söyleyemedim, öff dedim işte doktor ilaç yazdı 1 aydır kullanıyom falan, kadının tepki aynen şöyle "neden gerek duydu ve sonrasında "ne anlattın da..." ilaç yazdı - şeklinde. Amk Umut, beynini eşekler ziksin emi! Sonra lafı çevirmedeki kabiliyetimi kullanarak, "anne şu sınav meselesi kafamı kurcalıyordu, bu yüzden" dedim. Doktor da çok stres olduğumu görünce gerek duydu demek diye de ekledim. Yarın sorarım istersen neden ilaca yeniden başladım diye ama sormadım.
Doktor -
Hastaneye gitmem gerekiyordu, son anda dolmuş belasından kurtulup kuzeni yakalamayı başardım. Hazırlanıp gittim, babam para yollamıştı. Onu aldım önce, kuyumcu kapalıydı, parayı da akrabanın yaptığı piçlikten sonra akrabada bozdurmadım. Babam da arıyor nerde bozdurcan diye, orda bozdurmam baba dedim ehehe sağolsunlar hani zorlama falan yok. Takıl öyle kafana göre durumundayım, sanırım sınav orospusu beni bu hale getirdi. Bu sene son, biraz sonra... şaka - Neyse devam ediyim, bozdurdum parayı. Hastaneye koştum. Koştum bildiğin ama topuklarım götüme değmiyordu. Eczacı arkadaşım oldu bi adet, abi diyelim. Eczacı abi'ye de uğradım borcum vardı, hala da varmış :') antibiyotikleri yazdırmam gerek aile hekiminde. Püüüffss unutmuşum hacı napak ölek mi? Öyle işte, dönüşte uğrarım diyip ayrıldım.
Hastaneye yetiştim, resmen götümden ter akıyordu, mecaz değil. Ciddi ciddi böyle erotik yaz şarkıları klibinde terleyen hot hatunların ter damlaları gibi süzülüyordu. Hissediyordum en azından. Amk diyip sildim falan, tüyler ürpetici puuhaa! Sekreteri de dövcem nerdeyse, hasta almıyoruz artık diyince, dur doktora sorayım alıyor mu almıyor mu diye bağırınca da. "napıon sen yea, dur alacam dur hasta var içeride" dedi. Lan manyak, blöf yapıyodum euheuhe! Yoksa hasta mahremiyeti denen bir şey var ki hiçbir zaman bilinçli şekilde ihlal etmemişimdir bu durumu. Neyse, doktorla da görüştüm. İlaç nasıl gidiyor, nasıl hissediyorsun? diye sordu. İyi hissediyorum, rahatladım. En azından bu saatten sonra sınavı falan düşünemem zamanı geri alamıyoruz sonuçta dedim. Hedefimden konuştuk da tam detayları alamıyorum işte hatırlamıyorum. Hedef sallantıda dedim ama bir şekilde halledcem diyince de. Sen burdan kurtul kendini kötü hissettiriyor boş yere stres olup duruyorsun, diyince de hay ağzını öpiyim gibi bi tepki oldu beynimde. Ben de aynısını düşünüyordum. Hocalar, dershane ve orospu çocuklarıyla dolu bir yıl daha mı naayn naayn?! Bir dahaki gidişimde anamı da alıp gitsem acebe, ne bilem kadın ailemden memnun olmadığımı falan düşünüyor üzülüyor olabilir, öffggghh! Konuşmam lazım onunla, iki yetişkin gibi.
Ha son olayımız da-
Bizim bir kaç büyükbaş var, öküz falan. İşte onları satıyoruz da, annem evde olmadığı için adamdan saymadı piçler. Tepkim aynen şöyle oldu, amca ne düşünüyon? Ben satıyorum işte. "sen satabilir misin?" diye alaycı bi ifade, niye satmayayım dedim. Kızgın bi şekilde. Şok oldu adam. Ne pusup bi kenara onu izlememi beklemiyordu herhalde. 4.500 dedim, ooo çok fazla falan dedi. Ee senin fiyatın ne la şeklinde bakınca da, konuşamadı. 4.000'e bile razı edemeyince tek kuruş inmem falan dedim. Adamlar illa 3.800'e alacaklar, götlerini satsalar eder mi acep?
Sinirlendim hadi neşelenelim, gökkuşakları, minik kedi yavr... ne diyorum lan ben şarkı müzik falan --->
Lost in the Echo - Linkin Park 

