Perşembe, Şubat 09, 2012

Tatlı ve Sevimli Beyler!

Selam millet!
İki gündür yağmurlu geçen günler, yağmur dindiğinde ise yerini bahardan kalma bir güne bırakıyor. Meteorolojiden ald... Neyse bu kadar hava, su, toprak, ateş yeter. Dün akşam simya-kimya çalıştım, hoş güzel. Akılda kalıcı, soğuk-ıslak, soğuk-kuru, öyle garip terimlerle kendilerince elementler oluşturmuş atalarımız. Simyacı, güzel kitap biliyorum ama okumadım. Kitap paylaşımı yaptığım akrabalarımda olduğunu bildiğim halde, ne biliyim sonu söylenince ne kitabın ne de filmin bir amacı kalmıyor. Okurum artık, unuttum sonunu uehe.

Bugüne gelecek olursam, dün kırtasiyeye bıraktığım biyoloji testlerini aldım, fotokopi. Üniversite de başıma gelecekse fotokopi meselesi, okumuyorum arkadaş! Bıraktım! -şaka- Ama şimdiden alıştırıyorlarsa da sorun yok. Bugün şu biyolojiye ve kimyaya güzel bir ilgi göstermeyi düşünüyorum. Bayağı soru çözdüm dün. Yarın da hocanın birine götürmem gerek. YARIN fuck lan yarını! Ertelemek kötü bir fikirdi biliyorum ama başka çarem kalmadı.

Berbere gittim bir de sakal çirkin uzuyor, -küfür varmış gibi hayal et- ne lan bu ?! Gittim, sakal traşı için. Adam: Bi otur soluklan yegenim havasında, 20 yıldır berberim. Kendimi bildim bileli ona giderim hep. Yakındığım durum, adam otomatiğe bağlamış sürekli yaşlı müşterileri olduğu için. Ben de zamanında isyan etmiştim, neyse ki düzeltti biraz. Berberlerden nefret ediyorum -2 kişiler- hatta 3 ! Kuzenin düğünü için farklı bir berbere gitmiştim, apaçi-mohikan karışımı bir şey olmuştu saçım. Çok saçma! Yok sprey, jöle vesaire, eve geldiğimde ise saçımı yıkamama rağmen apaçi gibi geziyordum, neyse ki düzeldi. Sorun yok. Bir diğeri ise mal, bildiğin mal. Abi saçımı öyle kes, yok olmaz, olur mu? Olmaz olmaz. Sen kes diyorum ne yapacan?! Ailen kızar, diyor bu kez. Gitmedim bir daha.

Bu arada google'da yokum artık, lan dershaneden bir kişi-bulacam seni oğluuum!- bloguma giriyor. Karıştırmış biraz ama şu an için gizli, en azından şüpheleniyorum. Kişiler, kurumlar hayal ürünüdür ! Uyduruyorum ben bunları ueheu. Neyse öyle de canım sıkıldı dün gece, sildim blogu google'dan! Yaşasın özgürlük. Şansa bak ki canımın içi bir denem nar denemin görseli çıkıyordu, dershane görselde aranırken. Jessica'm! Duy sesimi?! Hocanın biri eğer fotoyu görmüşse kesin bloguma giren bir hocadır. Eğer öğrenci ise kesin ergenin tekidir!

Biraz daha kalıyım.
Dershane bitince bir oyun başlattım : Hakkımda ne düşünüyorsun? diye. Hep ben yorumladım. İnsan sarrafı kimliğimi açığa vurdum, komşukızından başlayıp, "dışlanan"a kadar. Sonra benim hakkımda ne düşünüyorsunuz len?!'+%+& dediğimde ise komşukızı : tek kelimeyle hınzır! dedi. Güldük. Haklı mı? Olabilir. Bütün bu muhabbet bittikten sonra V for Vendetta'dan alıntı yaptım : Bu maskenin altında etten fazlası var! dedim ve sırra kadem bastım.

Son olarak, evet bu bir kaç söz özetim olabilir : "cute and cuddly boys, cute and cuddly"


"Tatlı ve sevimli beyler, tatlı ve sevimli -skipper"




Salı, Şubat 07, 2012

Tatilden Sonra İlk Gün ?

