Cumartesi, Şubat 18, 2012

Ghost World -film-

Selam millet,
Dün sağlam olmayan kafamla izlediğim filmden biraz bahsediyim.
Filmin adı Ghost World çok yakın iki arkadaş, biri liseden mezun olur diğeri ise sanat dersi almak zorundadır. Yani yaz okuluna kalır. Böylece yazın başlarına gelenleri komik bir dille anlatmaya başlıyorlar. Gazete veya derginin birinde gördükleri ilan onların yeni eğlence arayışlarının nimeti olmuştur. Seymour adlı adamın sarışın bir kadını aramaya çalıştığı ilanla eğlenen, sonrasında ise adama bağlanan kızımız Enid, bu işin peşini bırakmaz. Seymour'a kız ayarlamaya bile çalışır. Seymour yalnız adamın tekidir. Hiç kız arkadaşı olmamış, sürekli antika ve çok eski şeyler biriktiren biri bu adam. Buraya kadar her şey normal ilerlerken, Enid'in arkadaşı Rebecca erkeklerle daha iyi anlaşır Enid'e göre. Daha kadınsı belki de.
Neyse Enid babasıyla yaşarken Rebecca'yla eve çıkmaya karar verirler, olaylar olaylar olaylar.
En iyi arkadaşınızın bile bir gün size sırtını dönmesi, tahammül sınırlarınızın fiyuuuu diye uçmasına neden oluyor tabii. Enid de Seymour'a daha çok bağlanmaya başlıyor. İlandaki asıl kadınla görüşmesini sağlıyor. Seymour'la sarışın kadının arası mükemmele yakın giderken, Enid daha yalnız daha da yalnız... Çareyi gelmeyen otobüsü bekleyen Norman'da arıyor.
Enid hayalcinin teki, benden beter. Bir gün çekip gitmek ve hiç kimsenin yokluğunu farketmediğini düşündüğü bir hayali var-dı. Gelmeyen otobüs sayesinde gerçekleştirdi bunu, belki de böyle olması gerekiyordu.

Neden ben hep bu tür filmler izliyorum neden!?!??! Hep böyle denk geliyor, komedi sanıyorum dramın dibindeyim. Lanet girsin, film çok güzeldi. Arada çok sıkıldım. Olaylar çok yavaş ilerliyordu. Kasiyer çocuğa ve Rebecca'ya ne olduğu da muamma. Yarım kalmış bir hikaye gibiydi. Sadece Enid var hacım, elimizde bundan başka hikaye de yok şeklindeydi. Bana öyle geldi, bir Lars and the Real Girl kadar olamazdı, olamadı da tabii.

Not olarak ; Steve Buscemi -seymour- iyiydin adamım!

Adult Market'te iken Enid, bu kısmı güzeldi.

Scarlett-rebecca- 11 yıl olmuş böbreem. 



İyi seyirler.

Perşembe, Şubat 16, 2012

Literatüre Geçen Eşek

Selam millet, 
Bir dershane yazısı ile daha karşınızdayız. Söz vermiştim sadece iyi yanlarını yazacam diye ama öyle oldu artık. Bugün de kötü olan bir şey yoktu. Hadi bakalım. 

Dün akşam elektrikler bir gidip bir geldiği için bütün ders çalışma şevkimi kırmayı başardı. Çok sövdüm, bu kesilmelerden sorumlu olanlara. Akşam da ders çalışamamak gibi bir huyum var ki, sağolsun anam ilkokuldan beri bu alışkanlığı hayatımın bir parçası olarak her haftaiçi saat 15 ten 19'a kadar çalışırdım, tabii ara vererek. Gün geldi okuldan uzak kaldım, işte o saatten beri... ders çalışmak... ya kendimi motive edemiyorum. Ya da alışkanlıklarımdan kurtulamıyorum. 

