Çarşamba, Şubat 15, 2012

İlik Veriyoruz Hayat Kurtarıyoruz Canlar!

BM,  blogunda yazmış, http://bayanmikrop.blogspot.com/2012/02/sevgilimle-nasl-sevistim.html
işte link yukarıda ama ben de birkaç parça bir şey ekliyim ;

Faydalı link - http://www.istanbul.edu.tr/itf/index.php?option=com_content&view=article&id=885&Itemid=174

"Lösemi hakkında bilgisi olmayanlar haberlerde, internette, twitter vs her yerde bir şeyler duyuyordur. Bu hastalığın yaşı yok, birden bire ortaya çıkabiliyor. Tv'de bir kadın gördüm ve doğru düzgün ne yapmam gerektiğini bilmesem de yarın gidiyorum Çapa'ya dedim. Neyse gönüllü donör olmak çok kolay arkadaşlar. İstanbul'da yaşayanlar için Çapa Tıp Fakultesi'ne gidip ilik merkezinde 'ilik bağışı yapmak istiyorum' demeleri ve basit bir formu doldurmalarının ardından verecekleri bir kaç küçük tüpte kan ile süreci başlatmış oluyorsunuz. Sonrasında eğer kanınız bir hastanın doku örnekleri ile uyuşursa çok basit bir operasyon ile (dikiş, neşter vb bir şey olmadan) sizde sürekli yenilenen iliklerden çok az bir kısmı ile bir insana hayat verebiliyorsunuz."

08:30 - 17:00 arasında gitmeniz gerekiyor (yani biraz garip bir durum çalışan insanları düşünmeleri gerekiyordu)

Hepatit B ve C, Kanser, Aids/Hiv benzeri bir hastalığınız var ise maalesef donör olamıyorsunuz (bana verdikleri formda yazanları yazıyorum yani en azından hepatit olanlarınız var ise maalesef onlar da veremiyor diğer hastalıklar malum zaten)

İmzaladığınız formlarda gönüllü ilik bağışından istediğiniz an çıkma hakkınız saklı tutuluyor

Bilgi almak isterseniz 

Tel: 0212 534 75 00
Fax: 0212 532 46 52









Eşeğin Tuhaf Hikayesi var yukarıda sayfalar kısmında, en azından bütün bu olaylara şahit olduktan sonra rahat duramadım tabii; hali hazırda cesaretimi toplayıp yayınlamam gereken bir yazı var ama yapamıyorum lan! Elimde değil, bir şekilde tamamlamak istiyorum tabii ki.
Neyse duyarlı olalım, bir de BM eklememiş ama iliğin nasıl alındığını biliyorum, şahit oldum. İşinizi veya okulunuzu aksatan bişey değil, operasyon sırasında acı hissi olmuyordu sanırım ama şu kadarcık acı için yumruk kadar atan bir kalbe değer bence. Hadi Bakalım!

Rehberlikçi 2. Round -Çok Küfürle Yazıldı.

Selam millet, rehberlikçiye sesleniş yazısı olacağı için lütfen çocuklarınızı veya çocuk ruhlarınızı ekrandan uzak tutunuz.
Başlayabilirim.
Sevgili Rehberlikçi,
1. dönemde, A sınıfında 4 özel öğrenciniz(!) ile birlikte, deneme sınavlarım iyi olmasına rağmen, derse girmeme engel oldun. Bu da tabii ki kaygısız olan insanlarla saçma sapan bir sınıfta devam etmeme, ders performansımın düşmesine neden oldu. Bu senin hatan! Amına koduğum! Orospu! Kevaşe... neyse devam ediyorum.
Sınavlarım iyi olmasına rağmen, diğer 4 kişiye gösterdiğin ilgi ve alaka(ek dersler ve soru çözümleri)'nın yarısını bana da gösterseydin, şu an için mükemmel bi aşama kaydetmiş olurduk. Bu da senin hatan! Sperm israfı! Meydanda seni domaltıp siktirmez miyim lan ben!?!
Neyse, devam ediyorum.
Son olarak, ek ders istememe ve hakkım olmasına rağmen, "soru çözümünde ders yazamam!" dediğin halde, soru çözümlerini işgal ettin! Bugün sabah da bu soru çözüm saatini ilk olarak benim ihlal ettiğimi söyledin. Yağ gibi yukarı çıkmaya çalışıyorsun, eyvallah. Bu bardağı taşıran son "yağ damlası" oldu, seni o damla'nın içinde kızartırım, piç!
Yarın gardını al pezevenk! Çünkü bir daha sabahlar olmaması için dua edeceksin. Hadi yarın dershane yönetimi çözemedi bu sorunu diyelim. Ben dış müdahalelerde bulunmasını da bilirim.
Açık tehdit mi?

Not : Yazı tamamen hayal ürünüdür, okan bayülgen'in de programına başladığında dediği gibi ;)

Salı, Şubat 14, 2012

Salı'dan Salata Olmaz. Rehberlikçiden de İşkembe Çorbası...

Selam millet, bugün salı ve siz bunu biliyorsunuz. 

Dün akşam Mystic River vardı tvde, sonra da Scare Tactics'te unuttum filmi, geri döndüğümde de kaçırmıştım bir kaç sahnesini. Devam edemedim ama sağlam film, yarısına kadar gelmiş olsam da, katil kim?'in üzerine kurulmuş gibi, dediğim gibi izlemedim tamamını. 

Uyuyamıyorum, ders çalışmaktan vesaireden değil. Basbayağı uyumak istemiyorum gibi, neyse dün de zaten saatin kaç olduğunu bilmiyordum, Dexter'ı da tekrar izledim. Neden tekrar izliyorum lan!? Böyle bunalım bunalım nereye kadar? Mutlu yazı yok ama şu var ; 

Bugün malum çok sevdiğim fizik dersini almaya karar verdim, dün akşam da kendi çabamla bir şeyler yaptım işte. Yetmiyor leen?! Neyse işte, rehberlikçi bana takık arkadaş, dershanenin yapacağı sınava isim yazdırmadığım için katılamıyor-muşum, öyle saçmalık mı olur? Kayıtlı öğrencisi olduğum halde dershanenin, neyse alttan alıyım dedim. Unutmuş olabilirim vesaire, şeklinde. Sen haftaiçi olan sınavlara girmiyordun buna mı girecen tavrındaydı. Bu haftasonu olduğu için girmeye karar verdim, dedim. Öyle öyle. Neyse sonra kantine çıktım, fizikçiyi bulmaya. Balkondaydı, Konuşan Kedi uygulamasıyla oynuyordu, adam konuşuyor kedi tekrar ediyor. Gülüyor öyle kendi kendine, ben de gülmeye başladım. Sonra işte ders vesaire ayarlayalım hocam, olmuyor öyle, dedim. Adam da "ya ders yazmışlar" dedi. Soru çözüm saatlerinde bireysel ders yazmayan REHBERLİKÇİ!!! soru çözüm saatini doldurmuş, sinir oldum. Neyse bağırdım çağırdım, nasıl yazar nasıl yapar böyle bir şey, diye. Rehberlikçi de içerideydi. Ben aşağı indim, sınıfta da tepkimi dile getirdiğim an adam kapıyı açtı "neden bu kadar tepki veriyorsun anlamadım" dedi. Anlamayacak ne var lan?!?! Bizzat kendisinin benimle alıp veremediği ne var acaba merak ediyorum ben de, blogumu okuyarsan sevgili hocam sen adi adamın tekisin, sorunun varsa gel konuş ... stop. 

Ben rahat durmam hacı, haksızlık yapıldı mı bana karşı, evet! O zaman napıyoruz, savaş baltalarını çıkarıyoruz Cherokee'ler hadi allaallaallalalallal! 

Dershanenin yeni sahibiyle tanıştım, süper biri. Cidden. İlk defa bu kadar rahat biriyle karşılaşıyorum. Güzelim memleketimde götü kalkıkların sayısı arttıkça, böyle insanlarla karşılaşma ihtimalimiz de azalıyor. İyi insanlar genç yaşta ölmesin. Tanıştık, şikayetlerimizi belirttik. Ben de bahsettim müdür'e bu konuda hakkında. Gerekeni yapar umarım. Haftasonları için de ek dersler, takviyeler vesaire! Vuvhvuhv! süper süper. 

Bu arada sınıfta kızın biri, zamanında işte yardım etmeye çalıştığım. Fake hesabından onu işlettiğimi sanıyor. ueaheuahae ! Sonra imalarda bulunuyor işte, ben sinsiymişim. Lan sinsi olsam sana mı olacam kevaşe! 
İşte yok efenim, benim bilgisayar mühendisi yengem var kim bana oyun oynuyorsa onun hayatını karartacam falan. Kızım bak, yengen yaksa yaksa beni yakacağı bir şey eline geçmez. En fazla kendini yakar okulundan olur! Böyle de sikerler! 

Neyse işte, benden başka bir kişiden daha şüpheleniyormuş. Lan böyle saçma sapan insanlarla saçma sapan olaylarla geliyorlar ya, gülelim euheuhe!

Pazartesi, Şubat 13, 2012

...

Selam millet,
Bugün sınav günümdü ve de askeriyeye gitmem gereken gündü. Sınava girdim ama askeriyeye -hayır gitmedim.
Sınavdan bahsedecek olursam, kitapçığın kapağında aynaya sırtını dayamış bir genç kız sırıtıyordu, sinir bozucu.
Türkçe, beklediğimden zordu. Paragraflar ikilemde bıraktı, dilbilgisi de sanırım tekrar etmek gerekecek.
Matematik, beklediğimden basitti. Problemler inanılmaz basitti. Ben bile yaptım! ehe. Geometri de öyle, ama sonlara doğru zorlaşmalar falan. Sıktı.
Fizik, sevmiyorum ama yaptım sanırım, oldu bişeyler.
Kimya, yorum sorularında kötüyüm hala, ne yapacağımı da bilmiyorum. Soru çözmeme rağmen bir ilerleme kaydedemedim sanırım.
Biyoloji, güzeldi ama boş bıraktıklarım, içim yanıyor!
Sözel kısımda ise zorlayan tek şey bir iki tarih sorusu, coğrafya'da ise enlem boylam , yerel saat kısmı. Felsefe kazıktı allah belasını, neyse bu kadar sınav yeter.
TODER için de kart aldım, türkiye geneli sınava katılıyorum işte, katılacak olan bloggerlara bol şans, ehe.

Askerlik şubesi ise bambaşka bir olay zaten ;
Sabah amcamlarla kahvaltı ettikten sonra, bir anda "ben gitmek istemiyorum" dedim. Ortada kağıt vesaire yok, muhtarda da yok. Sınavdan sonra aynı durumu yaşayan komşumla karşılaştım, şansa bak! Neyse, sordum ne var ne yok ne yapmalı ne etmeli , ne halt edecem la!? diye. Ona kağıt gelmesine rağmen 1 yıl boyunca rahat rahat takılmış öyle. Şehirdışına hatta yurtdışına da çıkıyordu. Muayeneye gittikten sonra çok yormuşlar, şehir merkezinden en az 100km uzaktaki askerlik şubesine yollamışlar. Bir ay boyunca sürünmüş. Benim de 1 ay sonra sınavım var, sınavdan sonra halledebilirsem eğer. Rahat nefes alırım. Sınavdan önce gelip alırlarsa, sizi özlicem! euheu.

