Pazartesi, Mayıs 07, 2012

Peh!

Yazmayacaktım...
Yazıyorum, pazartesi günlerinin pek bi anlamı kalmadı gibi, ne nefret, ne sıkılma durumları, ne de diğer depresif haller. Giremiyorum hiçbir duygu durumuna, ruh gibiyim. Dersler? Hayır hayır, bu yüzden değil. Nedenini ben de bilmiyorum.
Sınav vardı bugün, bak bu olabilir! Lys denemesi ne kadar kötü olabilir ki? Çok değil, az da değil çok az da değil. Kıvamını tutturamıyorum ben günlerimin, kıvamı bozuk günler, ruhsal anlamda çöküntüler, kafaya takmalar, takıntı haline getirmeler, bitmek üzerine olan durumlar, bitmeyen durumlar, nefret edilenler, az sevilenler, sevilenler, görüşülmeyenler, azlar çoklar...
Film izlemeyi planladım, onu bile beceremedim, dersim vardı dün. İş güç enerji, kendi kendime bi espri bile uydurdum ama buraya yazmayı planlamıyorum, üzgünüm.
Sınavdan tekrar bahsediyim bakalım, sınav bitmeden kitapçıkların üzeri ilginç şekillerle kaplıydı, çizdim. Rehberlikçi aldı, yeni gelen. Biyoloji ise bende kaldı. Optiği de katladım, origamisel. Hiçbir zaman kuş yapmayı beceremedim ama denedim. Hani kuyruğunu çekince kanatları hareket eden, uçuyormuş efekti yaratıyordu, şimdi olsa mutlu olurdum belki. İnternetten kurbağa yapımına bakmıştım geçen sene, çok zordu. Yapamadım, hatta bumerang bile yapmayı denedim, fırlattım ama geri gelmedi. Kağıt parçası tarafından terk edilmek de acı veriyormuş, hiç değeri olmasa bile gözünde.
Telefon aldım, en heyecanlı şey bu olabilir belki. Cumartesi gelecek, kamerası var, müzik çalıyor falan. Yapmayı sevdiğim iki şeyi yapabileceğim bi alet.
Başka bir şey de yoktu, abarttım bile.

Perşembe, Mayıs 03, 2012

WHY ALWAYS ME?

Neden ben?
Neden benim başıma geliyor nerde ibretlik olay, hikaye, aksiyon varsa hepsinin taa m.koyayım.
Mesela bugün,
Biyoloji hocası geldi, birileri adamı şikayet etmiş. Dün hastaydı, yoktu ders, çocuğu da hastaymış. Buraya kadar sorun yok, ben dışarısı çok soğuk olsa, kıçımı kaldırıp dershaneye gitmeyen biriyim, hocanın derse gelmemesi açıkçası umrumda bile değildi. Ha, konuya gelelim. Ben dün rehbetlikçiyle konuşmuştum, neden dershane boşvermiş, diye. Gelmeyen hocanın yeri bal gibi de doldurulurdu, bunu konuşmaya, eleştirmeye hatta tartışmaya hakkım var. Amınakoyyim, gitmiş biri ben dershaneyi şikayet ettikten sonra, hocanın adı geçmedi dikkat edersen, arasın biyo. hocasını işte öğrenciler şikayetçi 4 haftadır gelmiyomuşsunuz falan filan.
Hoca sınıfa geldi, işte ben bu zamana kadar hep iyiliğinizi düşündüm, yardım etmeye çalıştım -inkar edemem- ama imalarda hep benden bahsediliyordu, dalgasına sınıfın şizofrenine takıldım ona doğru yansıtmaya çalıştım olayı, yokladım yani, ona demiyor gözümün içine baka baka bi de delikanlı olup gelip yüzüme söyleyeceğine hala yalan söylemeye devam ediyor diyince koptum ben.
Ha bi de buraya kadar her şey anormal, ben psikiyatriye gide gele zaten bi hal olmuşum. Obsession olabilir bende-takıntı-, alınganlık da cabası. A.koyyim hasta mıyım ben? Yine mi ben? Neden hep ben?
Hocayla konuştum mu? Hayır, yemeğe çıktı direkt. Cumartesi günü konuşsam mı acebe? diye de düşünüyorum ama eğer yapmadığım bir şeyi yapmışım gibi yansıtıyorsa da -ki öyle biri değil bu hoca- ilginç aq böyle durumun, yazılarımda geçen seneden bu yana adamı övdüğüm hatta en sevdiğim hocalar arasında olduğundan bahsediyordum, eğer ki durum benim aleyhime çevrilirse o zaman sikerunng uleeyn?! diye haykıracam, tabi siklememeye çalışcam ama n'apıyım yani, düşünsene yapmadığın bi olay üzerine yapışıyor, adamın söylemleri ve sınıftaki arkadaşlar okları sana doğru yöneltiyor, işte öyle sikik bi gün yaşandı.
Balotelli, sen mi ben mi? 

