Cuma, Aralık 23, 2011

Becermek...

Selam millet, google+'nın nimetleri ile birlikte blogumda ne yazarsam oraya direkt yollayabiliyorum gerçi twitter'a da yolluyorum ama boşver. Blogumun kapalı olduğunu sananlar olabilir, haber vermem gerekirdi. Özür.

Bugünlerde acayip bir tempo ile derslere sarılıp kendime zarar vermeye çalışıyorum. Zarar vermesem kendime geçen yılki gibi olurum sanırım. 6 ay kaldı ! Mutluyum evet.

Dershaneden de bahsediyim biraz, bugünden.
Dershane genel anlamda eğlenceliydi, fizik hariç. Resmen Modern Fizik adı altında tutsak tutuluyoruz sınıfta. Dinlemek istemiyorum ama zorla-lys yüzünden- dinliyorum. Birkaç şey öğrendim. Işık hızı hakkında. Fizik Müh. arkadaşım var ama o bile bana yardımcı olabilecek gibi görünmüyor. Alakası yok belki bu iki olayın birbiriyle. Yani demek istediğim Fizik Müh., derste öğretilen Fizik'le ilgilenmiyordur, sormak lazım.
Kimya da bildiğimiz Kimya, aynı işte. Maddesinden tut, elementine kadar. Bir şey değişmiş değil. Değişmesin de.
Matematik, oh god! Modüler Aritmetik, derste sevilir, testte sıçılır. Mutlak Değer'e olan durum gibi.

Öğleden sonra, o dışlanan arkadaşla çıkıp yiyecek bir şeyler aradık. Avlanıyoruz biz. Markete gittik, gofret aldık. Kantinden, Elma-ıhlamur çayı aldım, kokusunun tarifi -yaşlı ve terli teyzenin 1 haftalık çorabının ortalık yerde çıkarılmış ve aynı ortamda tarçınlı-elmalı kek yenmiş gibi- arkadaşım bunu duyunca gülme krizine girdi, komik değildi. İğrençti.
Dershanenin ortaklarından olan Fizikçi, "Umut! Senin sınıfı değiştirelim mi?" dedi. "Olur, hocam" dedim. Haftaya başlarım muhtemelen. Matematik manyağı, psikopatı bir arkadaşım var, geçen yıl çok samimi olamasak da aslında iyi biri olduğumun farkına vardı, neyse konu bu değil matematik sorarım adama o da bana çözer soruları, hoş güzel olur. Geometri için de geçerli. 40-40 yapıyor, nazara inanmam. Değmez! İnanmazsan değmez sanırım.
Yediğimiz gofret mideme yapıştı, aç karna gofret? Midemi s.ker. Öyle de oldu, hoş olmadı. Karnım ağırdı. Neyse ucuz atlattım, bağırsaklarımı ve sindirim sistemimi sevmeye başladım.
Sevgili matematikçi'den mutlak değer çözdürdüm. Öğrendim sanırım, sevmem gerek. KPSS'ye hazırlanan insanları gördükçe ne kadar şanslı olduğumu fark ettim. İlk defa bu kadar yakından tanık oluyordum. Ben bir test içinde yanlış ve boş bırakmamaya çalışırken, onlar üniversite m... gerçi ne alakası var ki. Üniversite mezunu olunca matematik bilgini olunuyor, diye bir karar mı alındı? Alındıysa en erken tarihte mezun olmam gerek.
Matematikçi Arkadaş ile Fizik dersi aldım, saat 17'e kadar dershanedeydim, geç kalmıştım. Dolmuşa yetişme k gerekiyordu. Gardaşım da aynı dershanede ama aynı anda çıkmamıza rağmen karşılaşamadık, HAYIRSIZ! Sınıfına gidip baktım, göremedim çocuğu. Benim hatam.

Bir de sınıfın malı olan kızın ağzının ortasına çakmamama engenl ; "hümanist" olma çabalarım. Sevmeye çalışacağım yoksa uzak dururum. Tanımaz ve görmez... Şeklinde davranırım, tanımadığımı da sevmem gerek?! Kahretsin! Hümanizm zor zanaat azizim.
Kendine iyi bak sevgili insan.
Bugün beynimi mesken tutan çingeneler erken saatte uyudular. Gerçi kulağımın arka kısmında konaklıyorlar sanırım. Bugün bayağı bir yordular. 

Perşembe, Aralık 22, 2011

Çingeneler Ne Ara Geldiler?

