Cumartesi, Aralık 31, 2011

300. Yayın... 2012

Sevgili 2012 hayatıma gireli dakikalar olmamışken bunu sana geçmişten yazıyorum. Yakın geçmişten, dünden...

Bugün günlerden Cuma ve belki dershanenin piçliğinin tavan yaptığı günlerden biri. Kurucular ayrı kafadalar zaten ama helal süt emmiş olanlar çok az.

Senden istediğim sevgili 2012 , beni bu piç kurusu kaynayan yerden kurtarman. Bunu beraber yapabiliriz. Sen 4  hanelisin ben ise iki-20-. benzer noktamız var, ilk iki hanen benim dünyada geçirdiğim toplam zamanla aynı. Hadi o zaman bunu kutlayalım 2012! Sana ihtiyacım var...

Cuma, Aralık 30, 2011

İç Dökerken, Kustum...

Selam millet!
Yine karşınızdayım, midem, sindirim sistemim iflas etmiş durumda.
Dün bloga yazı attıktan sonra ders çalıştım arada da bir şeyler atıştırıyım dedim. Bakın neler yemişim ;

-Akşam yemeğinde 1 tabağa yakın domatesli bulgur pilavı ve biraz turşu, biraz yoğurt.

-2 Dilim Baklava

-1 Tabak dolusu kestane -sayısı sanırım bir 10 adet kadar.

-Bir tabak da patlamış mısır.

Bütün bunları yedim ardından bir adet de mandalina.

Buraya kadar iyiyiz, ağırlık çökünce de dersi bıraktım. Hafif bir ağrı saplandı. Üzerine de su içtim. Uyku uyumak haram bana, cnbce'de Kara Nisan vardı, sarmadı. Tarih bilgim zayıf Tutsi'leri de bilmiyorum. Hotel Rwanda'yı izlemiş olsam sarardı belki ama olmadı. Film yok, tartışma programlarına göz attım konu sarmadı. Müzik kanallarına baktım FF vardı (Franz Ferdi-nand) dinledim biraz ama o bitince de gittim yattım. Ohh sıcacık miss , yatak, radyatör kafamın dibinde. Elektrikli battaniyeyle yatağımı ısıtmıştım önceden.
Buraya kadar her şey normal değil mi?
Saatler geçer, kıvranırım. Yatakta dönüp durduktan sonra, gırtlağıma kadar gelen ağırlığı hissedip koştum, elim ağzımda. Odamdan çıktım, lavaboya koşarken ağzımdan, elimin arasında fışkırdı. Kustum, öğüre öğüre. En son port ameliyatım'dan sonra kusmuştum, apartmanın önünde. Annem kapıyı açtı, yarım uykudaydı sanırım. Oğlum ne oldu?! Şeklinde şoka girdi, bir yandan da "Allah kahretsin o adamları, baklavadan oldu dimi?" dedi. Sonra "bugün ne yedin öğlen" diye sordu. Döner yedim, diyince. Yine bastı feryadı, DÖNER YEME DÖNER YEME kaç kere dicem sana çocuk değilsin, sana dokunuyor, dedi.
Neyse yatağıma döndüm, dershane vardı tabii.

Dershane Piç Kaynıyor ! -bunu demiştim dimi? +18 
Okunmasa da olur... 


Dershane normal seyrinde ilerlerken, matematik, fizik ve kimya vardı bugün. Anlatmıcam dersleri sadece bu iki hocaya bakın!
Fizik - ... yorum yapmaya değmeyen biri. Geçen hafta, seni diğer sınıfa alalım mı, dedi. Olur hocam, dedim.
Bu hafta ise git rehberlikçiyle konuş diyor. Lan orospu çocuğu ne umut veriyorsun, mutasyon geçirmiş sperm mahsülü! Pezevenk!