Bugün bir Fenol'den bir hidrojen koparılması sonucu Benzil oluştuğunu öğrendim. Yok efenim Toluen, Anilin vesaire. Güzel hoş isimler bunlar. Bir de orto, meta, para var ki bunlar "üç silahşörler" gibi takılıyorlar. Güzel güzel. 
Matematikte de sorun yok, en azından ders bakımından.
Biyoloji, buraya dikkat! İpler kopuuuuuy!!! 
Neyse 2. ders Eşeğin Tuhaf Hikayesi'ni anlattım, bütün ders buna gitti. Hocam da 2 yıllık hocam, adam şok oldu. Lan olum habarım yook! şeklinde şoka girdi. Sınıfta sessizlik vesaire. Abi ama ben gülerek anlatıyordum, cidden. En azından bütün o olaylar, evet kötü ama bana kattıkları için de bazen şükretmeden alamıyorum kendimi. Cidden, bazen iyiki bütün bunlar başıma gelmiş diyorum ki bundan kurtulduktan sonra işte sıkıntı euheue. Ama yok yok şaka yapıyorum. Pollyannanın tekiyim, belki böyle olmak işime yaradı. Bütün bu hikayeden sonra hoca "olum literatüre geçecek adamsın" dedi. 50/50 diye bi film var, onu da izlerim yorumlarız. uehe. 

Ders bittikten sonra ne mi oldu ? Tam o sırada... 
Arkadaşım geldi, ehe, sürpriz oldu bu. Beklemiyordum ama telefonum da olmadığı için güzel güzel, telefon almıcam! ehe. şaka. Bu tür durumlar mutlu ediyor. Künefe yedik! -tabii ki peynirli. Sohbet de ettik. Ama literatüre 2. kere geçmemin sebebi olacak şey, utandım çok. Hesabı kendi ödeyince de viiiiuuuuu... Utandım evet, çok hem de. Bunu da bloga yazacağımı söyledim ehe. Sorun yok bu bakımdan.

Gün güzeldi, güzel bitti. O zaman şarkımız da olmalı - ama bu durumlarda aklıma gelmeyeceği için - 
Nightwish - Bye Bye Beatiful gelsin arkadaşımı da yolcu edek hep beraber. 

Çarşamba, Şubat 15, 2012

İlik Veriyoruz Hayat Kurtarıyoruz Canlar!

BM,  blogunda yazmış, http://bayanmikrop.blogspot.com/2012/02/sevgilimle-nasl-sevistim.html
işte link yukarıda ama ben de birkaç parça bir şey ekliyim ;

Faydalı link - http://www.istanbul.edu.tr/itf/index.php?option=com_content&view=article&id=885&Itemid=174

"Lösemi hakkında bilgisi olmayanlar haberlerde, internette, twitter vs her yerde bir şeyler duyuyordur. Bu hastalığın yaşı yok, birden bire ortaya çıkabiliyor. Tv'de bir kadın gördüm ve doğru düzgün ne yapmam gerektiğini bilmesem de yarın gidiyorum Çapa'ya dedim. Neyse gönüllü donör olmak çok kolay arkadaşlar. İstanbul'da yaşayanlar için Çapa Tıp Fakultesi'ne gidip ilik merkezinde 'ilik bağışı yapmak istiyorum' demeleri ve basit bir formu doldurmalarının ardından verecekleri bir kaç küçük tüpte kan ile süreci başlatmış oluyorsunuz. Sonrasında eğer kanınız bir hastanın doku örnekleri ile uyuşursa çok basit bir operasyon ile (dikiş, neşter vb bir şey olmadan) sizde sürekli yenilenen iliklerden çok az bir kısmı ile bir insana hayat verebiliyorsunuz."

08:30 - 17:00 arasında gitmeniz gerekiyor (yani biraz garip bir durum çalışan insanları düşünmeleri gerekiyordu)

Hepatit B ve C, Kanser, Aids/Hiv benzeri bir hastalığınız var ise maalesef donör olamıyorsunuz (bana verdikleri formda yazanları yazıyorum yani en azından hepatit olanlarınız var ise maalesef onlar da veremiyor diğer hastalıklar malum zaten)

İmzaladığınız formlarda gönüllü ilik bağışından istediğiniz an çıkma hakkınız saklı tutuluyor

Bilgi almak isterseniz 

Tel: 0212 534 75 00
Fax: 0212 532 46 52









Eşeğin Tuhaf Hikayesi var yukarıda sayfalar kısmında, en azından bütün bu olaylara şahit olduktan sonra rahat duramadım tabii; hali hazırda cesaretimi toplayıp yayınlamam gereken bir yazı var ama yapamıyorum lan! Elimde değil, bir şekilde tamamlamak istiyorum tabii ki.
Neyse duyarlı olalım, bir de BM eklememiş ama iliğin nasıl alındığını biliyorum, şahit oldum. İşinizi veya okulunuzu aksatan bişey değil, operasyon sırasında acı hissi olmuyordu sanırım ama şu kadarcık acı için yumruk kadar atan bir kalbe değer bence. Hadi Bakalım!

