First Person... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
First Person... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Mayıs 30, 2011

Bugün Pazartesi ve sanırım...

30 mayıs pazartesi,

Yapmak istediğim şeyleri  yapamadığım bi gün daha, yapmak istediğim şeyler planlanmış olanlar ve ben plan yapmayı sevmem sevmemem de yapmama engel oluyor sanırım.
Sabah kahvaltıdan sonra bilgisayarı açıp last.fm'i kurcaladım , hayatımda dinlemediğim ve sadece birkaç şarkısını duyduğum grupları arşivime ekledim, ileride dinlerim diye.
Oasis dinledim, bi şarkılarını kesinlikle hatırlıyorum fakat ismi hala çok uzak, bi türlü aklıma gelmiyor, dün ise Children of Bodomu indirdim sırf Everytime I Die şarkısını sevdiğim için, merak ettim ve dinlemeye başladım hepsi bu. Müzikten bahsederken bugün bi grup şarkıcı beynimin kıvrımlarını deşiyordu, The Rasmus. Bu adamları hatırlayana kadar gerçekten beynimin hafıza odalarının isyancılar tarafından bozguna uğratıldığını hissettim, özünde acı verici fakat yeterince huzurlu. Şarkı adını hatırladıktan sonra dinledim evde kardeşlerimden başka kimse yoktu ve müziği dinlemek istediğim seviyeye rahatça getirebildim. İn the Shadowstan sonra Guilty'i açtım, bir diğer şarkısı aynı grubun. İki şarkı da muhteşemdi, İn the Shadowsu küçükken dinlerdim -bilgisayarımın olduğu zamanlar 10,11 yaşlarında ufak tefek bi çocukken- fakat Guilty'i hiç duymamıştım o da hoşuma gitti.
Bugün planlamadığım ama uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yaptım İnto the Wild'i sonunda izledim. Derinden etkilendim diyemem fakat karakterle uyuştuğum bi kaç nokta farkettim ki bu da pek aklı yerinde bi insanın bi film,kitap veya başka bi insanla özdeşleşmemesinin gerektiği düşüncesini dayatmaya yetti.
Ve evet yapamadığım şeyler için yeterince zamanım var...

Cumartesi, Mayıs 21, 2011

Lanet, Uğursuz Adamın Tekiyim...

Hakkımda kısmında vardı uğursuzun teki olduğumu belirten bir cümle, fakat bu ayrı.

Hacettepe Onkoloji'de kaldığım zamanlar, "umut sıkılmasın, umut moral yapsın" diye aldırdığım bi dizüstüm vardı dv6000(hatta bkz.dv6148eu) hp'nin en lanet en bozuk en azına sıçtığımın dizüstüdür, hatta dizüstünde kullanıldığında taşşakların yanmasına sebebiyet verebilecek boyutlarda yanar bu bilgisayarımız.
Kısır olma ihtimaliniz de vardır, neyse ki dizüstünde taşımadım küçük masa aldırdım bi tane. Masaya koyunca arka tarafı soba olarak da kullanabileceğiniz ultra ve mega teknoloji harikası. Bozuldu yaptırdım, bozuldu yaptırdım, bozuldu dolapta. İlk uğursuz olduğuma inanmaya başlamam şu şekilde oldu.

Hp M22 4mp falan ama işimi görüyordu ne doğumgünleri ne sanatsal çalışmalar(çiçek böcek :] ) yaptım ben onunla, ama son aldığım piller makineyi uçurdu, ekrana görüntü gelmeme ve diğer dandiklikler beni buldu.

A.Lange & Sohne ; Amcaoğlunun saati beğenmemesi ( ona da hediye gelmiş ) , yengemin saati bana vermesi neden oldu. Ben kullandım bu saati , zaten görür görmez aşığım falan, saat de pahalı gözüm gibi bakıyorum, gel sen elimden düş, cam patladı. Saatçiye götürdüm eski gibi olmadı, bende de bi takmama isteği uyandırdı mahvolmuştu saat. Sonra taktım tekrar , kullandım bi güzel, gel sen kinetik olduğu için elimi sallarken o akrep yelkovan birbirine gir, sonra elimden düştü yine. Ben de gına geldi yapmam, etmem takmam artık dedim. Kardeşime verdim ama yaptırması şartıyla ; Yaptırdı, kullandı mutfak yapılırken dolabın üst çekmecesine koydu. Neyse baktık saat orada yok, gitmiş, yok olmuş.


