Salı, Şubat 21, 2012

Trajikomedyaaaa!

Selam!
Sıkıcı olmamak için elimden geleni yapıyorum millet, elimden gelen ise sanırım şu kadarcık - -.

Geometri hocamız psikopat, eğleniyorum la dersinde. Öyle tipine baktıkça gülesim geliyor. Sevmiyorum Geometriyi, hocayı da sevmiyorum ama ne biliyim ders benim için sıkıcı gitmiyor. Soruları çözememe kısmı sıkıcı tabi ehe. Bir de öyle bi güldüm ki, kriz bildiğin. Hoca daireyi iple sararsak en kısa ip kaç cm diye sordu, böyle 5 adet daire birbirlerinden uzakta 5gen oluşturmuşlar. Neyse adama soruyor arkadaşın biri "Hocam! En kısa ip hangisi?" diye. Hoca anlamıyor o sırada. En kısa ip şu diyor AB kenarını gösteriyor, "Eee hocam diğer kenarlar da en kısa ip olmaz mı?" dedi. Hoca delirmek üzereydi, soruyu anlamıyor. Ben patladım o anda, bütün sınıf da katıldı tabii. euheuhe. Eğlenceliydi. Son bir ay kalmış  biraz gülmek hakkım diye düşünüyorum.
Tabii 2. ders o kadar eğlenceli değildi, arkadaşımın kalp çarpıntısı var sıraya dayadı kafayı gözleri açık, uyumuyordu. Hoca da çıkıştı kıza tabii, Sen ne hakla dersimde ciddiyetsiz, bu şekilde katılıyorsun dersime? hea?! diye bağırdı. Kız da bağırdı haklı olarak. Ohohoh o anda bile gülesim geldi, yazarken bile gülesim geliyor ama oturma odasındayım misafirler delirdiğimi düşünmesin len! Bir de beni psikiyatri koridorunda basan komşumuz tam karşımda euheuh. Tam delilik. Bu da kanıtı olurdu sanırım.

Türkçe dersinde ayaklanma çıkarmak üzereydim, ödüllü soruya doğru cevap veren arkadaşıma hoca hakkını vermedi. Ben de "Konuşmuyoruz arkadaşlar! Birlik oluyoruz! Hadi gün bugündür, alalalalalalallaaaah!" tabii buna uymayan arkadaş oldu bir adet,  haha! Onu da kınıyoruz len!?

Fizik, hocam sizi eskiden olsa severdim ama beş para etmezin teki olduğunuzu anlayınca. Hocam hakkında böyle yazmam rahatsız mı ediyor? Ama öyle. Buralar hayali karakterlerden oluşuyor ama ben de hayaliyim, sen de öyle hayal et. Uçmuşuz hacı!? Nabeeeer?! Euehe.

Rehberlikçi Müdüre, Müdür Fizikçiye, Fizikçi Kimyacıya... Bu hikayenin sonunu biliyoruz, sonra hepsi Rehberlikçiye! vuhvuhv!

4 Duvar arasından kendimi atar atmaz, parkın ortasından geçmemek için direndim ama yokladım parktakileri. Soğuk olduğu için çok sakindi. Güneşin altında duran insanlar da vardı. Parkı geçtikten sonra Kırmızı otomobiliyle geçti kırmızı rujlu güzel kadın önümden. Onu es geçtikten sonra da kırmızı pantolonlu beyaz çerveli gözlükleriyle bir kadın sıyırdı, pastahaneye attı kendini. Kadınlar...
Biraz ileride bu kadar güzellikten sonra Sezai'yi gördüm, -tanıştırayım, delidir kendi- gerçek anlamda deli. Bu adam her zaman bana mı denk gelir? Yolumu uzatmama neden oldu, rutin rotamdan sapmama neden oldu!? Sezai, seviyoruz seni hacım ama o küfür neydi öyle?! Adamın birine durmadan bağırıyordu senin ananı zippoyla yakarım ulaaan! diye. Zippoyla niye yakıyon, bırak anasını hacım! Ben sana daha güzellerini bulurum. Kırmızı pantolonlu kadın nasıl? İyi dimi? Ben de öyle düşünmüştüm.

