tag:blogger.com,1999:blog-81912384084193715832024-03-14T03:27:02.716+03:00At Yarışındaki Eşek-tökezlemedenUmuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.comBlogger522125tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-44525492511768560752016-05-07T22:52:00.001+03:002016-05-07T23:02:19.546+03:00Nefret Söylemi''İleride senin de işin düşer.'' neden işim düşecekmiş, iki gün sonra taşınıyorum, 1 ay sonra da Almanya'ya uçuyorum, nasıl işim düşebilir acaba?<br />
<br />
Bu gece bir insandan daha, çıkara dayalı arkadaşlık ilişkileriyle kafayı bozduğundan, uzak durma kararı aldım.<br />
<br />
Zorla kendilerinden uzaklaştırıyorlar. Hiçbir zaman sevilmediklerinden, her zaman nefretle karşı karşıya geldiklerinden, aslında bu duygu biraz olsun içlerinde körelir, eşikleri yükselir diye düşünmüştüm ama maalesef nefreti kendilerine yol edinmişler.Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-2428670491180730512016-04-27T20:24:00.002+03:002016-04-27T20:24:46.676+03:00Hayal<div style="text-align: justify;">
<blockquote class="tr_bq">
</blockquote>
<br />
<br />
<blockquote class="tr_bq">
Gidiyorum ben, hayallerime biraz daha yakın. Genişçe bir vadi, ve dipsiz, eski bir köprü ile birbirine bağlanan, bir yanda geçmiş ötede gelecek, ben ortasında da sayılmam köprünün, ama vazgeçemeyecek kadar da ilerledim. Engeller; çürük ahşap, rüzgar ve bazı kötü yol arkadaşları. Biraz daha ilerlesem dağın eteğindeki ütopyayı görebilecektim. İlerliyorum, yükümü hafifletmiş, yeni maceralara yelken açıyorum.</blockquote>
</div>
Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-35819475397476274492016-04-12T23:41:00.000+03:002016-04-12T23:41:13.569+03:00...<br />
<br />
haykırarak<br />
höykürerek<br />
bağırarak<br />
çağırarak<br />
sesin kısılırcasına<br />
salya püskürterek<br />
kalbin yerinden fırlayacakmışçasına<br />
<br />
MUTLU OL!*<br />
<br />
<span style="font-size: x-small;"><i>*Mor ve Ötesi konserine gidecek olmanın mutluluğuyla yazıldı. </i></span>Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-54710389405749931482016-04-03T23:36:00.001+03:002016-04-03T23:36:21.747+03:00FALHayatınızda hiç arkanızı kollayan insanlar oldu mu?<br />
Peki onlardan haberdar mıydınız yoksa bu "koruyucu melekler" her zaman gizli miydiler?<br />
<br />
Ben onlardan birinden fal sayesinde haberdar oldum. 21. yy'dayız hala faldan bahsediyorsun diyenler olabilir, ama varlığını inkar etmenin kolay olmadığı mistik olaylardan, her ne kadar uçan otomobiller, elektrikliler, oto-pilotlular vb. seçenekler olsa da.<br />
<br />
Bahsedeceğim olaylar kurgu olabilir. Dışarı çıkarken ne giyeceğinden, ilk defa buluşacağın kadına-erkeğe ilk sözlerinin ne olacağı da kurgu, Truman Show'a hoş geldiniz!<br />
<br />
Geçtiğimiz yaz benim için tuhaf bir bekleyişin ve güzel sonuçların, yeni başlangıçlara vesile olan, dışında bir de mistikti. Ölmeyeceğimi doktorumdan daha emin bir dille söyleyen, üniversiteyi kazanacağıma (güzel ve geleceği parlak bir bölüm, onun deyimiyle) dershane hocalarımdan daha çok inanan (belki de gören) bir kadından bahsedeyim, bu yaz yine ziyaret etmiştim ve bu ziyaret onu ilk defa yüz yüze ziyaretimdi. Kalabalıktı.<br />
<br />
Erasmus'la ilgili henüz ortada ne fol ne de yumurta vardı, tamam tahmin ediyor diyelim. Erasmus Dış İlişkiler Koordinatörümüz bir alman, kadın orta yaşlarda. Saçları sarı-beyaz. Ve de durum şu ki, tanışmıyorlar. <br />
<br />
Bana, bir kadının beyaz bir kağıda imza attığını ve bu kağıdın da yurtdışı kapılarını açacağını söyledi.<br />
<br />
Olay şu ki, o imza atma ritüeli gerçekleşirken tüylerim diken diken oldu. Ben onun karşısında, tam da çalışma masasının önünde ayakta, koordinatör hanım ise Learning Agreement'i imzalıyordu.<br />
<br />
Sonuç şu ki, evet fal insanların zihinleriyle oynuyor olabilir, her zaman daha çok bilmek istiyorsunuz ve sonuçları felaket olabilir. Her şeyi bilseniz bile, hiçbir şeye müdahale edemezsiniz. Domino taşı gibi, bir tanesini bile kaldırsanız düzen bozulur.<br />
<br />
Geleceğiyle ilgili bilgiler almaya insan her zaman merak duymuştur, bu merakın nereden geldiği veya nereye gittiği bilinmemekle birlikte, tarihte de birçok ünlü kişinin fala merakı olduğu bilinen bir gerçektir. Siyasiler, dünya yıldızları, popstarlar, divalar, sinemacılar, işadamları liste uzayıp gider.<br />
<br />
Tarot, kart, kahve, el...bilindik olanlar.<br />
<br />
-Su falı, nasıl yapılıyor bilmiyorum. (Hydromancy)<br />
-Ateş falı, " . (Pyromancy)<br />
-Bibliomancy, kutsal metinler ile. Bunu yapan bir adamla karşılaşmıştım, çocuktum belki 10-11'li yaşlarda. Dolandırıcı olabilir, söylentilere göre kendi öleceği günü saati bilmiş. Ah, söylentiler! <br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-32144316853189834072016-03-29T22:20:00.002+03:002016-03-29T22:20:38.500+03:00Bugün sadece ağabeydim.Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-29442617186017484462016-03-26T02:59:00.001+02:002016-03-26T02:59:58.155+02:00Kendime Notlar -1 Bilmiyorum sizin için kötü haber mi ama yazmanın dayanılmaz çekiciliğine ses verdim ve saatin bu denli geç olmasına aldırmayıp yazıyorum.<br />
<br />
Cuma gününden beri okula gitmiyorum, nevruz, bomba paniği, avm'nin önlem adına kapatılması ve son olarak da başıma bela alıp hastalanmam da eklenince, güzel mi güzel(!) bir tatil yaptım yurtta oturup. Sancılanan bağırsak hatta kanayan, güzelce iltihaplanmış bir sindirim sistemi, daha fazla mide bulandırmak değil amacım sadece ne de güzel ihmal etmişim kendimi onların bilincine bir daha varmamı sağlıyor bunları tekrarlamam. Bütün bu korkunç şeyleri bir kenara bırakalım ve son yazımda anlattığım, hayallerimden bahsettiğim yazıdan sonra gelecekte ne yapmak istediğime dair minik notlar düşmeye karar verdim.<br />
<br />
Bu blog yazarın bencil dışavurumlarının bir işareti haline geldi, bir de az biraz cehaletinin...<br />
<br />
- Kilo al, güzel bir blazer ceket veya sadece ceket al, güzel bir gömlek ve de pantolon<br />
- Ofisin ineği haline gelme, çok dikkat çekme, çok bir şey de anlatma, ayrıca ''her şeyi ben bilirim'' havalarına girme, bir bok bilmiyorsun, sadece sıradan bir çevirmenmişsin gibi davran<br />