Kardeşe de takım elbise bakmak için çıktık, yok. Takım var ama 290 ile 260'a bulduk iki adet. Annemin bütçesi mi -150tl- kardeşle bende toplam 100 lira var. Annem kıyarsa paraya 300 liraya yakın bir parayı çocuğun mezuniyeti için gözden çıkarmamız gerekecek. Büyük ihtimalle olacak ama bilmiyorum.

Telefon alma durumlarına gelecek olursam, o iş de sallantıda. Bi gün modelde sıkıntı yaşanır, bi gün bi iş çıkar, bi gün de ertelenir.
Neden ben buralara mutlu şeyler yazamıyorum? Hoş, mutlu yazılar yazmak için açmamıştım blogu ama bu kadar da sikimsonik maceralar da beni bulmasın yahu! Bıktım bunaldım amq, obsession, depresyon, hass...

Çarşamba, Mayıs 02, 2012

Beyin Pornosu

Eeh! 
Dün 1 Mayıs'tı değil mi? Benim için hiçbir anlamı yok. Öğrendim ki babam için de anlamı yokmuş. Dün Sensei-mr.e- ile konuştuktan sonra babamın 1 Mayıs'ını kutlayalım dedik. Dediğim gibi 20 yıldan uzun süredir yurtdışında olan adam buruk bir şekilde, oğlum o bayram benim için değil, millet her yıl toplanıyor da ne oluyor? diyince kontak attı bende. Lan şöyle bi düşününce babam bir kaç yüzbinmilyon kez ölümden döndü suudi'lerin cehenneminde, ee sigortası yok? emekli olması için de 70bin lira, ta amq elektrikler de kesilip geliyor. Ee, adam emekli de olamıcak işin kötüsü o. Bayram mayram dinlemiyorum artık hacı, babamın hakkı yenilirken bu ülkede ben bayramdan söz edemem.Ha, dersin ki çık meydanlara babamın hakkı yeniliyor beşbakanım diye yırtın, bireysel olarak mücadele edecek güçte değilim malesef, öyle bişey yapabiliyor olsaydım da burda olmazdım, fiziksel anlamda.Emeklilik içinde ; Yıpranma payıymış, yaşmış bilmem ne. Emekli olabilmesi için milyon tane şey tutuyor, paraya gelince 70reca ediyim diyor pezevengin oğlu, siktir ettim bayramı seyranı, ben kutlamıcam. Canımı sıkan bir numaralı olay buydu .
KUZEN?!
Kardeşimle binbir münakaşa, Suriye'ye gidip geldikleri dönemdeki olaylar, yalanlar dolanlar, iftiralar derken. Bu "kuzen" bozuntusu, puştluk ve serseriliğin dibindeyken kardeşimi de araya sokuyor tabii, haliyle canım sıkıldı. Dayım da arıyor falan, oğlum bize gelmez oldunuz, hayırdır? şeklinde. Şahsen ben gidiyordum ama kardeşim o pezo ile karşılaşmamak için elinden geleni yapıyordu. Yapıyordu ve başarıyordu ama ailenin bi kısmını hiçe sayması gerekiyordu, yapısı gereği biraz anarşist. 
Annemde dayımlardaydı dün, sabun yapımı için eve geri dönmesi gerekiyordu.Kendi yapmıyordu ama olaya bi şekilde müdahil olmayı başarıyordu. Tam orta yolda karşılaştık, kızdık biraz kendisine. Dayımlara gittik, ifadesi alındı kardeşin. Mahkeme salonu gibiydi. Sonra da "kuzen" denen şahıs geldi, yine yalan dolan. Çocuk takıntı haline getirmiş kardeşimi, yapacak bir şey yok. İşte biraz konuşmalar vesairelerle, sürekli vurgulanan "birlik olun" çağrısı. Ben bu çağrıya kayıtsız kaldım, çünkü zaten uzak olduğum birinin hayatıma bu denli müdahale etmesi akıl karı değil. He, dayılarımın vurguladığı "birlik" tanımı da garip, kan bağımız olsa da o çocuktan bana ne "kuzen" olur ne cacık diyesim vardı ama diyemedim. Ben yine bildiğimi okurum, sonuçlarına katlanacaz "ben ve kardeşim" bizler. 