Hadi Bunlar Maddi En üstteki Hariç Bi de En alttaki Üzülmedim Çok , Peki Ya Bu ; 


Nil doğurdu, iyi de etti küçük bi buzağısı oldu, Nil ; İnek, evet.
Neyse bizim Nil'in yavrusu olunca ben sevindim tabii, çok sevindim, isim bulduk bi tane, reyisle beraber Sates(Nil'in tanrıçası) koyacaktık ki adını, bizimkiler başka isimler bulmaya başlayınca, Sahra olsun dedim. Kabul ettiler. Uğursuzluk mu ? geliyorum ona.
Yavru hem kör, hem yürüyemiyor, ayağa bile kalmıyor, annesi de yemek bile yemiyor-du. Düne kadar, hala hasta sanırım.
Az önce Sahraya bi bakıyım kalkmıştır umarım derken içeri girdim , güneş ışığı içeriyi aydınlatırken kafasını kaldırdı, gözlerde donukluk, hareketsizlik, kafayı istemsiz hareket ettirirmiş gibi hareketler.

Bıktım lan, LANET, UĞURSUZ ADAMIN TEKİYİM.

Çarşamba, Mayıs 11, 2011

Kedigillerden Kızlar.

Adnan Oktar diye biri var kim olduğunu bilmiyordum düne kadar, hala da  bi fikrim yok kim olduğuna dair ama şunu biliyorum ;

Kızların kedilerle alakasını hala anlamış değilim.
Bugün dershane feciydi , hoca geldi türev testini aldım , dağıttım, kimse çözemedi abi, yok. Zor sorular ya da konu hakkında en ufak bi bilgimiz olmamasından kaynaklanıyor da olabilir. Test önde millet facete, sohbette, gırgır şamata...> Tam O Sırada Ben ; H(*XX) sen dev bir kedisin dedim o da "Sağol dedi", videodaki kız da inşallah diyordu, şaştım kaldım, güldüm çok.
Hobaa! Tey ! durumlarına girilmiş durumda ki sınavın yıl sonunda getireceği yanma hissi ve daha fazlası...
Neyse ki daha sakin geçeceğine inandığım Biyoloji dersi vardı, konu : canlılarda üreme, abi morulaya geldik koptuk biz, sıkıldık , hoca da sıkıldı , hem çizim falan gerekiyordu.
Biyolojiden sıkılan Kimya'da ne yapsın, Kimya Etütünde 5-6 kişi vardı, ya da abartıyorum bilemedim saymadım, Kimyasal Reaksiyonlarda Denge, testler, soru çözümü.
İnsan hayattan daha ne bekler ! Süper lan , muhteşem desem de inanma. Kötü bu zamanlar yaza da erken girdik, yani buralar için böyle, akşam esiyor biraz sabah da öyle ama güneş yakıyor abi öyle böyle değil.


Edit : Twitter adresim vardı artık yok bi boka yaramadığını farkedip kapattım .
*XX - Kadını simgeler.

Çarşamba, Mayıs 04, 2011

Çarşambayı Sel Aldı, bir yar se...?!?

Çarşambalar güzeldir , cumalardan daha çok sevilir, sayılır bağra basılasıdır. Yalnız Cuma'nın da ayrı bi anlam ve önemi olduğu haftanın sonu olduğundan dolayı kimsenin aklına çarşambayı sevmek gelmez.
Lan adamlar çarşambayı sel aldı diye şarkı yapmışlar, eski nesile göre zaten çarşambayı ancak sel alır , başka çaresi yoktur çarşambanın, çarşamba garibandır o yüzden.
Neden çarşambadan o kadar bahsettiğime gelecek olursak ;