Yarın...

Gecenin bir vakti gelip buraya birkaç şey yazıyım öyle yatmaya gidiyim dedim.
Yarın büyük gün, deneme sınavı haricinde. Askeriyeye gitmeme gerekiyor. Bugün de boşu boşuna germişim kendimi ben, Mr.E ve Re-l de öyle rahatlattılar ya sağolsunlar. İşin garip tarafı bütün bu olacak olan umrumda olmamasına rağmen, oha Dexter'ın sezon finali dönüyordu ekranda. Cody'nin başı belada, kıyamet günü vesaire. 
Konuya dönecek olursam ; 
Gata'ya gitmem gerekebilir, sırf bu kanser meselesi yüzünden. Fuck! diyorum, gata'ya gitmek istemiyorum. Elimdeki raporların yetmeyeceğini biliyorum vesaire ama beni geren tek şey sanırım GATA - Ankara ikilisi bana şans dileyin millet!
Bir de bunu dinleyelim ;



George gibi bir arkadaşım olsun, başka da bir şey istemiyorum.

Pazar, Şubat 12, 2012

Kayıp

Selam millet,


Önceki yazıya gitmek için - Tıkla

Dün sıçmık rengi cumartesiydi, akşama kadar uğraştıran bir bilgisayar ve devamında gelen olaylar.
Şarkı falan da paylaşmıştım. Tatili biten üniversite öğrencilerini de uğurladık, siktirin gidin len! O yüzden mi bunalıma girdim? He? Olabilir bak, böyle bir tripler falan. Yok yok şaka yapıyorum, saçma bir sebep bu.
Neyse, neye elimi atsam buhar oluyor, uçuyor, kayboluyor. Kutsanmış! ehe.
Sonunda bulduğum eşyalarım ;
Çakma gümüş yüzük - sahibi düşürmüş yolda bana da başkası vermişti, askıya asmışım haberim yok. Kayboldu sanmışım, gözümün önündeymiş! Breh!

Usb Kart Okuyucum, 5 liraya almıştım. Tv'ye takıp müzik dinliyordum, kopuyordum. Tabii içinde 8gb microsd olunca, doldurdum ağzına kadar. Neyse, ben bunu kaybettiğimi sandım yine. Pijamamın cebinden, çamaşır makinesine yolculuk. Annem atmış makineye, üzerine de ipe asmış kurusun diye. En azından düşmedi. Taktım pc'ye, çalışıyor!!! Ama bu uzun sürmez sanırım, içindeki devre oksitlendi mi? BAAM! İşi biter, neyse ki hafıza kartı sağlam kalacak, çivi ile delik açsan bile dosyalarının bir kısmını kurtarabiliyormuşsun.

Bir de bugün olan ek dersimi anca dün akşam hatırlayabildim. Etüt vardı ama dün aklıma geliyor.



Dün akşam +18 gerilim vardı star'da. Nüfus 436. Bu kasaba böyle bir dengemiz olsun, huzurluyuz oohh! diye takılırken. Nüfus memurunun biri kasabaya gelir, polisin karısını götürür. Polis bunları görür. Adamı da en son baktığımda elektriğe bağlamışlardı. Kasabadan kaçmaya çalışan hastalanıyor, tesadüfe bak. Tüh tüh! Ama başroldeki kadın yani, iş bitirici güzel kadın. Soldaki fotoda böyle çirkin çıkmış gibi ama gözler kalbin aynasıdır diyip geçelim. Gözlere odaklan!
Bir yandan da arkadaşımla sohbet ediyoruz, filmi resmen canlı yayın tadında anlatmaya çalıştım. O sırada balkondan bir ses geldi, kahretsin! Kutu varmış, rüzgarda uçurmuş vesaire. Film korkunç da değil, hatta izlemiyordum bile eheuhe.



Sabah dershaneye gitmeden önce, açtım Zeki Müren - Sorma 'yı dinledim, eşlik ettim. Aydilge söylüyordu ama olsun sözler güzel.

Nightwish'ten sonra bir çıkar yol bulmaya çalıştık reyüsle! Ama durum bu kadar kolay değildi, bugün işte Devendra Banhart - Carmensita'sını dinledim la la la la la la... diye kendimden geçtim. Reyüs de bundan önce Pendulum - Crush paylaştı. Anca geldim kendime.


Cumartesi, Şubat 11, 2012

Bir Adam Vardı Müzik Paylaşan

Selam millet!
Başlıktaki adam, master!
Mr.E -namıdeğer Master!- Reyüs ile, Reyüs de Benimle paylaşınca, şarkı mahvolan cumartesi günümü toparlamayı başarmaya çalışırken, bu kez de keman sayesinde sarsıldım. Dinleyin dinlettirin ;
Keman ile klip ile, ne biliyim yorum yapmıcam ama hala dinliyorum?!



My Lap is Fucked Up by Black Saturday

Oha LAN! Neden bugünümü çöplüğe çevirmeye çalışıyorum ki. Dün yaptığım planlarla bugün tutmuyor malesef.
Başa gelenler,
Dün güldük, eğlendik. Yalan Dünya olsun, Okan Bayülgen olsun. İyi güzel, alıştım ben cuma günleri koltukta sızmaya ama tek başıma sızınca her şey normalken, tam uykumun derinliklerine indiğim sırada kardeşimin "ABİ! sızdın sen ya!!" demesi ile birden kafayı kaldırıp, salya akmış mı falan kontrol ettim, akmamış. Neyse saat gecenin bilmem kaçı, zaman kavramı aleyhime işlerken, kolumda saatim, cebimde telefonum yokken eeh zaman geçmiş gitmiş, koy rahvan...
Bugün film izleyecektim, aileden baskı gelince "şu bilgisayara format çek artık!" şeklinde. Alternatif yollar denedim, denemeseydim keşke. Saatlerce bunun için uğraşacam, olay şöyle oldu ;
Bilgisayarı açtım, system ınf. disk denen kısım yüzünden bilgisayar kafayı yiyordu, kendi kendine kapanmalar vesaire başlamışken. Yazılımsaldır diye düşünüp Win7'li kısmı kaldırmayı planlıyordum ama olmadı. Ben Fedora'yı optik sürücüye taktıktan sonra, normal açıldı tabii. Disk bölümüne geldim, lanet olası sys ınf. kaldır derken koskoca 250gb buhar oldu! -ağlıyorum.  Filmlerim, müziklerim, fotoğraflarım, bir de yedeklemişim ben bunları normalde buhar oldular! Allah kahretsin! Bu başıma 2. kez geliyor. Çok dikkatliyim normalde ama neden ben tanrım neden!!!
Şimdi ise külüstür ile kurtarma arayışlarına girdik, koskoca gemiyi battığı sahilden bir kayık çıkaracak.
Torrent, windows vista ve aklına gelebilecek bilimum programlar yüklendi, külüstür ise su almaya başladı. Bu satırları zar zor yazıyorum. Böyle elim ayağım titriyor, pencere açık sol taraftan, kapı da açık, böylece cereyan yapıyorlar. Ama titreme bundan değil, sinirlendim sanırım.

Bir de facebookta arkadaş sayım 100'ü geçmiş 101 olmuş, sildim o 1 kişiyi. Euehauaueh! 100 olmalı, 100'de kalmalı! -Psikopatlık derecesinde güler-

Dün kongre toplandı, mükemmel bir sohbetti. Tek kelimeyle "çokmükemmel"

Perşembe, Şubat 09, 2012

Tatlı ve Sevimli Beyler!

Selam millet!
İki gündür yağmurlu geçen günler, yağmur dindiğinde ise yerini bahardan kalma bir güne bırakıyor. Meteorolojiden ald... Neyse bu kadar hava, su, toprak, ateş yeter. Dün akşam simya-kimya çalıştım, hoş güzel. Akılda kalıcı, soğuk-ıslak, soğuk-kuru, öyle garip terimlerle kendilerince elementler oluşturmuş atalarımız. Simyacı, güzel kitap biliyorum ama okumadım. Kitap paylaşımı yaptığım akrabalarımda olduğunu bildiğim halde, ne biliyim sonu söylenince ne kitabın ne de filmin bir amacı kalmıyor. Okurum artık, unuttum sonunu uehe.

Bugüne gelecek olursam, dün kırtasiyeye bıraktığım biyoloji testlerini aldım, fotokopi. Üniversite de başıma gelecekse fotokopi meselesi, okumuyorum arkadaş! Bıraktım! -şaka- Ama şimdiden alıştırıyorlarsa da sorun yok. Bugün şu biyolojiye ve kimyaya güzel bir ilgi göstermeyi düşünüyorum. Bayağı soru çözdüm dün. Yarın da hocanın birine götürmem gerek. YARIN fuck lan yarını! Ertelemek kötü bir fikirdi biliyorum ama başka çarem kalmadı.

Berbere gittim bir de sakal çirkin uzuyor, -küfür varmış gibi hayal et- ne lan bu ?! Gittim, sakal traşı için. Adam: Bi otur soluklan yegenim havasında, 20 yıldır berberim. Kendimi bildim bileli ona giderim hep. Yakındığım durum, adam otomatiğe bağlamış sürekli yaşlı müşterileri olduğu için. Ben de zamanında isyan etmiştim, neyse ki düzeltti biraz. Berberlerden nefret ediyorum -2 kişiler- hatta 3 ! Kuzenin düğünü için farklı bir berbere gitmiştim, apaçi-mohikan karışımı bir şey olmuştu saçım. Çok saçma! Yok sprey, jöle vesaire, eve geldiğimde ise saçımı yıkamama rağmen apaçi gibi geziyordum, neyse ki düzeldi. Sorun yok. Bir diğeri ise mal, bildiğin mal. Abi saçımı öyle kes, yok olmaz, olur mu? Olmaz olmaz. Sen kes diyorum ne yapacan?! Ailen kızar, diyor bu kez. Gitmedim bir daha.

Bu arada google'da yokum artık, lan dershaneden bir kişi-bulacam seni oğluuum!- bloguma giriyor. Karıştırmış biraz ama şu an için gizli, en azından şüpheleniyorum. Kişiler, kurumlar hayal ürünüdür ! Uyduruyorum ben bunları ueheu. Neyse öyle de canım sıkıldı dün gece, sildim blogu google'dan! Yaşasın özgürlük. Şansa bak ki canımın içi bir denem nar denemin görseli çıkıyordu, dershane görselde aranırken. Jessica'm! Duy sesimi?! Hocanın biri eğer fotoyu görmüşse kesin bloguma giren bir hocadır. Eğer öğrenci ise kesin ergenin tekidir!

Biraz daha kalıyım.
Dershane bitince bir oyun başlattım : Hakkımda ne düşünüyorsun? diye. Hep ben yorumladım. İnsan sarrafı kimliğimi açığa vurdum, komşukızından başlayıp, "dışlanan"a kadar. Sonra benim hakkımda ne düşünüyorsunuz len?!'+%+& dediğimde ise komşukızı : tek kelimeyle hınzır! dedi. Güldük. Haklı mı? Olabilir. Bütün bu muhabbet bittikten sonra V for Vendetta'dan alıntı yaptım : Bu maskenin altında etten fazlası var! dedim ve sırra kadem bastım.