- Gez, cidden gez, para biriktir, ya da ailenden iste, nasıl yapıyorsan yap ama gez<br />
- Prag'a git, kızkardeşinin çizimlerini moda tasarımcılara göster, Berlin'de de olabilir<br />
- Arapça öğren, kesinlikle öğren, listebaşı olması gerekirdi aslında<br />
- Köln'e git, üniversiteyi ziyaret et kayıttan önce.<br />
- Nürnberg'e gitmeden önce ev fiyatlarını araştır, hatta bazı insanlarla iletişime geç<br />
- Güzel şirin bir ev bul, belki bir-iki ev arkadaşı<br />
- Spor yapmaya çalış, salon olmasa bile spor yap, bisiklet sür en azından ya da gezilere katıl, yani kendine yapacak bir şey bul, Mersin'de yapamadığın şeylerin acısını çıkar<br />
- Güzel mekanları ziyaret et, kendini şımart, bunu hakettiğine inan<br />
- Berlinale'e git, nasıl yapıldığını bilmiyorsun belki ama kesinlikle ziyaret et ve ortamı gör, belki sevdiğin bir yönetmenle tanışma fırsatı yakalarsın<br />
- Sağlığına dikkat et<br />
- Bütün bunları yapmadan önce, bu dönemi ihmal etme, toparlan!!! Kaldır o lanet kıçını<br />
- İş hayatı rekabet demek, ve evet senden iyi almanca konuşabilirler ama senden daha iyi çeviri yapmayabilirler, bu konuda gözünü dört aç ve yeteneklerini konuştur<br />
- Köln'ün bütün nimetlerinden yararlan, okulun erasmus öğrencisi olarak değil, sıradan bir öğrencisiymiş gibi topluluğa katıl, toplulukta piş, eri...<br />
- Köln'de güzel zaman geçir. Güzel festivaller, etkinlikler, mekanlar, insanlar gör.<br />
- Almanya dışına çık, para biriktir ve en az bir kuzey avrupa ülkesi gör Norveç-Oslo, 31 Aug filmin peşine düş<br />
- Glennis'e gittiğin ülkelerden kartpostal at. Hatta en yakın zamanda kesinlikle kart at, mektup yaz.<br />
- Güzel bir kamera satın almaya çalış, cep telefonuna ihtiyacın yok şimdilik ama kamera önceliğin olsun, gittiğin yerleri arşivle, sadece zihnine kazıma, güzel fotoğraflar videolar çek. Sonra onları birleştir, belki kısa bi' film bile çekersin, yıllar sonra gerçekleşen hayalini dünyayla paylaşırsın, kim bilir.<br />
- Köln'e tekrar bir ekleme; eğer kalabiliyorsan ikinci dönem için de çaba göster, birinci dönem öyle bir çaban olsun ki, 2. dönemde hibe alabilesin, bu çok önemli. Bu arada fantastik olayların peşini bırakmadığını biliyorum, 2017 dek dişini tırnağına tak ve çalış.<br />
<br />
Şimdilik bu kadar, ilerleyen zamanlarda akla geldikçe eklenebilir.<br />
<br />
Bu arada unutma, Gazete, Drama, Teknik Çeviri, Hukuk...ah! Ödevlerini yap biriktiler lanet olsun!!! <br />
<br />Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-81062771387022617492016-03-24T23:31:00.001+02:002016-03-24T23:31:24.525+02:00Hayatımın Son 4 Yıllık Özeti...<br />
<br />
Merhaba,<br />
<br />
Eylül, 2012<br />
<br />
Üniversiteye başladığım tarih, başlamadan da önce blog yazıyordum, tabii isim değişti tema değişti her şey değişti, en önemlisi de ben değiştim.<br />
Kaydolmadan önce bir yazı yazmıştım <a href="http://atyarisindakiesek.blogspot.com.tr/2012/08/madem-universiteye-gideceksin.html" target="_blank"><i>Madem Üniversiteye Gideceksin -</i> </a>başlığıyla. Hoş, bu liste bir şeyleri kenara yazmanızın aslında ne kadar faydalı olabileceğine işaret ediyor. Ne kadar saçma göründüğü umrumda değil.<br />
<br />
Üniversiteye kaydımı yapmış, hatta güzel bir apartta kalmaya başlamıştım. Minik bir şehir keşif turu yaptıktan sonra kendimizi AVM'de bulmuşuz, ben de Oyuncakçıdan minik maket otomobil almıştım minik ''Shelby Cobra'' hala da durur memlekette şu an.<br />
<br />
Okul güzel başlamıştı benim için, hazırlıktaydım. Dersler zor değildi ama tabii yeni bir dil (almanca) öğrenmenin verdiği bir şaşkınlık hali, zorlanmıyor değildim ama gözlerimi ve zihnimi feda edercesine çalışıyordum. Sosyal'in sözlük anlamını geçtim, zihnimde bile böyle bir sözcüğe yer yoktu.<br />
<br />
Tabii Eşek Almanya hayalleri kurduğundan, planlarını ertelemez ve çok geçmeden yani Kasım ayında planlarımı ve ilk başvurumu yapmış oldum. Sonucu sormayın, gidememiştim, oysa mülakat çok iyi geçmişti. Gönüllülük projesiydi, 1 yıl sürecekti ve maalesef okulu da bir yıl uzatmak zorunda kalacaktım. Olmadı, iyiki olmadı? Belki de.<br />
<br />
Üniversiteye ait bir eylem değil gezmek, biliyorum fakat ben ilk defa gezi amaçlı başka bir şehre Mayıs, 2012'de gitmiş. İzmir, ah, güzel kadın, güzel şehir İzmir. Aşık etti kendine zaten şıpsevdi olan sıska adamı. Tekrar gitme fırsatı bulamamıştım, aynı tarihte de Aydın'a arkadaşlarımın yanına gitmiştim, keyifliydi, yalnız başımaydım, özgür hissediyordum. Tabii cebimdeki para bitene kadar, maddi özgürlük de önemli bir yerde. <br />
<br />
-bu arada Eşek blogunda bunları yazmaya devam eder-<br />
<br />
Eylül, 2013 ve sonrası...<br />
<br />
Aparttan kurtulma eve taşınma telaşı. İlk defa evim oluyordu, bu benim için inanılmaz bir duyguydu çünkü ailemle geçirdiğim 20 yılın sonunda tamamı bana ait olmasa da seçtiğim biriyle aynı evi paylaşıyor olacaktım. Dolabımızı memleketten gelen yiyeceklerle doldurur, akşamları ise dizi izler veya arkadaşlarımızı davet eder kağıt oynardık, bazen de biz giderdik. Güzel vakit geçirdik, arada minik sürtüşmelerimiz tartışmalarımız olurdu ama genel olarak kabul edilebilir düzeydeydi, ve de karşılıklı saygı çerçevesinde. Ama Tanrı'nın hepimiz için olduğu gibi benim için de minik, tatlı planları vardı, tabii şu an erken onları anlatmaya.<br />
<br />
Kasım, 2013<br />
<br />
Bahsettiğim gibi Almanya planları ve de sigorta şirketlerinden aldığım saçma sapan redler, belki de ben bilmiyordum ve başka bir yolu vardı, emin değilim ama Almanya'ya giden yollar kapandı ama ben yine de vazgeçmemiştim. Yine aynı tarihlerde, gelecekte çekmek istediğim film projem hakkında yazmışım, benimki de delilik. Werner Herzog da deli...<br />
İlk sömestrı deneyimlemiştim sonunda ve sonuçtan memnun değildim, yalnızken daha mutlu bir ruh hali içindeydim o zamanlarda aileden ne kadar bağımsız olurrsam o kadar iyi hissediyordum, çünkü bu tür bir özlem vardı içimde.<br />
<br />
Aralık, 2012<br />
<br />