Değinmeden geçmemek gerek : You Don't Know Jack, bence bir başyapıt olmaya çok yakınken, samimiyetin dozunu kaçırmış. Gerçekleri olduğu gibi yansıtalım derken film olmaktan uzak belgesele yakın olmuş. Yarısına kadar izlesem de, notlarım :
Al Pacino benzemiş ama Al Pacino'nun karizmasının yanında Kevorkian halt etmiş tabii. Bu arada ölmek isteyen insanlar-filmdeki- ne biliyim hiç mi duygu kırıntısı, hıçkırık, boğazda yumruk olmaz? Bu benim taş kalpliliğim. Evet duygusuz olabilirim ama kendimi sıkıp Pan'ın Labirentinde bir damla döktürdüm! Az buz değil, yılların birikimi! Bunda ise ne biliyim, çok normal geldi. Belki de filmin amacı buydu.
Protestocu kadınlardan biri döner ve Jack' şöyle der :
- Senin Allahın yok mu be adam?
Jack de cevap verir tabii :
-Allahım mı? Benim tanrım Bach, Johann Sebastian Bach, der.
Bu kısmında koptum, çok güzeldi. Evet hoşuma gitti, müzik sizinle olsun gençler!

Çok uzattım ama evet hala bir cep telefonum yok ve bu gidişle de olmayacak gibi, nedenini biliyorum.
4 gün sonra 4500 liraya yakın para bulmamız lazım. Eheue. Aha, 3 gün sonraymış. Banka kredisi alırsak olacağı buydu, keşke ısrar etmeseydim ama şu  bir gerçekki tadilatın t'sini göremezdik. İşe yarar yerde kullandık en azından. Buna rağmen yetmedi ve hala alacaklı meselesi. Babam da o çok sevdiğim -göremesem de- vw bora'yı sattı millet. Aldı, tamir etti. İşinden oldu ve satmak zorunda kaldı. Kahretsin! Neyse en azından yaz gelsin de alırık bir beachbuggy euheuhe şaka tabii, aile arabası alak şöyle sahilin tozunu attıralım hacı! Dimi ama ?! Dıp tıs dıp tıs yapmak istiyorum ben de. Böyle nightwish çalsın arabada klasjdasd

Not : Bir ara hastaneye uğrayıp hocama blogun linkini atıyım, adama anlatacaklarım düğümleniyor. Uçup gidiyor aklımdan, dün de sadece rehberlikçiye takılmış olmam sinirlerimi bozdu. Dershane gerdi, hocalar da ama şimdi daha iyiyim. Evet evet sanırım. 


Not 2: Sen elmayı seviyorsan elma seni sevmek zorunda mı? -Evet zorunda bence, doktorum tam tersini düşünse de ben hala öyle düşünüyorum. Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz! Hobbaareey!! vuhvuvh! Tamam tamam gittim.

Pazartesi, Şubat 20, 2012

Ne Gündü Ama!?!

Selam millet,
Pazartesi'lerden nefret eden insanları da ayrı selamlıyorum.

Dün akşam Dexter'ın sezon finalini izledim. Mükemmeldi, Debra ilk defa Lumen'de yakınlaşmıştı, Dexter'ın gerçek kimliğini görmeye ama dün izlediğim bölüm kusursuzdu. Travis Marshall'a saplanan piçak! Vuhuhu ve sonrasında Debra Dexter'ı iş başında basar. O da ayrı heyecandı zaten. Dayanamayıp internetten devam etmeyi düşünüyorum ama sınav arefe? evet arefesinde Dexter izlemek sağlıklı değil. Rüyamda bile görür oldum, Prof. Gellar evimize girip teker teker temizliyordu. Korkunçtu. Bırahtım! Ama tabii ki yeni sezonu bekliyoruz heyecanla.

Hell on Wheels var, fragmanını görmeyen kalmadı, her reklam arası kesinlikle bir kere gösteriyorlar. Şarkı mükemmel, mızıka kısmına hayran kaldım, çalınabilitesi yüksek. Dizi genel anlamda başarılı gibi, beklentiler yüksek tutulmazsa 1. sezonu bir tutam kızılderili ve bir tutam kovboyla kapatabiliriz. Dexter'ın yerine haftaya 23'te pazar günleri yayınlanacak. İzlenebilir.