Selam millet!
Yazılarımıza kaldığımız yerden devam, bugün bombastik bir gün olmasa da, yazıyım...

Pazar günü arkadaşımdan dönerken berem kafamdaydı, minibüsteyken de çantama attım, eve geldiğimde bere yok! Kulaklı berem gitmiş?! Nasıl olur la!? Bugün sabah fark ettim. Sinirlendim, dağıttım ortalığı. 8gb'lık hafıza kartıma bile üzülmedim, buna üzüldüğüm kadar. Sade hoş bir rengi vardı, hem lacivert, yazın bile takardım o derece. Gitti, gidenle gidilmiyor. Kesin salonda bir yerde ama nerde?

Ee sabah da bu psikopatlıkla ne kahvaltı ettim ne de erken uyanabildim, komşukızı ile dolmuşa atlayıp dershaneye... Gazete bayiinin orda indim, star gazetesi deneme sınavı veriyormuş, bugün onu yapacam. Pası, kiri çözmek lazım. Bayiiden dershaneye kadar da kulaklarım dondu, dile geldiler. Ben sövdüm onlar sövdü, yağmur da yağıyordu, şemsiye de rüzgara dayanamıyor. Ben tutamıyorum, kapattım. Islandım haliyle. Neyse dersi biraz kaçırdım, FİZİK! Hayır kaçırdığım için yapamıyorum, değil. Neyse, bir baktım, oha o da ne!? Yeni biri ve bir XX, lan sevinemiyorum artık. Kız muhabbetleri yüzünden tenefüste kaçıyorum, bir şey yiyorum mesela, başlıyorlar geçen kuaföre gittim kukudan tut şuraya kadar anlatıyorlar. Yok arkadaş önlem almalı, yeni gelen kızla da nezaketen bile olsa tanışmadım. Neden? Şöyle ki, sevemedim lan. Cidden, eh yeni biridir sohet falan... yok arkadaş. Yengeçliğin canı cehenneme, bi kişiye ısınamazsa hayatta sevemez diyorlar. Doğru mu?

Türkçe dersinde ise, eski enerjim yoktu ama hoca arada uyandırmak için örnek ver dedi. Tahtada şu yazıyordu :
Babam bana para verdi. baba özne, bana dolaylı tümleç, para belirtisiz nesne, verdi yüklem.
Gizli özneye örnek istedi hoca, benim verdiğim örnek :
Bana para verdi.
Tahtaya baktığım an ne biliyim, böyle arada panik oldum sanırım. İlk aklıma gelen, özneyi yok et ne uğraşacam ehe!

Geometri ise , felaket değildi ama çemberde uzunluk garip. Garip ve zor olabilir. Ondan önceki testte ise saçma sapan yanlışlar yapmışım,  8 yerine 18 yazmak ve yarıçapı 20 almak gibi.

Bütün bunlar olup biterken, araya mesafe koymaya çalıştığım arkadaş anne-babasına yakalanmış ; ilaçlarını elbiselerinin arasına saklamış ve BAAM! Yakalanmak güzel tabii aile anlayış gösteriyorsa. Ben yakalandığımda sırıtmıştım ehe. -antidepresandan bahsediliyor-

Öyle bir gün geçti gitti. Bu arada şu gazetelerin tiraj kaygısını anlamıyorum amq, cevap anahtarı yok! Yarın bir gazete daha almam gerekiyormuş. Siktirsinler gitsinler yahu! Gazete Star Gazetesi tekrar ediyim bu arada.
Neyse bu sorunu da arkadaşlar aracılığıyla aştım, yarın bir arkadaş alacak ve 5 kişi faydalanacak. -ağaçlar kesilmesin maksat bu ehe.

Pazartesi, Şubat 06, 2012

Anlamsız 7




Kar çileden çıkarırken, bu videoyu bir şekilde görmenizi sağlayıp fikrinizi değiştireyim dedim, en azından evinizden çıkana kadar. Bu arada kar erimedi mi hala?

Pazar, Şubat 05, 2012

Anlamlı 6




Ey Tanrım, ceviz kabuğunun içine hapsolsam da, kendimi bütün âlemlerin kralı gibi görebilirdim, keşke şu kötü rüyalarım olmasaydı...