Selam selam selam,
Görünmeyen blogumu, kendi elimle kıydığım, terk etmeye razı değilim, hiç de olmadım zaten başka da yoldaşım yok. Buraya dökerim, gerisini beynimin kuytu köşeleri halletsin.
Hamamböceği gibi çoğalıyorlar sevgili blog! Kimler mi? Beynimin içindeki çingeneler, her dakikaları gürültüden ibaret, onlarla aynı telden çalsam zaten göbek atmadan durmayan kıvama gelirdim, halk arasında delilik diyorlar.  Delirmek istemiyorum, her şey lehime iken. Bunları a-leyhime de çeviremem, çaba gösteriyorum ama çingeneleri yok etmek için değil, onlara daha iyi bir yaşama ortamı sunmak için. Beynimin içindeyseler benden bir parça olmalarına izin vereceğim o zaman, vermek zorundayım.
Bugün çingenelerimi alıp gittim malum, dershaneye. Bugün hoş ki ne hoş, sevilmeyen arkadaşımın neden sevilmediğini bildiğim halde sordum diğerlerine, umrum değil ama bana zarar verme çabaları hoşuma gitmeyince de dahil ettim kendimi de konuya, kötü kalpli çingene seslendi içeriden, siktir et olum bunları, şeklinde. Ben de, dur be kadın, diyip bağırdım susturdum içimdekini. Sohbetin bir yerine kadar geldik, kısır döngü... Kısır-yemek olan- severim ama döngü? Döngü olmamalı içinde. Döngüsüz kısır olmalı.

Hocaların bana karşı olan tavırları değişmedi, aynı tas aynı hamam aynı dershane. Ne sikimsonik meseledir bu, içinden çıkılmayan!

Bugün ortaklaşa aldığımız deneme sınavlarını çözelim dedik, sınıfça. Bizim sınıf ne ara akıllandı değil mi? Devamı geliyor. Öğleden sonra, o malum konuşmadan sonra, dönerimi yedikten sonra yaptık sınavı. Kapıyı açan açana, gürültü ise ayrı mesele. Afedersin ama kafam sikildi. Sınavın sonunda ise "kafamı sikseler çözemem artık" diye bağırdım sınıfın ortasında. Hoca yoktu tabii.

Betimleme ;

Dershaneden çıktım, sekretere selam çaktım, yumuşak bir sesle görüşürüz dedim. Merdivenleri inerken, kulaklı beremi takmıştım, kareli atkım da üstümdeydi, iki genç kız merdivenleri çıkarken gülüşüyorlardı. Benim ise suratımda bitkin olduğumun kanıtı olan ifade vardı muhtemelen. Dışarı çıkarken rüzgar suratımı yaladı. Hızla yürüdüm, hava kararmıştı. Ara sokaklara girmeme kararı almıştım. Hayallerimdeki arabayı gördüm - mazda rx7 karanlığın içinde beyaz bir kaplan gibi görünüyordu. Gözlerimi ondan alamadım. Biraz daha ileride, kaynak kokusu, tiner ve boya kokusu, kiremit evin sobasından çıkan dumanla sevişiyordu.
Dolmuşta 7 kişiydik, ben en arkada en sağda yerimi almıştım, minibüs hareket etti, yorgundum. Başımı cama yasladım yol boyunca. Eve de yetişince, küçük kardeşin salak şakalarına tahammül edemedim. Kızdım da biraz, annem telefonda revani tarifi alıyordu, kız kardeşim de not alıyordu annemin söylediklerini. Yemek yedikten sonra tatlı yerim ve ders çalışmadan önce belki biraz sızarım. Bilemiyorum. Ne yapacağımı da ama tek bildiğim yarın Psik Dr'u görmem gerektiği. Hocama ne anlatacağımı planladıktan sonra o koltuğa oturur oturmaz unutuyorum söyleyeceklerimi. Neyse, bu kez hazırlık yapıp giderim.

Çok yorduysam affedin, okumak hoş ama sizin de beyninizin kıvrımlarına sığınan çingeneleriniz varsa bir mübadeleye ihtiyacımız olabilir.

Hoşçakal okuyucu!

Çarşamba, Aralık 21, 2011

Güzel Plan Yaparım...