Sıkıcı kısmına geldik ;
Sınav vardı bugün, cumartesi günü de vardı ama gripten başımın... Neyse saatini de bilmiyordum sınavın. Bugün etüdümüz olmalıydı ama olmadı. Piç dershane. İdare etcez artık. Sınavdan bahsetmiyorum çünkü kötüydü. Bu kadar.
Sabah da direkt hastaneye çıktım, sıra kaptım. Sınav sonrası ise -o kadar erken çıkmışım ki- bekle bekle ayaklarımı hissetmemeye, midemi ise görmezden ve duymazdan gelememeye başlamıştım.

Psk. ile Görüşme

Doktor direkt tanıyı koydu hacı, takıntım varmış. Görmezden gelmem gerekiyormuş rehberlikçiyi. Eh, elimden gelebilecek en iyi ama uygulanması en zor şey. Yarından itibaren daha iyi verim almaya çalışacam, en azından rehberlikçiyle muhattap olmam, yarım edebilecek hocalar -1,2 adet- var. En azından "o" adamla muhattap olmam, böylece de mutlu bir birey haline gelmiş olabilirim. 2 hafta sonra psk. ile tekrar görüşmeyi planlıyorum. Sınava da 2 hafta kalmış oluyor. Eeyyafyallayokul yanardağ vardı patlayan.

Bu arada bilgisayarımı hacklettiğini düşünen marazlı birey var bir adet, dershanede ve de aynı sınıftayız. Ona sesleniyim burdan ;
Sevgili kevaşe,
Bilgisayarım hacklettiğini düşünüyor olabilirsin. Belki de amacına ulaşmışsındır. Fakat çıplak fotolarıma ulaşamamış olman senin yeteneksizliğin, bir ara hatırlat da dosya kısayolunu paylaşıyım. Doya doya tatmin ol. Ok mi orospucuğum? 


Hadi kendinize iyi bakın millet, 400 liraya laptop alırsam olacağı buydu. Isınır ısınmaz göçüyor, hatta geçen 5dk açıyım dedim. Opps kapatıyor kendini pezo.

Pazar, Şubat 19, 2012

Anlamsız 8


DRAMA is EVERYTHING

Ne dramatik kişilikmişim arkadaş! IMDB bile tavsiye ettiği filmlerde "comedy" ibaresi olmaması için direniyor.

Cumartesi, Şubat 18, 2012

Ghost World -film-

Selam millet,
Dün sağlam olmayan kafamla izlediğim filmden biraz bahsediyim.
Filmin adı Ghost World çok yakın iki arkadaş, biri liseden mezun olur diğeri ise sanat dersi almak zorundadır. Yani yaz okuluna kalır. Böylece yazın başlarına gelenleri komik bir dille anlatmaya başlıyorlar. Gazete veya derginin birinde gördükleri ilan onların yeni eğlence arayışlarının nimeti olmuştur. Seymour adlı adamın sarışın bir kadını aramaya çalıştığı ilanla eğlenen, sonrasında ise adama bağlanan kızımız Enid, bu işin peşini bırakmaz. Seymour'a kız ayarlamaya bile çalışır. Seymour yalnız adamın tekidir. Hiç kız arkadaşı olmamış, sürekli antika ve çok eski şeyler biriktiren biri bu adam. Buraya kadar her şey normal ilerlerken, Enid'in arkadaşı Rebecca erkeklerle daha iyi anlaşır Enid'e göre. Daha kadınsı belki de.
Neyse Enid babasıyla yaşarken Rebecca'yla eve çıkmaya karar verirler, olaylar olaylar olaylar.
En iyi arkadaşınızın bile bir gün size sırtını dönmesi, tahammül sınırlarınızın fiyuuuu diye uçmasına neden oluyor tabii. Enid de Seymour'a daha çok bağlanmaya başlıyor. İlandaki asıl kadınla görüşmesini sağlıyor. Seymour'la sarışın kadının arası mükemmele yakın giderken, Enid daha yalnız daha da yalnız... Çareyi gelmeyen otobüsü bekleyen Norman'da arıyor.
Enid hayalcinin teki, benden beter. Bir gün çekip gitmek ve hiç kimsenin yokluğunu farketmediğini düşündüğü bir hayali var-dı. Gelmeyen otobüs sayesinde gerçekleştirdi bunu, belki de böyle olması gerekiyordu.