Rehberlikçi 2. Round -Çok Küfürle Yazıldı.

Selam millet, rehberlikçiye sesleniş yazısı olacağı için lütfen çocuklarınızı veya çocuk ruhlarınızı ekrandan uzak tutunuz.
Başlayabilirim.
Sevgili Rehberlikçi,
1. dönemde, A sınıfında 4 özel öğrenciniz(!) ile birlikte, deneme sınavlarım iyi olmasına rağmen, derse girmeme engel oldun. Bu da tabii ki kaygısız olan insanlarla saçma sapan bir sınıfta devam etmeme, ders performansımın düşmesine neden oldu. Bu senin hatan! Amına koduğum! Orospu! Kevaşe... neyse devam ediyorum.
Sınavlarım iyi olmasına rağmen, diğer 4 kişiye gösterdiğin ilgi ve alaka(ek dersler ve soru çözümleri)'nın yarısını bana da gösterseydin, şu an için mükemmel bi aşama kaydetmiş olurduk. Bu da senin hatan! Sperm israfı! Meydanda seni domaltıp siktirmez miyim lan ben!?!
Neyse, devam ediyorum.
Son olarak, ek ders istememe ve hakkım olmasına rağmen, "soru çözümünde ders yazamam!" dediğin halde, soru çözümlerini işgal ettin! Bugün sabah da bu soru çözüm saatini ilk olarak benim ihlal ettiğimi söyledin. Yağ gibi yukarı çıkmaya çalışıyorsun, eyvallah. Bu bardağı taşıran son "yağ damlası" oldu, seni o damla'nın içinde kızartırım, piç!
Yarın gardını al pezevenk! Çünkü bir daha sabahlar olmaması için dua edeceksin. Hadi yarın dershane yönetimi çözemedi bu sorunu diyelim. Ben dış müdahalelerde bulunmasını da bilirim.
Açık tehdit mi?

Not : Yazı tamamen hayal ürünüdür, okan bayülgen'in de programına başladığında dediği gibi ;)

Salı, Şubat 14, 2012

Salı'dan Salata Olmaz. Rehberlikçiden de İşkembe Çorbası...

Selam millet, bugün salı ve siz bunu biliyorsunuz. 

Dün akşam Mystic River vardı tvde, sonra da Scare Tactics'te unuttum filmi, geri döndüğümde de kaçırmıştım bir kaç sahnesini. Devam edemedim ama sağlam film, yarısına kadar gelmiş olsam da, katil kim?'in üzerine kurulmuş gibi, dediğim gibi izlemedim tamamını. 

Uyuyamıyorum, ders çalışmaktan vesaireden değil. Basbayağı uyumak istemiyorum gibi, neyse dün de zaten saatin kaç olduğunu bilmiyordum, Dexter'ı da tekrar izledim. Neden tekrar izliyorum lan!? Böyle bunalım bunalım nereye kadar? Mutlu yazı yok ama şu var ; 