Son olarak, evet bu bir kaç söz özetim olabilir : "cute and cuddly boys, cute and cuddly"


"Tatlı ve sevimli beyler, tatlı ve sevimli -skipper"




Salı, Şubat 07, 2012

Tatilden Sonra İlk Gün ?

Selam millet!
Yazılarımıza kaldığımız yerden devam, bugün bombastik bir gün olmasa da, yazıyım...

Pazar günü arkadaşımdan dönerken berem kafamdaydı, minibüsteyken de çantama attım, eve geldiğimde bere yok! Kulaklı berem gitmiş?! Nasıl olur la!? Bugün sabah fark ettim. Sinirlendim, dağıttım ortalığı. 8gb'lık hafıza kartıma bile üzülmedim, buna üzüldüğüm kadar. Sade hoş bir rengi vardı, hem lacivert, yazın bile takardım o derece. Gitti, gidenle gidilmiyor. Kesin salonda bir yerde ama nerde?

Ee sabah da bu psikopatlıkla ne kahvaltı ettim ne de erken uyanabildim, komşukızı ile dolmuşa atlayıp dershaneye... Gazete bayiinin orda indim, star gazetesi deneme sınavı veriyormuş, bugün onu yapacam. Pası, kiri çözmek lazım. Bayiiden dershaneye kadar da kulaklarım dondu, dile geldiler. Ben sövdüm onlar sövdü, yağmur da yağıyordu, şemsiye de rüzgara dayanamıyor. Ben tutamıyorum, kapattım. Islandım haliyle. Neyse dersi biraz kaçırdım, FİZİK! Hayır kaçırdığım için yapamıyorum, değil. Neyse, bir baktım, oha o da ne!? Yeni biri ve bir XX, lan sevinemiyorum artık. Kız muhabbetleri yüzünden tenefüste kaçıyorum, bir şey yiyorum mesela, başlıyorlar geçen kuaföre gittim kukudan tut şuraya kadar anlatıyorlar. Yok arkadaş önlem almalı, yeni gelen kızla da nezaketen bile olsa tanışmadım. Neden? Şöyle ki, sevemedim lan. Cidden, eh yeni biridir sohet falan... yok arkadaş. Yengeçliğin canı cehenneme, bi kişiye ısınamazsa hayatta sevemez diyorlar. Doğru mu?

Türkçe dersinde ise, eski enerjim yoktu ama hoca arada uyandırmak için örnek ver dedi. Tahtada şu yazıyordu :
Babam bana para verdi. baba özne, bana dolaylı tümleç, para belirtisiz nesne, verdi yüklem.
Gizli özneye örnek istedi hoca, benim verdiğim örnek :
Bana para verdi.
Tahtaya baktığım an ne biliyim, böyle arada panik oldum sanırım. İlk aklıma gelen, özneyi yok et ne uğraşacam ehe!

Geometri ise , felaket değildi ama çemberde uzunluk garip. Garip ve zor olabilir. Ondan önceki testte ise saçma sapan yanlışlar yapmışım,  8 yerine 18 yazmak ve yarıçapı 20 almak gibi.

Bütün bunlar olup biterken, araya mesafe koymaya çalıştığım arkadaş anne-babasına yakalanmış ; ilaçlarını elbiselerinin arasına saklamış ve BAAM! Yakalanmak güzel tabii aile anlayış gösteriyorsa. Ben yakalandığımda sırıtmıştım ehe. -antidepresandan bahsediliyor-

Öyle bir gün geçti gitti. Bu arada şu gazetelerin tiraj kaygısını anlamıyorum amq, cevap anahtarı yok! Yarın bir gazete daha almam gerekiyormuş. Siktirsinler gitsinler yahu! Gazete Star Gazetesi tekrar ediyim bu arada.
Neyse bu sorunu da arkadaşlar aracılığıyla aştım, yarın bir arkadaş alacak ve 5 kişi faydalanacak. -ağaçlar kesilmesin maksat bu ehe.

Pazartesi, Şubat 06, 2012

Anlamsız 7




Kar çileden çıkarırken, bu videoyu bir şekilde görmenizi sağlayıp fikrinizi değiştireyim dedim, en azından evinizden çıkana kadar. Bu arada kar erimedi mi hala?

Pazar, Şubat 05, 2012

Anlamlı 6




Ey Tanrım, ceviz kabuğunun içine hapsolsam da, kendimi bütün âlemlerin kralı gibi görebilirdim, keşke şu kötü rüyalarım olmasaydı...

Hamlet'ten ama Ceviz Kabuğundaki Evren'i okurken neden sadece bu kısım dikkatimi çekiyor! Neden Planck sabiti veya karadelikler dikkatimi çekmedi?! Ey Tanrım, dikkatimi Fizik'e yönlendirebilmem için yardım et!


İşte O Fotoğraf!!!



Ne zamanlardı , heyt anasını satıyım! Turuncu türbanlı benim bu arada, bilmeyenler için ufak böyle.


Bir zamanlar eski blogumun yani kapadığım blogumun, yazıları hala "atyarışındakieşek"te yayınlanıyor, header'ı idi. Bir kabile, genç bi adam-ben şaman-, yaşlı bir reyüs-Re-l- ;
Kabile üyeleri saymakla bitmez, isim verirsem unuttuklarım darılacak. Öyle de ilginç bir tecrübe yaşamıştık hep beraber. Güzeldi... Çok!

Cuma, Şubat 03, 2012

Neden Böyle OImak Zorunda ki?

Selam millet!  - bu giriş cümlesini yazmayı özlemişim -

Kaç gündür hatta yaklaşık haftalar olmak üzereyken geri döndüm. Kronolojik sıralamaya önem verirsem eğer anlatmaya başlayabilirim sanırım.

Şunlar oldu ;
En son dışarıda fırtına vardı, normalde pek olmaz. Ben ise dizüstü pcyi alıp battaniyeye sarılıyken re-l-reyüsle- konuşuyordum. Saat 2 ye geliyordu. Elektrik kesilebilirdi ki bunun sinyallerini alıyordum. Ara ara lambalar kısılıp geri geliyordu ama ben saçmalamak ve başımın ağrısını yenmek için reyüsümle konuşuyordum işte. Tam başım sızlar ve ben uyumaya gittiğim sırada dışarıdaki fırtınanın sebebinin kar olduğunu öğrendim. Dışarı bakmamıştım, aslında bakmıştım ama görmemiştim. Uyumaya giderken sağa sola çarpıyordum. Feci bir haldeydim, stres mi ? Olabilir bunu da düşündüm. Dinlendim. Uyanamadım. Uyandığımda ise kardeşim perdeyi aniden çekti ve dışarısı görünmüyordu. Cam buğulanmış, eheue. Neyse camı çerçeveyi geçtim, dışarısı bembeyazdı. En son kar yağdığında buralara ben  küçüktüm. 10 yıl oldu sanırım. Evet buraya kadar her şey anormalken ;
Lambaları yakmayı denedim, elektrikler kesilmiş. Dershanede bile elektrik yoktu, jeneratör de. Donuyorduk sınıfla birlikte. Hatta yanımda kimsenin oturmasına izin vermeyen ben, bir arkadaşımın yanıma sığınmasına göz yumdum.
1 Hafta boyunca böyle idare ettim. Elektrikler geldiğinde ise internetim yoktu. 2 Hafta boyunca da internetsiz idare ettim. İnternetsiz hayat ; kakaosuz kakaolu kek gibi. Telefonsuz idare edebiliyorum, telefon olayını da anlatırım da yazı gittikçe tarih karmaşasıyla çorba kıvamına geliyor, bundan korkuyordum.
Cep telefonu olayına gelecek olursam ;
Bankaya olan borcumuz 4500 lira, idare edebilirim. Şubat ayı sonunda tak diye sayıp parayı ödememiz gerekiyormuş. Benim de haliyle "idare etmem" gerekiyor, idare etmek zorundayım. Dün saçma sapan, hatta malca, bağıra çağıra "telefon istiyorum uleeyn, benim de arkadaşlarım var, bi internetim gidiyor kimseye ulaşamıyorum" diye isyan edince de anam sağolsun, "al benim telefonu kullan, ay sonuna kadar ya da sana yeni bir tel alınana kadar" dedi. Kabul etmedim, onun telefonsuz idare edebileceğini sanmıyorum. Dışarı çıkınca bir ihtiyacı olursa eğer? Kendi biraz yorgun, hasta. Hasta değil! Sadece yorgun!

Tatilde ne mi yaptım ? Kızdım kendime çünkü uyudum. Planlarım vardı beceremediğim. Ama olsun...
Film izledim , tavsiye edebileceğim türden filmler, mükemmel olanlar.

İnternete ulaşır ulaşmaz, maillerime baktım. Yorumlara cevap verdim, merak edenler olmuş. Sevgiler buralardan! :)

Panın Labirenti, küçük bir kızın fantastik dünyası, keşke bitmeseydi dediğim. İki yerinde duygulandığım, ağlamaklı olmak. Ben bi de şunu farkettim, içime ağlıyorum. Hani sıksam kendimi 1 damla geliyor. Ağlamak zor zanaat arkadaş.

K-Pax, beni benden aldı ki bu filmi izlemeniz gerek. Verdiği mesaj olsun,  bir anda "allah kahretsin böyle olmamalıydı" demenize neden olan bi film. Kahretsin! Böyle olmamalıydı! 

Hair, vuhvuhvuvhv! Bu coşkuya karşılık izlemeyen olursa, kulaklarından tavana asarım!? uehueh şaka.
Hair, mükemmel bir müzikal. 1979 yapımı. Oyunculuk ise benim yorum yapamayacağım kadar güzel, sinefil değilim ama vurucu filmler izlemek güzel. Konu, konumuz saç. Şaka, bu kadar basit değil. Konu, hippiler. Bu kadar da değil, Claude vietnam savaşına gitmek üzere olan genç adam. Hippilerle karşılaşır ve hayatı inanılmaz şekilde değişir. Utangaç arkadaşımız Sheila'ya aşkını ilan edemez ama hippi corç bunu gayet mükemmel şekilde dışa vurur, arkadaşının aşkına kavuşmasını sağlar vesaire.
Filmde verilen mesajlar çok güzeldi. Siyah, Beyaz -ırkçılığa göndermeler yapan. Vietnam savaşına dokunduran. İzleyin! Ben kötü anlattım! İsteyene torrent linki sağlarım bi şeyler yaparım ama izleyin çok çok çok... Mükemmeldi! Les Choristes'ten önce gelir. İzlediğim müzikaller arasında, euhe zaten bu ikisini izledim sadece. Ya da müzikal olduğunu bilmeden izlediğim filmler de var olabilir.

Bu arada Facebook'a baktığımda ; Arkadaşlarım neden mesaj atmamış, yalnız serserinin tekiyim! dedim kendime ama bir mesaj varmış yeni gördüğüm...