Lanet olası sınavlardan biri biter öteki başlar abi, kaçışın yok ben de sabahlarımı anlatmayacağım şimdi, dershanenin bitiş zilinin çalması kadar rahatlatıcı bişey var mı ? yok. Hani konu eksiğim olmasa dershaneye gitmem hatta bu yıl İstanbul  -  Ankara veterinerlik gelmezse gelecek yıl dershaneye gitmem ama kararımı da değiştirmem sanırım.
Dershanenin bitiş zilinden bahsediyorduk, bitti zil çaldı, eheuehue! , hurra kaç la kaç! aynen öyle oluyor genelde. ortam yok abi!
Asıl meseleye gelecem, geliyorum, geel... sinir bozucuyum. Ziraat Bank., ayaklarımın ebelerine küfretmesine ramak kala sıramın gelmesini sağladı. Evet başvurumu yaptım sonunda ,  itiraz dilekçesi falan, o iş yaş, kitapçığımı görmeden itiraz etmem, herkeste bi telaş bi itiraz, HAKkımız alırız.
Biten başvurunun ardından gerçi öncesinde , benim pantolon askımı colLEZione'a götürüp değişim talep etmem gerekiyordu ;
Dialog aynen şu ;
Merhaba, pantolon askımın lastiği(gösterdim) bu hale geldi.
Aaa, o öyle zaten
Hö? Nasıl öyle? dedim
O öyle lastik sonuçta, gerilince o öyle olacaktır.
Ama... dedim , O bayana sor dedi KASİYER, TEZGAHTAR SIRADA NE VAR LAN?
Neyse en azından daha yetkili biriyle konuşmak iyi olur diye düşünemden.
yetkili olan : sorun nedir?
ben : sorun şu, lastik bambaşka bi şey oldu, lastik değil artık bu( göstermek zorunda kaldım nasıl olduğunu çünkü abi lastik değil artık o)
yetkili olan : HÖ? evet onlar öyle , özelliği o zaten
ben : nasıl özellik bu bakın şurasında lastik kalmamış
yet.. : zaten biz bundan 3 müydü neydi deneme amaçlı getirdik, yani şirkette bunların değişimini kabul etmiyor zaten dedi.
ben : nasıl kabul etmezler kendi hataları sonuçta!
yet : öyle valla , yapacak bişey yok

Kafamda milyon tane küfür - İyi günler , sağolun.
Şimdi de açlığımı gofret, kek, kola, 3lüsüyle bastırıyorum, savaştan kim galip çıkacak bakalım. En azından akşam yemeği teselli ödülü oldu, sağolun var olun.
Sabah kavga, öğlen kasiyer, tezgahtar bilmem ne, ne biçim yaşıyorum lan ben ? ( isyankar ergen mode:on ) müzik lazım acil müzik.
En azından "İnto The Wild" izlicem, kendime gelirim biraz.

Pazartesi, Ocak 17, 2011

Denemeden Sonra LeMan 1000.

Slm blog pazartesi günlerinden nefret edenler kervanına ben de katıldım, horasan'a kadar gideriz sanırım bu nefretle . He neden Horasan? Aklıma gelen ilk şey o oldu o yüzden.
Sınav ; Blog ilk defa deneme sınavında "ya hep türkçeyle başlıyordum, kafa paragraf bi milyon derken, matematiği denedim daha beter oldu ilk soruya bakmadan türkçeye geri döndüm. " neyse 160 sorunun 160ını da yetiştirip çözdükten sonra sınav sonucunu beklicem fazla bişey beklemiyorum bu deneme sınavında kazıktı allah belasını versin. " Ha bi de tümay ; Sen ne sanıyon la kendini, fen bu kadar kazık olur mu, hele geo'ya ne demeli, anamızdan emdiğimiz sütü optik kağıda kusturursun sen! " utanmıyor bi de katı cisimler sormuş ygs'de, ya bi git tümay ya git!

Leman
Bi de  ( jove ) leman 1000 almıştı çok mutlu olmuştu kıskanıyım dedim cumartesi günü alacaktım ama ya sınavdan çıkmıştım yorgundum, hem pazar da sınavlarım vardı , alsaydım bütün gün tekrar tekrar okucam gülecem falan, almadım ta ki bugüne kadar. Deneme sınavından çıkar çıkma koşar adımlarla gazeteciye gittim, Sezai de arkada bağrıyor . Sezai mi kim bu işte tıklaKorktum blog Leman alırken başıma gelebilecek en kötü şey ne olabilir ki ? 
a) sezai tarafından yumruklanmak 
b) sezai tarafından greyfurt saldırısına uğramak, evet elinde greyfurt var çekinmeden fırlatır 
 ( ki allah korusun ) 
  
 Sezai
Sezai hep peşimde blog, ya hep bana denk geliyor ya ben takıntı haline getirdiğim için öyleymiş gibi hissediyorum. Korkuyorum hem. 

Neyse yolun ortasında durup arabaları yumruklayan sezainin yanından geçmedim blog, döndüm dolaştım ara sokaklardan birinden çıktım yola. 

Lanet 5800 ve Börek Yapan Üniversite Öğrencisi 
Bi de şu lanet 5800'ımın gel bi de kamerası çalışmasın, finallerden kurtulmuş halde gelip kendisi pasta, böreğin içine gömülmüş bi halde bulan abla kuzen var bi dene, onu çekcektim. Finaller ; pasta, börek yapmaktan 10 kat daha yorucu uyumadığım günler oldu dedi, acıdım. 



