Perşembe, Haziran 09, 2011

Umut - Nazım

Umuda bin kurşun sıksada ölüm, unutma
Umuda kurşun işlemez gülüm

Alsada çukuruna bizi ölüm
Hatırla ki fidanlar çukurlarda
Büyür gülüm 



- Nazım Hikmet -

Playlist ver.2

 
Shakira - Rabiosa klip eklemesem ölürdüm, tadı kalmazdı hem.


Çok fazla alakasız oldu sanırım ama böyle karışığım bu aralar.

Pazar, Haziran 05, 2011

+1'lerinizi Açın MİLLET!

Selam blog alemi, +1 geldi geleli bu tıklatılan ilginçliğe ilgim alakam artmaya başladı. Lütfü de biliyor ki bunu yaymak için genelde onun blogunu kullandım.
+1'lerinizi, yani paylaşmak istediğiniz veya beğendiğiniz blog yazılarını diğer insanlarla nasıl paylaşabileceğiniz göstercem.



Ayrıntılar için fotoğraf üzerine tıklayın, tıklayınca büyüyorlar.
Şu ana kadar +1'lediğim Blog Lütfü'nün blogu. +1'lenecek bi sürü blog var sırada. Çekinmeyin +1 butonu yazının sonunda :)

Bu işlem sonrasında +1'ler profilinizde şu şekilde https://profiles.google.com/u/0/hvrumut/plusones görünecek. Herkese açık olması paylaşımların veya yazıların daha çok kişiye ulaşmasında etken.

Cumartesi, Haziran 04, 2011

Duffy - Mercy


Duffy diyince akan sular, dağlar taşlar...
Neyse dinleyin siz ben buralardayım.
Well Well Well de iyidir.

Perşembe, Haziran 02, 2011

Radiohead - All I Need (Official MTV Video)



http://kafadanattimtuttu.blogspot.com/2011/06/ben-bu-isi-biliyorum.html Teşekkürler , yıllardır arıyorum desem yeridir.

Ölmeden Önce Alınacaklar Listesi...

1- Volvo otomobil, üniversite bittikten sonra alınabilir bi 2000 model işimi görür. Üniversite bitince yıl olur 2016, bi de ucuzlar belki.









2- 2000 model Range Rover , doğayla başbaşa kalmak ve tutmayı bilmediğim balıkları yakalamak için sahil yolunda, sarp kayalıklarda yanımda olmasını istediğim tek şeysin BEYB! Bunun yerine 2000 model Grand Cherokee yazıyordum ama bu bebeği değişmem.






3- Revolver'S Ma Babes! tabii ki...












4- Tabii ki Taka, küçük tekne veya kayık.












5-  Tekneyi aldık ev yok ama tabii önce evi almış olmalıyım ki teknem de olsun. Allahım bu evden fazlasını istemiyorum. Gerçekten.











Kesinlikle mizah değil, gayet ciddi oturup ben bunlar olsa hayatımda mutlu olurdum diyip , yazmaya başladım. Sonra şöyle düşündükten sonra, işe (hastane veya ...neresi olursa) gitmek için yeterli olduklarını düşündüm, diğerleri için ise emeklilik sonrasını düşünüyorum. Emekli olduktan sonra ooooh oturup deniz kenarında tuttuğum balıkları pişirip yesem, rakı sevmem ama ileride kesin içerim. Rakımı da içsem, hava da serin serin estikten sonra biraz kestirmek, nefis nefis. 6-7 yıl sonra bu çevreden deniz kıyısında arsa alacam, kesin demiyorum kalırsa, kalmazsa da satmak isteyenlerden bulurum belki.

İşte bunlar bi ergen bunları hayal etti, istedi, tabii ki noel babadan getirmesini beklemiyor. Hayalleri , hayatıyla doğru orantılıdır belki, umarım.
Düzenleme :

Freud Demiş ki:

Bir objeye duyulan sevgi, ona sahip olma isteğinden gelir.



Pazartesi, Mayıs 30, 2011

Bugün Pazartesi ve sanırım...

