x etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
x etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Eylül 08, 2011

YAKALANDIM MİLLET!

Selamun aleykum gardaşlarım, canlarım ve diğer insanlar...
ben dev bir kediy-dim.

Böyle bi giriş yapacağım aklımın ucundan geçmezdi ama anlatıyorum ;
Bakın şimdi ben kitaplığımda zula şeklinde sakladığım anti-depreşenlerimi özenle bi güzel saklamıştım ama anam gelip ben uyurken kitaplığımda para bulacağını sanarken zulayla karşılaştı.
-Ne yapıyorsun? dedim.
-Bunlar ne? dedi. Psikiyatriden fiş kesmişsin ama neden gitmedin dedi. (ahahaha)
-(lan olum neden fişi yırtmadım ki sanki, ilaçları da dermatologdan aldım diye yuttururdum üzerinde yazmıor ya) 1 aydır gidiyorum dedim.
-(pencereleri kapadı, kapıyı kapadı) anlat! dedi. Anlat sorunun ne , bu zamana kadar paylaştın benimle her şeyini anlat hadi, dedi.
-(annemi o durumda görmek istemediğimden anlatmıyordum) Sorunum kabullenememek, anlıyor musun? Kabullenemiyorum, başıma gelen onca şeyden sonra. Olmuyor, sosyal olamıyorum bi türlü. İnsanlarla etkileşimim zayıf. Bu yüzden gidiyorum dedim.
-Doktor ne dedi sana annene bağır, sinirlen, küfret mi dedi. Öyle mi davran dedi. Madem 1 aydır gidiyorsun, 1 aydır bana karşı değişmenin sebebi bunlar mıydı? dedi.
-(sanırım her şey gün yüzüne çıktı) Neyse, üzüleceğini düşündüm, o yüzden anlatmadım, hatta şu an bile üzgünsün dedim.
-hayır! aksine mutluyum. Cerrahın da tavsiye etmişti. Keşke o zamanlardan gitseydin, dedi.
-zaten onun tavsiyesiyle gittim. dedim.
...
Konuşmanın hepsini yayınlayamazdım ne özeli kalıyor ne kebabı yoksa ama durum bundan ibaret.
Özür diledim, anneannemden de, babamdan da. Lan bütün aileyi birbirine kattım istemeden ama cidden istemeden, gerçekten.
Bu arada anti-depreşen ve pisi-kiyatr meselesi aramızda kalacak söz verdi. En azından aramızda kalacağını umuyorum.

Hadi görüşürüz inşallah. Ama YAKALANDIM.

Çarşamba, Eylül 07, 2011

Pisi-kopat mıyım ? Belki...

Bu arada başlıklarımın soru cevap olarak hazırlanması tamamen kurgu tamamen manyaklık, çok düşünülmüş bişey de değil hani.
Konumuza gelecek olursak gittikçe daha fazla yayın yapmaya başlar oldum.
Az önce dolaba kilitlenen laptop derin bi nefes alıp kardeşin kucağına düştü. Fakat umut durmaz, modemi resetledi. Modem resetlenince wifi şifresi sıfırlandı. Wifi şifresi sıfırlanınca kardeş çıldırdı. Kardeş çıldırınca annem de sinirden küplere bindi. Böyle olmasının sebebi 2 gün önce olanlar.
Bunu size ödetcem dedi genç adam. Hepsini burnunuzdan fitil fitil getircem. Dünün kızgınlığını üzerinden atamadı elbet. 20 yaşında genç bi adam akrabası tarafından hatta çok sevdiği dayısı tarafından azarlanmıştı.
Odasında duran adsl modemin fişini taktı , odasının kapısını kilitledi. Böyle olunca da wifi şifresi değiştikten sonra bizimkiler çıldırdı.
Belki intikam alıyordum, belki de alamıyordum. Yine tehditlere devam etti annem, dayını arıcam bu kez suratını dağıtacak şeklinde tehditler savuruyordu. Doktorumun dediği geldi aklıma "evdeki sorunlar çözülmeden rahatlatamıcaz seni" evet çok haklıydı doktor. Evdeki sorunlar ve kafamdaki diğerleri. Tehdit savruldu ardından benim tehdidim savunma mekanizmasının etkisiyle fırladı dudaklarımın arasından.
Dayımı ararsan bana bi tokat atar ama sonrasında pişman olacaksın, dedim. Pişman olacağın bişey yapma! dedim. Sesimi yükselttim, muhtemelen komşular kulak kabartmıştır. Yarın sabaha malzeme çıktı, sevgili dedikoducu komşularım hepinizin amına koyayım.
Ve son olarak dayımın 2. defa gelmesi büyük bir felaketi hazırlayacaktı belki de ;
Kafamda bütün planı hazırlamıştım ama müzik lazım sadece biraz müzik...

Dün Olan Biten...