Selam!
Umarım blogla ilgili sorunlar düzelmiştir, kumanda panelinde görünmüyor, şeklinde tepkiler aldım.
Gel gelelim dershaneye ve diğerlerine ;
Bugün dershanenin müdürüyle konuştum, hoş güzel bir sohbet oldu, çay ısmarladı, ben çay sevmem la! Kahvaltı harici içmem, soğumasını beklerim. Resmen rezillikti o anki durum. Anlattım, rehberlikçiyi. Hak verdi adam da. Her aklı başındaki birey gibi. Bir kaç dersten problemim var dedim, artık ne problem olursa adamın kapısını çalcam. Hocanın birini çağırdı, Umut bu yıl kazanacak, dedi. Şok oldum lan! Mutlu da oldum, daha fazla asılacam artık. Cidden öyle böyle değil, hoca da şok oldu, "hocam zaten çalışıyorduk beraber, sorularını çözüyorum ben Umut'un" dedi. Müdürüm ise "öyle değil, ne olursa olsun zaman ayrılacak bu öğrencimize" dedi. OOooooooolll lleeeeY! - ergen mutluluğumu görmezden gelin.
Böyle işte, yarın da Kimya için konuşcam biyolojiyi kendim halledecem, zaten çözemediğim ne soru varsa götürüyorum. Matematik için de öyle. Ooooh BEAAA! Yeter lan! Bu yıl olacak artık, olmak zorunda! Bu kez de İÜ yerine İTÜ peyzaj yazarım büyük ihtimalle. Biliyorum ne düşündüğünü ama ota boka meraklı biriyim. Öyle işte, biraz da mimari konuşacak hacı! Mimar Sinan Şehir Bölgeyi araştırdım, Şehir Bölge benim kaldırabileceğimden daha yorucu gibi geliyor. Bakalım artık, her öğrenci gibi planlarım var. Hayata geçirmeye 6 aycık kalmış, çok değil 6 ay! Bitecek bunlar. Bir de bu söylediklerimi gelip buraya yalamamak için elimden geleni yapmam gerekiyor, geçen yıl fazla hayalciydim, hiç çalışamamıştım. Bu kez böyle olmayacak!

Bir Üniversite'den beklentiler ;
- Sınıfta görüş ayrılığı yüksek ihtimalle olacaktır ama seviyeli olsun.
- Hocalar hoşgörülü olsun, hiçbir zaman öğrenciye "taktığı" için bırakmasın veya arkadaş gibi olsun ya. İÜ peyzaj'daki hocalar öyleymiş, ellerinden öpüyorum. Her ne kadar bir tanesi mailime cevap vermemiş olsa da.
- Ders harici zamanım olsun, kolay bölüm diye bir şey yok ama, kırbaçlanmadan bitirebiliyim okulu.
- Sevdiğim konserlere gidebiliyim, ağzım sulanmasın afişe bakıp.
- Film festivalleri, ölürüm lan! Uzaktan olsa bile ne olup bittiğini görmek istiyorum. -içeri davetiye ile giriliyor değil mi? ben öyle duydum.
- Arkadaş diyebileceğim tipte insanlar olsun sınıfta, dost olsun.

Beklentilerim bunlar, umarım hayalkırıklığı yaşamam. Rehberlikçiye geçiririm 2.80'i...

Pazartesi, Aralık 19, 2011

Veli Toplantısı ve Geriye Kalanlar...

Selamlar!

Bugün veli toplantısı vardı dershanede, sınav günümüz de sırf bugüne özel, pazar gününe alınmıştı.

Anam toplantıya gitti ve bakalım neler olmuş ;

Rehberlikçinin ebesine dalacam yarın, neden mi? Şöyle ki, dershane müdürümüzle görüşmüş annem, "hocam durum bundan ibaret" demiş, yukarıda biyografi var ordakini anlatmış işte, sanırım çeyreğini anlatmış. Neyse, haberi yok dershanedeki kimsenin bu durumdan, kabuğuma çekildim mi fena bir uykuya dalarım ben, bir bakmışsın devir değişmiş, kavimler göçmüş, yaşlı bir dinozor olarak uyanırım. Hocalarımın hiçbirinin geçmişimden haberi yokmuş, ben rehberlikçiye anlatmama rağmen. Bir rehberlikçinin görevi, diğer öğrencilerden farklı durumlarla sıyrılan öğrencilerini öğretmenlere anlatmak, ben gidip hocam şu biyografim buyrunuz, diyemezdim, diyemem de. Annem sağolsun tek tek tek tek tek... 8'den fazla hocaya anlatmış durumu, anlatırken "Oğlum kendimden utandım, bütün hocalarla aynı konuyu konuştuğum için, neyse müdür beyle konuşurken rehberlikçi de yanımızdaydı, omuzuna dokundu rehberlikçinin ve öğrencimizle ilgilenin" diye anlattı. Ha bir de unutmadan, müdür bey benimle görüşmek istiyormuş. Bu bir fırsat!

Rehberlikçinin Sonu

Rehberlikçinin Sonu, Çöküşü, Yıkılışı, ve bir rehberlikçinin devri daha kapanır. Nasıl mı?
Müdür Bey'e gidip her şeyi anlatacam,
-Hocam durum bundan ibaret ; rehberlik hocam görevini yerine getirmiyor. Bir rehberlikçinin görevi sadece öğrencilerin tercih yapacağı okulları düzenlemek mi? Ya da etüt yazmak mı? dicem, devamında ise. Hocam durumumu anlattığım ilk kişi rehber hocamdı ve ben öğretmenlerimin bu durumdan haberdar olduğunu sanıyordum ama annem dün öğretmenlerimle konuştuğunda, hocalarım şok olmuş ve hiçbirinin haberi yokmuş. Görevini yerine getirmeyen, sorumsuz bir rehberlikçiyle çalışıyorsunuz, ben tek tek hocalara anlatamam, en azından ben kendi psikolojimi de düşünmek zorundayım... ve uzar da uzar.