Pazar, Ocak 22, 2012

Duygusala Bağlanmak

Gecenin bu vakti ne işin var burda, çocuk! diyebilirsin belki ama anlatacaklarım olmasa gelmezdim, biliyorsun.
Selam millet! diye de girmedim bu kez, selamsız giriyorum mevzuya ki bu da biraz can sıkıcı. Sorun değil ;
Olanlar bitenler,
İki gündür başım ağrıyor ve ders çalışmama engel oluyor. Bütün gün öylece duruyorum, beynin sol arka lobundan başlayıp, sağ ön ve sağ arkaya uzanan bir ağrı bu, Dr.Eamer* siz bu konulara geldiniz mi bilmiyorum ama sıkıntılı bu kafa. Beynimin davetsiz misafirlerinden, çingenelerden bahsetmiştim sizlere. Sanırım beynimde çoğalıp, toplu konut dikmeye başladılar. Bu beynimi hem çirkin gösteriyor hem de kalabalık...

Cuma günü tatil demiştim, rahatımı aldım da biraz, haftanın yorgunluğu. Cumartesi ise Cuma'dan kalan baş ağrısı. Bugün film izleyecektim de listeye attıklarımı izleyemedim, gardaşlarıma selamlar burdan! -aha elektrikler kesilmek üzere- Bir film izlettirmiyorlar arkadaş! Kulaklık var olmasına rağmen.
Bugün buralara kar yağıyor, 10 yılda bir belki daha fazla oldu ama 10 yıl olduğunu hatırlıyorum, kodak ya da canon'du makinemiz, filmli olanlardan. Onunla çekmiştik ama tek bir kare yok, küçük kardeşimin bebekken çekilen tek fotosunu ben çekmiştim. Onu da anlatıyım ;
"Evde kimse yoktu, 9 yıl öncesi. Küçük bir çocuktum ama ayrıca elektronik eşyalara bayılan biriydim, meraklı evet. Meraklıyım. Anneannemin radyosunu kırıp içinden mıknatısları söktüğüm gün geldi aklıma. Neyse, konu dağılmasın. Foto makine annemin gözünden sakındığıydı, dokunamazdım hiç. Ama o gün evin altını üstüne getirmiştim ve bulmuştum makineyi. Bu tabiri kullanmak güzel, çikolatanın boğazına yakan aroması gibiydi. Makine lensini çeviriyordum, tv'de görmüştüm. Belgeselci abiler öyle çekiyorlardı, hayvanların fotolarını. Ben ise küçük kardeşimin fotoğrafını çekecektim. Hmm şunu şöyle çevirelim, hah burda güneş sembolü var, evvet işte böyle, flaşı nerden kapatıyorduk? Hiç bilmiyorum, aa kırmızı ışık yandı! Şimdi makinem hazır. Kardeşim sanırım 2 haftalık bile değildi. Koltuğa yatırdım. Biraz uzaklaştım. Hoobbaa flaş patladı ve kare yakalandı! Çok mutluydum ama tedirgin de olmuştum, tv'de bebeklerin flaşa karşı hassas olduğunu görmüştüm. Annem de uyarmıştı, ee şimdi ne olacak. Makine direkt dolaba. Hiç olmamış gibi davran..."
İşte hikaye bu, buradan geliyor fotoğraf çekmeye merakım. 

Bir de şu var ; Aşkı ben dolmuşta bıraktım, en arka sırada otururken o,  ben ise sadece dikiz aynasından baktım. Taciz etmekse eğer, evet etmiş olabilirim ama öyle bir niyetim yoktu. Sadece kafamı çevirip baktığımda göz göze gelmek istemedim. Kalbim deli gibi atıyordu, beni görürse eğer diye. Ama görmedi veya görmezden gelindim. Ben de görmezden gelmeliyim, seslenmeli miyim? Hayır hayır bu doğru olmaz. 15 dakika boyunca diken üstündeyim, eve yetiştiğimde ise arkama bakmadan atladım minibüsten ve böylece aşkı ben dolmuşta bıraktım.
Yukarıdaki olay yaklaşık 6 yıl önce oldu ve o zamanlar;  Ne aşkı oğlum git ders çalış, hem ödevin yok mu senin ? şeklinde tepkiler verebilirdiniz, şu an için hayatımda biri yok. Aşk da yok, para da yok, Kaybedenler Kulübünün beslemesi kıvamındayım. 

Cuma, Ocak 20, 2012

Özet Gibi Geçti

Metal müzik dinlemeyeli uzun zaman oldu, uğramak istedim öyle.
Children of Bodom, baba grup.
Kulaklıkla son ses dinliyorum, ayağım ise ritim tutmaya çalışırken, mutlu köpek yavrusunun kuyruğu gibi sallanıyor. Yüzüm de şekilden şekle giriyor, aslında odama dalıp hoparlörden versem sesi? MadDonkey, tepinse yatağının üzerinde?
Filmlere gelecek olursak, uzun zamandır izlemiyoum.
Tatil yapıyorum bugün, bir kaç anime seçip indirmeye karar verdim. Yarın izlerim büyük ihtimalle.
Seçtiklerim ; Ghost in the Shell - the Cat Returns - 5 centimeters per second - yeterli gibi. Yoksa bütün listeyi saçabilirim.
Amerika'da korsanı bitirme operasyonu başlatıldı, internet alemi 18 ocak'ı kara gün ilan etti.

Anonymous da isyanlarda, yakında interneti sadece sosyal medya için kullanırsak şaşırmam. Korkunç!

Telefon alamazken, başlangıç seviyesi dslr foto makinelerine bakıyorum. Okuyorum bloglarda, az önce Missbone'da okudum, yeni foto makine almış. Ben de istiyordum ama kalsın şimdilik. Hocalarımın fotolarını çekip photoshoplayasım vardı ama bu da dursun şimdilik.Sınavdan sonra yapmayı planlıyorum, belki telefon alırım akıllı-akılsız olanından.

Kredi borcu ödeme tarihimiz yakında, babamın da emekli olabilmesi için 72.000 lirayı gözden çıkarması gerekiyor. Para'nın canı cehenneme!

Perşembe günü aldığım süper loto'nun 1 sayı bile tutmamış olması da üstüne eklenen. Bayram günü almıştım halbuki? Neden öyle oldu? Tanrı şans oyunlarını sevmiyor muydu?

Bugün, geçen yıl aynı sınıfta olduğum arkadaşımla karşılaştım. Dershanedeki hocalarını ziyarete gelmiş, üniversiteden geldi evet. Kıskanmadım ama ne biliyim, içim burkuldu kahretsin! :D -şaka yapıyorum tabii, bana uzak değil üniversite. Hatta amacım olan.

Bir kaç parça ; Everytime i Die, Dont stop at top, Follow the Reaper ve ipin ucunu kaçıran diğerleri - Follow the Reaper albümündeki şarkıları dinleyin.

Neyse, çok sıkmadım bu sefer, ya da ben öyle sanıyorum. İlk defa bu şekilde yazıyorum. Arada kaçırmışım ipin ucunu, telefon kısmı ve arkadaşımdan bahsettiğim kısım. 

Perşembe, Ocak 19, 2012

Günü Yiyerek Bitirmek

Selam millet,
Size dün bayramdan bahsetmiştim ya o bayram bugün kutlandı ama önce;

Dershane yazılarımın sadece "mutlu" kısmından bahsediyim ki bugün gerçekten öyleydi.
Kimya, organik, alkoller, eterler, aldehitler, ketonlar yihhaa babe! Geçen yıl bu tarihteki yazılarıma bak sevgili okuyucu, tahtaya anlamsız şekilde bakıp, defterime hayali arkadaşlarımı çiziyordum. Mutluyum !
Matematik, limit, yine bu aylarda arşivi tararsanız, limitle ilgili korkularımı ve ön yargılarımı yıktım. Bu yüzden de mutluyum! Mutluyum diyince garip hissediyorum lan, uzun zaman oldu öyle hissetmeyeli.
Biyoloji, süper la! Kalıtım'dan kurtulmanın mutluluğuyla yanıp tutuşuyorum, hoca süper, iyi gidiyor her şey.

Kimya dersinde her ne kadar dağınık bir profil izlese de sınıf, ben çizgimden şaşmadım, cidden. Öğrenmem gerekiyordu ve öğrendim. Bu kadar, yardımda ve yapımda...

Matematik dersi ise tam bir bombaydı, Adını Feriha Koydum dizisindeki Koray'dan bahsederken uzak akraba, sürekli adı Koray olan hocaya bakarak konuşuyordu. Bu Koray, Gülsüm adlı karakterli sevişti yeni yılda, hocayla da koptuk la, öyle limit olamaz! Gülmekten öldük, Lan oğlum bari Koray demeyin şu adama diye uyarıda bulunsa da hoca, güldük eğlendik.

Biyoloji dersi azıcık kaynadı sebebi de ;
Arkadaşlardan bazılarının hocanın dini inancını öğrenmeye çalışması ve bundan dolayı ortaya çıkan, din çorbası. Başım ağırdı, hoca dersin ortasında çıktı. Hoca çıktıktan sonra da ben sıraya yayıldım, uzandım. Arkadaştan rica ettim başıma masaj yapsın, patlayacak gibiyken hoca geldi. Kalkamadım, hoca bana seslenince de doğruldum tabii, "Hocam ben budist olacam yea" diyip kapatmaya çalıştım konuyu. Ama devam etmekte ısrarcıydı sınıf, hocaya katılıyorum millet!

Olmaması Gereken - Şimdi Yok


Minibüsle gittim çok da zor değildi 15dk beklemek, belki 30. Anneannemlerde de bütün kabile üyeleri toplanmış, sofralar yarım kalmış. Dayım yemeğe yeni başlamış. Tek başıma yemek yiyemem. Şakalar falan, bayramlaştığım kişi sayısı. Dayım, 12 kuzen, 2 yenge, 2 teyze, 1 anne euhe , 1 anneanne hatırlayamadığım bilimum kişi. Sofra önümde, sırasıyla şunlar yendi ; Bir içli köfte, 2 kuşbaşı et, 1 adana kebap. Doyulur mu doyulur mu?! Şarkı vardı öyle arada kaynasın, sonra bayramlaştığım insan sayısı gittikçe gittikçe gittikçe arttı!
Bütün bu yediklerim de oturmasına rağmen, künefe de yedim. Antepfıstıklı ve hayatımda yediğim -peynirliden sonra- en güzel künefe. Doyulmaz tadına ama abarttım biraz, 2 porsiyon da götürdüm.

Öyle işte, devamında bir şey yok, elektrikleri kesti pezolar ama eve döndüğümde de zaten amcam ve kuzenler sohbet, gırgır. Güzeldi, böyle bayrama can kurban. Yemek mi? Açgözlü değilim, kilo almam gerek ama amcamlarda da yedim. Eyvallah! Gittim ben, biliyorum ne düşündüğünü ama yok düşündüğün kadar değilim, yani açgözlü?

Çarşamba, Ocak 18, 2012

Yeni Yıl ve Bayram

Give us a little love, 3 kez dinledim daha da dinlerim, bokunu çıkarana kadar! HBBA Soundtrack sağolsun toplamış paylaştığı müzikleri, ben de indirdim tabii zaman kaybetmeden. İlk defa dinliyorum iyi geldi.