İlk defa kulübe gitmiştim. Çok sevdiğim iki arkadaşım ve alman hocamızla birlikte. Giyecek bir şeyim yoktu ama sorun değildi arkadaşım ödünç vermişti ve evet ödünç gibi duruyordu. Çok eğlenmiştim, nasıl göründüğümün önemi yoktu. Çok çok para da harcamıştım ama değmişti, hatırlanacak güzel mi güzel bir gün geçirmiştim. Fırsat buluyorsanız değerlendirin, eğer ki geçmişe bakıp bir güzel anı görmek istiyorsanız.<br />
<br />
Mart, 2013<br />
<br />
İlk nargilem ve baş dönmesi. Parasızlık...<br />
<br />İlk tren seyahatim ve de eşlik eden arkadaşım da hem en iyi arkadaşım olacaktı gelecekte hem de dava ettiğim kanlı bıçaklı olduğum kişi. Hayat...<br />
<br />
Bu tarihte YGS'ye hazırlanmak için ablasının yanına taşınan kuzenimle güzel zaman geçiriyor, bira film cips üçlemesiyle ardından güzel muhabbetler yapıyorduk.<br />
<br />
Ocak, 2014<br />
<br />
Almanya'ya gitmek adına Kasım'da yapmış olduğum başvurunun mülakatı bu tarihte yapıldı. Minik bir kasaba, şehirden uzakta, engelliler için oluşturulmuş bir rehabilitasyon merkezindeydi proje. Mülakat iyi geçmişti fakat kabul edilmemiştim, demek ki yeterince iyi geçmemişti.<br />
<br />
Nisan, 2014<br />
<br />
Almanya olmamıştı ama Antalya'da iyi bir hastanede tercümanlık stajımı yapacaktım, kabul edilmiştim. Güzel bir workshoptan sonra macera başlamıştı. <br />
<br />
Mayıs, 2014<br />
<br />
Kendimi bulma ayıydı. Kendimi tanıyordum artık. Kendime saygı duyuyor, görmezden gelmiyordum.<br />
<br />
Haziran, 2014<br />
<br />
İşe giriş, Antalya, yepyeni bir dünya idi benim için. Fantastik geliyordu, eğleniyordum, yoruluyordum ama değiyordu çünkü sevdiğim işi yapıyordum bu da dört kolla sarılmama neden oluyordu.<br />
<br />
Temmuz, 2014<br />
<br />
İşten ayrılmak zorunda bırakıldığım karanlık günlerin yaşandığı, doğumgünümü bir kebapçıda kutladığım tarih.<br />
<br />
Ağustos, 2014<br />
<br />
Ailemin bazı durumlarda, bazı olaylara karşı ne kadar da sabırsız durabildiklerinin kanıtı ayrıca evsizdim ve ev arıyordum, neyse ki kısa sürede internette gördüğüm bir ilana mesaj atmıştım ve evi tutmuştum. Tanışma babında bir süre evde kaldım ve maalesef bazı şeylerin şimdi olmasa da ileride ters gideceğinin sinyallerini vermişti.<br />
<br />
-Burayı geniş bir özet şeklinde geçeceğim.-<br />
<br />
2015 - 2016 <br />
<br />
Ev arkadaşımla ilişkimiz genel itibariyle iyiydi, çalışıyordu memurdu ama ben öğrenciydim, buna rağmen aramızda samimiyetsizlik yoktu. Aksine beraber spor yapıyor, dizi takip ediyor arada bir de film izliyorduk, keyifliydi her şey, pek dışarı çıkamıyorduk. Her şey yolundaydı ta ki yakın arkadaşımla mahkemelik olana kadar. Hayali karakterlerin olduğu hayali bir yan bloğum vardı, ruh hastası kadın da bunu kullanıp benim gerçekte bambaşka biri olduğumu anlatan bir mesaj atmış ev arkadaşıma, bundan sonrası pek keyifli değildi, evden ayrıldım. Sonrasında bir arkadaşımın yanına yerleştim, kedimiz vardı, onun kedisi ama benle gündüzleri daha çok vakit geçiriyordu minik tatlı Roza, bebekleri vardı onunla ilk tanıştığımda. Güzel ama bir o kadar zorlu 2. dönemi de bu arkadaşımla birlikte geçirdim, ta ki misafirlerime karşı pek sıcak tavırlar sergilemeyene dek, ki bu da ayrılmamıza neden oldu.<br />
Ondan sonra ne mi oldu?<br />
Yaz ayında, gelecekte bir yerde inanılmaz işime yarayacağına inandığım arapça kursuna gittim, A1 seviyesinde sertifikamı da aldım. Her şey yolundaydı. <br />
Hayatım inanılmaz bir şekilde düzene girdi. Düzenli bir hayatım, iyi ders notlarım ve de güzel bir okul hayatım vardı. Maddi açıdan hiç sıkıntı yaşamadım bu sene desem yeridir, hatta pahalı mağazalarda beğendiğim üç-beş parça ne varsa satın alıp çıktığımı, görmemişlik diyebilirsin belki ama 90 euro değeri olan ayakkabıyı, yine 90 euro değerindeki çantayı satın aldığımı biliyorum. Artık ertelemiyorum, ne hayatımı, ne alacağımı ne de yaşayacağım diğer hiçbir şeyi. İsraf diyebilirsin, ama bana öyle gelmiyor. Ben sadece mantıklı bir açık bulup oradan saldırıyorum, indirim gibi. Aldığım son ayakkabı tenisçi Roger Federer'in sponsorluğunu yapan markaya ait. Keyifli.<br />
<br />
Konudan saptım.<br />
<br />
Yeni bir sene yeni arkadaşlıklar, mecburiyetten doğan sahte arkadaşlık ilişkileri, doğurdu. Bundan memnundum çünkü zaten hayatın normal seyri öyleydi. Hele ki benim gibi arkadaş edinme konusunda pek iyi bir modda olmayan biri iseniz.<br />
<br />İnsanlarla baş etmeyi öğrendim. Onlara gerçekte kim olduklarını değil de olmak istedikleri kişiyi onaylarcasına hareket ettim, çünkü kimse doğruları duymak istemiyordu.<br />
<br />
16.12.2015 - 30.12.2015<br />
<br />
Bu iki hafta benim için geleceğimin şekillenmesine yardım olacak en önemli adımlardan biriydi. Size bahsetmiş olduğum yaz ayında aldığım arapça kursu, Almanya'da yapacağım staj için asil adaylardan biri olmama yardımcı oldu. Yani Haziran'da Almanya'da staj yapacağım, tercümanlık yapacağım.<br />
<br />
Ocak, 2016 ve sonrası<br />
<br />
Erasmusa başvurdum, her ne kadar son senemde gidecek olsam da yine de okulun uzaması durumunu göze almıştım, gözüm dönmüştü diyebilirim.<br />
Sınava girdim, bir de staj durumumdan dolayı özgüvenim tavandı diyebilirim. Sınavı geçtim ve de ikinci oldum. Aslında birinci olabilirdim ama not ortalamamdan dolayı 2. oldum önemli değildi.<br />
Bu arada bu olayın, <a href="http://atyarisindakiesek.blogspot.com.tr/2012/08/madem-universiteye-gideceksin.html" target="_blank"><i>Madem Üniversiteye Gideceksin -</i></a> şu yazıdaki 6. maddede <span style="background-color: yellow;"><span style="font-size: x-small;"><u><i>-Erasmus'la iki üniversiteden birine git, biri Köln'de. Aklında
bulunsun, Köln'e gitme hayalleri kurduğunu biliyordum bu yüzden bunun
için gerekirse kıçını yırt! </i></u></span></span><br />
<span style="font-size: small;">Bu hayalim gerçekleşti ve tam da dün itibariyle hayalim olan üniversiteyi seçtim. Bu olayın bendeki önemi ise, Ağustos 2012'de bu yazıyı ve bu maddeyi yazmışım üstünden 4 yıl da geçmiş, ben ise hayalimi gerçekleştirmeye daha da yakınım. </span><br />
<span style="font-size: small;"><br /></span>
<b><span style="font-size: small;">Özet olarak eklemem gerekirse;</span></b><br />
<blockquote class="tr_bq">
<h1 class="post-title">
<span style="font-size: small;">“Üzülme! İstediğin bir şey olmuyorsa, ya daha iyisi olacağı içindir ya da gerçekten de olmaması gerektiği için…” Mevlana </span></h1>