Ben bu rehberlikçinin ebesine dalarım! Dalarım da...

Boşverin sinirlendim, en iyisi yarını beklemek.

Pazar, Aralık 18, 2011

2011'den Geriye Kalanlar...

2010'dan Geriye Kalanlar
Adlı yazıma benzer bir yazı olsun bu da ;
Her ne kadar googlezeitgeist yapsa da kendi yorumumu katmak istedim, google benim yerime yapmış ne de olsa, demeden.

Bir bakalım neler olmuş ;
Türktelekom Arena açıldı. Taraftarların en çok sevindiği olaylardan bir tanesiydi, Ali Sami Yen için de ayrı üzüldük tabii.

Defne Joy Foster öldü, hakkında neler yazıldı neler çizildi, beni ilgilendirmez. Allah rahmet eylesin.

Ha bi de unutmadan, 2011 Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları Erzurum'da düzenlendi, kahretsin ki beklediğim gibi değildi, gitmedim tabii ama gördüğüm kadarıyla hoş değildi bazı olaylar.

Hüsnü Mübarek hükümeti askere devretti.

Sn. Necmettin Erbakan vefat etti, allah rahmet eylesin. Siyasetle ilgili olmasam da büyük siyasetçilerden biri.

Ve Japonya'daki deprem, bütün Dünya alarmdaydı. Fukushima patladı, tsunami oldu. Dünya alarma geçti. Beni en çok etkileyen olay ise, Japon turistlere gazetecilerin verdiği kötü haber ve turistlerin yüzündeki şok ifadesi.

İbrahim Tatlıses'e saldırı düzenlendi, sevenleri yıkıldı.

Kaddafi'ye karşı olan savaş başladı, diktatör olmasına rağmen ülkesine dışa bağımlılıktan kurtaran biriydi. Bunu başarmış olması bile, kendisini ülkesine ne denli adadığının kanıtı olsa gerek.

Ve ve ve, benim başıma gelen diğer 1.7kriptilyon insanla birlikte. YGS yapıldı. Küfrederek çıkmıştım sanırım, ve o günden sonra kendimi bırakmamın ne kadar saçma olduğunun farkına yılın son günlerinde vardım. Stres bana yaramıyor, depresyon mu? Atlatılır.

Dünya gündemini sarsan bir diğer olay, Usame öldürüldü. -Yorum yapılması gereksiz.

Simav'da deprem.

Benim başıma gelen ve diğer bütün +18 lerin. Haziran 12'de seçim vardı. İlk oyumu verdim, pişmanım. Keşke kullanmasaydım ya da en azından pusulaya resim çizseydim. Bundan önce anayasa için kullanmıştım oyumu.

Norveç'teki saldırı, bombalı saldırı ve devamında Gençlik Kampı'nı basan bir şerefsiz, daha fazlasını edebilirdim ama '^+^%&/( neyse boşver, 80 kişiyi katleden orospuçocuğu.


Hala gündemimizde kalan ve kalmaya devam edecek olan ama son haberlere göre konunun kapanması için elden gelen ne varsa yapılan, ŞİKE.

Van'daki deprem, tanımadığım bir akrabamı kaybetmeme neden olan. Hala yaraları sarılamayan. Japon Doktor'un ölümüne neden olan ise deprem değildi, ihmaldi. Allah rahmet eylesin.

Suriye'de isyan ve beni deli eden -Türkiye'nin tutumu. Komşu mu düşman mı? Türkiye seçimini yapmak üzere ama şu an atılan adımlar hiç hoşuma gitmiyor. Askerler az önce haberlerden aldığım bilgiye göre, sınıra kaydırılmış. Bunun sebebi ise her an iki ülkenin çatışma riski mi? Umarım böyle bir şey olmaz.

Steve Jobs ve Spartacus dizisinin başrolü Andy öldü. Kanser...

Kriz dünyayı kasıp kavurdu. Hala da devam. WallStreet fethedildi, fetih sayılır ama dağıtıldılar. En son limanı ele geçirmişlerdi. Yunanistan ise battı, adalarını bile sattı. AB, kurtarma planları yaptı. Almanya ise varını yoğunu verdi. Yoksa Euro'nun batışı veya yokoluşu olabilirdi.

Bana göre ise 2011 de boktan bir yıldı, kendim için değil Dünya için boktandı. Kapitalist ülkeler boka battı, depremiydi, tufanıydı, kasırgasıydı, isyanlarıydı. Kısacası b-o-k!