Sonra ben bu lanet 5800'ı formatladım, hard, soft her şekilde format  attım düzeldi ama nasıl düzelmek " dur lan ben seni ya bozarım ya da adam ederim" dedim düzeldi formattan sonra yehhu ! 

Opera 11 
Hem şimdi blog opera 11 yükledim ordan yazıyorum yeterince stabil görünüyor ubuntu ile birlikte ama adobe flash ile araları iyi değil sanırım denemediğim tarayıcı kalmadı. 

Tuzlu Pasta
"anne ben tuzlu pasta sevmiyorum ya" dedim bi bakış attı güldü(o kadar yoruldum bi de sevmiyorsun demek) gibisinden "yok ya çay olsa güzel" dedim güldüm o da güldü . Güldük beraber . Aşk bir davul mudur nedir onu izliyordu ben de blog okuyordum. Kaptırmış kendini etkileniyor bi de filmden . "çok etkileniyorsun" dedim. Sonra film bitti "uyumayacakmısın" dedi. "yok ya benim dizim 23te başlıyor izlicem ben" dedim. Neyse yanlış hatırlıyordum Dexter başlamıştı ona anlattım Dexter'i Breaking Bad'i Bi de Nip Tuck'ı . Heyecanlı bir şekilde anlatıyordum. "Sen de etkileniyorsun işte" dedi. Diyemedim :) . 


Bu da özeti ; Leman almışım, sezaiden korkmuşum tekrar, sınava girip belasını versin demişim, börek yapmışlar yemişim bahsetmesem de, ubuntuya opera11 kurmuşum, dizi mizi ooh mis :) 

Pazar, Ocak 09, 2011

Büyüdüm, Hala Çocuğum...



Hala çizgi film izliyorum. Ben 10 olsun, spongebob, avatar bitti ben tekrarlarını bile izliyorum.

Çocuktum muhabbet kuşlarım oldu öldüler, kekliğim oldu öldü, sokak köpeğine bakalım evsiz kalmasın dedim iyi bakıyordum yola çıktı araba ezdi o da öldü, çiçek bile dayanmıyor bana aldığım çiçekler hala toprağa ekilecekleri günü sabırsızlıkla çay bardağının içinde bekliyorlar, sorumsuzum.


Küçük bi çocuk kadar umursamaz oldum ben, dağ yanmış, inek nehri kurutmuş bana ne modundayım.


Bütün gün evde dursam bi lokma yemek yemek aklıma gelmez, su içmek bile buna dahil. Hatta sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar dursam acıkmam ta ki annem yemek hazırlayacak da "aaa acıkmışım lan ben !" şeklinde şaşıracam da yemek yicem.


son cümle silindi - aşağıdaki şarkı da tezatlığın dışa vurumudur sayın blog yazı bittikten sonra dinleyiniz :')

Kaoma - Lambada youtube vers.

Perşembe, Aralık 23, 2010

Sesi KIS!

Blog n'aber ya? (kotu basladi biliyorum)
Gecen hafta bugun antibiyotiklerle bogusuyordum, klamoks 1000mg dev gibi...
Bugune gelecek olursak blog, kimya dersinin projeksiyonla anlatilmasi sinirimi bozuyor olabilir, bozuyor evet. Cok yazdim alkalisi , toprak alkalisi derken, 1A,2A , periyodik tabloya da girmis olduk. Selda Hoca bi de sempatik olmasan? yanaklarini sıkma istegime karsi koyuyorum buna da sukur. Ilk iki ders bol bol deftere not almalarla gecti. Periyodik tablo , posterini bulursam dev olanindan asacam yaninda da victoria secret'tan miranda kerr olacak ancak ogrenirim ya da ogrenemem ne biliyim.
Fizik dersinde Eren Hoca? Basit makineler, kasnaklar , palangalar, cikrik, vida la vida ! Evet bunlarin hepsini de deftere bi guzel resim sanatinin verdigi hatta surrealizmle birlesen ipi kopmus basit makineyi havada durdurabilen ya da ip gergin gorunmese bile orda cekilen bi ipin oldugunu hayal ettiren cizimlerdi, anlayacaginiz surrealist ressam olsam duvara asardim da degilim ergen ogrencinin tekiyim .
Off son iki ders Suhan Hoca¡! Hocam iyi anlatiyorsun bak bugun iyi anladim dersi ama yapma gozunu sevdigim tahtaya o paragrafimsi sorular yazma, yazdirma dagit bize testleri , hem sen yoruluyorsun hem ben yoruluyorum , ben dedim ego mu? Yok biz dicektim ama siniftakiler de her hocanin maddi durumunu ogrenmek icin ellerinden geleni yapiyorlar;
Hepsi benim Koray Hoca'nin saatinin iwc oldugu ve yeterince pahali sayilabilecek bi saat oldugunu soylememle basladi , kotu yaptim blog cok merak ettiler soyledim ama devaminin gelecegini bilmiyordum, siniftaki her ergen ogrenci maliyede gizliden memurmus da haberim yokmus...
Fizik dersine 6 saatlik program bittikten sonra da devam ettik ama yormadi o kadar...
Yemek yemege gittim yalniz basima , masada dershaneden surekli gorusmedigim arkadaslar vardi oturdum yanlarina iste onlar kalkti yalniz kaldim hep kuzen ve tayfasi ile yemek yiyordum ama bu kez yalnizdim kapiya arkami donmus kulagimin zarini patlatan sacma sapan muzikler ve bol bassli playlistle yalniz kalakaldim , neyse ki amcanin biri beynimin karanlik odalarina tecavuz etmeye calisan bol bassli lanet muzigi kisti sonunda.
Sinav klubunun sinavi ; 14:40'ta basladi . Kolay sinavlar korkutuyor. Etutte olmamasi icin sinavin bol dualar ederken , tutmadi dua tabii ki etutte oldu malesef !¡ Sinavin sonlarina dogru sosyal bilimler cozdugumden son on dakika icine girmisken bu kez de disarida hormonlarinin verdigi izdirabi hayvan gibi bagirarak bastiran ergenler yuzunden felsefe sorularini 13655300843 kere okudum .