Dershaneden bahsetmeme kararı almak üzereyim, gitti yazılara konusunu veren anatema, şaka bi yana dershanenin sadece hoşuma giden kısımlarından bahsedecem sınava kadar, sonra da "aslında böyleydi böyle oldu" diyip saydıracam euheue.

Bugün olanlar ;
Matematik 1 ders kaynadı, hocanın morali bozuk vesaire.
Biyoloj, kalıtım çözüldü, dün çalıştım çözebiliyorum uleen!
Fizik, çok güzeldi lan! Atışları seviyorum fizikte yapabildiğim ve anlayabildiğim tek konu!
Analitik, güzel konu ama ne biliyim ısınamadım, şaka şaka. Kolay geliyor ilk başlarda, sonra işin içinden çıkamıyorum. Bu kez böyle olmayacak!
Öğle yemeğine de ilk defa dershaneye sipariş ettirmeden gittik, bir döner bir ayran. Ayranı içtikten sonra midem e oturdu, zaten bitirmek için zorladım. Öncesinde 2 adet olmak üzere, elmalı kurabiye yedim. Tok olmama rağmen döner de yedim, çantama meyve bıçağı ve kivi attım sabah ama onlara sıra gelmedi. Gelemedi. Birazdan yerim diyordum ama anam içli köfteleri hazırlamış toplamda -adet hesabı yapsam işin içinden çıkamıyorum. Dondurucuya atarsak eğer, bir iki ay yetecek kadar. Şu köftelerin sebebi de işte şu bayram;

Yarın bayram, anneannemlere hücum! Bayram mı ne bayramı dediğini duyar gibiyim, 6 Ocakta kutlanan -Kıddes - normalde ama hicri takvime göre 19 Ocak'a denk geliyor. Bu arada yeni yılı 2. kez kutladık. O da 14 Ocak'a denk geliyor her yıl 13-14 Ocak. Hicri hesabı yapmayı da öğrendim, 13 gün ekliyoruz arkadaşım.

Bu bayramın benim için anlamı büyük, çocukken nenemlere gidip ellerini öptüğümde bütün bi kış yetecek kadar harçlık verirdi. Ceplerimize sığmazdı paralar.  Hoş güzel, 20 yaşında adamın el öpüp harçlık beklemesi trajikomik olacak ama istiyorum uleeen! Para istiyorum! Şaka - tamam para lazım ama sırf para için de öpmüyorum - neyse uzattım farkındayım. Bayram yarın, dershaneyi öğleden sonra ekiyorum, kuzeni de özledim görmeye gidecem.

Yarının planını da anlattıktan sonra da gidebilirim sanırım, her şey yolunda ve güzel. Böyle de devam etmek zorunda! Bencil oluyorum son zamanlarda, kusura bakmazsınız tabii çünkü size karşı değil - hadi iyi dinlemeler HBBA Soundtrack 2 'den geliyor Give us a Little Love

çok derindeki not : Kıddes - Hz İsa'nın Ürdün Nehri'nde Yuhanna tarafından vaftiz edildiği gün. 6 Ocak'ta kullanan normalde, ee burdaki soru 19 Ocak hacı! Sebebi de büyük ihtimalle Hicri takvim yüzünden.

Salı, Ocak 17, 2012

Anlamsız Dizisi-Serisi

Yalan Dünya izlenesi dizi. Gülse Birsel sevilir bağra basılır. Olgun Şimşek'e saygı duyulur -üstada selamlar burdan- daha bir sürü oyuncu var ama aklıma gelenler ve güldürenler ilk bölümde. Sırf bu dizi için anamla kavga ettik cuma günü ondan sonrası ise kardeşle, ondan sonrası patlayan cam ve kola şişesi.
Şaşkın bakışına kurban!
Kardeş ise anlatılası ;
-Dershane çıkışı parkta bir kalabalık gördüm, yine kime dadanmış itin soyları! diye geçirirken içimden. Eve yetiştiğim an öğrendim sebebini, kardeşe takık iki velet var velet diyorsam 18-19 yaşlarında ergenler. Kardeşimi bekliyorlarmış. Allah akıl fikir ve bilimum hücre versin. Bu çocuklar sperm kazanından dünyaya gelmişler hacım, böyle atıyorsun sperm kazanına hooop ortaya bir piç çıkıyor, bu piçler de toplanıp öyle parkta adam dövmek için toplanıyorlar.


Akıllı telefonlar ise bağımlılık sebebim, anamın telefonu -eski telefonum- sabah bana kalıyor, wifi de açık kalmış-normalde fiş çekilir radyasyon- sabah bi bakıyım bi olaylar vesaire olmuş mu diye, yok hacı! Ne arkadaşlardan mesaj var, zaten atmıyorlardı. Biri hariç, o da blogumu okuyordu, finaller yüzünden okuyamıyor sanırım. Ettiğim küfürlerin hesabını da soramadı. Neyse...

Tok olduğum halde yemek yemek, buna zorlanmak. Öğlene kadar elmalı pastaları tenefüste bi şekilde mideye indirdikten sonra döner de yedim, üzerine anam mangalı yakmış, et vesaire. Yicem!

Filmler, vazgeçilmezim ama son zamanlarda izlemekten zevk alacağım filmler bulamıyorum. Blog'da vardı izleyip yorumladığım filmler, tavsiye edecek olan varsa etsin gözünü seviyim yoksa böyle sıkıntıdan ölürüm.

Müzik, Radiohead dinlerken sıkılırdım bir zamanlar, daha şiddetli, daha hareketli daha ... şarkılar seçiyordum dinlemek için ama son zamanlarda bir kafa rahatlatma, bi huzur arama durumlarına girdiğim için, indie'sinden tut folk'una kadar, tarz değişikliği yaşattılar...
Yorke! İçinden geldiği gibi değil koreografiye göre dans etmişsin! Ben açıp lotus flower'ı kafama göre takılacam hacı!

Kafa rahatlama demişken, doktorun tavsiyene uyup sadece yapmak istediklerimi yapıyorum. Öyle arkadaş, ben lafı kıçından yakalarım. Ders ise ders, gülmek eğlenmek ise gülmek vesaire. Cuma günü hocalarla yine plan yapılmakta, içmek? Kıza dedim ben böyle ortamlar bana göre değil, bir bira alırız ikimiz içeriz dedi. Sorun alkol değildi.

Bu arada dünkü sınavın sonucuna göre amacıma çok yakınım, tabii ooh beaa yakınım ulen diyip salmıyoruz! yükseldikçe kartal, kanat çırpmazmış; zaten gerek de kalmazmış kanat çırpmasına.
Ben bir miktar daha yükseliyim kanat çırpmadan bir nefes alacağım bir dakikam olsun.

Yarın eğer matematik hocam yaptığım neti eleştirirse eğer, önce kendini düzeltmesini rica edecem yoksa 5 soru çözüp bırakılıp öğrenci kazandırılmıyor.  Geometri hocasıyla tartıştım ama güzeldi, 2 taraf da sakin bi şekilde dinleyip birbirini hatalarını gördü. İşe yaradı mutluyum.

Yarın Biyoloji dersi var ki biyoloji netlerim yerlerde sürünüyor, kötü ama berbat değil ya da berbattan biraz iyi. Neden öyle oldu anlamadım.


Mutluyum, küfürsüz bir yazı yazdım yukarıda küfür saymadığım kazanlı olaylar var ama olsun o da hakkedenler var olduğu için. Hadi BAYER-zamanında burda çalışmayı hayal ettiğim için-



Pazartesi, Ocak 16, 2012

Mutluluk Denemesi

Bugün pazartesi! Ne güzel bir gün! -burda kendimi kandırdığımı bile bile devam etmem gerekiyor-
Sınav vardı, saat 10'da. Yağmur yağmıyordu hatta çok çok güzel bir hava vardı sabah. Dünden kalan yağmurun acısını çıkardı. Sınav saatinin gelmesini beklerken, bıkkındım. Yine aynı saçma sapan sınavlardan biri mi olacak diye. Kitapçıklar dağıtıldı, isim kısmına Mad Donkey yazacağım bir dahaki sınavda. Söylenişi güzel Mad Donkey. Deli dana'nın eşeğe uyarlanmışı gibi dursa da bu yeni keşfettiğim lakaplardan. Neyse konu bu değil, tanıdık olmayan milyon yüz vardı etütte. Etrafı izlerken bir yandan da köşemin kapılmadığını ama bana zorla komşu olunmaya çalışıldığını gördüm, benden önce gelmişti. Hakkediyordu benim komşum olmayı, inanılmaz sıradışı bi şekilde oturuyorum ben, bildiğin uzanıyorum, oturmak sayılmaz benimki. Sandalyede yayılıyorum, sırtımı rahat bi şekle sokuyorum, kafamı da yaslayacak bi yer buluyorum. Hani bildiğin uyku pozisyonu, hatta uyusam mı diye düşünürken kitapçıklar dağıtılmaya başlandı. Açtım baktım, uyumak uyumamak derken, soruların basitliği gözümden kaçmadı. Bu sınav kendimi kendime kanıtlamam gereken sınavdı. O yüzden no sleep no cry, diyip giriştim kitapçığa.

Türkçe çok tanıdıktı.
Matematik ise basit - Geometri ise ilginçti.
Fen kısmı ise basitti ama, fenin basit olan soruları genelde kafa patlatmalık olduğundan yanlış yapma olasılığım da yüksekti. Bekleyip göreceğiz.
Sosyal, zordu. Anlamsız bi biçimde zordu. Tarih özellikle - zaten tarih zordu - . Coğrafya süperdi. Felsefe ilginç.

Dershaneden çıktım, kuzenleri görüp onlarla biraz takıldım. Sabah sıra almıştım psik dr için. Oyalandım kebap yidim! Uzun zamandır yemiyordum, iyi geldi ama bozmuş ustam, önceden öyle yapmıyordu bildiğin maydanoz salatası ekmeğe sarılmış içinde de et işte. Neyse biraz oyalandım dediğim gibi, hastaneye gittim. Doktorum da geldi ben biraz bekledikten sonra, ben saat 14'ün gelmesini beklerken dr 2 saattir beni çağırıyormuş içeriden. Ah Müzeyyen-sekreter, tatlı insan-! Neyse, içeri girdim, bir kaç şeyden bahsettim. Sanırım kendi doktorum olmam gerek bu saatten sonra, hocam yardımcı olmaya çalışırken bunu ima ediyor gibiydi. Ben öyle anladım, yanılıyor da olabilirim. Öfkemi kontrol edebilirim vesaire, dershanedeki problemleri de halen çözememiş olmam da sıkıntının asıl sebebi ama bu saatten sonra sınıf değişmem mümkün görünmüyor. Eksik olduğum konuları yarıladı diğer sınıf, bizim sınıf ise gevezelik peşinde. Kahretsin!