Hamlet'ten ama Ceviz Kabuğundaki Evren'i okurken neden sadece bu kısım dikkatimi çekiyor! Neden Planck sabiti veya karadelikler dikkatimi çekmedi?! Ey Tanrım, dikkatimi Fizik'e yönlendirebilmem için yardım et!


İşte O Fotoğraf!!!



Ne zamanlardı , heyt anasını satıyım! Turuncu türbanlı benim bu arada, bilmeyenler için ufak böyle.


Bir zamanlar eski blogumun yani kapadığım blogumun, yazıları hala "atyarışındakieşek"te yayınlanıyor, header'ı idi. Bir kabile, genç bi adam-ben şaman-, yaşlı bir reyüs-Re-l- ;
Kabile üyeleri saymakla bitmez, isim verirsem unuttuklarım darılacak. Öyle de ilginç bir tecrübe yaşamıştık hep beraber. Güzeldi... Çok!

Cuma, Şubat 03, 2012

Neden Böyle OImak Zorunda ki?

Selam millet!  - bu giriş cümlesini yazmayı özlemişim -

Kaç gündür hatta yaklaşık haftalar olmak üzereyken geri döndüm. Kronolojik sıralamaya önem verirsem eğer anlatmaya başlayabilirim sanırım.

Şunlar oldu ;
En son dışarıda fırtına vardı, normalde pek olmaz. Ben ise dizüstü pcyi alıp battaniyeye sarılıyken re-l-reyüsle- konuşuyordum. Saat 2 ye geliyordu. Elektrik kesilebilirdi ki bunun sinyallerini alıyordum. Ara ara lambalar kısılıp geri geliyordu ama ben saçmalamak ve başımın ağrısını yenmek için reyüsümle konuşuyordum işte. Tam başım sızlar ve ben uyumaya gittiğim sırada dışarıdaki fırtınanın sebebinin kar olduğunu öğrendim. Dışarı bakmamıştım, aslında bakmıştım ama görmemiştim. Uyumaya giderken sağa sola çarpıyordum. Feci bir haldeydim, stres mi ? Olabilir bunu da düşündüm. Dinlendim. Uyanamadım. Uyandığımda ise kardeşim perdeyi aniden çekti ve dışarısı görünmüyordu. Cam buğulanmış, eheue. Neyse camı çerçeveyi geçtim, dışarısı bembeyazdı. En son kar yağdığında buralara ben  küçüktüm. 10 yıl oldu sanırım. Evet buraya kadar her şey anormalken ;
Lambaları yakmayı denedim, elektrikler kesilmiş. Dershanede bile elektrik yoktu, jeneratör de. Donuyorduk sınıfla birlikte. Hatta yanımda kimsenin oturmasına izin vermeyen ben, bir arkadaşımın yanıma sığınmasına göz yumdum.
1 Hafta boyunca böyle idare ettim. Elektrikler geldiğinde ise internetim yoktu. 2 Hafta boyunca da internetsiz idare ettim. İnternetsiz hayat ; kakaosuz kakaolu kek gibi. Telefonsuz idare edebiliyorum, telefon olayını da anlatırım da yazı gittikçe tarih karmaşasıyla çorba kıvamına geliyor, bundan korkuyordum.
Cep telefonu olayına gelecek olursam ;
Bankaya olan borcumuz 4500 lira, idare edebilirim. Şubat ayı sonunda tak diye sayıp parayı ödememiz gerekiyormuş. Benim de haliyle "idare etmem" gerekiyor, idare etmek zorundayım. Dün saçma sapan, hatta malca, bağıra çağıra "telefon istiyorum uleeyn, benim de arkadaşlarım var, bi internetim gidiyor kimseye ulaşamıyorum" diye isyan edince de anam sağolsun, "al benim telefonu kullan, ay sonuna kadar ya da sana yeni bir tel alınana kadar" dedi. Kabul etmedim, onun telefonsuz idare edebileceğini sanmıyorum. Dışarı çıkınca bir ihtiyacı olursa eğer? Kendi biraz yorgun, hasta. Hasta değil! Sadece yorgun!

Tatilde ne mi yaptım ? Kızdım kendime çünkü uyudum. Planlarım vardı beceremediğim. Ama olsun...
Film izledim , tavsiye edebileceğim türden filmler, mükemmel olanlar.