Kronolojik sıra için vikipedi'den yardım alındı ama sıralamaya uyamadım pek.

Cumartesi, Aralık 17, 2011

Arkadaş


Eşek'ten selamlar,
Bugün arkadaşlarımı ziyarete gittim, aylar sonra ilk defa. Gerçek arkadaş-dost vesaire tanımını yapabildiğim 2 insan. Önceki yazılarımda bahsettiğim, evlerine ilk gidişimde dolmuşta kendimi unuttuğum, beraber metal müzik dinlediğim, eğlendiğim, sohbet ettiğim.
Bu 2 arkadaştan ayrı, 2 arkadaş daha var ki her birinin yeri ayrı aslında, uzun zaman görüşmesek de unutmayan insanlar bunlar, bu 4 kişi. Neden mi sayı ile belirtiyorum ? Ehe, bu 4 kişiden başka gerçek arkadaşım olmadı da ondan. Hala da yok onlar gibisi, cidden. Bencil değiller, hayırsız da değiller, samimiler, fazla gerçekler, hayal dünyamdan fırlamış gibiler. Eklemek istediğim bir kişi daha var, onunla beraber de bir kişi daha, geçen yıl dershanede tanıştığım, 1 yıl boyunca ya da 1 sınav sezonu boyunca yalnız bırakmayan insanlar.
Blogumu okuyan tek arkadaşım sana sesleniyorum burada aç kulaklarını iyi dinle; geçen yıl bana az vurmadın dimi? Ben de elini ısırmıştım dershane çıkışı, omzumu morarttın, sabrımı test ettin, en son beraber peynirli künefe yedik yanında çilekli - vanilyalı dondurma ile, hayatıma girmesine izin verdiğim insan, teşekkürler bütün o morluklar için!

Hoş bugün görüştüm ilk bahsettiğim arkadaşlarımla, evlerine gittim. Flaş karda film atmıştım, laptopı almak aklımın ucundan gelmemişti, 3 idiots veya Shaun of the Dead izlicektik. Olmadı, canımız sağolsun, bisküvi aldık, sohbet ettik, daha sık gitmem lazım, daha sık görmem lazım. Yalnız kaldığım her dakika bir kaç yıl geri gidiyorum, bunalıyorum, evet depresyon da cabası. Doktorumun da tavsiyesiydi, arkadaşın yok mu, dedi. Sık sık görüşemiyoruz, dedim. Tamam o zaman daha sık görüşmelisin, sevdiğin şeyleri yapmalısın, demişti. Tavsiyesine uydum.

Ah bir de bu blog olmasa, ölür müydüm? Haha! O kadar kolay değil, şaka yaptım zaten.

Cuma, Aralık 16, 2011

Teşekkürler...



Türk Telekom, Boğaziçi Üniversitesi ve GETEM'e teşekkürler.
Sosyal Sorumluluk olarak lanse edilen ama benim ise sosyal zorunluluk olarak tanımladığım projelerin çoğalması dileğiyle.
Zorunluluk dememin sebebi, bu tür projelerin engellilerin doğal hakkı olduğu gerçeği.

Umarım bunun gibiler örnek olur, üniversitelerin desteğinin olması da mutlu etti.

2012 - Bir Sürü Şey İstedim.

Joy ile Joker'den gördüm. Mim'lemişler.
Bu mimi yapmamın sebebine gelelim  ; Geçen yılki blogumda yeni yıldan istediklerimi yazmıştım, o geldi aklıma. Özel hissettirdi, yoksa başka bir sebebi yok, ritüel olarak kabul ediyorum.
Hani 2012'ye giriyoruz ya, 12 dilek demiş blogcular. Yok ben 100lercesini yazarım dedim ve bakalım kaça kadar gidecek ;

1- 2012'ye 2009'daki gibi babamla girelim istiyorum - Suudi Arabistan'da kutladığını sanmıyorum.

2- Sınavı kazanmak istiyorum, çok istiyorum. Sadece kazanmak değil, İstanbul'da Mimarlık bölümlerinden birine yerleşmek istiyorum. İstanbul Üni. Peyzaj Mimarlığı tarafından tavlanmış durumdayım. Mimar Sinan galip gelebilir, puana göre seçim yapmak zorundayım. Mantığım galip gelsin!

3- Savaş olmasın, 2012 Savaş Yılı olmasın. İnsanlar, gerizekalı olanlar, savaşmasın. Zaten aklı başında olanlar da barıştan yana olanlar. Azınlık olmayalım istiyorum.

4- Hippie olmak istiyorum, 2012-13-14 fark etmez ama olmak istiyorum. Fikir olarak...

5- Borçlarımızdan kurtulmak istiyorum.