Dün başımı ağrıtan o olaydan sonra başım ağırdı, çok ağırdı taşıyamayacak noktaya gelmiştim. Televizyonda Caroline'i görene kadar, ÖBGZKi vardı, izledim hiç affetmedim. Müzik de dinledim biraz, sabahında babamla konuşmuştuk, güzel haberler almak iyiydi, öyle avuttum kendimi.
Bir de kardeşimin anlattığı ; 
PİÇ DERSHANE
Dershanede de olmaması gereken olaylar. 
Sürtüğün teki, bu kızla kavgalıyız biz, saçından tutup suratını dağıtacak noktaya gelmemek için kendimi zor tutuyorum. Dersin ortasında gelip önüme oturdu, ön sıraya. Bi de dik duruyor inatla, bağırarak uyarmaya kadar gittim, aşufte kıpırdamadı bile. Elimle uyardım, sırtına hafif vurarak, taciz noktasına getirdim olayı yine utanmadı. Hadi onu geçtim. Son 2 dersimiz boş, topu topu 5 saatimiz vardı. Kalmadım dershanede, yeni rehberlikçiye gidip çattım, adamın da alınganlığı benim stresim birleşince patlama noktasına geldim. Çok sinirlendim tabii. Sonra konuştum adamla, halden anlayan biri. Kardeşe de mezuniyet için takım alacaktık, alamadık ertelendi. Bugün çok boktandı ama dünün yerini alamazdı hiçbir gün. Hadi kurtul adamım bu insanlardan diyorum kendime, yakında kurtuluşumu ilan etmeyi planlıyorum tabii tek çaresi "lys".
İşte bütün bu durumlar tam da başlığın kendisi gibi, bu yazıyı da bu durumun "seks kasedi" olarak algılayabiliriz. Google'a kapalı olan blogumun, yazıda veya bahsi geçen başlıktaki kelimelerle aranmayacağı için mutluyum açıkçası.
KUM TORBASI
Adamın biri, hemşehrimiz. Sınırdan yürüyerek geçen ama dönüşte ulaşım yönünden tercihini değiştiren biri. 
İlk adımda yürüyerek geçiyor amcamız, bisikletle dönüyor. Bisikletin üzerinde de taşıyabildiği kadar kum torbası. Gümrük memuru şüpheleniyor, ne var bunun içinde? Açın bakalım, diyip yırtıyorlar çuvalları ama çuvalın içi kum dolu. İlginç. Amcamız seyahate devam ediyor tabii, çuvalın içinde de kumdan başka bir şey yok bu arada belirtiyim. 1 değil 2 değil, gümrük memuru çıldırma noktasına gelmiş. Amcaya sormuş tabii ; 
-Yalan söyleme anlat, neden kum taşıyorsun sınırdan, ne yapacaksın kumu? Gittiğin yerde kum mu yok, şeklinde sormuş tabii.
Adam cevap vermiş : 
-Ben sınırdan yürüyerek geçiyorum ama dönüşte bisikletle dönüyordum, kum torbalarını da dikkatinizi bisikletin üzerinden çekmek için kullandım. Gittiğim yerde de bisikletleri belli bi kar için satıyorum, demiş. 
Adamın kafasına hayran kaldım, kaçakçılık bu noktada ama bence bu aralarında en masum olanıydı.
TANRIYA
Tanrım! Hayatımda aksiyon olsun biraz hareketlilik katılsın dediğimde bahsettiğim olay bu değildi. Hea bi de annemin falcıya gitmiş olmasını biliyorsundur herhalde. İşte, gitmesin istiyorum. Falcının dediğine göre kardeşimle aynı yeri kazanmıcakmışız. Hah! Bi yerimle güldüm. Başka ne söylemişti, babamın bi şirkete gireceğini ve çok zengin olacağımızı söylemiş. Yahu hiç mi farklı olay olmayacak ailemizde, olsun diye demiyorum ama 20 yıldır aynı şeyi tekrarlıyor fahişenin dölleri, bıktım.