Bugün malum çok sevdiğim fizik dersini almaya karar verdim, dün akşam da kendi çabamla bir şeyler yaptım işte. Yetmiyor leen?! Neyse işte, rehberlikçi bana takık arkadaş, dershanenin yapacağı sınava isim yazdırmadığım için katılamıyor-muşum, öyle saçmalık mı olur? Kayıtlı öğrencisi olduğum halde dershanenin, neyse alttan alıyım dedim. Unutmuş olabilirim vesaire, şeklinde. Sen haftaiçi olan sınavlara girmiyordun buna mı girecen tavrındaydı. Bu haftasonu olduğu için girmeye karar verdim, dedim. Öyle öyle. Neyse sonra kantine çıktım, fizikçiyi bulmaya. Balkondaydı, Konuşan Kedi uygulamasıyla oynuyordu, adam konuşuyor kedi tekrar ediyor. Gülüyor öyle kendi kendine, ben de gülmeye başladım. Sonra işte ders vesaire ayarlayalım hocam, olmuyor öyle, dedim. Adam da "ya ders yazmışlar" dedi. Soru çözüm saatlerinde bireysel ders yazmayan REHBERLİKÇİ!!! soru çözüm saatini doldurmuş, sinir oldum. Neyse bağırdım çağırdım, nasıl yazar nasıl yapar böyle bir şey, diye. Rehberlikçi de içerideydi. Ben aşağı indim, sınıfta da tepkimi dile getirdiğim an adam kapıyı açtı "neden bu kadar tepki veriyorsun anlamadım" dedi. Anlamayacak ne var lan?!?! Bizzat kendisinin benimle alıp veremediği ne var acaba merak ediyorum ben de, blogumu okuyarsan sevgili hocam sen adi adamın tekisin, sorunun varsa gel konuş ... stop. 

Ben rahat durmam hacı, haksızlık yapıldı mı bana karşı, evet! O zaman napıyoruz, savaş baltalarını çıkarıyoruz Cherokee'ler hadi allaallaallalalallal! 

Dershanenin yeni sahibiyle tanıştım, süper biri. Cidden. İlk defa bu kadar rahat biriyle karşılaşıyorum. Güzelim memleketimde götü kalkıkların sayısı arttıkça, böyle insanlarla karşılaşma ihtimalimiz de azalıyor. İyi insanlar genç yaşta ölmesin. Tanıştık, şikayetlerimizi belirttik. Ben de bahsettim müdür'e bu konuda hakkında. Gerekeni yapar umarım. Haftasonları için de ek dersler, takviyeler vesaire! Vuvhvuhv! süper süper. 

Bu arada sınıfta kızın biri, zamanında işte yardım etmeye çalıştığım. Fake hesabından onu işlettiğimi sanıyor. ueaheuahae ! Sonra imalarda bulunuyor işte, ben sinsiymişim. Lan sinsi olsam sana mı olacam kevaşe! 
İşte yok efenim, benim bilgisayar mühendisi yengem var kim bana oyun oynuyorsa onun hayatını karartacam falan. Kızım bak, yengen yaksa yaksa beni yakacağı bir şey eline geçmez. En fazla kendini yakar okulundan olur! Böyle de sikerler! 

Neyse işte, benden başka bir kişiden daha şüpheleniyormuş. Lan böyle saçma sapan insanlarla saçma sapan olaylarla geliyorlar ya, gülelim euheuhe!

Pazartesi, Şubat 13, 2012

...

Selam millet,
Bugün sınav günümdü ve de askeriyeye gitmem gereken gündü. Sınava girdim ama askeriyeye -hayır gitmedim.
Sınavdan bahsedecek olursam, kitapçığın kapağında aynaya sırtını dayamış bir genç kız sırıtıyordu, sinir bozucu.
Türkçe, beklediğimden zordu. Paragraflar ikilemde bıraktı, dilbilgisi de sanırım tekrar etmek gerekecek.
Matematik, beklediğimden basitti. Problemler inanılmaz basitti. Ben bile yaptım! ehe. Geometri de öyle, ama sonlara doğru zorlaşmalar falan. Sıktı.
Fizik, sevmiyorum ama yaptım sanırım, oldu bişeyler.
Kimya, yorum sorularında kötüyüm hala, ne yapacağımı da bilmiyorum. Soru çözmeme rağmen bir ilerleme kaydedemedim sanırım.
Biyoloji, güzeldi ama boş bıraktıklarım, içim yanıyor!
Sözel kısımda ise zorlayan tek şey bir iki tarih sorusu, coğrafya'da ise enlem boylam , yerel saat kısmı. Felsefe kazıktı allah belasını, neyse bu kadar sınav yeter.
TODER için de kart aldım, türkiye geneli sınava katılıyorum işte, katılacak olan bloggerlara bol şans, ehe.