</blockquote>
<h1 class="post-title">
<span style="font-size: small;">Bir de şu var; </span></h1>
<blockquote class="tr_bq">
<h1 class="post-title">
<span style="font-size: small;">Geçmişe bakıyorum da, amaçlarım her zaman ertelenmek zorunda kalan zaman
kırıntıları gibi sonra da geçmişte bir yerde onlara ''anı'' dememi
bekliyorlarmışçasına... Atyarışındaki Eşek</span></h1>
</blockquote>
Görüldüğü üzere, hayallerinizi amaçlarınızı erteleyin ama sonunda onlara ulaşın. Bir şekilde ulaşın.<br />
Ayrıca, yazın. Bir kenara hayallerinizi yazın, yapmak istediklerinizi yazın. Bir gün illa ki, o basamağa erişince şu yazıda gördüğünüz gibi bir durumla karşılaşabilirsiniz.<br />
<br />
Sevgiler,<br />
<br />
Umut.<br />
<br />
Dipçe: Yazının altındaki etiketlerle diğer yazılarıma ulaşabilirsiniz ayrıca, sağ taraftaki kronolojik sıralamayla diğer yazıları da görebilirsiniz. Bir de etiket bulutu da var tabii. <br />
<br />
<br />
<br />Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-32479278551165979022016-02-27T13:56:00.000+02:002016-02-27T13:56:14.145+02:00<br />...<br />
<br />
Bye bye anksiyete.<br />
<br />
...<br />
<br />
Bye bye insancıklar.<br />
<br />
...<br />
<br />
Bye bye tökezlememe neden olanlar. (Yıkılmadım ayaktayım çalar)<br />
<br />
...<br />
<br />
<br />Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-35357247190532646882016-02-19T15:49:00.002+02:002016-02-19T15:49:25.397+02:00Sağ kolumda yaram var, kabuk bağladıkça deşip kanattığım. Yaşadığımı hissetmem için bir kanıt gerekiyordu ve de o kanıt dirseğimin komşusu olarak ikamet etmekteydi, kolumda kızarık küçük bir leke. Kanıyordu da, şiddet uyguladığımda bu zavallı miniğe ama o da gönüllü görünüyordu, kanamaya. Siz de öylesiniz minik insanlar, zavallılar, yalancı olanlar sizlersiniz. <br />Her seferinde yalanlarınızla o kabuğun altından sıyrılıp kanatıyorsunuz.<br />
Mutluluktan yana içimde herhangi bi yaşam belirtisi kalmadı. Duyguları yoklarken keşfettiğim ise, nefret esir almıştı. "Şair ne yaşamış da bu kadar öyle güzel yazmış, vay be!" derken ben Tanrı'm, şairin çektiği acılara özenmiyordum. Güzel yazmasına imreniyor olabilirdim ama onun kendi fişini çektiği gibi bir senaryo yazdıysan bana uygun gördüğün, lütfen onu kağıt öğütücüye fırlat, eğer kağıt kullanmıyorsan basitçe ".docx" dosyasının üzerine tıkla ve Shift+Delete işte bu kadar basit ama lütfen ayarlarımı kurcalama. Kurcalayacak pek bir şey kalmadı hayatımda. İnsanlara saçma sapan öğütler vermekten başka etrafıma faydam kalmadı gibi hissediyorum. Sabah olduğunda perdeleri açmaya bile korkuyorum artık.<br />
Gün doğsun, beni korkutan gölgeler kaybolsun.<br />
<br />Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-73230021759326913842016-01-24T13:53:00.000+02:002016-01-24T13:53:46.694+02:00Uzun zaman sonra ilk defa güneşin doğuşuna şahit oluyordum. Uyuyamadım, kimse uyumadı, yalnız değildim. Keyifliydi fakat böyle olmasını istemiyordum. Bazen bazı şeyler farklı şekilde gelişirler. Kahvaltı edip uyudum, uyandım sonra ilacımı aldım, tekrar uyumaya çalıştım; fakat korkunç bir mide bulantısı.Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-44917259318360916492016-01-21T20:50:00.001+02:002016-01-21T20:50:41.872+02:00Tökezlemeden<br />
Zincirlerini aldım elime hayatımın,<br />
Daha fazla başıboş bırakamazdım.<br />
Dümen bende artık, sancak alabanda!<br />
Hedefe kilitlenmiş, emin adımlarla,<br />
bu kez tökezlemeden, engelli koşu dört nala.<br />
<br />
<br />
İnsanlığı seviyorum, ama insanları değil. İnsanlar yoruyorlar, insanlık ise teoride kaldı, tozlu raflarda.<br />
İnsanları daha iyi tanıyorum artık. Hiç bu kadar yakından gözlemlememiştim. Hayatımın en güzel değil ama en verimli yıllarını üniversitede yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum diyebilirim. Telafi ettiğim hatalar, telafi ettiğim bir hayatım var. Burayı ağlama duvarı olarak kullanmayalı uzun zaman olmuştu, ama artık ağlamak yok. Toparlıyorum.Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-58882872134298474732016-01-07T00:25:00.003+02:002016-01-07T00:25:46.093+02:00benkalpkendimŞu an kulaklığımı takmış bi halde-müzik çalmıyor-, odada saatler önce başlayan siyasetin devamı niteliğindeki sohbete kulak misafiri oluyorum. Yurt çok tuhaf bir yer, üniversiteye başlayan kardeşlerime tavsiye edeceğim kesinlikle, çok tuhaf insanlar var, çok cahil insanlar da. İnsan var, 'İnsanlığa Giriş' dersi niteliğinde. Bence her tarafa kameralar kurulmalı, özel hayatı siktir edin ama buradaki hayata dışarıdakiler şahit olmalı.<br />
<br />
Güzel şeyler anlatacaktım. Can Kazaz, Nilipek dinledim, bitince, sohbete kulak misafiri olup bu yazıyı yazdım.Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-63331769208979673292016-01-02T22:47:00.002+02:002016-01-02T22:47:28.131+02:00Sİnapsları Alınmış<br /><br />Duygularımdan kurtuldum. <br /><br />Beni terk etmeye zorladım onları, artık onlar da mülteciydiler. <br /><br />Beynimin hangi kıvrımının hangi derinliğinde batar botları, umrumda değil. Hissetmiyorum artık. <br /><br />Kızamıyorum, bağıramıyorum, saçma sapan bir gülüş.<br /><br />Mutsuz değilim, ama nötrüm. <br /><br />Mutlu olmam için sebebim var, sebeplerim değil ama yine de hedeflerimden biriydi ulaşmak için çaba gösterdiğim. Mutsuz olmak için sebebim yok fakat yorgunum. <br /><br />Dert değil daha kötülerini de görmüştüm, bunlar iyi zamanlarım. <br /><br />İnsanlarla problemlerimi minimuma indirdim. Artık alınmıyorum da pek. Çenem dişlerim birbirine kenetli. Sırf bu bile yoruyor.<br /><br />Bu sabah uyanamadım, alarmı da kurmuştum oysa. Akşamları da uyuyamıyorum. Uyku düzenim yoktu, gerçi yine de bu düzensizliğin içinde basit bir düzen vardı, o da geç uyumak. Her zamanki gibi olmuştu. Başka bir şey değil. Sabah ise sürpriz, her zamanki gibi olmuştu yine. Bunu zihnimi uyuşturan kimyasallara yoramam tabii, oda arkadaşlarım da aynı şekildeler, benden beterler hatta.<div>
<br /></div>
<div>
Günlerdir dışarı çıkmıyorum, markete bile gitmiyorum. Yürümüyorum da, hareketsizlik öldürecek beni sanırım. Daha kambur duruyorum, sırtım iyice yay gibi oldu. Spor yapacak enerjim yok, ellerimi kaldıracak enerjim bile yok. Yine de ayakta durabiliyorum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kaygılarımın üzerine koca itfaiye tankını boşaltmış gibi. Söndüler... </div>