Selamlar ! Nabersiniz gençler?!
Böyle bi giriş yapıyım ki birazdan anlatacaklarım sizi korkutmasın. Şöyle ki anlatmaya başlamadan önce acaba nasıl anlatsam diye düşünüyorum.
Başlıyorum...
Sevgili okuyucum dün akşam öyle şeyler oldu ki aklın hayalin durur ;
Anti-depreşen 3 adlı yazıyı okuyan bilir ; sabah olanları anlatmıştım bu ise dünün akşamıyla ilgili.
Dün dayıma şikayet edildim, evden apar topar çıktım-kaçtım. 20 yaşında adam hala şikayet ediliyor ya, çılgınlık. Neyse akşam evin önüne siyah opel vectra 2.2 hatchback geldi, yanında nenem-ananne. Güldüm kardeşim karşıladı dayımı "hoşgeldin dayı" dedi. Dayım da "hoşbulduk" dedi. ben de yeltendim "hoşgeldin dayı" dedim allaaaah! gözlerinden ateş fışkırıyordu, "düş önüme" dedi. İçeri salona girdim peşimden geldi.
Neyse ben bi süre ayakta durdum oturmaya niyetim yoktu, metin akpınar'ın dizisine gözlerim odaklanmıştı sırıtıyordum, dayım tabii "yüzüme bak, sırıtma suratını dağıtırım senin burda" nidalarıyla beni tek parmağının küçük bi dokunuşla kanepeye itti. Neyse bi sürü şey söyledi hatırlamıyorum. Şok olmuştum sanırım. Bi de dışarı çıktıktan sonra anlatmış işte böyle yapmaya devam ederse otomobili unutsun falan, yüzüme de söyledi gerçi. Bi de dayım dışarı çıkınca müzik açtım tvden dıptıslı olanlardan. Nenem de seslendi terastan "duyamıyoruz biraz daha aç" şeklinde. Komedi sevgili blogçu, bi de az önce dayımla olan sohbetimiz sırasında neden ayakta durup sırıttığımı anlatıyım ;
Olaylar karşısında sürekli bi ciddiyet bi takıntı haline gelmiştim ama son zamanlarda koy götüne rahvan gitsin şeklindeyim. Satmışım bu dünyanın anasını bacısını... şeklinde de evde tur atıyorum. Bu arada anlatmaya devam ederken, sırıtmamın sonrasında psikopat olduğumu hissettim Donnie Darko gibi sırıtıyordum abi! Bi de tokat atsaydı amcamların yeni inşaa ettirdikleri 4 katlı binanın tepesine çıkacaktım ama suratım dağılmış bi şekilde ölmek istemediğim için ve yüzüm bi tokatla buluşmadığı için kararımdan vazgeçtim.
Vallah billah abe! Böyle gülüyordum, yalanım varsa... 

Bunların hepsini doktoruma anlatırsam benim ailemin hepsini "hasta" listesine ekler, ailemi de hastaneye kapatır "lan oluuum" der "siz bu çocuğun üzerine niye gidiyorsunuz bu kadar?" "ayıp değil mi ha?" "yaşınızdan başınızdan utanın" der.

Peki bu sabah ne oldu?
Uyanmak istemedim, evet uyanmak istemedim saçma sapan bi güne başlamak hayatımı zikmek istemiyordum. Böylece kahvaltıdan muaf olursam ilacımı alamayacaktım o yüzden dışarı fırladım, boğazımı yakan çökelekten bi kaç lokma aldım, odamda olan ilacımdan bi hap çıkarmıştım zaten cebimde duruyordu. İçeri girdim kahvaltıdan sonra bi bardak su aldım hapı da mideye. Aç karna içseydim ne olurdu ? diye düşünüyorum aslında.
Neyse; annem dün dershaneye kayıt olmam için göndermişti ama tabii ki veli gerektiğini söylemedim ona. Reşit olduğum için hallederim diye düşünüyordum ama öyle değilmiş, senetler imzalar vesaire.
Bu sabah da kavgalı olduğum annem tutturdu "kalk hazırlan dershaneye kaydolacaksın" dedi. Ben de bilgisayardaydım, hani neden bilgisayardaydım?  Çünkü bu onu deli ediyor. Fişi çekti bi kaç dk boyunca sandalyede oturdum arkamda bi ses "sen okumayacaksın!" "millet dershaneye başladı" "sen hala evdesin!"
Babamı aradı teee arabistanlara kadar yetişmiş olan babamın sesi garip geliyordu, bu duruma üzülmüş olacak sanırım. Ben olsam üzülürdüm ama üzülmesine gönlüm razı olmaz, bu kadar psikopatın arasında beni anlayan tek kişi o sanırım. bugün belli oldu bu.
Aradı ; Neden kayda gitmedin ? dedi.
Baba dün konuştum ben dershaneyle, hatta benimle dalga geçti 1 ekimde başlayacağız bu sıcakta da yoruldun geldin taaaa buralara kadar. şeklinde konuştum babamla.
Anlayışla karşıladı, haftaya gidin beraber dedi.
Ama benim planlarım başka, haftaya anamı doktorumla tanıştırcam. Ya da tanıştırmıcam boşvercem. Sittir etcem her şeyi. Keşke bu yıl götlek bi üniversitenin mamcuk bi bölümünde okusaydım. Adana Çukurovayı bu denli seven isteyen biri neden Kimya bölümünü tercih etmez, "aa benim mal kafam!"