Askerlik şubesi ise bambaşka bir olay zaten ;
Sabah amcamlarla kahvaltı ettikten sonra, bir anda "ben gitmek istemiyorum" dedim. Ortada kağıt vesaire yok, muhtarda da yok. Sınavdan sonra aynı durumu yaşayan komşumla karşılaştım, şansa bak! Neyse, sordum ne var ne yok ne yapmalı ne etmeli , ne halt edecem la!? diye. Ona kağıt gelmesine rağmen 1 yıl boyunca rahat rahat takılmış öyle. Şehirdışına hatta yurtdışına da çıkıyordu. Muayeneye gittikten sonra çok yormuşlar, şehir merkezinden en az 100km uzaktaki askerlik şubesine yollamışlar. Bir ay boyunca sürünmüş. Benim de 1 ay sonra sınavım var, sınavdan sonra halledebilirsem eğer. Rahat nefes alırım. Sınavdan önce gelip alırlarsa, sizi özlicem! euheu.

Yarın...

Gecenin bir vakti gelip buraya birkaç şey yazıyım öyle yatmaya gidiyim dedim.
Yarın büyük gün, deneme sınavı haricinde. Askeriyeye gitmeme gerekiyor. Bugün de boşu boşuna germişim kendimi ben, Mr.E ve Re-l de öyle rahatlattılar ya sağolsunlar. İşin garip tarafı bütün bu olacak olan umrumda olmamasına rağmen, oha Dexter'ın sezon finali dönüyordu ekranda. Cody'nin başı belada, kıyamet günü vesaire. 
Konuya dönecek olursam ; 
Gata'ya gitmem gerekebilir, sırf bu kanser meselesi yüzünden. Fuck! diyorum, gata'ya gitmek istemiyorum. Elimdeki raporların yetmeyeceğini biliyorum vesaire ama beni geren tek şey sanırım GATA - Ankara ikilisi bana şans dileyin millet!
Bir de bunu dinleyelim ;



George gibi bir arkadaşım olsun, başka da bir şey istemiyorum.

Pazar, Şubat 12, 2012

Kayıp

Selam millet,


Önceki yazıya gitmek için - Tıkla

Dün sıçmık rengi cumartesiydi, akşama kadar uğraştıran bir bilgisayar ve devamında gelen olaylar.
Şarkı falan da paylaşmıştım. Tatili biten üniversite öğrencilerini de uğurladık, siktirin gidin len! O yüzden mi bunalıma girdim? He? Olabilir bak, böyle bir tripler falan. Yok yok şaka yapıyorum, saçma bir sebep bu.
Neyse, neye elimi atsam buhar oluyor, uçuyor, kayboluyor. Kutsanmış! ehe.
Sonunda bulduğum eşyalarım ;
Çakma gümüş yüzük - sahibi düşürmüş yolda bana da başkası vermişti, askıya asmışım haberim yok. Kayboldu sanmışım, gözümün önündeymiş! Breh!

Usb Kart Okuyucum, 5 liraya almıştım. Tv'ye takıp müzik dinliyordum, kopuyordum. Tabii içinde 8gb microsd olunca, doldurdum ağzına kadar. Neyse, ben bunu kaybettiğimi sandım yine. Pijamamın cebinden, çamaşır makinesine yolculuk. Annem atmış makineye, üzerine de ipe asmış kurusun diye. En azından düşmedi. Taktım pc'ye, çalışıyor!!! Ama bu uzun sürmez sanırım, içindeki devre oksitlendi mi? BAAM! İşi biter, neyse ki hafıza kartı sağlam kalacak, çivi ile delik açsan bile dosyalarının bir kısmını kurtarabiliyormuşsun.

Bir de bugün olan ek dersimi anca dün akşam hatırlayabildim. Etüt vardı ama dün aklıma geliyor.



Dün akşam +18 gerilim vardı star'da. Nüfus 436. Bu kasaba böyle bir dengemiz olsun, huzurluyuz oohh! diye takılırken. Nüfus memurunun biri kasabaya gelir, polisin karısını götürür. Polis bunları görür. Adamı da en son baktığımda elektriğe bağlamışlardı. Kasabadan kaçmaya çalışan hastalanıyor, tesadüfe bak. Tüh tüh! Ama başroldeki kadın yani, iş bitirici güzel kadın. Soldaki fotoda böyle çirkin çıkmış gibi ama gözler kalbin aynasıdır diyip geçelim. Gözlere odaklan!
Bir yandan da arkadaşımla sohbet ediyoruz, filmi resmen canlı yayın tadında anlatmaya çalıştım. O sırada balkondan bir ses geldi, kahretsin! Kutu varmış, rüzgarda uçurmuş vesaire. Film korkunç da değil, hatta izlemiyordum bile eheuhe.