Neden ben hep bu tür filmler izliyorum neden!?!??! Hep böyle denk geliyor, komedi sanıyorum dramın dibindeyim. Lanet girsin, film çok güzeldi. Arada çok sıkıldım. Olaylar çok yavaş ilerliyordu. Kasiyer çocuğa ve Rebecca'ya ne olduğu da muamma. Yarım kalmış bir hikaye gibiydi. Sadece Enid var hacım, elimizde bundan başka hikaye de yok şeklindeydi. Bana öyle geldi, bir Lars and the Real Girl kadar olamazdı, olamadı da tabii.

Not olarak ; Steve Buscemi -seymour- iyiydin adamım!

Adult Market'te iken Enid, bu kısmı güzeldi.

Scarlett-rebecca- 11 yıl olmuş böbreem. 



İyi seyirler.

Perşembe, Şubat 16, 2012

Literatüre Geçen Eşek

Selam millet, 
Bir dershane yazısı ile daha karşınızdayız. Söz vermiştim sadece iyi yanlarını yazacam diye ama öyle oldu artık. Bugün de kötü olan bir şey yoktu. Hadi bakalım. 

Dün akşam elektrikler bir gidip bir geldiği için bütün ders çalışma şevkimi kırmayı başardı. Çok sövdüm, bu kesilmelerden sorumlu olanlara. Akşam da ders çalışamamak gibi bir huyum var ki, sağolsun anam ilkokuldan beri bu alışkanlığı hayatımın bir parçası olarak her haftaiçi saat 15 ten 19'a kadar çalışırdım, tabii ara vererek. Gün geldi okuldan uzak kaldım, işte o saatten beri... ders çalışmak... ya kendimi motive edemiyorum. Ya da alışkanlıklarımdan kurtulamıyorum. 

Bugün bir Fenol'den bir hidrojen koparılması sonucu Benzil oluştuğunu öğrendim. Yok efenim Toluen, Anilin vesaire. Güzel hoş isimler bunlar. Bir de orto, meta, para var ki bunlar "üç silahşörler" gibi takılıyorlar. Güzel güzel. 
Matematikte de sorun yok, en azından ders bakımından.
Biyoloji, buraya dikkat! İpler kopuuuuuy!!! 
Neyse 2. ders Eşeğin Tuhaf Hikayesi'ni anlattım, bütün ders buna gitti. Hocam da 2 yıllık hocam, adam şok oldu. Lan olum habarım yook! şeklinde şoka girdi. Sınıfta sessizlik vesaire. Abi ama ben gülerek anlatıyordum, cidden. En azından bütün o olaylar, evet kötü ama bana kattıkları için de bazen şükretmeden alamıyorum kendimi. Cidden, bazen iyiki bütün bunlar başıma gelmiş diyorum ki bundan kurtulduktan sonra işte sıkıntı euheue. Ama yok yok şaka yapıyorum. Pollyannanın tekiyim, belki böyle olmak işime yaradı. Bütün bu hikayeden sonra hoca "olum literatüre geçecek adamsın" dedi. 50/50 diye bi film var, onu da izlerim yorumlarız. uehe. 

Ders bittikten sonra ne mi oldu ? Tam o sırada... 
Arkadaşım geldi, ehe, sürpriz oldu bu. Beklemiyordum ama telefonum da olmadığı için güzel güzel, telefon almıcam! ehe. şaka. Bu tür durumlar mutlu ediyor. Künefe yedik! -tabii ki peynirli. Sohbet de ettik. Ama literatüre 2. kere geçmemin sebebi olacak şey, utandım çok. Hesabı kendi ödeyince de viiiiuuuuu... Utandım evet, çok hem de. Bunu da bloga yazacağımı söyledim ehe. Sorun yok bu bakımdan.

Gün güzeldi, güzel bitti. O zaman şarkımız da olmalı - ama bu durumlarda aklıma gelmeyeceği için - 
Nightwish - Bye Bye Beatiful gelsin arkadaşımı da yolcu edek hep beraber. 