Kimya, bu hocayı anlamıyorum. Dünkü anlattığımla alakası yok bu kişinin. Dünkü ayrıydı. Neyse sorularımı çözdürmek için yalvar yakar ararken adamı, ETÜT yerine bir sınıfta buldum. Orospuçocuğusun! İşin ne lan orda senin!? Hea?! 9 aylık israf! Neyse buldum hocayı, öğrenci kalabalığı vardı başında. Hocam bir kaç sorum var çözebilir misiniz? dedim. Görmüyor musun soru çözüyorum, dedi. Birazdan gel diyince de. Hocam birazdan da dersiniz var ama! dedim. Etraftaki öğrenciler -liseliler- gülüştüler. Adam habire soru çözüyor, bir mol testinde çocuğun 3 4 yanlışı var, olabilir olamaz demiyorum ama benim sadece 3 organik kimya sorum vardı ve soruyu bekletince unutuyorum. Yavşağın dölü işte. Ben bu adamı şikayet edcem paşam! Zaten müdür bey de benim kimya hocasına soru çözdürdüğümü sanıyor çarşamba şikayet ederim. Görüşecez bakalım ! Lan siz mi büyüksünüz ben mi??!


Perşembe, Aralık 29, 2011

Kanser Dershaneden Daha Merhametli

Selam millet!
Her zamanki gibi, her zaman kullandığım giriş cümlesiyle yine karşınızdayım. -Yalnız hissediyorum!
Sorun değil.
Bugün bugün bugün...
Kimya dersimiz vardı ki hocayı sevmeme rağmen bir antipati oluşturdu kafamda, egoistin teki. Ben öğretiyorsam kesinlikle öğreneceksiniz, zorundasınız havası var. Bu da sınıfımdaki gerzeklerin hocayı sürekli övmesinden dolayı oluşan bir durumdu. Hoca kapalı kutuydu ilk geldiğinde hala da öyle.
Etüte çıktım dersler bitince, matematik sorularımı ilk defa hiç bekletmeden çözdürebildim! Bunun için sevineceğim aklımın ucuna gelmezdi.
Fizik hocamı sevmeme rağmen bugün nefret ettim, sebebi mi? Sebep şu ;
-Bize aldığı deneme sınavı setini, perşembe günü dersler bittikten sonra -kafam s?kik oluyor o saatte - yapacaktı, her perşembe de yapmaya devam edecektik. Bugün ben sınava girmek istemedim, o saatte sınav olmaz zaten, sınav yaptığımız geçen hafta da işkence gibiydi. Sürekli açılan kapı, içeri dalanlar ve diğerleri... Ben de buna karşı, sınavları hocadan alıp evde çözmek istedim ama hocanın cevabı "evde olmaz, bahane bunlar", ben de "hocam sorularımı çözdürcem daha" dememe karşılık, "yarın var, yarın çözdür" demesi. Allah allah ya, Azkaban Tutsağı'yım lan! İsyan bayrağını çekip sınava girmedim. Öğretmenler odasına gidip, biyoloji hocasını etüte çağırdım, o sırada olanlar ise ;
-Biyoloji hocamın telefonundan "Gayri de Gayri" şarkısı, içeri girdim kapıyı kapadım. Dinledim şarkıyı. Arada muhabbet işte. Hocam çalışmamız lazım, dedim. Kimya hocam araya girip "benimle mi" dedi. Korkmayın hocam, sizinle değil, dedim. Bütün hocalar gülmeye başladı. Adam da zaten kapıda durduğum sırada müsaade istemeden ezip geçti beni. Vay anasını lan, hilkat garibeleri mi eğitimciye dönüştü eğitimciler mi Hitlere, yoksa Gestapo mu? Evet Gestapo olabilir, "Çalışmak Özgürlüktür" nidalarıyla dolaşan hocalar.
Neyse Etüt hocamın-biyoloji- hasta olduğunu görünce üzüldüm, zaten ayrılacaz. Tezi için Erzurum'a gitmesi gerekiyormuş. Ders hocamın-biyoloji- da bana çarşamba gününe söz vermesi ile, benim de etüt hocamın, bi denemin daha fazla yorulmaması için eve geldim. Yazık lan onlar da sistemin mahvettiği insanlar, hasta ise kesinlikle üzerine gitmem hocamın. Gitsem bile bana bir faydası olmayacak.
Matematik hocamdan da haftaya perşembe için bir boşluk bulursam ders alcam. Ocak bitmeden ortalığı düzmem gerek!