Sevgili Kafam dün havanın 35 derece olması ve hastaneden dershaneye ordan da berbere kadar seni taşımanın zorluğu üstüne Güneş'in tecavüzü sonrası iyice kaltak bi hale gelmen. Özür dilerim sevgili kafam, ailem de psikopata bağladı. Bi onlar kalmıştı seni becermeyen ki "tebrikler becerildiniz" şeklinde bi neon şapka alıp takcam sana seversin dimi?

Çarşamba, Ağustos 31, 2011

Saç-Sakal

Ne zaman mutlu uyansam sonuç hep hüsran. Hep ama. sürekli. Az önce yine kavga ettim ebeveynlerle, yok sakalını tıraş etmiyorsun, yok efenim saça bak fırça gibi, berbere git.
İsyan ettim sonunda Rastafarian olabilsem olacam o kadar, ama tabii olamıyorum. 
Anne-Baba bırakın saçımı sakalımı, hani uzun olsalar hadi neyse de, 3 numara bebe tıraşı istemiyorum artık! 
Bi de bi isyan etmişim görmeye değer ; Diktatör müsünüz siz? Ha? dedim. Annem bana vuruyor ben annemin ellerini tutuyorum, ohohoeeueheue! Komedi ya. Yaklaşık 5dk boyunca bileklerini sıktım hareketsiz kaldı. Şimdi ise telefonu kaçırdım. Dayım otomobil almamıza aracı olacaktı eğer annem onu ararsa ve benim göze batan hareketlerimi ön plana atarsa dershaneye tabanvayla giderim artık. 

Sevgili Kader seni gördüğüm yerde becericem. 

Pazar, Ağustos 28, 2011

Sosyal Fobik! Olabilir miyim?

Geçen yıllarda , gerçi geçtiğimiz yılın içine ediyim kabuslar gördürdü bi sürü.
Neyse konumuz bu değil, konumuz benim dik yürüyememem, insanlardan kaçıyor olmam ve "allahım dershane bitsin de eve bir an önce yetişiyim" şeklinde. Tamam sorun varmış demek ki ama blogta belli olmuyor demek.
Bu arada bu sosyal fobikler yani sosyal anksiyete bozukluğu olanlar ekşide var bir kaç kişi ;
Bi sürü şey yazmışlar aklımda kalanlar,
İnsanlar çoğunun kendisinden nefret ettiğini sanarlar - doğru
İnsanlarla iletişim çok kısıtlıdır ve soru sormadan konuşturamazsınız - doğru
Hızlı adımlarla yürürler ve herkes ona bakıyormuş gibi hissederler - her zaman oluyor sırf bu yüzden de hızlı yürüyorum ve etrafımdakilerden de azar işitiyorum.
Bi yere gitmeden önce ne söyleyeceklerini ne yapacaklarını ne giyeceklerini planlarlar buna kafa yorarlar - allah kahretsin ki doktorumla görüşmeden önce en az 1 saat şunu bunu anlatacam diye girerim ama sadece hocanın sorduklarına cevap.
Konuşursam insanlar yanlış anlar. Ya gülerlerse? - Bu arada başıma geldi. Hocaya soru sordum arkadan güldüler, "lan bana mı güldü, şıllıklar!" şeklinde...

Mesela örnek olarak geçenlerde başım ağırdı, "lan kanser mi acaba, hem kanser olsa ya felç kalırsam?" şeklinde düşüncelerle kendi kendini kanıtlamaya çalışıyor sanki. Psikopat derecesinde zor bi durum. Hatta mesela sırf bu sorunum yüzünden kazanamadım diyorum kendi kendime. "ya hoca bu kadar basit bi soruyu yapamadığım için azarlarsa! ? HÖ?" evet bu kadar ciddiydi durum.

Lan ben bunu neden yeni fark ettim ki ? Tamam buldum bi hastalığı kabullenmek kolay olmasa gerek. Doktorla konuşmak gerek konuşamasam da tutup blogun adresini vercem , burdan baksın neyim var neyim yok diye.
2.Lan ; Hala da anamın habarı yok, nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum "anne ben antidepresan kullanıyorum." nasıl söylenir?

Cuma, Ağustos 26, 2011

Sebep - Sonuç

Selam Blog!
Dönüşüm pek muhteşem olamasa da döndüm bi şekilde, en son ne zaman yazdığımı bile unuttum. Bi sürü yorum da gelmiş, internetim borç dolayısıyla kapandığı için de yazamadım. İnternet cafem, içkim, sigaram yok. Taliplerimi bekliyorum.
Dün Gök bi de Reyüs yorumları kopyalayıp 21.yy dilencisi kıvamındaki Umut'a facebook mesajı olarak yolladılar. Böylece ben de size bu bilmem kaç haftalık süre boyunca ne halt ettiğimi anlatıyım isterseniz.

Anti-depreşenden bahsetmiştim.
Pazartesi günü dozu 2 katına çıkardık. İyi de oldu ama biraz daha sarhoş kıvamındayım.
Psikiyatristi - Torbacı olarak görmeye başladım, sanırım. Tam olarak öyle değil, saygısızlık etmek istemem.
Bi de Citoles yerine Tiopram kullanacakmışım, hoca çıkardı çekmeceden verdi 14 tablet bulunan ilacı.