Tamam mutluyum -burada mutluluk var- babam hasta 1 haftadır belki de daha uzun bir süre ama bizim yeni haberimiz oluyor. Şimdi iyi sonuçta. İyi iyi iyi iyi - ben de iyiyim hepimiz iyiyiz, gardaşım iyi bir dayağı hakkediyor ama doktorun dediğine göre böyle çözemezmişim. .Önce annemin kardeşime olan tavrını değiştirmem gerek, dün başarmaya çalıştım gibi ama sonra kavga ettik ve dağıldık.

Dexter'ı izledim, dünkü bölüm çok güzel değildi ya da güzeldi. Kardeş ortaya çıktı, sonra Dexter bir şekilde kurtuldu tabii, babasıyla tekrar karşılaşması güzeldi. -not: cnbceden izlenmekte.

Bu mutlu olmaya çalıştığım anlarım - her şeye ya da birkaç şeye siktiri çekiyorum. Herkese "Evet" demekten vazgeçiyorum. Hayır demeyi öğrenmem gerek, en azından pragmatist benliğimi ön plana atmam gerekiyor. Yarından sonra her şeyin daha güzel olması için dua etmekten fazlasını yapacağım sanırım. Hala ders çalışma performansım düşük. Bundan yakınıyorum ama bahsetmedim, unuttum. Bu arada internet bağımlılığı da olabilir ki bu yüksek bir ihtimal. Başka ne var ? ; buraya not alıyorum, blog adresimi vermem gerek yarın belki. Diğer hafta da tam olarak ne hakkında konuşacağımıza karar verebiliriz.

Yarın yağmur yağmasın, eve dönerken çok ıslandım. Snoop Dogg - Wet geldi aklıma da alakası yok.
Radiohead dinleyip, reyüsümle wild ones turnuvası yaptık. Güzeldi. Radiohead de güzel - A Wolf at the Door da güzel.
Hayatıma giren güzel şeyleri sayınca mutlu oluyorum, güzel filmler izleyince, güzel şeyler dinleyince, güzel kitaplar okuyunca... Ama gel gör ki güzel notlar veya netler alınınca da mutlu olmama rağmen bu her zaman aç gözlülüğümün kurbanı olmamla sonuçlanıyor, hiçbir zaman aldığım puanla yetinmiyorum, zaten yetinmemem gerekiyor. Gayet normalim bu konuda. Dr.Faust - gibi olsun bu blog, tabii ki ömrümün sonuna kadar değil ama bir kısmına kadar olan şeyleri yazmaya devam. Bi bakmışsın üniversite hocamdan bahsediyorum, kim bilir?

Pazar, Ocak 15, 2012

Anlamlı 5



“There’s no light in you. There’s no light in me.”

                              Dexter - Just Let Go son sahnesi her şeyin özeti gibiydi.

Çarşamba, Ocak 11, 2012

Yine Bana Ştreş Var

Selam millet!
Klasik bir giriş yaptıktan sonra, mutlu mes'ud bi şekilde yazmam gerekirdi ama her zamanki gibi , stres, gözyaşı ve ergen duygularımın ağır bastığı bir yazı olacak. Sn okuyucu, lütfen emniyet kemerinizi bağlayınız ve uçuşa hazır olunuz. 2. çoğul şahısı bu kadar kullanmamam gerekirdi.
Bugün günlerden Çarşamba ve siz bunu biliyorsunuz. Ama bilmediğiniz ve birazdan tanık olacağınız şeyler konusunda da
- uzattıkça uzatır yazar ; toparlayamamak, kızgın olup küfürler yağdırmaktan çekinmektedir.

Ders programı ;
Biyoloji, güldüğüm eğlendiğim, en azından sınıfın azarlanmadığı ders-arada ağzımıza ettiği oluyor- ama hayat güzeldi , ta ki bir arkadaşımın hocaya şu soruyu yöneltmesine kadar :
- Hocam karaciğeri iflas eden birine ne olur?
Ben : (ağzım kırılsaydı, lan ölseydim de çıkmasaydı o kelime ağzımdan) Ölür la, ehehe bu da soru mu? dedim.
Hoca : Arkadaşın doğru söylüyor, karaciğer vücudumuzun jxcnzxc... Açıklama yaptıktan sonra ;
Kız ağlamaklı oldu, ölür demeyin! Ölür demeyin! diye bağırmaya başladı. Sohbet ilerledikçe hatta bir kaç tenefüs sonra sadece bana açıkladı hasta olan kişinin kim olduğunu, annesiymiş. Çok üzüldüm lan, duygularımı aldırdım sanıyordum ama hala bir tutam var. Neyse buralar ağlamaklı, buralar duygusal. Kız rica etti ; "Beni de psik. dr'a götürebilir misin? Karnemle giriş yapmam imkansız, günü dolmamış gibi anlamadığım ifadeler kullandı." Pazartesi günü sınav sonrasına söz verdim. Yardım etmek güzel şey, mutlu ediyor. Dert ortağı vesaire kısmını atlıyorum genelde, bi yere kadar var oluyorum sonra bi bakmışsın yokum. Öyle.
Matematik vardı bir de, pazartesi günkü sınavın hesabını ve netlerin berbatlığını yüzümüze vura vura. Bildiğin ayakta becerdi laflarıyla. Çok ağır konuşmadı ama zoruma gitti. Bütün bunlara rağmen devamında yazının bana biraz da olsa hak verirsiniz sanırım.
Fizik, Googhan'ın çözdüğü soruyu hoca derste çözemedi, tenefüste yazdım tekrar. Cevabın 3h/4 olduğunu söyledim, sonra adam h'a 20 dedi. Öyle çözdü vallahi. Ben gök'e güveniyom! lkasda
Analitik vardı, dershane kurucusunun dersi. Adama buradan sövüyorum sadece, içimden. Allahından bulsun! Çarşamba iptal ettiği dersi, pazara almış ama sınıfta kimsenin evi aranmamış. Onu geçtim kimsenin haberi yok! Dershane sittiğimin dershanesi bu yıl olacak başka çaresi yok diyorum ama o kadar sorun var ki...

Öğleden sonra hoca kaçırmamak ve biraz da olsa fastfoodtan uzaklaşmak için yemek yemedim. Biyoloji testi çözdüm. Etüte çıktım, 5-6 eşit ağırlık öğrencisi bir matematikçinin üzerine... Diğer 3-4 ise dokunulmamış sorularını çözdürüyordu. Hocam zaman? Var mı, ayıracak mısınız ? 30 dk dedi. Bunu ilk defa yaşamıyordum. 30 derler 1 saat mal gibi beklersin. Ben mal olmamayı seçtim, zaten kafamı afedersin ama taşıyamıyorum artık, yürüyüşüm bile dengesizleşti. Annemin de dün akşam dedikleri üzerime eklenince ;
Dün akşam kardeşim "Anneaa!! Ben mütercim tercümanlık ingilizce okucam" diyince annem sevindi ben sevindim. Ben konuşmadan annem bana bakıp, senin için kaygılanıyorum, kardeşin kazanmasa üzülmem ama sen kazanmazsan eğer... diyip kafamdaki çingenelerin, bedevilerin mitozla çoğalıp, kavimler göçü yapmalarına neden oldu. Bütün bunları geçtim, "sen dönsene arkanı" dedi. Döndüm. Şok olmuş bi şekilde "iihha sırtın!!!" Ne olmuş? Kamburum çıkmış, fizik tedaviye gidcem de burda yok ki anne!! dedim. O zaman sömestrda araştırma hastanesine gidelim mi ? dedi. Olur dedim. Rahatlasın garibim, omurga eğriliği varsa ki bir bu eksikti, boku yerim. Kamburum da az yani ilerlemesin diye girişimde buluncaz. Hayatımda hiç spor yapmadım girdi tabii.
Dershaneden sinirli bir şekilde çıktım. Kamyonet ve kamyon yolu kapamışlar. Kornalarla gürültü yaratıyorlar. Kamyon çekilince de kamyoneti olan adam patinaj çekip, gazı körükledikçe ben küfrettim. Şerefsiz pezevenk bir dk dursan ne olacak!? Ya da geç kalsan...
Dün de zaten eziliyordum, otomobillerden, motorsikletlerden hatta at arabasından bile çektim ben geçen yıldan bugüne. Hep ezilme tehlikesi atlattım ama bu seferki tam bir pezevenklik abidesi ;
Ben her zamanki gibi hızlı adımlar yerine, yavaş ve dik yürümeye çalışırken ellerimde ceplerimde bu arada. Karşıdan, genç, güzel iki kadın geliyor. Arabadakiler caddeye sapmadan öylece beklediler, hatta sağ tarafta oturanın nefesi, salyası -köpek gibi izliyordu kızları! Orrospu çocuğu, ben tam arabanın arkasından geçerken geri vitese takıp gaza bastı, orrospu çocukları! Amaçlarını açıklıyım ; Kızlar henüz yakınken bunlar benim sinirlenip küfretmemi ve de arabadan inip bir şekilde beni benzetip dikkat çekmeyi amaçlıyorlardı ki, kuru bir küfürle bıraktım. Tam karşımda kuyumcu akrabam olmasına rağmen, adamın ruhsatlı silahı var ve kullanma izni taşıma izni milyon izin aldı almak için. Bana dokunmadan eşek cenneti değil ama pezevenk cennetine yollardı kuzen.
Başıma gelenler bunlar, yeni biyoloji öğretmeni geldi. Soğuk gibi şimdilik ama alışır. Çok acemi, çok genç ama alışacak! Gerçi ben asıl hocamdan vazgeçmem de arada işte, tanışmak anlaşmak lazım gelir.
Hadi görüşürüz millet! Yazıdaki bütün küfürler hakkedenlerin, yoksa başka şekilde etmem, bilirsin! ;)

Salı, Ocak 10, 2012

Başvurdum

Pazartesi gününün hiçbir önemi yok! Yok bildiğin sıfır, önemsiz. Sınav günü olduğu için de hiçbir şey hissettirmiyor pazartesi, ha dersin ki nefret etmiyor musun, diye. Evet, ediyorum belki ama etmek için tek sebebim sınavımın kötü geçmesi, ha bi de ihtimal var, iyi de geçebilir ama bu hafta hiç de öyle olmadı ;
Sınavın türkçe kısmı hep aynı. İyi yani
Matematik kısmı da problem çözememekten kaynaklanan sanırım, toparlayamıyorum kafamı. Problemi okuyorum, başını unutuyorum. Problemi okurken ayşe,ahmet ve çocuklarının yaşını isterken benden, ben bu insanları hayalimde yaşatıyorum, ciddi bir sorun olabilir ama öyle. Ben de soruyu okumadım, dalmadım bu kez.
Fen kısmı, LYS Fizik'inin Ygs'de işi ne? Kimya'nın Suçu ne? Muhteşem Biyoloji! Özet bu kadar değil, devamı var ;
Osym şifremi unuttum, yenisini almam için okula gitmem gerekiyordu. Sınıftan birini gözüme kestirip benimle geliyorsun dedim. Alışveriş yapacam demesine rağmen, olmaz geleceksin dedim. Razı oldu. Bu arada sohbet de ettik okula yetişene kadar, iyi oldu. Sıkılmadım, tek başıma yürüsem köpek kovalıyor. Lanet olsun, tövbeliyim.
Okula yetiştik, tam köpeklerden bahsediyordum ki karşımıza süs köpeği çıktı. Korkmadım da köpek pis pis bakıyordu.
Eskiden müzik öğretmenim, şimdi ise lise müdiresi olan öğretmenimi de gördüm. Mutlu da oldum. Mutluluk! Sanırım, sevdiğim insanlarla yeniden biraraya gelmek mutlu ediyor. Bunu listeye attık. Sohbet ettik biraz. Şifremi almak için bekledim. Liseliler, şamata gırgır... Sınavın 2.80 girmeyeceğini düşündüklerinden sanırım. Sallamıyor gibi bi halleri vardı. Şifremi aldım, başvurumu yaptım. Foto kısmı kötüydü, fotoya baktım, saçım alnıma yapışmış. Yüzüm sapsarı. Olsun, dedim. Kazanırsam sürekli bu fotoyu kullanacakmışım. Tipsiz Üniversiteli!!! Buraya not alıyoruz arkadaşlar, ileride bununla ilgili de bir şeyler gelir başıma. Salıya gidelim hadi!