Sabah dershaneye gitmeden önce, açtım Zeki Müren - Sorma 'yı dinledim, eşlik ettim. Aydilge söylüyordu ama olsun sözler güzel.

Nightwish'ten sonra bir çıkar yol bulmaya çalıştık reyüsle! Ama durum bu kadar kolay değildi, bugün işte Devendra Banhart - Carmensita'sını dinledim la la la la la la... diye kendimden geçtim. Reyüs de bundan önce Pendulum - Crush paylaştı. Anca geldim kendime.


Cumartesi, Şubat 11, 2012

Bir Adam Vardı Müzik Paylaşan

Selam millet!
Başlıktaki adam, master!
Mr.E -namıdeğer Master!- Reyüs ile, Reyüs de Benimle paylaşınca, şarkı mahvolan cumartesi günümü toparlamayı başarmaya çalışırken, bu kez de keman sayesinde sarsıldım. Dinleyin dinlettirin ;
Keman ile klip ile, ne biliyim yorum yapmıcam ama hala dinliyorum?!



My Lap is Fucked Up by Black Saturday

Oha LAN! Neden bugünümü çöplüğe çevirmeye çalışıyorum ki. Dün yaptığım planlarla bugün tutmuyor malesef.
Başa gelenler,
Dün güldük, eğlendik. Yalan Dünya olsun, Okan Bayülgen olsun. İyi güzel, alıştım ben cuma günleri koltukta sızmaya ama tek başıma sızınca her şey normalken, tam uykumun derinliklerine indiğim sırada kardeşimin "ABİ! sızdın sen ya!!" demesi ile birden kafayı kaldırıp, salya akmış mı falan kontrol ettim, akmamış. Neyse saat gecenin bilmem kaçı, zaman kavramı aleyhime işlerken, kolumda saatim, cebimde telefonum yokken eeh zaman geçmiş gitmiş, koy rahvan...
Bugün film izleyecektim, aileden baskı gelince "şu bilgisayara format çek artık!" şeklinde. Alternatif yollar denedim, denemeseydim keşke. Saatlerce bunun için uğraşacam, olay şöyle oldu ;
Bilgisayarı açtım, system ınf. disk denen kısım yüzünden bilgisayar kafayı yiyordu, kendi kendine kapanmalar vesaire başlamışken. Yazılımsaldır diye düşünüp Win7'li kısmı kaldırmayı planlıyordum ama olmadı. Ben Fedora'yı optik sürücüye taktıktan sonra, normal açıldı tabii. Disk bölümüne geldim, lanet olası sys ınf. kaldır derken koskoca 250gb buhar oldu! -ağlıyorum.  Filmlerim, müziklerim, fotoğraflarım, bir de yedeklemişim ben bunları normalde buhar oldular! Allah kahretsin! Bu başıma 2. kez geliyor. Çok dikkatliyim normalde ama neden ben tanrım neden!!!
Şimdi ise külüstür ile kurtarma arayışlarına girdik, koskoca gemiyi battığı sahilden bir kayık çıkaracak.
Torrent, windows vista ve aklına gelebilecek bilimum programlar yüklendi, külüstür ise su almaya başladı. Bu satırları zar zor yazıyorum. Böyle elim ayağım titriyor, pencere açık sol taraftan, kapı da açık, böylece cereyan yapıyorlar. Ama titreme bundan değil, sinirlendim sanırım.

Bir de facebookta arkadaş sayım 100'ü geçmiş 101 olmuş, sildim o 1 kişiyi. Euehauaueh! 100 olmalı, 100'de kalmalı! -Psikopatlık derecesinde güler-

Dün kongre toplandı, mükemmel bir sohbetti. Tek kelimeyle "çokmükemmel"