6- Telefonum olsun istiyorum ama bunun için yeni yıla girmeme gerek yok.

7- Babam emekli olsun, yılın 6 ayını, en az, bizimle birlikte geçirsin istiyorum. Üniversiteye gidersem, annemle birlikte beni ziyaret etsinler istiyorum. Bu arada babamla annem ayrı değil -babam yurtdışında sadece. Kader mi lan bu da?!

8- Depresyondan kurtulmak istiyorum.

9- Hümanist olmak istiyorum, ben hümanist iken diğerlerinin arkamdan iş çevirmeye çalışmasını istemiyorum.

10- Kardeşimle aynı üniversiteye yerleşmek istiyorum ama çocuğu İstanbul için ikna edemiyorum, ikna olsun ve aynı okulda okuyalım hatta mümkünse aynı evde olalım istiyorum.

11- Temmuzda Reyüs ile Googhan'ı görmek istiyorum, istiyorum ama çocuklardan haber yok zaman var.

12- Annemle kavga etmek istemiyorum.

13- Uslu bir çocuk olup şirinleri görmek istiyorum.

14- Yüzmeyi öğrenmek istiyorum. Mümkün ama zor, imkansız değil.

15- Bir otomobilimiz olsun, babam alsın, Türkiye'ye getirsin, ben de kullanmayı az çok biliyorum ama ehliyet yok, ehliyet sınavı için yeterli param olsun.

16- Bir işim olsun, yaz aylarında bilgisayar başında eriyip gitmek istemiyorum.

17- Kazandığım üniversite için ; yurtta kalmak istemiyorum ama maddi durum ne gösterir bilemiyorum, evim olsun ama annem her hafta-abartır o- gelmesin, her ay ? olabilir. Her ay gelebilir, ev tutabilsinler de.

18- Burç kısmında yazanlar gerçek olsun, yeni yıla masraflı giriyim, yılın sonunda hayallerime ulaşıyım. Ağustos'taki yüklü masraflarım da üniversite için olsun LÜTFEN! Dershane için değil?!

19- Gerçekten adam akıllı insanlarla arkadaş olmak istiyorum, hümanizm burda yerin dibine batsın. Sırtımdan vurmayacak insanlar olsun.

20- Eski Dostlar'la daha sık görüşmek istiyorum.

21- Sınıfımdaki bazı kişilerin ölmesini istiyorum, şaka. Ölmeseler bile, korksunlar. Azrail?

22- Fotoğraf makinesi de istiyorum, kazandıktan sonra aldırabilirsem, belki.

23- Herkes hippie olsun, aşk olsun , olmazsa sevgi olsun.

24- Turkcell'e yaptığım iş görüşmesi başarısız oldu, bu yıl tekrar denicem. Patron beni almadığına pişman olsun.

25- Mızıkam var ama çalamıyorum, okulda hatta ev arkadaşım çalabilirse yer gök deniz, havalara uçar, yere çakılır, denizin dibini görürüm. MUTLULUK'tan.

26- Depresyon ders çalışmama engel olmasın artık, kendimi mutlu edebildiğim şey şu an nefret ettiğim olmasa da beceremediğim ve vazgeçtiğim olmasın. Pes etmekten vazgeçiyim.

27- Nil ile Sahra öldükten sonra ineğim olmadı, annemin aldığı öküzleri de alındıkları günden bu yana görmedim. Depresyona girdim lan!?

28- Kolay bağlanırım zor vazgeçirim, reklamdaki gibi. Bu huyumdan vazgeçmek istiyorum.

29- Bir atım olsun istiyorum, Muhteşem yy, orda bir at var ki aklım onda kaldı. O benim olsun. Simsiyah.

30-...Daha mutlu olmak istiyorum, en azından amacıma ulaştıktan sonra mutlu olabilirim sanırım.

31- Mutlu olabilmem için amaçlarıma ulaşmama gerek kalmasın, şimdi de mutlu olmak istiyorum. Keş minibüs şoförü gibi her daim gülmek istiyorum.

32- Geçmişi unutmak istiyordum şu an ise yüzleşmeye çalışıyorum. Yüzleşmek unutmaktan daha kolay olsun, daha az acıtsın istiyorum. Çok mu ?

33- Mia, kitap yazsın istiyorum. DizüstüEdebiyat, kitaplarını okumadım ama mia yazarsa okucam söz!

34- Kıskanmak istemiyorum artık, takmak istemiyorum, çevremde olup bitenden hep kendimi sorumlu tutmak da istemiyorum.

35- Mal gibi veya gerizekalı hissetmek istemiyorum, benden zeki olanları kıskanmak da istemiyorum.

 İçinde bulunduğum durumdan yara almadan sıyrılmak iyi gelecek gibi...