Sevgili blogcu birine teşekkürlerimi iletmeden bitiremem bu yazıyı ;
-Bugün blog arkadaşım Gök-googhan- Hacettepe Onkoloji Bölüm 92'deki çocukları ziyarete gitti arkadaşlarıyla birlikte. Kanserin hayatımıza grip kadar rahat girip çıkabilmesi bir yana , canlarımız, çocuklar farkında değiller bu durumun. Çocukları yalnız bırakmadığın için, arkadaşlarına ve sana teşekkürler Gök, yeni yıla umutlu girecekler belki de sayenizde.
--Eğer, "ben de gitmek isterim ama cesaretimi toplayamıyorum" diye varsa benimle ya da gök ile iletişime geçsin bir şekilde.

Gök - Googhan !

Bana da - sadeceumut.onlyhope@gmail.com 'dan ulaşabilirsiniz. Mekan konusunda yardımcı olamam belki, uzakta olduğum için ama en azından ulaşabilirim gibi. Sizi orda karşılayacak, yabancılık çekmemenizi sağlayacak insanlar olması için.

Çarşamba, Aralık 28, 2011

Kavgam ve Yeni Yıl

Selam

-Yeni yıl ile ilgili atıp tutan embesilleri görene kadar. Evet embesil! Neden mi? Şöyle ki, 31 aralık gecesi yani 1 ocak'a girişimiz, Hz İsa'nın doğum tarihi değil, Noel dibimde kutlandı, kilise evimize çok yakın ben de kutlamak için gidecektim, hristiyan olmamama rağmen. En azından farklı bir din ve onların gözünden bakma, bayramlarını kutluyoruz ki zaten. Noel -Doğuş, İsa'nın doğuşu ve başka binbir şekilde anlamı olan gün. Geçen hafta pazar günü kutlandı yahu! Nedir bu tantana, yoksa ben mi bir bok bilmiyorum da, Hz İsa sizin söylediğiniz tarihte mi doğmuş? Konu kapanmıştır , sevgili embesil. Noel ile Yeni yılın aynı şey olduğunu sanıyorsan o kafanı yarıp içine kezzap dökiciim. Bu kadar ya?!

Arap olduğum için, benim kutlayacağım yeni yıl da ocak 13'ün gecesine denk geliyor. Bu haftasonu olacak olan yeni yılı kutlayacağım tabii, her yıl olduğu gibi.
Hani şimdi bu yazıyı neden yazdım, sinirliydim. Boşalttım yeni yıl ve noel vesilesi ile.


Kavgam 

Roman olan değil. Benim kendimle ve diğerleriyle olan. Sevgili okuyucu bu anlatacaklarım ne kadar manyak ve psikopat ve bilimum kişi olduğumun kanıtı olursa ve de benden nefret edersen eğer, neyse siktir olup giderim en fazla. Nefret etmeyin lan benden, bunalıma girerim yoksa! Giriş yapıyorum şu an ...