Bugun, kotu seslere sagir olmanin onemini kavratti bu ergene. Bagiran , boguren , aniran , ses degisimi geciyorum leeeyn aggahahahagahag seklinde cok bi bok oldugunu zannedenlerden nefret ettim, ettirdiler!¡

Pazartesi, Aralık 20, 2010

Deliler - Delirtenler...

Blog! hayatımın en lanet gününü anlatmaya başlıyorum sıkı dur ;

Bugün sınav günü, dolayısıyla sınav kalemimi alıp diğerlerini bıraktım kalemtıraş, silgi vb. bırakmaz olaydım!
Minibüs kırtasiyenin yanında durdu indik kuzenle o beni dışarıda kırtasiyenin biraz ilerisinde bekledi, kırtasiyeye girdim silgiyi aldım, kalemtıraşı da aldım tam o sırada Köyün delisi kıvamında çıldırmış bi halde  Deli Sezai geldi cama yumruk atmaya başladı, tabii ben yerimde dondum kaldım, bembeyaz da olmuşumdur, korkudan ölmek üzereyken adamın biri elinde hayli kalın bir sopayla deli Sezai'ye vurmaya başladı feci vuruyordu, korkunçtu, "abicim neden vuruyorsun?" bile diyemedim şok oldum zaten. Adam doygunluk seviyesine ulaştıktan sonra bütün sinirlerini boşaltıp çıktı, Sezai ile göz göze geldik bana elini yumruk yapıp küfür edip bağırmaya da başladı, ooooh ne güzel dimi ? böyle güne başlamak gibisi yoktur! Delinin biri gelsin bağırsın, hatta vuracak mı lan aha geldi vuracak derken, arkasını dönüp kırtasiyenin sahibine bağırmaya başladı, ben de tam o sırada, hayır kaçamadım kapıda duruyordu -kahretsin ya- , tekrar dönünce Sezai beni göremedi arar gibi oldu, benden çıkaracak sinirini psikopat! Test kitaplarının arkasına saklanmış bi halde buldum kendimi, bağırmaya devam etti haliyle, çalışan kıza da bağırdı kız fotokopi makinesinin arkasına saklandı, yanımda saklanan kız da sanırım " ne boktan yere saklanmışım lan ben" diyip çalışan kızın mantıklı hareketi sonucu fotokopi makinesinin arkasındaki genç kıza sığındı. Güldüler bana! Evet blog komikti belki o durum ama, lanet biçimde sinirlendim. Hala da o şoku üzerimden atamadım.

Sezai Anı 1 -
Küçüktüm çook yaklaşık 10-11 yaşlarında yeni yıl kutlamaları için alınacak bi kaç torpil, çatpat, kızkaçıran alacaktık, karşıya geçtik geçmez olaydık blog ben kardeşim kuzenlerim Deli Sezaiden nasibimizi aldık, çılgın modda değildi allahtan, sadece yanağımızı feci bi şekilde sıkıp kafamıza patlatmıştı tokadı.