Salı
Salı günlerini önemsemiyorum, geç kalıyorum sürekli. Bu kez geç kalmadım ama kahvaltıdan feragat etmem gerekiyordu. Kahvaltı hazır ama yapamadım işte, terasta buz gibi havada servisin gelmesini bekledim. Her yerde  yağmur yağıyor, bıktırdı. Servis geldi, böyle havalı havalı yürümeye ya da çamura basmadan, su sıçratmadan yürümeye fırsatım olmadı.
Dershaneye yetiştim, keyifsiz, aç ve bunalımda gibi bir halim var. Her şeyden bi bıkkınlık gelmiş gibi, hemen bu sorunun üstesinden gelmem gerek, müzik dinliyorum işe yaramıyor belki de ağzıma daha çok sıçıyordur. Melankoli melankoli, bu yılın ilk yazılarına bakınca, mutlu gibiydim. Şimdi ise sadece yorgun, kızgın, bıkkınım. Mutlu sayılırım ama. Hala umut var!
Bugünün programı, türkçe fizik ve geometri.
Türkçede iyi hoş bir tempo yakaladık ama dilbilgisinin verdiği o lanet hava esiyor sınıfta.
Fizik, aynalar işlenirken mesela, aklıma o şarkı geldi ; Salim Dündar - Aynalar  harmanım ben harmanım... ile başlayan. Daldım gittim.
Geometri, yamuk, ismi gibi ders de yamuktu ama zevk almaya çalışıyorum bu saatten sonra.

Döner yedim, mide bozdu. Ya çok yağlı ya çok soslu ya çok ekmek. Bir şey oldu işte, eve geldim. Anam poğaça yapıyordu, tok olmama rağmen yedim. Öyle işte.

Kısa kısa ; hala aynı sınıftayım, sınıfımın verdiği bir negatiflik var. Takmıyorlar, derslere de yansıyor. YGS'ye hazırlanıyoruz, lysyi takmıyoruz, havasındalar. Birkaç adet özel üniversite meraklısı da var. Oh değme keyfime.

Cumartesi, Ocak 07, 2012

Anlamsız 6


Akıl hastaneleri kapatılıyormuş ; yine dışarıda kalacağım demek.

Perşembe, Ocak 05, 2012

"Kusmak" Mükemmel Bir Eylem

Ünlü filozof demiş ki : "Hiçbir şeyi sikleme ki kafan sikilmesin."

Öyle işte bizimkisi bir aşk hikayesi modundayım bu aralar, gerçi modundaydım.
Dersleri özet geçcem artık, bok gibi dershane. Bu yıl kurtuluş ondan sonrası da dıp tıs hep.
Neyse başlayalım ;
-Kimya dersi, of allah büyük! Bu adam başladı derste gömleğinin reklamını yapmaya, sd sd sd... Adam dalga geçiyor sandım, olabilir de ama hiç bozmadı ciddiyetini. Gömlekleri kendi fabrikalarından vesaire. Biri de çıkıp "hocam ortak olcam sizinle" dedi. Adam da başladı, "sadece içindeki makineler 500bin. Kumaşı vesaire şu kadar bin..." şeklinde. Salla ya...
-Matematik, fonksiyonlar grafikler. Sınıftaki kızlarla da dalga geçtim biraz. Çoğu hemşirelik okuyor ve şöyle bir yalan attım ortaya "Azerbaycan'da hemşirelik okursanız, doktor sevgili veriyorlarmış" dedim. Nerde, nasıl?! Demeye başladılar, ya çirkin çıkarsa vesaire. Güldüm çok.
-Biyoloji, allahı var adam harbi hoca. Çok sıkılmıştım ben de dahil sınıfın geri kalanı matematikte yediğimiz vurgundan sonra kafa dağıtmak için sessiz sinema yaptık, kızın biri çıktı "İnanılmaz Mucize" yi anlatmaya çalıştı. Olmayınca dalga geçtim. Sen yap o zaman! Şeklinde atar yapınca hocayla anlaşıp basit bir şey "Hayat Güzeldir" i anlattım. Şu şekilde ;
- Önce "Güzeldir" kısmını anlattım. Tanıdık işitme engelli insanlar var, "güzel-baş parmak işaret parmağının üzerine" şeklinde yaptım hemen anladılar. Hayat - kısmında zorlanacağımı sanıyordum ama sıyırdım bu şekilde ; önce bebek tutar gibi yaptım - sonra da yaşlı adam gibi durdum. Sonra bebeği başlangıç noktası oluşturacak şekilde yaşlıyı da son olarak gösterdim. Yaptım bunu! Sonra da bu ikisi arasında elips çizip döngü kurdum, hemen yaşam, ölüm, hayat! Çıkınca dedim, tamamlayın diye işaret verdim. 1 dk'dan anca biraz fazla sürmüştür. Eğlenceliydi! Güldük eğlendik oh bieaaa!
Yemek ısmarladım, bu kez tavukburger yedim. Her tarafım ketçap mayonez oldu.
Sınav vardı, girmedim. Etüt vardı, girmedim. İstemiyordum çünkü.
Psik Dr'a gittim.
Hocalarımdan, dershaneden ve sınıfımdaki insanlardan nefret ettiğimi anlattım. Şikayet ettim bir şekilde, anlatınca da sinirlendim. "Çok öfkeli olduğunu görüyorum" dedi. Evet ama ilk defa öyle oluyor, dedim. Sonra da hocalarımı şikayet etmeli miyim dedim, biri cezalandırılırken bundan mutluluk duyan birine benzemiyorsun dedi. Öyle biri değilim gerçekten ama o insanlar cezalandırılmayı hakkediyorlar gibi geliyordu hep. Neyse sonra da sohbet ilerledikçe "veli toplantısı olayını da anlattım" , "Sen bir adım öndesin diğer öğrencilerden ben seni öyle görüyorum" dedi. Sonra da içimden "acaba diğer öğrencilere de aynı şeyi söylemiş midir, neden yalan söylesin?, gaza mı getirmeye çalışıyor" şeklinde çok da saçma düşünceler kaplamaya çalışırken uzaklaştırdım bu düşünceleri. Zaten hocam da dedi, kafanı boş şeylerle doldurmuşsun bunlar da seni negatif etkiliyor. Nasıl uzaklaşabilirim bu düşüncelerden diyince de ;
- Güneşe bak araba farlarına değil, ve
- Çok susamış olduğunu düşün ve biraz ileride çeşme var, ne yaparsın? dedi.
Cevap - Ben suyu içmezdim, temiz olup olmadığını sorgulardım, diyince de.
- O zaman amaçlarını gözden geçir, dedi. Senin amacın iyi bir şehirde yeni bir başlangıç yapmak ve ortalama bir hayat sürmek değil mi? dedi. Evet ama bunun olmama ihtimalinden korkuyorum, dedim.
O zaman gelecek yıl aynı insanlarla uğraşmak istemiyorsam, amaca doğru düzgün adımlar atmam lazım. Bir şekilde rahat çıktım odadan. Komşuma da yakalandım, haberi yoktu kimsenin, euheuhe bu da artık çok da umrumda değil. Bu saatten sonra ne yani?! Peh!

Eskiden 6 saat ders çalışsam yorulmazdım, kebaptı benim için. Yaşam tarzımdı. Sırf bu yüzden de gerçek anlamda inek ve asosyaldim. Hala asosyalim ama inek değilim. Eskiden inek olmaktan yakınırdım, şimdi de inek olmak istiyorum.
Tanrım beni baştan yarat!!! Baştan yarat şu beynimi, baştan yarat... İsyeeaaaaannn! 

Çarşamba, Ocak 04, 2012

Özet Geçilir

Sabah -

İlk ders, Biyoloji ; millet kalıtım vesaire işliyoruz bu aralar, bana bulaşmayın.

Matematik ; Tarama testinin sonuçları gelir ve arkadaşımı ekmemek için-bahane değil :D- hızlı hızlı çözdüm, mat1 bu affetmiyor tabii. Çok yanlış çıktı çok!

Fizik ; Atışlar, oooh kebap. Fiziğin 2. bölümü yalanır. Sevilir.

Ek olarak Analitik gelecekti ama sınıfta olan aksiyonlar ve birkaç genç kızımızın sevgilileri uğruna ertelendi ders. Aşk kurbanları! Saygıyla sunar...

Bu arada bir aksiyon daha oldu ki sınıfta , komşu kızını tutup- öhöhm - sevesim var. Neden mi?
-Tarama testi oldu bitti, o dışlanan da önümde duruyordu. Bir kaç soru istedi verdim. Gitmiş bu komşukızı kevaşesi hocaya ihbar etmiş. Neden mi kevaşe? Çünkü kendi ve arkadaşları kopya çektikleri halde bundan bahsedilmemiş hocaya, peh. Küçükbey takmaz bunları, sordum ben. Bağırdım çağırdım, kopya çekenin adını söyle ok ama beni niye yakıyorsun lan?! Dedim. Sınıftan çıkarken "sınıf değil genelev sanki, her gün bir olay" bir de sevilen fizikçi de bahsetmiş sınıfın durumundan.
Lan nereye düştüm ben, valla bak orospu olayım genelevlerde değil çalılık ardında para kazanıyım bu kadar zoruma gitmezdi. 

Etütte biyoloji fizik soruları çözdürüldü. Hamburger yendi. Eve gelmeye çalışırken de, pickup tarafından ezilme tehlikesi geçirdim. A..kodumun oğlu sinyal vermeden geçiyor. Ölüyordum yani. Eve yetiştiğimde ise bir ton ayakkabı, terlik ve diğerleri... Kapının önünde duruyor, içeriden kadınlar ahkakhkakaih şeklinde gülüyorlar! Kahretsin! Bugün Çarşamba!!! Unutmuşum, gün var. Annem de topladı paralar, gene iyiyiz. Ygs'yi yatırmam için para çıktı. İçeri girdim "Merhaba" dedim. Şaşırdılar, merhaba dediler yine iyi. Hemen odama koştum, gardaşım kapıyı kitlemiş. Psiko sanki içerisi hilkat garibesi kaynıyor!?
Müziğimi açtım, Bob Dylan oohh miss, sesi açıyorum da açıyorum. İyi geldi. Hoparlör bayram etsin diye Norma Jean - Deathbed Atheist de dinledim. Böyle de kafa dağıttım.