Sabah uyandığımda inanılmaz derecede soğuk olan hava, dışarıdan sesleniyor gibiydi. Islık çalıyor sis çökmüş olan gökyüzüne. Dalga mı geçiyordu benimle?
Soğuktan nefret ederim! Neyse ki elektrikli ısıtıcıyı prize takıp, kahvaltımı da ettikten sonra. Miss, dışarı çıkmaya hazırım. Dün giyindiğim kadar kalın giyinmem gerektiğini, burnum dışarıyla karşılaşana kadar fark edemedim. Sorun değildi, ne de olsa okul servisiyle gidiyordum dershaneye. Terasta bekledim. Biraz sonra da gelmişti zaten. Yer yoktu?! Bundan da nefret ederim ben. Kıçımı konfor takıntısı ve zorunluluğu olmadan rahatça yayabilmem gerekir. Dolmuşlar da ayakta durunca epey bir eğilmem gerekenlerden, Ford minibüs. Neyse bu sorunu da aştıktan sonra, dün planladığım sohbeti etmem gerekiyordu Müdür Bey ile. Dershanenin merdivenlerini ağır ağır çıkarken tam karşımda belirdi, sert görünen ama bir o kadar da yardımsever sıcakkanlı insan, Müdür Bey. Günaydın hocam, dedim. Hocam dememin sebebi de emekli öğretmen olması. O da aynı sıcaklıkla gülümseyip "günaydın" dedi. Hal hatır sorduktan sonra da "Hocam sizinle dersten sonra konuşmam gerek" dedim. Olur ne zaman istersen gel, dedi. Sağolsun, planımın işlemesi için ilk adımı atlattım sayılır. Cuma günü olanları yazmıştım sanırım, rehberlikçi yine piçlik yapmıştı. Ders almam gerektiği halde, etüt vermedi! Lan ben o o.çocuğuna mı soracam ders alıp alamayacağımı! Gittim şikayete ;
-Hocam, rehberlikçi salı günü almam gereken dersi bana vermedi. Saat 4'e kadar sadece matematik sorularımı çözdürebildim, fizik'ten ise bir tek soru bile çözdüremedim. Normalde salı gününe ayarlanması gereken bir dersim vardı ama rehberlikçi yazmadı, dedim.
-NASIL OLUR ÖYLE BİR ŞEY?! dedi. Telefona sarıldı, kantine, odasına, ben derse girdikten sonra, dersliklere de baktı! Vuvuhvuhv! Rehberlikçi mi yazmadı? dedi.
-Evet hocam, ne zaman ders almaya kalksam, hocaların bütün saatleri dolu diye bahaneler... 2 ayım kaldı sınava ve eksiklerimi gerçek anlamda sıfıra indirmem gerek, dedim.
-Tamam ben halledecem, ne zaman sıkıntın olursa dersle ilgili, hocalarla ilgili, gel çözeriz problemi, dedi.
-Sağolun hocam, diyip ayrıldım ordan.
1 saat sonra, fizikçi kapıyı çaldı. Cuma günü saat 13te dersim var. Lan bu rehberlikçi fazla olmaya başladı. Önce sınıfımı değiştirmedi sonra da bu olaylar. Lan ben de Umut'sam eğer bu adam benden daha çok çekecek.
Bir olay daha dershaneyle ilgili ;
Veli toplantısından sonra annemin dün hatırladığı bu sohbet geçmiş veli-öğrenci-hoca arasında :
-Merhaba ben XX'in velisiyim, nasıl XX'in durumu? -kız da yanında.
-Çok iyi çok! Tıp kazanacak o ve 3 arkadaşı daha. yorumum - lan orospu çocuğu, senet mi verdiler de Tıp kesin diye konuşuyorsun. Lan çalılık kevaşesi! Hocanın devamında söyledikleri : İşte Xx ile birlikte 3 arkadaşı var biz bunları en iyi yerlere yetiştircez, onların bütün eksiklerini kapatmaya çalışıyoruz etütlerle... ETÜT? yorumum :  Lan genelev kraliçesinin torunu! Benim kafam sikilirken bir ders alabilmek için, derste de kafamın içinde tecavüz edilmemiş tek bir nokta olmamasına rağmen, sen nasıl diğer sınıfı daha üstün tutabilirsin!

Annem bunları anlatır ve ben o yukarıdakilerden daha fazla küfrederim. Dün ders de çalışamadım. Bir tek geometri.
Ben o hocayı da bulcam daha, annem her ne kadar tanımasa da ben ortaya lafı atarım, müdüre bahsederim yarın. Kendi yağında kavrulur o hoca?! Lan bir lokma ekmeğe muhtaç kalsın piçin evladı?! Bir de eğitimci olacak kahpenin dölü!

Çok küfür ettim, deşarj evlat deşarj.