İnternete ulaşır ulaşmaz, maillerime baktım. Yorumlara cevap verdim, merak edenler olmuş. Sevgiler buralardan! :)

Panın Labirenti, küçük bir kızın fantastik dünyası, keşke bitmeseydi dediğim. İki yerinde duygulandığım, ağlamaklı olmak. Ben bi de şunu farkettim, içime ağlıyorum. Hani sıksam kendimi 1 damla geliyor. Ağlamak zor zanaat arkadaş.

K-Pax, beni benden aldı ki bu filmi izlemeniz gerek. Verdiği mesaj olsun,  bir anda "allah kahretsin böyle olmamalıydı" demenize neden olan bi film. Kahretsin! Böyle olmamalıydı! 

Hair, vuhvuhvuvhv! Bu coşkuya karşılık izlemeyen olursa, kulaklarından tavana asarım!? uehueh şaka.
Hair, mükemmel bir müzikal. 1979 yapımı. Oyunculuk ise benim yorum yapamayacağım kadar güzel, sinefil değilim ama vurucu filmler izlemek güzel. Konu, konumuz saç. Şaka, bu kadar basit değil. Konu, hippiler. Bu kadar da değil, Claude vietnam savaşına gitmek üzere olan genç adam. Hippilerle karşılaşır ve hayatı inanılmaz şekilde değişir. Utangaç arkadaşımız Sheila'ya aşkını ilan edemez ama hippi corç bunu gayet mükemmel şekilde dışa vurur, arkadaşının aşkına kavuşmasını sağlar vesaire.
Filmde verilen mesajlar çok güzeldi. Siyah, Beyaz -ırkçılığa göndermeler yapan. Vietnam savaşına dokunduran. İzleyin! Ben kötü anlattım! İsteyene torrent linki sağlarım bi şeyler yaparım ama izleyin çok çok çok... Mükemmeldi! Les Choristes'ten önce gelir. İzlediğim müzikaller arasında, euhe zaten bu ikisini izledim sadece. Ya da müzikal olduğunu bilmeden izlediğim filmler de var olabilir.

Bu arada Facebook'a baktığımda ; Arkadaşlarım neden mesaj atmamış, yalnız serserinin tekiyim! dedim kendime ama bir mesaj varmış yeni gördüğüm...

Pazar, Ocak 22, 2012

Duygusala Bağlanmak

Gecenin bu vakti ne işin var burda, çocuk! diyebilirsin belki ama anlatacaklarım olmasa gelmezdim, biliyorsun.
Selam millet! diye de girmedim bu kez, selamsız giriyorum mevzuya ki bu da biraz can sıkıcı. Sorun değil ;
Olanlar bitenler,
İki gündür başım ağrıyor ve ders çalışmama engel oluyor. Bütün gün öylece duruyorum, beynin sol arka lobundan başlayıp, sağ ön ve sağ arkaya uzanan bir ağrı bu, Dr.Eamer* siz bu konulara geldiniz mi bilmiyorum ama sıkıntılı bu kafa. Beynimin davetsiz misafirlerinden, çingenelerden bahsetmiştim sizlere. Sanırım beynimde çoğalıp, toplu konut dikmeye başladılar. Bu beynimi hem çirkin gösteriyor hem de kalabalık...