Bütün bunları yazdım ya devam ettirseydim kendini tekrarlayan şeyler olacaktı.

36- Kendimi tekrarlamak istemiyorum. Hatalarımı ve diğerlerini. Başa sarmak sıkıcı.

37- the Antennas'ın albümünü istiyorum.

38- Mızıka çalabilirsem müzik grubum olsun.

39- Evlilik programlarına çıkıp, aşk bu kadar kolay mu uleeen!? diye haykırmak istiyorum.

40- Türkiye'nin siyasi konumundan bir şekilde kurtulup, savaşa meyil değil ama barışa yönelik adımlar atmasını istiyorum.

41- Aşık olabileceğim biri karşıma çıksın bu yıl, cidden.

42- Rehberlikçi'nin üzerine kaka atmak istiyorum.

43- Dershaneyi TNT ile patlatmak istiyorum, tv kanalı ile, patlayıcı olanla değil. Manyak mıyım lan ben?

44- Woodstock, nedir ne değildir, yerinde görmek istiyorum.

45- Tootpaste Kisses'taki insanlar kadar sevgi dolu olun, başka da bir şey istemiyorum.

Hadi eyvallah umarım sorunlar düzelir, blogla olan şu an ilk sırada değil, önce kendim!

46- Bencil olmak istemiyorum, Ayn Rand'ın Bencillik Erdemdir, kitabını okumak istiyorum.

47- Kitap okuyabilecek kadar param olsun, kitap okumak için temel ihtiyaçlarımdan mahrum kalmak istemiyorum. E-kitap mı? olabilir o ama kağıdın dokusunu değişmem.

Gittim ben. Blogumla olan problemlerden dolayı cidden özür, özür ve diğerleri.

Beynimin kıvrımlarındaki sevgili göçebeler, elbet geldiniz ve şimdi gideceksiniz. Defolun, demeden önce hepinizi Kıvrım Kanyonu'ndaki Havai Fişek Gösterisine davet ediyorum -hain planlarımı gerçekleştirip hepsini, kanyona dökmek istiyorum.

Eşekten "Eşek"lik...

Selam diyebiliyorum fakat bu selamı alan kişileri dün yaptığım "eşek"likle kısıtladım sanırım.
Durum aynen şöyle, dün gece çok sıkıldım. Blog adresime baktım "Neden bu kadar uzun bu adres?!" diye giriştim, ayarlara girdim blog adresimi değiştirdim. Kumanda panelinizde aynı şu haliyle görünüyorsa ne mutlu ama yok aksi ise bu durum, fena haldeyim. Yalnız kaldım. Kendim çalar  kendim oynarım artık.

Bugün ne oldu biliyor musun sevgili blog?  -blogculara seslenemediğimden tabii,

İlk iki ders Fizik'ti adam'a lakap taktım, arkadaşımla benim aramda, lakabı "ayol" adam derste "ayol" demişti o gün bugündür "ayol" diyorum. Sınıftakiler kim olduğunu anlamasın diye böyle bir şeye başvurdum yoksa lakap takmam. Ders ders değil bildiğin masal, defterimin fotolarını çekip bloga atacam. Siz de görün defteri ne hale getirdiğimi ; trendeki adamın orta parmağı, yol kenarındaki adamın FUCK! diye bağırması. Uzay gemisi ve içindeki ahtapotumsu uzaylı, onu gözetleyen astronot... Bunların hiçbiri sınavda çıkmayacak biliyorum , amacım dersi eğlenceli hale getirmek ve aklımda kalabilmesi için kenarlara yaratıklar çiziyorum. Şu derste -baykuş çizdiğim- dörtgenleri işledik - diyebiliyorum. Fizik de geçti, Planck, Einstein hepsine selam olsun ama fizik'in ders olarak işlenmesinden ve derste de tartışmaya yer vermemesinden dolayı nefret ediyorum.

Matematik, İşlem çözdük, bir soru vardı ki hoca da epey uğraştı, LAN köftehor! Madem sen zorlanıyorsun, seviye sınıfında da değiliz, konu bitti ama kazığı yağlamadan bizi kazığa bağlıyorsun olmuyor öyle. -burdaki yağ benzin gibi mazot gibi, yanıcı olan-...

Kimya, severim Kimya'yı. Hoştur güzeldir, buhar basıncı, kaynama noktası böyle gündelik olaylardan bahsettik pek bir şey yok. Yok tuz atarım da, yok kahvesiydi şusuydu busuydu.
Öyle işte, bir de Fizik'ten ilk etütü aldım, hoş güzel, nehir ile ilgili olanları yapamıyordum Bağıl Hareketteki. Yapcam artık, Ebob Ekok da çözecem bugün. Hadi bakalım, tam gaz devam.

Perşembe, Aralık 15, 2011

Üç Gün İyi Midir ?