Pazartesi, Aralık 26, 2011

LYS

Selam,
Sezonun ilk LYS denemesi ile karşınızdayız sevgili izleyiciler!  -olmadı.
Sezonun ilk LYS denemesinin sonuçlarıyla karşınızdayım.
Mat-2 diye tabir edilen, Matemaik'in sevilen kısmı bu kez kendisini pek sevdirmedi. Sevemedim ela gözlüm... Diyor ellerinden öpüyorum. Geçen yılın kitapçığıydı bu da. Nerden mi anladım? Geçen yılki ilk lys denemesi de aynıydı. Paraboller, biraz polinom ve diğerleri.

Geometri ise - pek parlak olduğu söylenemez, sevemiyorum. Göremiyorum. Kafamı boşaltıp, üçgene, dörtgene, geometrik şekillere odaklanmam lazım ama olamıyor. Yapamadım sevgili blogcu. Geometri öyle allahsız, öyle kepaze bir ders işte. Dershanede her ne kadar ders alsam da, cık olmuyor. Direniyorum, öğrenmek için.

Berbere gittim bugün, tarasam gözlerimi kaplayabilecek olan saçımı kestirdim. Berber de her zaman gittiğim berber ama her gittiğimde aynı soruları soruyor. Lan otomatiğe bağlamış adam.

Bugün hiç yazasım yoktu, sınav çaktı bir kere. Fen sınavlarını çok merak ediyorum. Ağzıma edilecek resmen.

Cumartesi, Aralık 24, 2011

Anlamsız 5



Tüm akıl hastalıklarının temelinde, meşru acıları yaşamayı reddetmek yatar. 
-CARL JUNG
Potansiyel akıl hastasıyım...

Cuma, Aralık 23, 2011

Becermek...

Selam millet, google+'nın nimetleri ile birlikte blogumda ne yazarsam oraya direkt yollayabiliyorum gerçi twitter'a da yolluyorum ama boşver. Blogumun kapalı olduğunu sananlar olabilir, haber vermem gerekirdi. Özür.

Bugünlerde acayip bir tempo ile derslere sarılıp kendime zarar vermeye çalışıyorum. Zarar vermesem kendime geçen yılki gibi olurum sanırım. 6 ay kaldı ! Mutluyum evet.

Dershaneden de bahsediyim biraz, bugünden.
Dershane genel anlamda eğlenceliydi, fizik hariç. Resmen Modern Fizik adı altında tutsak tutuluyoruz sınıfta. Dinlemek istemiyorum ama zorla-lys yüzünden- dinliyorum. Birkaç şey öğrendim. Işık hızı hakkında. Fizik Müh. arkadaşım var ama o bile bana yardımcı olabilecek gibi görünmüyor. Alakası yok belki bu iki olayın birbiriyle. Yani demek istediğim Fizik Müh., derste öğretilen Fizik'le ilgilenmiyordur, sormak lazım.
Kimya da bildiğimiz Kimya, aynı işte. Maddesinden tut, elementine kadar. Bir şey değişmiş değil. Değişmesin de.
Matematik, oh god! Modüler Aritmetik, derste sevilir, testte sıçılır. Mutlak Değer'e olan durum gibi.