Cuma günü tatil demiştim, rahatımı aldım da biraz, haftanın yorgunluğu. Cumartesi ise Cuma'dan kalan baş ağrısı. Bugün film izleyecektim de listeye attıklarımı izleyemedim, gardaşlarıma selamlar burdan! -aha elektrikler kesilmek üzere- Bir film izlettirmiyorlar arkadaş! Kulaklık var olmasına rağmen.
Bugün buralara kar yağıyor, 10 yılda bir belki daha fazla oldu ama 10 yıl olduğunu hatırlıyorum, kodak ya da canon'du makinemiz, filmli olanlardan. Onunla çekmiştik ama tek bir kare yok, küçük kardeşimin bebekken çekilen tek fotosunu ben çekmiştim. Onu da anlatıyım ;
"Evde kimse yoktu, 9 yıl öncesi. Küçük bir çocuktum ama ayrıca elektronik eşyalara bayılan biriydim, meraklı evet. Meraklıyım. Anneannemin radyosunu kırıp içinden mıknatısları söktüğüm gün geldi aklıma. Neyse, konu dağılmasın. Foto makine annemin gözünden sakındığıydı, dokunamazdım hiç. Ama o gün evin altını üstüne getirmiştim ve bulmuştum makineyi. Bu tabiri kullanmak güzel, çikolatanın boğazına yakan aroması gibiydi. Makine lensini çeviriyordum, tv'de görmüştüm. Belgeselci abiler öyle çekiyorlardı, hayvanların fotolarını. Ben ise küçük kardeşimin fotoğrafını çekecektim. Hmm şunu şöyle çevirelim, hah burda güneş sembolü var, evvet işte böyle, flaşı nerden kapatıyorduk? Hiç bilmiyorum, aa kırmızı ışık yandı! Şimdi makinem hazır. Kardeşim sanırım 2 haftalık bile değildi. Koltuğa yatırdım. Biraz uzaklaştım. Hoobbaa flaş patladı ve kare yakalandı! Çok mutluydum ama tedirgin de olmuştum, tv'de bebeklerin flaşa karşı hassas olduğunu görmüştüm. Annem de uyarmıştı, ee şimdi ne olacak. Makine direkt dolaba. Hiç olmamış gibi davran..."
İşte hikaye bu, buradan geliyor fotoğraf çekmeye merakım. 

Bir de şu var ; Aşkı ben dolmuşta bıraktım, en arka sırada otururken o,  ben ise sadece dikiz aynasından baktım. Taciz etmekse eğer, evet etmiş olabilirim ama öyle bir niyetim yoktu. Sadece kafamı çevirip baktığımda göz göze gelmek istemedim. Kalbim deli gibi atıyordu, beni görürse eğer diye. Ama görmedi veya görmezden gelindim. Ben de görmezden gelmeliyim, seslenmeli miyim? Hayır hayır bu doğru olmaz. 15 dakika boyunca diken üstündeyim, eve yetiştiğimde ise arkama bakmadan atladım minibüsten ve böylece aşkı ben dolmuşta bıraktım.
Yukarıdaki olay yaklaşık 6 yıl önce oldu ve o zamanlar;  Ne aşkı oğlum git ders çalış, hem ödevin yok mu senin ? şeklinde tepkiler verebilirdiniz, şu an için hayatımda biri yok. Aşk da yok, para da yok, Kaybedenler Kulübünün beslemesi kıvamındayım. 

Cuma, Ocak 20, 2012

Özet Gibi Geçti

Metal müzik dinlemeyeli uzun zaman oldu, uğramak istedim öyle.
Children of Bodom, baba grup.
Kulaklıkla son ses dinliyorum, ayağım ise ritim tutmaya çalışırken, mutlu köpek yavrusunun kuyruğu gibi sallanıyor. Yüzüm de şekilden şekle giriyor, aslında odama dalıp hoparlörden versem sesi? MadDonkey, tepinse yatağının üzerinde?
Filmlere gelecek olursak, uzun zamandır izlemiyoum.
Tatil yapıyorum bugün, bir kaç anime seçip indirmeye karar verdim. Yarın izlerim büyük ihtimalle.
Seçtiklerim ; Ghost in the Shell - the Cat Returns - 5 centimeters per second - yeterli gibi. Yoksa bütün listeyi saçabilirim.
Amerika'da korsanı bitirme operasyonu başlatıldı, internet alemi 18 ocak'ı kara gün ilan etti.

Anonymous da isyanlarda, yakında interneti sadece sosyal medya için kullanırsak şaşırmam. Korkunç!

Telefon alamazken, başlangıç seviyesi dslr foto makinelerine bakıyorum. Okuyorum bloglarda, az önce Missbone'da okudum, yeni foto makine almış. Ben de istiyordum ama kalsın şimdilik. Hocalarımın fotolarını çekip photoshoplayasım vardı ama bu da dursun şimdilik.Sınavdan sonra yapmayı planlıyorum, belki telefon alırım akıllı-akılsız olanından.

Kredi borcu ödeme tarihimiz yakında, babamın da emekli olabilmesi için 72.000 lirayı gözden çıkarması gerekiyor. Para'nın canı cehenneme!