Sezai Anı 2 -
Blog bu da geçen yıldan ; yine dershanedeydim bu kez dönüşte, sürekli geçtiğim yollardan monoton ve bir o kadar dikkatsiz hızlı adımlarla yürüyordum yol ayrımına gelince otoparkın ordan dolanmıyordum  hiç onun yerine daha sessiz ve tek yön olan yoldan geçmeyi tercih ediyordum, etmez olaydım yine Deli Sezai , yine psikopat ve çılgın moddaydı, ona doğru bir iki adım atıyım dedim aramızda 20m. yaklaşık bana doğru koşmaya ve en yakın yerden bir taş alıp fırlatmaya başladı, değdi mi ? değmedi tabii. Kaçtım , yalnızdım blog korkmuştum otoparkın yanından dolandım ben de... :\

Bugün sınav da yaptık yaşadığım şoktan sonra anlatacağım pek bişey yok soruları okudum anlamadan şıklara yapıştırdım siyah daireyi...

Bir ergen bir deliden korktu sanırım deliden korkma fobisi yok ama delirme fobisi var manyofobi ondan da korkuyor olabilirim . kötüydü ya, feciydi, iğrençti, boktandı.

Bir deli, pardon ergen, bunları yaptı, gördü yaşadı.Yapacak bişey yok YAŞANDI ve BİTTİ.

Pazartesi, Aralık 13, 2010

Karmaşık, karmakarışık, karma-"kışlık"...

Selam blog ;
Buz gibi bir lys denemsi gunu daha yasadim.
Lys fizikle basladik saat 9'da optikler dagitildi. Kitapciklar dagitildiktan sonra ise kapagi acar acmaz yasadigim sok karsisinda buz gibi havanin buz sinavinda donup kaldim. Sorular feci bi sekilde beynimin hafiza odaciklarini kapilarini zorladim iceri girmeye calistim ama kapi acilmadi , var gucumle kapiya omuz atmaya basladi beynimin icindeki minikler , yorgun dustuler ; bi mesaj yolladilar sonunda fazla zorlama olelim mi yani? Seklinde . Kafayi gomup kitapcigin ustune hafiza odaciklarimin kendi kendine acilmasini bekledim, acilmadi. Hocanin durtup ; '' neden cozmuyorsun?'' seklinde siritmayla karisik sormasi daha cok koydu tabii. Tamam unuttum ne yapiyim hem islemedik ki daha hatirlayabilmem icin...
Neyse kimya geldi fizik faciasindan sonra ne kadar yapsam kardir diyip basladim. En azindan karalarim biseyler dedim karaladim da ¡
Biyolojiye de geldi, mayoz sayesinde atladigim sorular olsa da en azindan fikir uretebildim blog. Cok doluyum cok.
Sinavdan ciktim, sonuncu mu olmusum umrumda degil ¡ Ilk lys denememdi ve en azindan neyi hic bilmedigimi gordum. Benim yerimde baskasi olsa , hocaya rezil olacam triplerine girip optigi vermezdi , ki cevremde oyle insanlar var.
Sonunda uzun zamandir bekledigim alisveris, amacina ulasti. Oncesinde balik almak icin balikciya ugradim cipura-levrek derken ikisinin ayni fiyatta olmasi ile ortaya karisik biseyler yaptik iste. Kardesim ve annemle bakmadigimiz yer kalmadi . Neyse sonuc olarak alacagimi aldim ciktim . Uc yere baktik minimum beden 29 du. Son olarak lcw'ye bi bakalim dedikten sonra 28 beden pantolonun mumkun olabilecegini gordum. Kapitalist lcw'nin benim gibi siskalari dusunmus olmasi kafasinin bu ise bayagi calistiginin kaniti olmali. 28 bedenin soku ve mutlulugu hatta ucuzluguyla.
Cok yoruldu bu ergen bugun, beynindeki kirilmadik kapisi kalmadi, alisveris yapti yoruldu yeterince oyle boyle degil...

Perşembe, Aralık 02, 2010

Kış gelmiş hoşgelmiş...