Sebep sonuç yazmışım, neyse 1 hafta daha doktorluk durum olmayacak. Eğer durum vehametini arttırırsa, Kaygı - zaten vardı ama anksiyete olarak geçeninden ilk defa oluyor sanırım , şaka yapıyorum ikisi aynı şey. Gittikçe artan kaygı problemim var. "bu yıl ne bok yicem lan?" "ya bişey yapamazsam?" "oha çok fazla çalışmam lazım" "nasıl toparlancam" "allah belasını versin ya geçen yılki gibi olursa?" "lanet olsun dostum, o lanet kafanı toparla!" -son söylediğimi içimdeki serseri söyledi ben söylemedim.
Allah kahretsin ki, evet geçen şöyle bi sohbetimiz oldu doktorla ;
- Hocam, aynı yerde uzun bi süre kalamıyorum. Mesela bilgisayar başında durmak sıkmıyorken, başka bişeyle ilgilenince konsantre olamıyorum ve böylece derslerime de odaklanamıyorum.
P- Uzun süredir ders çalışmıyorsun, o yüzden tabii ki konsantrasyonun bozulmuş olabilir. dedi.
Ben şoktayım, sorun bunun geçen yıl da olması, asıl sorun ; bunu sorun edip danışmak için gitmiş olmam. Tabii ki rehberlik hocası değil adam ama en azından bi yol göster hacım ya!

Bi de "bilgisayarda ne yapıyorsun" dedi. "Blogum var" dedim. "Kaç kişi izliyor, okuyor?" dedi. "İlk blogumu 160 a yakın kişi okuyordu ama yeni açtığım blogumu 30 kişiye yakın kişi okuyor" dedim.
"Sürekli güncel mi tutuyorsun, okuyucuların aynı kişiler mi? " şeklinde sorular sordu.
Hoş bu sohbet beni germedi, bildiğin çözülüyorum bişeyler sorunca ama bi sorun daha var, insanlar bana soru sormazsa ben de cevap vermem. Küçüklüğümden beridir bu böyle. Öğretmenlerimin tek sıkıntısı buydu mesela. Konuyu bilirim, hazır cevaplık hoşuma giderdi. Öyle de kaldım.

Başka anlatacak neyim var ; Bi göz atalım anlatılabileceklere...

Önceki blogta size bi tadilattan bahsetmiştim, işte o tadilat başımıza iş açtı. Kefil vesaire olaylarında bi akrabamızla babamın arası açıldı, o akraba yüzünden de tartıştık babamla. Sonra işimizi kendimiz görmeye çalıştık ve sonuç 1000 lira masraf ve banka kredisi taksitleri...
Babam "ben bunu kolay kolay öderim" diyor. Ama dediğim gibi Anksiyete almış bende başını gidiyor, haftaya tatil. Annemin de haberi yok antidepreşenimden, üzülmesin kadın panik olur falan.
Mükemmelliyetçi biri olduğu için annem, "neden bu ilacı kullanıyorsun, bizimle mutlu değil misin? " şeklinde sorulara maruz bırakır, eminim. Ama belki de söylerim, belki de söylemem.

Dozu iki katına çıkarınca ishal oldum lan! Feci ama iyiyim şimdi.
Araya konuyu değiştirmeye yarayan cümleler serpiyorum. İşe yarıyor olsa da...
Gelecek yıl hedefim Adana Çukurova olarak belirledim. "Küçük düşünüyor olabilirim" İstanbulda Ankarada okumak varken mesela.
Odtü Kuzey Kıbrıs da cazip aslında ama dersten kalma ihtimalim veya sınıfta kalma ihtimalim ailemi ve beni zor durumda bırakır. Hedef belirle ona yönel! Çok kolaydı anne , sağol yardımların için.
Kadın haklı abi, şöyle bi gerçek var geçen yıl ne istediğimi bilmiyordum. Şimdi ise biliyor gibiyim ama kaygı kaygı kaygının amk, allah belasını versin.
Bi de esitalopram olarak geçen etken madde ; Bende bi titreme yaptı 2 hafta önce, yemeğe bi daldım, bi tepsi kızartma yemişimdir, patates ve patlıcan...
Başka ne anlatıyım.
He, bloga ara verdim sanan arkadaşlar olmuş, ara vermedim , yani istemeyerek ara verdim ama isteyerek ara vermeyi düşünüyorum. Bu ay boyunca dediğim gibi kafamın dağının odalarını, Esitalopram adındaki  Ukraynalı güzel hizmetçiye temizletcem.
Bi hala uykuda problem var ya ona yanıyorum, Kurt Cobain çekti furdi kendini. Bi de korkunç la 24 yaşın altındakilerde intihara meyil... Allah korusun yarebbii! tü tütü tütütü ! Düşmanımdan uzak , ebeme yakın olsun!
Neyse; Bugünlük bu kadar boş konuşma yeter dershane illeti ekimde açılacakmış, açılırsa ekime açılmazsa s...e kadar.