30 mayıs pazartesi,

Yapmak istediğim şeyleri  yapamadığım bi gün daha, yapmak istediğim şeyler planlanmış olanlar ve ben plan yapmayı sevmem sevmemem de yapmama engel oluyor sanırım.
Sabah kahvaltıdan sonra bilgisayarı açıp last.fm'i kurcaladım , hayatımda dinlemediğim ve sadece birkaç şarkısını duyduğum grupları arşivime ekledim, ileride dinlerim diye.
Oasis dinledim, bi şarkılarını kesinlikle hatırlıyorum fakat ismi hala çok uzak, bi türlü aklıma gelmiyor, dün ise Children of Bodomu indirdim sırf Everytime I Die şarkısını sevdiğim için, merak ettim ve dinlemeye başladım hepsi bu. Müzikten bahsederken bugün bi grup şarkıcı beynimin kıvrımlarını deşiyordu, The Rasmus. Bu adamları hatırlayana kadar gerçekten beynimin hafıza odalarının isyancılar tarafından bozguna uğratıldığını hissettim, özünde acı verici fakat yeterince huzurlu. Şarkı adını hatırladıktan sonra dinledim evde kardeşlerimden başka kimse yoktu ve müziği dinlemek istediğim seviyeye rahatça getirebildim. İn the Shadowstan sonra Guilty'i açtım, bir diğer şarkısı aynı grubun. İki şarkı da muhteşemdi, İn the Shadowsu küçükken dinlerdim -bilgisayarımın olduğu zamanlar 10,11 yaşlarında ufak tefek bi çocukken- fakat Guilty'i hiç duymamıştım o da hoşuma gitti.
Bugün planlamadığım ama uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yaptım İnto the Wild'i sonunda izledim. Derinden etkilendim diyemem fakat karakterle uyuştuğum bi kaç nokta farkettim ki bu da pek aklı yerinde bi insanın bi film,kitap veya başka bi insanla özdeşleşmemesinin gerektiği düşüncesini dayatmaya yetti.
Ve evet yapamadığım şeyler için yeterince zamanım var...

Pazar, Mayıs 22, 2011

Steve Miller Band - Serenade


Dışarıda hayat varken içeride tıkılı kalmak, kendi kendine işkence etmek, mazoşistliğin zirvesindesin evlat.

Cumartesi, Mayıs 21, 2011

Lanet, Uğursuz Adamın Tekiyim...

Hakkımda kısmında vardı uğursuzun teki olduğumu belirten bir cümle, fakat bu ayrı.

Hacettepe Onkoloji'de kaldığım zamanlar, "umut sıkılmasın, umut moral yapsın" diye aldırdığım bi dizüstüm vardı dv6000(hatta bkz.dv6148eu) hp'nin en lanet en bozuk en azına sıçtığımın dizüstüdür, hatta dizüstünde kullanıldığında taşşakların yanmasına sebebiyet verebilecek boyutlarda yanar bu bilgisayarımız.
Kısır olma ihtimaliniz de vardır, neyse ki dizüstünde taşımadım küçük masa aldırdım bi tane. Masaya koyunca arka tarafı soba olarak da kullanabileceğiniz ultra ve mega teknoloji harikası. Bozuldu yaptırdım, bozuldu yaptırdım, bozuldu dolapta. İlk uğursuz olduğuma inanmaya başlamam şu şekilde oldu.

Hp M22 4mp falan ama işimi görüyordu ne doğumgünleri ne sanatsal çalışmalar(çiçek böcek :] ) yaptım ben onunla, ama son aldığım piller makineyi uçurdu, ekrana görüntü gelmeme ve diğer dandiklikler beni buldu.

A.Lange & Sohne ; Amcaoğlunun saati beğenmemesi ( ona da hediye gelmiş ) , yengemin saati bana vermesi neden oldu. Ben kullandım bu saati , zaten görür görmez aşığım falan, saat de pahalı gözüm gibi bakıyorum, gel sen elimden düş, cam patladı. Saatçiye götürdüm eski gibi olmadı, bende de bi takmama isteği uyandırdı mahvolmuştu saat. Sonra taktım tekrar , kullandım bi güzel, gel sen kinetik olduğu için elimi sallarken o akrep yelkovan birbirine gir, sonra elimden düştü yine. Ben de gına geldi yapmam, etmem takmam artık dedim. Kardeşime verdim ama yaptırması şartıyla ; Yaptırdı, kullandı mutfak yapılırken dolabın üst çekmecesine koydu. Neyse baktık saat orada yok, gitmiş, yok olmuş.


Hadi Bunlar Maddi En üstteki Hariç Bi de En alttaki Üzülmedim Çok , Peki Ya Bu ; 


Nil doğurdu, iyi de etti küçük bi buzağısı oldu, Nil ; İnek, evet.
Neyse bizim Nil'in yavrusu olunca ben sevindim tabii, çok sevindim, isim bulduk bi tane, reyisle beraber Sates(Nil'in tanrıçası) koyacaktık ki adını, bizimkiler başka isimler bulmaya başlayınca, Sahra olsun dedim. Kabul ettiler. Uğursuzluk mu ? geliyorum ona.
Yavru hem kör, hem yürüyemiyor, ayağa bile kalmıyor, annesi de yemek bile yemiyor-du. Düne kadar, hala hasta sanırım.
Az önce Sahraya bi bakıyım kalkmıştır umarım derken içeri girdim , güneş ışığı içeriyi aydınlatırken kafasını kaldırdı, gözlerde donukluk, hareketsizlik, kafayı istemsiz hareket ettirirmiş gibi hareketler.

Bıktım lan, LANET, UĞURSUZ ADAMIN TEKİYİM.

Amv - Life is Beautiful


Kime göre ? Neye göre? ama klip güzel, hayat da güzel o zaman.
Sizi Sixx am - life is Beautiful'la baş başa bırakıyorum.