Sabah uyanmak istemedim, kışın başladığının bir işareti de bu olmalı. Bence öyle, mesela sıcacık yatağından kim kalkmak ister ki sabahın soğuğunda. Neyse kalkmak mecburiyetinde hissedip vicdan yavaş yavaş dürterken yatağım karla kaplı bile olsa kalkardım. Sonunda kalktım bu kez de minibüs bekle her sabah olduğu gibi kendime kıyamadım, "ben terasta bekliyim kuzen durdurur sonuçta." diyip bekledim. Sonunda geldi minibüs, 3 kişilik yere 4 kişi şeklinde oturabildim, zayıflığımın avantajı bu olsa gerek. Yavaş yavaş ilerlerken kulağıma Çileeeeeeee Aaaa AA aaa AAhh çile bülbülüm allaaaaaAAH ! diye sesler geldi. Akşam rahat uyumuştum hayal de görmüyordum sabah da İron Maiden - Wasted Years ile uyanmıştım. Ama malesef acı gerçek çile bülbülüm "gerçek dünyaya dönebilmem için yani gerçekten uyanabilmem için çileee aaah ahahahah" şarkısını dinlemeliymişim. Bizim meşhur parkta soğuktan donmak üzereyken dershanenin zilinin çalmasına 3dk kala yetiştim.
İlk iki ders Kimya; burda da karavana, malesef deneme sınavındaki netlerimize bakarak aldığımız cezaya bak sen ; 350 kimya sorusu hangi konu olursa. Yalnız değil miyim diye bakarken ! Evet ! İşte Bu! Yalnız değilmişim yihhu! şeklinde içten bi sevinmeye biraz da 350 sorunun verdiği ağırlığa karşın mutlu olabildim en azından. 3.-4. ders Türkçe; Bir önceki akşam noktalama işaretleri ile ilgili soru çözmüşken ve sadece Karac'oğlan yüzünden 1 yanlış yapmışken, dersi dinlemeye ve not almaya çalıştım ama en az 6.5 kez esnedim. 5.-6. işte bu Matematik; Mantık adlı konunun iğrençliğiyle yine bir karavanaya maruz kalacağımı düşünürken ilk defa matematiğin bu kadar eğlenceli geçebildiğini gördüm, sonuç olarak 2 karavan 1 Bingooo! ile bugünün dershane macerası sona erdi ; Döner, tavla, park üçlüsünden sonra da evin yolunu tuttum.

Bi de bir sürprizle devam eden bir gün; daha ne kadar mutlu olunur !

Pazartesi, Kasım 01, 2010

Sınav Faciası mı ? Yine mi ?..

Az önce yani yaklaşık 20 dak. önce deneme sınavından çıktım . Her zamanki gibi Türkçe ile başlayıp Matematik, Fen derken Sosyali bitirdim . Tamam buraya kadar her şey yolundaymış gibi görünse de ilk sınavımdan daha berbat olacağı hissine kapıldım bir an , önceki sınav ise felaket olmasına rağmen "eh işte!" durumlarındaydı zor sorular , ygs - lys hibridi bir sınav idi . Zor olmasına rağmen diğerlerine göre iyi sayılıacak bir derecedeydim öyle olması da beni yeterince mutlu etti zaten . 2. sınav ise soruların kolay olmasının vermiş olduğu "herkes yapcak ben kalacam öyle" korkusuna yenik düşürdü beni . İtiraf ediyorum zoru seviyorum yaaaa ! bağıracam zaten birazdan yeterince motivasyondu buda yoga , şaka şaka bir iron maiden, metallica, dinliyim kendime gelirim sanırım .
Bu saydıklarım ruh halimi yansıtıyor ergen hevesi değil !
Ha bi de dream theater var ki o da bambaşka dünyalara götürüyor beni uçuyorsun ama düşmek gibi yani sınavdan sonraki ruh halime bağlı olarak dream theater dinlemek iyi bir seçim olacak benim için.

Gün daha bitmedi ama görüşürüz yakında .

Cuma, Ekim 29, 2010

Kaybolmak Zor Zanaat...


Sabah her normal insan gibi uyanmam gerekiyordu ama kardeşimin beni bir gürültüyle uyandırması işin KABUS'u oldu. 29 Ekim 2010 arkadaşlarla buluşma kararı aldık ama dışarıda sağnak var neyse her ne kadar bulunduğum yerde yaşıyor olsam da asosyal kafanın verdiği mantıkla evimin önünü dershaneye gitmesem göremeyeceğim sanırım. Dolmuşa bin merkeze git oradan diğer bir dolmuşa bin sen arkadaşının evini ya da verdiği adresi sorma kimseye ve kal böyle sap gibi . Dolmuştan ineceğim ana kadar arkadaşım telefonu durmadan çaldırıyordu . Haklı kök salmış arkadaş . Tabii geri dönmenin bir yolunu bulmam gerekiyordu tekrar bir dolmuş durdurup geri döndüm -bayağı uzaklaşmışım- minibüs şoförünün de turist kazığı atması çok acı . Oralıyım evet ama değilmişim gibi bir insan dershane ve ev arasında gelip gidiyorsa evet yabancılaşması normal -F. The System - diye bi şarkı var sanırım bu bulunduğum duruma uyuyor .
Bi de film aldım giderken izleriz diye "Elm Sokağında Kabus" yeni çekilen , yanında cips + kola . Film güzeldi ama bu kez aksilik Nokia'nın meşhur 5800 telefonunun hafıza kartını tanımaması oldu . Dream Theater , İron Maiden dinleriz diye düşünürken müzikler açılmadı -Damn İt! - . Dream Tv'de Dream Theater - Pull Me Under denk geldi iyi de oldu en azından dinleyebildik .