<div>
Rüyalar/Kabuslar, gerçek gibiler, zaten geçmişten kesit gibiler. Gerçek kişilerin oynadığı tiyatro sahnesi gibi, bu da bazen korkutuyor. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Neyse, bugünlük bu kadar yeter. </div>
<div>
Motivasyon mektubu tamamlayıp göndermem gerek artık. Olup olmamasından endişe bile duymuyorum, yollamama gerek bile yok belki ama ne olur olmaz deyip göndereceğim. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-81916650754739812032016-01-01T20:44:00.002+02:002016-01-01T20:44:43.134+02:00Şellale (2001) -ANIBu yazı kısmen filmle ilgili detay vermektedir. Daha çok çocukluk anılarımla ilgilidir.<br />
<br />
Yıl 2002, ilk bilgisayarımız, masaüstü, crt monitörlü bir bilgisayar. Tabii ki toplama kasa! İnanılmaz büyük bir heyecan. Monitör açılır, daha önce bilgisayar kursuna gitmiştim neyin ne olduğunu biliyor ama dokunmak için, ayrıca dikkatli bir özenle kurcalamak için çırpınıyordum resmen. ''Bilgisayarcı'' bilgisayarı kurdu, işletim sistemi Windows XP, renkli mavi çubuk, yeşil başlat, logolar her şey büyüleyici. Gel zaman git zaman, bu ''bilgisayarcı abi'' size film cdleri vereyim izleyin, elimde Şellale diye bir film var izlersiniz demiş babama ve cd'yi vermişti. Babam da bilgisayar kullanmayı bilmiyor, şunu sakla bir bakarız sonra demişti. Ben dayanamadım tabii, internette filmi arattım Nurgül Yeşilçay'dan bahsediliyor habire, filmi baştan sona izledim. Ve evet o malum sonda Yeşilçay'ın filmdeki kocası tarafından film boyunca kovalanmasından sonra bir güzel seviştiği sahneyi gördüm tabii. Sonra filmi izlediğim annemin kulağına gider ve cd paramparça. Annemdeki sansürcü zihniyete karşı (koruma içgüdüsüyle?) ben de antisansür bir birey olmuştum, hiçbir şey eskisi gibi olmadı bu filmden sonra, o sahnede olgunlaştım, o sahneden sonra neredeyse kadın-erkek ilişkilerinin aslında anne-baba ilişkisi olmadığını farketmiştim.<br />
Anlam veremezken büyümüştüm ben, korkmuştum da, korkularım soru sormamı cevap aramama engel değildi ve sonrası ''Hello World!''.<br />
<br />
Kendimi tanımama, aramama, bulmama, sormama, öğrenmeme dair ne varsa parmaklarımın ucundaydı artık. Kime sorabilirsiniz? Rehber öğretmen, anne, baba?<br />
Neyse, konu kişisel gelişime uzayacak da uzayacak. Çocuklarınıza sansürü öğretmeyin, pornoyu da öğretmeyin; seksin ne olduğunu bilmesine, kendi bedenini tanımasına yardımcı olmaya engel olmayın, öğretin.Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-52968387192212586952016-01-01T16:10:00.003+02:002016-01-01T16:10:55.199+02:00Chopin çalarken......<br />
<br />
Biz konuşmuyoruz artık. Eskisi gibi konuşmuyoruz. İletişim kurma yeteneğimizi ya kaybettik ya da arkın yönünü değiştirdik ya da yeni arklarla bağladık, onlar yokuşaşağı arklardı debileri yüksek gürül gürül akan, onlarla birleştikten sonra ark, suyum kurudu, çoraklaştım, sen de akıntıya kapıldın. Yapacak bir şey yoktu, yol uzundu, uzaktı.<br />
<br />
Alınganım evet, bu şekilde buraya yazmamın da hiçbir mantıklı açıklaması yoktu açıkçası. Sadece dışavurma isteği, yazmakla - anlatmak, açlık, özlem...<br />
<br />
Özlemeyin kimseyi.Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-2155837557382752852016-01-01T12:57:00.002+02:002016-01-01T12:57:47.960+02:00Biliyorum/I know/Ich weiß/انا بعرف<br />
<i><span style="font-size: x-small;">-Arka planda Coldplay çalar- </span></i><br />
Zihnimi uyuşturuyorum, en azından geçici bir süreliğine, hayalgücüm aynı, şakalarım da, artık vücudumdaki o his yok, -utanma?- karıncalanma da ama hala erotik düşünceler odak noktam haha, onlar da yavaş yavaş yok olacak biliyorum. Buna ihtiyacım vardı, sağlıklı düşünemiyordum, sağlıklı hissetmiyordum. Biliyorum, küçük bir hap yerine dışarı çıkmam gerektiğini, biliyorum spor yapmam gerektiğini, sağlıklı beslenmeliyim onu da biliyorum, evet biliyorum sosyalleşmem gerektiğini yeni insanlarla tanışmalıyım onu da biliyorum, biliyorum yeni müzikler yeni filmler keşfetmeliyim onu da yaptım biliyorum, biliyorum ailemle daha çok zaman geçirmem gerektiğini en azından onları arayıp seslerini duymam gerektiğini de biliyorum biliyorum, ukelalık değil sadece biliyorum, geçmiş yılların tecrübesi olarak biliyorum, birinci gözden yaşadığım için olayları biliyorum, beni neyin beklediğini bilmiyorum.<br />
<br />
Falımda çıkan ''Sağlığına dikkat et, beslenmene dikkat et!'' uyarısı neydi? Gerçekten bilmiyorum. Bilmediğim şeyler de vardı elbet. Reenkarne olursam lütfen sağlıklı bi bedene hapset ruhumu tanrım, bunu hakketiğimi düşünüyorum.<br />
<br />
Güzel şeyler yapıyorum son zamanlarda, yani buna inanıyorum en azından. Yazmaya yeniden başlamam güzel bi eylem benim için. Daha neşeli hissediyorum, umrumda değil-miş gibi ama aslında bastırılmış düşünceler gibi. Aslında yine bi karmaşa sürecine girmiş gibiyim. Soğuk daha soğuk, sıcak daha sıcak. Duygularım da öyleler, aşırılar? Bugün mesela yemek sırasında, bayağı kalabalıktı, dayanamadım ve yemeğini alabilen gence ''Tebrikler, Afiyet Olsun!!!'' dedim. Şaşırdı, güldü, ben de güldüm, ''Sağ ol.'' dedi. Aşırı mı tepkilerim? Aşırı mıyım? Sevgili Dünya fazla mıyım sana? Beni böyle sev seveceksen.<br />
<br />
Bu arada güzel şeyler de olmuyor değildi. Mesela sevdiğim diziler başlamak üzere ki Sherlock yayınlandı mı? Shameless'a da az kaldı! Woohoo! Beklemedeyim. Sinemaya gidemiyorum, maddiyatı bahane ediyorum. İnternetim de film izlememe yetecek kadar hızlı değil. Bu ara böyle idare ediyorum. Bakalım ne olacak.<br />
<br />
Edebi yazmaya zorlamadığım kendimi, sıradan bir yazı daha. Gündelik hayatımın monotonluğunda boğulmuş, insanlara bulanmış...Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-23575026440423228832015-12-30T23:01:00.001+02:002015-12-30T23:01:15.606+02:00Acıdan - Mutluluktan Çığlık Ne bipolarım, ne de ikizlerim. Hayat o kadar tuhaf ki, gün içinde çektiğim acılar yüzünden çığlıklar atarken, günün diğer yarısında mutluluk çığlıkları atıyordum.<br />
Bugün o çok beklediğim ana o kadar çok yaklaştım ki; geri kalan ise, ah, hayat, sürtüğün tekisin ama seni seviyorum.<br />