Cumartesi, Ağustos 06, 2011

Akordeon ve Mızıka

--> İnternetten akordeon ve mızıka-harmonica fiyatlarına baktım 2.el alıp, kursa gitmeden öğrenmeye çalışmayı düşünüyorum. Tabii ki önce banka hesabına yatacak olan bursumsuyu bekliyorum. O parayla önce mızıka alacam. Ya da öyle tahmin ediyorum.

Beirut - Cliquot 




http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/cb/Fisarmonica_nera_a_piano.png
Benimki mavi olacak! 
İşte Bu! Swan Harmonica :) 



Pazartesi, Ağustos 01, 2011

Yalan Söylüyorsun Yalan! Gezi, Dikişsel Yorumlar.

ÖNCEKİ YAZIYI OKU MÜZİK VAR SADECE PEK BİŞEY YOK, AMA OKU, tıklanabilir. En son ne zaman yazmıştım onu hatırlayalım, ondan sonra da bugünlerde ne yazmam gerek ona bakalım, ya da bakmayalım,  hani ne gerek vardı şimdi diyen olursa PAS geçsin. Tamam kızmıyorum, devam.

Cumartesi günü kesinlikle sarhoş gibiydim hatırlamıyorum.
Pazar ;
Evet, güzel sayılabilecek bi gündü, sanırım.
Arkadaşlarım beni görmek için -amalıyat vesair-(Kalın harfler güzel ,otobos gibi,) Neyse, Cumartesi günü facebooktan mesaj atmış, ailemden izin koparıyım falan, "lan olum ben size gidebilmek için anamdan izin alıyor muyum?" dedim, "haklısın abi kem küm " neyse izin alabildi mi? Haberim yok! Neden haberim yok, çünkü telefonum yok, yoktu gerçi, babamın telefonuna taktım hattımı ordan arasınlar allaa allaaa! Dimi? Bak şimdi, pazar gününün bombası geliyor.
Annem - Hazırlan bak mahallenin bütün genşleri toplanmış gezmeye gidiyorlar.
S.U. - AnneaA! Arkadaşlarım gelecek yea! Ben ne dicem adamlara gelmeyin mi diyim?
Anne - Ben onu bunu bilmem, hazırlan arkadaşlarını da ara gelmesinler, bi de bi de -ekliyor burda- gelseler bütün gün evde oturacaksınız (haklı, film izlicektik) diğer günlerinden farkı kalmayacak!
S.UU- Tamam yaa ver telefonu.
BOOOOOOOOOOOOOMMB!!! Burda patlar işte.

- Alo, T benim acilen hastaneye gitmem gerekiyor, çıktım şimdi ameliyat yerim enfekte olmuş, çok acil abi kusura bakma. -Yapacak bişeyim yoktu ve yalan söyledim-
+ Ya abii! Tamam ya! Neyse, geçmiş olsun. Ne diyim ama bundan sonra sık sık görüşemeyiz pazardan pazara ancak.
Ben de kafadan hesap Pazar'dan Pazar'a Kaç Gün Var Arada? şeklinde beynimin kıvrımsal orkestraları Bendeniz Cover yapıyorlardı. Şok geçirdim, kendime inanamadım, yalan mı söyledim? Evet! Hatta koca bi yalan ama tek sorun pazar günü hastaneye gidiyor olmamdı, onu da ACİL'e gittim diye yutturcam napıım. Niahahahauehuae şeklinde gülerdim normalde ama yapamadım bu kez. Yalnız karşıdakinin de duruma bak "bundan sonra pazardan pazara ancak görüşürüz!" of anam of of anam oooff of.

Sonuç Olarak , Tutulan koca bi minibüs ve içinde ızgaradan tut, tavuk, domates, içecekler ve diğerleri. Ve unutmadan Mahallenin Gençleri, böyle yazınca abileri ben oluyor muşum gibi duruyor ama evet sanırım . Ben ve kuzen idari makam görevinde olabilirdik o anda. Organizatör de kuzen zaten. Ben ise MrİşeYaramaz, durdum bütün gün gölgede, ara ara nehirde yüzenleri seyrettim, serdik hasırı nehir kenarına ooooooh mis. Dağ bi estiriyor bi estiriyor, sanarsın ki karadenizde yaylaya çıktık(nasıl bi his bilmiyorum ama karadenize gidilmesi lazım, para babaları kapmadan). Neyse, geçtim onu derinliği 1m lik nehre set kurmuşlar oranın yerlisi, böyle havuzumsu olmuş. Lan düşündüm böyle taşın üzerine çıkıp atlasam mı diye ama sonra acı gerçek! La, ameliyatım enfekte olmuş lan!? Ben nasıl atlıyım suya? dedim.  Ve Lanet olası pansumancı abi'nin lanet olası ellerinin beni 2 günde iyileştirmediği için isyanlara girdim. Gerçi ıslanmayı seven biri olmadığım için de pek üzülmedim, eeh yüzme de bilmiyorum. Hem, üstüm başım müsait değildi. Bak bi sürü bahane buldum ama canım çekti böyle tutup hiç şortumu falan tişörtümü çıkarmadan dalıyım buz gibi soğuk suya, şeklinde. Boşver. Bu kadardı, geri döndük ve bitti. Bu arada genşler mangal yakmayı ve humus yapmayı bilmiyorlar. Öğrenirler daha, sırf salatayı iyi yapmışlardı, yemin ediyorum sana  bak Ankara'da en lüks restauranta gittim ama gerçekten yaptıkları salata damak tadıma o kadar uzakki. Lanet bildiğin. Ot karışımı. Rezil. İğrenç! Tamam sakinim.
Bunları anlatmak için yazdım. Bi de bugünüm var ki ;