Öğleden sonra, o dışlanan arkadaşla çıkıp yiyecek bir şeyler aradık. Avlanıyoruz biz. Markete gittik, gofret aldık. Kantinden, Elma-ıhlamur çayı aldım, kokusunun tarifi -yaşlı ve terli teyzenin 1 haftalık çorabının ortalık yerde çıkarılmış ve aynı ortamda tarçınlı-elmalı kek yenmiş gibi- arkadaşım bunu duyunca gülme krizine girdi, komik değildi. İğrençti.
Dershanenin ortaklarından olan Fizikçi, "Umut! Senin sınıfı değiştirelim mi?" dedi. "Olur, hocam" dedim. Haftaya başlarım muhtemelen. Matematik manyağı, psikopatı bir arkadaşım var, geçen yıl çok samimi olamasak da aslında iyi biri olduğumun farkına vardı, neyse konu bu değil matematik sorarım adama o da bana çözer soruları, hoş güzel olur. Geometri için de geçerli. 40-40 yapıyor, nazara inanmam. Değmez! İnanmazsan değmez sanırım.
Yediğimiz gofret mideme yapıştı, aç karna gofret? Midemi s.ker. Öyle de oldu, hoş olmadı. Karnım ağırdı. Neyse ucuz atlattım, bağırsaklarımı ve sindirim sistemimi sevmeye başladım.
Sevgili matematikçi'den mutlak değer çözdürdüm. Öğrendim sanırım, sevmem gerek. KPSS'ye hazırlanan insanları gördükçe ne kadar şanslı olduğumu fark ettim. İlk defa bu kadar yakından tanık oluyordum. Ben bir test içinde yanlış ve boş bırakmamaya çalışırken, onlar üniversite m... gerçi ne alakası var ki. Üniversite mezunu olunca matematik bilgini olunuyor, diye bir karar mı alındı? Alındıysa en erken tarihte mezun olmam gerek.
Matematikçi Arkadaş ile Fizik dersi aldım, saat 17'e kadar dershanedeydim, geç kalmıştım. Dolmuşa yetişme k gerekiyordu. Gardaşım da aynı dershanede ama aynı anda çıkmamıza rağmen karşılaşamadık, HAYIRSIZ! Sınıfına gidip baktım, göremedim çocuğu. Benim hatam.

Bir de sınıfın malı olan kızın ağzının ortasına çakmamama engenl ; "hümanist" olma çabalarım. Sevmeye çalışacağım yoksa uzak dururum. Tanımaz ve görmez... Şeklinde davranırım, tanımadığımı da sevmem gerek?! Kahretsin! Hümanizm zor zanaat azizim.
Kendine iyi bak sevgili insan.
Bugün beynimi mesken tutan çingeneler erken saatte uyudular. Gerçi kulağımın arka kısmında konaklıyorlar sanırım. Bugün bayağı bir yordular. 

Perşembe, Aralık 22, 2011

Çingeneler Ne Ara Geldiler?

Selam selam selam,
Görünmeyen blogumu, kendi elimle kıydığım, terk etmeye razı değilim, hiç de olmadım zaten başka da yoldaşım yok. Buraya dökerim, gerisini beynimin kuytu köşeleri halletsin.
Hamamböceği gibi çoğalıyorlar sevgili blog! Kimler mi? Beynimin içindeki çingeneler, her dakikaları gürültüden ibaret, onlarla aynı telden çalsam zaten göbek atmadan durmayan kıvama gelirdim, halk arasında delilik diyorlar.  Delirmek istemiyorum, her şey lehime iken. Bunları a-leyhime de çeviremem, çaba gösteriyorum ama çingeneleri yok etmek için değil, onlara daha iyi bir yaşama ortamı sunmak için. Beynimin içindeyseler benden bir parça olmalarına izin vereceğim o zaman, vermek zorundayım.
Bugün çingenelerimi alıp gittim malum, dershaneye. Bugün hoş ki ne hoş, sevilmeyen arkadaşımın neden sevilmediğini bildiğim halde sordum diğerlerine, umrum değil ama bana zarar verme çabaları hoşuma gitmeyince de dahil ettim kendimi de konuya, kötü kalpli çingene seslendi içeriden, siktir et olum bunları, şeklinde. Ben de, dur be kadın, diyip bağırdım susturdum içimdekini. Sohbetin bir yerine kadar geldik, kısır döngü... Kısır-yemek olan- severim ama döngü? Döngü olmamalı içinde. Döngüsüz kısır olmalı.

Hocaların bana karşı olan tavırları değişmedi, aynı tas aynı hamam aynı dershane. Ne sikimsonik meseledir bu, içinden çıkılmayan!

Bugün ortaklaşa aldığımız deneme sınavlarını çözelim dedik, sınıfça. Bizim sınıf ne ara akıllandı değil mi? Devamı geliyor. Öğleden sonra, o malum konuşmadan sonra, dönerimi yedikten sonra yaptık sınavı. Kapıyı açan açana, gürültü ise ayrı mesele. Afedersin ama kafam sikildi. Sınavın sonunda ise "kafamı sikseler çözemem artık" diye bağırdım sınıfın ortasında. Hoca yoktu tabii.