<br />
Bugünü nasıl kodlasam bilmiyorum ama şöyle desem;<br />
<br />
Sayın Hakim, sevgili Tanrım,<br />
<br />
(Duruşma deniz kenarında eskiden otel olan izbe bir binada gerçekleşmektedir.)<br />
10. yıldönümünü kutlayacağım o karanlık ve müphem zamanın sonunda, evet biliyorum hiç de mütevazi olamayacağım, gerçekten sabrettim. Sonunda gerçek bir yeniyıl hediyesi alabilecek olmak da çok hoş gerçekten.<br />
<br />
Saygılar sayın Hakim, sevgiler Tanrım.<br />
<br />
''Tanzt, tanzt...sonst sind wir verloren.'' - Pina BauschUmuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-84438709114713189062015-12-29T21:36:00.000+02:002015-12-29T21:36:01.861+02:00BVLV...<br />
<br />
bugün bordo bi' Volvo'ya sarıldım, insanlardan bunalmış makineye hasret...Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-66198389159642686312015-12-28T01:11:00.003+02:002015-12-28T01:11:49.212+02:00Sızlanmalar<br />
Yorgunum<br />
Sağ gözümde tuhaf bi' sızı, dün gece radyasyonu fazla kaçırmış olacağım, miyopumun derecesinin de büyümesine şaşırmadım. Açıkçası, artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni, ister ruhsuzluk de, ister donukluk, soğukluk, ölü...<br />
Zihnim yoruldu, bedenimden önce hep o yoruluyor sonra parmak uçlarıma kadar ilerliyor bu yorgunluk. Tamamen sinirsel belki de, hücrelerime kadar yorgunum, sinapslarıma kadar yorgunum artık iletilmiyor hissizliğim bile, her bir çekirdeğim kendi özerkliğini ilan etmekte. Yorgunlar onlar da, yorgunluklarından bahsedemeyecek kadar hem de. Pes etmiş sayılmazlar, ölüm uykusuna yatmış fakat salyalı bir öpücükle uyandırılmayı bekliyorlar.<br />
<br />Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-66828958251728085542015-11-01T21:53:00.002+03:002015-11-01T21:53:57.899+03:00...<br />
<br />
insanlığınızdan tiksiniyorum<br />
gitmek istiyorum<br />
<br />
hep aynı hep aynı şeylerden sıkıldım<br />
aynı kişiye bakmaktan<br />
aynı kişilerle sigara içmekten<br />
aynı dedikoduları duymaktan<br />
<br />
sahte gülüşlerin aynı kıvrımlarından<br />
sahte mimiklerinizden<br />
<br />
sizinle aynı gökyüzüne bakmaktan sıkıldım<br />
aynı toprağı hissetmekten<br />
aynı suyu içmekten<br />
aynı muhabbeti duymaktan<br />
<br />
sahtesiniz ölmektesiniz<br />
ben ise sadece<br />
gitmek istiyorumUmuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-4974455937817251292015-10-17T20:14:00.000+03:002015-10-17T20:14:59.793+03:00Tökezlemeden, kaldığım yerden devam sevgili sirk severler. Eşek sahneye, toynaklarını adeta <i>Sentor(mit.yarı at yarı insan)</i> edasında yere vurarak çıkıyor.<br />
<br />
Neredeyse bir, rakamla 1 yıl olacaktı yazmayı unutalı rakamları unutalı.<br />
Dünyada var olan ve süregelen olaylar, kaoslar, hava olayları vs. hayatıma da bir bakış atarcasına parmağını, önce sinek kapanına dönmüş bal kavanozuna ondan sonra da kararıp zifte dönen yağ çanağına soktu.<br />
Şimdi ise hayatım o kirli parmaklardan arınmışçasına temiz, bir nevi yeni bir başlangıç yaptım.<br />
<br />
Özet geçecek olursam;<br />
-Yaz sıcaktı. Durgundu. Arapçaydı. Aileydi.<br />
-Sonbahar. Sıcak olmaya devam etti. Yeni bir başlangıçtı. Para var gibiydi, var olmaya devam eder gibiydi. İnsanlar, arkadaşça olmak yerine şöyleydiler;<br />
Yaşadığım yerin suriyeli mültecilerle büyük bir sorunu vardı gibi, etnik kökeninden bahsetmeyeceğim bir insan-arkadaşım olamazdı- da denizde yüzerken karşılaştığı yüzen dışkıyı da bu insanlara mal ediyordu. Etnik ayrımcılığın, bir sonraki versiyonuna şahit olmuş bulunuyorsunuz sevgili insanlık. Adam anlatmaya devam ediyordu, kıyafetleriyle denize giriyorlarmış, yüzleri makyajlıymış. Sanırım bu insan bozmasının, kendini islam dinine mensup biri olarak tanıtıyor ayrıca, müslüman kadınların haşema adı verilen bir kıyafet giyip yüzebildiklerinden haberi yok. Ben boka dönmek istiyorum, bu mağarasından çıkmamış zat hala ben ırkçı değilim naraları atarken, ona dönüp <i>''Bokun üzerinde arapça yazıyor olsaydı dediğine katılacaktım fakat o kadar insanın arasında o boku bir Araba mal etmek neyin kafasıdır? DNA'sından mı buldun?''</i> gibi sorularla kafasını iyice ''bok''a çevirdim.<br />
Sevgili bokkafalı, boktan sebeplerden ortamın içine edip sıvadığın için o bok suratına da geçirmiş olmayı dilerdim. Türk olmayı ırkçılık yapmak sanan bu zat, türk gibi görünmek için arap ırkçılığı yapıyor, ayrıca etnisitesini de neredeyse ''<i>üstinsan</i>'' gibi anlatacak boyutta fanatik.<br />
Tanrı bizi yolunu kaybetmişlerden korusun, kim olduğunu bilmeyenlerden, kim olduğunu bulmaya çalışırken bataklığa batıp burnu pislikten çıkamayanlardan da korusun.<br />
<br />
Cehaletin insanlığı götüreceği nokta çok korkunç, buna yakından tanık olmak ise akıl sağlığımı derinden etkiliyor.<br />
Aptal insana alerjim var, nefesim kesiliyor kan beynime sıçrıyor doktor, öfke nöbeti geçirip ağzıma dizdiğim lafları ardı ardına fırlatıyorum doktor, isabet eden yerse beton kafalar, beton kafaları nasıl delebilirim doktor?<br />
Nasıl bu kadar aptal ve kör olmayı başarabilirler? Neden böyle olmayı seçtiler? Neden bu kadarlar? Neden varlar?<br />
<br />
...Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-53620646135320264362014-12-22T17:42:00.000+02:002014-12-22T17:42:15.670+02:00<blockquote>...son zamanlarda fal bakıyordum. Üç fincan açtım, aynı kişiye, üçü de tesadüf eseri bir yerlerden yakaladı(yakalanan olaylarla ilgili hiçbir fikrim yoktu). Ya fal denen şey tuhaf, ya da ben mistik oldum.</blockquote>Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-7494392047190002962014-12-14T11:35:00.001+02:002014-12-14T11:35:35.098+02:00Tanrı lambadaki cindi, dilek haklarının hepsini kötü çocuklar gibi kendine saklamıştı. OM dinletiyor.<br />
<br />
Bugün pazar, hava güneşli, insanlar muhakkak parklara atacaklardır kendilerini, ben ise eve gelirken 15'li yumurta ve bir paket tavuk kanadı aldım yemek için. Eve gelirken; günlerdir evde değildim çünkü. Kaçış değil bu, hiçbir zaman da olmadı. Sınavlarım bitti, kafamı topladım.<br />
Finaller yakında.<br />
Om diyordum.<br />
Kafam evden daha dağınık ama daha temiz.<br />