Pazartesi ;
Bugün pansuman için doktorla konuşmam gerekiyordu enfeksiyon olayını. Saat 2 gibi ordaydım ya da daha erken, anneme sevk aldık kardeşle. Sonrasında da zaten sıramı bekledim, lan 38 numara gelmiyor, ekranda adım gözükünce sevindim ama içeri girenlerle ekrandaki isimler tutmuyor! Bi bakıyorum Semir girecekken Ayşe-Fatma-Hayriye üçlüsü içeri dalıyor. Olacak iş değil. Zaten sekretere kıl oldum, hani güzel sayılabilecek kadar güzel ama ne biliyim geçen hafta da masa başında değildi. Hani insandır tabii sıçmaya gitmiştir dimi!? Yok gitmemiş, bu kez nescafe bardağıyla geldi, bardak saydam olduğu için de karıştırmamış olduğu nescafe dibe çökmüştü bildiğin "Kimya Terk" bu bağyan. Neyse sıradan bahsediyordum.
Hasta mahremiyeti yok, bu bir. Sekreter kahvesini iyi karıştırmıyor, bu iki. Hem hava sıcak hem de hayallerimi süsleyen cep telefonuyla sol tarafımda beliren etine dolgun bayan arkadaşım! O telefon öyle kullanılmaz, bilir misiniz bilmem ama modeli Samsung Galaxy S i9000 evet aynen ya da Galaxy SL de olabilir. Angry Birds yüklemiş bi açmış sesi bi açmış AllAAAAH dedim içimden, hem oyun tamam dokunmatik ekranda oynandığı için , o tombul ellerini ekrana bi vuruyor, görmen lazımdı. Çıldırdım lan! Çileden çıktım! Öldüm bittim yani, öyle böyle değil. Ve telefonun kalınlığını ele alacak olursam eğer evet Galaxy SL di sanırım. Neyse Angry Birds bilen? Açıklıyım, oyun. O kuşlar gerçek olsa dediğim gibi tombul elleriyle gırtlaklarını sıkardı. Zaten sinsi bakışlarımdan rahatsız olmuş olacakki kapattı oyunu. Sesi de açmıştı, kuşlar garibim bağırıyorlar boğazlarını sıkmıştı biliyorum ben! Sakiiiiin!

Sıram Geldi Sıram Geldi . Sırada beklerken benden önce içeri bebeğiyle giren ablam, daldın içeri direkt gözümden kaçmadı, hatta o bebeğin adının İlkin olması da mümkün olamaz! Bence! Sıram gelene kadar kapıyı tuttum, benden önce içeri girenlere dalacaktım. dur! dicektim. Bak kartım var ben giriyorum HOOP Bekle kıvamında. Çünkü, kimse sıra almamış benden başka. Kime sorsan, "ben danışcam" "ben doktora bişi sorcam" "ben doktora vercem" "hö?" yok veren yoktu. Neyse içeri girdim.
-Merhaba Hocam!
- ...
-Hocam Merhaba!
-...
Hassiktir amk! Kaç kez merhaba dicem. Neyse ki, adam merhaba değil de direkt dert söylemeye alışmış. Saydım içimden ama anlattım derdimi, Hocam dedim Port ameliyatı oldu, çıkarıldı port dedim ama pansuma geldiğimde size göstermemi ama elletmemi söylediler. yok öyle değildi. Enfekte olmuş dediler. Falan o sırada ben de tişörtümü sıyırıyordum, içeri dalanlara - memelerime bakın hoohohoh şeklinde hareketler yapacaktım ama kimse cesaret edip dikişime bakmıyordu. Doktorla da bi yakınlaştık, "hocam uzanıyım mı?" dedim. Dikişimi alıyordu. Yalnız birini yarama bakarken yakaladım ki utancından, esmerlikten morluğa geçiş dönemi yaşattım adama. Neyse, bi kaç dikiş kalmıştı aldı. Bu arada ; "annen üstüne çok düşüyor, biliyorsun dimi?" dedi. İçimden "bi ben bilirim, o bebek muamelelerini" şeklinde geçirdim sonra "evet" diyebildim ancak.


Bitti bu kadar, yazının içinde bi sürü şaka var. Yarısı gerçek, dikişsel olaylar ve sıra bekleme gibi. Yoksa memeuçlarıma millet ölmüyor, doktor da zaten sen bugün rahat rahat duş alabilirsin dedi. Her gün kolonyayla yıkanıyordum la. İyi oldu iyi. Yarın 14'te hastanede ol, dedi doktor. Emredersin hocam, hem bak ne güzel bloga malzeme çıkıyor. Hatta doktorun adını buraya yazsam sonra da blogumu googlea açsam asşldkşasdk nniahuahueha ! Boşver, böyle rahatım ben. Hatta hastaneye de en rahat olduğum şekilde gittim, yataktan kalktığım gibi. Pijamam yok.