Betimleme ;

Dershaneden çıktım, sekretere selam çaktım, yumuşak bir sesle görüşürüz dedim. Merdivenleri inerken, kulaklı beremi takmıştım, kareli atkım da üstümdeydi, iki genç kız merdivenleri çıkarken gülüşüyorlardı. Benim ise suratımda bitkin olduğumun kanıtı olan ifade vardı muhtemelen. Dışarı çıkarken rüzgar suratımı yaladı. Hızla yürüdüm, hava kararmıştı. Ara sokaklara girmeme kararı almıştım. Hayallerimdeki arabayı gördüm - mazda rx7 karanlığın içinde beyaz bir kaplan gibi görünüyordu. Gözlerimi ondan alamadım. Biraz daha ileride, kaynak kokusu, tiner ve boya kokusu, kiremit evin sobasından çıkan dumanla sevişiyordu.
Dolmuşta 7 kişiydik, ben en arkada en sağda yerimi almıştım, minibüs hareket etti, yorgundum. Başımı cama yasladım yol boyunca. Eve de yetişince, küçük kardeşin salak şakalarına tahammül edemedim. Kızdım da biraz, annem telefonda revani tarifi alıyordu, kız kardeşim de not alıyordu annemin söylediklerini. Yemek yedikten sonra tatlı yerim ve ders çalışmadan önce belki biraz sızarım. Bilemiyorum. Ne yapacağımı da ama tek bildiğim yarın Psik Dr'u görmem gerektiği. Hocama ne anlatacağımı planladıktan sonra o koltuğa oturur oturmaz unutuyorum söyleyeceklerimi. Neyse, bu kez hazırlık yapıp giderim.

Çok yorduysam affedin, okumak hoş ama sizin de beyninizin kıvrımlarına sığınan çingeneleriniz varsa bir mübadeleye ihtiyacımız olabilir.

Hoşçakal okuyucu!

Çarşamba, Aralık 21, 2011

Güzel Plan Yaparım...

Selam!
Umarım blogla ilgili sorunlar düzelmiştir, kumanda panelinde görünmüyor, şeklinde tepkiler aldım.
Gel gelelim dershaneye ve diğerlerine ;
Bugün dershanenin müdürüyle konuştum, hoş güzel bir sohbet oldu, çay ısmarladı, ben çay sevmem la! Kahvaltı harici içmem, soğumasını beklerim. Resmen rezillikti o anki durum. Anlattım, rehberlikçiyi. Hak verdi adam da. Her aklı başındaki birey gibi. Bir kaç dersten problemim var dedim, artık ne problem olursa adamın kapısını çalcam. Hocanın birini çağırdı, Umut bu yıl kazanacak, dedi. Şok oldum lan! Mutlu da oldum, daha fazla asılacam artık. Cidden öyle böyle değil, hoca da şok oldu, "hocam zaten çalışıyorduk beraber, sorularını çözüyorum ben Umut'un" dedi. Müdürüm ise "öyle değil, ne olursa olsun zaman ayrılacak bu öğrencimize" dedi. OOooooooolll lleeeeY! - ergen mutluluğumu görmezden gelin.
Böyle işte, yarın da Kimya için konuşcam biyolojiyi kendim halledecem, zaten çözemediğim ne soru varsa götürüyorum. Matematik için de öyle. Ooooh BEAAA! Yeter lan! Bu yıl olacak artık, olmak zorunda! Bu kez de İÜ yerine İTÜ peyzaj yazarım büyük ihtimalle. Biliyorum ne düşündüğünü ama ota boka meraklı biriyim. Öyle işte, biraz da mimari konuşacak hacı! Mimar Sinan Şehir Bölgeyi araştırdım, Şehir Bölge benim kaldırabileceğimden daha yorucu gibi geliyor. Bakalım artık, her öğrenci gibi planlarım var. Hayata geçirmeye 6 aycık kalmış, çok değil 6 ay! Bitecek bunlar. Bir de bu söylediklerimi gelip buraya yalamamak için elimden geleni yapmam gerekiyor, geçen yıl fazla hayalciydim, hiç çalışamamıştım. Bu kez böyle olmayacak!