Çarşamba, Şubat 15, 2012

İlik Veriyoruz Hayat Kurtarıyoruz Canlar!

BM,  blogunda yazmış, http://bayanmikrop.blogspot.com/2012/02/sevgilimle-nasl-sevistim.html
işte link yukarıda ama ben de birkaç parça bir şey ekliyim ;

Faydalı link - http://www.istanbul.edu.tr/itf/index.php?option=com_content&view=article&id=885&Itemid=174

"Lösemi hakkında bilgisi olmayanlar haberlerde, internette, twitter vs her yerde bir şeyler duyuyordur. Bu hastalığın yaşı yok, birden bire ortaya çıkabiliyor. Tv'de bir kadın gördüm ve doğru düzgün ne yapmam gerektiğini bilmesem de yarın gidiyorum Çapa'ya dedim. Neyse gönüllü donör olmak çok kolay arkadaşlar. İstanbul'da yaşayanlar için Çapa Tıp Fakultesi'ne gidip ilik merkezinde 'ilik bağışı yapmak istiyorum' demeleri ve basit bir formu doldurmalarının ardından verecekleri bir kaç küçük tüpte kan ile süreci başlatmış oluyorsunuz. Sonrasında eğer kanınız bir hastanın doku örnekleri ile uyuşursa çok basit bir operasyon ile (dikiş, neşter vb bir şey olmadan) sizde sürekli yenilenen iliklerden çok az bir kısmı ile bir insana hayat verebiliyorsunuz."

08:30 - 17:00 arasında gitmeniz gerekiyor (yani biraz garip bir durum çalışan insanları düşünmeleri gerekiyordu)

Hepatit B ve C, Kanser, Aids/Hiv benzeri bir hastalığınız var ise maalesef donör olamıyorsunuz (bana verdikleri formda yazanları yazıyorum yani en azından hepatit olanlarınız var ise maalesef onlar da veremiyor diğer hastalıklar malum zaten)

İmzaladığınız formlarda gönüllü ilik bağışından istediğiniz an çıkma hakkınız saklı tutuluyor

Bilgi almak isterseniz 

Tel: 0212 534 75 00
Fax: 0212 532 46 52









Eşeğin Tuhaf Hikayesi var yukarıda sayfalar kısmında, en azından bütün bu olaylara şahit olduktan sonra rahat duramadım tabii; hali hazırda cesaretimi toplayıp yayınlamam gereken bir yazı var ama yapamıyorum lan! Elimde değil, bir şekilde tamamlamak istiyorum tabii ki.
Neyse duyarlı olalım, bir de BM eklememiş ama iliğin nasıl alındığını biliyorum, şahit oldum. İşinizi veya okulunuzu aksatan bişey değil, operasyon sırasında acı hissi olmuyordu sanırım ama şu kadarcık acı için yumruk kadar atan bir kalbe değer bence. Hadi Bakalım!

Rehberlikçi 2. Round -Çok Küfürle Yazıldı.

Selam millet, rehberlikçiye sesleniş yazısı olacağı için lütfen çocuklarınızı veya çocuk ruhlarınızı ekrandan uzak tutunuz.
Başlayabilirim.
Sevgili Rehberlikçi,
1. dönemde, A sınıfında 4 özel öğrenciniz(!) ile birlikte, deneme sınavlarım iyi olmasına rağmen, derse girmeme engel oldun. Bu da tabii ki kaygısız olan insanlarla saçma sapan bir sınıfta devam etmeme, ders performansımın düşmesine neden oldu. Bu senin hatan! Amına koduğum! Orospu! Kevaşe... neyse devam ediyorum.
Sınavlarım iyi olmasına rağmen, diğer 4 kişiye gösterdiğin ilgi ve alaka(ek dersler ve soru çözümleri)'nın yarısını bana da gösterseydin, şu an için mükemmel bi aşama kaydetmiş olurduk. Bu da senin hatan! Sperm israfı! Meydanda seni domaltıp siktirmez miyim lan ben!?!
Neyse, devam ediyorum.
Son olarak, ek ders istememe ve hakkım olmasına rağmen, "soru çözümünde ders yazamam!" dediğin halde, soru çözümlerini işgal ettin! Bugün sabah da bu soru çözüm saatini ilk olarak benim ihlal ettiğimi söyledin. Yağ gibi yukarı çıkmaya çalışıyorsun, eyvallah. Bu bardağı taşıran son "yağ damlası" oldu, seni o damla'nın içinde kızartırım, piç!
Yarın gardını al pezevenk! Çünkü bir daha sabahlar olmaması için dua edeceksin. Hadi yarın dershane yönetimi çözemedi bu sorunu diyelim. Ben dış müdahalelerde bulunmasını da bilirim.
Açık tehdit mi?