Perşembe günü aldığım süper loto'nun 1 sayı bile tutmamış olması da üstüne eklenen. Bayram günü almıştım halbuki? Neden öyle oldu? Tanrı şans oyunlarını sevmiyor muydu?

Bugün, geçen yıl aynı sınıfta olduğum arkadaşımla karşılaştım. Dershanedeki hocalarını ziyarete gelmiş, üniversiteden geldi evet. Kıskanmadım ama ne biliyim, içim burkuldu kahretsin! :D -şaka yapıyorum tabii, bana uzak değil üniversite. Hatta amacım olan.

Bir kaç parça ; Everytime i Die, Dont stop at top, Follow the Reaper ve ipin ucunu kaçıran diğerleri - Follow the Reaper albümündeki şarkıları dinleyin.

Neyse, çok sıkmadım bu sefer, ya da ben öyle sanıyorum. İlk defa bu şekilde yazıyorum. Arada kaçırmışım ipin ucunu, telefon kısmı ve arkadaşımdan bahsettiğim kısım. 

Perşembe, Ocak 19, 2012

Günü Yiyerek Bitirmek

Selam millet,
Size dün bayramdan bahsetmiştim ya o bayram bugün kutlandı ama önce;

Dershane yazılarımın sadece "mutlu" kısmından bahsediyim ki bugün gerçekten öyleydi.
Kimya, organik, alkoller, eterler, aldehitler, ketonlar yihhaa babe! Geçen yıl bu tarihteki yazılarıma bak sevgili okuyucu, tahtaya anlamsız şekilde bakıp, defterime hayali arkadaşlarımı çiziyordum. Mutluyum !
Matematik, limit, yine bu aylarda arşivi tararsanız, limitle ilgili korkularımı ve ön yargılarımı yıktım. Bu yüzden de mutluyum! Mutluyum diyince garip hissediyorum lan, uzun zaman oldu öyle hissetmeyeli.
Biyoloji, süper la! Kalıtım'dan kurtulmanın mutluluğuyla yanıp tutuşuyorum, hoca süper, iyi gidiyor her şey.

Kimya dersinde her ne kadar dağınık bir profil izlese de sınıf, ben çizgimden şaşmadım, cidden. Öğrenmem gerekiyordu ve öğrendim. Bu kadar, yardımda ve yapımda...

Matematik dersi ise tam bir bombaydı, Adını Feriha Koydum dizisindeki Koray'dan bahsederken uzak akraba, sürekli adı Koray olan hocaya bakarak konuşuyordu. Bu Koray, Gülsüm adlı karakterli sevişti yeni yılda, hocayla da koptuk la, öyle limit olamaz! Gülmekten öldük, Lan oğlum bari Koray demeyin şu adama diye uyarıda bulunsa da hoca, güldük eğlendik.

Biyoloji dersi azıcık kaynadı sebebi de ;
Arkadaşlardan bazılarının hocanın dini inancını öğrenmeye çalışması ve bundan dolayı ortaya çıkan, din çorbası. Başım ağırdı, hoca dersin ortasında çıktı. Hoca çıktıktan sonra da ben sıraya yayıldım, uzandım. Arkadaştan rica ettim başıma masaj yapsın, patlayacak gibiyken hoca geldi. Kalkamadım, hoca bana seslenince de doğruldum tabii, "Hocam ben budist olacam yea" diyip kapatmaya çalıştım konuyu. Ama devam etmekte ısrarcıydı sınıf, hocaya katılıyorum millet!

Olmaması Gereken - Şimdi Yok


Minibüsle gittim çok da zor değildi 15dk beklemek, belki 30. Anneannemlerde de bütün kabile üyeleri toplanmış, sofralar yarım kalmış. Dayım yemeğe yeni başlamış. Tek başıma yemek yiyemem. Şakalar falan, bayramlaştığım kişi sayısı. Dayım, 12 kuzen, 2 yenge, 2 teyze, 1 anne euhe , 1 anneanne hatırlayamadığım bilimum kişi. Sofra önümde, sırasıyla şunlar yendi ; Bir içli köfte, 2 kuşbaşı et, 1 adana kebap. Doyulur mu doyulur mu?! Şarkı vardı öyle arada kaynasın, sonra bayramlaştığım insan sayısı gittikçe gittikçe gittikçe arttı!
Bütün bu yediklerim de oturmasına rağmen, künefe de yedim. Antepfıstıklı ve hayatımda yediğim -peynirliden sonra- en güzel künefe. Doyulmaz tadına ama abarttım biraz, 2 porsiyon da götürdüm.