-Sandalye, kırmızı, metal bacaklar, üstünde ise limonata şişesi yarıya kadar dolu, ve tv kumandası. Sandalye koltuğa dönük. Koltuk, çekyat tipi, tipik bekar evi koltuğu, yatak olabiliyor. Üstünde ceketim, bilgisayar çantam, perşembeden kalan makarna tabağı. Hayat, bu makarna tabağının kuruması gibi bişey bence. Kaynatıyorsun, bir saat beklesen kuruyor. Beklemeye gelmez hayat. Bekletilmeye değmez. Lamba açık, dünden beri herhalde. Dün ne olmuştu da...<br />
Bıraktığım ekmek bitmiş, biterdi. Odamın kapısı, açıktı. Ne aranıyordu? Ne bulunamamıştı?<br />
Bu ara deli gibi kedi sevdim, ölümüne sevdim. Siyah tüyleri var, parlak tüyler, yumuşacık, kadife gibi. Sokuluyor kucağıma, sarılıyor gibi yapıp, alıyorum onu kanatlarımın altına, nefes alış verişi, kalp atışlarım senkronize olmasalar da, müzik gibi, birbirlerini yakalıyorlar bi yerlerden.<br />
Bu ara yazasım var, hep Hakan Günday yüzünden. Röportajını okudum, yazasım var ama öyle amaçsız.<br />
Kitap okuyamıyorum, gözlerim yüzünden. Miyop desen, fotofobi desen, var da var.<br />
<br />
...hevesim kaçtı bu yazıya devam etmek istemiy-Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-84083584756866532602014-12-11T19:28:00.001+02:002014-12-11T19:28:11.981+02:00Ben böyleydim. Bonjour!<br />
Anonim olmaktan sıkıldım, Bonjour, je m'apelle Umut.<br />
<br />
yazıyı bunu dinleyerek yazıyorum: http://youtu.be/RyuUNeCrAn4?list=RDx2I-gDExi1U , birazcık umrunuzdaysa tavsiye ederim, dinleyin.<br />
<br />
Benim neyim eksikti, fransızca öğrenebilirim, inanıyorum.<br />
<br />
Hayatımda bazı şeyler çok fazla oluyor, hatta aşırıya kaçıyor, minik bir film senaryosu ya da uzun metraj filmin küçük bir bölümünü oluştaracak kadar fantastik olaylar, anlatmaya kalksam, anlayamazsınız, insanların beyinlerinin köpürtüleri, öyle bir köpürdüler ki, gayzer gibi fışkırdı beyin, süblimleşti kafatasından ayrıldığı ve oksijenle buluştuğu anda. Yazıyorum. Kitap olur. Film olur ya da orospu olur elalemin ağzında hikayelerim ama yazıyorum. Torba değil büzesini geçtim, timsah derisi çanta ağızlı insanlar, evet siz! Gözetleyen, okuyan, her kimsen, alınıyorsan eğer, evet sensin. Timsah olur, yılan olur, olur da olur. Dediğim gibi, fantastik edebiyata adım atmak için bundan daha fantastik bi olay olamazdı, meraklanıyorsunuz ama anlatmıyorum. Belki ilerleyen zamanlarda, ben daha neyin ne olduğunu kavrayamamışken, nerden başlayabilirim ki anlatmaya? Ya da nerden başlayamam önce onun tahlilini yapmam gerek, aklım başında. Yani, şu anda aklım başında. İlerleyen zamanlarda neler olacak bilmiyorum. Dieu, garder mon esprit...Nasıl istersen öyle olsun Tanrı'm! Muhakkak öyle oluyordur, ama bence hayatımın eğlence eşiği çok yükseldi ve bir dahaki sefere benle eğlenmek istiyorsan da S&M tarzı bir eğlence durumu mevcut olacak. Ona da yürek dayanmaz, yapma.<br />
Söyleyeceklerim bunlardı,<br />
ya da dur biraz daha saçmalayayım da öyle kapatayım.<br />
Fantastik olaylar, dediğim gibi olsunlardı, hayat çok monoton okul çok monoton aşk yok bok yok para yok...dıptıs dıptıs...şahinde çalan ultra bass hayal edilecek...edildiyse devam edeyim, madem hiçbir şey yok ortada, öyle şeyler var olsundu. Eğleniyorum, hayatıma yeni bir renk ne biliyim, grinin 666. tonundan 69. tonuna geri dönüşler yaşadım. Bunlar güzel geri dönüşlerdi, en azından daha açık bir griydi, eğlendim. Teşekkürler, yayında yapımda orada burada sevişen, yani demek istediğim nerede seviştiğinizin önemi yok, yayın-yapım falan bunlar paravere, palavere, kolaveri di, kolaveri...<br />
Kafam böyle bi kafa.<br />
Bu arada notlarıma bakmama totemi yapıyordum ve Tanrının sevgili kulu muydum? Yani sınavlar konusunda evet ama iş eğlenceye gelince Tanrı monolog yapıyor, tek taraflı bi eğlenceye dönüyor olay. Neyse ne, notlarım iyi. Kötü olurlar diye bekliyordum, sanırım bu sene kendimden beklentim yüksek değildi. Bu dönem demek daha doğru oluğğğğğğr.<br />
Merhaba, ben Umut.<br />
Yarın sunumum var. Fantastik bi sunum oldu, olacak. Güzel olacak. Bir de tıraş olsaydım, mismikemmel olacaktı. Olsun %40'ı tıraştan kaybetsem %60 güzellikte olacaktı, kendi değerlendirmem, notlarla alakası yok.<br />
Ankara'ya selamlar.<br />
Kar mı yağdı şakaklarınıza neler oluyor oğlum orada?! Üşümeyin, sevişin.<br />
Bu senenin bana en çok koyan olayı, kızkardeşimi Mabel Matiz konserine götürememekti, neden Mabel Matiz bilmiyorum ama kız seviyor allalala! Aşkyoğkolmağkdiyoğprğerbiriğpğeyağğrbeğn...sanatçıyla dalga geçmiyorum yanlış anlaşılmasın ama sesi uzun vadede kulak zarı defor...şaka-<br />
Yarın Birsen Tezer geliyor, severim. Canlısı da güzel diyorlar, her türlü güzel diyorlar, yani tutup da stüdyo da saf tertemiz bellluuuuur sesine Hande Yener efekti vermediklerine göre, stüdyo kalitesinde bi ses olabilir- salladığıma bakmayın hiç anlamam ama müziği güzel.<br />
Ceylan Ertem'e ne olmuş? Gel kadın, gel de konserine gidek.<br />
Ben de neden edebiyattan uzaklaşıp saçmalamaya başladığıma cevaplar ararken, youtubeun namussuzluk yapıp FAUVE'nin fantastik, bi bok anlamadığım fransızca şarkısının duraklatılmış olduğunu fark etttim. He, he...<br />
Detönyü espirite strategiiee man par vole türki-oha türkiye dedi- ne sem de seux öyle bişey sanırım, bir telafuz kısmındayım dilin şu an, yani harfler birleşince böyle çılgın bi içiçe geçiş var, fransız sevişmelerinin dile etkisi, bu dil kesinlikle sevişilirken bulunmuş ya da ortaya çıkmış.<br />
<br />
Kitap yazarsam okuyun, çok eğlenceli olur. -kitap basılmadan, ya da ortada bi taslak bile yokken tanıtım yapan kafaya sahibim-<br />
Teşekkürler beyin, bi de namussuz arkaplan şarkısı, deniz, balık mangalda, yelkenli, müzik...yaz geldi aklıma da, yaz da ayrı bi olaydı. LAN! Ben mevsimleri yaşadığım olaylarla hatırlıyorum resmen, şey gibi, ahahah canım ya 2014 nasıldı? Valla götüme girmeyen kalmadı, öyle oldu bacım çok afedersin, şemsiye olur, almanca olur, yaz olur, deniz olur -bir iki kere yüzmeyi denedim-.<br />
<br />
Onu bunu bırakın da dün kaza yaptım bisikletle;<br />