CrazyWoman! Googhan'a benziyorum dedi. Tarz olarak müzik şeklinde.

Cuma, Temmuz 29, 2011

Yap Bi Pansuman!


Dün 1 bugün 2, kendime verdiğim sözü tutmama az kaldı onu anlatmadan önce ;
Kardeşi de alıp pansuma gittim, dün bahsettiğim adam ordaydı, o adam hep orda sanırım. Bu kez ameliyathanenin zilini çalmama gerek kalmadı, nasıl bi fanteziyse adam ameliyathanede yatıp kalkıyor sanırım. Neyse sırada benden önce 2 hasta vardı, onları aldı. Beni gördü "hehu aheasdşlk" şeklinde hızlı hızlı konuştu anlamadım bişey. Boynumdaki pansumanı hızlı hızlı bildiğin koparıp attı. Göğsümdekini de aynı şekilde, kafamı eğdim yaraya baktım AALLAAH! ne göriyim enfekste olmuş yaram. Tabii koktun koktun diye peşimden ayrılmayan anneme inat kafamdan aşağı duş alırsam öyle olur. Hiç acı yok, kötü de kokmuyor. Kötü koksa ölmem ama kötü kokması kötü bişey. Evet bugün de o pansumancı abinin maceralarını aktardık. 
Bi kola bi dondurma serinlememe yetmedi. Acep "Ben alajak duj sen verejek on dalır daha" kıvamında duşa mı girsem, allahımdan bulmuşum daha ne?

Hani video klibi de sırf içinde pansuman geçiyor veya alakalı olduğu için eklemedim, severim Mirkelam'ın şarkılarını bestelerini veya ne biliyim. Neyse benim de bi Asuman'ın olaydı, çabucak iyileşirdim. Hem Googhan'a söz verdim FHM'den bi kaç görsel pazartesiye kadar dursun Kari Byron geliyor.