Bir Üniversite'den beklentiler ;
- Sınıfta görüş ayrılığı yüksek ihtimalle olacaktır ama seviyeli olsun.
- Hocalar hoşgörülü olsun, hiçbir zaman öğrenciye "taktığı" için bırakmasın veya arkadaş gibi olsun ya. İÜ peyzaj'daki hocalar öyleymiş, ellerinden öpüyorum. Her ne kadar bir tanesi mailime cevap vermemiş olsa da.
- Ders harici zamanım olsun, kolay bölüm diye bir şey yok ama, kırbaçlanmadan bitirebiliyim okulu.
- Sevdiğim konserlere gidebiliyim, ağzım sulanmasın afişe bakıp.
- Film festivalleri, ölürüm lan! Uzaktan olsa bile ne olup bittiğini görmek istiyorum. -içeri davetiye ile giriliyor değil mi? ben öyle duydum.
- Arkadaş diyebileceğim tipte insanlar olsun sınıfta, dost olsun.

Beklentilerim bunlar, umarım hayalkırıklığı yaşamam. Rehberlikçiye geçiririm 2.80'i...

Pazartesi, Aralık 19, 2011

Veli Toplantısı ve Geriye Kalanlar...

Selamlar!

Bugün veli toplantısı vardı dershanede, sınav günümüz de sırf bugüne özel, pazar gününe alınmıştı.

Anam toplantıya gitti ve bakalım neler olmuş ;

Rehberlikçinin ebesine dalacam yarın, neden mi? Şöyle ki, dershane müdürümüzle görüşmüş annem, "hocam durum bundan ibaret" demiş, yukarıda biyografi var ordakini anlatmış işte, sanırım çeyreğini anlatmış. Neyse, haberi yok dershanedeki kimsenin bu durumdan, kabuğuma çekildim mi fena bir uykuya dalarım ben, bir bakmışsın devir değişmiş, kavimler göçmüş, yaşlı bir dinozor olarak uyanırım. Hocalarımın hiçbirinin geçmişimden haberi yokmuş, ben rehberlikçiye anlatmama rağmen. Bir rehberlikçinin görevi, diğer öğrencilerden farklı durumlarla sıyrılan öğrencilerini öğretmenlere anlatmak, ben gidip hocam şu biyografim buyrunuz, diyemezdim, diyemem de. Annem sağolsun tek tek tek tek tek... 8'den fazla hocaya anlatmış durumu, anlatırken "Oğlum kendimden utandım, bütün hocalarla aynı konuyu konuştuğum için, neyse müdür beyle konuşurken rehberlikçi de yanımızdaydı, omuzuna dokundu rehberlikçinin ve öğrencimizle ilgilenin" diye anlattı. Ha bir de unutmadan, müdür bey benimle görüşmek istiyormuş. Bu bir fırsat!

Rehberlikçinin Sonu

Rehberlikçinin Sonu, Çöküşü, Yıkılışı, ve bir rehberlikçinin devri daha kapanır. Nasıl mı?
Müdür Bey'e gidip her şeyi anlatacam,
-Hocam durum bundan ibaret ; rehberlik hocam görevini yerine getirmiyor. Bir rehberlikçinin görevi sadece öğrencilerin tercih yapacağı okulları düzenlemek mi? Ya da etüt yazmak mı? dicem, devamında ise. Hocam durumumu anlattığım ilk kişi rehber hocamdı ve ben öğretmenlerimin bu durumdan haberdar olduğunu sanıyordum ama annem dün öğretmenlerimle konuştuğunda, hocalarım şok olmuş ve hiçbirinin haberi yokmuş. Görevini yerine getirmeyen, sorumsuz bir rehberlikçiyle çalışıyorsunuz, ben tek tek hocalara anlatamam, en azından ben kendi psikolojimi de düşünmek zorundayım... ve uzar da uzar.

Ben bu rehberlikçinin ebesine dalarım! Dalarım da...

Boşverin sinirlendim, en iyisi yarını beklemek.