Selam Selam Selam...
Üç kafi demiş şair, filozof ya da yazar. Üç kafi diyen ama 4. ile de yetinmeyenler de var onları allah'a havale ediyorum. Gel gelelim dertlerime, dün yazmadım, ondan önceki ? Salı'dan beri yazmıyorum ama 3 günlük ara iyi geldi. "Haftalık Blog" demiştim bu bloga ama olamadı. Bağlandım buna da.

Dün dershanede akşamladım, bana göre "akşam" çünkü. Saat 16'ya kadar, Matematik çözdüm. Çok uzun sürdü biliyorum ama eksiğim bea?! Evet Mat. beni bitiriyor ama yavaş yavaş olacak. Ebob Ekok demiştim en son, onda hala zorlanıyorum bir yöntemi bir kebabı varsa yardım eden çıkar umarım. Problem de çözemiyorum, onu çözemiyorum bunu çözemiyorum yazdıkça bu yazıyı okuyan insanoğlu "umut"suz vaka olduğumu sanma sakın.
Benim de kendimce hayallerim var, bir diş bi eczacılık hayalleri kuramıyorum bu kafayla. Kafamda sorun yok ama ıvır zıvır ve çöplük kaynıyor. Unutmak için hipnoza gidenler var. Gereksiz, beni sizler yarattınız diyorum kafamdakilere, hatta Kıvrım Kanyonu'nda oturan sevgililer; nöronlarımın oluşturduğu ışıltıları, elektriksel olayları izliyorlar. İş bu hale varınca da zaten küçük bebe zıvırlar ve yaşlı ıvırların kurduğu çingene kabilesi gibiler. Keyiflerinin kahyası onlar. İleriki zamanlarda faşist(karşıyım) uygulamayla bütün bir kabileyi beynimin içinden silip atmayı planlıyorum. Kıyamıyorum...
Dünden bahsedemedim bir türlü ; Akşamladığımdan bahsettim, matematikten bahsettim, akşam eve gardaşımla döndüm. Yolda giderken, "hadi sana telefon bakalım" dedi. Elektrikler kesikti, buna rağmen içeri girip fiyat araştırması yaptık. İşime yarayabilecek bir telefon gördüm. Hoş güzel. Beğendim ama o parayı hakketmiyor! Ben de son çare babamı aradım, durum budur dedim, burda pahalı Arabistan'da daha ucuz tabii, "vergi" vesaire durumları. Babam da hangi telefonu alacağını bilmiyor tam olarak, uzun vadede işime yarayacak. Duvara atmam ama öyle bir delilik yaparsam patlamayacak bir şey arıyordum buldum da sonunda ama alamayacağım gibi. Telefon olsun da bu saatten sonra ne olursa razıyım. Bir mp3 çalsın ikide bir takılma yapmasın, donmasın. Şarj ömrü uzun olsun. Öyle işte.
Matematikten sonra evde kimya çalıştım, yanlış ödevi yapmışım. Hibritleşme-Organik çözmem gerekirken, nerede atom, bileşik varsa çözdüm.

Bugün de hoş güzel olaylar oldu, erken geldim eve. Kendimi sıkınca ebeme sarılasım geliyor, sarhoş misali öpesim geliyor. Zor bir durum, Psik. Dr. da "haftaya gel" ya da "ne zaman istersen gel" demişti ama ben gidemiyorum. Saat 4'ten önce dershaneden çıkmamaya çalışıyorum. Bugün gitseydim iyi olurdu aslında. Bütün hocaların söylediği ; "Kafanızı çöplüklerden arındırdığınızda çalışabilirsiniz" tamam da ben "kabile" kurdum. Fare gibi çoğalıyorlar, kemiriyorlar. Ben de tutup "Öldürmediğim her anı için benden hesap soracaksınız!" mı diyim.

Benim Arkadaşım, Diğerlerinin Nefret Ettiği

Arkadaşımı sınıfta kimse sevmiyor, komik bence. Benden başka kimseyle paylaşamıyor samimiyet kuramıyor. Çünkü karşıdakilerin tepkilerini gördüğüm kadarıyla, çok önyargılı davranıyorlar. Bu onların kaybı. Dün dershanedeki şikayetinden sonra etütler alabileceğiz, sadece ikimiz. Hoca aramadan, belli saatlerde soru çözüp eksiklerimizi tartışabileceğiz. Böylece hayallerime ulaşmamı engelleyen "kabile"den ve sınıftaki "öteki"lerden kurtulmam gerek ama nasıl? Sınfta "Ölüm Pornosu" dedi. Saldırmayan kalmadı, Bir Fahişenin Anıları dedi tartışmalar havada uçuştu. Neyse ne, Ölüm Pornosu alıp beraber okuyacağız. İnat bendeki.