2 kat yol ücreti ödemek 3.5 tl - Elm sokağında kabus filmi ( kiraladık ) 1.5 tl - arkadaşlarla bütün günü geçirmek paha biçilemez . :)

Perşembe, Ekim 28, 2010

Kacinci oldun?

Kliselesmis bi soru cumlesi olmasina ragmen bazen karabasan gibi cokuyor uzerime-uzerimize-yalniz olmadigimi tahmin ediyor gibiyim. Her ne kadar ilk sinavda iyi olmus olsam da kacinci oldugumun hicbir onemi yok. Ya da var . Karmasik bir durum olsa gerek.
Yarismaya katilsaniz dereceye girmis olmaniz onemlidir, iyi tabii ki dereceye girmek ama yarisa katilabilmek de bir yetenek sayilmaz mi? Geride kalanlara haksizlik sayilmaz mi bu ? Ya da sayilmaz, dogru haksizlik degil geride kalanlarin geride kalmaya devam etmeleri en azindan ilerlemek icin yaptiklari birsey yok gibi gorunuyor herzaman daha iyileri olacak mi ? Daha iyilerin yerine birgun gecebilecekler mi ? Bence gecerler Shumacher(yazamadim sanirim) f1 pilotu iste . Dunyanin en iyisi iken ondan daha iyisi var simdi. Daha iyiler geriden yaklasip bikmadan usanmadan yarisa devam edenlerdir. Bikmadan devam etmek sabir isi...

Pazartesi, Ekim 25, 2010

Sacma ruyalar...

Bi daha asla gece gec saate kadar disko kralini izlemem hele ferhat gocer varken hic bakmam, zaplarim direkt yoksa oyle kotu ruya goruyorum . Bana da yazik .
Gecen yine okan bayulgen'in programini izlerken yine sok geciriyordum ama bu kez ferhat gocer yuzunden degil nihal yalcin yuzunden, abi bi yogunlasmisim ekrana ben bile zor geldim kendime nahide ekengil kiliginda yepyeni bi karakter ilk bakista taniyamadim tabii nihal yalcin'i. Nahide de super bi karakter elektro pop yapan yeni sarkici o kadar komikti ki aile fertleri protestoya baslamadan ve akil sagligimi dusunurek tv'yi kapattim. Diger gun de internetten takip ettim hayran kaldim .

Cumartesi, Ekim 02, 2010

i am alone bros

bugun de sadece facebook denen sosyal yasam katili sayesinde arkadaslarimla iletisim kurabildim.
Asosyalligin dibinde surunuyorum her ne kadar haftasonlari 'arkadas'larimla gorusebilsem de...
I am alone bros' da yalnizim dostlarimin su tiki ya da kuul versiyonu sanirim ne bileyim oyle bisey iste . Fazla yazamicam ne yazdigimi bile bilmiyorum bu yil butun yil daha dogrusu su dershane ders veya diger seyler hakkinda yazcam .
Yolda gordugum bortu bocegi bile fotografliyorum artik . Seluliii :)) turkcesi kirkayak sanirim gecen seviye tespit sinavi oncesi dolmus beklerken cektim makro foto. Bence cok guzel oldu bi ara onu da eklerim. Bana bi ilham getirir diye dusundum ama seviye sinavinda seviyesizligin diplerindeydim(kendime haksizlik ediyor olabilirim ) ... Ama malesef oyle.
Okul yok bos zaman var ama nasil doldurcam onu da bilmiyorum ki . Lanet okuyunca ciddi ciddi kotu seyler oluyor lanet olmasiiin :) .
Az once tnt'de babel filmi vardi; total film adli dergiyle birlikte almistim izledigime degdi dogrusu ama tnt'de izleyemedim tabii sonunu denk getirdim soyle diyor: ...the brightest lights in the darkest nights .
Umarim butun karanlik yollarim aydinlanir onumu degil ama sonumu goruyor olmak istemiyorum.
Iyi geceler...