Bugün 2 saatimi matematiğe ayırmam gerekiyormuş.
Yarın organik kimyadan bilimum sorular beynimi mıncıklayacak.
Yine yarın aldığım dersin hesabını kimlere sorarım şeklinde. Hocaya parabol mü çözdürsem ne çözdürsem velhasıl dersim var.
Yine yarın hep yarın, biyoloji'den nükleik asitler giriyor afedersin. Öyle anlattıracam anlamadığım kısımları. Bir de bu mayozuydu mitozuydu öğrendim allahtan. Nükleik kaldı.


Salı, Ocak 03, 2012

Dikkat Kevaşe Çıkabilir!

Selam millet!
Bugün günlerden salı salı ama ne salı!? Bakalım neler olmuş ;

Sabah 7.30 da uyanmanın cezası, dershaneye kahvaltısız gitmek. Derse geç kalmak.
Çok ağır uykum, kardeşlerim okullarına giderken çıkardıkları gürültü sanırım snorlax'ı uyandırmaya yetecek şiddetteydi. Yok sızdım arkadaş, geç de kaldım ilk defa.
Dershane ise hep aynı sevgili blog ;
Öncelikle, türkçe dersinde hep güldüm. Hep güldüm, çok güldüm. Örnek verin diyen hocaya, ilginç örnekler verdim ama şu an hiçbirini hatırlamıyorum. Ben gülerken hep beraber güldük. Öyleydi.
Geometri, hep aynı. Kare kolaydı, yok ordan çekcem de yok şurdan kök2 falan. Bilindik olaylar. Alan konusunda da bir kaç olay işte.

Bu arada türkçe dersinden önce tenefüste sgk'ya gittim, tam karşıda zaten. "Babam nasıl emekli olur?"u tartıştık,  zormuş gerçekten. Yok konsolosluktan günlerini toplayacak da yok efendim pasaportları getirecek de. Haydaa. Kendi vatandaşının emekli olup olmadığını bilemeyecek kadar kör bir sistem. Neden bu kadar yoruyorsunuz lan!?

Bir de şu var ;
Saat 1 de arkadaşım gelecekti ama bir baktım matematik hocası tarama testleri dağıtıyor. Ben "hoc..." diyemeden oturup çözmeye başlamıştım. Neyse bitirdim hemen aşağı indim dolandım biraz, kız kayıplarda. Neyse, kantine kadar çıktım. Yoruldum nefes nefese de kaldım ama sonra dershaneden bir arkadaşın cep telefonundan girip mesajları kontrol ettim. Hastaymış lan!? Neyse umarım iyileşir de midemizi tekrar bozacak yerlerde tıka basa doyarız.
Hemen sınıfa geri döndüm, çözemediklerime baktım ama yok arkadaş 1 2 tane var ya da yok. İyi güzeldi her şey.

Bir de şu ;
Bi kız vardı dışlanmış olan, o benim bu saatten sonra ne arkadaşım ne de, ayakkabıma yapışan çiğnenmiş sakız olamaz lan! Ağaçtaki kediyi kurtarmaya çalışırken tırmalanan itfaiyeciden farkım yok. Hep bu hümanizm dedikleri. Anlatıyım olayı da ;
Kız dışlanmış, adı çıkmış-ben çıkarmadım, öyle diyor "herkes"- kendini beğenmiş ama bütün bu özelliklerine rağmen yine de diğerleri gibi olmadım ben. Ben ona arkadaşlık ettim, yalnız hissetmiyordu en azından. Sonra ne mi oldu? Bir kötü alışkanlığı var bunun, iyi arkadaş olur, sırlarını çalar. Sonra "sır" olanları yeni arkadaşına anlatır. Böyle de kevaşedir. Ben bunu bana yapmaya kalktığını fark ettiğim an bıraktım. Artık arkadaşım değil. Yok o bana her şeyini anlatmışmış yok efendim ben hiçbir şey anlatmıyor muşum? Lan kaltak! Bir kere benim kendim dahi kabullenemediğim olaylar varken hayatımda sana niye anlatıyım? Hemen yeni arkadaşına anlat diye mi? Bu arada bugün, çok soğuktum ona karşı. En azından hiç konuşturmadım. Ta ki kendi konuşturana kadar, sana anlatacaklarım var dedi. "Ne hakkında" dedim. Bir konu hakkında işte, dedi. Hahhaaah ha ha ha... Bugün olmaz, yarın konuşalım o zaman, dedim. Tamam anlatmıyorum, dedi.
Lan, ben insanlara yardım eli uzattıkça, kolumu kapmaya çalışıyorlar. Gerçi cancağızım, canım arkadaşım söylemişti. "Bu kız kendini çok beğenmiş, seninle arkadaş olmayı hakketmiyor" gibi bir şeydi. Komple hatırlayacak kafada değilim. Takmıyorum sevgili okuyucu. Hah haha! Çok da ...

Bütün bunlara rağmen ;

Bu arada bugünlerde yeterince mutluyum ama paranın gözü kör olsun. Bir de sınav var ki yaklaştıkça götüm 3buçuk, hayallerime ulaşmam gerek!
Hadi ygs matematiğini sıyırdım iyiye gidiyor her şey. Lys matematiğinde pek bir şey yok. Evet yok, çünkü öğrenilmeyecek kadar zor değil. Fizik'ten korkuyorum biraz. Geçen yıl gördüm neyin ne olduğunu da...

-Telefon almam gerek ama geçen yazımda bahsettim biraz beklemem gerek
-Matematik ok ama geometri?
-Lys'ye başlamam gerek dershaneyi bekliceksem yanmışım demektir.
-Ehliyet de alacam biraz paramız olsun.
-Bu aralar gülmeye ihtiyacım var.

Pazartesi, Ocak 02, 2012

Öyle Şeyler Oluyor...

Hoşgeldin,
Geç otur şöyle anlatacaklarım var.

Cumartesi günü yeni yıl vesaire zımbırtısından bahsetmek istiyorum öncelikle ; dayım aramıştı gitmemiz gerek, kıramam. Evden öğle saatlerinde çıktım, velet kuzenler gelmişti. Beraber yürüdük, ev 5dk mesafede. Belki biraz daha fazla. Hava kıç donduran cinsten. Eve yetiştiğimde köfte hazırlıyorlardı. Bayıla bayıla yerim, magnum reklamındaki manken kadar haz almaya bakarım, köfte benim bir denem, nar denem. Neyse. Dayımlar da yavaş yavaş geldiler. Geçen yıl şarap istemiştim, her ne kadar bayılmasam da tadına sevmiştim, düşünüp almış, sağolsun. En son bayramda görüşmüştük dayımlarla, tekrar biraraya gelmek iyi oldu.
Teyzem de geldi, eskiden olsa bayıldığım sevdiğim, her bir kusruna katlandığım ama gel gör ki durum gittikçe psikopatlaşma ve yalan dolana bağlanmaya kadar ilerleyince de, nefret etmedim ama sevmiyorum eskisi kadar. Evet, hala seviyorum. Ama eskisi kadar değil.
Annemle küsmüşler güya, annemin haberi yok. uaehuahe! şeklinde güldüm napıyım yani?!
Sonra da teyzeolu geldi, pezonun teki. Kardeşimle birlikte aynı işi yapıyorlardı. Dayım patron. Bu çocuk da iftira yalan dolan, kardeşimi isyana getirdi. Çocuk işi bıraktı. Neyse, bu da problem değil.
Ama asıl sorun, bütün bu insanlarla biraraya gelmek!
Saat 10'da ayrıldılar kocasıyla, biz de oturduk 12 olsun diye bekledik.
-Duydum ki erken kalkmasının sebebi oğluymuş, oğlu annem yüzünden bırakıp gitmiş, öyle anlatmış. Peh ki ne peh. Aynı gün de diğer teyzem aradı annemi. Öyle bir şey olup olmadığı konusunda sormak için ama durum öyle bir yere gelmiş ki olanı da olmayanla harmanlamış teyzem. Sağolsun zaten anneme de dedim, bu saatten sonra tanımam etmem diye. Bırak abi, yok ben hümanist tavırlarımla sevgi pıtırcığı haline geleyim sonra hem hocalardan hayır gelmesin hem ailede olan psikopat olaylardan. Kulak tıkamak, denedim olmadı çabalarıma bir şey oluyordu. Düzülen çabalarımla başbaşa kaldım. Yeni yıla öyle girdim. Öyle bir giriş ki eve geldikten sonra annemle oturduk kritik çıkardık. Anam la, canım bağrıma bastığım, genelde o basar. Durumları da benimle paylaşır işte. Bu kez küfür etmedim.

Mutluyum bundan sonrasında olanlar yüzünden...

Dün babamla video-sohbet yaptık, keşke yeniyılı öyle kutlasaydık dedim anneme, en azından huzursuzluk yaratan biri olmazdı hayatımızda ama "dayını kırmış olurduk" dedi. Haklıydı.
Babamla konuştuktan sonra annem bilgisayarı odama aldı, ben de dizi mizi izledim yeniyılın yorgunluğum attım  ama  o günkü soğuğun acısını yaşıyorum. Anneme "telefonu söylee!" şeklinde uyarıda bulundum. Normalde sömestrda alacaktım ama alamayacağım neden mi??! Vuvhvuhvuh! Babam otomobil aldı, yıllar sonra ilk defa toparlanıp kendi arabamıza binebileceğiz!! Telefon mu? O bekler ama otomobili aldı ya ben sevinçten taklalar atıyorum zihnimde. Çok sevindim tabii, annem toyota dedi ama babam az önce aradı VolksWagen VW! yihuehe modeli ise Bora 2002 model otomatik. Muhtemelen benzinli ama arabistan gibi bir yerde alman otomobili bulması çok ilginç gerçekten. Mutluyum sırf bu yüzden. Bir de şu var ;
Babam emekli olmak üzere, emekliliğini vekaletle çekebileceğimi söylemişti geçen yaz :) . Tabii üniversiteye gidersem. Muhtemelen bir 700-800 lira. Paşa gibi yaşarım ama şu an için emekli değiliz. Kefili de değiştirmesi gerekiyor, yani Arab Şeyhi Muhammed'ten vazgeçiyoruz. Yeni bir kefil arıyoruz bu arada. Mısırlı öğretmen ve doktor eşine de ayrıca sevgilerimi yolluyorum, blogumdan haberi olmasa da öyle güzel insanların karşımıza çıkması çok sevindirici gerçekten. Umarım ayrı bir zaman bundan bahsedebilirim ama ne zaman?

Mutluyum şimdilik :D...

Soğuk aldım, duş alıp yürüdüm yeni yıl günü. O 5 dk. ağzıma etti. Bugün de çok sevgili arkadaşımla görüşememek de kriptilyon şiddette bir N kuvveti ile ya da ışık hızıyla çarptı ama telafi ederim inşallah.

Ve bir dip not : 2012'nin ilk yazısıymış la bu!!!