Kaldırımdan sürüyordum, o saatte Mersin'de insanlar neden dışarı çıkar, zaman akşamın geceyle buluştuğu zaman. Vites 7'de. Pedal sert ama ben dizlerimden ve kalçamdan güç aldıkça pedal yumuşuyor hızlandıkça hızlanıyor, Mersin akşam serinliği yüzüme vurdukça vuruyordu. Aptalım çok. Fark ettim kadını, atmden parasını çekti, geri bir adım ve ikinci adımda...BAAAM! Yüzyüzeydik, ve ben pardon, pardon, pardon...özür dilerim...deyip uzaklaşırken karşıdan gelen çifte bakıyordum, kadın bana gülümsüyor, çarpıp kaçtığım kadın ise 'böyle hızlı gidersen' diye söyleniyordu, haklıydı ama ablacım sen biliyor musun? Bilmiyorsun işte. O hızla bir araca da çarpabilirdim, ben o duvarlara çarpa çarpa ohoooo. Şaka bi yana götüm fena acıdı, az kalsın kadıncağızla kafa kafaya çarpışıyorduk, sanırım beyin sarsıntısı geçirirdim ve bugünkü ve yarınki sınavlarımdan, hatta beynimin ilerleyen deformasyonlarında ise hayatın geri kalanından muaf olabilirdim. Muafiyet güzel şey, din kültürü muaf olsaydı mesela, gayrimüslimlere muaf olmasın, onlar dini öğrensin, biz zaten biliyooraospkda...dayanamadım!<br />
Bu olaydan önce de, kırmızı ışığın yandığından yüzde yüz emindim ama şerit değiştiren bir aracın altında kalıyordum az kalsın, adamcağız -_- da eliyle işaret edip 'yol senin kardeşim az kalsın kaportama dövme gibi kazınıyordun' der gibi baktı.<br />
Sokak kedileri, patenciler ve kaykaycılardan daha coollar!<br />
Berbere gidecektim yarına kaldı, bugün bayağı bi iş bıraktım yarına, sunum yarın, berber yarın, kargo yarın, her şey yarın. Yarının dünyanın hatta bütün galaksilerin ve ırkların en kutsal günü ilan ediyorum, ben istediğim diye böyle. Olsun.<br />
Allahım, merhaba ben Umut. Tanışıyorduk tabii.<br />
Bugün eve gelirken de karşılaştık senle, daha doğrusu bu kez monolog sırası bendeydi. Güzel oldu, güzel olsundu. Facebook'ta Vajrayanna Budizmi topluluğuna üye oldum, anca bugün kabul ettiler. Sanırım grupça meditasyon yapıyorlardı ve dünyanın faniliğinden ve facebookun yapmacıklığından ve sanallığından uzak kalmak istiyorlardı.<br />
Ne yazdım ama!<br />
Meditasyona başlamadım, ihtiyacım olduğunu düşünüyor gibiydim, ama dediğim fantastik olaylara karşı olan duruşum bence beni bir adım öteye taşıdı, Tanrım? Sence? Buda, bence ben iyi bir öğrenciyim, daha az 'ben' demeliyim biliyorum. Bence ben normal değilim, aslında bunun farkına şöyle vardım, bloğa 'merhaba insanoğlu' yazmaya başladığım zamandan itibaren. Bence ben insan olmanın farklı bi boyutundan bakıyorum dünyaya, 'insan' kavramı benim için ne XX-XY ne de 46 kromozomdu. XXY de olurdu 47 kromozom da. Benim, insanı tanımlayabilmem için Xlere Ylere kromozomlara, DNAlara, mutasyonlara ihtiyacım YOK. Bugün sınıfta hararetli bir tartışma oldu, down sendromlu olduğunu öğrendiğiniz bebeğinizi aldırır mıydınız? Kafayı yemiş olmalısınız!<br />
<br />
İnsanı sevin, ama bütün insanları değil, bazıları çok çılgınlar. Onları uzaktan sevin, ben neden mi yakından sevdim? Ahahaha, gülüyorum bunun cevabını vermeden önce, şöyle açıklayayım, insanlara karşı, hatta anormal insanlara karşı ayrı bi zaafım vardı, ben onlara uzaktan fıstık atmak yerine, üstü açık safari cipine atlayıp kuyruklarından yakalamaya çalıştım. Ama eğlendim, afrika kabilelerinden birinde erkekliğini kanıtlamaya çalışanlar, aslanın kuyruğunu çekmekle görevlendirilirler, bense insanın kuyruğunu, ya da çekilebilen başka bi yerini çekmiştim. Ne afrikanın adı bile duyulmamış kabilesindeydik, ne de ortada bi dişi aslan vardı...ben cidden çok yanlış yerdeyim. Kediyi severken, kediyle kedi oluyor, pati atasım geliyor. O patiyi atıyor, içime ağlıyorum. Kediler ağlamaz. Dün Atilla İlhan dinledik, güzel İlhan, Fransanın sokak ve cafe isimlerini sayarken bile şiirde, ya diyorum, yazmalıyım ama nasıl?<br />
<br />
Ben burayı özlemişim, öyle böyle değil ama çok özlemişim. Şey gibi, gün batımındaki hüznü özlemek gibi mesela. Gündoğumuna hasret kalan mahpus gibi mesela. Öyle şeyler işte. Öyle güzel öyle.<br />
<br />
Şiir yazamam ama okurum, okumalıyım, şiir seviyormuşum aslında, önceleri anlamıyordum, okuyup üzülüyordum anlamadığımdan. Büyüdüm sanırım, anlıyorum, bir yerden yakalıyor.<br />
<br />
Ben böyleydim.Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8191238408419371583.post-28148866709778598042014-12-03T15:52:00.002+02:002014-12-03T15:52:07.710+02:00meow<b>Hiç</b>...<br />
<br />
Öyle şeyler oluyor ki <b><i>hiç </i></b>olmasaydılar daha güzel olurdu,<br />
hatta <b><i>hiç </i></b>var olmasalardı yani en azından benim hayatımda <b><i>hiç </i></b>var olmasalardı bu olaylar.<br />
<br />
Olaylar olaylar, resmen bitpazarında kapkaça uğrayan teyze gibi hissediyorum; yardım çığlığına karşıdan ona doğru gelen ve olaya kayıtsız kalan kalabalık gibiyim ve o kalabalığa doğru ters istikamette koşan adam gibiyim, adam ise otla kafayı bulmuş ve ters istikamette şahin kullanıyormuş gibiydi. Her şeyden biraz birazım. Çok eğleniyorum çok.<br />
Olaylar da kapkaççı gibiydi. Çanta boştu, üçaylığımı daha çekmemiştim evladım. Boştum anlayacağın, yine boşum, hep boştum ve boş kalacaktım. Şimdi reklamlar BOSCH Ev Aletleri ile hayatınıza değer katın. dandaradan daaaa! -that was a jingle, jingle without bell- İngilizce açıklama yapma gereği duydum pek saygıdeğer insan, umrunda olmayacağı için de araya bi şaka serpiştirdim.<br />
Ankara bana küstü mü? Küsse sissy yapardı, küsmesin. Ankara'yı siz var olduğunuz için seviyorum, yoksa Ankara...<br />
<span style="color: white;">Bu ara anksiyetem zzzt zzzt diye sesler çıkarıyor, sessize almışım sanmışken ben, meğersem titreşimdeymiş. Sonra da beynim de titreşti tabii, öyle ailecek titreştik ben ve kendim ve kendim ve yine ben ve yine kendim ve biz...</span><br />
<br />
Lieb mich oder hass mich. -beni sev ya da benden nefret et-<br />
<br />
Bu ara mistik olaylar biraz daha yakından bakmaya başladım ve kendimi fal bakarken buldum;<br />
geçen günlerde, arkadaşıma fal baktım, bakmadan önce sana anlatacaklarım var dedi tamamen poker surat ifadesiyle. Bardağın üstüne kendisine ait bişey bırakmasını istedim -_- :D nasıl yalancıyım, sonra da çok bilmiş bi edayla bardağı açtım ve aklıma ilk geleni başladım anlatmaya -...- ve fal is going toooooo...fal tuttu. :O Korkunç tesadüf diyelim biz buna.<br />
<br />
Öyle şeyler.<br />
<br />
<br />Umuthttp://www.blogger.com/profile/11924409959007343901noreply@blogger.com0