Not : Yazı tamamen hayal ürünüdür, okan bayülgen'in de programına başladığında dediği gibi ;)

Salı, Şubat 14, 2012

Salı'dan Salata Olmaz. Rehberlikçiden de İşkembe Çorbası...

Selam millet, bugün salı ve siz bunu biliyorsunuz. 

Dün akşam Mystic River vardı tvde, sonra da Scare Tactics'te unuttum filmi, geri döndüğümde de kaçırmıştım bir kaç sahnesini. Devam edemedim ama sağlam film, yarısına kadar gelmiş olsam da, katil kim?'in üzerine kurulmuş gibi, dediğim gibi izlemedim tamamını. 

Uyuyamıyorum, ders çalışmaktan vesaireden değil. Basbayağı uyumak istemiyorum gibi, neyse dün de zaten saatin kaç olduğunu bilmiyordum, Dexter'ı da tekrar izledim. Neden tekrar izliyorum lan!? Böyle bunalım bunalım nereye kadar? Mutlu yazı yok ama şu var ; 

Bugün malum çok sevdiğim fizik dersini almaya karar verdim, dün akşam da kendi çabamla bir şeyler yaptım işte. Yetmiyor leen?! Neyse işte, rehberlikçi bana takık arkadaş, dershanenin yapacağı sınava isim yazdırmadığım için katılamıyor-muşum, öyle saçmalık mı olur? Kayıtlı öğrencisi olduğum halde dershanenin, neyse alttan alıyım dedim. Unutmuş olabilirim vesaire, şeklinde. Sen haftaiçi olan sınavlara girmiyordun buna mı girecen tavrındaydı. Bu haftasonu olduğu için girmeye karar verdim, dedim. Öyle öyle. Neyse sonra kantine çıktım, fizikçiyi bulmaya. Balkondaydı, Konuşan Kedi uygulamasıyla oynuyordu, adam konuşuyor kedi tekrar ediyor. Gülüyor öyle kendi kendine, ben de gülmeye başladım. Sonra işte ders vesaire ayarlayalım hocam, olmuyor öyle, dedim. Adam da "ya ders yazmışlar" dedi. Soru çözüm saatlerinde bireysel ders yazmayan REHBERLİKÇİ!!! soru çözüm saatini doldurmuş, sinir oldum. Neyse bağırdım çağırdım, nasıl yazar nasıl yapar böyle bir şey, diye. Rehberlikçi de içerideydi. Ben aşağı indim, sınıfta da tepkimi dile getirdiğim an adam kapıyı açtı "neden bu kadar tepki veriyorsun anlamadım" dedi. Anlamayacak ne var lan?!?! Bizzat kendisinin benimle alıp veremediği ne var acaba merak ediyorum ben de, blogumu okuyarsan sevgili hocam sen adi adamın tekisin, sorunun varsa gel konuş ... stop. 

Ben rahat durmam hacı, haksızlık yapıldı mı bana karşı, evet! O zaman napıyoruz, savaş baltalarını çıkarıyoruz Cherokee'ler hadi allaallaallalalallal! 

Dershanenin yeni sahibiyle tanıştım, süper biri. Cidden. İlk defa bu kadar rahat biriyle karşılaşıyorum. Güzelim memleketimde götü kalkıkların sayısı arttıkça, böyle insanlarla karşılaşma ihtimalimiz de azalıyor. İyi insanlar genç yaşta ölmesin. Tanıştık, şikayetlerimizi belirttik. Ben de bahsettim müdür'e bu konuda hakkında. Gerekeni yapar umarım. Haftasonları için de ek dersler, takviyeler vesaire! Vuvhvuhv! süper süper. 