Öyle işte, devamında bir şey yok, elektrikleri kesti pezolar ama eve döndüğümde de zaten amcam ve kuzenler sohbet, gırgır. Güzeldi, böyle bayrama can kurban. Yemek mi? Açgözlü değilim, kilo almam gerek ama amcamlarda da yedim. Eyvallah! Gittim ben, biliyorum ne düşündüğünü ama yok düşündüğün kadar değilim, yani açgözlü?

Çarşamba, Ocak 18, 2012

Yeni Yıl ve Bayram

Give us a little love, 3 kez dinledim daha da dinlerim, bokunu çıkarana kadar! HBBA Soundtrack sağolsun toplamış paylaştığı müzikleri, ben de indirdim tabii zaman kaybetmeden. İlk defa dinliyorum iyi geldi.

Dershaneden bahsetmeme kararı almak üzereyim, gitti yazılara konusunu veren anatema, şaka bi yana dershanenin sadece hoşuma giden kısımlarından bahsedecem sınava kadar, sonra da "aslında böyleydi böyle oldu" diyip saydıracam euheue.

Bugün olanlar ;
Matematik 1 ders kaynadı, hocanın morali bozuk vesaire.
Biyoloj, kalıtım çözüldü, dün çalıştım çözebiliyorum uleen!
Fizik, çok güzeldi lan! Atışları seviyorum fizikte yapabildiğim ve anlayabildiğim tek konu!
Analitik, güzel konu ama ne biliyim ısınamadım, şaka şaka. Kolay geliyor ilk başlarda, sonra işin içinden çıkamıyorum. Bu kez böyle olmayacak!
Öğle yemeğine de ilk defa dershaneye sipariş ettirmeden gittik, bir döner bir ayran. Ayranı içtikten sonra midem e oturdu, zaten bitirmek için zorladım. Öncesinde 2 adet olmak üzere, elmalı kurabiye yedim. Tok olmama rağmen döner de yedim, çantama meyve bıçağı ve kivi attım sabah ama onlara sıra gelmedi. Gelemedi. Birazdan yerim diyordum ama anam içli köfteleri hazırlamış toplamda -adet hesabı yapsam işin içinden çıkamıyorum. Dondurucuya atarsak eğer, bir iki ay yetecek kadar. Şu köftelerin sebebi de işte şu bayram;

Yarın bayram, anneannemlere hücum! Bayram mı ne bayramı dediğini duyar gibiyim, 6 Ocakta kutlanan -Kıddes - normalde ama hicri takvime göre 19 Ocak'a denk geliyor. Bu arada yeni yılı 2. kez kutladık. O da 14 Ocak'a denk geliyor her yıl 13-14 Ocak. Hicri hesabı yapmayı da öğrendim, 13 gün ekliyoruz arkadaşım.

Bu bayramın benim için anlamı büyük, çocukken nenemlere gidip ellerini öptüğümde bütün bi kış yetecek kadar harçlık verirdi. Ceplerimize sığmazdı paralar.  Hoş güzel, 20 yaşında adamın el öpüp harçlık beklemesi trajikomik olacak ama istiyorum uleeen! Para istiyorum! Şaka - tamam para lazım ama sırf para için de öpmüyorum - neyse uzattım farkındayım. Bayram yarın, dershaneyi öğleden sonra ekiyorum, kuzeni de özledim görmeye gidecem.

Yarının planını da anlattıktan sonra da gidebilirim sanırım, her şey yolunda ve güzel. Böyle de devam etmek zorunda! Bencil oluyorum son zamanlarda, kusura bakmazsınız tabii çünkü size karşı değil - hadi iyi dinlemeler HBBA Soundtrack 2 'den geliyor Give us a Little Love

çok derindeki not : Kıddes - Hz İsa'nın Ürdün Nehri'nde Yuhanna tarafından vaftiz edildiği gün. 6 Ocak'ta kullanan normalde, ee burdaki soru 19 Ocak hacı! Sebebi de büyük ihtimalle Hicri takvim yüzünden.