Salı, Haziran 26, 2012

Linkin Park - Living Things 2012

LinkinParkofili hastalığına yakalanan her ergen gibi ben de Hybrid Theory ve Meteora'yı ayrı Minutes to Midnight'ı ayrı yere koyuyordum. A Thousand Suns zaten bu dünyaya ait değildi, en azından LPsevenler için hayalkırıklığıydı -çoğu için- ben de aranızdayım, çok seven FAN'lar da gelmesin üstüme bir zahmet ama sonra da hak vermedim değil hani LP'ye, abi şarkılarda hep bir mesaj kaygısı falan vardı zaten. Sosyal mesajlar veriyorlardı ama ama gel gör ki hedef kitle LPciler'i yok saymayıp zaten siz bizimlesiniz, biz daha çok insana duyuralım sesimizi, mesajımız ulaşsın çok kişi dinlesin kaygısıyla yani anlayacağınız piyasa olmayı göze alarak giriştiler böyle bir işe ki bu yazıyı yazarken arka planda da Living Things rastgele çalıyor. Albüm hakkında yorum yapmak için biraz daha dinlemem gerekiyor. Uuuh, çok sıcak la çok sıcak taze geldi! 
Albüm genel olarak başarılı sevgili hacılar - 
Roads Untraveled, Skin to Bone ve Burn it Down gözüme girmeyi başardı zaten. 1 Hafta önce dinlemiştim Skin to Bone'u ve Burn it Down'ı, ne yalan söyliyim, FOREVER LP AMK!
Powerless ise biraz alternatife mi kaymış grup? diye sorgulamama neden oldu ama yook Victimized sertti yeterince ehuehe stüdyo kaydını izlemiştim çok eğlenceli, lptv'den buralara link atalım madem. 
Başka başka gözüme takılan? 
Lost in the Echo acaip seksi olmuş, elektronik falan, LP'nin klavye kullanmasını seviyorum. Shinoda da güzel iş çıkarmış.
LP'yi eleştirin ama ağzına sıçmayın sevgili dinleyici ; Bir örnek olabilir mi bilmem ama Metallica Unforgiven 1 2 3 diye gittiğinde en basitinden ne kadar çok eleştirilmiş zamanında. Küçük bir örnek sadece.
I'll be Gone, Burn it Down'dan sonra hareket açısından değil ama kulağa hoş gelen ve dengeli bir parça olmuş.
Albüm genel olarak harika olmuş AMK! beklemiyordum, Lies Greed Misery'i sevmedim. Until it Breaks'i de.

Favoriler ; 
Burn it Down - Günlerdir moda girmek için tekrar tekrar dinliyorum, Re-l'le bağımlısı olduk zaten.
Lost in the Echo - Ben LP'nin elektro halini de sevdim hacı, Joe Hahn'ı da seviyoruz zaten, LP'nin Chester kalbi olsa, Shinoda Karaciğer'i, Joe Hahn da Akciğerleri olur -nefes aldırıyor, ayrı bir hava katıyor. Bass ve elektro gitardaki elemanlar sizi de unutmadık herhalde siz de şah şah şah dam dam damsınız olum!
In My Remains de gitar açısından yeterli derecede tatmin etti.
Ve son olarak favorilere Skin to Bone da eklensin amk, ayrı ayrı parçalar birbirlerinden çok farklılar bu yüzden de insan hangi birini daha çok sevdiğini ş'apamıyor. 
Bu kadar inceleme yeter, telefona atıyım, açım, ilacımı almadım -bitti- param da yok eczaneye olan borcumu ödemek için, ne bok yicem lan, malak gibin kaldım bu 2. gün almayışım ühüheee! 

Grubun albüm yapım aşaması ve diğer faydalı olabilecek linkler ; 

http://www.youtube.com/watch?v=g4hq7JBK3EQ&feature=relmfu - pounding your face ne la chester şalsdkasdl güldüm puahah! 
Ha LP çok çukumde değil ama ne biliyim, mazi kalbinde yaraysa unut artık ne varsa kısmının hayatımın -yoldaşı, ayağı, eli,kolu olmuşlardır bu yüzden, her zaman böyle bişiyler olacaktır LP'ye karşı. 
THANKS LP, FOREVER LP! diyip gidiyim de fanboy yüzümü de görün.
Son olarak, abi olmak "damacana pompasını sökemeyen kardeşe yardım etmek" gibi bir şey, çok eğlenceli.

Pazartesi, Haziran 25, 2012

Den Brysomme Mannen -film-

Sınavlar da bitmişken, arşivimdeki filmleri izlemeden bitireceğim bir yaz olmasın dedim ve bugünden başladım filmleri izlemeye.

Bu akşam the Bothersome Man'i izlemek istedim. Film hakkında hiçbir şey bilmiyordum,hakkında bişey okumadım da açıkçası. Hatta fragmanı bile izlemedim diyebilirim.
Kişisel görüşümü söyleyeyim eleştiri falan yapmıcam favorilerim arasına girmeyi başardı, gözüme girdi yani ehuehe sinema eleştirmenlerini taklit etmeye çalışalım biraz da ;
Filmin atmosferi çok karanlık, apartmanlar, gökyüzü falan üzerinize geliyor, kapana kısılmış gibi hissediyorsunuz açıkçası. Duyguya yer yok, tat yok, koku yok, aşk yok. Her şey taklit, yönetmen çok başarılı bir şekilde dokunduruyor açıkçası şu an içinde bulunduğumuz duruma. Muhteşem bir şekilde eleştiriyor. Resmen kapılıp gidiyorsunuz, gerilseniz de sıkılsanız da bırakamıyorsunuz filmi.
-Atmosfer itibariyle hapisteymiş gibi hissetmenize neden olabilir
-Müzikleri çok güzeldi, özellikle delikten gelen - Edward Grieg Solveig's Song ve Perfida Alberto Dominguez en çok beğendiğim 2 parça.
Dediğim gibi, geren, rahatsız eden ama kendini sevdiren bi film. Verdiği mesaj güzel.
Ben Wristcutters : A love Story'e benzettim atmosfer olarak, bi deneyin olmazsa değişim falan yapıyoruz falan, güzel satarım.