Bu arada sınıfta kızın biri, zamanında işte yardım etmeye çalıştığım. Fake hesabından onu işlettiğimi sanıyor. ueaheuahae ! Sonra imalarda bulunuyor işte, ben sinsiymişim. Lan sinsi olsam sana mı olacam kevaşe! 
İşte yok efenim, benim bilgisayar mühendisi yengem var kim bana oyun oynuyorsa onun hayatını karartacam falan. Kızım bak, yengen yaksa yaksa beni yakacağı bir şey eline geçmez. En fazla kendini yakar okulundan olur! Böyle de sikerler! 

Neyse işte, benden başka bir kişiden daha şüpheleniyormuş. Lan böyle saçma sapan insanlarla saçma sapan olaylarla geliyorlar ya, gülelim euheuhe!

Pazartesi, Şubat 13, 2012

...

Selam millet,
Bugün sınav günümdü ve de askeriyeye gitmem gereken gündü. Sınava girdim ama askeriyeye -hayır gitmedim.
Sınavdan bahsedecek olursam, kitapçığın kapağında aynaya sırtını dayamış bir genç kız sırıtıyordu, sinir bozucu.
Türkçe, beklediğimden zordu. Paragraflar ikilemde bıraktı, dilbilgisi de sanırım tekrar etmek gerekecek.
Matematik, beklediğimden basitti. Problemler inanılmaz basitti. Ben bile yaptım! ehe. Geometri de öyle, ama sonlara doğru zorlaşmalar falan. Sıktı.
Fizik, sevmiyorum ama yaptım sanırım, oldu bişeyler.
Kimya, yorum sorularında kötüyüm hala, ne yapacağımı da bilmiyorum. Soru çözmeme rağmen bir ilerleme kaydedemedim sanırım.
Biyoloji, güzeldi ama boş bıraktıklarım, içim yanıyor!
Sözel kısımda ise zorlayan tek şey bir iki tarih sorusu, coğrafya'da ise enlem boylam , yerel saat kısmı. Felsefe kazıktı allah belasını, neyse bu kadar sınav yeter.
TODER için de kart aldım, türkiye geneli sınava katılıyorum işte, katılacak olan bloggerlara bol şans, ehe.

Askerlik şubesi ise bambaşka bir olay zaten ;
Sabah amcamlarla kahvaltı ettikten sonra, bir anda "ben gitmek istemiyorum" dedim. Ortada kağıt vesaire yok, muhtarda da yok. Sınavdan sonra aynı durumu yaşayan komşumla karşılaştım, şansa bak! Neyse, sordum ne var ne yok ne yapmalı ne etmeli , ne halt edecem la!? diye. Ona kağıt gelmesine rağmen 1 yıl boyunca rahat rahat takılmış öyle. Şehirdışına hatta yurtdışına da çıkıyordu. Muayeneye gittikten sonra çok yormuşlar, şehir merkezinden en az 100km uzaktaki askerlik şubesine yollamışlar. Bir ay boyunca sürünmüş. Benim de 1 ay sonra sınavım var, sınavdan sonra halledebilirsem eğer. Rahat nefes alırım. Sınavdan önce gelip alırlarsa, sizi özlicem! euheu.

Yarın...

Gecenin bir vakti gelip buraya birkaç şey yazıyım öyle yatmaya gidiyim dedim.
Yarın büyük gün, deneme sınavı haricinde. Askeriyeye gitmeme gerekiyor. Bugün de boşu boşuna germişim kendimi ben, Mr.E ve Re-l de öyle rahatlattılar ya sağolsunlar. İşin garip tarafı bütün bu olacak olan umrumda olmamasına rağmen, oha Dexter'ın sezon finali dönüyordu ekranda. Cody'nin başı belada, kıyamet günü vesaire. 
Konuya dönecek olursam ; 
Gata'ya gitmem gerekebilir, sırf bu kanser meselesi yüzünden. Fuck! diyorum, gata'ya gitmek istemiyorum. Elimdeki raporların yetmeyeceğini biliyorum vesaire ama beni geren tek şey sanırım GATA - Ankara ikilisi bana şans dileyin millet!
Bir de bunu dinleyelim ;



George gibi bir arkadaşım olsun, başka da bir şey istemiyorum.