Perşembe, Temmuz 28, 2011

X : Kriptilyonluk Özet

Salı'dan başlayalım...
Evet, bu haftanın bu salı'sından tam olarak tarih 26Temmuz2011'di. Sabah ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyor olmam ya zamanın yaşlılığına ya da beynimin zamandan yaşlı olmasına bağlıyorum çünkü gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorum ne yediğimi ne içtiğimi(çay-yalan oldu bu cümle) en azından ne içtiğimi hatırlıyorum, aslında hatırlamıyorum lanet olasıca kafama sıkıyım, tahmin ediyorum. Evet TAHMİN!
Salı gününden bahsediyorduk kahrolasıca 24 saatlik dilimin saat 12'de uyanılmasıyla yarım hayat yaşayan bi insana dönüştürmesinden de bahsediyim arada. Neyse merkeze gitmek için dayıdan araba alınır, araba otomatik olduğu için sadece umut kullanabilir. Neyse arabayı aldım kullanıyorum bi önceki gün Googhan'ın otomobil macerasını okumuştum, aksiyon yapabilme isteğime engel olamıyordum ama yol o kadar sessizdi ki üzerine süreceğim ot bile yoktu ki hiçbir canlının üzerine araba sürülmez! SAKIN! Uçurumdan bahsediyordum ben, uçurum yoktu, virajdan gelen kamyonet yoktu, ki portakal bahçelerinin arasından ben yaklaşık 14 yaşımdayken bu kez amcamın arabasıyla nehre uçuyordum çünkü karşıma keskin virajda, toprak yolda bi kamyonet çıkmıştı ve virajın ucu nehir, direkt uçardık arabaya bişey olurdu, bana bişey olurdu o zayıflıkla muhtemelen ölürdüm ama içgüdüsel olarak öyle bi manevra yaptırmıştım ki arabaya(mercedes büyük kasa olanlardan) o viraja bi kamyon daha sığdırırdık. o Abartırım arada, virajda kamyon değil insan olsaydı nehri boylardı.
Neyse Salı günü adak işleri hallolur "sadece umut" salı gününü bitirmiştir. Bitmeden önce adak vesaire işleri için mekana gittik, orda lanet olası bi adam vardı, bağırdık adama falan. Güzellik uykusundan uyanmıştı ipne. Neyse onu da hallettikten sonra uyuyacak yer bulmam gerekiyordu, uyudum da hava çarpmış feci ishal olmuştum. Tuvalette de sıçanlar kol geziyor, kuzenler kardeşler haber verdi. Ben de tuttum sabaha kadar. Elimden başka bişey gelmez. Sabah da adaklık hayvanları kestik, misafirler geldi, komşular geldi, ailem geldi. Cancer'den kurtuluşumun 5. yılında sağolsunlar bütün sevdiklerim tanıdığım tanımadığım onlarca insan geldi 100'ü bulmuşlardır. Eve dönüşte de amcamla döndüm, öyle işte. Çarşamba'yı da bitirdik. Sıra geldi bugüne.
Perşembedeyiz, bugünü nasıl bitirdiğimi hiçbir zaman anlatamayacak olmam acı ki bu saatte blog yazılır mı? Tabii ki yazılır , sabahın köründe bile yazarım ben. Neyse asıl konumuz perşembe ;
Sabah Nene(anneanne) ve Dayı geldiler, enişte ve hala da geldiler ki halalarımla aram iyi gibi görünür ama bayılmam çok, nenemler dönecekleri zaman lanet olası Salı günü alınması gereken dikişlerimin salı günü doktorların 16'da çıkmasıyla ertelendi. Çarşamba da adak vardı yetişemedim(alnıma kan sürdüler lan, süperdi). Sıra geldi perşembeye, arabayla dayı ve neneyi bıraktıktan sonra istikamet hastane,  acemi değilim 14'ümde bile otomobil kullanıyordum ama yanımda nedense birileri bana "sağa geç" "sola geç" "eben karşıda selam ver" "çocuk var" "bak yine eben" gibi söylemlerle ve uyarılarla karşılaşınca kan beynime hücum ediyor ve gerizekalı yaşlı beynim kanı görünce tabii daha daha bi delilik bi ne biliyim oluyor, bildiğin azıyor. Direksiyonun başındayım karşıda kepçe, yol çalışması vardı, arabayla kepçe arası yaklaşık 1 otomobil mesafe sorun yoktu benim için, babam delirdi, lan olum dur lan olum yapma, lan kenara çek, çarpacaz! falan derken bendeki tepkiye bak kepçeyi geçtim, annemin de desteğiyle ; "çocuğu ne heyecanlandırıyorsun, arka koltukta olmama rağmen onun yerine ben heyecanlandım" demesiyle aallaaaaaaaaaaaah! dedim gazı körükledim, babam;"ne yapıyorsun 3. vitese çıktın" dedi, "ee napıyım kan beynime sıçradı, yanımda duracağına sırf heyecanlandırıyorsun" dedim. Neyse yavaşladım sonra, biraz kendime güvenim geldi la o gazlamadan sonra, uzun zaman kullanmayınca otomobil de dev gibi mercedes-bildiğin tank.
Dikişleri almaya gittik, ameliyathaneden kapı ziliyle dikiş alabilen birini çağırdım, adam hademeydi sanırım bilemem orasını. Neyse pansuman odası denen kıç kadar yere girdik, sallanan sedyeye uzandım, devrilmez değil mi? dedim, uaheuhae geçen devrildi! dedi. OOOHHH bi heyecan bi heyecan sorma elinde neşterimsi ve cımbızımsı bi aletle yaklaştı adam, ilk defa ameliyat olmamıştı bi 118-"80"tane aldırdım öncesinde, konumuz o değil. Aklımdan direkt , "lan bu adam şu cımbızla dikiş ipini tutarken ipi tam kesecekken sedye devrilse adamın eli göğsüme saplanır lan!?" gibi düşüncelerle doldum taştım. Annem bi yandan sedyeyi tutuyordu bi yandan dayanamayıp yıkandığım için iltihap tutan ameliyatıma bakmamaya çalışıyordu. Sonra da bakmadı zaten. Adam da dönüp "enfeksiyon kapmış bu, neden gelmedin pansumana" şeklinde kızmasal haraketlerde bulundu, annemin dediğine bak "bütün gün bilgisayarda" adamın sorduğu soru "kızlara mı bakıyorsun?" la söylediğin şeye bak sana mı bakıyım dicektim ki annem uzattı konuyu illa utandıracak, eline ne geçti anne?! hea?! ne geçti eline ? beni utandırmak hoşuna gidiyor tabii en azından yüzüme kan geliyor. Saydam derili olmam hoşuna gitmiyor tabii.

Bi de uzun oldu bu yazı, bu kadarını beklemiyordum, Ders çalışmak için geç bile kaldım, uzun zamandır cesaretimi toparlayıp psikologa gidemedim, geçmişe bakınca, aylar olmuş diyorum. Belki yarın?! bunu diyince de olmuyor.
Dün "The Ground Truth" vardı, sonuna kadar izledim. Şimdi şöyle bi şey var ki, Amerikan askerleri gittikleri savaşta kayıp verdiklerinde mi savaşı gereksiz ve anlamsız buluyorlar ya da saçma sapan bi zaferle döndükten ve orda masum sivillerin katledilmesine tanık olduklarından mı? Film bunu sorguluyor, bi nevi savaştan çıkan "ben" o askerlerden hiçbir farkım yok sanırım. Ya da var da olabilir.
Şarkı lazım şarkı - Antennas - Youngbloods - Ankara'dan dönerken otobüste denk gelen grup NewAge kim ben kim la NewWave di sanırım, ama dinlenebilecek en adam gibi gruptu otobüste.
SonSöz -
"burda anlamlı ama bi o kadar dokunaklı şeyler yazıyordum, sildim. Burda boşluk var, burda gözyaşı var, keder var."

Pazartesi, Temmuz 25, 2011

Selam Millet!

Önceki blogun fişini çekeceğim aklımın ucundan geçmezdi, haftalık blogla dönerim sanırım buralara, hiç dönemezsem de özlenir miyim bilmem ama özlerim ben.